Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Hatıralar
Son Şahitler'den Abdülbari Polat Anlatıyor...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ayvazoðlugýda" data-source="post: 256661" data-attributes="member: 1015225"><p><strong>Son Şahitler'den Abdülbari Polat Anlatıyor... </strong></p><p></p><p> <p style="margin-left: 20px"> <span style="font-size: 12px"><u><strong>ABDÜLBARİ POLAT</strong></u></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>"Üstad bizi teker teker kucakladı"</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"1957 senesinde Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret maksadıyla iki arkadaşımla beraber Ağrı'dan Isparta'ya gitmiştik. Bulunduğu mahalle gidip, kapısını çaldık. Kapıyı açan şahıs, 'Kimi arıyorsunuz?' dedi. Bizler de Ağrı'dan geldiğimizi ve Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret etmek istediğimizi söyledik. Buna karşılık kapıyı açan şahıs, Üstadın, bir kaç günden beri çok rahatsız olduğunu kimseyle görüşmediğini ve kendisiyle görüşmek isteyenlerin eserlerini okumalarını tavsiye ettiğini söyledi. Biz ısrar edince içeri gitti ve az sonra Üstad Bediüzzaman'la birlikte geldiler, bahçeye indiler. Üstad Bediüzzaman bizleri teker teker kucakladı ve alnımızdan öptü. Ben de Üstadın sağ elini üç defa öptüm. Bana şöyle dedi:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Yavrum, şimdi şu kaideleri kaldırmışlar. (El öpme kaidesini söylüyordu.) Bu arada bir asker ziyaret maksadıyle bahçeye girmiş ve Üstadın talebesiyle konuşuyordu. Üstadın talebesi askerin söylediklerini Üstada nakledince Üstad askere sesli bir şekilde, 'Hele gel, hele gel hemşehriyiz' dedi ve askeri kucakladı. Zannıma göre, asker Üstaddan çocuğu olmadığı için dua istemişti. Üstadın talebesi bu durumu Üstada iletince, Üstad da, 'Hele gel, hele gel, biz hemşehriyiz' latifesinde bulunarak kendisinin de çocuğu olmadığını söylemek istemişti.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>"Abdülmecid Efendinin anlattıkları"</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Isparta'ya Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret etmek için giderken, Konya'ya uğramıştık. Konya'da bulunan Üstadın küçük kardeşi Abdülmecid Efendiyi de ziyaret etmiştik. Sohbet esnasında Abdülmecid Efendi Üstadla alakalı olarak bir kaç hatıra anlatmıştı:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Bir zaman Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde Üstad Bediüzzaman, birkaç arkadaşıyla dağın eteğine çıkıp derslerini orada yapıyordu. Birgün genç Said'in, dağın eteğindeki girintili çıkıntılı yerden yukarıya doğru yuvarlanmaya başladığını, yuvarlanarak dağın dik tepesine doğru gittiğini gördüm. Arkadaşlara dönüp dedim ki: 'Yahu bu ne yapıyor? Yere uzanmış, aşağıdan yukarıya doğru gidiyor. Şayet yukarıdan aşağıya doğru yuvarlanıp gelse, ne âlâ, neden böyle ters ve acaip bir iş yapıyor?'</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>"Üstadın dut kabı"</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Yine birgün bir kaç arkadaşla beraber Van'ın çarşısında dolaşıyorduk. Yolda taze dut satan bir adama rastladık. Üstad Bediüzzaman, bana hitaben dedi: 'Abdülmecid bu adamdan bize biraz dut al.'</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Ben de dut almaya gittim. Adam dutu tartarak verecekti. Benden dutu koymak için kap istedi. Ben de 'Kabım yok ki' dedim. Üstada gittim, Üstad bana, 'Sen dutu getir, benim kabım var' dedi. Ben de adamın terazi kefesiyle dutu Üstada getirdim. Üstad gömleğini sol kolunun ağzını iyice açtı, 'Dutu iyice buraya dök' dedi. Ben de dediğini yaptım. Üstad, dutu hem kendisi yemeye başladı, hem de bizlere dağıtmaya başlamıştı.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>"Abdülmecid benim ihlasımı bozma"</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Birgün Üstad Konya'ya gelmişti. Mevlana Camiine gelince bana, 'Abdülmecid öyle acıkmışım ki... Ben ziyaretten çıkıncaya kadar bir çorba getirir misin?' dedi. Hemen eve gittim. Hazır bulunan bir tas mercimek çorbasını alıp getirdim. Mevlana Camiinin kapısında kendisine ikram ettim. Çorbayı içtikten sonra yeleğinin cebinden iki kuruş çıkarıp bana uzattı. Ben, 'Çorbayı para mukabili olarak mı getirdim?' deyince bana şöyle dedi:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Abdülmecid al hakkını, bu senin hakkındır. Benim ihlasımı bozma!'</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>"Üstadın mezarının nakli"</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Ben Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra yine Konya'ya gitmiştim. Abdülmecid Efendi bir esnafın dükkanında oturuyordu. İçeri girip selâm verdim. Biraz oturduktan sonra, beraberce dışarıya çıktık. Sohbet ederken Üstadın kabrinin nakliye alakalı olarak bir mesele sordum. Hadiseyi bana şöyle anlattı:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Birgün kapımı çaldılar ve beni alıp karakola götürdüler. Beni götüren bir binbaşıydı. 'Sizinle biraz işimiz var' dedi. Bana bir yere kadar gidip geleceğimizi söyledi. Yanında iki asker daha vardı. Daha sonra hava alanına, oradan da beni Urfa'ya götürdüler. Üstadın kabrinin başına gelmiştik. Kabrin başında kalabalık askerler vardı. Üstadın tabutunu kabirden çıkarmışlardı. Tabutu açıp, Üstadı bana göstediler. Ben ağabeyim ve Üstadım olduğunu söyledim. Sonra tabutla beraber beni de alıp, tekrar hava alanına getirdiler. Sonra da önceden hazırladıkları bir başka şehirde, bir başka mezara Üstadı defnettiler.'</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Abdülmecid Efendiye sohbet ederken, yanımızda Konyalı Halıcı Sabri Efendi de vardı. Halıcı Sabri Efendi bana dönerek, 'Üstadı defnettikleri yer Isparta'dır. Hocam bu yeri söylemekten korkuyor' deyince Abdülmecid Efendi öfkeyle dönerek:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Hayır korkmuyorum. Ben bu kadarını biliyorum. Tahminime göre gömdükleri yer Isparta'ydı' demişti.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Bu kısa hatıralarımla 1965 senesinde Üstad Bediüzzaman'la alakalı olarak gördüğüm şu rüyamı da anlatayım:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">"Bir hastalığa yakalanmıştım. Ne kadar doktorlara gittimse de, bir şifa bulamadım. Ankara'da bir otelde yatıyordum. O gece rüyamda Üstad Bediüzzaman'ı gördüm. Benim olduğumu yere teşrif etmişlerdi. Bir masanın yanında bana doğru dönüp şöyle söylediler: 'Cesette birşey yoktur. Cesedi cesed yapan ruhtur.' Bu rüyadan sonra sabahleyin kalktım, Yüksek İhtisas Hastanesine gittim. Zaten oraya yirmi günden beri hep gidip geliyordum. Muayene için yine gittim. Muayene neticesinde doktorlar bana dediler ki: 'Kardeşim senin hastalığın ruh hastalığıdır. Ruh hastalığında, şifayı Allah'tan başka kimse bilemez. Görevinizin başına gidiniz' dediler. Mesele burada bitmiştir. Mucibince amel oluna."</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Necmettin Şahiner, Son Şahitler</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ayvazoðlugýda, post: 256661, member: 1015225"] [B]Son Şahitler'den Abdülbari Polat Anlatıyor... [/B] [INDENT] [SIZE=3][U][B]ABDÜLBARİ POLAT[/B][/U] [B]"Üstad bizi teker teker kucakladı"[/B] "1957 senesinde Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret maksadıyla iki arkadaşımla beraber Ağrı'dan Isparta'ya gitmiştik. Bulunduğu mahalle gidip, kapısını çaldık. Kapıyı açan şahıs, 'Kimi arıyorsunuz?' dedi. Bizler de Ağrı'dan geldiğimizi ve Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret etmek istediğimizi söyledik. Buna karşılık kapıyı açan şahıs, Üstadın, bir kaç günden beri çok rahatsız olduğunu kimseyle görüşmediğini ve kendisiyle görüşmek isteyenlerin eserlerini okumalarını tavsiye ettiğini söyledi. Biz ısrar edince içeri gitti ve az sonra Üstad Bediüzzaman'la birlikte geldiler, bahçeye indiler. Üstad Bediüzzaman bizleri teker teker kucakladı ve alnımızdan öptü. Ben de Üstadın sağ elini üç defa öptüm. Bana şöyle dedi: "Yavrum, şimdi şu kaideleri kaldırmışlar. (El öpme kaidesini söylüyordu.) Bu arada bir asker ziyaret maksadıyle bahçeye girmiş ve Üstadın talebesiyle konuşuyordu. Üstadın talebesi askerin söylediklerini Üstada nakledince Üstad askere sesli bir şekilde, 'Hele gel, hele gel hemşehriyiz' dedi ve askeri kucakladı. Zannıma göre, asker Üstaddan çocuğu olmadığı için dua istemişti. Üstadın talebesi bu durumu Üstada iletince, Üstad da, 'Hele gel, hele gel, biz hemşehriyiz' latifesinde bulunarak kendisinin de çocuğu olmadığını söylemek istemişti. [B]"Abdülmecid Efendinin anlattıkları"[/B] "Isparta'ya Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret etmek için giderken, Konya'ya uğramıştık. Konya'da bulunan Üstadın küçük kardeşi Abdülmecid Efendiyi de ziyaret etmiştik. Sohbet esnasında Abdülmecid Efendi Üstadla alakalı olarak bir kaç hatıra anlatmıştı: "Bir zaman Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde Üstad Bediüzzaman, birkaç arkadaşıyla dağın eteğine çıkıp derslerini orada yapıyordu. Birgün genç Said'in, dağın eteğindeki girintili çıkıntılı yerden yukarıya doğru yuvarlanmaya başladığını, yuvarlanarak dağın dik tepesine doğru gittiğini gördüm. Arkadaşlara dönüp dedim ki: 'Yahu bu ne yapıyor? Yere uzanmış, aşağıdan yukarıya doğru gidiyor. Şayet yukarıdan aşağıya doğru yuvarlanıp gelse, ne âlâ, neden böyle ters ve acaip bir iş yapıyor?' [B]"Üstadın dut kabı"[/B] "Yine birgün bir kaç arkadaşla beraber Van'ın çarşısında dolaşıyorduk. Yolda taze dut satan bir adama rastladık. Üstad Bediüzzaman, bana hitaben dedi: 'Abdülmecid bu adamdan bize biraz dut al.' "Ben de dut almaya gittim. Adam dutu tartarak verecekti. Benden dutu koymak için kap istedi. Ben de 'Kabım yok ki' dedim. Üstada gittim, Üstad bana, 'Sen dutu getir, benim kabım var' dedi. Ben de adamın terazi kefesiyle dutu Üstada getirdim. Üstad gömleğini sol kolunun ağzını iyice açtı, 'Dutu iyice buraya dök' dedi. Ben de dediğini yaptım. Üstad, dutu hem kendisi yemeye başladı, hem de bizlere dağıtmaya başlamıştı. [B]"Abdülmecid benim ihlasımı bozma"[/B] "Birgün Üstad Konya'ya gelmişti. Mevlana Camiine gelince bana, 'Abdülmecid öyle acıkmışım ki... Ben ziyaretten çıkıncaya kadar bir çorba getirir misin?' dedi. Hemen eve gittim. Hazır bulunan bir tas mercimek çorbasını alıp getirdim. Mevlana Camiinin kapısında kendisine ikram ettim. Çorbayı içtikten sonra yeleğinin cebinden iki kuruş çıkarıp bana uzattı. Ben, 'Çorbayı para mukabili olarak mı getirdim?' deyince bana şöyle dedi: "Abdülmecid al hakkını, bu senin hakkındır. Benim ihlasımı bozma!' [B]"Üstadın mezarının nakli"[/B] "Ben Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra yine Konya'ya gitmiştim. Abdülmecid Efendi bir esnafın dükkanında oturuyordu. İçeri girip selâm verdim. Biraz oturduktan sonra, beraberce dışarıya çıktık. Sohbet ederken Üstadın kabrinin nakliye alakalı olarak bir mesele sordum. Hadiseyi bana şöyle anlattı: "Birgün kapımı çaldılar ve beni alıp karakola götürdüler. Beni götüren bir binbaşıydı. 'Sizinle biraz işimiz var' dedi. Bana bir yere kadar gidip geleceğimizi söyledi. Yanında iki asker daha vardı. Daha sonra hava alanına, oradan da beni Urfa'ya götürdüler. Üstadın kabrinin başına gelmiştik. Kabrin başında kalabalık askerler vardı. Üstadın tabutunu kabirden çıkarmışlardı. Tabutu açıp, Üstadı bana göstediler. Ben ağabeyim ve Üstadım olduğunu söyledim. Sonra tabutla beraber beni de alıp, tekrar hava alanına getirdiler. Sonra da önceden hazırladıkları bir başka şehirde, bir başka mezara Üstadı defnettiler.' "Abdülmecid Efendiye sohbet ederken, yanımızda Konyalı Halıcı Sabri Efendi de vardı. Halıcı Sabri Efendi bana dönerek, 'Üstadı defnettikleri yer Isparta'dır. Hocam bu yeri söylemekten korkuyor' deyince Abdülmecid Efendi öfkeyle dönerek: "Hayır korkmuyorum. Ben bu kadarını biliyorum. Tahminime göre gömdükleri yer Isparta'ydı' demişti. "Bu kısa hatıralarımla 1965 senesinde Üstad Bediüzzaman'la alakalı olarak gördüğüm şu rüyamı da anlatayım: "Bir hastalığa yakalanmıştım. Ne kadar doktorlara gittimse de, bir şifa bulamadım. Ankara'da bir otelde yatıyordum. O gece rüyamda Üstad Bediüzzaman'ı gördüm. Benim olduğumu yere teşrif etmişlerdi. Bir masanın yanında bana doğru dönüp şöyle söylediler: 'Cesette birşey yoktur. Cesedi cesed yapan ruhtur.' Bu rüyadan sonra sabahleyin kalktım, Yüksek İhtisas Hastanesine gittim. Zaten oraya yirmi günden beri hep gidip geliyordum. Muayene için yine gittim. Muayene neticesinde doktorlar bana dediler ki: 'Kardeşim senin hastalığın ruh hastalığıdır. Ruh hastalığında, şifayı Allah'tan başka kimse bilemez. Görevinizin başına gidiniz' dediler. Mesele burada bitmiştir. Mucibince amel oluna." Necmettin Şahiner, Son Şahitler [/SIZE][/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Hatıralar
Son Şahitler'den Abdülbari Polat Anlatıyor...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst