Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Zikrullah
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="&amp;#304;lim-irfan" data-source="post: 173778" data-attributes="member: 8679"><p><strong>Cehri (Açık-Sesli) Zikir:</strong></p><p><strong><span style="color: blue">Cehri (açık-sesli) zikir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’ye nisbet edilen kübreviyye ve Cehriyye (Aleviyye) tarikatlarında olduğu gibi sesli olarak açıktan yapılan zikirdir. Burada önemli olan, hem dil, hem de kalbin birlikte zikir etmesidir. Kalbin katılımı olmadan sade dille zikretmek, maksadı gerçekleştiremez. Bu yüzden zikredilen kelime yada cümlenin ritmik tekrarı esnasında bir yandan onların manasını düşünme, bir yandan da demin anlatıldığı gibi diğer bütün ilgi ve alakalardan kesilerek Allah ile olma halini korumaya gayret gösterilmelidir. Öyle olur ki zamanla zikredilen kalimenin dahi anlamından fani olarak Allah ile baki kalma hali tecelli eder. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Cehri zikir mi daha faziletli ve amaca ulaştırıcıdır, yoksa hafi zikir mi diye zamanla müslümanlar arasında tartışmalar olmuştur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Önce şunu bilmek gerekir ki, her ikiside meşrudur ve Resulullah (sav) efendimiz her ikisini de yapmış ve teşvik etmiştir. Hadis ve tasavvuf kitaplarımızda buna dair bir hayli örnekler vardır. Ferdi (yalnız) ve ictimai (toplu) zikirler için de durum aynıdır. Biz, daha önce yazdıklarımızla yetinip yeni örnekleri ilgili yerlere havale edeceğiz.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">İkincisi, insanların mizac ve meşrebleri çok farklıdır. Bazıları cehriden, bazılarıda hafiden hoşlanır. Bunun için tarikata girecek olanın kendisi de, kabul edecek mürşidi de, onun bu mizacını iyi değerlendirip istidat ve kabiliyetini iyi kanalize edebilirse, sonuç elbette güzel olur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Üçüncüsü, umumiyetle şöyle söylenmiştir: Yeni başlayanlar (mübtediler) için cehri zikir, seyr-u sülukta belirli bir mesafe katedenler için ise kalbi - hafî zikir önemli ve faydalıdır. Nitekim, ruhani tarikatlarda da mübtedilere lafzatullah’ı bir miktar dil ile hafi zikrettirdiklerine şahit olduk. Cehri zikirde de gerekli olan kalbin dil ile birlikte olmasıdır. Her halükarda kalbin katılımı önemlidir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Dördüncüsü, hafi zikredenler işin sonunda Kur’an okuma ve tevhid kelimesi ile cehrî zikirden feyz alırken, cehrî zikri esas alanlar da önce “esma-i seb’a” zikrine başlayıp tezkiye-i nefs’de belli bir dereceye yükselip terakki ettikten sonra kalbi zikre yönelip o sayede kalbin tasfiyesine nail olurlar. Böylece sonuçta iki yol bir yerde birleşmiş oluyor ve sünnet-i seniyye gerçekleşiyor.95</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bu yüzden o münakaşalara girmek yersizdir. Alimler şunu da söylerler: Riya korkusu, namaz kılan veya uyuyan kimseye eziyet vermek vb. hallerde gizli, böyle olmadığı hallerde aşikare, yani açıktan sesli zikir efdaldir. Zira aşikarede hem kalp, hem dil vardır, yorgunluk daha fazladır; dolayısı ile sevabı artar. Hem yapanı diri tutar, hem dinleyenler faydalanır, başkalarını teşvik eder. Bu da sevaptır. Burada gizli-açık meselesi, bir çelişki, bir münakaşa meselesi asla değildir.96</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Konuyu Zikri Hafi ve Zikri Celi ile ilgili iki rivayetle bitirelim:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">1- Hz. Aişe’den; Resulullah (sav) dişler misvaklanarak alınan abdestle kılınan namazı, misvaklanmadan alınan abdestle kılınan namazdan yetmiş kere daha efdal sayardı. Ve Resulullah (sav): </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- “Başkalarına duyurulmadan yapılan gizli zikir, aşikare yapılan zikirden yetmiş kat daha eftaldir” buyurdu. Ve yine Resulullah:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- “Kıyamet günü Allah hesaplarını görmek için mahlukatı toplar. Hafaza melekleri tesbit ettiklerini ve yazdıklarını getirirler. Allah bu meleklere: </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- “Bakın falan kulumun tesbit edilmedik birşeyi kaldı mı?” buyurur. Melekler de:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- “Ya Rabbi bildiğimiz, tesbit ettiğimiz hiçbir şeyi bırakmadık. Hepsini kaydettik ve yazdık.” derler. Bunun üzerine Allah Teala kuluna hitaben:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- Ben senin de bilmediğin gizli bir amelini biliyorum. Sana o amelinin mükafatını vereceğim. Bu amelin gizli yaptığın zikirdir” buyurur, dedi.97 </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">İbn İshak’tan; Muhammed b. İbrahim et-Teymi bana şunları anlattı:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Abdullah (r.a) Müzeyneliydi. Üzerinde çizgili bir eteği, bir de hırkası vardı. Amcasının kucağında büyümüş bir yetimdi. Amcası ona çok iyi davranırdı. Amcası onun müslüman olduğunu öğrenince üzerindeki her şeyini aldı. Hatta elbiselerini bile soydu. Bunun üzerine Abdullah annesinin yanına geldi. Annesi kendi çizgili entarisini bozarak ona bir etek birde hırka dikerek giydirdi. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Ertesi gün Rasulullah (sav) Abdullah’a:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- Sen Zülbicadeyn (iki çizgili elbisesi) olan Abdullah, kapımdan ayrılma dedi. O da Rasulullahın kapısından ayrılmadı. Abdullah yüksek sesle zikir yapıyordu. Hz. Ömer bunu görünce;</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- Bu mürai (gösterişci) mi? diye sordu. Rasulullah da:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- Hayır samimi olarak yalvarıp yakaranlardan birisi, cevabını verdi.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Muhammed b. İbrahim et-Teymi İbnü Mes’ud’un kendisine şunları anlattığını söyledi. “Tebük savaşı esnasındaydı. Bir gece kalktım. Karargahın bir tarafında bir ateş yandığını gördüm. Hemen o tarafa doğru yürüdüm. Baktım Rasulullah (sav) Ebu Bekir (r.a) ve Ömer (r.a) da oradaydılar. Zülbicadeyn Abdullah vefat etmiş, onun için mezar kazmışlar. Rasulullah (sav) kabre inerek onu yerleştirdi. Üstüne toprak attıktan sonra Rasullullah (sav):</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">- Allah’ım ben bu akşama kadar ondan memnundum. Sende ondan hoşnut ol, diye dua etti.98</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Zikir, “ferdî” ve “toplu” yani cemaat halinde zikir olarak da çeşitlere ayrılır. Zikir, ferdi yani tek başına yapılabileceği gibi, toplu olarak cemaat halinde de yapılabilir. Her birinin kendine göre usulü, adabı, özellikleri, güzellikleri ve faydaları vardır. Bunları biraz daha yakından görelim.</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="İlim-irfan, post: 173778, member: 8679"] [B]Cehri (Açık-Sesli) Zikir: [COLOR=blue]Cehri (açık-sesli) zikir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’ye nisbet edilen kübreviyye ve Cehriyye (Aleviyye) tarikatlarında olduğu gibi sesli olarak açıktan yapılan zikirdir. Burada önemli olan, hem dil, hem de kalbin birlikte zikir etmesidir. Kalbin katılımı olmadan sade dille zikretmek, maksadı gerçekleştiremez. Bu yüzden zikredilen kelime yada cümlenin ritmik tekrarı esnasında bir yandan onların manasını düşünme, bir yandan da demin anlatıldığı gibi diğer bütün ilgi ve alakalardan kesilerek Allah ile olma halini korumaya gayret gösterilmelidir. Öyle olur ki zamanla zikredilen kalimenin dahi anlamından fani olarak Allah ile baki kalma hali tecelli eder. Cehri zikir mi daha faziletli ve amaca ulaştırıcıdır, yoksa hafi zikir mi diye zamanla müslümanlar arasında tartışmalar olmuştur. Önce şunu bilmek gerekir ki, her ikiside meşrudur ve Resulullah (sav) efendimiz her ikisini de yapmış ve teşvik etmiştir. Hadis ve tasavvuf kitaplarımızda buna dair bir hayli örnekler vardır. Ferdi (yalnız) ve ictimai (toplu) zikirler için de durum aynıdır. Biz, daha önce yazdıklarımızla yetinip yeni örnekleri ilgili yerlere havale edeceğiz. İkincisi, insanların mizac ve meşrebleri çok farklıdır. Bazıları cehriden, bazılarıda hafiden hoşlanır. Bunun için tarikata girecek olanın kendisi de, kabul edecek mürşidi de, onun bu mizacını iyi değerlendirip istidat ve kabiliyetini iyi kanalize edebilirse, sonuç elbette güzel olur. Üçüncüsü, umumiyetle şöyle söylenmiştir: Yeni başlayanlar (mübtediler) için cehri zikir, seyr-u sülukta belirli bir mesafe katedenler için ise kalbi - hafî zikir önemli ve faydalıdır. Nitekim, ruhani tarikatlarda da mübtedilere lafzatullah’ı bir miktar dil ile hafi zikrettirdiklerine şahit olduk. Cehri zikirde de gerekli olan kalbin dil ile birlikte olmasıdır. Her halükarda kalbin katılımı önemlidir. Dördüncüsü, hafi zikredenler işin sonunda Kur’an okuma ve tevhid kelimesi ile cehrî zikirden feyz alırken, cehrî zikri esas alanlar da önce “esma-i seb’a” zikrine başlayıp tezkiye-i nefs’de belli bir dereceye yükselip terakki ettikten sonra kalbi zikre yönelip o sayede kalbin tasfiyesine nail olurlar. Böylece sonuçta iki yol bir yerde birleşmiş oluyor ve sünnet-i seniyye gerçekleşiyor.95 Bu yüzden o münakaşalara girmek yersizdir. Alimler şunu da söylerler: Riya korkusu, namaz kılan veya uyuyan kimseye eziyet vermek vb. hallerde gizli, böyle olmadığı hallerde aşikare, yani açıktan sesli zikir efdaldir. Zira aşikarede hem kalp, hem dil vardır, yorgunluk daha fazladır; dolayısı ile sevabı artar. Hem yapanı diri tutar, hem dinleyenler faydalanır, başkalarını teşvik eder. Bu da sevaptır. Burada gizli-açık meselesi, bir çelişki, bir münakaşa meselesi asla değildir.96 Konuyu Zikri Hafi ve Zikri Celi ile ilgili iki rivayetle bitirelim: 1- Hz. Aişe’den; Resulullah (sav) dişler misvaklanarak alınan abdestle kılınan namazı, misvaklanmadan alınan abdestle kılınan namazdan yetmiş kere daha efdal sayardı. Ve Resulullah (sav): - “Başkalarına duyurulmadan yapılan gizli zikir, aşikare yapılan zikirden yetmiş kat daha eftaldir” buyurdu. Ve yine Resulullah: - “Kıyamet günü Allah hesaplarını görmek için mahlukatı toplar. Hafaza melekleri tesbit ettiklerini ve yazdıklarını getirirler. Allah bu meleklere: - “Bakın falan kulumun tesbit edilmedik birşeyi kaldı mı?” buyurur. Melekler de: - “Ya Rabbi bildiğimiz, tesbit ettiğimiz hiçbir şeyi bırakmadık. Hepsini kaydettik ve yazdık.” derler. Bunun üzerine Allah Teala kuluna hitaben: - Ben senin de bilmediğin gizli bir amelini biliyorum. Sana o amelinin mükafatını vereceğim. Bu amelin gizli yaptığın zikirdir” buyurur, dedi.97 İbn İshak’tan; Muhammed b. İbrahim et-Teymi bana şunları anlattı: “Abdullah (r.a) Müzeyneliydi. Üzerinde çizgili bir eteği, bir de hırkası vardı. Amcasının kucağında büyümüş bir yetimdi. Amcası ona çok iyi davranırdı. Amcası onun müslüman olduğunu öğrenince üzerindeki her şeyini aldı. Hatta elbiselerini bile soydu. Bunun üzerine Abdullah annesinin yanına geldi. Annesi kendi çizgili entarisini bozarak ona bir etek birde hırka dikerek giydirdi. Ertesi gün Rasulullah (sav) Abdullah’a: - Sen Zülbicadeyn (iki çizgili elbisesi) olan Abdullah, kapımdan ayrılma dedi. O da Rasulullahın kapısından ayrılmadı. Abdullah yüksek sesle zikir yapıyordu. Hz. Ömer bunu görünce; - Bu mürai (gösterişci) mi? diye sordu. Rasulullah da: - Hayır samimi olarak yalvarıp yakaranlardan birisi, cevabını verdi. Muhammed b. İbrahim et-Teymi İbnü Mes’ud’un kendisine şunları anlattığını söyledi. “Tebük savaşı esnasındaydı. Bir gece kalktım. Karargahın bir tarafında bir ateş yandığını gördüm. Hemen o tarafa doğru yürüdüm. Baktım Rasulullah (sav) Ebu Bekir (r.a) ve Ömer (r.a) da oradaydılar. Zülbicadeyn Abdullah vefat etmiş, onun için mezar kazmışlar. Rasulullah (sav) kabre inerek onu yerleştirdi. Üstüne toprak attıktan sonra Rasullullah (sav): - Allah’ım ben bu akşama kadar ondan memnundum. Sende ondan hoşnut ol, diye dua etti.98 Zikir, “ferdî” ve “toplu” yani cemaat halinde zikir olarak da çeşitlere ayrılır. Zikir, ferdi yani tek başına yapılabileceği gibi, toplu olarak cemaat halinde de yapılabilir. Her birinin kendine göre usulü, adabı, özellikleri, güzellikleri ve faydaları vardır. Bunları biraz daha yakından görelim.[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Zikrullah
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst