Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Lem'alar
Yirmiüçüncü Lema-Tabiat Risalesi.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ademyakup" data-source="post: 231187" data-attributes="member: 1009927"><p><strong>Elcevap:</strong> Nakkaş-ı Ezelî(BAŞLANGICI OLMAYAN NAKKAŞ OLAN ALLAH), hadsiz(SINIRSIZ) kudretiyle, nihayetsiz(SONSUZ) cilve-i esmâsını(İSİMLERİNİN GÖRÜNTÜSÜNÜ) her vakit tazelendirmekle ayrı ayrı şekilde göstermek için, eşyadaki teşahhusları (ŞAHISLARI) ve hususî simaları öyle bir surette halk etmiştir ki, hiçbir mektub-u Samedânî (ALLAHIN MEKTUBLARI OLAN VARLIKLARIN ŞEKİLLERİ,SİMALARI)ve hiçbir kitab-ı Rabbânî,(RABBANİ KİTAP OLAN CANLILAR) diğer kitapların aynı aynına olamıyor(MESELA BİR İNSAN MEKTUBDUR,AYNI ZAMANDA KİTAPDIR.BU İNSAN DİĞER 7 MİLYAR HİÇBİR İNSANA BENZEMİYOR.HELE SİMASI ,FITRATI TAM AYNI DEĞİL).</p><p></p><p>Alâküllihal(İSTER İSTEMEZ), ayrı mânâları ifade etmek için, ayrı bir siması bulunacak. Eğer gözün varsa, insanın simasına(YÜZÜNE) bak, gör ki: Zaman-ı Âdem'den(ADEM BABAMIZDAN) şimdiye kadar, belki ebede kadar, bu küçük simada,(YÜZDE) âzâ-yı esasîde(AZALARI AYNI YANİ HEPSİNDE İKİ KULAK,BURUN,GÖZ,EL,AYAK VAR) ittifakla beraber, herbir sima(YÜZ), umum (BÜTÜN İNSAN )simalara(YÜZLERİNE) nispeten, herbirisine karşı birer alâmet-i farikası(FARKLILIK ÖZELLİĞİ) var olduğu kat'iyen(KESİN) sabittir.</p><p></p><p>Bunun için, herbir sima(YÜZ) ayrı bir kitaptır. Yalnız san'atın tanzimi (DÜZENİ)için ayrı bir yazı takımı ve ayrı bir tertip(SIRALAMA) ve telif ister. Ve maddelerini hem getirmek, hem yerleştirmek ve hem de vücuda(VARLIĞA) lâzım olan herşeyi derc etmek(YERLEŞTİRMEK) için, bütün bütün başka bir tezgâh ister.</p><p></p><p>Haydi, farz-ı muhal(FARZ EDELİM,OLMAZ OLUR KABUL EDELİM) olarak, tabiata bir matbaa nazarıyla baktık. Fakat bir matbaaya ait olan tanzim ve basmak, yani, muayyen(BELLİ OLAN) intizamını(DÜZENİNİ) kalıba sokmaktan başka, o tanzimin(DÜZENİN) icadından, icadları yüz derece daha müşkül(ZOR) bir zîhayatın(CANLININ) cismindeki maddeleri aktâr-ı âlemden(ALEMİN HER TARAFINDAN) mizan-ı mahsusla (MAHSUS ÖLÇÜLE) ve has bir intizamla (DÜZENLE) icad etmek ve getirmek ve matbaa eline vermek için, yine o matbaayı icad eden <strong>Kadîr-i Mutlak</strong>ın (ALLAHIN) kudret ve iradesine muhtaçtır. Demek bu matbaalık ihtimali ve farzı, bütün bütün mânâsız bir hurafedir.(MASALDIR).</p><p></p><p>İşte bu saat ve kitap misalleri gibi, Sâni-i Zülcelâl,(SONSUZ CELAL SAHİBİ SANATKAR) Kadîr-i Külli Şey(HERŞEYE GÜCÜ YETERN ALLAH), esbabı(SEBEBİ) halk etmiş(YARATMIŞ), müsebbebâtı da(NETİCELERİ DE) halk ediyor. Hikmetiyle, müsebbebâtı (NETİCELERİ) esbaba (SEBEBE )bağlıyor(YANİ ÇOÇUK OLACAK,AMA ANNE BABA SEBEP...YUMURTA YARATILACAK AMA TAVUK SEBEB..BU SEBEBLERE TESİR VERMEMİŞ.BUNLAR SADECE SEBEB.HALK EDEN YARATAN ALLAH)</p><p></p><p>. Kâinatın harekâtının tanzimine (DÜZENİNE) dair kavânîn-i âdetullahtan (ALLAHIN SÜNNET KANUNLARINDAN)ibaret olan şeriat-ı fıtriye-i kübrâ-yı İlâhiyenin(İLAHİ BÜYÜK FITRİ kanunların) bir cilvesini(GÖRÜNTÜSÜNÜ) ve eşyadaki o cilvesine yalnız bir ayna ve bir mâkes(AKSEDİLEN YER) olan tabiat-ı eşyayı(EŞYANIN TABİATINI,MAHİYETİNİ), iradesiyle tayin etmiştir. Ve o tabiatın vücud-u haricîye(MADDİ VARLIĞA) mazhar (SAHİP) olan veçhini(TARaFINI), kudretiyle icad etmiş ve eşyayı o tabiat üzerinde halk etmiş, birbirine mezc etmiş(KATMIŞ). </p><p></p><p>Acaba gayet derecede mâkul(akla uygun) ve hadsiz bürhanların (delillerin)neticesi olan bu hakikatin kabulü mü daha kolaydır? Acaba vücub(OLMAMASI MÜMKÜN OLMAYAN) derecesinde lâzım değil midir? Yoksa câmid(CANSIZ), şuursuz(AKILSIZ), mahlûk(YARATILMIŞ), masnu, (SANATLI) basit olan o sebep ve tabiat dediğiniz maddelere, herbir şeyin vücuduna lâzım hadsiz cihazat ve âlâtı verip hakîmâne(BELLİ GAYEYE YÖNELİK) , basîrâne olan işleri kendi kendilerine yaptırmak mı daha kolaydır? Acaba imtinâ (MÜMKÜN OLMAYAN) derecesinde imkân haricinde(DIŞINDA) değil midir? Senin o insafsız aklının insafına havale ediyoruz. </p><p></p><p><strong><span style="color: blue">Münkir(İNKARCI) ve tabiatperest(TABİATA TAPAN) diyor ki: "Madem beni insafa davet ediyorsun. Ben de diyorum ki: Şimdiye kadar yanlış gittiğimiz yol hem yüz derece muhal(İMKANSIZ), hem gayet zararlı ve nihayet derecede çirkin bir meslek olduğunu itiraf ediyorum. Sabık(GEÇMİŞ) tahkikatınızdan, zerre miktar(AZICIK) şuuru (AKLI) bulunan anlayacak ki, esbaba(SEBEBE), tabiata icad vermek mümtenidir(MÜMKÜN DEĞİLDİR), muhaldir(İMKANSIZDIR). Ve herşeyi doğrudan doğruya Vâcibü'l-Vücuda (ALLAHA) vermek vâciptir, zarurîdir. <span style="color: red">Elhamdü lillâhi ale'l-îmân deyip İmân ediyorum.</span> </span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ademyakup, post: 231187, member: 1009927"] [B]Elcevap:[/B] Nakkaş-ı Ezelî(BAŞLANGICI OLMAYAN NAKKAŞ OLAN ALLAH), hadsiz(SINIRSIZ) kudretiyle, nihayetsiz(SONSUZ) cilve-i esmâsını(İSİMLERİNİN GÖRÜNTÜSÜNÜ) her vakit tazelendirmekle ayrı ayrı şekilde göstermek için, eşyadaki teşahhusları (ŞAHISLARI) ve hususî simaları öyle bir surette halk etmiştir ki, hiçbir mektub-u Samedânî (ALLAHIN MEKTUBLARI OLAN VARLIKLARIN ŞEKİLLERİ,SİMALARI)ve hiçbir kitab-ı Rabbânî,(RABBANİ KİTAP OLAN CANLILAR) diğer kitapların aynı aynına olamıyor(MESELA BİR İNSAN MEKTUBDUR,AYNI ZAMANDA KİTAPDIR.BU İNSAN DİĞER 7 MİLYAR HİÇBİR İNSANA BENZEMİYOR.HELE SİMASI ,FITRATI TAM AYNI DEĞİL). Alâküllihal(İSTER İSTEMEZ), ayrı mânâları ifade etmek için, ayrı bir siması bulunacak. Eğer gözün varsa, insanın simasına(YÜZÜNE) bak, gör ki: Zaman-ı Âdem'den(ADEM BABAMIZDAN) şimdiye kadar, belki ebede kadar, bu küçük simada,(YÜZDE) âzâ-yı esasîde(AZALARI AYNI YANİ HEPSİNDE İKİ KULAK,BURUN,GÖZ,EL,AYAK VAR) ittifakla beraber, herbir sima(YÜZ), umum (BÜTÜN İNSAN )simalara(YÜZLERİNE) nispeten, herbirisine karşı birer alâmet-i farikası(FARKLILIK ÖZELLİĞİ) var olduğu kat'iyen(KESİN) sabittir. Bunun için, herbir sima(YÜZ) ayrı bir kitaptır. Yalnız san'atın tanzimi (DÜZENİ)için ayrı bir yazı takımı ve ayrı bir tertip(SIRALAMA) ve telif ister. Ve maddelerini hem getirmek, hem yerleştirmek ve hem de vücuda(VARLIĞA) lâzım olan herşeyi derc etmek(YERLEŞTİRMEK) için, bütün bütün başka bir tezgâh ister. Haydi, farz-ı muhal(FARZ EDELİM,OLMAZ OLUR KABUL EDELİM) olarak, tabiata bir matbaa nazarıyla baktık. Fakat bir matbaaya ait olan tanzim ve basmak, yani, muayyen(BELLİ OLAN) intizamını(DÜZENİNİ) kalıba sokmaktan başka, o tanzimin(DÜZENİN) icadından, icadları yüz derece daha müşkül(ZOR) bir zîhayatın(CANLININ) cismindeki maddeleri aktâr-ı âlemden(ALEMİN HER TARAFINDAN) mizan-ı mahsusla (MAHSUS ÖLÇÜLE) ve has bir intizamla (DÜZENLE) icad etmek ve getirmek ve matbaa eline vermek için, yine o matbaayı icad eden [B]Kadîr-i Mutlak[/B]ın (ALLAHIN) kudret ve iradesine muhtaçtır. Demek bu matbaalık ihtimali ve farzı, bütün bütün mânâsız bir hurafedir.(MASALDIR). İşte bu saat ve kitap misalleri gibi, Sâni-i Zülcelâl,(SONSUZ CELAL SAHİBİ SANATKAR) Kadîr-i Külli Şey(HERŞEYE GÜCÜ YETERN ALLAH), esbabı(SEBEBİ) halk etmiş(YARATMIŞ), müsebbebâtı da(NETİCELERİ DE) halk ediyor. Hikmetiyle, müsebbebâtı (NETİCELERİ) esbaba (SEBEBE )bağlıyor(YANİ ÇOÇUK OLACAK,AMA ANNE BABA SEBEP...YUMURTA YARATILACAK AMA TAVUK SEBEB..BU SEBEBLERE TESİR VERMEMİŞ.BUNLAR SADECE SEBEB.HALK EDEN YARATAN ALLAH) . Kâinatın harekâtının tanzimine (DÜZENİNE) dair kavânîn-i âdetullahtan (ALLAHIN SÜNNET KANUNLARINDAN)ibaret olan şeriat-ı fıtriye-i kübrâ-yı İlâhiyenin(İLAHİ BÜYÜK FITRİ kanunların) bir cilvesini(GÖRÜNTÜSÜNÜ) ve eşyadaki o cilvesine yalnız bir ayna ve bir mâkes(AKSEDİLEN YER) olan tabiat-ı eşyayı(EŞYANIN TABİATINI,MAHİYETİNİ), iradesiyle tayin etmiştir. Ve o tabiatın vücud-u haricîye(MADDİ VARLIĞA) mazhar (SAHİP) olan veçhini(TARaFINI), kudretiyle icad etmiş ve eşyayı o tabiat üzerinde halk etmiş, birbirine mezc etmiş(KATMIŞ). Acaba gayet derecede mâkul(akla uygun) ve hadsiz bürhanların (delillerin)neticesi olan bu hakikatin kabulü mü daha kolaydır? Acaba vücub(OLMAMASI MÜMKÜN OLMAYAN) derecesinde lâzım değil midir? Yoksa câmid(CANSIZ), şuursuz(AKILSIZ), mahlûk(YARATILMIŞ), masnu, (SANATLI) basit olan o sebep ve tabiat dediğiniz maddelere, herbir şeyin vücuduna lâzım hadsiz cihazat ve âlâtı verip hakîmâne(BELLİ GAYEYE YÖNELİK) , basîrâne olan işleri kendi kendilerine yaptırmak mı daha kolaydır? Acaba imtinâ (MÜMKÜN OLMAYAN) derecesinde imkân haricinde(DIŞINDA) değil midir? Senin o insafsız aklının insafına havale ediyoruz. [B][COLOR=blue]Münkir(İNKARCI) ve tabiatperest(TABİATA TAPAN) diyor ki: "Madem beni insafa davet ediyorsun. Ben de diyorum ki: Şimdiye kadar yanlış gittiğimiz yol hem yüz derece muhal(İMKANSIZ), hem gayet zararlı ve nihayet derecede çirkin bir meslek olduğunu itiraf ediyorum. Sabık(GEÇMİŞ) tahkikatınızdan, zerre miktar(AZICIK) şuuru (AKLI) bulunan anlayacak ki, esbaba(SEBEBE), tabiata icad vermek mümtenidir(MÜMKÜN DEĞİLDİR), muhaldir(İMKANSIZDIR). Ve herşeyi doğrudan doğruya Vâcibü'l-Vücuda (ALLAHA) vermek vâciptir, zarurîdir. [COLOR=red]Elhamdü lillâhi ale'l-îmân deyip İmân ediyorum.[/COLOR] [/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Lem'alar
Yirmiüçüncü Lema-Tabiat Risalesi.
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst