Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Seyit Rıza eşkıya mıydı?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="uður1" data-source="post: 278273" data-attributes="member: 1016557"><p>Van depremin düşündürdükleri</p><p> 01 Aralık 2011 Perşembe 07:03</p><p> Depremde ölen 68 (75) öğretmenin hikayeleri gayet düşündürücüdür. </p><p> Ve bunlar öğretmenler gününde öldüler. </p><p> Bunların her birisi nice hesaplar kurmuşlardı.</p><p> Hepsini rahmetle anıyoruz. Büyük görev uğruna öldüler.</p><p> Öğretmen olmak için yıllarını vermişler, KPSS'ye girmişler, epey de puan almışlardı. Ancak yine de bir türlü kendilerine sıra gelmiyordu.</p><p> Öyleleri de vardı ki branşında az öğretmen alındığı için, yüksek puan almasına rağmen bir türlü alınmıyordu.</p><p> 2011 yılı kur’a çekimlerine de katıldılar. Korku ile ümit arasında beklemekteydiler. Dualar ediyor, dualar ettiriyordu. Hatta adaklar adıyordular.</p><p> Eğer Rabbim, kazanırsam senin için kurban adayacağım, diyordu.</p><p> Kurban bayramı da yakınlaşmıştı. Hem kurban hem de adak bir arada…</p><p> Adak kurbandan önce geldi.</p><p> Adanan kendisi olmuştu.</p><p> Tıpkı İsmail gibi.</p><p> Kurban eden İbrahim gibi olmadı, kurban edilen İsmail oldu o.</p><p> Burada kazanmak ile kaybetmenin tanımını iyi yapmak gerektir.</p><p> Sadece zihnimizdekilerin gerçekleşmesi midir kazanmak?</p><p> Her kaybettiğimiz bir kayıp mıdır gerçekte?</p><p> Bu öğretmenler kazanmışlardı ancak şimdi kaybetmiş gibi görünüyor.</p><p> Veya o kayıpları onlar için bir kazanç neden olmasın ki?</p><p> Biz kendi irademizle buraya gelmediğimiz gibi,kendi irademizle de gitmeyeceğiz.</p><p> Onlar büyük manevi ücretlerini alarak bu dünyadan gitmekle kalmadılar,aynı zamanda bundan sonra insan hali olarak işlenecek günahlardan korunmuş oldular.</p><p> Hayatta kendilerini memnun etmeyecek bir çok durumlarla,hastalıklarla, belalarla karşılaşma gibi tehlikelerden uzak oldular.</p><p> Dünya imtihanını bazı dersleri görmeden erken bitirdiler.</p><p> Hem kimden kime şekva edebiliriz ki?Şikayetimiz ancak O’nadır.</p><p> Hayat kalış yeri değil,gidiş yeridir.Önemli olan kaybetmiş olarak gitmek değil,imanlı ve yaratıcının istekleri doğrultusunda yaşayarak gitmektir.</p><p> Nasıl, gidenler gibi bizler de hazır mıyız?</p><p> Gitmeme olmadığına göre, elbette gitmeye…</p><p> Yoksa hala hazırlanma safhasında mıyız?</p><p> Yoksa kendimiz için bir deprem olmayacağından emin miyiz?</p><p> Eğer hayatın hatları sürekli var ise,o hatlar mutlaka bizim bulunduğumuz yerden de geçecektir.</p><p> Öyle de olmuştu;depremden kaçtılar,kazaya yakalandılar,çadırın yanmasıyla öldüler,başka memlekette bir vesile ile öldüler.Bunun örnekleri hayatın içinden çokça bulunabilir ve görülebilir.</p><p> Çok söylenildi;aslında şimdilik ve burada bir deprem beklemiyorduk.</p><p> Deprem ansızın geldi.</p><p> Depremde haber yaptılar ancak kendileri haber oldular.</p><p> Ta Japonya'dan kurtarmaya geldiler.Kendileri kurtarılma beklediler.Kendileri gitti isimleri bir diş hastahanesine isim oldu.</p><p> Kader…. </p><p> ‘Men amene bil kader,emine minel keder’,-Kadere iman eden kederden emin olur.</p><p></p><p> Seyit Rıza eşkıya mıydı? </p><p> 01 Aralık 2011 Perşembe 07:35</p><p> Geçen ay Ezgi Başaran’a verdiği söyleşide “Biz dindarlar Kürtlerin ıstırabını </p><p> Hissetmedik” dediği için hem PKK hem de İslami camia tarafından eleştirilmişti. </p><p> Ama o geri adım atmadı. </p><p> Radikal’e “Biz dindarların Kürt Sorunu ile sınavı sürüyor” başlıklı bir yazı </p><p> daha gönderdi. </p><p> Muhafazakâr camianın Kürt Sorunu’na yaklaşımındaki sorunların daha iyi </p><p> anlaşılması açısından önemli bir tartışma başlattı. </p><p> İşte o isim, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, </p><p> rotahaber’de bu kez Dersim tartışmalarına ilişkin hayli ilginç bir tanıklık </p><p> yazısı kaleme almış. </p><p> Dersim’de yaşanan korkunç katliamları onca bilgi ve belgeden sonra hâlâ ‘isyan’ </p><p> diyerek meşrulaştırmaya çalışanlar var. </p><p> Oysa Uşşak ‘Emir tek kelime idi: İmha’ diyor. </p><p> Neden mi?</p><p> *** </p><p> Buyurun bu kez de ‘öteki mahallenin’ vicdanlı kalemi Cemal Uşşak’tan okuyun: </p><p> CHP sözcülerinin, Dersim katliamı karşısında yarım ağız söyledikleri, ‘Orada bir </p><p> isyan vardı. Ordu isyanı bastırmak için harekât yaptı. Ancak bu arada bazı </p><p> aşırılıklar olmuş olabilir. Ayrıca Seyit Rıza da ‘şekavetten’ dolayı idam </p><p> edildi’ sözüne karşı benim de bir tanığın beyanları üzerinden söyleyeceklerim </p><p> var.</p><p> Olay gerçekten, iddia edildiği anlamda bir ‘isyan’ mıydı ve Seyit Rıza da bir </p><p> ‘şaki’ yani eşkıya mıydı? </p><p> Bediüzzaman Said Nursi’nin yakın talebesi, Albay Hulusi Bey (o dönemde binbaşı) </p><p> hatıralarında şöyle diyor: “1938’de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya </p><p> memur etmişlerdi. İsyan dedikleri şey de; bazı dağ köyleri o yıl vergi </p><p> verememişti. Bize verilen emir tek kelime idi: İMHA. Canlı bir şey bırakmayınız; </p><p> genç, ihtiyar; çocuk, kadın vs.”</p><p> Ellerini öpmekle bahtiyar olduğum, doğruluk timsali olan Albay Hulusi Yahyagil, </p><p> sıradan birisi değildir ve tanıklığı çok önemlidir. İki bakımdan; </p><p> Birincisi, bölgede görev yapması; aslen Elazığlı olup, bölgenin hususiyetlerini </p><p> iyi bilmesi. İkincisi, Said Nursi’nin en yakın talebesi oluşu.</p><p> Sözlerinin ağırlığını ona göre tartmak gerekiyor. İsnat edilen suç neymiş? </p><p> Vergi verememek. Haydi, başka kaynaklarda yer aldığına göre, çocuklarını askere </p><p> göndermemeyi de buna ekleyelim. </p><p> Verilen ceza ise tek kelime ile imha. </p><p> Üstelik çoluk çocuk, genç, ihtiyar canlı hiçbir şey bırakmamacasına.</p><p> Bunun adı, kesinlikle ‘eşkıyalığı önleme’ olamaz, bu doğrudan doğruya bir </p><p> katliamdır. </p><p> Ucu nereye dayanırsa dayansın, emir ve talimatı kim vermiş olursa olsun, işin </p><p> vehametini ortadan kaldırmaz. </p><p> Öyle sanıyorum ki, o yıllarda ülkenin başka yerlerinde de, ‘vergi verememe’ veya </p><p> ‘askere evladını gönderememe’ durumları vardı. </p><p> Verilen cevap ise asla kitlesel değil, suçun muhatapları ile sınırlı idi. </p><p> Yani asker kaçakları takip edilip bulunur; askere alınır; vergi cezaları ise </p><p> gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir; bu da yapılamıyorsa, borçlu vatandaş </p><p> yol inşaatlarında çalıştırılırdı.</p><p> Ancak söz konusu Dersim olunca, bir kitlesel imhadan bahsedebiliyorsak, bunun </p><p> adı asla ‘şekavetle mücadele’ değil, dönem yöneticilerinin ifadesiyle </p><p> te’dip’tir.</p><p> Dersim üzerinden, hem Doğu’ya hem de ülkenin başka yerlerine gözdağı verme. </p><p> Pandoranın kutusu açılmış ve dahi ok yaydan çıkmıştır. </p><p> Türkiye’nin, yakın tarihinde yaşanan benzer olaylarla; açık ifadesiyle insanlık </p><p> suçlarıyla yüzleşmesi zamanı gelmiştir. Bu elbette ki, kanatıcı ve acıtıcı </p><p> olacaktır ama gelecek nesiller için pek faydalı olacaktır.</p><p> Bu arada Hulusi Yahyagil aldığı bu emir ve talimattan dolayı çok mustariptir. </p><p> Elinin kana bulaşma ihtimali bile kendisini perişan etmiştir. </p><p> Ancak, yönetimindeki piyade birliğinin bölgeden çekilmesi ve yerini topçu </p><p> birliklerinin alması sayesinde elini kana bulamamıştır.</p><p> <strong>Radikal</strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="uður1, post: 278273, member: 1016557"] Van depremin düşündürdükleri 01 Aralık 2011 Perşembe 07:03 Depremde ölen 68 (75) öğretmenin hikayeleri gayet düşündürücüdür. Ve bunlar öğretmenler gününde öldüler. Bunların her birisi nice hesaplar kurmuşlardı. Hepsini rahmetle anıyoruz. Büyük görev uğruna öldüler. Öğretmen olmak için yıllarını vermişler, KPSS'ye girmişler, epey de puan almışlardı. Ancak yine de bir türlü kendilerine sıra gelmiyordu. Öyleleri de vardı ki branşında az öğretmen alındığı için, yüksek puan almasına rağmen bir türlü alınmıyordu. 2011 yılı kur’a çekimlerine de katıldılar. Korku ile ümit arasında beklemekteydiler. Dualar ediyor, dualar ettiriyordu. Hatta adaklar adıyordular. Eğer Rabbim, kazanırsam senin için kurban adayacağım, diyordu. Kurban bayramı da yakınlaşmıştı. Hem kurban hem de adak bir arada… Adak kurbandan önce geldi. Adanan kendisi olmuştu. Tıpkı İsmail gibi. Kurban eden İbrahim gibi olmadı, kurban edilen İsmail oldu o. Burada kazanmak ile kaybetmenin tanımını iyi yapmak gerektir. Sadece zihnimizdekilerin gerçekleşmesi midir kazanmak? Her kaybettiğimiz bir kayıp mıdır gerçekte? Bu öğretmenler kazanmışlardı ancak şimdi kaybetmiş gibi görünüyor. Veya o kayıpları onlar için bir kazanç neden olmasın ki? Biz kendi irademizle buraya gelmediğimiz gibi,kendi irademizle de gitmeyeceğiz. Onlar büyük manevi ücretlerini alarak bu dünyadan gitmekle kalmadılar,aynı zamanda bundan sonra insan hali olarak işlenecek günahlardan korunmuş oldular. Hayatta kendilerini memnun etmeyecek bir çok durumlarla,hastalıklarla, belalarla karşılaşma gibi tehlikelerden uzak oldular. Dünya imtihanını bazı dersleri görmeden erken bitirdiler. Hem kimden kime şekva edebiliriz ki?Şikayetimiz ancak O’nadır. Hayat kalış yeri değil,gidiş yeridir.Önemli olan kaybetmiş olarak gitmek değil,imanlı ve yaratıcının istekleri doğrultusunda yaşayarak gitmektir. Nasıl, gidenler gibi bizler de hazır mıyız? Gitmeme olmadığına göre, elbette gitmeye… Yoksa hala hazırlanma safhasında mıyız? Yoksa kendimiz için bir deprem olmayacağından emin miyiz? Eğer hayatın hatları sürekli var ise,o hatlar mutlaka bizim bulunduğumuz yerden de geçecektir. Öyle de olmuştu;depremden kaçtılar,kazaya yakalandılar,çadırın yanmasıyla öldüler,başka memlekette bir vesile ile öldüler.Bunun örnekleri hayatın içinden çokça bulunabilir ve görülebilir. Çok söylenildi;aslında şimdilik ve burada bir deprem beklemiyorduk. Deprem ansızın geldi. Depremde haber yaptılar ancak kendileri haber oldular. Ta Japonya'dan kurtarmaya geldiler.Kendileri kurtarılma beklediler.Kendileri gitti isimleri bir diş hastahanesine isim oldu. Kader…. ‘Men amene bil kader,emine minel keder’,-Kadere iman eden kederden emin olur. Seyit Rıza eşkıya mıydı? 01 Aralık 2011 Perşembe 07:35 Geçen ay Ezgi Başaran’a verdiği söyleşide “Biz dindarlar Kürtlerin ıstırabını Hissetmedik” dediği için hem PKK hem de İslami camia tarafından eleştirilmişti. Ama o geri adım atmadı. Radikal’e “Biz dindarların Kürt Sorunu ile sınavı sürüyor” başlıklı bir yazı daha gönderdi. Muhafazakâr camianın Kürt Sorunu’na yaklaşımındaki sorunların daha iyi anlaşılması açısından önemli bir tartışma başlattı. İşte o isim, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, rotahaber’de bu kez Dersim tartışmalarına ilişkin hayli ilginç bir tanıklık yazısı kaleme almış. Dersim’de yaşanan korkunç katliamları onca bilgi ve belgeden sonra hâlâ ‘isyan’ diyerek meşrulaştırmaya çalışanlar var. Oysa Uşşak ‘Emir tek kelime idi: İmha’ diyor. Neden mi? *** Buyurun bu kez de ‘öteki mahallenin’ vicdanlı kalemi Cemal Uşşak’tan okuyun: CHP sözcülerinin, Dersim katliamı karşısında yarım ağız söyledikleri, ‘Orada bir isyan vardı. Ordu isyanı bastırmak için harekât yaptı. Ancak bu arada bazı aşırılıklar olmuş olabilir. Ayrıca Seyit Rıza da ‘şekavetten’ dolayı idam edildi’ sözüne karşı benim de bir tanığın beyanları üzerinden söyleyeceklerim var. Olay gerçekten, iddia edildiği anlamda bir ‘isyan’ mıydı ve Seyit Rıza da bir ‘şaki’ yani eşkıya mıydı? Bediüzzaman Said Nursi’nin yakın talebesi, Albay Hulusi Bey (o dönemde binbaşı) hatıralarında şöyle diyor: “1938’de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri şey de; bazı dağ köyleri o yıl vergi verememişti. Bize verilen emir tek kelime idi: İMHA. Canlı bir şey bırakmayınız; genç, ihtiyar; çocuk, kadın vs.” Ellerini öpmekle bahtiyar olduğum, doğruluk timsali olan Albay Hulusi Yahyagil, sıradan birisi değildir ve tanıklığı çok önemlidir. İki bakımdan; Birincisi, bölgede görev yapması; aslen Elazığlı olup, bölgenin hususiyetlerini iyi bilmesi. İkincisi, Said Nursi’nin en yakın talebesi oluşu. Sözlerinin ağırlığını ona göre tartmak gerekiyor. İsnat edilen suç neymiş? Vergi verememek. Haydi, başka kaynaklarda yer aldığına göre, çocuklarını askere göndermemeyi de buna ekleyelim. Verilen ceza ise tek kelime ile imha. Üstelik çoluk çocuk, genç, ihtiyar canlı hiçbir şey bırakmamacasına. Bunun adı, kesinlikle ‘eşkıyalığı önleme’ olamaz, bu doğrudan doğruya bir katliamdır. Ucu nereye dayanırsa dayansın, emir ve talimatı kim vermiş olursa olsun, işin vehametini ortadan kaldırmaz. Öyle sanıyorum ki, o yıllarda ülkenin başka yerlerinde de, ‘vergi verememe’ veya ‘askere evladını gönderememe’ durumları vardı. Verilen cevap ise asla kitlesel değil, suçun muhatapları ile sınırlı idi. Yani asker kaçakları takip edilip bulunur; askere alınır; vergi cezaları ise gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir; bu da yapılamıyorsa, borçlu vatandaş yol inşaatlarında çalıştırılırdı. Ancak söz konusu Dersim olunca, bir kitlesel imhadan bahsedebiliyorsak, bunun adı asla ‘şekavetle mücadele’ değil, dönem yöneticilerinin ifadesiyle te’dip’tir. Dersim üzerinden, hem Doğu’ya hem de ülkenin başka yerlerine gözdağı verme. Pandoranın kutusu açılmış ve dahi ok yaydan çıkmıştır. Türkiye’nin, yakın tarihinde yaşanan benzer olaylarla; açık ifadesiyle insanlık suçlarıyla yüzleşmesi zamanı gelmiştir. Bu elbette ki, kanatıcı ve acıtıcı olacaktır ama gelecek nesiller için pek faydalı olacaktır. Bu arada Hulusi Yahyagil aldığı bu emir ve talimattan dolayı çok mustariptir. Elinin kana bulaşma ihtimali bile kendisini perişan etmiştir. Ancak, yönetimindeki piyade birliğinin bölgeden çekilmesi ve yerini topçu birliklerinin alması sayesinde elini kana bulamamıştır. [B]Radikal[/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Seyit Rıza eşkıya mıydı?
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst