Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Tasavvufcular
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="pendüender" data-source="post: 353342" data-attributes="member: 1023459"><p><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em><p style="text-align: center">CÜNEYD-İ BAĞDADİ</p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em></p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em>BÖLÜM-II</p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em></p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em>Kesitler...</p><p></em></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em><p style="text-align: center"><p style="text-align: center">Cüneyd-i Bağdâdî (r.a.) şöyle anlatıyor: "Hocam Sırrî-yi Sekatî, bana bir meclis kurup, insanlara i-lim öğretmemi, nasîhat etmemi söylerdi. Fakat ben, kendimi bu işe lâyık bulmayıp, nefsimi kötülerdim. Bir Cum'a gecesi Peygamber efendimizi rü'yâda gördüm. Bana "Ey Cüneyd! İnsanlara nasîhat et. Zîrâ senin sözün halkın kainlerinin rahatlık ve ferahlık bulmasına sebebtir. Allahü teâlâ senin sözünü, insanların kurtuluşa ermesi için sebep kılmıştır" buyurdu. Uyandım, sabahleyin erkenden hocamın yanına vardım. Ben hiç bir şey söylemeden, "Peygamber efendimiz tarafından vazifelendirilmedikçe, insanlara ilim öğretmekten çekindin" dedi. Ertesi gün bir meclis kurup, insanlara Resûlullahın yolunu anlatmaya başladım."</p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em></p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #8B4513"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em>Hz. Cüneyd'in meclis kurup insanlara ilim öğretmekte olduğu, kısa zamanda her tarafa, yayıldı. Herkes bu sohbetlere gelip istifâde etmeye haşladı. Birgün bir genç, Cüneyd'in (r.a.) sohbet ettiği meclise gelip, Cüneyd'e (r.a.) şöyle dedi: "Ey üstâd! Hz. Peygamber buyuruyor ki, "Mü'minin firâsetinden korkunuz. Çünkü o, Allahü teâlânın nuru ile bakar." Bunun ma'nâsı nedir?" Cüneyd-i Bağdâdî (r.a.) bir müddet sustu. Sonra başını kaldırıp, "Müslüman ol. Müslüman olmak zamanın geldi" buyurdu. Meğer o genç hıristiyan imiş. Hemen zünnârını Kesip orada müslüman oldu. İmâm-ı Yâfiî buyuruyor ki: "İnsanlar, bu hâdisede, Cüneyd-i Bağdâdî'nin (r.a.) bir kerâmeti var zanneder. Halbuki, bu hâdisede onun iki kerâmeti vardır. Birisi, o gencin, hıristiyan olduğunu bilmesi, diğeri de, gencin, müslüman olma vaktinin gekçtiğini bilmesidir." Cüneyd-i Bağdâdî'ye "İhlâsı kimden öğrendiniz?" diye sordular. O da cevâbında, buyurdu ki, "Mekke-i mükerremede, bulunuyordum. Bir berber gördüm. Ona, "Allah rızâsı için benim saçlarımı düzeltebilir misin?" dedim. Berber "Elbette" dedi. O sırada, mevki sahibi birini tıraş etmekte idi. Hemen tıraşını bırakıp, "Efendi, kalk. Bir kimse Allah için bir şey istedi mi, bütün işler durur, derhal ona bakılır" dedi. Sonra berber koltuğuna beni oturtup tıraş etti. Sonra da bana bir miktar altın verip, ihtiyâçların için lâzım olur, onlara harcarsın" dedi. Ben bu hâle çok hayret edip, elime geçecek ilk parayı kendisine hediye etmeye niyet ettim. Az bir zaman sonra bana Basra'dan bir kese altın gönderdiler. Hemen götürüp o keseyi, ona verince sebebini sordu. Ben de niyetimi açıkladım. Bunun üzerine bana "Sen, Allah rızâsı için beni tıraş et" dedin. Ben de o niyetle seni tıraş ettim. Şimdi bunları alırsam, niyetimde bir değişme olmasından korkuyorum" dedi.</p> </p><p></em></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em><p style="text-align: center">Cüneyd-i Bağdâdî talebeleri ile otururlarken bir kimse geldi ve Cüneyd'in önüne beş yüz dirhem bırakıp, "Bu parayı ihtiyâcı olanlara dağıtırsınız" dedi. Hz. Cüneyd "Bundan başka paran var mı?" dedi. O kimse "Evet, bunlardan başka çok param var" dedi. Cüneyd (r.a.) "Peki sâhib olduğun paralardan başka daha çok paran olsun ister misin?" dedi. O kimse "Evet isterim" deyince Cüneyd-i Bağdâdî (r.a.): "Sen şu bıraktığın beş yüz dirhemi geri al. Çünkü, o paralara bizden çok senin ihtiyâcın var. Zîrâ biz, paramız olsun istemiyoruz" buyurdu.</p><p></em></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #006400"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em><p style="text-align: center">Bir zaman Cüneyd-i Bağdâdî'nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Tabib çağırdılar, gelen tabib, hıristiyan idi. Muayene edip, "Gözlerinize su değdirmiyeceksiniz" dedi. Hz. Cüneyd, "Su değdirmesem nasıl abdest alırım?" deyince, tabib, "Gözleriniz size lâzım ise su değdirmiyeceksiniz" dedi. Cüneyd (r.a.) abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir miktar uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı. O anda bir ses duydu ki, "Yâ Cüneyd! Sen bizim için gözlerini fedâ ettiğin için, biz de senden o ağrıyı giderdik" diyordu. Bir zaman sonra hıristiyan tabib tekrar geldi. Baktı ki, gözler tamamen iyi olmuş. Hayret edip, "Nasıl yaptın da iyi oldu?" dedi. Cüneyd (r.a.) olanları anlatınca, Hz. Cüneyd'in elini öpüp îmân etti ve "Esas ağrıyan göz sizinki değil benim gözlerim imiş" dedi.</p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #006400"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em></p><p></em></strong></span></span></span><span style="color: #800080"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em><p style="text-align: center">Sâlihlerden bir zât rü'yâsında Peygamber efendimizi gördü. Hz. Cuneyd de yanlarında bulunuyordu. Bu sırada biri gelip, Peygamber efendimize bir suâl sordu. Peygamber efendimiz "Bunun cevâbını Cüneyd'den iste. O cevab versin" buyurdular. Cüneyd (r.a.) "Yâ Resûlallah! Sizin mübârek huzurunuzda ben nasıl konuşabilirim" deyince, Peygamberimiz aleyhisselâm Diğer peygamberlerden her biri ümmetlerinin tamamı için ne kadar öğünüyorlarsa, ben de, Cüneyd ile o kadar öğünürüm" buyurdular.</p><p></em></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #DAA520"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em><p style="text-align: center">Zengin bir kimse vardı. Cüneyd-i Bağdâdî'nin huzuruna gelip tövbe etti ve talebeliğe kabulünü istedi. Malını da fakîrlere dağıttı. Bin altını kaldı. Cüneyd (r.a.) "Bu bin altını da Dicle nehrine at" buyurdu. O kimse, Dicle kenarına gidip altınları birer birer nehre attı. Geri döndüğünde Cüneyd (r.a.) kendisine heybetle bakıp "Niçin hepsini birden atmadın da birer birer sayarak attın? Demek hâlâ, gönlünde onlara muhabbet var" buyurdu ve bir müddet kendisini sohbetlere kabul etmedi. Sonunda o kimse buna da tövbe edip, nihayet talebeliğe kabul edildi.</p></em></strong></span></span></span></p><p style="text-align: center"><span style="color: #DAA520"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em></p><p></em></strong></span></span></span><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><em><p style="text-align: center">Büyüklerden bir zât, Hz. Cüneyd'in yanına gelmişti. Şeytanın, onun yanından hızla kaçmakta olduğunu gördü. O kimse Cüneyd-i Bağdâdî'nin yanına yaklaşınca, yüz hâllerinden, onun çok öfkelenmiş olduğunu anlayıp, sordu: "Ey Cüneyd! Biz biliyoruz ki, insan öfkelenince şeytan ona yaklaşır. Fakat görüyorum ki bu kadar fazla öfkelenmiş olduğunuz halde, şeytan sizden kaçıyor. Bunun hikmeti nedir?" Hz. Cüneyd cevâbında, "Sen bilmez misin ki, biz kendi nefsimiz için kızmayız. Başkaları, nefsleri için kızarlar. Bunun için de şeytan kendilerine musallat olur. Bizim kızmamız, hep Allah için olduğundan, şeytan bizden, kızdığımız zaman kaçtığı gibi başka hiç bir zaman kaçmaz" buyurdu.</p><p></em></strong></span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="pendüender, post: 353342, member: 1023459"] [COLOR="#8B4513"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][I][CENTER]CÜNEYD-İ BAĞDADİ BÖLÜM-II Kesitler...[/CENTER][/I][/B][/FONT][/SIZE][/COLOR] [COLOR="#8B4513"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][I][CENTER][CENTER]Cüneyd-i Bağdâdî (r.a.) şöyle anlatıyor: "Hocam Sırrî-yi Sekatî, bana bir meclis kurup, insanlara i-lim öğretmemi, nasîhat etmemi söylerdi. Fakat ben, kendimi bu işe lâyık bulmayıp, nefsimi kötülerdim. Bir Cum'a gecesi Peygamber efendimizi rü'yâda gördüm. Bana "Ey Cüneyd! İnsanlara nasîhat et. Zîrâ senin sözün halkın kainlerinin rahatlık ve ferahlık bulmasına sebebtir. Allahü teâlâ senin sözünü, insanların kurtuluşa ermesi için sebep kılmıştır" buyurdu. Uyandım, sabahleyin erkenden hocamın yanına vardım. Ben hiç bir şey söylemeden, "Peygamber efendimiz tarafından vazifelendirilmedikçe, insanlara ilim öğretmekten çekindin" dedi. Ertesi gün bir meclis kurup, insanlara Resûlullahın yolunu anlatmaya başladım." Hz. Cüneyd'in meclis kurup insanlara ilim öğretmekte olduğu, kısa zamanda her tarafa, yayıldı. Herkes bu sohbetlere gelip istifâde etmeye haşladı. Birgün bir genç, Cüneyd'in (r.a.) sohbet ettiği meclise gelip, Cüneyd'e (r.a.) şöyle dedi: "Ey üstâd! Hz. Peygamber buyuruyor ki, "Mü'minin firâsetinden korkunuz. Çünkü o, Allahü teâlânın nuru ile bakar." Bunun ma'nâsı nedir?" Cüneyd-i Bağdâdî (r.a.) bir müddet sustu. Sonra başını kaldırıp, "Müslüman ol. Müslüman olmak zamanın geldi" buyurdu. Meğer o genç hıristiyan imiş. Hemen zünnârını Kesip orada müslüman oldu. İmâm-ı Yâfiî buyuruyor ki: "İnsanlar, bu hâdisede, Cüneyd-i Bağdâdî'nin (r.a.) bir kerâmeti var zanneder. Halbuki, bu hâdisede onun iki kerâmeti vardır. Birisi, o gencin, hıristiyan olduğunu bilmesi, diğeri de, gencin, müslüman olma vaktinin gekçtiğini bilmesidir." Cüneyd-i Bağdâdî'ye "İhlâsı kimden öğrendiniz?" diye sordular. O da cevâbında, buyurdu ki, "Mekke-i mükerremede, bulunuyordum. Bir berber gördüm. Ona, "Allah rızâsı için benim saçlarımı düzeltebilir misin?" dedim. Berber "Elbette" dedi. O sırada, mevki sahibi birini tıraş etmekte idi. Hemen tıraşını bırakıp, "Efendi, kalk. Bir kimse Allah için bir şey istedi mi, bütün işler durur, derhal ona bakılır" dedi. Sonra berber koltuğuna beni oturtup tıraş etti. Sonra da bana bir miktar altın verip, ihtiyâçların için lâzım olur, onlara harcarsın" dedi. Ben bu hâle çok hayret edip, elime geçecek ilk parayı kendisine hediye etmeye niyet ettim. Az bir zaman sonra bana Basra'dan bir kese altın gönderdiler. Hemen götürüp o keseyi, ona verince sebebini sordu. Ben de niyetimi açıkladım. Bunun üzerine bana "Sen, Allah rızâsı için beni tıraş et" dedin. Ben de o niyetle seni tıraş ettim. Şimdi bunları alırsam, niyetimde bir değişme olmasından korkuyorum" dedi.[/CENTER][/CENTER] [/I][/B][/FONT][/SIZE][/COLOR] [COLOR="#FF0000"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][I][CENTER]Cüneyd-i Bağdâdî talebeleri ile otururlarken bir kimse geldi ve Cüneyd'in önüne beş yüz dirhem bırakıp, "Bu parayı ihtiyâcı olanlara dağıtırsınız" dedi. Hz. Cüneyd "Bundan başka paran var mı?" dedi. O kimse "Evet, bunlardan başka çok param var" dedi. Cüneyd (r.a.) "Peki sâhib olduğun paralardan başka daha çok paran olsun ister misin?" dedi. O kimse "Evet isterim" deyince Cüneyd-i Bağdâdî (r.a.): "Sen şu bıraktığın beş yüz dirhemi geri al. Çünkü, o paralara bizden çok senin ihtiyâcın var. Zîrâ biz, paramız olsun istemiyoruz" buyurdu.[/CENTER][/I][/B][/FONT][/SIZE][/COLOR] [COLOR="#006400"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][I][CENTER]Bir zaman Cüneyd-i Bağdâdî'nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Tabib çağırdılar, gelen tabib, hıristiyan idi. Muayene edip, "Gözlerinize su değdirmiyeceksiniz" dedi. Hz. Cüneyd, "Su değdirmesem nasıl abdest alırım?" deyince, tabib, "Gözleriniz size lâzım ise su değdirmiyeceksiniz" dedi. Cüneyd (r.a.) abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir miktar uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı. O anda bir ses duydu ki, "Yâ Cüneyd! Sen bizim için gözlerini fedâ ettiğin için, biz de senden o ağrıyı giderdik" diyordu. Bir zaman sonra hıristiyan tabib tekrar geldi. Baktı ki, gözler tamamen iyi olmuş. Hayret edip, "Nasıl yaptın da iyi oldu?" dedi. Cüneyd (r.a.) olanları anlatınca, Hz. Cüneyd'in elini öpüp îmân etti ve "Esas ağrıyan göz sizinki değil benim gözlerim imiş" dedi. [/CENTER][/I][/B][/FONT][/SIZE][/COLOR] [COLOR="#800080"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][I][CENTER]Sâlihlerden bir zât rü'yâsında Peygamber efendimizi gördü. Hz. Cuneyd de yanlarında bulunuyordu. Bu sırada biri gelip, Peygamber efendimize bir suâl sordu. Peygamber efendimiz "Bunun cevâbını Cüneyd'den iste. O cevab versin" buyurdular. Cüneyd (r.a.) "Yâ Resûlallah! Sizin mübârek huzurunuzda ben nasıl konuşabilirim" deyince, Peygamberimiz aleyhisselâm Diğer peygamberlerden her biri ümmetlerinin tamamı için ne kadar öğünüyorlarsa, ben de, Cüneyd ile o kadar öğünürüm" buyurdular.[/CENTER][/I][/B][/FONT][/SIZE][/COLOR] [COLOR="#DAA520"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][I][CENTER]Zengin bir kimse vardı. Cüneyd-i Bağdâdî'nin huzuruna gelip tövbe etti ve talebeliğe kabulünü istedi. Malını da fakîrlere dağıttı. Bin altını kaldı. Cüneyd (r.a.) "Bu bin altını da Dicle nehrine at" buyurdu. O kimse, Dicle kenarına gidip altınları birer birer nehre attı. Geri döndüğünde Cüneyd (r.a.) kendisine heybetle bakıp "Niçin hepsini birden atmadın da birer birer sayarak attın? Demek hâlâ, gönlünde onlara muhabbet var" buyurdu ve bir müddet kendisini sohbetlere kabul etmedi. Sonunda o kimse buna da tövbe edip, nihayet talebeliğe kabul edildi. [/CENTER][/I][/B][/FONT][/SIZE][/COLOR] [COLOR="#008080"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][I][CENTER]Büyüklerden bir zât, Hz. Cüneyd'in yanına gelmişti. Şeytanın, onun yanından hızla kaçmakta olduğunu gördü. O kimse Cüneyd-i Bağdâdî'nin yanına yaklaşınca, yüz hâllerinden, onun çok öfkelenmiş olduğunu anlayıp, sordu: "Ey Cüneyd! Biz biliyoruz ki, insan öfkelenince şeytan ona yaklaşır. Fakat görüyorum ki bu kadar fazla öfkelenmiş olduğunuz halde, şeytan sizden kaçıyor. Bunun hikmeti nedir?" Hz. Cüneyd cevâbında, "Sen bilmez misin ki, biz kendi nefsimiz için kızmayız. Başkaları, nefsleri için kızarlar. Bunun için de şeytan kendilerine musallat olur. Bizim kızmamız, hep Allah için olduğundan, şeytan bizden, kızdığımız zaman kaçtığı gibi başka hiç bir zaman kaçmaz" buyurdu.[/CENTER][/I][/B][/FONT][/SIZE][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Tasavvufcular
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst