Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
TAHİRÎ ve ZÜBEYİR Ağabeyler hakkında Rüştü Tafral Abiye yöneltilen sualler
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ukbaa" data-source="post: 203004" data-attributes="member: 15165"><p><strong>Cevap: TAHİRÎ ve ZÜBEYİR Ağabeyler hakkında Rüştü Tafral Abiye yöneltilen s</strong></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">SUAL: </span></span></strong><em><strong><span style="color: red"><span style="font-family: 'Tahoma'">En çok ehemmiyet verdikleri ve hoşlandıkları şeyler nelerdi?</span></span></strong></em></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">CEVAP:</span></span></strong><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'"> En çok sevdikleri ve sevindikleri ve teşvik ettikleri şey, Risale-i Nur'la iman hizmetinde keyfiyet hususiyetlerine sahip <strong><span style="font-family: 'Tahoma'">müdebbir fedakârları yetişmesi</span></strong> idi. <strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Dünyaya, makama ve geniş dairenin şa'şaalı faaliyetlerine teşvik ettiklerini hiç görmedim.</span></strong> Aksine hep imanî ve manevî hizmete, yani, Risale-i Nur'un haslar dairesinin asıl vazifesi olan medrese hizmetlerine teşvik ederlerdi. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Geniş dairede çalışanların yanlışlıklara düşmemeleri için daha çok Zübeyir Ağabey, gereken ikazları yapmak için alâka duyar ve bazan onları davet edip görüşür ve <strong><span style="font-family: 'Tahoma'">nazarlarını Risale-i Nur'un müsbet mesleğine çevirir</span></strong>di. –Geniş dairede adamlarımız olmalıdır, içtimai makamları işgal etmeliyiz." Mânâsında telkinine hiç rastlamadım. Zübeyir Ağabey namına ve onun düşünce ve tavsiyeleri olarak aykırı düşen bazı sözler yayılıyor ve işitiyoruz. Bu ağabey'in gaye ve düşüncelerine böyle sözler tamamen ters düşmektedir. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Meselâ: Elimizde mahfuz bulunan şu yazı dahi düşüncesini anlamaya yeterlidir. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Şöyleki: <strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Aziz Kardeşimiz Ahmet Feyzi, Mehmet Emin, </span></strong>Necdet bey'in tekrar ifade vermesini bildiren mektubunuzu aldık. Üstadımıza okuduk. Üstadımız sizlere selâm ediyor ve muvafakkiyetler niyaz ediyor ve diyor ki:</span></span></span></p><p></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><em><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: darkgreen">"Aziz kardeşlerimiz, şu dünyanın gidişatı ve hâdisatın sevkiyatı ve her daim bitamamiha âhiret hesabına olmasından ehl-i hakikat, âhiret ve beka itibariyle dünyaya bakıyorlar. Bu dünyada <u>muvaffakiyet</u> ve parlak saadet maksud-u bizzat değil, <u>belki rıza-yı İlâhî saadet-i ebediye gibi ulvi emirlerdir.</u> Esma-i Hüsnanın mütenevvi tecelliyatına mazhariyet kesbetmektir .</span></span></em></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><em><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: darkgreen">Mahiyet-i insaniyede münderic <u>acz, fakr, za'f gibi madenleri</u> tazyiklerle işlettirip dergâh-ı Uluhiyete iltica ettirmektir. Eğer bunlar olmasaydı, yalnız <u>kürsülere çıkıp konferanslar ve vaazlarvermek,</u> fikrî münâkaşalar yapmak gibi meşru hususlar dahi olsaydı sönük kalırdı, tam kemâl olmazdı, hakiki ubudiyet yapılmayacaktı. Yalnız bir cihette ayinedarlık olurdu, mes'ele ruhun derinliğine inmeyecekti. </span></span></em></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte bu ve bunun gibi daha pek çok sebebler var ki; Risale-i Nur şakirdleri cüz'î, küllî, dünyevî müzayakalara, kederlere duçar oluyorlar. Tâ ihlâslarını muhafaza edebilsinler. <u>Hâdisatın şa'saa-yı suriyesine kapılıp aldanmasınlar.</u> </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Hatta bu sene içinde Üstadımızın Ankara ve İstanbul'a son seyahatları ve neticesinde, muhalif ve muvafık muhitlerin birden Nur'a iltihakları mânâ teşkil edip meydana gelen Risale-i Nur talebelerinin azim manevî kuvveti icabı iken <u>Risale-i Nur'un nuranî ve bedi' ve ulvi dairesine naehiller girmemek, dünyevî ve siyasî cereyanlar bulaşmamak</u> için kader-i İlâhî dest-i inayetle muhafaza ediyor. Sırr-ı imtihanı muhafaza ediyor gibi bazı sebebler olsa gerektir. </span></span></span><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Kardeşiniz Zübeyir, M.Acet </span></span></span><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">(Bu mektubumuz hususidir.)</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Zübeyir Ağabeyin düşünce ve gayesini ve telkin ve teşviklerinin tarz ve hedefini berrak bir şekilde gösteren şu yazısı da tevil kabul etmez bir sarahatla mezkûr mes'eleyi te'yid eder. Yazı aynen şöyledir: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Bu gizli din düşmanları ve münafıklar çokdandır anladılar ki, Nur talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları <strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Risale-i Nur'dan ve Üstadlarından ayırmak kabil değil</span></strong>dir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya safiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular. O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek <u>derler ve dedirtirler</u> ki: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Bu da İslâmiyete hizmettir, bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur'a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir." Gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nur talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur'a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. </span></span></span><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Veyahut da <u>maaş, servet, mevki, şöhret gibi şeylerle aldatmaya</u> veya korkutmakla hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: navy"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: navy">Risale-i Nur, dikkatle okuyan kimseye öyle bir fikrî, ruhî, kalbî intibah ve uyanıklık veriyor ki; bütün böyle aldatmalar, bizi Risale-i Nur'a şiddetle sevk ve teşvik ve o dessas münafıkların maksadlarının tam aksine olarak bir tesir ve bir netice hasıl ediyor.</span> </span></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Fesübhanallah!.. Hattâ öyle Nur talebeleri meydana gelmektedir ki, asıl hâlis niyet ve kudsî gayeden sonra -bir sebeb olarak da- münafıkların mezkûr plânlarının inadına, rağmına <u>dünyayı terk edip kendini Risale-i Nur'a vakfediyor ve Üstadımızın dediği gibi diyorlar: </u>"<strong><u><span style="font-family: 'Tahoma'">Zaman İslâmiyet fedaisi olmak zamanıdır.</span></u></strong><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">"</span></strong> (Tarihçe-i Hayat: 690)</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Daha bunun gibi haslar dairesinin asıl vazifesi olan iman hizmetinin fedailiğine bakan pek çok tavsiye ve telkinleri tesbit edilebilir.Zübeyir Ağabey Hazret-i Üstad'ın vefatından bir müddet sonra İstanbula geldiğinde, vefatına kadar ciddî teşvikleri ile ve bizzat kendi yaşayışıyla gösterdiği ekmel bir fedakârlık hayatının te'siri ile hayli vakıf hizmetkârlar yetişmelerine vesile olmuştur. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hayatında en çok meşgul olduğu ve gaye edindiği şey, mezkûr mânâdaki yani <strong><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: red">azamî ihlâs, azamî sadakat, azamî sebat, azamî istiğna, azamî fedakârlık gibi keyfiyet hususiyetlerine sahib şakirdlerin şahs-ı mânevisi olan haslar dairesinin ve vakıf fedailerin muhafazası, çoğalması ve devam etmesi</span></span></strong> idi.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte Zübeyir Ağabeyin bu anlayış ve teşvik tarzı esas olmakla beraber bazan da belagat iktizası olarak bazı şahıslara, durumlarına, kabiliyetlerine ve vazifelerine göre ve yine de İslâmiyet ve hizmet maslahatı için mecra verip istihdam etmekle istisnaî tavsiyeleri olmuştur. Bu tavsiyeleri de hiçbir zaman geniş daireye teşvik mânâsında olmamış, ancak müsbet mecra göstermek şeklinde olmuştur.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Zübeyir Ağabeyin, bende mahfuz yazılı diğer bir ifadesi aynen şöyledir: <span style="color: navy"><em>"Risale-i Nur'a hayatını vakfeden Nur Talebeleri vardır ve olacaktır, hem çoğalmaktadır. Bunlar mücerreddir, yalnız hizmet-i Nuriye ile iştigal ederler.</em> </span></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Merhum Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: <span style="color: red"><em>Ben fedakârlığa çok ehemmiyet veriyorum. Kalbdeki fedakârlık, manyetizma gibi te'sir eder. İnşaallâh Nur'un fedakâr dairesi inkişaf edecektir..."</em></span></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Zübeyir Ağabey Hazreti Üstad'a istinaden Risale-i Nur hizmetinin esasatı olarak bizlere telkin ettiği ve tekrarla üzerinde durduğu en ehemmiyetli hususları, şöylece özetleyebilirim.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: red">l- Risale-i Nur eserlerinin neşri ve muhtaçlara tebliği;</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: red">2- Her yerde dersaneler açılıp Risale-i Nur eserleriyle dersler yapılması ve derslere ciddi alâka gösterilmesi;</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: red">3- Dersanelerde hizmet edecek fedakâr şakirdlerin yetişmesi ve bu hususta ciddi teşvik ile hassasiyet gösterilmesi;</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: red">4- Cemiyette zamanla ortaya çıkan bazı hâdiseler karşısında, istikametli hareketi tayin etmek, gizli muarızların plânlarına karşı cemaatı ikaz etmek gibi hikmetler için, haslar dairesinden zamanla ve ihtiyaca göre lahikaların neşredilmesi...</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte bunlar, Zübeyir ve Tahir Ağabeylerin hizmet hayatlarında en çok sevdikleri, sevindikleri ve ciddiyetle üzerine durdukları mezkûr hususlardı.</span></span><span style="font-family: 'Tahoma'"> <span style="color: black">Sevmedikleri şeyler ise, başta mezkûr hizmet esaslarına aykırı düşen düşünce ve hareketlerdir. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="color: black">Bu arada <em>Tahiri Ağabeyin herkesten çok gıybetten çekindiğini görüyorduk.</em> Hatta bir defasında, bazıları hakkında bir gıybeti istemediği halde duymuştu. Bana, gıybey edilen arkadaştan çağırmamı söyledi. Çağırdım ve arkadaşlar geldiler. Tahirî Ağabey onlara nazikane bir lisanla istemediği halde haklarında yapılan gıybeti işitmesinden dolayı haklarını helâl etmelerini istedi. Asrımızda çoklarında pek az bulunan ve diyanetin de temeli olan Allah'a karşı mes'uliyet duygusunda Ağabey'in kazandığı bu üstün derece, nümune-i imtisaldır.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'"><em>Zübeyir Ağabey de, Risale-i Nur'un düstûrlarına sadakatla ittiba etmeye bedel, maslahat anlayışlarıyla bu düsturlara tasarruf edip değişiklik getirmek, en sevmediği şeydi. Bu meziyetinden dolayı Hazret-i Üstad, Ağabey'e "Camid kafa" diye iltifat edermiş.</em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir zaman yanına gelen bir zat, maslahat anlayışına göre yaptıkları işlerin lüzumunu izah ederken, Zübeyir Ağabey tekraren: <em>"Bu söylediklerini ben Risale-i Nur'da görmedim, Üstadımdan işitmedim, kafam çalışmaz"</em> diye cevab veriyordu. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hem derdi ki: Benden bir şey soracağınızda: Bu mes'ele hakkında "Risale-i Nur'un hangi yerlerinde izahat var?" veya "Üstad Hazretlerinden duyduklarınız var mı?" şeklinde sorunuz. Bazan da: "Sadırdan değil, satırdan"; çok kerre de: "Kardeşim kitabî olsun" derdi.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Tahirî ve Zübeyir Ağabeyler, günün tarafgir ve menfî siyasetinden uzak dururlar ve merak uyandırmazlardı. Zübeyir Ağabey gençlerin 20-25 yaşlarına kadar, Hakaik-i İmaniye ve Fezail-i Diniye ve Hizmet-i İmaniyede inkişaf edip meleke kazanmalarının zaruretini beyan ve telkin ederdi. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir gün siyasetle alâkalı bir zat ziyaretine gelmişti. O zatı hemen odasına aldı ve kapıyı içerden sürgüledi. Çünkü bu zat salonda gençler arasında siyasî, merakaver mes'eleler konuşabilir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hem de Zübeyir Ağabey bu zata, siyasî istikamete ait bazı tavsiyeleri olacak. Böyle siyasî mes'eleleri, itimad ve hürmet ettiği zatlardan rahatlıkla dinleyen hizmet ehlinin, o mes'elelere merakı tahrik olacağı bedihidir. Böyle hikmetler için, bu mânâda gelen zatları, hususi odasına alırdı. Fakat yine de gençler, acaba neler konuşuyorlar diye merak edebilirler ihtimalini nazara alarak, misafiri ile konuştukdan sonra odadan çıkacaklarına yakın Zübeyir Ağabey, medresede devamlı konuştuğu hizmet ve fedakârlıkla ilgili bir bahse, işitilecek sesle başlar. Tâ ki dışarıda işitenler, yine mûtad mes'elelerden konuşmuşlar deyip, nazarları âfâka dağılmasın. Bu ve buna benzer müdebbirlik hususiyetleri dikkatimi çekerdi. Bununla beraber, genç hizmet ehlinin de bilmesi gerekli bazı içtimaî mes'eleleri, hikmet ve ölçüsü dahilinde ve müdebbirlik dersi için beyan ve izah ettiği</span></span><span style="font-family: 'Tahoma'"> <span style="color: black">de oluyordu.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Zübeyir Ağabey haslar dairesini böylesine muhafaza ederken, geniş dairenin de istikamet ve müsbet mecraya sevkedilmesi hususunda, Risale-i Nur'un ölçüleri içinde olmak şartıyla ve dar ve geniş daireyi iç içe karıştırmadan gerekli ikazlarda bulunurdu. Siyasetle bilfiil meşgul olmakla, siyasete ait ikaz ve irşadda bulunmanın farklılığını görür ve iltibas</span></span><span style="font-family: 'Tahoma'"> <span style="color: black">etmezdi. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="color: blue">Her şeyle meşgul olanlar, belli bir sahada ihtisasını geliştiremez diye çok kere nasihatlarda bulunurdu.</span></em> </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Abdullah Yeğin ağabeyle hazırladığımız Yeni Lûgat'ın "İhtisas" maddesinde Zübeyir Ağabey şu izahı koydu:</span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: navy"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'"><em>"Bir kimsenin dünyevî veya uhrevî, Kur'anî, İslâmî, İmânî bir mesleğe, fen veya san'ata hasr-ı mesai etmesi; yalnız onunla meşgul olması. Bu metod insanı muvaffakiyete eriştiren en birinci ve en büyük bir âmildir. Bir kimse yaktığı bir meş'aleyi parlatabilmesi ve bakileştirebilmesi için o meş'alenin, o nurun pervanesi olması gerektir.</em></span></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Merhum Zübeyir Ağabey gayet müdebbir ve ferasetli idi. Üstad Hazretlerinden aldığı bu meziyetinin bir eseri olan şu hadise, ibret vericidir. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Bir gün Süleymaniye semtindeki dersanede Zübeyir Ağabey hasta haliyle merdivenden iniyordu. Başkaları tarafından kenar-köşeye atılmış menfi bir gazeteyi iade etmek için bakkala gidecekti. Ben "Siz zahmet etmeyin." deyip gazeteyi aldım, bakkala iade ettim. Zahiren ehemmiyetsiz görünen bu hadise, hakikatta çok ehemmiyetlidir. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Meselâ: farzedelim ki, bakkal, satmak için on gazete almış, yedisini satmıştır. Buna göre bakkal gazete müessesine yedi gazetenin parasını verip üç gazeteyi iade edecektir. Biz bu gazeteyi iade ettiğimiz için bu sefer altı gazete parasını verip dört gazete iade edecek ve gazetenin trajı düşecektir. Her müslüman bu şuurlu hareketi yapsa bu gazete yaşayamaz. Her menfi ve ifsad edici vasıtalar için de aynı muameleyi düşünürsek Türkiyede bütün ifsad vasıtaları bu şuurlu hareketle iflâsa uğratılır. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Partiler, hükümetler ve ordu kuvvetleri olmaksızın halkın feraset-i imaniyesi, ifsad müesseselerini hezimete uğratır. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte Zübeyir Ağabeyin mezkûr hareketi bu mânâyı ifade ediyordu ve manevî âlemlerde fotoğrafları çekilen böyle hareketlerin ind-i İlâhideki manevî değeri, bu külliyettedir. Zira nekadar ifsad vasıtaları varsa eğer Zübeyir Ağabeyin eline geçse idi ayni muameleyi yapacaktı. Risale-i Nur mesleğinde, halkın lisan-ı hal ve lisan-ı fiil ile ikaz ve irşad edilmesine ehemmiyet verilmesinin bir hikmeti de budur. Hem bu imtihan dünyasında, hikmet-i imtihan nokta-i nazarıyla düşünmeli ve hareket etmeli, vazifemize bakıp neticeye karışmamalıdır.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Yine Süleymaniye medresesinde iken bir gün Zübeyir Ağabey beni odasına çağırdı, gittim. Birinci sahifesinin tamamında Fatih'in ata binmiş resmi bulunan dinî bir gazeteyi bana uzattı, bak dedi. Baktım, inceledim ve iyi dedim. Tekrar iyi bak dedi. Tekrar baktım, yine iyi dedim. Yine bak dedi. Baktım bir şey yok, iyi dedim.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu sefer bana: "Resim kaç yaşında görünüyor." dedi. Resme dikkatle baktım ve 50-55 dedim. "İsabet ettin." dedi.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Yine sordu: "Fatih İstanbulu fethederken kaç yaşında idi" </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Yirmi küsur dedim. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hemen hiddetle ayağa kalktı ve "Bunda parmak var, hâdise küçültülüyor." dedi.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Çünkü, 50-55 yaşlarındaki bir kumandanın böyle bir fetih yapması tarihen me'muldur. Fakat yirmi küsur yaşındaki bir kumandanın böyle bir fetih yapması hârikadır ve bir inayet-i İlâhiyedir, bunu örtmek istiyorlar mealinde ikazatta bulundu ve ferasetimizin artması için dikkatimizi çekti. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Doğrusu bu ince noktayı nekadar düşünsem de farkına varamazdım.</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Tahirî Ağabey, bütün hayatını medrese içinde Risale-i Nur'un ve tevafuklu Kur'anın tashihi ve neşrine hasretmişti. Geniş daireye ancak ciddî bir İslâm maslahatı icâbı nadiren alâkalanırdı. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Tahoma'">Meselâ: 1971 askerî müdahalede anarşizme düşman olan ve muhafazakâr olduğu duyulan İstanbul Örfî İdare kumandanı Faik Türün Paşa'nın düşmanlarından muhafazası için, bazı kardeşlere dua etmelerini tavsiye etti. İşte alâkası bu mânâda ve bu kadar.... Diğer</span></span><span style="font-family: 'Tahoma'"> <span style="color: black">taraftan da kendi Osmanlıca yazı mektubatında "Saltanat-ı dünyeviye Al-i Beyte yaramaz" mânâsındaki bahse işaret koyup, gelen ziyaretçilere hâsseten buradan ders yapar ve iman hizmetini nazara verirdi.</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ukbaa, post: 203004, member: 15165"] [b]Cevap: TAHİRÎ ve ZÜBEYİR Ağabeyler hakkında Rüştü Tafral Abiye yöneltilen s[/b] [SIZE=2][B][COLOR=black][FONT=Tahoma]SUAL: [/FONT][/COLOR][/B][I][B][COLOR=red][FONT=Tahoma]En çok ehemmiyet verdikleri ve hoşlandıkları şeyler nelerdi?[/FONT][/COLOR][/B][/I][/SIZE] [SIZE=2][B][COLOR=black][FONT=Tahoma]CEVAP:[/FONT][/COLOR][/B][COLOR=black][FONT=Tahoma] En çok sevdikleri ve sevindikleri ve teşvik ettikleri şey, Risale-i Nur'la iman hizmetinde keyfiyet hususiyetlerine sahip [B][FONT=Tahoma]müdebbir fedakârları yetişmesi[/FONT][/B] idi. [B][FONT=Tahoma]Dünyaya, makama ve geniş dairenin şa'şaalı faaliyetlerine teşvik ettiklerini hiç görmedim.[/FONT][/B] Aksine hep imanî ve manevî hizmete, yani, Risale-i Nur'un haslar dairesinin asıl vazifesi olan medrese hizmetlerine teşvik ederlerdi. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Geniş dairede çalışanların yanlışlıklara düşmemeleri için daha çok Zübeyir Ağabey, gereken ikazları yapmak için alâka duyar ve bazan onları davet edip görüşür ve [B][FONT=Tahoma]nazarlarını Risale-i Nur'un müsbet mesleğine çevirir[/FONT][/B]di. –Geniş dairede adamlarımız olmalıdır, içtimai makamları işgal etmeliyiz." Mânâsında telkinine hiç rastlamadım. Zübeyir Ağabey namına ve onun düşünce ve tavsiyeleri olarak aykırı düşen bazı sözler yayılıyor ve işitiyoruz. Bu ağabey'in gaye ve düşüncelerine böyle sözler tamamen ters düşmektedir. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Meselâ: Elimizde mahfuz bulunan şu yazı dahi düşüncesini anlamaya yeterlidir. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Şöyleki: [B][FONT=Tahoma]Aziz Kardeşimiz Ahmet Feyzi, Mehmet Emin, [/FONT][/B]Necdet bey'in tekrar ifade vermesini bildiren mektubunuzu aldık. Üstadımıza okuduk. Üstadımız sizlere selâm ediyor ve muvafakkiyetler niyaz ediyor ve diyor ki:[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][I][FONT=Tahoma][COLOR=darkgreen]"Aziz kardeşlerimiz, şu dünyanın gidişatı ve hâdisatın sevkiyatı ve her daim bitamamiha âhiret hesabına olmasından ehl-i hakikat, âhiret ve beka itibariyle dünyaya bakıyorlar. Bu dünyada [U]muvaffakiyet[/U] ve parlak saadet maksud-u bizzat değil, [U]belki rıza-yı İlâhî saadet-i ebediye gibi ulvi emirlerdir.[/U] Esma-i Hüsnanın mütenevvi tecelliyatına mazhariyet kesbetmektir .[/COLOR][/FONT][/I][/SIZE] [SIZE=2][I][FONT=Tahoma][COLOR=darkgreen]Mahiyet-i insaniyede münderic [U]acz, fakr, za'f gibi madenleri[/U] tazyiklerle işlettirip dergâh-ı Uluhiyete iltica ettirmektir. Eğer bunlar olmasaydı, yalnız [U]kürsülere çıkıp konferanslar ve vaazlarvermek,[/U] fikrî münâkaşalar yapmak gibi meşru hususlar dahi olsaydı sönük kalırdı, tam kemâl olmazdı, hakiki ubudiyet yapılmayacaktı. Yalnız bir cihette ayinedarlık olurdu, mes'ele ruhun derinliğine inmeyecekti. [/COLOR][/FONT][/I][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]İşte bu ve bunun gibi daha pek çok sebebler var ki; Risale-i Nur şakirdleri cüz'î, küllî, dünyevî müzayakalara, kederlere duçar oluyorlar. Tâ ihlâslarını muhafaza edebilsinler. [U]Hâdisatın şa'saa-yı suriyesine kapılıp aldanmasınlar.[/U] [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]"Hatta bu sene içinde Üstadımızın Ankara ve İstanbul'a son seyahatları ve neticesinde, muhalif ve muvafık muhitlerin birden Nur'a iltihakları mânâ teşkil edip meydana gelen Risale-i Nur talebelerinin azim manevî kuvveti icabı iken [U]Risale-i Nur'un nuranî ve bedi' ve ulvi dairesine naehiller girmemek, dünyevî ve siyasî cereyanlar bulaşmamak[/U] için kader-i İlâhî dest-i inayetle muhafaza ediyor. Sırr-ı imtihanı muhafaza ediyor gibi bazı sebebler olsa gerektir. [/FONT][/COLOR][/SIZE][SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Kardeşiniz Zübeyir, M.Acet [/FONT][/COLOR][/SIZE][SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma](Bu mektubumuz hususidir.)[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Zübeyir Ağabeyin düşünce ve gayesini ve telkin ve teşviklerinin tarz ve hedefini berrak bir şekilde gösteren şu yazısı da tevil kabul etmez bir sarahatla mezkûr mes'eleyi te'yid eder. Yazı aynen şöyledir: [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]"Bu gizli din düşmanları ve münafıklar çokdandır anladılar ki, Nur talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları [B][FONT=Tahoma]Risale-i Nur'dan ve Üstadlarından ayırmak kabil değil[/FONT][/B]dir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya safiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular. O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek [U]derler ve dedirtirler[/U] ki: [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]"Bu da İslâmiyete hizmettir, bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur'a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir." Gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nur talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur'a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. [/FONT][/COLOR][/SIZE][SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Veyahut da [U]maaş, servet, mevki, şöhret gibi şeylerle aldatmaya[/U] veya korkutmakla hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=navy][COLOR=black][FONT=Tahoma][COLOR=navy]Risale-i Nur, dikkatle okuyan kimseye öyle bir fikrî, ruhî, kalbî intibah ve uyanıklık veriyor ki; bütün böyle aldatmalar, bizi Risale-i Nur'a şiddetle sevk ve teşvik ve o dessas münafıkların maksadlarının tam aksine olarak bir tesir ve bir netice hasıl ediyor.[/COLOR] [/FONT][/COLOR][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Fesübhanallah!.. Hattâ öyle Nur talebeleri meydana gelmektedir ki, asıl hâlis niyet ve kudsî gayeden sonra -bir sebeb olarak da- münafıkların mezkûr plânlarının inadına, rağmına [U]dünyayı terk edip kendini Risale-i Nur'a vakfediyor ve Üstadımızın dediği gibi diyorlar: [/U]"[B][U][FONT=Tahoma]Zaman İslâmiyet fedaisi olmak zamanıdır.[/FONT][/U][/B][B][FONT=Tahoma]"[/FONT][/B] (Tarihçe-i Hayat: 690)[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Daha bunun gibi haslar dairesinin asıl vazifesi olan iman hizmetinin fedailiğine bakan pek çok tavsiye ve telkinleri tesbit edilebilir.Zübeyir Ağabey Hazret-i Üstad'ın vefatından bir müddet sonra İstanbula geldiğinde, vefatına kadar ciddî teşvikleri ile ve bizzat kendi yaşayışıyla gösterdiği ekmel bir fedakârlık hayatının te'siri ile hayli vakıf hizmetkârlar yetişmelerine vesile olmuştur. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Hayatında en çok meşgul olduğu ve gaye edindiği şey, mezkûr mânâdaki yani [B][FONT=Tahoma][COLOR=red]azamî ihlâs, azamî sadakat, azamî sebat, azamî istiğna, azamî fedakârlık gibi keyfiyet hususiyetlerine sahib şakirdlerin şahs-ı mânevisi olan haslar dairesinin ve vakıf fedailerin muhafazası, çoğalması ve devam etmesi[/COLOR][/FONT][/B] idi.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]İşte Zübeyir Ağabeyin bu anlayış ve teşvik tarzı esas olmakla beraber bazan da belagat iktizası olarak bazı şahıslara, durumlarına, kabiliyetlerine ve vazifelerine göre ve yine de İslâmiyet ve hizmet maslahatı için mecra verip istihdam etmekle istisnaî tavsiyeleri olmuştur. Bu tavsiyeleri de hiçbir zaman geniş daireye teşvik mânâsında olmamış, ancak müsbet mecra göstermek şeklinde olmuştur.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Zübeyir Ağabeyin, bende mahfuz yazılı diğer bir ifadesi aynen şöyledir: [COLOR=navy][I]"Risale-i Nur'a hayatını vakfeden Nur Talebeleri vardır ve olacaktır, hem çoğalmaktadır. Bunlar mücerreddir, yalnız hizmet-i Nuriye ile iştigal ederler.[/I] [/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Merhum Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: [COLOR=red][I]Ben fedakârlığa çok ehemmiyet veriyorum. Kalbdeki fedakârlık, manyetizma gibi te'sir eder. İnşaallâh Nur'un fedakâr dairesi inkişaf edecektir..."[/I][/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Zübeyir Ağabey Hazreti Üstad'a istinaden Risale-i Nur hizmetinin esasatı olarak bizlere telkin ettiği ve tekrarla üzerinde durduğu en ehemmiyetli hususları, şöylece özetleyebilirim.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Tahoma][COLOR=red]l- Risale-i Nur eserlerinin neşri ve muhtaçlara tebliği;[/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Tahoma][COLOR=red]2- Her yerde dersaneler açılıp Risale-i Nur eserleriyle dersler yapılması ve derslere ciddi alâka gösterilmesi;[/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Tahoma][COLOR=red]3- Dersanelerde hizmet edecek fedakâr şakirdlerin yetişmesi ve bu hususta ciddi teşvik ile hassasiyet gösterilmesi;[/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Tahoma][COLOR=red]4- Cemiyette zamanla ortaya çıkan bazı hâdiseler karşısında, istikametli hareketi tayin etmek, gizli muarızların plânlarına karşı cemaatı ikaz etmek gibi hikmetler için, haslar dairesinden zamanla ve ihtiyaca göre lahikaların neşredilmesi...[/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]İşte bunlar, Zübeyir ve Tahir Ağabeylerin hizmet hayatlarında en çok sevdikleri, sevindikleri ve ciddiyetle üzerine durdukları mezkûr hususlardı.[/FONT][/COLOR][FONT=Tahoma] [COLOR=black]Sevmedikleri şeyler ise, başta mezkûr hizmet esaslarına aykırı düşen düşünce ve hareketlerdir. [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Tahoma][COLOR=black]Bu arada [I]Tahiri Ağabeyin herkesten çok gıybetten çekindiğini görüyorduk.[/I] Hatta bir defasında, bazıları hakkında bir gıybeti istemediği halde duymuştu. Bana, gıybey edilen arkadaştan çağırmamı söyledi. Çağırdım ve arkadaşlar geldiler. Tahirî Ağabey onlara nazikane bir lisanla istemediği halde haklarında yapılan gıybeti işitmesinden dolayı haklarını helâl etmelerini istedi. Asrımızda çoklarında pek az bulunan ve diyanetin de temeli olan Allah'a karşı mes'uliyet duygusunda Ağabey'in kazandığı bu üstün derece, nümune-i imtisaldır.[/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma][I]Zübeyir Ağabey de, Risale-i Nur'un düstûrlarına sadakatla ittiba etmeye bedel, maslahat anlayışlarıyla bu düsturlara tasarruf edip değişiklik getirmek, en sevmediği şeydi. Bu meziyetinden dolayı Hazret-i Üstad, Ağabey'e "Camid kafa" diye iltifat edermiş.[/I][/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Bir zaman yanına gelen bir zat, maslahat anlayışına göre yaptıkları işlerin lüzumunu izah ederken, Zübeyir Ağabey tekraren: [I]"Bu söylediklerini ben Risale-i Nur'da görmedim, Üstadımdan işitmedim, kafam çalışmaz"[/I] diye cevab veriyordu. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Hem derdi ki: Benden bir şey soracağınızda: Bu mes'ele hakkında "Risale-i Nur'un hangi yerlerinde izahat var?" veya "Üstad Hazretlerinden duyduklarınız var mı?" şeklinde sorunuz. Bazan da: "Sadırdan değil, satırdan"; çok kerre de: "Kardeşim kitabî olsun" derdi.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Tahirî ve Zübeyir Ağabeyler, günün tarafgir ve menfî siyasetinden uzak dururlar ve merak uyandırmazlardı. Zübeyir Ağabey gençlerin 20-25 yaşlarına kadar, Hakaik-i İmaniye ve Fezail-i Diniye ve Hizmet-i İmaniyede inkişaf edip meleke kazanmalarının zaruretini beyan ve telkin ederdi. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Bir gün siyasetle alâkalı bir zat ziyaretine gelmişti. O zatı hemen odasına aldı ve kapıyı içerden sürgüledi. Çünkü bu zat salonda gençler arasında siyasî, merakaver mes'eleler konuşabilir. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Hem de Zübeyir Ağabey bu zata, siyasî istikamete ait bazı tavsiyeleri olacak. Böyle siyasî mes'eleleri, itimad ve hürmet ettiği zatlardan rahatlıkla dinleyen hizmet ehlinin, o mes'elelere merakı tahrik olacağı bedihidir. Böyle hikmetler için, bu mânâda gelen zatları, hususi odasına alırdı. Fakat yine de gençler, acaba neler konuşuyorlar diye merak edebilirler ihtimalini nazara alarak, misafiri ile konuştukdan sonra odadan çıkacaklarına yakın Zübeyir Ağabey, medresede devamlı konuştuğu hizmet ve fedakârlıkla ilgili bir bahse, işitilecek sesle başlar. Tâ ki dışarıda işitenler, yine mûtad mes'elelerden konuşmuşlar deyip, nazarları âfâka dağılmasın. Bu ve buna benzer müdebbirlik hususiyetleri dikkatimi çekerdi. Bununla beraber, genç hizmet ehlinin de bilmesi gerekli bazı içtimaî mes'eleleri, hikmet ve ölçüsü dahilinde ve müdebbirlik dersi için beyan ve izah ettiği[/FONT][/COLOR][FONT=Tahoma] [COLOR=black]de oluyordu.[/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Zübeyir Ağabey haslar dairesini böylesine muhafaza ederken, geniş dairenin de istikamet ve müsbet mecraya sevkedilmesi hususunda, Risale-i Nur'un ölçüleri içinde olmak şartıyla ve dar ve geniş daireyi iç içe karıştırmadan gerekli ikazlarda bulunurdu. Siyasetle bilfiil meşgul olmakla, siyasete ait ikaz ve irşadda bulunmanın farklılığını görür ve iltibas[/FONT][/COLOR][FONT=Tahoma] [COLOR=black]etmezdi. [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma][I][COLOR=blue]Her şeyle meşgul olanlar, belli bir sahada ihtisasını geliştiremez diye çok kere nasihatlarda bulunurdu.[/COLOR][/I] [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Abdullah Yeğin ağabeyle hazırladığımız Yeni Lûgat'ın "İhtisas" maddesinde Zübeyir Ağabey şu izahı koydu:[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=navy][COLOR=black][FONT=Tahoma][I]"Bir kimsenin dünyevî veya uhrevî, Kur'anî, İslâmî, İmânî bir mesleğe, fen veya san'ata hasr-ı mesai etmesi; yalnız onunla meşgul olması. Bu metod insanı muvaffakiyete eriştiren en birinci ve en büyük bir âmildir. Bir kimse yaktığı bir meş'aleyi parlatabilmesi ve bakileştirebilmesi için o meş'alenin, o nurun pervanesi olması gerektir.[/I][/FONT][/COLOR][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]"Merhum Zübeyir Ağabey gayet müdebbir ve ferasetli idi. Üstad Hazretlerinden aldığı bu meziyetinin bir eseri olan şu hadise, ibret vericidir. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]"Bir gün Süleymaniye semtindeki dersanede Zübeyir Ağabey hasta haliyle merdivenden iniyordu. Başkaları tarafından kenar-köşeye atılmış menfi bir gazeteyi iade etmek için bakkala gidecekti. Ben "Siz zahmet etmeyin." deyip gazeteyi aldım, bakkala iade ettim. Zahiren ehemmiyetsiz görünen bu hadise, hakikatta çok ehemmiyetlidir. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Meselâ: farzedelim ki, bakkal, satmak için on gazete almış, yedisini satmıştır. Buna göre bakkal gazete müessesine yedi gazetenin parasını verip üç gazeteyi iade edecektir. Biz bu gazeteyi iade ettiğimiz için bu sefer altı gazete parasını verip dört gazete iade edecek ve gazetenin trajı düşecektir. Her müslüman bu şuurlu hareketi yapsa bu gazete yaşayamaz. Her menfi ve ifsad edici vasıtalar için de aynı muameleyi düşünürsek Türkiyede bütün ifsad vasıtaları bu şuurlu hareketle iflâsa uğratılır. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Partiler, hükümetler ve ordu kuvvetleri olmaksızın halkın feraset-i imaniyesi, ifsad müesseselerini hezimete uğratır. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]İşte Zübeyir Ağabeyin mezkûr hareketi bu mânâyı ifade ediyordu ve manevî âlemlerde fotoğrafları çekilen böyle hareketlerin ind-i İlâhideki manevî değeri, bu külliyettedir. Zira nekadar ifsad vasıtaları varsa eğer Zübeyir Ağabeyin eline geçse idi ayni muameleyi yapacaktı. Risale-i Nur mesleğinde, halkın lisan-ı hal ve lisan-ı fiil ile ikaz ve irşad edilmesine ehemmiyet verilmesinin bir hikmeti de budur. Hem bu imtihan dünyasında, hikmet-i imtihan nokta-i nazarıyla düşünmeli ve hareket etmeli, vazifemize bakıp neticeye karışmamalıdır.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Yine Süleymaniye medresesinde iken bir gün Zübeyir Ağabey beni odasına çağırdı, gittim. Birinci sahifesinin tamamında Fatih'in ata binmiş resmi bulunan dinî bir gazeteyi bana uzattı, bak dedi. Baktım, inceledim ve iyi dedim. Tekrar iyi bak dedi. Tekrar baktım, yine iyi dedim. Yine bak dedi. Baktım bir şey yok, iyi dedim.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Bu sefer bana: "Resim kaç yaşında görünüyor." dedi. Resme dikkatle baktım ve 50-55 dedim. "İsabet ettin." dedi.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Yine sordu: "Fatih İstanbulu fethederken kaç yaşında idi" [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Yirmi küsur dedim. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Hemen hiddetle ayağa kalktı ve "Bunda parmak var, hâdise küçültülüyor." dedi.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Çünkü, 50-55 yaşlarındaki bir kumandanın böyle bir fetih yapması tarihen me'muldur. Fakat yirmi küsur yaşındaki bir kumandanın böyle bir fetih yapması hârikadır ve bir inayet-i İlâhiyedir, bunu örtmek istiyorlar mealinde ikazatta bulundu ve ferasetimizin artması için dikkatimizi çekti. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Doğrusu bu ince noktayı nekadar düşünsem de farkına varamazdım.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Tahirî Ağabey, bütün hayatını medrese içinde Risale-i Nur'un ve tevafuklu Kur'anın tashihi ve neşrine hasretmişti. Geniş daireye ancak ciddî bir İslâm maslahatı icâbı nadiren alâkalanırdı. [/FONT][/COLOR][/SIZE] [SIZE=2][COLOR=black][FONT=Tahoma]Meselâ: 1971 askerî müdahalede anarşizme düşman olan ve muhafazakâr olduğu duyulan İstanbul Örfî İdare kumandanı Faik Türün Paşa'nın düşmanlarından muhafazası için, bazı kardeşlere dua etmelerini tavsiye etti. İşte alâkası bu mânâda ve bu kadar.... Diğer[/FONT][/COLOR][FONT=Tahoma] [COLOR=black]taraftan da kendi Osmanlıca yazı mektubatında "Saltanat-ı dünyeviye Al-i Beyte yaramaz" mânâsındaki bahse işaret koyup, gelen ziyaretçilere hâsseten buradan ders yapar ve iman hizmetini nazara verirdi.[/COLOR][/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
TAHİRÎ ve ZÜBEYİR Ağabeyler hakkında Rüştü Tafral Abiye yöneltilen sualler
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst