Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Tefeül...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="uður1" data-source="post: 263273" data-attributes="member: 1016557"><p><strong><span style="font-family: 'Calibri'"><u>TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ</u></span></strong> <strong><u><span style="font-family: 'Calibri'">11.24.TAHLİLLER(DEVAMI)</span></u></strong></p><table style='width: 100%'><tr><td> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong><u>Üstadın Barla’ya gidişi</u></strong></span><br /> <br /> <span style="font-family: 'Calibri'">Üstad, Barla’dan yirmi küsur sene evvel ayrılmış ve o zamana kadar hiç gitmemişti. Barla ile, kendi Nurs köyünden ziyade alâkadardı. Çünkü, hayat-ı mâneviyesi olan Risale-i Nur burada telif edilmeye başlamıştı. Kur’ân-ı Hakîmin hidayet nurlarını temsil eden “Sözler” ve “Mektubat” ve “Lemeat-ı Nuriye” buradan etrafa yayılmıştı. Bu itibarla Barla, Risale-i Nur dershanesinin ilk merkezi idi.<br /> <br /> Barla’daki hayatı gerçi nefiy ve inziva içinde ve tarassut altında geçmekle acı idi; fakat Risale-i Nur hakikatlerinin telif yeri olduğundan, Üstad’ın en tatlı ve şirin hayatı da yine Barla hayatıdır denilebilir. Bu defa Barla’ya nefiyle değil, hapisle değil, kendi rızasıyla ve serbest olarak gidiyordu. Güzel bir bahar günü Barla’ya geldi. Barla’daki talebelerinin mühim bir kısmı Üstadı karşıladılar. Üstad, sekiz senelik ikâmetgahı olan medrese-i Nuriyesine yaklaşırken kendini tutamadı, mübarek gözlerinden yaşlar boşandı. Haşmetli çınar ağacı da âdetâ kendisini selâmlıyordu. Bir vakitler, yani Barla’da sekiz sene ikametten sonra Isparta’ya celb edilmişti. O zamanki gidişinde mübarek çınar ağacı Üstadı mânen teşyî etmiş, haşmetli kanatları olan dallarının Cenâb-ı Hakka olan secdevâri ubudiyetiyle Üstadı uğurlamıştı. Bu defa da yine uzun bir mufarakattan sonra tekrar Üstada kavuşmanın süruru içinde Hâlık-ı Rahmân’a secde-i şükrana kapanıyordu. Üstad, o mübarek çınar ağacına sarılmış, yanındaki talebelerine ve ahaliye kendisini yalnız bırakmalarını söylemişti. Zaten gözyaşlarını tutamıyordu. Sonra, Nur dershanesi olan odasına girdi ve iki saat kadar kaldı. Hazin ağlayışı dışarıdan işitiliyordu.<br /> <br /> Evet, şüphesiz rahmet-i İlâhiyenin nihayetsiz tecellîlerine mazhardı. Bir zamanlar Şarkî Anadolu’dan Isparta havalisine sürülmüştü… Isparta’dan da, dağlar arasındaki Barla nahiyesine nefyedilmişti. Burada ölüp gidecekti. Eski tarihçe-i hayatının şahadetiyle, çok kahraman ve fedakâr olan bu zât, doğrudan doğruya Kur’ân-ı Hakîmin hakikatlerini benimseyen, ferdî ve millî saadeti, İslâmiyet hakikatlerine sarılmakta gören ve bunu haykıran ve delâil-i akliye ile ilim meydanına çıkan bir kimse idi.<br /> <br /> Üç devir geçirmiş, cebbar kumandanlara boyun eğmemiş, kudsî dâvâsından dönmemiş; yaralanmış, zehirlenmiş, ölmemiş; dağlar gibi hadiselerin dalgalarından yılmamıştı…<br /> <br /> Milletleri, kavimleri içine alan, zihniyet ve telâkkileri değiştiren asr-ı hâzırın cereyanları, bu zâtı Kur’ân ve iman dâvâsındaki yolundan çevirememişti. O, ruhundaki şecaat-i imaniye ile kat’î inanıyordu ki, dâvâ ettiği hakikat birgün milletçe benimsenecek; bir Said, binler, belki yüz binler Said olacak... İnsanlık camiasında neşrettiği hakaik-i imaniyenin fütuhatı ve inkişafı başlayacak ve âfâk-ı İslâmı saran zulmet bulutları Kur’ân’dan eline verilen bu meş’ale-i hidayetle dağıtılacak; ölmeye yüz tutmuş zannedilen iman ruhu yeniden canlanacak; canlara can katacak, mânen ölmeye yüz tutan millet-i İslâmiyeyi ihyâ edecek; âleme efendi olan İslâmiyetin—biiznillah—cihana efendiliğinin maddî mânevî mübeşşiri olacaktı.<br /> <br /> İşte, bu kudsî hakikatin hâmili ve naşiri olan ve hakikatte bugünkü beşeriyetin medar-ı iftiharı bulunan bu aziz zât, din düşmanlarının plânıyla, vaktiyle bu beldeye gönderilmiş, Anadolu’da tesis ettirilen rejimin aleyhinde bulunmasına, fiilî müdahalesine mümanaat olunmuştu. Heyhat! Esasen kendisi siyasetten çekilmişti; ehl-i dünyanın dünyasına karışmıyordu. O, istikbali nurlandıracak bir hakikatin telif ve neşrine çalışıyordu. Kâinatın sahibi ve hâdiselerin mutasarrıfı olan Allah, onun hâmisi, muîni ve yardımcısı idi.<br /> <br /> İşte, otuz sene sonra tekrar Barla’ya döndüğü zaman, hizmet-i imaniyesinde nail olduğu büyük ikramları, inayetleri düşünerek, müşahede ederek mesrur oldu ve sürurundan ağlıyordu, secde-i şükrana varıyordu.</span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'">Hâl-i hazırda Üstad Isparta’da ikamet eder. Bazan Emirdağına, bazan Barla’ya gider. Buraları Risale-i Nur’un telif ve inkişaf merkezleri olduğu için ruhen çok alâkadardır. Hem, kendisi doksan yaşına yaklaştığı ve birçok defalar zehirlendiği için rahatsızdır. Hastalığı tarif edilmeyecek derecede ağırdır ve şiddetlidir. Ruhen, hissiyatı kuvvetli ve âlem, bahusus âlem-i İslâm, bilhassa Risale-i Nur dairesi, vücud-u mânevîsi hükmünde olduğundan, her iki vücudundaki ıztırap şedittir. Gerçi talebelerinin duaları ve neşr-i envar-ı imaniye o ıztırabına bir merhem ve devâ ise de, yine de pek vâsi şefkati itibarıyla zaman zaman ıztırabı şiddetlenmektedir. Bu itibarla, tebdil-i havaya çok muhtaçtır. Bir yerde fazla kalamıyor. Tebdil-i havaya çıktığı zaman hastalığı kısmen azalıyor, rahat nefes alabiliyor.<br /> <br /> Üstad, Risale-i Nur kesretle intişar ettiğinden ve her yerde pek çok Nur talebeleri mevcut olduğundan, halklarla konuşmayı tamamıyla terk etmiştir. “Risale i Nur, benimle sohbetten on derece ziyade faidelidir” deyip ziyaretçi de kabul etmemektedir. Hattâ yanındaki talebeleriyle dahi zaruret halinde konuşmaktadır.<br /> <br /> Artık hayatının son safhasına geldiğini söylemekte, daima içinde yaşadığı ayı çıkarabileceğinden şüphe eder bir vaziyette ecelini beklemektedir. Nurların neşriyatından memnun ve müteşekkirdir. Millet ve devletçe İslâmiyet ve saadet yolunda atılan her adımı takdir ve tasviple karşılamakta, Hak yolunda yürüyen, İslâmî şeâiri ihya edenlere dua etmektedir. Aynı zamanda, âlem-i İslâmın maddeten ve mânen selâmet ve saadetini dilemekte ve bu yolda girişilen dahil ve hariçteki gayretlerden hadsiz derecede sevinç ve memnuniyet duymaktadır.<br /> <br /> Risale-i Nur’u Kur’ân-ı Hakîmin bu zamana mahsus bir mu’cizesi bilmekte, bu vatanı komünizm tehlikesinden Risale-i Nur’daki hakikat-i Kur’âniye muhafaza ettiğini beyan etmekte ve âlem-i İslâmla hakikî kardeşliğe ve uhuvvete ve ittifaka medar olacağını, dünyevî ve uhrevî saadetimizin bu hakikate yapışmamızda bulunduğunu duyurmaktadır.<br /> <br /> Risale-i Nur’un Anadolu’dan başka diğer Müslüman memleketlerde yayılmasının elzem olduğu kanaatindedir. Siyasî gayret ve faaliyetlerden evvel, Risale-i Nur’un neşrolunmasının daha menfaattar olacağını ihbar etmektedir.</span><br /> <br /> </td><td> <strong><u><span style="font-family: 'Calibri'">Lügatler : </span></u></strong><br /> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong>âfâk-ı İslâm</strong> : İslâm dünyasınin ufukları</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">alâkadar</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : alâkalı, ilgili<br /> <strong>âlem-i İslâm</strong> : İslâm dünyası</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">asîl</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : asaletli; soylu, köklü<br /> <strong>asr-ı hâzır</strong> : içinde bulunulan asır, zaman<br /> <strong>aziz</strong> : çok değerli, izzetli, saygın </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">bahusus</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : özellikle<br /> <strong>beşeriyet</strong> : insanlık<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">beyan etme</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : açıklama<br /> <strong>biiznillah</strong> : Allah'ın izniyle<br /> <strong>camia</strong> : toplum<br /> <strong>cebbar</strong> : zâlim, gaddar, baskıcı<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">celb edilme</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : alıp getirilme<br /> <strong>Cenâb-ı Hak</strong> : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah<br /> <strong>cereyan</strong> : düşünce akımı, hareketi<br /> <strong>cihan</strong> : âlem, dünya<br /> <strong>delâil-i akliye</strong> : akli ve mantıki deliller </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">devâ</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : ilâç<br /> <strong>ecel</strong> : Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti, vefat zamanı<br /> <strong>ehl-i dünya</strong> : dünyaya dalıp âhireti düşünmeyenler, dünyayı ahirete tercih edenler<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">elzem</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : çok lâzım, gerekli<br /> <strong>fedakâr</strong> : her türlü sıkıntılara göğüs gererek dâvası uğruna sebat eden<br /> <strong>ferdî</strong> : kişisel<br /> <strong>fütuhat</strong> : fetihler, açılımlar<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">hadsiz</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : sonsuz<br /> <strong>Hak</strong> : varlığı doğru ve gerçek olan, her şeyi hakkıyla yaratan ve her hakkın sahibi olan Allah<br /> <strong>hakaik-i imaniye</strong> : imana ait hakikatler, esaslar<br /> <strong>hakikat</strong> : esas, gerçek </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">hakikat-i Kur’âniye</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : Kur'ân'ın hakikati, esası<br /> <strong>Hâlık-ı Rahmân</strong> : rahmeti her şeyi kaplayan, yaratıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran yaratıcı, Allah<br /> <strong>hâl-i hazır</strong> : şu an; içinde bulunulan zaman<br /> <strong>hâmi</strong> : koruyucu, koruyan<br /> <strong>hâmil</strong> : taşıyan, yüklenen<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">haşmet</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : görkem, heybet<br /> <strong>havali</strong> : yöre, bölge<br /> <strong>hayat-ı mâneviye</strong> : mânevi hayat, maddî olmayan hayat<br /> <strong>hazin</strong> : hüzünlü, acıklı<br /> <strong>heyhat</strong> : yazık, çok yazık<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">hidayet</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : doğru ve hak olan yol, İslâmiyet<br /> <strong>hissiyat</strong> : hisler, duygular<br /> <strong>hizmet-i imaniye</strong> : imanî hizmet<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">ihbar etmek</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : haber vermek<br /> <strong>ihya etme</strong> : canlandırma<br /> <strong>ikamet etme</strong> : oturma</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">ikâmetgâh</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : oturulan ev, hâne, yer, mesken<br /> <strong>ikram</strong> : lütuf, ihsan<br /> <strong>inayet</strong> : yardım<br /> <strong>inkişaf</strong> : gelişme, ilerleme, açılma </span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong>intişar etme</strong> : yayılma</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">inziva</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : bir köşeye çekilip ibadetle uğraşma, vaktini ibadetle geçirme<br /> <strong>İslâmî şeâir</strong> : İslâma sembol olmuş iş ve ibâdetler; ezan gibi<br /> <strong>istikbal</strong> : gelecek </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">ittifak</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : birlik, birleşme<br /> <strong>kâinat</strong> : evren, bütün yaratılmışlar </span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong>kesret</strong> : çokluk<br /> <strong>kudsî</strong> : kutsal<br /> <strong>Kur’ân-ı Hakîm</strong> : hikmetli Kur’ân; her âyet ve sûresinde sayısız hikmetler bulunan Kur’ân </span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong>Lemeat-ı Nuriye</strong> : nur parıltıları; Risale-i Nur Külliyatında yer alan Lem'alar isimli eser</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">mazhar</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : ayna<br /> <strong>medar olma</strong> : sebep olma, neden olma<br /> <strong>medar-ı iftihar</strong> : övünç kaynağı </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">medrese-i Nuriye</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : Nur okulu; Risale-i Nur talebelerinin bir okul gibi iman ve Kur'ân hakikatlerini öğrenip öğrettikleri yer<br /> <strong>menfaattar</strong> : faydalı<br /> <strong>mesrur olma</strong> : mutlu olma, sevinme<br /> <strong>meş’ale-i hidayet</strong> : hak ve doğru yolu gösteren meş'ale, ışık<br /> <strong>millet-i İslâmiye</strong> : İslâm milleti, Müslümanlar<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">mu’cize</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz ve hayrette bırakan olağanüstü şey<strong> mufarakat</strong> : ayrılık, ayrılma<br /> <strong>muîn</strong> : yardımcı, yardım eden<br /> <strong>mutasarrıf</strong> : tasarruf eden, mülkünü dilediği gibi idare eden<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">mübarek</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : hayırlı, bereketli<br /> <strong>mübeşşir</strong> : müjdeci, müjde veren<br /> <strong>mümanaat olunma</strong> : engel olunma<br /> <strong>müşahede</strong> : gözleme, gözlemleme </span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong>müteşekkir</strong> : teşekkür eden, şükran duyan</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">nahiye</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : kazadan küçük, köyden büyük olan yerleşim yeri; bucak<br /> <strong>nail olma</strong> : erişme, kavuşma<br /> <strong>naşir</strong> : yayan </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">nefiy</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : sürgün<br /> <strong>neşr</strong> : yayma<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">neşr-i envar-ı imaniye</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : imana ait nurların yayılması; Risale-i Nur'un yayılması<br /> <strong>neşriyat</strong> : yayılma, yayınlanma<br /> <strong>neşrolunma</strong> : yayılma</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">rahmet-i İlâhiye</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmet ve şefkati<br /> <strong>rejim</strong> : yönetim; mevcut siyasi iktidar ve idare<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">rıza-yı ilâhî</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : Allah'ın rızası, razı olması<br /> <strong>saadet</strong> : huzur, mutluluk </span><br /> <span style="font-family: 'Calibri'"><strong>safha</strong> : aşama, dönem</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">secde-i şükran</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : şükür secdesi<br /> <strong>secde-i şükrana varma</strong> : şükür secdesi yapma </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">secdevâri</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : secde ederek, secde eder gibi<br /> <strong>selâmet</strong> : kurtuluş<br /> <strong>sürur</strong> : sevinç, neşe, mutluluk<br /> <strong>şahadet</strong> : şahitlik, tanıklık </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">Şarkî Anadolu</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : Doğu Anadolu<br /> <strong>şecaat-i imaniye</strong> : imandan kaynaklanan cesaretlilik, yiğitlik, kahramanlık<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">şedit</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : şiddetli<br /> <strong>şefkat</strong> : acıma, merhamet</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">tarassut</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : gözlem, gözetim<br /> <strong>tarihçe-i hayat</strong> : hayat hikayesi </span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">tasvip</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : doğru bulma, onaylama<br /> <strong>tebdil-i hava</strong> : hava değişimi</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">tecellî</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : yansıma<br /> <strong>telâkki</strong> : anlayış biçimi, kavrayış şekli<br /> <strong>telif</strong> : yazma, kaleme alma<strong> </strong></span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">teşyî etme</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : giden bir kimseyi uğurlama<br /> <strong>ubudiyet</strong> : Allah'a kulluk etme<br /> <strong>uhrevî</strong> : öldükten sonraki hayat olan âhiretle ilgili<br /> <strong>uhuvvet</strong> : kardeşlik<br /> <strong>vâsi</strong> : geniş<br /> <strong>vücud-u mânevî</strong> : mânevî varlık</span><br /> <strong><span style="font-family: 'Calibri'">ziyade</span></strong><span style="font-family: 'Calibri'"> : fazla, çok<br /> <strong>zulmet</strong> : karanlık</span><br /> <br /> </td></tr></table><p></p><p> --</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="uður1, post: 263273, member: 1016557"] [B][FONT=Calibri][U]TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ[/U][/FONT][/B] [B][U][FONT=Calibri]11.24.TAHLİLLER(DEVAMI)[/FONT][/U][/B] [TABLE] [TR] [TD="width: 307, bgcolor: transparent"] [FONT=Calibri][B][U]Üstadın Barla’ya gidişi[/U][/B][U][/U][/FONT] [FONT=Calibri]Üstad, Barla’dan yirmi küsur sene evvel ayrılmış ve o zamana kadar hiç gitmemişti. Barla ile, kendi Nurs köyünden ziyade alâkadardı. Çünkü, hayat-ı mâneviyesi olan Risale-i Nur burada telif edilmeye başlamıştı. Kur’ân-ı Hakîmin hidayet nurlarını temsil eden “Sözler” ve “Mektubat” ve “Lemeat-ı Nuriye” buradan etrafa yayılmıştı. Bu itibarla Barla, Risale-i Nur dershanesinin ilk merkezi idi. Barla’daki hayatı gerçi nefiy ve inziva içinde ve tarassut altında geçmekle acı idi; fakat Risale-i Nur hakikatlerinin telif yeri olduğundan, Üstad’ın en tatlı ve şirin hayatı da yine Barla hayatıdır denilebilir. Bu defa Barla’ya nefiyle değil, hapisle değil, kendi rızasıyla ve serbest olarak gidiyordu. Güzel bir bahar günü Barla’ya geldi. Barla’daki talebelerinin mühim bir kısmı Üstadı karşıladılar. Üstad, sekiz senelik ikâmetgahı olan medrese-i Nuriyesine yaklaşırken kendini tutamadı, mübarek gözlerinden yaşlar boşandı. Haşmetli çınar ağacı da âdetâ kendisini selâmlıyordu. Bir vakitler, yani Barla’da sekiz sene ikametten sonra Isparta’ya celb edilmişti. O zamanki gidişinde mübarek çınar ağacı Üstadı mânen teşyî etmiş, haşmetli kanatları olan dallarının Cenâb-ı Hakka olan secdevâri ubudiyetiyle Üstadı uğurlamıştı. Bu defa da yine uzun bir mufarakattan sonra tekrar Üstada kavuşmanın süruru içinde Hâlık-ı Rahmân’a secde-i şükrana kapanıyordu. Üstad, o mübarek çınar ağacına sarılmış, yanındaki talebelerine ve ahaliye kendisini yalnız bırakmalarını söylemişti. Zaten gözyaşlarını tutamıyordu. Sonra, Nur dershanesi olan odasına girdi ve iki saat kadar kaldı. Hazin ağlayışı dışarıdan işitiliyordu. Evet, şüphesiz rahmet-i İlâhiyenin nihayetsiz tecellîlerine mazhardı. Bir zamanlar Şarkî Anadolu’dan Isparta havalisine sürülmüştü… Isparta’dan da, dağlar arasındaki Barla nahiyesine nefyedilmişti. Burada ölüp gidecekti. Eski tarihçe-i hayatının şahadetiyle, çok kahraman ve fedakâr olan bu zât, doğrudan doğruya Kur’ân-ı Hakîmin hakikatlerini benimseyen, ferdî ve millî saadeti, İslâmiyet hakikatlerine sarılmakta gören ve bunu haykıran ve delâil-i akliye ile ilim meydanına çıkan bir kimse idi. Üç devir geçirmiş, cebbar kumandanlara boyun eğmemiş, kudsî dâvâsından dönmemiş; yaralanmış, zehirlenmiş, ölmemiş; dağlar gibi hadiselerin dalgalarından yılmamıştı… Milletleri, kavimleri içine alan, zihniyet ve telâkkileri değiştiren asr-ı hâzırın cereyanları, bu zâtı Kur’ân ve iman dâvâsındaki yolundan çevirememişti. O, ruhundaki şecaat-i imaniye ile kat’î inanıyordu ki, dâvâ ettiği hakikat birgün milletçe benimsenecek; bir Said, binler, belki yüz binler Said olacak... İnsanlık camiasında neşrettiği hakaik-i imaniyenin fütuhatı ve inkişafı başlayacak ve âfâk-ı İslâmı saran zulmet bulutları Kur’ân’dan eline verilen bu meş’ale-i hidayetle dağıtılacak; ölmeye yüz tutmuş zannedilen iman ruhu yeniden canlanacak; canlara can katacak, mânen ölmeye yüz tutan millet-i İslâmiyeyi ihyâ edecek; âleme efendi olan İslâmiyetin—biiznillah—cihana efendiliğinin maddî mânevî mübeşşiri olacaktı. İşte, bu kudsî hakikatin hâmili ve naşiri olan ve hakikatte bugünkü beşeriyetin medar-ı iftiharı bulunan bu aziz zât, din düşmanlarının plânıyla, vaktiyle bu beldeye gönderilmiş, Anadolu’da tesis ettirilen rejimin aleyhinde bulunmasına, fiilî müdahalesine mümanaat olunmuştu. Heyhat! Esasen kendisi siyasetten çekilmişti; ehl-i dünyanın dünyasına karışmıyordu. O, istikbali nurlandıracak bir hakikatin telif ve neşrine çalışıyordu. Kâinatın sahibi ve hâdiselerin mutasarrıfı olan Allah, onun hâmisi, muîni ve yardımcısı idi. İşte, otuz sene sonra tekrar Barla’ya döndüğü zaman, hizmet-i imaniyesinde nail olduğu büyük ikramları, inayetleri düşünerek, müşahede ederek mesrur oldu ve sürurundan ağlıyordu, secde-i şükrana varıyordu.[/FONT] [FONT=Calibri]Hâl-i hazırda Üstad Isparta’da ikamet eder. Bazan Emirdağına, bazan Barla’ya gider. Buraları Risale-i Nur’un telif ve inkişaf merkezleri olduğu için ruhen çok alâkadardır. Hem, kendisi doksan yaşına yaklaştığı ve birçok defalar zehirlendiği için rahatsızdır. Hastalığı tarif edilmeyecek derecede ağırdır ve şiddetlidir. Ruhen, hissiyatı kuvvetli ve âlem, bahusus âlem-i İslâm, bilhassa Risale-i Nur dairesi, vücud-u mânevîsi hükmünde olduğundan, her iki vücudundaki ıztırap şedittir. Gerçi talebelerinin duaları ve neşr-i envar-ı imaniye o ıztırabına bir merhem ve devâ ise de, yine de pek vâsi şefkati itibarıyla zaman zaman ıztırabı şiddetlenmektedir. Bu itibarla, tebdil-i havaya çok muhtaçtır. Bir yerde fazla kalamıyor. Tebdil-i havaya çıktığı zaman hastalığı kısmen azalıyor, rahat nefes alabiliyor. Üstad, Risale-i Nur kesretle intişar ettiğinden ve her yerde pek çok Nur talebeleri mevcut olduğundan, halklarla konuşmayı tamamıyla terk etmiştir. “Risale i Nur, benimle sohbetten on derece ziyade faidelidir” deyip ziyaretçi de kabul etmemektedir. Hattâ yanındaki talebeleriyle dahi zaruret halinde konuşmaktadır. Artık hayatının son safhasına geldiğini söylemekte, daima içinde yaşadığı ayı çıkarabileceğinden şüphe eder bir vaziyette ecelini beklemektedir. Nurların neşriyatından memnun ve müteşekkirdir. Millet ve devletçe İslâmiyet ve saadet yolunda atılan her adımı takdir ve tasviple karşılamakta, Hak yolunda yürüyen, İslâmî şeâiri ihya edenlere dua etmektedir. Aynı zamanda, âlem-i İslâmın maddeten ve mânen selâmet ve saadetini dilemekte ve bu yolda girişilen dahil ve hariçteki gayretlerden hadsiz derecede sevinç ve memnuniyet duymaktadır. Risale-i Nur’u Kur’ân-ı Hakîmin bu zamana mahsus bir mu’cizesi bilmekte, bu vatanı komünizm tehlikesinden Risale-i Nur’daki hakikat-i Kur’âniye muhafaza ettiğini beyan etmekte ve âlem-i İslâmla hakikî kardeşliğe ve uhuvvete ve ittifaka medar olacağını, dünyevî ve uhrevî saadetimizin bu hakikate yapışmamızda bulunduğunu duyurmaktadır. Risale-i Nur’un Anadolu’dan başka diğer Müslüman memleketlerde yayılmasının elzem olduğu kanaatindedir. Siyasî gayret ve faaliyetlerden evvel, Risale-i Nur’un neşrolunmasının daha menfaattar olacağını ihbar etmektedir.[/FONT] [FONT=Calibri] [/FONT] [/TD] [TD="width: 307, bgcolor: transparent"] [B][U][FONT=Calibri]Lügatler : [/FONT][/U][/B] [FONT=Calibri][B]âfâk-ı İslâm[/B] : İslâm dünyasınin ufukları[/FONT] [B][FONT=Calibri]alâkadar[/FONT][/B][FONT=Calibri] : alâkalı, ilgili [B]âlem-i İslâm[/B] : İslâm dünyası[/FONT] [B][FONT=Calibri]asîl[/FONT][/B][FONT=Calibri] : asaletli; soylu, köklü [B]asr-ı hâzır[/B] : içinde bulunulan asır, zaman [B]aziz[/B] : çok değerli, izzetli, saygın[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]bahusus[/FONT][/B][FONT=Calibri] : özellikle [B]beşeriyet[/B] : insanlık[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]beyan etme[/FONT][/B][FONT=Calibri] : açıklama [B]biiznillah[/B] : Allah'ın izniyle [B]camia[/B] : toplum [B]cebbar[/B] : zâlim, gaddar, baskıcı[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]celb edilme[/FONT][/B][FONT=Calibri] : alıp getirilme [B]Cenâb-ı Hak[/B] : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah [B]cereyan[/B] : düşünce akımı, hareketi [B]cihan[/B] : âlem, dünya [B]delâil-i akliye[/B] : akli ve mantıki deliller[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]devâ[/FONT][/B][FONT=Calibri] : ilâç [B]ecel[/B] : Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti, vefat zamanı [B]ehl-i dünya[/B] : dünyaya dalıp âhireti düşünmeyenler, dünyayı ahirete tercih edenler[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]elzem[/FONT][/B][FONT=Calibri] : çok lâzım, gerekli [B]fedakâr[/B] : her türlü sıkıntılara göğüs gererek dâvası uğruna sebat eden [B]ferdî[/B] : kişisel [B]fütuhat[/B] : fetihler, açılımlar[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]hadsiz[/FONT][/B][FONT=Calibri] : sonsuz [B]Hak[/B] : varlığı doğru ve gerçek olan, her şeyi hakkıyla yaratan ve her hakkın sahibi olan Allah [B]hakaik-i imaniye[/B] : imana ait hakikatler, esaslar [B]hakikat[/B] : esas, gerçek[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]hakikat-i Kur’âniye[/FONT][/B][FONT=Calibri] : Kur'ân'ın hakikati, esası [B]Hâlık-ı Rahmân[/B] : rahmeti her şeyi kaplayan, yaratıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran yaratıcı, Allah [B]hâl-i hazır[/B] : şu an; içinde bulunulan zaman [B]hâmi[/B] : koruyucu, koruyan [B]hâmil[/B] : taşıyan, yüklenen[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]haşmet[/FONT][/B][FONT=Calibri] : görkem, heybet [B]havali[/B] : yöre, bölge [B]hayat-ı mâneviye[/B] : mânevi hayat, maddî olmayan hayat [B]hazin[/B] : hüzünlü, acıklı [B]heyhat[/B] : yazık, çok yazık[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]hidayet[/FONT][/B][FONT=Calibri] : doğru ve hak olan yol, İslâmiyet [B]hissiyat[/B] : hisler, duygular [B]hizmet-i imaniye[/B] : imanî hizmet[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]ihbar etmek[/FONT][/B][FONT=Calibri] : haber vermek [B]ihya etme[/B] : canlandırma [B]ikamet etme[/B] : oturma[/FONT] [B][FONT=Calibri]ikâmetgâh[/FONT][/B][FONT=Calibri] : oturulan ev, hâne, yer, mesken [B]ikram[/B] : lütuf, ihsan [B]inayet[/B] : yardım [B]inkişaf[/B] : gelişme, ilerleme, açılma[B] [/B][/FONT] [FONT=Calibri][B]intişar etme[/B] : yayılma[/FONT] [B][FONT=Calibri]inziva[/FONT][/B][FONT=Calibri] : bir köşeye çekilip ibadetle uğraşma, vaktini ibadetle geçirme [B]İslâmî şeâir[/B] : İslâma sembol olmuş iş ve ibâdetler; ezan gibi [B]istikbal[/B] : gelecek[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]ittifak[/FONT][/B][FONT=Calibri] : birlik, birleşme [B]kâinat[/B] : evren, bütün yaratılmışlar[B] [/B][/FONT] [FONT=Calibri][B]kesret[/B] : çokluk [B]kudsî[/B] : kutsal [B]Kur’ân-ı Hakîm[/B] : hikmetli Kur’ân; her âyet ve sûresinde sayısız hikmetler bulunan Kur’ân[B] [/B][/FONT] [FONT=Calibri][B]Lemeat-ı Nuriye[/B] : nur parıltıları; Risale-i Nur Külliyatında yer alan Lem'alar isimli eser[/FONT] [B][FONT=Calibri]mazhar[/FONT][/B][FONT=Calibri] : ayna [B]medar olma[/B] : sebep olma, neden olma [B]medar-ı iftihar[/B] : övünç kaynağı[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]medrese-i Nuriye[/FONT][/B][FONT=Calibri] : Nur okulu; Risale-i Nur talebelerinin bir okul gibi iman ve Kur'ân hakikatlerini öğrenip öğrettikleri yer [B]menfaattar[/B] : faydalı [B]mesrur olma[/B] : mutlu olma, sevinme [B]meş’ale-i hidayet[/B] : hak ve doğru yolu gösteren meş'ale, ışık [B]millet-i İslâmiye[/B] : İslâm milleti, Müslümanlar[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]mu’cize[/FONT][/B][FONT=Calibri] : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz ve hayrette bırakan olağanüstü şey[B] mufarakat[/B] : ayrılık, ayrılma [B]muîn[/B] : yardımcı, yardım eden [B]mutasarrıf[/B] : tasarruf eden, mülkünü dilediği gibi idare eden[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]mübarek[/FONT][/B][FONT=Calibri] : hayırlı, bereketli [B]mübeşşir[/B] : müjdeci, müjde veren [B]mümanaat olunma[/B] : engel olunma [B]müşahede[/B] : gözleme, gözlemleme[B] [/B][/FONT] [FONT=Calibri][B]müteşekkir[/B] : teşekkür eden, şükran duyan[/FONT] [B][FONT=Calibri]nahiye[/FONT][/B][FONT=Calibri] : kazadan küçük, köyden büyük olan yerleşim yeri; bucak [B]nail olma[/B] : erişme, kavuşma [B]naşir[/B] : yayan[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]nefiy[/FONT][/B][FONT=Calibri] : sürgün [B]neşr[/B] : yayma[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]neşr-i envar-ı imaniye[/FONT][/B][FONT=Calibri] : imana ait nurların yayılması; Risale-i Nur'un yayılması [B]neşriyat[/B] : yayılma, yayınlanma [B]neşrolunma[/B] : yayılma[/FONT] [B][FONT=Calibri]rahmet-i İlâhiye[/FONT][/B][FONT=Calibri] : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmet ve şefkati [B]rejim[/B] : yönetim; mevcut siyasi iktidar ve idare[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]rıza-yı ilâhî[/FONT][/B][FONT=Calibri] : Allah'ın rızası, razı olması [B]saadet[/B] : huzur, mutluluk[B] [/B][/FONT] [FONT=Calibri][B]safha[/B] : aşama, dönem[/FONT] [B][FONT=Calibri]secde-i şükran[/FONT][/B][FONT=Calibri] : şükür secdesi [B]secde-i şükrana varma[/B] : şükür secdesi yapma[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]secdevâri[/FONT][/B][FONT=Calibri] : secde ederek, secde eder gibi [B]selâmet[/B] : kurtuluş [B]sürur[/B] : sevinç, neşe, mutluluk [B]şahadet[/B] : şahitlik, tanıklık[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]Şarkî Anadolu[/FONT][/B][FONT=Calibri] : Doğu Anadolu [B]şecaat-i imaniye[/B] : imandan kaynaklanan cesaretlilik, yiğitlik, kahramanlık[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]şedit[/FONT][/B][FONT=Calibri] : şiddetli [B]şefkat[/B] : acıma, merhamet[/FONT] [B][FONT=Calibri]tarassut[/FONT][/B][FONT=Calibri] : gözlem, gözetim [B]tarihçe-i hayat[/B] : hayat hikayesi[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]tasvip[/FONT][/B][FONT=Calibri] : doğru bulma, onaylama [B]tebdil-i hava[/B] : hava değişimi[/FONT] [B][FONT=Calibri]tecellî[/FONT][/B][FONT=Calibri] : yansıma [B]telâkki[/B] : anlayış biçimi, kavrayış şekli [B]telif[/B] : yazma, kaleme alma[B] [/B][/FONT] [B][FONT=Calibri]teşyî etme[/FONT][/B][FONT=Calibri] : giden bir kimseyi uğurlama [B]ubudiyet[/B] : Allah'a kulluk etme [B]uhrevî[/B] : öldükten sonraki hayat olan âhiretle ilgili [B]uhuvvet[/B] : kardeşlik [B]vâsi[/B] : geniş [B]vücud-u mânevî[/B] : mânevî varlık[/FONT] [B][FONT=Calibri]ziyade[/FONT][/B][FONT=Calibri] : fazla, çok [B]zulmet[/B] : karanlık[B][/B][/FONT] [FONT=Calibri] [/FONT] [/TD] [/TR] [/TABLE] [FONT=Calibri] [/FONT] -- [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Tefeül...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst