Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Tefeül...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="uður1" data-source="post: 263276" data-attributes="member: 1016557"><p><strong><span style="font-family: 'Calibri'"><u>DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ</u></span></strong> <strong><u><span style="font-family: 'Calibri'">1.2.İFADE-İ NÂŞİR(DEVAMI)</span></u></strong></p><table style='width: 100%'><tr><td> <span style="font-family: 'Calibri'">Evet, Said Nursî İstanbul’a, şûrezâr vilâyât-ı şarkiyenin maarifsizlikle öldürülmek istenilen Yıldız siyasetlerine istikamet vermek azmiyle gelmişti. Daha İstanbul’a gelmeden, Van’dan, Bitlis’ten, Mardin’den defaatla nefyolmasından, İstanbul’a gelmesiyle beraber, merhum Sultan Abdülhamid tarafından sûret-i ciddiyede tarassut altına aldırıldı. Birkaç kere tevkif edildi. Nihayet birgün geldi, Said Nursî’yi Üsküdar’a, Toptaşına yolladılar. Çünkü hapishanede ikaz edilecek kimseler bulunmak muhtemeldi. Tımarhaneden ikide bir çıkartılıyor; maaş, rütbe tebşir ediliyor; Hazret-i Said, “Ben memleketimde mektep-medrese açtırmak üzere geldim, başka bir dileğim yoktur. Bunu isterim, başka birşey istemem” diyordu. Tâbir-i âharle, Bediüzzaman iki şey istiyordu: Vilâyat-ı şarkıyenin her tarafında mektepler, medreseler açtırmak istiyor ve başka birşey almamak istiyordu.</span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'">Arş-ı kanaat oldu behişt-i gına bize,<br /> Biz etmeyiz zemîn-i müdârâya ol emin.<br /> Mansıbların, makamların en bülendidir,<br /> Hizmet-i iman ile âsâyiş ve saadeti temin</span><br /> <br /> <span style="font-family: 'Calibri'">Şehzadebaşında şemâtetle konferans verildiği gece, kemâl-i mehabetle sahneye çıkıp irad ettiği nutk-u beliğ-i bîtarafane, Said’in ihata-i ilmiyesi kadar hamaset ve fedakârlıkta da ileri olduğunu teyid eder. Gerek o gece, gerek menhus 31 Mart’ta cihandeğer nasihatleriyle ortaya atılan hoca-i dânâya, böyle tehlikeli bir anda vücud-u kıymetdarının sıyaneti, nefean lil’umum elzem olduğu halde ve ihtar edildiği zaman, “En büyük ders, doğruluk yolunda ölümünü istihkar dersi vermektir”; “Yerinde ölmek için bu hayat lâzımdır” fikrine karşı, </span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'">Aşinayız, bize bîgânedir endişe-i mevt.<br /> Adl ü hak uğruna nezreylemişiz cânımızı.<br /> Olur bize âb-ı hayat, ateş-i seyyâl-i memat.</span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'">mısrâı ile mukabele ederdi.<br /> <br /> Said-i hüşyârın safvet-i ruhunu, besalet ve şecaatini, fedakârlığındaki nihayetsizliğini anlamak ve ona bağlanmak için, lisân-ı hamasetinden bu mezkûr mısrâı dinlemek kifayet eder.<br /> <br /> Bediüzzaman’a zurafâdan biri bir gün irfanıyla mütenasip bir esvap iktisaı lüzumundan bahseder. Müşarün ileyh de, “Siz Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz; hem onun yolladığı kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum; <strong>[SUP]<span style="color: #cc0000">HAŞİYE</span>[/SUP]</strong> onun için yalnız memleketimin maddî ve mânevî mâmulâtını giyiyorum” buyurmuştur.<br /> <br /> Elyevm, Said Nursî memleketine döndü. Karışmış İstanbul’un havâ-i gıll ü gışından ve tezviratından ve bedraka-i efkâr olmak lâzım gelen gazetecilerin bazılarının bütün fenalıklara bâdî ve bütün felâketlerin müvellidi olduklarını görerek, bu derece açık cinayetlere tahammül edemeyerek meyus ve müteessir, vahşetzâr fakat mûnis, vefakâr ve nâmusperver olan dağlarına döndü. İsabet etti. Kim bilir, belki en büyük icraatından biri de budur.</span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'">Nâşiri<br /> <em>Ahmet Râmiz</em><br /> (Rahmetullahi aleyh)</span><br /> [h=3]<u><span style="font-family: 'Calibri'">Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :</span></u>[/h] <span style="font-family: 'Calibri'"><span style="color: #cc0000">HAŞİYE </span>: Otuz sene cebir ve işkenceler altında sıkıştırıldığı halde, hiçbir defa Avrupa şapkasını başına koymadı.</span><br /> <br /> </td><td> <strong><u><span style="font-family: 'Calibri'">Lügatler : </span></u></strong><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">âb-ı hayat</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : hayat suyu<br /> <strong>adl ü hak</strong> : adalet ve doğruluk<br /> <strong>arş-ı kanaat</strong> : kanaatin arşı, tahtı<br /> <strong>âsâyiş</strong> : emniyet, güven</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">aşina</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : alışkın, bildik, tanıdık<br /> <strong>ateş-i seyyâl-i memât</strong> : ölümün akışkan (akıcı) ateşi<br /> <strong>azîm</strong> : büyük, yüce<br /> <strong>azim</strong> : kararlılık, niyet<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">bâdî</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : sebep, başlatan, başlangıç<br /> <strong>bedraka-i efkâr</strong> : düşüncelerin kılavuzu, yol gösterici<br /> <strong>behişt-i gına</strong> : zenginlik cenneti </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">besalet</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : yiğitlik, bahadırlık, sağlam yüreklilik<br /> <strong>bîgâne</strong> : ilgisiz, kayıtsız<br /> <strong>bülend</strong> : yüksek, yüce<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">cebir</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : zorlama<br /> <strong>cihandeğer</strong> : dünya kıymetinde, çok değerli<br /> <strong>cünun</strong> : delilik<br /> <strong>defaat</strong> : çok defa, defalarca<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">elyevm</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : bugün, hâlihazırda<br /> <strong>elzem olma</strong> : çok gerekli olma </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">endişe-i mevt</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : ölüm endişesi<br /> <strong>esvap</strong> : giysi, giyecek<br /> <strong>fenalık</strong> : kötülük<br /> <strong>hamaset</strong> : yiğitlik, kahramanlık, cesaret<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">haşiye</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : dipnot<br /> <strong>havâ-i gıll ü gış</strong> : hile, yalan ve dolanın hâkim olduğu ortam, hava<br /> <strong>hizmet-i iman</strong> : iman hizmeti<br /> <strong>hoca-i dânâ</strong> : bilgin hoca </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">icraat</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : faaliyetler, işler<br /> <strong>ihata-i ilmiye</strong> : ilmin kuşatıcılığı ve genişliği<br /> <strong>ihtar edilme</strong> : uyarılma </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">iktisa</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : giyme, giyinme<br /> <strong>irad etmek</strong> : sunmak, vermek<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">irfan</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : bilgi, kültür<br /> <strong>istihkar</strong> : küçük görme, basit görme<br /> <strong>istikamet vermek</strong> : doğru yön vermek </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">kalpak</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık<br /> <strong>kemâl-i mehabet</strong> : büyük bir heybet, haşmet ve azamet<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">kifayet etmek</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : yeterli olmak<br /> <strong>lisân-ı hamaset</strong> : yiğitlik ve kahramanlık dili<br /> <strong>maarifsizlik</strong> : eğitimsizlik</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">mâmulât</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : mamuller, ürünler<br /> <strong>mansıb</strong> : mevki, konum, rütbe<br /> <strong>medrese</strong> : dinî eğitim veren yüksek okul<br /> <strong>mektep</strong> : okul<br /> <strong>menhus</strong> : kötü, çirkin<br /> <strong>merhum</strong> : Allah’ın rahmetine kavuşmuş olan, rahmetli<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">meyus</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : ümitsiz<br /> <strong>mezkûr</strong> : adı geçen<br /> <strong>mukabele etmek</strong> : karşılık vermek<br /> <strong>mûnis</strong> : canayakın, dost<br /> <strong>müşarün ileyh</strong> : adı geçen, işaret edilen<br /> <strong>müteessir</strong> : etkilenen, üzüntülü<br /> <strong>mütenasip</strong> : uygun<br /> <strong>müvellid</strong> : meydana getiren, doğuran<br /> <strong>nâmusperver</strong> : nâmuslu<br /> <strong>nâşir</strong> : neşreden, yayıncı<br /> <strong>nefean lil'umum</strong> : herkesin yararına, umumun faydası için<br /> <strong>nefyolma</strong> : sürgün edilme<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">nezreylemek</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : adamak<br /> <strong>nihayetsiz</strong> : sonsuz<br /> <strong>nutk-u beliğ-i bîtarafane</strong> : tarafsız (objektif) şekilde, hâl ve seviyeye uygun olan nutuk, konuşma<strong> rahmetullahi aleyh</strong></span><span style="font-family: 'Calibri'"> : Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun<br /> <strong>saadet</strong> : mutluluk </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">safvet-i ruh</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : ruh temizliği<br /> <strong>Said-i hüşyâr</strong> : (kalbi ve aklı) uyanık Said<br /> <strong>sıyanet</strong> : koruma<br /> <strong>sûret-i ciddiye</strong> : ciddî şekilde </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">şecaat</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : yiğitlik, cesurluk; hak için canını feda edip hakkı olmayan şeye karışmama<br /> <strong>şemâtet</strong> : kuru gürültü, şamata<br /> <strong>şûrezâr</strong> : çorak, verimsiz yer<br /> <strong>tâbir-i âhar</strong> : başka bir ifadeyle<br /> <strong>tarassut altına aldırılma</strong> : göz hapsine aldırılma<br /> <strong>tebşir edilmek</strong> : müjdelenmek<br /> <strong>temin</strong> : sağlama<br /> <strong>tevkif edilmek</strong> : tutuklanmak<br /> <strong>teyid etmek</strong> : desteklemek, onaylamak<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">tezvirat</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : yalan dolan şeyler, kovuculuklar<br /> <strong>tımarhane</strong> : akıl hastanesi </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">vahşetzâr</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : ıssız, sakin yer<br /> <strong>vilâyât-ı şarkiye</strong> : doğu illeri<br /> <strong>vücud-u kıymetdar</strong> : değerli vücut, kıymetli varlık<br /> <strong>Yıldız siyaseti</strong> : içinde padişah bulunan ve dönemin yönetim merkezi olan Yıldız Sarayının siyaseti<br /> <strong>zemin-i müdârâ</strong> : aldatıcı ortam, iki yüzlü dünya<br /> <strong>ziya-yı ulviyet</strong> : yücelik ışığı </span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong>zurafâ</strong> : zarifler, ince duygulu kişiler<br /> <br /> </span><br /> </td></tr></table><p></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="uður1, post: 263276, member: 1016557"] [B][FONT=Calibri][U]DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ[/U][/FONT][/B] [B][U][FONT=Calibri]1.2.İFADE-İ NÂŞİR(DEVAMI)[/FONT][/U][/B] [TABLE] [TR] [TD="width: 307, bgcolor: transparent"] [FONT=Calibri]Evet, Said Nursî İstanbul’a, şûrezâr vilâyât-ı şarkiyenin maarifsizlikle öldürülmek istenilen Yıldız siyasetlerine istikamet vermek azmiyle gelmişti. Daha İstanbul’a gelmeden, Van’dan, Bitlis’ten, Mardin’den defaatla nefyolmasından, İstanbul’a gelmesiyle beraber, merhum Sultan Abdülhamid tarafından sûret-i ciddiyede tarassut altına aldırıldı. Birkaç kere tevkif edildi. Nihayet birgün geldi, Said Nursî’yi Üsküdar’a, Toptaşına yolladılar. Çünkü hapishanede ikaz edilecek kimseler bulunmak muhtemeldi. Tımarhaneden ikide bir çıkartılıyor; maaş, rütbe tebşir ediliyor; Hazret-i Said, “Ben memleketimde mektep-medrese açtırmak üzere geldim, başka bir dileğim yoktur. Bunu isterim, başka birşey istemem” diyordu. Tâbir-i âharle, Bediüzzaman iki şey istiyordu: Vilâyat-ı şarkıyenin her tarafında mektepler, medreseler açtırmak istiyor ve başka birşey almamak istiyordu.[/FONT] [FONT=Calibri]Arş-ı kanaat oldu behişt-i gına bize, Biz etmeyiz zemîn-i müdârâya ol emin. Mansıbların, makamların en bülendidir, Hizmet-i iman ile âsâyiş ve saadeti temin[/FONT] [I][FONT=Calibri] [/FONT][/I] [FONT=Calibri]Şehzadebaşında şemâtetle konferans verildiği gece, kemâl-i mehabetle sahneye çıkıp irad ettiği nutk-u beliğ-i bîtarafane, Said’in ihata-i ilmiyesi kadar hamaset ve fedakârlıkta da ileri olduğunu teyid eder. Gerek o gece, gerek menhus 31 Mart’ta cihandeğer nasihatleriyle ortaya atılan hoca-i dânâya, böyle tehlikeli bir anda vücud-u kıymetdarının sıyaneti, nefean lil’umum elzem olduğu halde ve ihtar edildiği zaman, “En büyük ders, doğruluk yolunda ölümünü istihkar dersi vermektir”; “Yerinde ölmek için bu hayat lâzımdır” fikrine karşı, [/FONT] [FONT=Calibri]Aşinayız, bize bîgânedir endişe-i mevt. Adl ü hak uğruna nezreylemişiz cânımızı. Olur bize âb-ı hayat, ateş-i seyyâl-i memat.[/FONT] [FONT=Calibri]mısrâı ile mukabele ederdi. Said-i hüşyârın safvet-i ruhunu, besalet ve şecaatini, fedakârlığındaki nihayetsizliğini anlamak ve ona bağlanmak için, lisân-ı hamasetinden bu mezkûr mısrâı dinlemek kifayet eder. Bediüzzaman’a zurafâdan biri bir gün irfanıyla mütenasip bir esvap iktisaı lüzumundan bahseder. Müşarün ileyh de, “Siz Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz; hem onun yolladığı kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum; [B][SUP][COLOR=#cc0000]HAŞİYE[/COLOR][/SUP][/B] onun için yalnız memleketimin maddî ve mânevî mâmulâtını giyiyorum” buyurmuştur. Elyevm, Said Nursî memleketine döndü. Karışmış İstanbul’un havâ-i gıll ü gışından ve tezviratından ve bedraka-i efkâr olmak lâzım gelen gazetecilerin bazılarının bütün fenalıklara bâdî ve bütün felâketlerin müvellidi olduklarını görerek, bu derece açık cinayetlere tahammül edemeyerek meyus ve müteessir, vahşetzâr fakat mûnis, vefakâr ve nâmusperver olan dağlarına döndü. İsabet etti. Kim bilir, belki en büyük icraatından biri de budur.[/FONT] [FONT=Calibri]Nâşiri [I]Ahmet Râmiz[/I] (Rahmetullahi aleyh)[/FONT] [h=3][U][FONT=Calibri]Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :[/FONT][/U][/h] [FONT=Calibri][COLOR=#cc0000]HAŞİYE [/COLOR]: Otuz sene cebir ve işkenceler altında sıkıştırıldığı halde, hiçbir defa Avrupa şapkasını başına koymadı.[/FONT] [FONT=Calibri] [/FONT] [/TD] [TD="width: 307, bgcolor: transparent"] [B][U][FONT=Calibri]Lügatler : [/FONT][/U][/B] [B][FONT=Calibri]âb-ı hayat[/FONT][/B][FONT=Calibri] : hayat suyu [B]adl ü hak[/B] : adalet ve doğruluk [B]arş-ı kanaat[/B] : kanaatin arşı, tahtı [B]âsâyiş[/B] : emniyet, güven[/FONT] [B][FONT=Calibri]aşina[/FONT][/B][FONT=Calibri] : alışkın, bildik, tanıdık [B]ateş-i seyyâl-i memât[/B] : ölümün akışkan (akıcı) ateşi [B]azîm[/B] : büyük, yüce [B]azim[/B] : kararlılık, niyet[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]bâdî[/FONT][/B][FONT=Calibri] : sebep, başlatan, başlangıç [B]bedraka-i efkâr[/B] : düşüncelerin kılavuzu, yol gösterici [B]behişt-i gına[/B] : zenginlik cenneti[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]besalet[/FONT][/B][FONT=Calibri] : yiğitlik, bahadırlık, sağlam yüreklilik [B]bîgâne[/B] : ilgisiz, kayıtsız [B]bülend[/B] : yüksek, yüce[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]cebir[/FONT][/B][FONT=Calibri] : zorlama [B]cihandeğer[/B] : dünya kıymetinde, çok değerli [B]cünun[/B] : delilik [B]defaat[/B] : çok defa, defalarca[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]elyevm[/FONT][/B][FONT=Calibri] : bugün, hâlihazırda [B]elzem olma[/B] : çok gerekli olma[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]endişe-i mevt[/FONT][/B][FONT=Calibri] : ölüm endişesi [B]esvap[/B] : giysi, giyecek [B]fenalık[/B] : kötülük [B]hamaset[/B] : yiğitlik, kahramanlık, cesaret[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]haşiye[/FONT][/B][FONT=Calibri] : dipnot [B]havâ-i gıll ü gış[/B] : hile, yalan ve dolanın hâkim olduğu ortam, hava [B]hizmet-i iman[/B] : iman hizmeti [B]hoca-i dânâ[/B] : bilgin hoca[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]icraat[/FONT][/B][FONT=Calibri] : faaliyetler, işler [B]ihata-i ilmiye[/B] : ilmin kuşatıcılığı ve genişliği [B]ihtar edilme[/B] : uyarılma[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]iktisa[/FONT][/B][FONT=Calibri] : giyme, giyinme [B]irad etmek[/B] : sunmak, vermek[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]irfan[/FONT][/B][FONT=Calibri] : bilgi, kültür [B]istihkar[/B] : küçük görme, basit görme [B]istikamet vermek[/B] : doğru yön vermek[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]kalpak[/FONT][/B][FONT=Calibri] : kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık [B]kemâl-i mehabet[/B] : büyük bir heybet, haşmet ve azamet[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]kifayet etmek[/FONT][/B][FONT=Calibri] : yeterli olmak [B]lisân-ı hamaset[/B] : yiğitlik ve kahramanlık dili [B]maarifsizlik[/B] : eğitimsizlik[/FONT] [B][FONT=Calibri]mâmulât[/FONT][/B][FONT=Calibri] : mamuller, ürünler [B]mansıb[/B] : mevki, konum, rütbe [B]medrese[/B] : dinî eğitim veren yüksek okul [B]mektep[/B] : okul [B]menhus[/B] : kötü, çirkin [B]merhum[/B] : Allah’ın rahmetine kavuşmuş olan, rahmetli[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]meyus[/FONT][/B][FONT=Calibri] : ümitsiz [B]mezkûr[/B] : adı geçen [B]mukabele etmek[/B] : karşılık vermek [B]mûnis[/B] : canayakın, dost [B]müşarün ileyh[/B] : adı geçen, işaret edilen [B]müteessir[/B] : etkilenen, üzüntülü [B]mütenasip[/B] : uygun [B]müvellid[/B] : meydana getiren, doğuran [B]nâmusperver[/B] : nâmuslu [B]nâşir[/B] : neşreden, yayıncı [B]nefean lil'umum[/B] : herkesin yararına, umumun faydası için [B]nefyolma[/B] : sürgün edilme[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]nezreylemek[/FONT][/B][FONT=Calibri] : adamak [B]nihayetsiz[/B] : sonsuz [B]nutk-u beliğ-i bîtarafane[/B] : tarafsız (objektif) şekilde, hâl ve seviyeye uygun olan nutuk, konuşma[B] rahmetullahi aleyh[/B][/FONT][FONT=Calibri] : Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun [B]saadet[/B] : mutluluk[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]safvet-i ruh[/FONT][/B][FONT=Calibri] : ruh temizliği [B]Said-i hüşyâr[/B] : (kalbi ve aklı) uyanık Said [B]sıyanet[/B] : koruma [B]sûret-i ciddiye[/B] : ciddî şekilde[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]şecaat[/FONT][/B][FONT=Calibri] : yiğitlik, cesurluk; hak için canını feda edip hakkı olmayan şeye karışmama [B]şemâtet[/B] : kuru gürültü, şamata [B]şûrezâr[/B] : çorak, verimsiz yer [B]tâbir-i âhar[/B] : başka bir ifadeyle [B]tarassut altına aldırılma[/B] : göz hapsine aldırılma [B]tebşir edilmek[/B] : müjdelenmek [B]temin[/B] : sağlama [B]tevkif edilmek[/B] : tutuklanmak [B]teyid etmek[/B] : desteklemek, onaylamak[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]tezvirat[/FONT][/B][FONT=Calibri] : yalan dolan şeyler, kovuculuklar [B]tımarhane[/B] : akıl hastanesi[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]vahşetzâr[/FONT][/B][FONT=Calibri] : ıssız, sakin yer [B]vilâyât-ı şarkiye[/B] : doğu illeri [B]vücud-u kıymetdar[/B] : değerli vücut, kıymetli varlık [B]Yıldız siyaseti[/B] : içinde padişah bulunan ve dönemin yönetim merkezi olan Yıldız Sarayının siyaseti [B]zemin-i müdârâ[/B] : aldatıcı ortam, iki yüzlü dünya [B]ziya-yı ulviyet[/B] : yücelik ışığı[B] [/B][/FONT] [FONT=Calibri][B]zurafâ[/B] : zarifler, ince duygulu kişiler [/FONT] [/TD] [/TR] [/TABLE] [FONT=Calibri] [/FONT] [FONT=Calibri] [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Tefeül...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst