Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Şeyh Halife Mürid
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="&amp;#304;lim-irfan" data-source="post: 173099" data-attributes="member: 8679"><p><strong><u>Şeyhlik Adabı</u></strong> </p><p><strong><span style="color: blue">Bir şeyh, daima niyetini halis kılmalı, bütün vakitlerinde sahv (kalp uyanıklığı) halinde bulunmalı ve bir anını olsun gafletle geçirmemeye fevkalade dikkat etmelidir. Derecesi ne kadar yükselirse yükselsin, zahiri amelleri asla terk etmemelidir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Müridin malına asla göz dikmeme, eğitim amacı dışında şahsı için hizmet beklememe, aksine onlara karşı maddi ve manevi cömert olma, şeyhlik adabının önde gelenlerindendir. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Müridin kalbinden heybetinin gitmemesi için daima vakur ve ciddi olma, heva ve hevesten, aşırı şakadan, laubalilik ve malayaniden, ciddiyetsizlikten uzak bulunma, bütün bunlara sebep olmaması için de rastgele ve uzun uzadıya onlarla oturmama, yine şeyhin dikkat etmesi gereken âdâbtandır.</span></strong></p><p><strong><u>Şeyh ve Müteşeyyih</u></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Şeyh olmadığı halde şeyh geçinen insanlar maalesef ötedenberi hep olagelmiş, şeyhlik gibi bir manevî sultanlık her zaman istismarcıların ilgisini çekmiştir. Tasavvufa en fazla söz getirenler de bu “mustasvıflar”dır. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Mustasvıf; olmadığı halde mutasavvıf geçinendir. Bunlar insanları hakikat yolundan alarak dalalete götüren yol kesici eşkıyalardır. Veliler, çok merhametli insanlar olmalarına rağmen, “yol kesen eşkıya” dedikleri bu tür sahtekarlara lanet etmişlerdir. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bunun için bu yolun büyükleri büyük bir iç tenkit oluşturmuş, yoğun bir şekilde müteşeyyih ve mustasviflere dikkat çekmişlerdir. Sırf onlar bilinsin diye gerçek mürşitlerin hal ve vasıflarını, sahtekarların yanlış tutumlarını tanıtmak için bir çok kitaplar, risaleler yazmışlardır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Yeri gelmişken soralım: “Geçek şeyhi nasıl bilebiliriz?”</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bunun birkaç yolu vardır:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">1-Silsile: Tarikat şeyhlerinin Hz. Peygamber efendimiz (sav)’e kadar uzanan üstadlar zinciridir. Her şeyh kendisinden sonra gelene icazet vere vere, bu zincir ta Resulullah (sav)’a kadar varır. Tarikatta bu silsileye çok önem verilmiştir. Bir nevi manevi nesebdir. Feyzin devam etmesi için, silsilede bir kesiklik, kopukluk olmaması gerekir. Bir müridin de “manevi babaları” sayılan silsiledeki şeyhlerini bilmesi gerekir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">2-İcazet: Şeyhlerin, mürid yetiştirmek üzere ehliyetini ispatlamış ve seyr-u sülükunu tamamlamış olan mensuplarına verdikleri yazılı veya şifahi izindir. Eğer verilen izin yazılı belgeyle kayıt altına alınmışsa, o belgeye “icazatname” denir. “Hilafetname” dendiği de olur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Tarikat şeyhleri, zaman içerisinde liyakatlı olmayan ve seyr-u sülük görmemiş ehliyetsiz kişilerin şeyhlik iddiasına kalkışmasını önlemek için silsile ve icazet zorunluluğu getirdiler.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">3-Bazı kitaplarda şeyhi tanımanın bir kısım alametlerinden bahsedilir. Birkaç örnek:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Huzuruna varıldığında bütün gam, keder gider. İçerde bir ferahlık ve muhabbet uyanır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Meclisinden ayrılmak istenilmez. Her sözü aşk ve şevki artırır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Ziyaretine gelen herkes, elini öpmeğe mecbur, hayır duasına niyaz ile mesrur olacağını hisseder<img src="http://www.islamiforum.info/images/smilies/nokta.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">4-Alimlerin ve insanların uyması: Eğer bir şeyhe zamanın alimlerinin en az bir kısmı uymuş, bir kısmı da hakkında hayırlı konuşmuş, insanlardan büyük bir çoğunluk da ona tabi olmuş, hal ve gidişini gördükten sonra onu reddetmemişler ve üstelik sevgileri de artmış ise, bu da o şeyhin hakikiliğine bir alamettir. Zira bu kadar ümmetten insan, yanlışta birleşmez. Bu kadar insanı devamlı aldatmak da mümkün değildir. Bilindiği gibi peygamberimiz: “Ümmetim batılda birleşmez, bir ihtilaf görürseniz, çoğunluğa uyunuz.”4 buyurmuşlardır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">5-Kitapları, hizmetleri ve faaliyetleri de, şeyhi tanıtan birer işaret sayılırlar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">6-Allah tarafından mahfuz olması, çeşit çeşit lütuflarla Allah’ın onu talep etmesi ve araması, ona ism-i a’zamını vererek duasını kabul etmesi de velinin alametleri arasında sayılmıştır.5</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Müteşeyyih ve mustasvıflar ise maalesef genellikle bu dünyanın içinden gelen insanlardır. Ya bir şeyhten ders almış ama devam ettirmemiş, yada yaptığı aykırı işlerden ötürü huzurdan kovulmuş, veya şeyhlerinin vefatından sonra bir kamile giderek eksikliklerini tamamlamak yerine bir şekilde şeyhinin müritlerinin başına geçmesini becermiş bu uyanık (!) insanlar, iyi niyetli insanları gerçek şeyhten alıkoydukları için “eşkıya” adını almışlardır. Mahlukata merhametleriyle temayüz etmiş ulu evliya bu tür insanlara lanet etmiş ve “ölümlerinin el-iyaz’u billah sû-i hatime ile olacağını” söylemişlerdir. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Çok az olmakla beraber, bir devlet kurmak veya iktidardan pay almak kasdıyla dışardan gelerek bu işlere tevessül edenler, hatta bunda başarılı olanlar da yok değildir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Bunları tanımanın yolları yok mudur?</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Elbette vardır. Biraz önce “şeyhlik adabı” anlatılmıştı. O adabın yokluğu başlı başına bir alamettir. Bunlardan başka gerçek şeyhlerde olmayan bazı tutum ve davranışlar da onları ele vermektedir. İşte onlardan bir kaçı:</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">1. Hakiki mürşitler başlarına adam toplamak için rastgele davet etmez, propaganda yapmazlar. Müritlerinin kalabalıklarıyla övünmez, kaliteye değer verirler. Şandan, şöhretten kaçarlar. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Oysa sahte şeyhler tabiri caizse davulla, zurnayla adam toplarlar. Kerametleri kendilerinden menkuldür. Müritleri de sohbet adı altında durmadan bu kerametleri anlatır dururlar. Başlarına adam toplansında nasıl olursa olsunlar. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">2. Hakiki mürşitler dünya siyasetiyle uğraşmazlar. Müritlerini de mümkün mertebe Allah (azze ve celle) den alıkoyan bu tür işlerden uzak tutarlar. Tabi, tasavvufun “dünya” anlayışı malumdur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Oysa sahte şeyhler, özellikle günümüzde siyasetin kirli ve kaypak zeminini bilmelerine rağmen dünya menfaati adına onunla meşgul olurlar. İktidar kapmak için kavga ederler. Müritlerini de bu menfaatlarına alet ederler.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">3. Tasavvufta insan yetiştirmenin bir yolu da “hizmettir”. Şeyhler, müritlerini yetiştirmek için hizmet ettirirler. Ancak bu hizmeti asla kendileri ve aileleri için değildir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Halbuki sahte şeyhler müritlerini kendileri ve aileleri için hizmette kullanırlar. Kendine ait işlerde ücretsiz veya az bir ücretle esir gibi çalıştırırlar. Geçimlerini müritlerinin üstüne atmış, tabiri caizse onları haraca bağlamıştır. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">4. Kamil mürşitlerin sohbetleri belli bir tertip üzeredir ve müridi aşamalı olarak yetiştirir. Dersler de belli bir usül ve seyir iledir. Bütün bunların olumlu etkisi zaman içinde müritte görülür.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Oysa sahtekarların sohbet ve manevi eğitimlerinde belli bir düzen ve tertip yoktur. Seyr-u sülukları genel usule aykırıdır. Müritlerinde de beklenen haller asla görülmez. Zavallılar birkaç zikir kelimesiyle ve toplu yapılan şovlarla yıllarca oyalanır dururlar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">5. Mürşid-i kamiller kendilerinden ayrılan müritlere beddua etmezler. Belki hayırlarına dua ederler.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Halbuki sahtekar şeyhler, kendilerinden ayrılanların imansız öleceğini ve sonsuz azap göreceğini söylerler. Zavallı müritlerini “gökten düşenin parçası bulunur, bizim tarikatımızdan düşenin bulunmaz” diye korkuturlar. Böylece onları sürekli istismar ederler. </span></strong></p><p><strong><span style="color: blue">Oysa tarih içinde birçok kamil mürşit, birçok şeyh değiştirmiş, hatta başka başka velilerden ayrı ayrı icazetler aldığı da olmuştur. Kaldı ki tarikat adabını anlatan kitaplarda müridin “kalbini cezbeden şeyhe” gitmesi gerektiği de anlatılır. Ancak sık sık gereksiz yere şeyh değiştirmek de elbette hoş değildir. Atalarımız “Yuvarlanan taş yosun tutmaz.” Demişler.</span></strong></p><p><strong><span style="color: blue"></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="İlim-irfan, post: 173099, member: 8679"] [B][U]Şeyhlik Adabı[/U][/B] [B][COLOR=blue]Bir şeyh, daima niyetini halis kılmalı, bütün vakitlerinde sahv (kalp uyanıklığı) halinde bulunmalı ve bir anını olsun gafletle geçirmemeye fevkalade dikkat etmelidir. Derecesi ne kadar yükselirse yükselsin, zahiri amelleri asla terk etmemelidir. Müridin malına asla göz dikmeme, eğitim amacı dışında şahsı için hizmet beklememe, aksine onlara karşı maddi ve manevi cömert olma, şeyhlik adabının önde gelenlerindendir. Müridin kalbinden heybetinin gitmemesi için daima vakur ve ciddi olma, heva ve hevesten, aşırı şakadan, laubalilik ve malayaniden, ciddiyetsizlikten uzak bulunma, bütün bunlara sebep olmaması için de rastgele ve uzun uzadıya onlarla oturmama, yine şeyhin dikkat etmesi gereken âdâbtandır.[/COLOR][/B] [B][U]Şeyh ve Müteşeyyih[/U][/B] [B][COLOR=blue]Şeyh olmadığı halde şeyh geçinen insanlar maalesef ötedenberi hep olagelmiş, şeyhlik gibi bir manevî sultanlık her zaman istismarcıların ilgisini çekmiştir. Tasavvufa en fazla söz getirenler de bu “mustasvıflar”dır. Mustasvıf; olmadığı halde mutasavvıf geçinendir. Bunlar insanları hakikat yolundan alarak dalalete götüren yol kesici eşkıyalardır. Veliler, çok merhametli insanlar olmalarına rağmen, “yol kesen eşkıya” dedikleri bu tür sahtekarlara lanet etmişlerdir. Bunun için bu yolun büyükleri büyük bir iç tenkit oluşturmuş, yoğun bir şekilde müteşeyyih ve mustasviflere dikkat çekmişlerdir. Sırf onlar bilinsin diye gerçek mürşitlerin hal ve vasıflarını, sahtekarların yanlış tutumlarını tanıtmak için bir çok kitaplar, risaleler yazmışlardır. Yeri gelmişken soralım: “Geçek şeyhi nasıl bilebiliriz?” Bunun birkaç yolu vardır: 1-Silsile: Tarikat şeyhlerinin Hz. Peygamber efendimiz (sav)’e kadar uzanan üstadlar zinciridir. Her şeyh kendisinden sonra gelene icazet vere vere, bu zincir ta Resulullah (sav)’a kadar varır. Tarikatta bu silsileye çok önem verilmiştir. Bir nevi manevi nesebdir. Feyzin devam etmesi için, silsilede bir kesiklik, kopukluk olmaması gerekir. Bir müridin de “manevi babaları” sayılan silsiledeki şeyhlerini bilmesi gerekir. 2-İcazet: Şeyhlerin, mürid yetiştirmek üzere ehliyetini ispatlamış ve seyr-u sülükunu tamamlamış olan mensuplarına verdikleri yazılı veya şifahi izindir. Eğer verilen izin yazılı belgeyle kayıt altına alınmışsa, o belgeye “icazatname” denir. “Hilafetname” dendiği de olur. Tarikat şeyhleri, zaman içerisinde liyakatlı olmayan ve seyr-u sülük görmemiş ehliyetsiz kişilerin şeyhlik iddiasına kalkışmasını önlemek için silsile ve icazet zorunluluğu getirdiler. 3-Bazı kitaplarda şeyhi tanımanın bir kısım alametlerinden bahsedilir. Birkaç örnek: Huzuruna varıldığında bütün gam, keder gider. İçerde bir ferahlık ve muhabbet uyanır. Meclisinden ayrılmak istenilmez. Her sözü aşk ve şevki artırır. Ziyaretine gelen herkes, elini öpmeğe mecbur, hayır duasına niyaz ile mesrur olacağını hisseder[IMG]http://www.islamiforum.info/images/smilies/nokta.gif[/IMG] 4-Alimlerin ve insanların uyması: Eğer bir şeyhe zamanın alimlerinin en az bir kısmı uymuş, bir kısmı da hakkında hayırlı konuşmuş, insanlardan büyük bir çoğunluk da ona tabi olmuş, hal ve gidişini gördükten sonra onu reddetmemişler ve üstelik sevgileri de artmış ise, bu da o şeyhin hakikiliğine bir alamettir. Zira bu kadar ümmetten insan, yanlışta birleşmez. Bu kadar insanı devamlı aldatmak da mümkün değildir. Bilindiği gibi peygamberimiz: “Ümmetim batılda birleşmez, bir ihtilaf görürseniz, çoğunluğa uyunuz.”4 buyurmuşlardır. 5-Kitapları, hizmetleri ve faaliyetleri de, şeyhi tanıtan birer işaret sayılırlar. 6-Allah tarafından mahfuz olması, çeşit çeşit lütuflarla Allah’ın onu talep etmesi ve araması, ona ism-i a’zamını vererek duasını kabul etmesi de velinin alametleri arasında sayılmıştır.5 Müteşeyyih ve mustasvıflar ise maalesef genellikle bu dünyanın içinden gelen insanlardır. Ya bir şeyhten ders almış ama devam ettirmemiş, yada yaptığı aykırı işlerden ötürü huzurdan kovulmuş, veya şeyhlerinin vefatından sonra bir kamile giderek eksikliklerini tamamlamak yerine bir şekilde şeyhinin müritlerinin başına geçmesini becermiş bu uyanık (!) insanlar, iyi niyetli insanları gerçek şeyhten alıkoydukları için “eşkıya” adını almışlardır. Mahlukata merhametleriyle temayüz etmiş ulu evliya bu tür insanlara lanet etmiş ve “ölümlerinin el-iyaz’u billah sû-i hatime ile olacağını” söylemişlerdir. Çok az olmakla beraber, bir devlet kurmak veya iktidardan pay almak kasdıyla dışardan gelerek bu işlere tevessül edenler, hatta bunda başarılı olanlar da yok değildir. Bunları tanımanın yolları yok mudur? Elbette vardır. Biraz önce “şeyhlik adabı” anlatılmıştı. O adabın yokluğu başlı başına bir alamettir. Bunlardan başka gerçek şeyhlerde olmayan bazı tutum ve davranışlar da onları ele vermektedir. İşte onlardan bir kaçı: 1. Hakiki mürşitler başlarına adam toplamak için rastgele davet etmez, propaganda yapmazlar. Müritlerinin kalabalıklarıyla övünmez, kaliteye değer verirler. Şandan, şöhretten kaçarlar. Oysa sahte şeyhler tabiri caizse davulla, zurnayla adam toplarlar. Kerametleri kendilerinden menkuldür. Müritleri de sohbet adı altında durmadan bu kerametleri anlatır dururlar. Başlarına adam toplansında nasıl olursa olsunlar. 2. Hakiki mürşitler dünya siyasetiyle uğraşmazlar. Müritlerini de mümkün mertebe Allah (azze ve celle) den alıkoyan bu tür işlerden uzak tutarlar. Tabi, tasavvufun “dünya” anlayışı malumdur. Oysa sahte şeyhler, özellikle günümüzde siyasetin kirli ve kaypak zeminini bilmelerine rağmen dünya menfaati adına onunla meşgul olurlar. İktidar kapmak için kavga ederler. Müritlerini de bu menfaatlarına alet ederler. 3. Tasavvufta insan yetiştirmenin bir yolu da “hizmettir”. Şeyhler, müritlerini yetiştirmek için hizmet ettirirler. Ancak bu hizmeti asla kendileri ve aileleri için değildir. Halbuki sahte şeyhler müritlerini kendileri ve aileleri için hizmette kullanırlar. Kendine ait işlerde ücretsiz veya az bir ücretle esir gibi çalıştırırlar. Geçimlerini müritlerinin üstüne atmış, tabiri caizse onları haraca bağlamıştır. 4. Kamil mürşitlerin sohbetleri belli bir tertip üzeredir ve müridi aşamalı olarak yetiştirir. Dersler de belli bir usül ve seyir iledir. Bütün bunların olumlu etkisi zaman içinde müritte görülür. Oysa sahtekarların sohbet ve manevi eğitimlerinde belli bir düzen ve tertip yoktur. Seyr-u sülukları genel usule aykırıdır. Müritlerinde de beklenen haller asla görülmez. Zavallılar birkaç zikir kelimesiyle ve toplu yapılan şovlarla yıllarca oyalanır dururlar. 5. Mürşid-i kamiller kendilerinden ayrılan müritlere beddua etmezler. Belki hayırlarına dua ederler. Halbuki sahtekar şeyhler, kendilerinden ayrılanların imansız öleceğini ve sonsuz azap göreceğini söylerler. Zavallı müritlerini “gökten düşenin parçası bulunur, bizim tarikatımızdan düşenin bulunmaz” diye korkuturlar. Böylece onları sürekli istismar ederler. Oysa tarih içinde birçok kamil mürşit, birçok şeyh değiştirmiş, hatta başka başka velilerden ayrı ayrı icazetler aldığı da olmuştur. Kaldı ki tarikat adabını anlatan kitaplarda müridin “kalbini cezbeden şeyhe” gitmesi gerektiği de anlatılır. Ancak sık sık gereksiz yere şeyh değiştirmek de elbette hoş değildir. Atalarımız “Yuvarlanan taş yosun tutmaz.” Demişler. [/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Şeyh Halife Mürid
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst