Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Yirmi Beşinci Lem'a - Hastalar Risalesi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 151159" data-attributes="member: 27"><p><span style="color: DarkRed"><strong>ALTINCI DEVÂ</strong></span></p><p><span style="color: DarkRed"><strong></strong></span></p><p><span style="color: DarkRed"><strong>Ey elemden teşekkî eden hasta!</strong> Senden soruyorum: Geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safâ günleri ve belâ ve elemli vakitlerini tahattur et.</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed">Herhalde ya oh, ya ah diyeceksin. Yani, ya “Elhamdü lillâh, şükür,” veyahut “Vâ hasretâ, vâ esefâ!” kalbin veya lisanın diyecek.</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed">Dikkat et, sana “Oh, elhamdü lillâh, şükür” dediren, senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir mânevî lezzeti deşiyor ki, senin kalbin şükreder. Çünkü elemin zevâli lezzettir. O elemler, o musibetler, zevâliyle ruhta bir lezzet irsiyet bırakmış ki, düşünmekle deşilse, ruhtan bir lezzet akıyor, şükürler takattur ediyor.</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed">Sana “Vâ esefâ, vâ hasretâ!” dedirten, eski zamanda geçirdiğin lezzetli ve safâlı o hallerdir ki, zevalleriyle senin ruhunda dâimî bir elem-i irsiyet bırakıp, ne vakit düşünsen o elem yine deşiliyor, esef ve hasret akıtıyor.</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed">Madem bir günlük gayr-ı meşru lezzet bazan bir sene mânevî elem çektiriyor. Ve muvakkat bir günlük hastalıkla gelen elem, çok günler mânevî lezzet, sevapla beraber, zevâlindeki halâs ve kurtulmaktan gelen mânevî lezzet vardır. Senin başındaki şimdilik bu muvakkat hastalığın neticesi ve içyüzündeki sevabı düşün. “Bu da geçer, yâ Hû” de, şekvâ yerinde şükret.</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p></p><p>Geçmişimize bakıp, yaşadığımız anları şöyle bir gözümüzün önüne getirirsek, geçmişte bizi gülüp eğlendiren, neşelendiren, sevinçlere boğan kareler bugün ah! çekmemize sebep olan anlar olduğunu anlarız. Bir de o sevinçler gayri meşru ise elemi de o nisbette artar. Biten, yok olan lezzetler, onu düşünmekle, elemi netice verir. Hatta diyebiliriz ki, bu dünyası tamamen (gayri meşru) lezzetle geçen insanlar, ahirette burdaki lezzetlerine binler "ah! ah!" çekeceklerdir. Çünkü lezzet bitmiştir ve lezzetin geri dönüşü de yoktur. Artık ebedi bir elem vardır. Daha önce de değindiğimiz gibi, asıl hastalıkta bu neticeyi veren hallerdir.</p><p></p><p>Ve yine geçmişimize gidip, musibetle geçen, sıkıldığımız, bunaldığımız anları gözümüzün önüne getirdiğimizde ise; o anların bitişinin bize lezzet verdiğini görürüz. Çünkü elem artık bitmiş, yerini lezzete bırakmış, zahmeti gitmiş, sevabını bırakmış. Ve bu dünya tamamen musibet içinde dahi geçse (şükür ve sabır içinde) , ahirette müthiş bir lezzete kalbolacağından, hiç bir ehemmiyeti yoktur. Adeta bir hiç hükmündedir.</p><p></p><p>Madem lezzetin bitişi elem, elemin bitişinden lezzet alıyoruz; o halde, başımızdaki geçici hastalıkların arkasındaki sevap cihetini düşünüp, sabır ve şükür içinde tevekkül edip mütebessim olmalıyız.</p><p></p><p>Burada yeri gelmişken Üstadın lezzetperestlere yazdığı, şu tavsiyelerine de kulak verelim. </p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: DarkRed">Lezzetperestlerin nazar-ı dikkatine</span></strong></p><p></p><p><span style="color: DarkRed">“Âh!” müstetir elemin tercümanıdır. “Oh!” ruhta muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir.</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed">“Âh!”ı dedirten, lezaiz-i mâziyenin tasavvur-u zevalidir. Çünkü zeval-i elem, lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet de elemdir. Şairlerin divanları, tasavvur-u zeval-i lezzetten gelen bir elem-i fikrînin birer feryadıdır.</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed">“Oh!” yani “Elhamdü lillâh” dedirttiren, âlâm-ı mâziyenin tasavvur-u zevali, verdiği lezzet-i ruhaniyenin unvanıdır. Demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoşgeldin demeli. </span>17</p><p></p><p></p><p><span style="color: DarkGreen"><em><strong>17.</strong> İşârât s.280</em></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 151159, member: 27"] [COLOR=DarkRed][B]ALTINCI DEVÂ Ey elemden teşekkî eden hasta![/B] Senden soruyorum: Geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safâ günleri ve belâ ve elemli vakitlerini tahattur et. Herhalde ya oh, ya ah diyeceksin. Yani, ya “Elhamdü lillâh, şükür,” veyahut “Vâ hasretâ, vâ esefâ!” kalbin veya lisanın diyecek. Dikkat et, sana “Oh, elhamdü lillâh, şükür” dediren, senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir mânevî lezzeti deşiyor ki, senin kalbin şükreder. Çünkü elemin zevâli lezzettir. O elemler, o musibetler, zevâliyle ruhta bir lezzet irsiyet bırakmış ki, düşünmekle deşilse, ruhtan bir lezzet akıyor, şükürler takattur ediyor. Sana “Vâ esefâ, vâ hasretâ!” dedirten, eski zamanda geçirdiğin lezzetli ve safâlı o hallerdir ki, zevalleriyle senin ruhunda dâimî bir elem-i irsiyet bırakıp, ne vakit düşünsen o elem yine deşiliyor, esef ve hasret akıtıyor. Madem bir günlük gayr-ı meşru lezzet bazan bir sene mânevî elem çektiriyor. Ve muvakkat bir günlük hastalıkla gelen elem, çok günler mânevî lezzet, sevapla beraber, zevâlindeki halâs ve kurtulmaktan gelen mânevî lezzet vardır. Senin başındaki şimdilik bu muvakkat hastalığın neticesi ve içyüzündeki sevabı düşün. “Bu da geçer, yâ Hû” de, şekvâ yerinde şükret. [/COLOR] Geçmişimize bakıp, yaşadığımız anları şöyle bir gözümüzün önüne getirirsek, geçmişte bizi gülüp eğlendiren, neşelendiren, sevinçlere boğan kareler bugün ah! çekmemize sebep olan anlar olduğunu anlarız. Bir de o sevinçler gayri meşru ise elemi de o nisbette artar. Biten, yok olan lezzetler, onu düşünmekle, elemi netice verir. Hatta diyebiliriz ki, bu dünyası tamamen (gayri meşru) lezzetle geçen insanlar, ahirette burdaki lezzetlerine binler "ah! ah!" çekeceklerdir. Çünkü lezzet bitmiştir ve lezzetin geri dönüşü de yoktur. Artık ebedi bir elem vardır. Daha önce de değindiğimiz gibi, asıl hastalıkta bu neticeyi veren hallerdir. Ve yine geçmişimize gidip, musibetle geçen, sıkıldığımız, bunaldığımız anları gözümüzün önüne getirdiğimizde ise; o anların bitişinin bize lezzet verdiğini görürüz. Çünkü elem artık bitmiş, yerini lezzete bırakmış, zahmeti gitmiş, sevabını bırakmış. Ve bu dünya tamamen musibet içinde dahi geçse (şükür ve sabır içinde) , ahirette müthiş bir lezzete kalbolacağından, hiç bir ehemmiyeti yoktur. Adeta bir hiç hükmündedir. Madem lezzetin bitişi elem, elemin bitişinden lezzet alıyoruz; o halde, başımızdaki geçici hastalıkların arkasındaki sevap cihetini düşünüp, sabır ve şükür içinde tevekkül edip mütebessim olmalıyız. Burada yeri gelmişken Üstadın lezzetperestlere yazdığı, şu tavsiyelerine de kulak verelim. [B][COLOR=DarkRed]Lezzetperestlerin nazar-ı dikkatine[/COLOR][/B] [COLOR=DarkRed]“Âh!” müstetir elemin tercümanıdır. “Oh!” ruhta muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir. “Âh!”ı dedirten, lezaiz-i mâziyenin tasavvur-u zevalidir. Çünkü zeval-i elem, lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet de elemdir. Şairlerin divanları, tasavvur-u zeval-i lezzetten gelen bir elem-i fikrînin birer feryadıdır. “Oh!” yani “Elhamdü lillâh” dedirttiren, âlâm-ı mâziyenin tasavvur-u zevali, verdiği lezzet-i ruhaniyenin unvanıdır. Demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoşgeldin demeli. [/COLOR]17 [COLOR=DarkGreen][I][B]17.[/B] İşârât s.280[/I][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Yirmi Beşinci Lem'a - Hastalar Risalesi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst