Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Tarikatın tanımı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="&amp;#304;lim-irfan" data-source="post: 172764" data-attributes="member: 8679"><p><strong>Ruhani Tarikatlar:</strong> </p><p><strong><span style="color: blue">Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışında iki unsuru açıkça zikreder; toprak ve ruh.5</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Toprak ana unsurundan oluşan ve Cenab-ı Hakk’ın “celal” tecellisinin bir neticesi olan beş unsura, “Halk alemi” denir ki bunlar “anasır-ı erba’a” denilen hava, su, ateş ve toprak ile nefs-i natıka’dır. Bu unsurlardan oluşan beden, ceset, nefis, denilen varlık, kendi başına buyruk yaşamayı sever, arzu ve isteklerinin tatminini şiddetle ister ve bir başkasına boyun eğmekten hiç hoşlanmaz.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Cenab-ı Hakk’ın “cemal” tecellisinin bir mazharı olarak “emir alemi”ni oluşturan kalp, ruh, sır, hafi, ahva unsurları ise, insanı yaratıcısına kulluk yapmaya yönlendiren ruh tarafıdır. Bu ruh, Allah tarafından üflendiği için, (ruh-i menfuh), insan bu yönüyle kudsî bir varlıktır. Zaten insan, bu yönüyle hilafete layık olmuş ve diğer canlılardan üstün kılınmıştır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">İşte tasavvuf ve tarikatlardaki amaç, daha önce de ifade edildiği gibi, halk alemi içine hapis olunan ruhu keşfetmek ve onu bu tutsaklık günlerinde duçar olduğu kötü alışkanlıklar ve manevi kirlerinden arındırmaktadır. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bu arındırma işlemlerine “seyr-u sülük” denilir. Bu sayede, insan Allah’tan geldiğini hatırlayarak, tekrar ona döner. Zaman içinde nefisten gelen engelleri aşarak, öz ile aralarına giren perdeleri bir bir kaldırarak insan ruhu, daha hayatta iken, “Bir” ile birliğe erişir. Bu, insan için en büyük mutluluktur. Hakiki hayat da budur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Seyr-u sülük’ün en temel unsuru, zikrullahtır. Zikir, insan kalbini şeytandan, kötü düşüncelerden, huylardan koruyup imanı kuvvetlendirdiği gibi, bir yağmur gibi indiği kalplerde “muhabbetullah”, yani Allah sevgisi bitirir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Konuyla ilgili şu hadislere dikkat edelim:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Şüphesiz her şeye cila verecek bir alet var. Kalbin cilası ise, Allah’ı zikretmektir.”6 </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Allah’ı zikir, kalplerin şifasıdır.”7 Yani riya, kibir, hased vb. kalp hastalıklarından kurtarır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Şeytan insan oğlunun kalbine nüfüz etmek için, istila eder. Lakin kalp, Allah’ı zikredince ümitsiz olarak geri çekilir. Unutursa, istila eder, yani etkisi altına alır.”8 </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Kim Allah’ı çok zikrederse, Allah onu sever.”9</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Kişi sevdiğini çok anar.”10</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Kim Allah’ı çok zikrederse, nifaktan (münafık olmaktan) kurtulur.”11</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“İmanın en faziletlisi, nerde olursan ol, Allah’ın seninle beraber olduğunu bilmendir.”12 (Zikr-i daim ve murakabeyi bildiriyor.)</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Tefekkür gibi ibadet olmaz”13 </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">İşte bu gerçeğe binaen, Allah’ın izni ile insan üzerindeki halk aleminin kesafetini almak, nefsin ağırlığını gidererek kötülüklerine mani olmak ve şeytanın da tuzaklarından kurtarmak için, ruhani tarikatlar, lafza-i celal (Allah) ve tevhid kelimesini (la ilahe ill<img src="http://www.islamiforum.info/images/smilies/Allah.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />) sessizce ve gizlice, hayal yolu ile, kalp, ruh, sır, hafi, ahfa, gibi latifeler üzerinde icra ettirerek, salikte Allah sevgisi ve murakebe duygusunu geliştirme ve artırmaya çalışırlar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Beden içinde mahkum ve mahpus olan ruh, zikir ile devamlı surette kuvvetlendirilince, nefsin ağırlık ve yoğunluğundan yavaş yavaş kurtulmaya ve özüne doğru meyletmeye başlar. Bu, aynı zamanda, nefs’in ruha tabi olmasının, dolayısı ile kötü huylarından vaz geçerek iyi huylara yönelmesinin de bir başlangıcıdır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Ruhani tarikatlardan mürit, vuslata ruh yolundan götürülür. Bu yolda çile, uzlet, aşırı mücahede ve mücadele yoktur. Asıl olan kalbin fethi, ruhun arındırılmasıdır. Eğer bu başarılırsa, “kale içinden fetholunur” kuralınca, nefis bütün kötü, çirkin ve düşük huy ve tabiatlarından vaz geçerek gelip kalbe, ruha teslim olacaktır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bu yolun esası, sünnet-i seniyye’yi yaşamak, nafile ibadetlere dikkat etmek, zikir, fikir, murakabe ve teslimiyetle ruhu kuvvetlendirmektir. Böylece nefsin ağırlıklarından kurtulan ruh, kendi asıl alemine doğru yol alarak ve aradaki perdeleri kaldırarak visale erişecektir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Daha çok silsilesi Hz. Ebu Bekir’le gelen ve en yaygın olarak Nakşibendiyye’de görülen bu ruhani tarikatın letaifleri ise, sırası ile kalp, ruh, sır, hafi, ahfa, nefs-i natıka, letaif-i küldür. Bu son latifeye “ceset”, buradaki zikre “Zikr-i Sultani” denildiği de olur. Daha sonra dersler nefy-u isbat ve murakebelerle devam eder. Letaifler “Halk aleminden” değil de, “emir aleminden” oldukları için insan vücudunda maddi değil ama manevi olarak her birinin bir yeri vardır. Her latife kendi zikri ile olgunlaşıp aydınlandığında diğerine geçildikçe ruh yücelir ve yaratışı gereği olan marifete ererek “Hakka’l Yakin” mertebesine yükselir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bu letaiflere işaret eden ayet ve hadisleri, bunlar üzerindeki zikrin şeklini, her letaifin olgunlaştıkça alacağı keyfiyyeti, rengi, alametleri, bunlarla ilgili dikkat edilecek veya kaçınılacak usul ve adabı, kitabımızla doğrudan ilgili görmediğimiz teferruattan sayıyor ve bu güzel bilgileri tarikatların usul ve adabına dair yazılmış kitaplara havale ediyoruz.14 Ancak, büsbütün terke de gönlümüz razı olmadığından,15 bir mürşid-i kamilin kaleminden ruhani tarikatlardaki seyr-u süluku buraya iktibas ediyoruz:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">“Seyr-u sülükun sırası şöyledir: Varis-i Enbiya olan, şeriat, tarikat, marifet ve hakikat ehli bulunan bir Mürşid-i Kamil’e intisab edilir. Vereceği evrad, ezkar, ed’ıyeye ihlasla devam olunur. Sohbet ve hizmetine devamla bilcümle nasihatlarına ihtimam edilir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Hassaten zikrullah telkinine dikkat ve gayret ile merhale katledilir. Şöyle ki:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Halim ve teslimiyetli olanlara müstehab istihareyi müteakib zikrullah telkini yapılır. “Allah” zikrinin “kalp”de yer etmesi, “Veled-i kalp” zühur etmesi lazımdır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Sonra “ruh” a, oradan “sırr”a, oradan da “Hafi”ye, oradan “Ahfa”ya, oradan da “Nefs-i natıka”ya, oradan da vücudun zikri olan “Zikr-i Külle”, yani “Zikr-i Sultani”ye intikali gerekir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Böylece bütün sadrı ve vücudu hücrelerine kadar Zikrullah’ın feyzi sarmalıdır. Bu aynı zamanda sadrın inşirahıdır. Bunlardan sonra, “Nefy’ü İsbat” dersleri gelir. Bu, kelime-i tevhid ile nefes almadan usulüne göre yapılır. Sonra sıra ile:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Murakabe-i Ehadiyet: İhlas suresi. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Meali: “De ki: O Allah Samed’dir. O doğurmamış ve doğmamıştır. O’nun hiçbir dengi yoktur.”</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Murakabe-i Maıyyet: </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Meali: “Nerede olursanız, o sizinle beraberdir.”16 Murakabe-i Akrabiyet : </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Meali: “Biz size Şah damarınızdan daha yakınız.”17 Murakabe-i Muhabbet: </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Meali: “Allah onları, onlar da Allah’ı severler.”18 Ayetlerinin manalarını derin teemmül, tefekkür, tekabbül ve murakabe ile yapılır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Dikkat:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bu dersler Kemal-i ihlas ve teslimiyet-i tamme üzere bulunan müstaid müridana bizzat üstadının talimi ile olur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Her dersin bir müddet devam etmesi ve gereken işaret ve in’ikası ve halin üzerinde görülmesi ile diğer derse geçilir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Kendi kendine, nazari bilgilerle bunları yapmak mahzurludur. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bu dersler salikte yükseldikçe ahlak-ı fazılası da beraber yükselmesi şarttır. Sabır, sekinet, istikamet, ünsiyet, himmet, sehavet, hilim gibi bütün güzel ahlak ile mütehallık olmalıdır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Allah’ın tevfikiyle insan-ı kamil mertebesine, felah’a ermelidir.”19</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="İlim-irfan, post: 172764, member: 8679"] [B]Ruhani Tarikatlar:[/B] [B][COLOR=blue]Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışında iki unsuru açıkça zikreder; toprak ve ruh.5 Toprak ana unsurundan oluşan ve Cenab-ı Hakk’ın “celal” tecellisinin bir neticesi olan beş unsura, “Halk alemi” denir ki bunlar “anasır-ı erba’a” denilen hava, su, ateş ve toprak ile nefs-i natıka’dır. Bu unsurlardan oluşan beden, ceset, nefis, denilen varlık, kendi başına buyruk yaşamayı sever, arzu ve isteklerinin tatminini şiddetle ister ve bir başkasına boyun eğmekten hiç hoşlanmaz. Cenab-ı Hakk’ın “cemal” tecellisinin bir mazharı olarak “emir alemi”ni oluşturan kalp, ruh, sır, hafi, ahva unsurları ise, insanı yaratıcısına kulluk yapmaya yönlendiren ruh tarafıdır. Bu ruh, Allah tarafından üflendiği için, (ruh-i menfuh), insan bu yönüyle kudsî bir varlıktır. Zaten insan, bu yönüyle hilafete layık olmuş ve diğer canlılardan üstün kılınmıştır. İşte tasavvuf ve tarikatlardaki amaç, daha önce de ifade edildiği gibi, halk alemi içine hapis olunan ruhu keşfetmek ve onu bu tutsaklık günlerinde duçar olduğu kötü alışkanlıklar ve manevi kirlerinden arındırmaktadır. Bu arındırma işlemlerine “seyr-u sülük” denilir. Bu sayede, insan Allah’tan geldiğini hatırlayarak, tekrar ona döner. Zaman içinde nefisten gelen engelleri aşarak, öz ile aralarına giren perdeleri bir bir kaldırarak insan ruhu, daha hayatta iken, “Bir” ile birliğe erişir. Bu, insan için en büyük mutluluktur. Hakiki hayat da budur. Seyr-u sülük’ün en temel unsuru, zikrullahtır. Zikir, insan kalbini şeytandan, kötü düşüncelerden, huylardan koruyup imanı kuvvetlendirdiği gibi, bir yağmur gibi indiği kalplerde “muhabbetullah”, yani Allah sevgisi bitirir. Konuyla ilgili şu hadislere dikkat edelim: “Şüphesiz her şeye cila verecek bir alet var. Kalbin cilası ise, Allah’ı zikretmektir.”6 “Allah’ı zikir, kalplerin şifasıdır.”7 Yani riya, kibir, hased vb. kalp hastalıklarından kurtarır. “Şeytan insan oğlunun kalbine nüfüz etmek için, istila eder. Lakin kalp, Allah’ı zikredince ümitsiz olarak geri çekilir. Unutursa, istila eder, yani etkisi altına alır.”8 “Kim Allah’ı çok zikrederse, Allah onu sever.”9 “Kişi sevdiğini çok anar.”10 “Kim Allah’ı çok zikrederse, nifaktan (münafık olmaktan) kurtulur.”11 “İmanın en faziletlisi, nerde olursan ol, Allah’ın seninle beraber olduğunu bilmendir.”12 (Zikr-i daim ve murakabeyi bildiriyor.) “Tefekkür gibi ibadet olmaz”13 İşte bu gerçeğe binaen, Allah’ın izni ile insan üzerindeki halk aleminin kesafetini almak, nefsin ağırlığını gidererek kötülüklerine mani olmak ve şeytanın da tuzaklarından kurtarmak için, ruhani tarikatlar, lafza-i celal (Allah) ve tevhid kelimesini (la ilahe ill[IMG]http://www.islamiforum.info/images/smilies/Allah.gif[/IMG]) sessizce ve gizlice, hayal yolu ile, kalp, ruh, sır, hafi, ahfa, gibi latifeler üzerinde icra ettirerek, salikte Allah sevgisi ve murakebe duygusunu geliştirme ve artırmaya çalışırlar. Beden içinde mahkum ve mahpus olan ruh, zikir ile devamlı surette kuvvetlendirilince, nefsin ağırlık ve yoğunluğundan yavaş yavaş kurtulmaya ve özüne doğru meyletmeye başlar. Bu, aynı zamanda, nefs’in ruha tabi olmasının, dolayısı ile kötü huylarından vaz geçerek iyi huylara yönelmesinin de bir başlangıcıdır. Ruhani tarikatlardan mürit, vuslata ruh yolundan götürülür. Bu yolda çile, uzlet, aşırı mücahede ve mücadele yoktur. Asıl olan kalbin fethi, ruhun arındırılmasıdır. Eğer bu başarılırsa, “kale içinden fetholunur” kuralınca, nefis bütün kötü, çirkin ve düşük huy ve tabiatlarından vaz geçerek gelip kalbe, ruha teslim olacaktır. Bu yolun esası, sünnet-i seniyye’yi yaşamak, nafile ibadetlere dikkat etmek, zikir, fikir, murakabe ve teslimiyetle ruhu kuvvetlendirmektir. Böylece nefsin ağırlıklarından kurtulan ruh, kendi asıl alemine doğru yol alarak ve aradaki perdeleri kaldırarak visale erişecektir. Daha çok silsilesi Hz. Ebu Bekir’le gelen ve en yaygın olarak Nakşibendiyye’de görülen bu ruhani tarikatın letaifleri ise, sırası ile kalp, ruh, sır, hafi, ahfa, nefs-i natıka, letaif-i küldür. Bu son latifeye “ceset”, buradaki zikre “Zikr-i Sultani” denildiği de olur. Daha sonra dersler nefy-u isbat ve murakebelerle devam eder. Letaifler “Halk aleminden” değil de, “emir aleminden” oldukları için insan vücudunda maddi değil ama manevi olarak her birinin bir yeri vardır. Her latife kendi zikri ile olgunlaşıp aydınlandığında diğerine geçildikçe ruh yücelir ve yaratışı gereği olan marifete ererek “Hakka’l Yakin” mertebesine yükselir. Bu letaiflere işaret eden ayet ve hadisleri, bunlar üzerindeki zikrin şeklini, her letaifin olgunlaştıkça alacağı keyfiyyeti, rengi, alametleri, bunlarla ilgili dikkat edilecek veya kaçınılacak usul ve adabı, kitabımızla doğrudan ilgili görmediğimiz teferruattan sayıyor ve bu güzel bilgileri tarikatların usul ve adabına dair yazılmış kitaplara havale ediyoruz.14 Ancak, büsbütün terke de gönlümüz razı olmadığından,15 bir mürşid-i kamilin kaleminden ruhani tarikatlardaki seyr-u süluku buraya iktibas ediyoruz: “Seyr-u sülükun sırası şöyledir: Varis-i Enbiya olan, şeriat, tarikat, marifet ve hakikat ehli bulunan bir Mürşid-i Kamil’e intisab edilir. Vereceği evrad, ezkar, ed’ıyeye ihlasla devam olunur. Sohbet ve hizmetine devamla bilcümle nasihatlarına ihtimam edilir. Hassaten zikrullah telkinine dikkat ve gayret ile merhale katledilir. Şöyle ki: Halim ve teslimiyetli olanlara müstehab istihareyi müteakib zikrullah telkini yapılır. “Allah” zikrinin “kalp”de yer etmesi, “Veled-i kalp” zühur etmesi lazımdır. Sonra “ruh” a, oradan “sırr”a, oradan da “Hafi”ye, oradan “Ahfa”ya, oradan da “Nefs-i natıka”ya, oradan da vücudun zikri olan “Zikr-i Külle”, yani “Zikr-i Sultani”ye intikali gerekir. Böylece bütün sadrı ve vücudu hücrelerine kadar Zikrullah’ın feyzi sarmalıdır. Bu aynı zamanda sadrın inşirahıdır. Bunlardan sonra, “Nefy’ü İsbat” dersleri gelir. Bu, kelime-i tevhid ile nefes almadan usulüne göre yapılır. Sonra sıra ile: Murakabe-i Ehadiyet: İhlas suresi. Meali: “De ki: O Allah Samed’dir. O doğurmamış ve doğmamıştır. O’nun hiçbir dengi yoktur.” Murakabe-i Maıyyet: Meali: “Nerede olursanız, o sizinle beraberdir.”16 Murakabe-i Akrabiyet : Meali: “Biz size Şah damarınızdan daha yakınız.”17 Murakabe-i Muhabbet: Meali: “Allah onları, onlar da Allah’ı severler.”18 Ayetlerinin manalarını derin teemmül, tefekkür, tekabbül ve murakabe ile yapılır. Dikkat: Bu dersler Kemal-i ihlas ve teslimiyet-i tamme üzere bulunan müstaid müridana bizzat üstadının talimi ile olur. Her dersin bir müddet devam etmesi ve gereken işaret ve in’ikası ve halin üzerinde görülmesi ile diğer derse geçilir. Kendi kendine, nazari bilgilerle bunları yapmak mahzurludur. Bu dersler salikte yükseldikçe ahlak-ı fazılası da beraber yükselmesi şarttır. Sabır, sekinet, istikamet, ünsiyet, himmet, sehavet, hilim gibi bütün güzel ahlak ile mütehallık olmalıdır. Allah’ın tevfikiyle insan-ı kamil mertebesine, felah’a ermelidir.”19[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Tarikatın tanımı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst