Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Şualar
Şualar 3. Ders - Kesretten Vahdete Deliller
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 339855" data-attributes="member: 27"><p><strong>Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 34 - Kesretten Vahdete Deliller</strong></p><p></p><p>[NOT]Hem esmânın nakışları ve cilveleri insanda var; onlarla o kudsî mânâlara şehadet eder.</p><p></p><p>Hem insan zaafıyla ve acziyle ve fakrıyla ve cehliyle diğer bir tarzda âyinedarlık edip, yine zaafına, fakrına merhamet eden ve medet veren Zâtın kudretine, ilmine, iradesine ve hâkezâ, sair evsafına şehadet eder.[/NOT]</p><p> </p><p>Allah bütün isimlerini insanda tecelli ettirmiş, adeta her bir ismini insanda nakış nakış dokumuş. Bu cihetle insan bu vasıfları kendi haiz olmadığından sahibine şehadet ediyor. Bununla birlikte insan “her şey zıddıyla bilinir” sırrınca acziyetiyle, fakrıyla, cehaletiyle, ihtiyaçlarının sonsuz oluşu ile de Allah’ın sonsuz Kudretine, İlmine, Rahimiyetine, Keremine vs. isimlerine ayinedarlık ediyor.</p><p></p><p>[NOT]<strong>Evet, şems ve kameri, anâsır ve maâdini, nebâtat ve hayvânâtı, <span style="font-size: 12px">bir nakş-ı âzamın atkı ipleri gibi</span> o bin bir isimlerin şuâlarıyla tanzim eden ve hayata hâdim eden ve nebâtî ve hayvânî olan umum validelerin gayet şirin ve fedakârâne şefkatleriyle şefkatini gösteren ve zevilhayatı hayat-ı insaniyeye musahhar eden ve ondan rububiyet-i İlâhiyenin gayet güzel ve şirin bir nakş-ı âzamını ve insanın ehemmiyetini gösteren ve en parlak rahmetini izhar eden o Rahmân-ı Zülcemâl, <span style="font-size: 12px">elbette kendi istiğnâ-yı mutlakına karşı, rahmetini ihtiyac-ı mutlak içindeki zîhayata ve insana</span> makbul bir şefaatçi yapmış.</strong></p><p></p><p></p><p><span style="color: #ff0000">On Dördüncü lem'anın İkinci Makamı</span>[/NOT]</p><p> </p><p></p><p></p><p>[NOT]İşte, daire-i kesretin müntehâsında ve en dağınık cüz’iyâtında, sırr-ı vahdetle bin bir esmâ-i İlâhiye, zîhayat denilen küçücük mektuplarda temerküz edip açık okunduğundan, o Sâni-i Hakîm, zîhayat nüshalarını çok teksir ediyor. Ve bilhassa zîhayatlardan küçüklerin taifelerini pek çok tarzda nüshalarını teksir eder ve her tarafa neşreder.[/NOT]</p><p> </p><p> Allah isimlerini merkez yapmak için hayatı ve hayat sahiplerini seçmiş. Çünkü bir şeye hayat girdiği zaman kainatla alakadarlığı artıyor. Dolayısı ile üzerindeki tecelliyatta artıyor. Mesela bir dağ büyüklüğü ile birlikte, hayatı, aklı ve şuuru olmadığı için sadece bulunduğu alanla alakadardır. Dağdan katbekat küçük olan arı ise, hayattar olduğundan daha geniş bir alanla alakadardır. Ve bilhassa insan hayatı, iradesi, aklı ve sınır konulmayan hisleri ile bu dünya ile alakadar olduğu gibi, baki alemlerle de alakadardır. İşte hayatın ehemmiyetindendir ki, Allah hayat sahibi varlıkları çok fazla yaratıyor. Özellikle de küçücük hayat sahiplerini, sinekleri, böcekleri çok yaratıyor ki, onların muvaffakiyetleriyle, hal ve hareketleriyle, insan onların kendi kendine, tesadüfen hareket etmediklerini anlasın, o küçücük canlılarda da ehadiyetin tecellilerini görebilsin.</p><p> </p><p> </p><p>[NOT]Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, <span style="font-size: 12px">hadsiz kesret-i mahlûkatta tezahür eden vâhidiyet içinde ukulü boğmamak için, daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. </span>Yani, meselâ, nasıl ki güneş ziyasıyla hadsiz eşyayı ihata ediyor. Mecmu-u ziyasındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için gayet geniş bir tasavvur ve ihatalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vasıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber, ziyası, harareti gibi hassalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfâtıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi, güneşin ziya ve hararet ve ziyadaki elvân-ı seb’a gibi keyfiyatlarının herbirisi dahi umum mukabilindeki şeyleri ihata ediyor.</p><p> </p><p>Öyle de, <strong>[SUP]1[/SUP]</strong> <span style="font-family: 'trebuchet ms'"><span style="font-size: 22px">وَ ِللهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى</span></span> temsilde hata olmasın, ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, <span style="font-size: 12px">herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet âyinesinde bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi, vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudatla alâkadar herbir ismi, bütün mevcudatı ihata ediyor. İşte, vâhidiyet içinde ukulü boğmamak ve kalbler Zât-ı Akdesi unutmamak için, daima vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden, Bismillâhirrahmânirrahîm’dir.</span></p><p> </p><p><span style="color: #006400"><strong>[SUP]1[/SUP] </strong>: “En yüce sıfatlar Allah’a aittir.” Nahl Sûresi, 16:60.</span></p><p></p><p></p><p><span style="color: #ff0000">On Dördüncü Lem'anın İkinci Makamı</span>[/NOT]</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 339855, member: 27"] [b]Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 34 - Kesretten Vahdete Deliller[/b] [NOT]Hem esmânın nakışları ve cilveleri insanda var; onlarla o kudsî mânâlara şehadet eder. Hem insan zaafıyla ve acziyle ve fakrıyla ve cehliyle diğer bir tarzda âyinedarlık edip, yine zaafına, fakrına merhamet eden ve medet veren Zâtın kudretine, ilmine, iradesine ve hâkezâ, sair evsafına şehadet eder.[/NOT] Allah bütün isimlerini insanda tecelli ettirmiş, adeta her bir ismini insanda nakış nakış dokumuş. Bu cihetle insan bu vasıfları kendi haiz olmadığından sahibine şehadet ediyor. Bununla birlikte insan “her şey zıddıyla bilinir” sırrınca acziyetiyle, fakrıyla, cehaletiyle, ihtiyaçlarının sonsuz oluşu ile de Allah’ın sonsuz Kudretine, İlmine, Rahimiyetine, Keremine vs. isimlerine ayinedarlık ediyor. [NOT][B]Evet, şems ve kameri, anâsır ve maâdini, nebâtat ve hayvânâtı, [SIZE=3]bir nakş-ı âzamın atkı ipleri gibi[/SIZE] o bin bir isimlerin şuâlarıyla tanzim eden ve hayata hâdim eden ve nebâtî ve hayvânî olan umum validelerin gayet şirin ve fedakârâne şefkatleriyle şefkatini gösteren ve zevilhayatı hayat-ı insaniyeye musahhar eden ve ondan rububiyet-i İlâhiyenin gayet güzel ve şirin bir nakş-ı âzamını ve insanın ehemmiyetini gösteren ve en parlak rahmetini izhar eden o Rahmân-ı Zülcemâl, [SIZE=3]elbette kendi istiğnâ-yı mutlakına karşı, rahmetini ihtiyac-ı mutlak içindeki zîhayata ve insana[/SIZE] makbul bir şefaatçi yapmış.[/B] [COLOR=#ff0000]On Dördüncü lem'anın İkinci Makamı[/COLOR][/NOT] [NOT]İşte, daire-i kesretin müntehâsında ve en dağınık cüz’iyâtında, sırr-ı vahdetle bin bir esmâ-i İlâhiye, zîhayat denilen küçücük mektuplarda temerküz edip açık okunduğundan, o Sâni-i Hakîm, zîhayat nüshalarını çok teksir ediyor. Ve bilhassa zîhayatlardan küçüklerin taifelerini pek çok tarzda nüshalarını teksir eder ve her tarafa neşreder.[/NOT] Allah isimlerini merkez yapmak için hayatı ve hayat sahiplerini seçmiş. Çünkü bir şeye hayat girdiği zaman kainatla alakadarlığı artıyor. Dolayısı ile üzerindeki tecelliyatta artıyor. Mesela bir dağ büyüklüğü ile birlikte, hayatı, aklı ve şuuru olmadığı için sadece bulunduğu alanla alakadardır. Dağdan katbekat küçük olan arı ise, hayattar olduğundan daha geniş bir alanla alakadardır. Ve bilhassa insan hayatı, iradesi, aklı ve sınır konulmayan hisleri ile bu dünya ile alakadar olduğu gibi, baki alemlerle de alakadardır. İşte hayatın ehemmiyetindendir ki, Allah hayat sahibi varlıkları çok fazla yaratıyor. Özellikle de küçücük hayat sahiplerini, sinekleri, böcekleri çok yaratıyor ki, onların muvaffakiyetleriyle, hal ve hareketleriyle, insan onların kendi kendine, tesadüfen hareket etmediklerini anlasın, o küçücük canlılarda da ehadiyetin tecellilerini görebilsin. [NOT]Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, [SIZE=3]hadsiz kesret-i mahlûkatta tezahür eden vâhidiyet içinde ukulü boğmamak için, daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. [/SIZE]Yani, meselâ, nasıl ki güneş ziyasıyla hadsiz eşyayı ihata ediyor. Mecmu-u ziyasındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için gayet geniş bir tasavvur ve ihatalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vasıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber, ziyası, harareti gibi hassalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfâtıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi, güneşin ziya ve hararet ve ziyadaki elvân-ı seb’a gibi keyfiyatlarının herbirisi dahi umum mukabilindeki şeyleri ihata ediyor. Öyle de, [B][SUP]1[/SUP][/B] [FONT=trebuchet ms][SIZE=6]وَ ِللهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى[/SIZE][/FONT] temsilde hata olmasın, ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, [SIZE=3]herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet âyinesinde bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi, vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudatla alâkadar herbir ismi, bütün mevcudatı ihata ediyor. İşte, vâhidiyet içinde ukulü boğmamak ve kalbler Zât-ı Akdesi unutmamak için, daima vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden, Bismillâhirrahmânirrahîm’dir.[/SIZE] [COLOR=#006400][B][SUP]1[/SUP] [/B]: “En yüce sıfatlar Allah’a aittir.” Nahl Sûresi, 16:60.[/COLOR] [COLOR=#ff0000]On Dördüncü Lem'anın İkinci Makamı[/COLOR][/NOT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Şualar
Şualar 3. Ders - Kesretten Vahdete Deliller
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst