Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Bunları Biliyormusunuz
Tarihden Bir Yaprak
yabancıların gözüyle osmanlıda vakıf hizmetleri..
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="zerrat" data-source="post: 186028" data-attributes="member: 1000608"><p><strong><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Himaye-i Etfal Cemiyeti/ Sosyal Hizmetler : </span></span></span></span></strong></p><p> </p><p><strong><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">OSMANLI DEVLETİNDE ÇOCUKLARIN KORUNMASI</span></span></span></span></strong></p><p> </p><p><strong><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Osmanlı Devleti bir vakıf medeniyetiydi. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem veren Osmanlı Devleti’nde vakıflar; dinî, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve askerî alanlarda hizmetler veriyordu.u anlamıyla vakıflar özellikle toplumda yardıma muhtaç durumda olan kadın, çocuk, yaşlı ve özürlülere yönelik önemli hizmetler ifa etmekteydi. 18. yüzyıl sonlarında yalnızca İstanbul’daki vakıf imarethanelerinde her gün 30.000 fakire yemek ikram ediliyordu.19. yüzyılın başına kadar merkezi idarenin sistemli bir müdahalesine maruz kalmayan vakıflar, sistemin yozlaşması gerekçesiyle, özellikle II. Mahmut döneminde müdahalelere maruz kalmış ve 1826 yılında kurulan Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne bağlanmaya ve idareleri de memurlara bırakılmaya başlanmıştır.Vakıfların merkezi otoritenin kontrolüne girmesi ile birlikte, hareket alanları kısıtlanmış ve yoksullara yönelik hizmetler Devlet eliyle yapılmaya başlanmıştır.</span></span></span></span></strong></p><p> </p><p><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #333333">Bütün geleneksel toplumlarda olduğu gibi Osmanlı toplumunda da çocuklar öncelikle aile içinde korunur; özel olarak korunmaya ihtiyaç duyduğunda ise yine geniş aile çevresine öncelik verilirdi.Tanzimat dönemi modernleşme sürecinin başlangıcı olduğundan, devletin çocuklar için koruyucu önlemler almaya başladığı görülmektedir.</span></span></span></strong></p><p> </p><p><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red"><em><u>Osmanlı'da koruma sisteminin ilk örnekleri,tedbirleri ve müesseseleri ==></u></em></span></span></span></span></strong></p><p> </p><p><span style="color: #333333"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red"><em><u>1. İlk Çocuk Rehabilitasyon Merkezi: Niş Çocuk Islahhaneleri</u></em></span></span></span></strong></span></p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Bir yarısı Türkçe, diğer yarısı ise Bulgarca olarak yayınlanan Osmanlı’nın ilk vilayet gazetesi Tuna’nın 17 Ekim 1866 Çarşamba günü çıkmış olan 114. sayısında Niş Islahhaneleri hakkında geniş bir habere yer verilmiştir. Haberde şu bilgiler bulunmaktadır: Tuna Vilayeti Valisi olarak görev yapmakta olan Midhat Paşa tarafından, Niş Eyaleti’nde yönetici olarak bulunduğu sırada, bir kısım mahalli memur ve bölgenin hamiyet sahibi kişilerinin maddi katkılarıyla Niş merkezinde ayrım yapılmaksızın gerek Müslüman ve gerekse Hıristiyan Nişli ailelerle muhacir (Çerkez) çocuklarından yetim ve öksüz olup kendilerine bakacak diğer yakınları bulunmayanlarla, yakınları olmakla birlikte bakımları ve yetiştirilmeleri için dilekçe ile müracaat edilenlerin kabul edildiği Islahhane isimli bir kurum oluşturulmuştu. Bu Islahhanede bir müdür ile İslam ve Hıristiyan yeteri kadar öğretmen ve çocuklara meslek öğretecek ustalar görevlendirilmişlerdi. 4-15 yaşları arasında Müslüman-Hıristiyan ayırımı yapılmaksızın 201 öğrenciye hizmet veren Islahhanede okuma-yazma öğretiminin yanında sanat eğitimi de verilmiştir. 1863 yılı başlarında kurulan Niş Islahhanesi açılıştan iki buçuk senelik bir süre geçtiğinde burada kalan çocuklar okuma-yazma yanında terzilik öğrenmiş “potur ve setreden” ibaret olan jandarma askeri kıyafetleriyle her çeşit “kundura, çizme ve potin” dikip hazırlamayı öğrenmişlerdir.Günümüzdeki endüstri meslek liselerine benzer bir eğitim veren Islahhane, yetim çocukların koruma ve bakımlarının sağlanması bakımından da yetiştirme yurtlarına benzetilebilir. Kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklara yönelik ilk sistemli kurumsal girişim olan Islahhaneler daha sonra Rusçuk ve Sofya’da da açılmıştır.</span></span></span></span></strong></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #333333">**Mithat Paşa’nın oğlu Ali Haydar babasının hatıralarını derlediği eserde bu müesseselere niçin Islahhane isminin verildiğini şöyle izah etmiştir: Yeni açılan bu kuruma isim bulma amacıyla Kur’an-ı Kerim’den tefe’ül edilmesi uygun bulunmuş, neticede 34. sayfanın başındaki Bakara Suresi’nin 220. ayeti (”Sana yetimlerden soruyorlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır.”) çıkmış ve buradaki ‘ıslah’ kelimesi okula isim olarak verilmiştir.</span></span></span></strong></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red"><em><u>2. Eğitim ve Bakım Kurumu: Darüşşafaka</u></em></span></span></span></span></strong></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Adı “şefkat yurdu” anlamına gelen Darüşşafaka, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde bir derneğin himayesinde ve bir sivil oluşumun öncülüğünde kurulan ilk parasız özel okuldur. Kurulduğu zamanki tam adı Darüşşafakatü’l- İslâmiyye’dir. Devlet desteğini de kazanmış olan bu okulun temeli, açılmasına ön ayak olan Cemiyet-i Tedrîsiyye-i İslâmiyye’nin kurulmasıyla atılmıştır.Kuruluşuyla birlikte ilk nizamnamesini de hazırlayan Cemiyet, gayesini öncelikli olarak öksüz ve kimsesiz çocuklar olmak üzere, sınıf ayırt etmeksizin bütün çocukların dinî bilgiler, her türlü evrakı kısa zamanda okuyup yazmayı öğretmek için eğitim verileceği ve derslerin esnafa kolaylık olsun diye çarşının açılışından iş zamanının gelişine kadar olacağını bildirmiştir. Söz konusu bu eğitimlerden herhangi bir ücret alınmamasının yanında ihtiyacı olanların eğitim masrafları da karşılanmıştır. Bunun yanında, başarılı olup eğitime devam edebileceklere de maddi destek sağlanmıştır.İlk yıl için 54 öğrenci alınan okulda eğitim 8 yıl olarak belirlenmiştir. İbtidaî-İdâdî ve Rüşdiye olarak belirlenen sınıflar doğrultusunda eğitimin ilk altı yılı İbtidai-İdadi-Rüşdiyeye, son iki yıl ise “Âli” kısma tahsis edilmişti. Buna ek olarak son sınıf, Telgraf ve Fen Mektebi adıyla da eğitim vermiştir. İlk öğretmenler, çoğunlukla asker kökenli veya İstanbullu aydınlardan oluşmaktaydı ve tamamen fahri olarak görev yapmaktaydılar.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red"><em><u>3. Yetimlerin Haklarının Korunması: Eytam Keseleri ve Emval-i Eytam Nezareti</u></em></span></span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Osmanlı’da yetimlerin korunması için alınan tedbirler ve oluşturulan vakıflar bir tarafa bırakıldığında, onlar için meydana getirilen en ciddi örgütlenmenin, vasilik görevinin uygulanmaya konulması ve eytam keselerinin kurulması olduğu belirtilebilir. Osmanlı toplumunda, yetimlerin miras yoluyla kalan menkul ve gayrimenkul malların vasileri tarafından işletilmesi ve sermayenin kontrol altına alınarak elde edilen gelirin bu şahısların ihtiyaçlarının karşılanması için harcanması, reşit olduklarında ise mallarının kendilerine teslim edilmesi için oluşturulan kurumlara, eytam keseleri adı verilmekteydi. Bu sisteme eytam kesesi adının verilmesinin nedeni, yetimlerin miras olarak kalan paralarının, bu paraların işletimine dair evrakın, gayrimenkullere ait belgelerin ve benzeri vesikaların kumaştan yapılmış bir torba veya çanta anlamında olan bir kesenin içine konmasındandır. Yetimler reşit olduklarında bu keseler feshedilmekte ve miras olarak kalan mallar kendilerine şahitler huzurunda teslim edilmektedir.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><em><u><span style="color: red">4. Sokak Çocuklarının Barındırılması: Darülaceze, Darülhayr-i Alî </span></u></em></span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">I. Meşrutiyet (1876-1908) dönemi kentsel nüfusun savaşlar nedeniyle denetimsiz artması, yoksul kentsel nüfusun devletin hazır olmadığı bir ‘asayiş’ sorunu olarak ortaya çıkması nedeni ile genel olarak yoksullara yönelik ve özel olarak muhtaç ve kimsesiz çocuklara yönelik kurumsal yardım yapılanmasını tetiklemiştir.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Osmanlı tarihindeki en önemli sosyal kurumların başında gelen Darülaceze‘nin ortaya çıkmasının gerisinde İstanbul’un düzenini bozan ‘serseri’ ve dilencilerin disipline edilmesi ve böylece düzenin sağlanması ihtiyacı yatmaktadır. Darülaceze kapsam ve tür olarak ilk defa devlet tarafından planlanmış ve hizmete açılmış bir kurumdur.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">**Darülhayr-i Ali, II. Abdülhamid tarafından (kuruluşunda Ermeni çocukların korunması gayesi de yer almaktaydı) Müslüman yetim ve kimsesiz çocuklar için kurulan ilk kurum olmakla birlikte, çeşitli vilayetlere dağılan ıslahhanelerin de birer darüleytam işlevleri olduğu bilinmektedir.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red"><em><u>5. Yetimler Yurdu: Darüleytamlar (1914) </u></em></span></span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Balkan Savaşları(1912-1913) sonrasında İstanbul’a göç eden büyük göçmen kitlelerinin yerleştirilmesi, istihdamı, iaşesi ve çocuklarının eğitimi dönemin iktidarı için büyük bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bu sorunlardan en acili olarak çocukların eğitimi için ‘İskân-i Asayiş ve Muhacirin Müdüriyeti’ duruma el koyup çözmeye çabalamıştır. Bu amaçla bütün sanayi okullarına yazı gönderilerek sanayi mekteplerinin kaç yetim öğrenciyi alabilecekleri sorulmuş; ancak Muhacirin Müdüriyeti kabul edilmesi istenen şehit yetimlerinin, sanayi mekteplerinin toplam öğrenci sayısının %30′undan az olmaması şartını da belirterek birçok çocuğun eğitime devamları sağlanabilmiştir.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Savaş yetimlerinin bir diğer sorunu da barınma ihtiyaçlarının giderilmesiydi. Ancak savaşlar sonucu başta İstanbul olmak üzere kentlere göç eden nüfusun barındırılması ciddi bir sorun teşkil ettiğinden, bu sorun zamanla ciddi bir asayiş sorunu haline de dönüşmeye başladı.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Darüleytamlar’a kabul edilebilmek için öncelikle şehit çocuğu yahut anadan ya da babadan mahrum olmak şarttı. Annesi vefat etmiş, babası askere alınmış ve iaşesini temin edecek kimsesi bulunmayan çocuklar veya ana-babasından birisi olmayıp, diğeri de deli ve kötürüm olanlar yahut çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar ihtiyar ya da hasta olanlar ile harp nedeniyle çok fakir düşüp, devlet tarafından geçimi sağlananlar kabul edilmekteydi. Darüleytam’a girecek çocuklar için önce Darüleytam idarelerince tanzim edilen matbu tahkîk-i hüviyet varakası usulüne göre doldurularak ilgili birimlerce tasdik edilir ve mektep idaresine teslim edilirdi. Akabinde çocuğun sağlık durumu Darüleytam tabibi tarafından kontrol edilip, sağlıklı olduğu tespit edildikten sonra çocuk Darüleytam’a alınırdı. Darüleytam’da okuyan çocuklar ilgi ve yeteneklerine göre sınıflandırılarak, kabiliyetli görüldükleri alanda eğitim almaları sağlanırdı.</span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em><u>Sonuç </u></em></span></span></span></strong></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: #333333"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda yoğun savaşlar dönemini yasamış ve Avrupa’da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğu ve Afrika’da pek çok toprak kaybetmiştir. Savaşlar nedeniyle çocuklar yetim ve öksüz kalmış, başta İstanbul olmak üzere Rumeli ve Anadolu’ya göçler başlamıştır. Şehirlere gelen göçmenler barınma, beslenme, sağlık gibi temel problemlerle karşılaşmışlar, bu durum da dilenciliğin ve suç oranlarının artmasını tetiklemiştir. Özellikle çocukların korunmaya muhtaç duruma düşmesi Devletin tedbir almasını zorunlu hale getirmiştir. Osmanlı’nın Gelişme Dönemi’nde hayırseverler ve gönüllü kimselerin katkıları ile oluşturulan vakıflar sayesinde sosyal sorumluluk duygusu ile yürütülen hizmetler yetersiz kalınca kurumsal yapılanmalara ihtiyaç duyulmuş ve zamanın devlet yöneticileri de şartlara uygun Kuruluşların açılmasını sağlamışlardır. Özellikle II. Abdulhamid’in gayretleri ile kurulan kışla tipi yatılı bakım ve eğitim kurumları Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi’nin çocuk koruma sisteminin oluşmasına da kaynaklık etmiştir. Günümüzde bile korunmaya muhtaç çocukların bakım ve korunma altında bulundukları kuruluşlar olan Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtları Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi toplu yaşam modelinin uygulandığı, koşulları iyileştirilmiş ve standartları yükseltilmiş kışla tipi binalarda hizmet vermektedir. Ancak 21. yüzyılda toplu yaşam modeli yerine, müstakil ev ortamı ya da apartmanlarda diğer ailelerle birlikte yaşama imkânı sağlanan Sevgi Evleri ve Çocuk Evleri modelleri uygulanmaya başlamıştır. Korunmaya muhtaç çocuklar alanında son iki yüz yılda edinilen bakım, koruma ve eğitim tecrübesi sonucunda oluşan ortak kanaat şudur: “Çocukların en sağlıklı kişilik gelişimi ancak aile ortamında sağlanabilmektedir.” </span></span></strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="zerrat, post: 186028, member: 1000608"] [B][COLOR=#333333][FONT=Tahoma][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Himaye-i Etfal Cemiyeti/ Sosyal Hizmetler : [/COLOR][/FONT][/FONT][/COLOR][/B] [B][COLOR=#333333][FONT=Tahoma][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]OSMANLI DEVLETİNDE ÇOCUKLARIN KORUNMASI[/COLOR][/FONT][/FONT][/COLOR][/B] [B][COLOR=#333333][FONT=Tahoma][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Osmanlı Devleti bir vakıf medeniyetiydi. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem veren Osmanlı Devleti’nde vakıflar; dinî, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve askerî alanlarda hizmetler veriyordu.u anlamıyla vakıflar özellikle toplumda yardıma muhtaç durumda olan kadın, çocuk, yaşlı ve özürlülere yönelik önemli hizmetler ifa etmekteydi. 18. yüzyıl sonlarında yalnızca İstanbul’daki vakıf imarethanelerinde her gün 30.000 fakire yemek ikram ediliyordu.19. yüzyılın başına kadar merkezi idarenin sistemli bir müdahalesine maruz kalmayan vakıflar, sistemin yozlaşması gerekçesiyle, özellikle II. Mahmut döneminde müdahalelere maruz kalmış ve 1826 yılında kurulan Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne bağlanmaya ve idareleri de memurlara bırakılmaya başlanmıştır.Vakıfların merkezi otoritenin kontrolüne girmesi ile birlikte, hareket alanları kısıtlanmış ve yoksullara yönelik hizmetler Devlet eliyle yapılmaya başlanmıştır.[/SIZE][/FONT][/FONT][/COLOR][/B] [B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][COLOR=#333333]Bütün geleneksel toplumlarda olduğu gibi Osmanlı toplumunda da çocuklar öncelikle aile içinde korunur; özel olarak korunmaya ihtiyaç duyduğunda ise yine geniş aile çevresine öncelik verilirdi.Tanzimat dönemi modernleşme sürecinin başlangıcı olduğundan, devletin çocuklar için koruyucu önlemler almaya başladığı görülmektedir.[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [FONT=Comic Sans MS] [/FONT] [B][SIZE=3][COLOR=#333333][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red][I][U]Osmanlı'da koruma sisteminin ilk örnekleri,tedbirleri ve müesseseleri ==>[/U][/I][/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE][/B] [FONT=Comic Sans MS] [/FONT] [COLOR=#333333][B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red][I][U]1. İlk Çocuk Rehabilitasyon Merkezi: Niş Çocuk Islahhaneleri[/U][/I][/COLOR][/FONT][/SIZE][/B][/COLOR] [B][FONT=Tahoma][COLOR=#333333][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Bir yarısı Türkçe, diğer yarısı ise Bulgarca olarak yayınlanan Osmanlı’nın ilk vilayet gazetesi Tuna’nın 17 Ekim 1866 Çarşamba günü çıkmış olan 114. sayısında Niş Islahhaneleri hakkında geniş bir habere yer verilmiştir. Haberde şu bilgiler bulunmaktadır: Tuna Vilayeti Valisi olarak görev yapmakta olan Midhat Paşa tarafından, Niş Eyaleti’nde yönetici olarak bulunduğu sırada, bir kısım mahalli memur ve bölgenin hamiyet sahibi kişilerinin maddi katkılarıyla Niş merkezinde ayrım yapılmaksızın gerek Müslüman ve gerekse Hıristiyan Nişli ailelerle muhacir (Çerkez) çocuklarından yetim ve öksüz olup kendilerine bakacak diğer yakınları bulunmayanlarla, yakınları olmakla birlikte bakımları ve yetiştirilmeleri için dilekçe ile müracaat edilenlerin kabul edildiği Islahhane isimli bir kurum oluşturulmuştu. Bu Islahhanede bir müdür ile İslam ve Hıristiyan yeteri kadar öğretmen ve çocuklara meslek öğretecek ustalar görevlendirilmişlerdi. 4-15 yaşları arasında Müslüman-Hıristiyan ayırımı yapılmaksızın 201 öğrenciye hizmet veren Islahhanede okuma-yazma öğretiminin yanında sanat eğitimi de verilmiştir. 1863 yılı başlarında kurulan Niş Islahhanesi açılıştan iki buçuk senelik bir süre geçtiğinde burada kalan çocuklar okuma-yazma yanında terzilik öğrenmiş “potur ve setreden” ibaret olan jandarma askeri kıyafetleriyle her çeşit “kundura, çizme ve potin” dikip hazırlamayı öğrenmişlerdir.Günümüzdeki endüstri meslek liselerine benzer bir eğitim veren Islahhane, yetim çocukların koruma ve bakımlarının sağlanması bakımından da yetiştirme yurtlarına benzetilebilir. Kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklara yönelik ilk sistemli kurumsal girişim olan Islahhaneler daha sonra Rusçuk ve Sofya’da da açılmıştır.[/SIZE][/FONT][/COLOR][/FONT][/B] [FONT=Tahoma][B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][COLOR=#333333]**Mithat Paşa’nın oğlu Ali Haydar babasının hatıralarını derlediği eserde bu müesseselere niçin Islahhane isminin verildiğini şöyle izah etmiştir: Yeni açılan bu kuruma isim bulma amacıyla Kur’an-ı Kerim’den tefe’ül edilmesi uygun bulunmuş, neticede 34. sayfanın başındaki Bakara Suresi’nin 220. ayeti (”Sana yetimlerden soruyorlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır.”) çıkmış ve buradaki ‘ıslah’ kelimesi okula isim olarak verilmiştir.[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [FONT=Comic Sans MS] [/FONT] [B][SIZE=3][COLOR=#333333][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red][I][U]2. Eğitim ve Bakım Kurumu: Darüşşafaka[/U][/I][/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE][/B] [FONT=Comic Sans MS] [/FONT] [COLOR=#333333][B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Adı “şefkat yurdu” anlamına gelen Darüşşafaka, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde bir derneğin himayesinde ve bir sivil oluşumun öncülüğünde kurulan ilk parasız özel okuldur. Kurulduğu zamanki tam adı Darüşşafakatü’l- İslâmiyye’dir. Devlet desteğini de kazanmış olan bu okulun temeli, açılmasına ön ayak olan Cemiyet-i Tedrîsiyye-i İslâmiyye’nin kurulmasıyla atılmıştır.Kuruluşuyla birlikte ilk nizamnamesini de hazırlayan Cemiyet, gayesini öncelikli olarak öksüz ve kimsesiz çocuklar olmak üzere, sınıf ayırt etmeksizin bütün çocukların dinî bilgiler, her türlü evrakı kısa zamanda okuyup yazmayı öğretmek için eğitim verileceği ve derslerin esnafa kolaylık olsun diye çarşının açılışından iş zamanının gelişine kadar olacağını bildirmiştir. Söz konusu bu eğitimlerden herhangi bir ücret alınmamasının yanında ihtiyacı olanların eğitim masrafları da karşılanmıştır. Bunun yanında, başarılı olup eğitime devam edebileceklere de maddi destek sağlanmıştır.İlk yıl için 54 öğrenci alınan okulda eğitim 8 yıl olarak belirlenmiştir. İbtidaî-İdâdî ve Rüşdiye olarak belirlenen sınıflar doğrultusunda eğitimin ilk altı yılı İbtidai-İdadi-Rüşdiyeye, son iki yıl ise “Âli” kısma tahsis edilmişti. Buna ek olarak son sınıf, Telgraf ve Fen Mektebi adıyla da eğitim vermiştir. İlk öğretmenler, çoğunlukla asker kökenli veya İstanbullu aydınlardan oluşmaktaydı ve tamamen fahri olarak görev yapmaktaydılar.[/SIZE][/FONT][/B][/COLOR] [FONT=Comic Sans MS] [/FONT] [FONT=Comic Sans MS] [/FONT] [COLOR=#333333][B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red][I][U]3. Yetimlerin Haklarının Korunması: Eytam Keseleri ve Emval-i Eytam Nezareti[/U][/I][/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Osmanlı’da yetimlerin korunması için alınan tedbirler ve oluşturulan vakıflar bir tarafa bırakıldığında, onlar için meydana getirilen en ciddi örgütlenmenin, vasilik görevinin uygulanmaya konulması ve eytam keselerinin kurulması olduğu belirtilebilir. Osmanlı toplumunda, yetimlerin miras yoluyla kalan menkul ve gayrimenkul malların vasileri tarafından işletilmesi ve sermayenin kontrol altına alınarak elde edilen gelirin bu şahısların ihtiyaçlarının karşılanması için harcanması, reşit olduklarında ise mallarının kendilerine teslim edilmesi için oluşturulan kurumlara, eytam keseleri adı verilmekteydi. Bu sisteme eytam kesesi adının verilmesinin nedeni, yetimlerin miras olarak kalan paralarının, bu paraların işletimine dair evrakın, gayrimenkullere ait belgelerin ve benzeri vesikaların kumaştan yapılmış bir torba veya çanta anlamında olan bir kesenin içine konmasındandır. Yetimler reşit olduklarında bu keseler feshedilmekte ve miras olarak kalan mallar kendilerine şahitler huzurunda teslim edilmektedir.[/SIZE][/FONT][/B] [B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][I][U][COLOR=red]4. Sokak Çocuklarının Barındırılması: Darülaceze, Darülhayr-i Alî [/COLOR][/U][/I][/FONT][/SIZE][/B] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]I. Meşrutiyet (1876-1908) dönemi kentsel nüfusun savaşlar nedeniyle denetimsiz artması, yoksul kentsel nüfusun devletin hazır olmadığı bir ‘asayiş’ sorunu olarak ortaya çıkması nedeni ile genel olarak yoksullara yönelik ve özel olarak muhtaç ve kimsesiz çocuklara yönelik kurumsal yardım yapılanmasını tetiklemiştir.[/SIZE][/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Osmanlı tarihindeki en önemli sosyal kurumların başında gelen Darülaceze‘nin ortaya çıkmasının gerisinde İstanbul’un düzenini bozan ‘serseri’ ve dilencilerin disipline edilmesi ve böylece düzenin sağlanması ihtiyacı yatmaktadır. Darülaceze kapsam ve tür olarak ilk defa devlet tarafından planlanmış ve hizmete açılmış bir kurumdur.[/SIZE][/FONT][/B] [B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS]**Darülhayr-i Ali, II. Abdülhamid tarafından (kuruluşunda Ermeni çocukların korunması gayesi de yer almaktaydı) Müslüman yetim ve kimsesiz çocuklar için kurulan ilk kurum olmakla birlikte, çeşitli vilayetlere dağılan ıslahhanelerin de birer darüleytam işlevleri olduğu bilinmektedir.[/FONT][/SIZE][/B] [B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red][I][U]5. Yetimler Yurdu: Darüleytamlar (1914) [/U][/I][/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS]Balkan Savaşları(1912-1913) sonrasında İstanbul’a göç eden büyük göçmen kitlelerinin yerleştirilmesi, istihdamı, iaşesi ve çocuklarının eğitimi dönemin iktidarı için büyük bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bu sorunlardan en acili olarak çocukların eğitimi için ‘İskân-i Asayiş ve Muhacirin Müdüriyeti’ duruma el koyup çözmeye çabalamıştır. Bu amaçla bütün sanayi okullarına yazı gönderilerek sanayi mekteplerinin kaç yetim öğrenciyi alabilecekleri sorulmuş; ancak Muhacirin Müdüriyeti kabul edilmesi istenen şehit yetimlerinin, sanayi mekteplerinin toplam öğrenci sayısının %30′undan az olmaması şartını da belirterek birçok çocuğun eğitime devamları sağlanabilmiştir.[/FONT][/SIZE][/B] [B][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS]Savaş yetimlerinin bir diğer sorunu da barınma ihtiyaçlarının giderilmesiydi. Ancak savaşlar sonucu başta İstanbul olmak üzere kentlere göç eden nüfusun barındırılması ciddi bir sorun teşkil ettiğinden, bu sorun zamanla ciddi bir asayiş sorunu haline de dönüşmeye başladı.[/FONT][/SIZE][/B] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Darüleytamlar’a kabul edilebilmek için öncelikle şehit çocuğu yahut anadan ya da babadan mahrum olmak şarttı. Annesi vefat etmiş, babası askere alınmış ve iaşesini temin edecek kimsesi bulunmayan çocuklar veya ana-babasından birisi olmayıp, diğeri de deli ve kötürüm olanlar yahut çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar ihtiyar ya da hasta olanlar ile harp nedeniyle çok fakir düşüp, devlet tarafından geçimi sağlananlar kabul edilmekteydi. Darüleytam’a girecek çocuklar için önce Darüleytam idarelerince tanzim edilen matbu tahkîk-i hüviyet varakası usulüne göre doldurularak ilgili birimlerce tasdik edilir ve mektep idaresine teslim edilirdi. Akabinde çocuğun sağlık durumu Darüleytam tabibi tarafından kontrol edilip, sağlıklı olduğu tespit edildikten sonra çocuk Darüleytam’a alınırdı. Darüleytam’da okuyan çocuklar ilgi ve yeteneklerine göre sınıflandırılarak, kabiliyetli görüldükleri alanda eğitim almaları sağlanırdı.[/SIZE][/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][I][U]Sonuç [/U][/I][/COLOR][/SIZE][/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda yoğun savaşlar dönemini yasamış ve Avrupa’da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğu ve Afrika’da pek çok toprak kaybetmiştir. Savaşlar nedeniyle çocuklar yetim ve öksüz kalmış, başta İstanbul olmak üzere Rumeli ve Anadolu’ya göçler başlamıştır. Şehirlere gelen göçmenler barınma, beslenme, sağlık gibi temel problemlerle karşılaşmışlar, bu durum da dilenciliğin ve suç oranlarının artmasını tetiklemiştir. Özellikle çocukların korunmaya muhtaç duruma düşmesi Devletin tedbir almasını zorunlu hale getirmiştir. Osmanlı’nın Gelişme Dönemi’nde hayırseverler ve gönüllü kimselerin katkıları ile oluşturulan vakıflar sayesinde sosyal sorumluluk duygusu ile yürütülen hizmetler yetersiz kalınca kurumsal yapılanmalara ihtiyaç duyulmuş ve zamanın devlet yöneticileri de şartlara uygun Kuruluşların açılmasını sağlamışlardır. Özellikle II. Abdulhamid’in gayretleri ile kurulan kışla tipi yatılı bakım ve eğitim kurumları Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi’nin çocuk koruma sisteminin oluşmasına da kaynaklık etmiştir. Günümüzde bile korunmaya muhtaç çocukların bakım ve korunma altında bulundukları kuruluşlar olan Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtları Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi toplu yaşam modelinin uygulandığı, koşulları iyileştirilmiş ve standartları yükseltilmiş kışla tipi binalarda hizmet vermektedir. Ancak 21. yüzyılda toplu yaşam modeli yerine, müstakil ev ortamı ya da apartmanlarda diğer ailelerle birlikte yaşama imkânı sağlanan Sevgi Evleri ve Çocuk Evleri modelleri uygulanmaya başlamıştır. Korunmaya muhtaç çocuklar alanında son iki yüz yılda edinilen bakım, koruma ve eğitim tecrübesi sonucunda oluşan ortak kanaat şudur: “Çocukların en sağlıklı kişilik gelişimi ancak aile ortamında sağlanabilmektedir.” [/SIZE][/FONT][/B][/COLOR][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Bunları Biliyormusunuz
Tarihden Bir Yaprak
yabancıların gözüyle osmanlıda vakıf hizmetleri..
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst