Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Selefiler ve tasavvufçularin görüşleri, tevessül
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mucahid_tr" data-source="post: 122419" data-attributes="member: 12305"><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Vahhabiler ile benzer düşüncelerde olan kendilerine Selefîler diyenlerin görüşlerinin kaynağı İbn Teymiyye’dir. Talebesi </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">bn</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Kesîr </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.774/1372): </span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“</span><strong>İ</strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">bn</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Teymiyye’nin devlet ve ulemânın huzurunda tevessülün haram olduğu görüşünden kendi isteğiyle vazgeçip, mübah olduğunu kabul ettiğini</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, <strong>fakat istigâse’nin haram olduğu görüşü üzere devam ettiği sözünü bizlere”</strong> nakletmiştir.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[1]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Teymiyye </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.728/1328)’</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yi görüşlerinin kaynağı olarak kabul edenler, İbn Teymiyye’nin bu sözü korkusundan dolayı söylemiş olabilir derlerse; biz de deriz ki: Siz insanların sözlerinin zâhirine göre hüküm vermiyor muydunuz? Ayrıca İbn Teymiyye korksaydı </span>i<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">stiğase’nin haram olduğunu söylemez ve görüşünde </span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">srar etmezdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Vahhâbîlere, vahhâbî denilmesi görüşlerinin kaynaklarından biri olan Muhammed bin Abdulvahhâb </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.1201/1787) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">olmasından ötürüdür.</span></span></span></p><p><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Muhammed bin Abdulvahhâb’ın tevessüle dair görüşleri:</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Muhammed bin Abdulvahhâb’a, bazı âlimlerin yağmur duâsı hakkında açıklama yaparken “Salih kullarla tevessül etmekte bir sakınca yoktur” sözlerinden ne kastettiklerini, “bir mahlûktan yardım (istiğase) dilenemez” hükmüne rağmen, nasıl olup da </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Ahmed’in:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“Peygamber </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ile tevessül etmekte bir beis yoktur” diyebildiğini sorarlar. O, cevabında şu açıklamayı yapar:</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“Aradaki fark açıktır. Bazılarını Salih kullarla tevessüle izin vermeleri, bazılarının sadece Peygamber </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ile tevessüle izin vermeleri, âlimlerin çoğunluğunun da tevessülü yasaklayıp kerih görmüş olmaları, fıkha taalluk ettiği için mevzumuzun dışında bir konudur. Her ne kadar bize göre doğru olan cumhurun bunu mekruh görmesi olsa da, içtihadî meselelerden birisinin muteber olmadığını ileri sürmek muteber değildir. Bu yüzden tevessül edenleri de reddedemeyiz. Bizim inkâr ettiğimiz şey, bir mahlûka hem de Allah’a edildiğinden daha fazla duâ ediliyor olması, şeyh Abdulkadîr ya da bir başkasının kabrine yönelip sıkıntıların giderilmesi ve isteklerinin verilmesi için saygı ile ondan istekte bulunulmasıdır. Burada nerededir sırf Allah’a duâ etmek? Nerededir Allah’la beraber hiç kimseye duâ etmemek? Ama birisi çıkar duâ ederken<strong> “Allah’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir.</strong></span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[2]</span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"> diyor. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-size: 12px">Muhammed bin Abdulvahhâb’ın bu sözleri, tevessülün ona göre de câiz olduğunu göstermektedir. Ona göre tevessül, cumhur ulemânın mekruh gördüğü bir şeydir. Ama mekruh, haram bile değildir. Nerede kaldı ki bazılarının dediği gibi bid’at ya da şirk olsun.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettikleri büyük âlimlerden <strong>Ebû’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin</strong></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (ö.597/1200)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">soyu Ebû Bekir Sıddık’a dayanır. İbn Cevzî ismiyle meşhur olmuştur. (İbn Cevzî, İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim el Cevziyye’den bir asır önce yaşamıştır.)</span></span></span></p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin Tevessülü Kabulü </span></span></span></strong></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî:</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Nefsimi terbiye edemedim <strong>bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim.</strong> </span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[3]</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Teymiyye, <strong>İzzuddîn b. Abdusselâm’ın</strong> </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.660/1262) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">sadece Peygamber ile tevessülü kabul ettiğini söylüyor. </span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[4]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Şevkânî:</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.1250/1834) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ü Tealaya fazilet ve ilim sahibi zatlarla tevessül etmek, hakikatte onların salih amelleri, faziletleri ve meziyetleriyle tevessül etmek demektir. Zira fâzıl zat ancak yaptığı amellerle faziletli olur.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[5]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ebû Hanîfe</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (ö.150/767)</span><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">:</span></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Tevessülü kabul etmeyenler Ebû Hanîfe’nin tevessülü kabul etmediğini söylüyorlar. Doğru olan ise El Feteva’yı Hindiye </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">c:5, s: 318</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Ebû Hanîfe “Hakkı için” yapılan duâyı kerih görür. Doğrudur. Ebû Hanîfe bu sözünü kişinin yaptığı iyi bir işten dolayı Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(celle celâluhu)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> o kişiye sevap vermeye mecburdur, düşüncesinde olan Mutezile’nin önünü kesmek için sedd-i zerîa kabilinden söylemiştir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ama <strong>“</strong><strong>hürmetine veya hatırına”</strong> şeklindeki tevessülü inkar ettiğine dair, mezhebinden hiçbir kimse İ</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Azam’dan böyle bir haber nakletmemiştir. Hanefî âlimlerinden ve muhaddislerinden İmam Aliyyü’l Kârî, bu mekruhluğun hakk sözüne <strong>vaciplik</strong> (mecbûriyet) mânâsı yüklendiği takdirde olacağını, zira vaciplik veya mecburiyet mânâsında kimsenin, Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(celle celâluhu)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> üzerinde hakkı olmadığını, ancak hürmek ve tazîm mânâsında kullanıldığı zaman bunun tevessül babından olacağını, Allah’ın (c.c.) “<strong>O’na varmaya vesile arayın</strong>” buyurduğunu ve bunu el-Hısnu’l-Hasîn’de de yazdığına göre duânın âdaplarından kabul edildiğini ve bu hususta yukarıdaki hadisin geldiğini söylüyor. <span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="color: #0000ff">[6]</span></span> </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'">Yine Hanefî âlimlerinden İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr’ında bunu ondan kabullenerek naklediyor. </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[7]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'">Bunlardan da önce, “<strong>Falancanın hakkı için”</strong> ifâdesinin hürmetine demek olduğunu, vâciplik demek olmadığını ve bunun hadislerle sâbit olduğunu, bu ifâdeyi câiz görmeyenlerin <strong>vâcibliğe</strong> mecbûriyet mânâsı yüklediğini, ama burada mânânın bu olmadığını daha önceleri İmâm Sübkî de söylemiştir. </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[8]</span></span></span></span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ebû Yûsuf </span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><strong>(ö.183/798)</strong></span><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">:</span></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">“Falan kişinin enbiyânın veya Kâbe’nin hakkı için” denilerek yapılan duâyı Ebû Yûsuf câiz görmüştür.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[9]</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Âlûsî:</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.1270/1853) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Peygamber Efendimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> zatı ve makamı ile tevessülü kabul ediyor. Diğer insanlarla olanı kabul etmiyor.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[10]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Âlûsi’nin bu husustaki görüşleri karışık. Aynı kaynakta Allah’ın katında üstün bir yeri olduğu kesin bilinenle de tevessül edilebileceğini söylüyor. (yani “dostlarının hatırına” denilebilir) Ancak dostun Ahmed Efendi hatırına denmez; diyor. Çünkü onun Allah katında rutbesi var mı yok mu? Bilinmiyor. Bu yüzden onunla tevessül Allah’a karşı bir cür’ettir, diyor Alûsi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Biz de deriz ki; burada hüsnü zan asıldır. Mü’min’in cenaze namazı ve mü’minliğine şahitlik gibi. En fazla olsa olsa kişi yanılmış olur, endişe yersizdir.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Âlûsi: “Allah’ın </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Peygamber’e </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> olan sevgisi sebebiyle” tevessül edilmektedir. Tevessülün hikmeti burada saklı olsa gerek.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[11]</span></span></span></p><p> </p><p> </p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Hanbelî:</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî, bazılar</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezheb imâmlarından <strong>Ahmed b. Hanbelî </strong></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.241/855) </span><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">tevessülü kabul ediyor; </span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mezhebinin görüşü de bu yöndedir. Mensek adlı eserinde de yazılıdır. Ayrıca Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62. sayfasında Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiğini yazıyor.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong>İ</strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Şâfî’:</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (ö.204/819)</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Hacer Savâiku’l-Muhrika li Ehli’d-Dalâli ve’z-Zendeka adlı eserinde </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Şafî, ehl-i beyt ile tevessülde bulunurdu der.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong>İ</strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Şâfî’ şöyle anlatıyor: </span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Bir ihtiyacım olduğunda iki rekat namaz kılar, Ebû Hanîfe’nin mezarına gider ve orada duâ ederdim. O’nun bereketiyle ihtiyacım derhal karşılanırdı.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[12]</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Hacer,</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (ö.852/1448)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> el-Hayrâtül-Hisân fî Menâkibi’l-İmâm Hanîfeti’n-Numân adlı kitabın 25. faslında </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Şafî, Bağdat’ta Ebû Hanîfe’nin kabrine gelip onun ile Allah’a </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> tevessülde bulunurdu diyor.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[13]</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'">İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Kevserî </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.1371/1952) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">sahih bir isnadla olduğunu söylemiştir. Kaldı ki; </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Şâfî’ tevessül ile ilgili değişik haberleri mevcuttur. Ayrıca </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Şâfî’ ileride gelecek olan Teberrük bahsinde açıklandığı gibi Ahmed b. Hanbel’in gömleğiyle tevessülde bulunmuştur.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[14]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İmâm Mâlik: </span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.179/795) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Humeyd’in bildirdiğine göre Abbâsi halifesi Ebû Câfer hacca gittiği zaman Hz. Peygamber’in mezarını ziyarete vardığında orada bulunan İ</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Mâlik’e: “Yâ Ebâ Abdillah! Yönümü Kıbleye dönüpte mi duâ edeyim?” dediğinde, İmâm Mâlik “Niçin yönünü ondan çevireceksin? Halbuki o senin baban Âdem’in (a.s) vesilesidir. Bilakis Rasulüllah’a yönünü dön. Onun ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">efaât</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ini iste, seni affeder.” dedikten sonra <strong>“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasûl de onlar için istiğfar etseydi, Allah’ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.” </strong></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><strong>(</strong></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Nisa 4/64) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">âyetini okudu yani İ</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Mâlik, Hz. Âdem’in </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Aleyhisselâm)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Peygamberle </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> yaptığı tevessülü kabul edip bir fıkhî meselede delil getirmiştir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Âdem Peygamber hata işlediği zaman dedi ki: “Ey Rabbim! Muhammed’in hakkı için senden af diliyorum”</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Mâlik’in bu olayı Subkî,</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (ö.771/1369)</span>Ş<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ifâ</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ü’s-Sikâm’ında Es’Seyyid Semhûdî, Vefâ’ul Vefâ’s</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">nda, El-Kastallânî</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (ö.923/1330)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> El-Mevâhibü’l-ledünniyye’sinde, zikretmişlerdir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Bu olayın sağlamlığı ve râvîlerinin tahric ve değerlendirmeleri, ileride Âdem </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Aleyhisselâm)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> hadisesinde daha geniş bir şekilde açıklanacaktır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong>İ</strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Subkî:</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Tevessülün müstehab olduğuna dair dört mezhebin nasslarını Şıfâü’s-Sikam fî Ziyâreti Hayrıl-Enâm adlı kitabında geniş olarak açıklayıp, câiz görmüştür.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Zat ile tevessülü kabul etmeyen Vahhâbî ve Selefîler, tevessülü kabul edenleri, Allah’a </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ortak koşmakla suçluyorlar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Biz de deriz ki: İtibar ettiğiniz Şevkânî, hem Peygamber Efendimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ile hem de salihler ile tevessülü kabul ediyor. İtibar ettiğiniz diğer bir âlim olan İbn Cevzî kabirlere gidip, ölmüş salih insanlarla Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’a tevessül ettiğini söylüyor. İbn Teymiyye Peygamberimizle </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> tevessül ile ilgili görüşünü değiştirip, mübah görüyor. Mezhep </span>i<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Ahmed b. Hanbel ve İzzuddîn b. Abdüsselâm Peygamberimizle </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> tevessülü kabul ediyor. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Muhammed b. Abdulvehhâb’ın şu sözü: “</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Fakat birisi ç</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ı</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">kar duâ ederken “Allah’</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ı</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">m! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullar</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ı</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">n</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ı</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">n vesilesi ile </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">unu </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">unu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yan</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ı</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">nda duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddetti</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ğ</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">imiz bir </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ey de</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ğ</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ildir.” </span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[15]</span></span></span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"> demesi de ayriyeten aleyhinize olan bir delildir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Hal böyle olunca savunduğunuz birçok fikirlerin kaynağı olarak gösterdiğiniz yukar</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">da adı geçen âlimleriniz, sizin şirk olarak kabul edip bunu yapana kâfir dediğiniz bir ameli yapıyorlar. Ne diyeceksiniz?</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Onlar da bir insandı, hata yaptılar</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, <strong>derseniz</strong>! Biz de deriz ki <strong>“Sen kabirdekilerine işittirici değilsin” </strong></span><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Rûm, 52)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ve </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Fâtır, 22.)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> âyetlerinin zâhirlerine göre ölünün işitmediğini söylüyorsunuz. Demek ki; size göre okuma yazma bilen bu zâhir manayı anlaması gerekir. Fakat görüşlerinizin kaynağı olan İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim ölülerin işittiğini iddia etmekte devam etmişlerdir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Ayrıca itibar ettiğiniz diğer âlimler, size göre okuma yazma bilen bir insanın anlayacağı “<strong>İyyâke na’büdü ve iyyâke nesteîn”</strong> âyet-i kerimesinin manasını anlayamadıkları için mi zatlarla tevessülü kabul ettiler? Anlaşılması bu kadar âşikâr ve basit olan mevzularda bu âlimlerinizin hata ettiklerini söylerseniz, birçok konuda da hata edebileceklerini imâ etmiş olursunuz. Böylece onların görüşlerini savunduğunuz için siz de hata içinde olduğunuzu başka konularda da hata edebileceğinizi istemeden de olsa itiraf etmiş olursunuz. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Zât ile tevessülü kabul etmeyen Selefîler diyorlar ki, Allah’ın </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> güç yetirebileceği bir şeyde kalben ya da dille başkalarına seslenip duâ edenin veya O’ndan başkasından yardım dileyenin “Lâ ilâhe illallâh Muhammedun Rasulullâh” dese yahut namaz kılıp oruç tutsa ve hacca gitse bile müşrik olur, diyorsunuz. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Hz. Süleyman </span><em><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Aleyhisselâm)</span></em><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını, huzurundaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa hitaben “<em>bana kim getirir</em>” diye istiyor. Âyette <strong>“Belkıs’ın tahtını hanginiz getirir.</strong> </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Neml/38)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (cin) <strong>İfrit: Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm hem de güvenim var dedi.</strong> </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Neml/39)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> <strong>Yanında, kitaptan bir ilim bulunan zat ise “Ben onu sana gözünü kırpmadan önce getiririm.” dedi. Derken onu yanında durur görünce “Bu Rabbimin bir lutfudur.” dedi.</strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Üç aylık mesafede sarayın içindeki tahtı göz açıp kapayana kadar duvarlardan geçirip getirmeye Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> gücü yeter hiçbir insan bunu yapamaz. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Süleyman </span><em><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Aleyhisselâm)</span></em><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">bunu Allah’tan değil cin ve insanlardan istiyor. Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> buna kızmıyor, bir de Kur’ân’a yazıyor. Sizin mantığınıza göre Süleyman (a.s) şirk mi işledi. Ne kadar yanlış düşünüyorsunuz. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Süleyman </span><em><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Aleyhisselâm)</span></em><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’ın yanındaki <strong>cin diyor ki bunu yapmaya gücüm ve güvenim var diyor,</strong> Cin’e, Hızır aleyhi’s-selâm’a bu gücü veren Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü),</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> bir Allah dostuna neden vermesin. Vermeyeceğine dair elinizde bir delil var mı yok ama vereceğine dair bizim elimizde çok deliller var. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Zât ile tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden <strong>İbn Teymiyye</strong> şunları anlatır: </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Esvedül-Ansî, peygamberlik iddiasında bulunduğu zaman Ebû Müslim’i çağırtmış ve ona “benim peygamberliğimi tasdik ediyor musun?” diye sormuş. “Hayır tasdik etmiyorum” diye cevaplamış. Bunun üzerine Esved “Peki Muhammed’in Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’ın Rasulü olduğunu kabul ediyor musun?” Elbette kabul ediyorum cevabını alan Esved gazaba gelmiş, bir ateş yakılmasını ve Müslimin ateşin içine atılarak yakılmasını emretmiş adamlarına. Bu emri yerine getiren adamları, Müslimi ateşin içinde namaz kılarken gördüler, hiçbir şey olmuyormuş gibi Ebû Müslim, Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Rasulunun vefatından sonra Medine’ye gelmişti. Hz. Ömer </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Radıyallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> onu kendisiyle Hz. Ebû Bekir arasına oturtmuştu. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Hz. Ebû Bekir </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.13/634)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> hazır bulunanlara “Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’a hamd olsun ömrüm sona ermeden Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’ın Rasulu Muhammedin ümmetinde İbrahim Halilullah gibi ateşe atılıp da kurtulan birini görmeyi bana nasip etti.”</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[16]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ebû Hureyre </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Radıyallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> anlatıyor: Rasulüllah Alâ bin Hadramı Bahreyne gönderdiği zaman bende onunlaydım, ilginç üç kerâmetini gördüm.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">1- Deniz kenarına gelince besmele çekip yürüyün dedi ve yürüdük, su develerin ayaklarının alt kısmını bile ıslatmadı. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">2- Çölden geçerken suyumuz bitti. Durumu bildirdik. İki rek’at namaz kıldı sonra duâ etti, birdenbire yağmur yağdı.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">3- Vefat edince mezarı kayboldu.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[17]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Ölü ya da diri herhangi birine seslenip yardıma çağıran kimse, yardım istenilen kişinin Allah’tan ayrı, tek başına zarar ve fayda vermeye güç yetirebildiğine inanıyorsa, Allah’a şirk koşmuş demektir. Ancak, Allah insanların birbirine yardım etmesine izin vermiş, ihtiyacı için yardım isteyen kişiye icabet edip yardım etmeyi emretmiştir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Sıkıntıda olanın sıkıntısının giderilmesi, muhtaç ve zorda olana yardım edilmesi gerektiği ile alakalı birçok hadisi şerif varit olmuştur. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Sahâbeyi kiram, Peygamberimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">den </span>ş<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">efaât</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> diler, hastalık, belâ, borç gibi, aciz oldukları her hangi bir durumda ona hallerini anlatır, sıkıntılar için ona müracaat eder, ondan yardım isterlerdi. Böyle yaparken şunu gâyet iyi biliyorlardı ki; Peygamberimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> menfaate nail olmak ve zarardan emin olabilmek için bir vasıta ve sebep olup hakikatta her şeyi yapan Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’dür.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ebû Hureyre </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> unutkanlığını Peygamberimiz’e </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">şikâyet ediyor:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Buhârî ve diğer kaynaklarda zikredilen bir rivâyete göre; Hz. Ebû Hureyre </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Rad</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ıyallahu </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Peygamber Efendimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’e duyduğu hadisi şerifleri unuttuğuna dair şikâyette bulunarak, Peygamberimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’e şöyle der: “Ya Rasulallah! Ben senden birçok hadis duyuyor ve unutuyorum. Duyduklarımı unutmak istemiyorum.” Peygamberimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> bunun üzerine Ebû Hureyre’ye:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">“Ridânı yere ser” buyurdular. Ebû Hureyre ridasını yere serince mübarek eliyle havada bir şeyi avuçlar gibi yaparak ridasını atar gibi yapmış. Sonra: “Ridânı giy” buyurmuşlardı.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">Ebû Hureyre diyor ki: “Ondan sonra hiçbir şey unutmadım.”</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[18]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Katâde </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, iyileşmek için Peygamberimizden yardım istiyor:</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Rivâyet olunmuştur ki; Katâde bin Numan harpte gözünden isabet almış ve gözü akmıştı. Yanındakiler gözünü çıkarıp almayı önerdiler ama O: “Allah Rasulünden izin isteyeceğim” diyerek bunu reddetmişti. Kendisinden bunun için izin istenince Peygamberimiz </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> “Hayır öyle yapmayın” buyurarak elini gözünün üstüne koymuş, biraz sıvazladıktan sonra gözünün eskisinden daha iyi bir hale geldiği görülmüştü. </span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[19]</span></span></span></p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">İbn Teymiyye’nin Kerâmetler ile İlgili Görüşleri</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların âlimlerinden </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">bn</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Teymiyye şöyle diyor:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler. Mesela: </span>İş<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">âret</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">le bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması, bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan <strong>kendisini yardıma çağıranın yardımına, bulunduğu yerden yardım etmesi,</strong> çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi harikulade şeyler.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz. Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir. <strong>Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez.</strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Fakat bu fevkalâdelikleri göstermenin yanında Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir. <strong>Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür. </strong>(Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına uzaktanda olsa yetişmesi gibi.)</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel. Zira veliler, imânlarının nuruyla bât</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">nî gerçeklerin yüze vurmasıyla, </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">slâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[20]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Allahu Teâla şöyle buyuruyor:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“Onlar, O’nun velileri değildir. Onun velileri sadece müttakilerdir. Çokları bilmezler.”</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Enfal 8/34)</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">İbn Teymiyye aynı eseri sayfa 96’da şöyle diyor: Kitap ve sünnet ehlinin büyükleri ayân beyân ortadadır. Ve onları hiç kimse inkar edemez. Onlardan bir kısmı şunlardır:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Fudayl bin İyad, </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.189/804) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbrahim bin Ethem </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.161/777)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, Ebû Süleyman Dârânî, Marufu El-Kerhi, Cüneyd bin Muhammed Bağdâdî </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.297/909)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, Sehl bin Abdullah El-Tüsteri </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.273/886)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ve benzeri büyükler. Yüce Allah bunların hepsinden razı olsun. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Allah’ın </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> nebi ve rasüllerinde mucizeler vardır. Velinin kerâmeti zaten Allah’ın </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Resülüne tabi olmaktan geçer. Böyle olduğu için de velinin gösterdiği kerâmetler Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Resülünün mucizelerine dahil olur.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'">İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">bn</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Teymiyye dedi ki: Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[21]</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Teymiyye;</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen <strong>mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir.”</strong></span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[22]</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">demi</span>ştir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">bn</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Teymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin Allah’ın </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir. Şeytandandır, demiyor, Ölünün kerâmetindendir, diyor. </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">bn</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Teymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Kudsî hadiste Rasulüllah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> şöyle buyurmuştur ki: Allah Teala şöyle buyurmaktadır:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Traditional Arabic'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من عادى لى وليا فقد آذنته بالحرب وما تقرب الىّ عبدى بشئ احب الىّ مما افترضته عليه، وما يزال عبدى يتقرب الىّ بالنوافل حتى احبه فاذا احببته كنت سمعه الذى يسمع به، وبصره الذى يبصر به، ويده التى يبطش بها، وجله التى يمشى بها، وان سألنى لاعطينه ولئن استعاذنى لاعيذنه" </span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">“Her kim benim kullarımdan birine düşmanlık ederse muhakkak ben ona harp açarım. Bir kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır. Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yakalaşır, nihâyet onu severim. Kulumu sevince de onun gören gözü, işten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa kendisini korur himayeme alırım.”</span></span></strong><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[23]</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><strong>Tevessülü ve meded’i kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden İbn Kayyım el-Cevziyye bu hadisi </strong></span><strong>şöyle</strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><strong> açıklamaktad</strong></span><strong>ır:</strong></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[24]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Rasulüllah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> buyuruyor</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ki:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Traditional Arabic'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">عن ابى سعيد الخدرى رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اتقوا فراسة المؤمن فانه ينظر بنور الله </span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">“Müminin firâsetinden sakının, o Allah </span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> nuru ile bakar.” <span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="color: #0000ff">[25]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Bu firâset, Allah’a yakınlıktan kaynaklanmıştır. Kul Allah’a yaklaşınca hakkı bilmesine, anlamasına engel olan kötü engeller ortadan kalkar. Allah’a yakınlığı ölçüsünde Allah’a yakın bir fener ışığı kula ulaşır. Yakınlığına göre bu ışık onu aydınlatır. Bu nurla, Allah’tan uzak kimsenin göremediği şeyleri görür. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Daha sonra İbn Kayyım yukarıdaki hadisi zikrettikten sonra hadisi şöyle açıklıyor:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Yüce Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> bu kudsi hadiste, kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir. Allah kulunu sevince kulağına, gözüne eline ve ayağına yaklaşır. Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile duyar, onunla tutar, onunla yürür kalbi eşyaların gerçeklerinin belirdiği saf ayna gibi olur. Firâsetinde oldukça az yanılır. Çünkü kul Allah ile varlığa bakınca onu olduğu gibi görür. Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ile işitince onu olduğu gibi işitir. Ancak bu gayb bilgisinden sayılmaz. Yüce Allah’ın hakikatlerin sûretlerini görmeye mani olan vesvese, hayal ve batıl izlerden uzak, nurla kaplı, kendine yakın kulunun kalbine attığı hak ile hakikatlerin sûretlerini görür bilir.<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="color: #0000ff">[26]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Demek ki Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> insanların yapamayacağı, Allah’</span>ın<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> yapabileceği ilimleri istediğine verebilir. Hızır </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(aleyhisselâm)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’a, peygamberlere, cinlere, şeytanlara verdiği gibi insanlara da verebilir. Kimse Allah’a </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celâlühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ne yapıp yapmayacağı konusunda bir sınırlandırma getiremez. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi, Allah’</span>ın<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder. Çünkü kudsî hadiste böyle buyuruldu</span>ğunu<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> kendi âlimleri de söylemektedirler. Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez. Ama Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim diyor. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Nitekim Hz. Ömer</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (Radı</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta etmiştir.</span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[27]</span></span></span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Alâ b. Hadram’ın sahâbeye “besmele çekip atlarınızla denizde yürüyün” deyip atlarıyla denizin üstünden gitmeleri gibi. Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören, okuyan bir Müslüman niyetinde de “ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakîkî fâili kastetmediği gibi Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(celle celâluhu)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’ın izni ile harikulade işleri yapan Allah dostlarından, insanların normalde yapamayacağı bir şeyi isteyebilir. (Bu konu ileride, istiğâse bölümünde daha geniş bir şekilde anlatılacaktır.)</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Ancak bu ilmi Allah’ın verdiğine inanıp o insanı, Allah’a ortak koşmadan niyeti sağlam olmak kaydıyla istenebilinir. Niyet önemli.</span></span></span></p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Zat ile tevessülü kabul etmeyenlerin âlimlerinden Şevkânî’nin konu hakkındaki görüşleri:</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“Biz onlara (putlara) ancak iyiden iyiye Tanrıya yaklaştırsın diye kulluk ediyoruz, (diyorlar)”</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Zümer, 3)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> mealindeki âyette müşriklerin putlara Allah’a yaklaştırmaları için ibadet ettiklerine açıkça delalet etmektedir. Halbuki âlim kişiye tevessül eden kimse, ona ibadet etmez, ilmi sayesinde Allah katında gerçek bir meziyeti olduğu için tevessül eder. “Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’tan başkasından dilek dilemeyin” âyeti de (meâlen) buna delalet eder. Çünkü müşriklerin dilediklerini yerine getirmeyenler, putlardır. Müşrikler, dilediklerini kabul edip yerine getirecek olan Rablerinden dilemediler.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Âlimin ameline tevessül eden kimse Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’tan başkasına dilekte bulunmamış ve dileğinde hiçbir kimseyi O’na ortak etmemiştir. Sen bunu anladıktan sonra artık tevessülü men edenlerin konu hâricî deliller getirdiklerini anlamış olursun. Çünkü bu, Ey Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, Ey Falan adam!” diyerek yalvarmasından, başkasını Allah’a ortak etmekten bir nehiydir. Halbuki âlim bir zata tevessül eden bir kimse, yalnız Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’tan dilemiş, ondan başka veya onunla birlikte başkasından dilekte bulunmamıştır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">evkânî</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.1250/1834) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">devam ederek der ki: Peygamberlerden veya âlimlerden birisine tevessül eden, onun aziz ve yüce Allah’a </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ortak olduğunu itikad eden kimse, şüphesiz açık bir yanılgı içindedir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Yine tevessülün men’ine <strong>“Benim kendime bile Allah </strong></span><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’ın dilediğinden başka, ne zarar ne fayda vermek gücü elimde değildir.”</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Yunus, 49)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> buyurduğu bu âyetle istidlal edilmesinin durumu da böyledir. Zira bu âyeti celile Resülullahın bile kendisine bir fayda veya zarar vermeye mâlik olmadığına açıkca delalet etmektedir. Bu âyeti celile Resûlullaha, diğer Peygamberlere, velilere, âlimlerden birisine tevessül yasağına delâlet etmez. Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, Resûlüne </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Makam-ı Mahmud (Büyük ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">efaât</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> makamı) vermiş olup, O’ndan ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">efaât</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> talep edildiğinde: “Dile, istediğin verilecek ve ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">efaât</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> et, ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">efaât</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">in kabul olunacaktır.” diye bir hadis-i kudsî’de müjde vermiştir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Traditional Arabic'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">فَلاَ تَدْعُوا مَعَ اللهِ اَحَدًا</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">“Allah ile beraber hiç kimseye duâ etmeyin” </span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Cin sûresi, 18’den)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> kavl-i şerifi “Ya Allah! Ya Fülân!” gibi sözler sarfederek Allah ile birlikte başkasına duâ edilmesini yasaklamaktadır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Bir âlim veya veliyle tevessül eden kişi ise sadece Allah’a duâ etmekte, ancak bazı Salih kulların işlediği iyi ameller hürmetine duasının kabulünü istemektedir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Nitekim üzerlerine kaya düşüp mağarada mahsur kalan üç kişi, salih amelleriyle tevessülde bulunarak kurtulmuşlardır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Traditional Arabic'"><span style="font-size: 12px">وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُمْ بِشَيْئٍ</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“O’ndan başkasına duâ edenler, (var ya, o duâ ettikleri) onlara hiçbir şeyle icabet edemezler.” </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Ra’d sûresi, 14’den)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> kavl-i şerifine gelince bu, duâlarını kabul eden Rablerini bırakıp, kabul etmekten aciz olan varlıklara duâ edenlerden bahsetmektedir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Allah dostlarıyla tevessül eden kimse ise gerçekte ancak Allah’a duâ etmiş olup, ne O’nu bırakıp, ne de O’nunla birlikte başkasına duâda bulunmamıştır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">İşte bunu anladığında tevessüle mani olanların ortaya attıkları delillerin, nizâ mahallinden haric (münakaşa konusunun dışında) oldukları sana gizli kalmaz.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Şevkânî </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(rahimehullâh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> konuyu sonunda şöyle bağlamıştır: Enbiyâ’dan herhangi bir nebi veya ulema’dan herhangi bir âlim ya da evliya’dan herhangi bir veli ile tevessül eden kişi, o araya koyduğu zâtın, hiçbir işte Allah ile ortaklığı bulunduğuna inanmaz, zira böyle bir itikada sahip olan kişi açık bir sapıklıktadır. <span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="color: #0000ff">[28]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Yine Ş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">evkânî</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> sözüne devamla dedi ki: Allah’u Teala Kur’ân-ı Kerîm’inde<strong> “Yakın akrabanı korkut”</strong> </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Şuarâ, 214)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> buyurduğu âyet-i celilesi nazil olunca, Peygamber </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> <em>“Ey falan oğlu falan! Senin için Allah </em></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><em>(Celle Celalühü)</em></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><em>’ın dileyip yarattığından başka bir şey yapmaya mâlik değilim. Ey filan kızı filan! senin için Allah’ın dilediğinden başka bir şey yapmaya mâlik değilim” diye buyurduğu hadis-i şerif de Allah </em></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><em>(Celle Celalühü)</em></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><em>’tan başkasına tevessül et</em></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">menin yasak olduğuna dair delil olamaz. İşte bu hadis-i şerif de Rasülullahın Allah’ın zarar dilediği bir kimseye fayda veremeyeceğine, Allah bir kimseye fayda vermeyi dilerse ona hiç kimsenin zarar vermeyeceğini sarahaten bildirmektedir. Bu her Müslüman’a malum olan bir şeydir. Ve bundan ona tevessül ederek Allah’tan hacet dilemek manasından başka bir mana anlaşılmamaktadır. Zira tevessül, işi iş sahibinden dilemek, demektir. İhtiyacını talep eden kimse talebi esnasında hacetini temin etmek veya etmemekte münferit olan zata önceden bir sebep vesile arar ki, işte bu sebep de tevessüldür.</span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[29]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Zât ile tevessülü kabul etmeyenler, bir başkasından bizim için Allah’a duâ etmesini isteyip onun da bizim için Allah’a duâ etmesini kabul ediyorlar. Buna göre; bizim için Allah’a duâ eden kişiyi aracı kılmış oluyoruz. Zât ile tevessülü kabul edenlerin duâ şeklinde ise direkt Allah’tan isteyip, Yarabbi o kişiye olan sevgin hürmetine ve hat</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">rına bize yardım et, denilirken doğrudan Allah’tan isteniliyor. İki duâ şeklinde de o kişi aracı kılınmış oluyor.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><strong>Bir yanda</strong></span><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> “Biz putlara sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.”</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (Zümer, 3) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">diyen kâfirler…</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">Diğer yanda ise şu âyet, şu hadis ile beraber şu tecrübeye de dayanarak <strong>“Allah’a varmaya vesile arayınız”</strong> âyeti şümulünde görüyoruz diyen Müslümanlar, size göre… İkisi birbirine benziyor öyle mi? Böyle bir kıyas olmaz. Çünkü kıyasında bir ölçüsü vardır. Sizin kıyasınızdaki Menât</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[30]</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> vesile olmak ise, “vesilenin Farz, Vacip, Sünnet, Müstehap, Mendup, Mübah, Mekruhve haram olanları da vardı. O zaman art niyetli değilseniz eğer, menâtınız puta ibadet ise, böyle bir şeyi söyleyen ve eden yok. Halbuki müşrikler; hem ibadet ediyorlar hem de ettiklerini söylüyorlar. Bu puta ibadet etmek şu batıl kıyâs sahibince menât değil, netice olabilir. Yok eğer kıyasa bile dayanmayan içtihadınızla, muhatabınızın fiilini puta tapma fiiline dâhil ettiyseniz, bunu b</span>ırakın. İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">lmi müzakere ve münakaşası ayrı ayrı şeylerdir. Eğer; tamam, her vesile ve vasıta şirk değil, kabul ettim, ama “vesile arayınız” âyetindeki vesile şudur diyorsanız, âyet veya hadisin ma’kul ve kesin delaleti bulunmadan tahsis ve sınırlama yetkisini nereden aldınız? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“Onların, Allah’tan başka çağırdıklarına sövmeyin.”</span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(En’âm/108)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> âyet-i kerîmesi Mekke putperestlerinin tapındığı taşların kusur ve eksikliklerini dillendirmeyi yasaklayarak haram etmiştir. Zira Müslümanların, putların kusurlarını ortaya koyan sözleri, putların menfaat ve zarar verebileceğine gerçekten inanan putperestlerin; putlara besledikleri bağlılık duygularını tahrik etmekteydi. Sinirlenen putperestler Müslümanlara ayn</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ile mukâbele edip her noksanlıktan münezzeh olan âlemlerin Rabbine noksanlık izâfe ederek sövmekteydiler.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Şimdi eğer bunlar gerçekten Allah’a </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> yakınlık için ibadet ettikleri iddiasında tutarlı olsaydılar, intikam almak için kendi ilahları olduğunu söyledikleri Allah’a </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> sövmezlerdi. Bu yaptıkları göstermektedir ki; Allah’ın </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">onlar nezdindeki değeri, kesinlikle putlarından daha azdır.<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="color: #0000ff">[31]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Eğer tevessülü kabul etmeyenlere göre itibar ve itimat lafızların zâhirine göre ise: El-Usul-ül-erbe’a fi-terdid-il-vehhâbiyye kitabında diyor ki; Vahhâbîler “Mecâz” ve “İsti’âne” ne demek olduğunu anlayamıyorlar. Bir kimsenin bir iş yapdığını söylemeğe, bu söz mecaz olarak söylenmiş olsa bile, hemen şirk ve küfr diyorlar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Halbuki Allahü Teala, Kur’ânı Kerîm’in birçok yerinde, bir işin hakiki yapıcısının kendisi olduğunu, mecazi yapıcısının da kullar olduğunu bildirmektedir. En’am sûresinin elliyedinci âyetinde ve Yusuf sûresinde, bir âyetde mealen<strong>, (Hüküm, ancak Allah’ındır)</strong>, yani hakim yalnız Allahü Tealadır, buyuruldu. Başka bir âyetin mealinde ise, <strong>(Aralarındaki anlaşmazlıklarda, seni hakim yapmadıkça, imân etmiş olmazlar)</strong> buyurulmuşdur. Birinci âyet-i kerîme, hakiki hakimin yalnız Allahü Teâla olduğunu bildiriyor. İkinci âyet-i kerîme ise insana da, mecâz olarak hakim denileceğini bildiriyor.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Her müslüman, diriltenin ve öldürenin, yalnız Allahü Teala olduğunu bilmektedir. Zümer sûresinin kırkikinci âyetinde mealen <strong>(Ölüm zamanında insanı, Allahü Teala öldürüyor)</strong> buyuruldu. Secde sûresinin onbirinci âyet-i kerîmesinde ise, mealen, mecaz olarak<strong> (Öldürmek için vekil yapılmış olan melek sizi öldürüyor)</strong> buyuruldu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Hastalara şifa veren yalnız Allahü Teala’dır. Çünki, Şu’ara sûresinin sekseninci âyetinde mealen<strong> (Hasta olduğum zaman, bana ancak O şifa verir)</strong> buyuruldu. Al-i İmran sûresinin kırkdokuzuncu âyetinde ise mealen, İsa aleyhi’s-selâm’ın, <strong>(Âmâ’nın gözünü açarım ve Abras illetini iyi ederim ve Allahü tealanın izni ile, ölüleri diriltirim)</strong> dediğini bildirmektedir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Cebrail Aleyhisselâmın ise, mecaz olarak <strong>(Sana, temiz bir oğul veririm)</strong> dediğini, Meryem sûresinin onsekizinci âyeti bildirmektedir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">İnsanın hakiki sahibi Allahü Teala’dır. Bakara sûresinin ikiyüzelliyedinci âyetinin meali şerifi <strong>(Allahü Teala, imân edenlerin velisidir.)</strong> bunu açıkca bildiriyor. Maide sûresinin ellialtıncı âyetinde mealen<strong>, (Sizin veliniz, Allahdır ve O’nun Rasulüdür)</strong> ve Ahzab sûresinin altıncı âyetinde mealen, <strong>(Peygamber, mü’minlere, kendilerinden daha çok sahibdir!)</strong> buyurarak, kulun da mecaz olarak veli olduğu bildirilmektedir. Bunlar gibi hakiki yardımcı Allahü Teala’dır. Kullarına da mecaz olarak mu’in demiştir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">İnsanların hakiki Rabbi Allahü Teala’dır. Fakat, mecaz olarak, başkasına da rab denilir. Yusuf sûresinin kırkikinci âyetinde mealen, <strong>(Rabbinin yanında beni an!)</strong> buyruldu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Bir müslümanın Kur’ânı anlaması ne demektir? Mesela bir âyet okuyoruz ve hemen o âyetle hüküm veriyoruz. Niyetimiz iyi olsa bile yaptığımız doğru mudur? Mesela Yüce Allah buyuruyor ki <strong>“Müminler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer…”</strong> Tek başına ele alındığı zaman, zâhiren bu âyete göre Allah anıldığı zaman imânı artmayan ve kalbi titremeyen kişiler müslüman değil mi? Ve bunun gibi yüzlerce âyet ve hadis.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Sahih-i Buhârî’de ifâde edildiği gibi Abdullah İbn Ömer’in “<strong>Hüküm ancak Allah’ındır.”</strong> </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Yusuf 40)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> âyetini delil getirerek Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Âiş</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">e</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, Hz. Abbas’ın (Radıyallahu Anhüm) öldürülmelerini, mallarının ganimet olarak alınmasını hükmeden Hâricîler için şöyle diyor: “Gerçekte onlar müşrikler hakkında nâzil olan âyetleri müslümanlar için kullanıyorlar.”<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="color: #0000ff">[32]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">Peygamber Efendimiz Hâricîler hakkında buyurmuş olduğu, <strong>“Onlar imân edenleri öldürür, küfredenleri ve puta tapanları bırakırlar.”</strong></span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[33]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Günümüzde de Hâricîler mevcuttur. İsimlerini değiştirmişlerdir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Tevessüle ve tasavvufa karşı olanları, bunlarla bir tutmuyoruz. Fakat bize karşı tutumları delilleri getirirken tuttukları yol; Hâricî metodudur.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Allah'u Teala “<strong>Biz hiç Müslümanları Allah'a teslim olmuş kulları mücrimler (günahkarlarla)gibi tutarmıyız. Size ne oluyor. Ne biçim hüküm veriyorsunuz.” </strong></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Kalem 35-36)</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Eğer karşı taraf, Allah’a </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ortak koşmadan, niyet sağlam olup falancanın hürmetine, diye yapılan tevessül bid’attir, derlerse, Zat ile yapılan tevessülü hem Peygamberimiz hem de sahâbe tatbik etmiştir, deriz. Peygamber ve sahâbelerin yaptıklarına dair getirdiğimiz delilleri karşı taraf yorum ve zanlarla çürütmeye çalışmış ve zat ile tevessül yapıldığına dair bize bir delil ulaşmamıştır, demişlerdir. Şimdi size bunların hadisi çürütüp, zayıflatma yöntemlerini ve tutarsızlığını ispatlamak için, ileride geniş olarak tahric ve değerlendirilmesi yapılacak olan beşinci hadise kısaca bir bakalım:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Mâlik ed-Dâr anlatıyor: Hz. Ömer </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">zamanında halk kuraklık çekerken bir adam Peygamber’in </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’in kabrine gelerek Ya Rasulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldu. Hadis böyle devam ediyor ileride daha geniş anlatılacak (5. Hadiste). <span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="color: #0000ff">[34]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Şimdi Vahhâbîlerin hadis âlimlerinden Aslen Arnavutlu olan Elbânî bakın hadisi nasıl zayıflatıyor. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">Elbânî hem metin hem de isnad bakımından rivâyetin sahih olmadığını söylemektedir. Râvî Mâlik ed-Dâr’ın “zabt ve adaleti maruf değildir. O mechul bir râvîdir.”</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[35]</span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"> diyor, bakalım öyle mi?</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Bahse konu olan rivâyetin, delil olarak kullanılmasına musamaha göstermeyen Elbânî’nin en önemli gerekçesinin, Mâlik ed-Dâr’ın meçhul bir râvî olduğu görülmektedir. Ancak biz, Elbânî’nin iddia ettiği gibi Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaleti maruf olmayan (meçhul) bir şahıs değil, aksine onun maruf bir râvî olduğunu tesbit etmiş, durumdayız.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Sa’d</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (ö.230/844)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, onu şöyle tanıtmaktadır: “Mâlik ed-Dâr, Ömer b. el-Hattab</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’ın azatlısıdır. Hımyer kabilesinden ve Cüblanlıdır. Ebû Bekir ve Ömer’den hadis rivâyet etmiştir. Kendisinden de Ebû Salih es-Semman rivâyette bulunmuştur. O maruf idi”.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[36]</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'">İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">mâm</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Buhârî, Tarihi Kebir’inde onu zikrettiği halde, aleyhine bir şey dememiştir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Hibban </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.354/965)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">onu es-Sikat’ında zikretmekte ve hakkında menfi bir söz söylememektedir.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">İbn Hacer </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.852/1448) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ise bunlara ilaveten şu bilgileri vermektedir: “Mâlik ed-Dâr diye bilinen zat, Mâlik b. Iyad’dır ve (asr-ı saadet’e) yetişmiştir. Muaz ve Ebû Ubeyde’den rivâyetleri vardır. Kendisinden iki oğlu; Avn ve Abdullah rivâyette bulunmuştur. Buhârî, Tarih’inde</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[37]</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Ebû Salih Zekvan tarikiyle Mâlik ed-Dâr’dan, Hz. Ömer</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">n kıtlık senesindeki sözünü, (muhtasar olarak) rivâyet etmiştir. Aynı rivâyeti tafsilatlı olarak İbn Ebî Hayseme de tahric etmiştir… İbn Sa’d onu Medineli tabiilerin ilk tabakası içinde zikretmiştir. Hz. Ömer </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ve Hz. Osman</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> (Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> onu mali işlerde görevlendirmiş ve bu yüzden de ona Mâlik ed-Dâr adı verilmiştir. Ali İbnu’l-Medini’den rivâyet edildiğine göre O, Hz. Ömer’in haznedarı idi”.</span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[38]</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ebû Ya’la el-Halili el-Kazvînî </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(ö.446/1054)’ </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">de, Mâlik ed-Dâr’ın sika oluşunda ittifak edilen kadim bir tabii olduğunu ve tabiinin ondan övgüyle bahsettiklerini, ifâde etmektedir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Hatırlanacağı üzere Elbânî, bahse konu olan rivâyet hakkında ibn Hacer’in “Ebû Salih es-Semman’ın Mâlik ed-Dâr’dan sahih bir isnad ile…” diyerek kullandığı ifâdeden onun, râvî Mâlik ed-Dâr’ın meçhul olduğuna i</span>ş<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">âret</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ettiği şeklinde yorumlamıştı. Halbuki İbn Hacer’in Mâlik ed-Dâr’ı tanıtıcı mahiyette verdiği bilgiler, böyle bir yoruma mahal bırakmayacak kadar açıktır. Şüphesiz İbn Hacer’in söz konusu açıklaması, Elbânî’nin yaptığı yorumu anlamsız kılmaktadır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Hz. Ömer </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Rad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">yallahu Anh)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">gibi, rivâyet konusunda tesebbüt ve ihtiyat sahibi bir zatın, resmi veya özel mali işlerde onu istihdam etmesi, râvî Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaletinin bir göstergesi sayılmalıdır. Bu tesbit bizi Elbânî’nin, Mâlik ed-Dâr hakkında İbn Hacer’in verdiği biyografik bilgiyi görmediği veya görmezlikten geldiği kanatine götürmektedir. Bu detaylı bilgiden sonra, Elbânî’nin Mâlik ed-Dâr hakkında Münzirî ile Heysemî’den naklettiği, “onu tanımıyorum” sözünün artık bir kıymet ifâde etmediği de anlaşılmaktadır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Elbânî hadisi zayıflatırken, “Mâlik ed-Dâr zabt ve adâleti maruf değildir. Meçhul bir râvîdir”, demişti. Öyle olmadığı anlaşıldıktan sonra, Elbânî’nin diğer hadislerdeki tarafsızlığına ne kadar itibar edilir? Yorumu size bırakıyoruz. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Ayrıca tevessülü kabul etmeyenler “Caiz olan, kendisinde icma edilen, cumhur âlimlerce kabul edilen tevessül üçtür”, diyorlar bunlar:</span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">1- </span>İ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">nsanın kendi amelleriyle,</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">2- Allah’ın </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> isimleriyle,</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">3- Başka bir insanın duâsıyla tevessül câizdir.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Bizde deriz ki; hangi âlimlerce icmâ olundu. Kabul edilen dört mezheb imâmı vardır. Müslümanlar onlara itibar ederler. Hem dört mezheb imâmı hem de tevessülü kabul etmeyenlerin kendi âlimleri zat ile tevessülü kabul ediyorlar. Cumhur dedikleri âlimlerin nedense, bir türlü kimler olduklarını söylemiyorlar. Ayrıca </span>Ş<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">evkânî</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> tevessülün üç çeşit olduğu hakkında sahâbeyi kiram arasında icma’ olmamıştır der.</span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[39]</span></span></span></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"> Buna göre câiz olan tevessül, dörttür.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">4- Salih amel işleyen bir insanın zatıyla tevessüldür.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Selefîler ve Vahhâbîler, muhabbette (sevgi) şirkini açıklarken şöyle demişlerdi: Allah ile birlikte O’ndan başkasını Allah’ı sevdiği gibi ya da daha ileri derecede sevgi ile sevip itaat etmektir. Doğru söylemektedirler. Fakat daha sonra Müslümanların âlimlerine karşı yapmış oldukları sevgi, ta’zim ve hürmete müşriklerin putlarına yaptıkları ibadeti, sevgiyi, ta’zim ve hürmeti eş tutup, kâfirlerle Müslümanları aynı kefeye koymaları büyük haksızlıktır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ta’zim etmek, ibadet etmek demek de</span>ğ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ildir. </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Sayg</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> göstermek ile ibadet etmenin anlamlar</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> bilinme</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">di</span>ğ<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">i için, bu iki kavram sürekli birbirine kar</span>ış<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">t</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">r</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">lmak</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">tad</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">r. Bu yanl</span>ış<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">a dü</span>ş<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">enler her türlü ta’zim ve sayg</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">y</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">, ta’zim edilene yap</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">lan bir ibadet ola</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">rak görürler.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“Ve babas</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ı ile anasını yüksek bir taht üzerine kaldırdı ve onun (Yusuf) için, hepsi secdeye kapandı</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">.” </span></strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Yusuf/100)</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Efendimiz </span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span></strong><strong><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’in mübarek tükürüğünü ve abdest suyu gibi eserlerine sahâbe-i kiramın saygısı:</span></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Traditional Arabic'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">ثم ان عروة جعل يرمق اصحاب النبى صلى الله عليه وسلم بعينيه، قال: فوالله ما تنخم رسول الله صلى الله عليه وسلم نخامة الا وقعت فى كف رجل منهم فدلك بها وجهه وجلده واذا امرهم ابتدروا امره، واذا توضأ كادوا يقتتلون على وضوئه واذا تكلم خفضوا اصواتهم عنده وما يحدون اليه النظر تعظيما له، فرجع عروة الى اصحابه فقال: اى قوم، والله لقد وفدت على الملوك، ووفدت على قيصر وكسرى والنجاشى والله ان رأيت ملكا قط يعظمه اصحابه ما يعظم اصحاب محمد صلى الله عليه وسلم محمدا والله ان تنخم نخامة الا وقعت فى كف رجل منهم فدلك بها وجهه وجلده واذا امرهم ابتدروا امره واذا توضأ كادوا يقتتلون على وضوئه واذا تكلم خفضوا اصواتهم عنده وما يحدون اليه النظر تعظيما له.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'">(Hudeybiye günü müşrikler tarafından Resûlüllah </span></span><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">ile barış antlaşması imzalamaya gönderilen) Urve, Resûlüllah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’in sahâbelerini gözleriyle iyice tetkike başlayarak (arkadaşlarına):</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“(Bu ne ta’zimdir?) Vallahi Resûlüllah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> ağzından bir şey atarsa, muhakkak bu sahâbesinden birinin avucuna düşüyor ve o kişi bunu yüzüne ve vücuduna sürüp ovalıyor. Onlara bir şey emredince, hemen O’nun emrini yerine getirmeye koşuyorlar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Abdest aldığı zaman da abdest suyunun artanını almak için, birbirleriyle neredeyse savaşıyorlar. O bir şey konuştuğu zaman huzurunda seslerini alçaltıyorlar (O’na alçak sesle cevap veriyorlar): O’na karş</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> olan saygılarından ötürü, yüzüne dikkatle bakamıyorlar.” dedi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Sonra Urve, Kureyş’in yanına dönerek gördüklerini şöyle bildirdi:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">“Ey Kavmim! Vallahi ben vaktiyle bir çok meliklerin huzuruna sefir olarak çıktım. (Rum Meliki) Kayser’in, (Acem hükümdarı) Kisrâ’nın ve (Habeş kralı) Necâşî’nin divanlarına elçilikle girdim. Vallahi bunlardan hiçbir hükümdarın adamlarının, Muhammed </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’in Ashâbının, Muhammed </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">’e yaptıkları ta’zim kadar kendi krallarına ta’zim ettiklerini görmedim.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">O bir kere tükürecek olsa mutlaka onlardan birinin eline düşüyor ve onunla yüzünü ve derisini ovalıyor. O bir şey emredince, derhal emrini yerine getirmeye koşuşuyorlar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'">O abdest aldığı zaman abdest suyunun fazlasını birbirlerinin üzerine yığılarak paylaşıyorlar. O konuştuğu zaman O’nun yanında seslerini kısıyorlar ve O’na karşı olan saygılarından, yüzüne dikkatle bakamıyorlar.” </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[40]</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Şimdi Ashab-ı Kirâm’ın Peygamberimize yaptıkları bu sevgi, ta’zim ve hürmete ne diyeceksiniz? Sahâbe daha da aşırıya gitmiş, Peygamberimizin kanını, idrarını, terini içmiştir. Zaten bunların hepsi teker teker ileride <strong><em>teberrük</em></strong> bölümünde kaynaklarıyla birlikte açıklanacaktır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Selefîler ve Vahhâbîler, kâfirler için inen âyetlerin zâhirini delil alarak, Allah (c.c.)’ın kastetmediği bir sonuç çıkarıyorlar. Yani kendilerince âyetleri yorumlayıp Müslümanlarla kâfirleri bir tutup, zanda bulunuyorlar. Böyle yaparak Allah’a iftira atmak tehlikesine düşmekten korkmuyorlar m</span>ı<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Allahü Teala Hazretleri: <strong>“Biz hiç Müslümanları, (Allah‘a teslim olmuş kulları) mücrimler (günahkarlar) gibi tutar mıyız? Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz?”</strong></span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Kalem 35,36)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">buyuruyor. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Tevessülü kabul edenler, Allah’a yapılması gereken ibadet ve ta’zimin tevessül edilen kişiye yapılmasını kabul etmiyorlar. O kişiden Allah'tan korkar gibi korkmuyorlar, Allah'ı sever gibi sevmiyorlar. Ondan istemiyorlar. Allah’tan istiyorlar. Tevessül edilen zatı yaratma, icad etme ve birşey üzerine tesir etme gibi Allah’a ait vasıflarla vasıflandırmıyorlar. </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Tesirin Allah’tan olduğuna inanıyorlar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Tevessül edilen kişinin Allah’ın Haram dediğini “Helal” demesini, Allah </span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">(Celle Celalühü)</span><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> nün Helal dediğinide “Haram” demesini kabul etmiyorlar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Tevessül edilen kişiyi hiçbir şekilde Allah’a ortak koşmuyorlar. Her türlü tağut düzenini ve tağutu kabul etmiyorlar. En cahillerimize bile sorsanız, hepsi yukarıdaki söylediklerimizi söylerler. Tevessülü kabul etmeyenler Şeriat zâhire hükmeder diyorlar? ki öyledir. Öyleyse yorum ve zân yapmadan tevessülü kabul edenlerin bu görüşlerini ve niyetlerinin böyle olduğunu, kabul etmeleri gerekir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Hayır! Niyet önemli derlerse?</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Traditional Arabic'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "ان الله لا ينظر الى صوركم واموالكم ولكن ينظر الى قلوبكم واعمالكم" </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'">Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “<strong>Şüphesiz ki Allahu Teâlâ, sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz; lâkin kalplerinize ve amellerinize bakar</strong>.”</span> <span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff">[41]</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Tevessülü kabul edenler, niyetlerinin de anlattıkları gibi olduğunu söylüyorlar. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Zât ile tevessülü kabul edenler, yaptıkları amellerde muhakkak bir âyet ya da hadis’e dayanırlar. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[1]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> el-Bidâye ve’n-Nihaye c: 14/47, Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. Beyrut/1987</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[2]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım, s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[3]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> “Saydul-Hatır müminlere öğüt, Ebul Ferec El-Cevzî (İbn Cevzî), Tevhid yayınları, s.99-100, Baskı, 1998.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[4]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Teymiyye Külliyatı, c.1 s.179, Tevhid Yayınları ,1998. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[5]</span></span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Şevkanî, ed-Dürru’n-Nedide, s. 5-6, Ducvi Makâlât fit-Tevessül Kitabu Buğye</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[6]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Aliyyü’l-Kârî, Fethu Bâbi’l-İnâye, 3/30.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[7]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 5/540.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[8]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İmâm Sübkî, Şifâu’s-Sikâm, 138.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[9]</span></span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Reşid Rıza Tefsirul-Menai XI 372-373</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[10]</span></span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Âlûsi Ruhul-Meani VI-128</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[11]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Âlûsi Ruhu’l-Maâni, VI/128</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[12]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> El Heytemî, el-Hayratü’l-Hisan, s.94</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[13]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Hatibu’l-Bağdadi, Tarih-i Bağdad</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[14]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbnül Cevzî Menakıbu’l İmâm Ahmed b. Hanbel, s.609-610</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[15]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Muhammed bin Abdulvahhâb tüm eserleri 3.kısım S:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhâb haftasında neşrolunmuştur.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[16]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Teymiyye, El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. Allah (c.c.)’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki fark / Pınar Yayınları. 162, -2003 </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[17]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Ebû Nuyam Heysemî 9/376 Delalil Sayfa 208- Buhârî tarihi Bidaye 6/155</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[18]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Buhari ilim kitabı, ilmi muhafaza etme babı</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[19]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Begavi Ebû Ya’lâ, Darukutni, ibn şahin rivâyet nakletmiştir. Beyhakî 'Delâil' de Hafız ibn Hacer. İsabe 3/225 de Hafız Heytem 'Mecmau'z Zevâid' 4/297 de Suyûtî, Hasaisu'l-Kübrâ’da zikretmiştir.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[20]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s. 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. İbn Teymiyye, Allah (c.c.)’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark. S: 73. Pınar Yayınları, 2003. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[21]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Teymiyye </span>Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493, bsk 2004.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[22]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn<span style="font-family: 'Souvenir Lt BT'"> Teymiyye, </span>Sırât-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[23]</span></span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Buhârî, Rikak 38: İbnu Mace, fiten 16</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[24]</span></span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Kayım Ruh kitabı sayfa 304-305. Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, no: 1529, 7/354. Tirmizî, Tefsir, 16, No: 3127, 5/298.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[25]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, no:1529, 7/354; Tirmizî, Tefsîr, 16, no: 3127, 5/298.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[26]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Kayyim, Kitâbu’r-Rûh, s: 305.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[27]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidaye c.7 s. 131</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[28]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Mekâlâtü’l-Allâme ed-Dücevî, fir-Reddi ale’t-Teymiyyîn, sh: 11-12.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[29]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Ed-Dur en-Nedid, Ebû Hamit bin Merzuk (ehli sünnetin mudafası) Bedir Yayınevi sayfa 599-600, Ayrıca Ducevi, Makalat Fit-tevessül (Kitabu’l-Buğye sonunda )11</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[30]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Hükmün bağlandığı illet/temel sebep. Kıyas olunanın hükmünün benzerinin kıyas edilende de var olduğuna hükmetmememizi icap ettirecek.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[31]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Guraba Dergisi.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[32]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Buhârî, İstitâbe, 6.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[33]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Buhârî, Tevhid 23: Müslim, Zekât, 143: Ebû Dâvûd, 28</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[34]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 482,483; İbn Abdilberr, İstiâb, II, 464.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[35]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Elbânî, Tevessül, Arapça, s. 131.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[36]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Sa’d, Tabakat, V, 12</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[37]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Bkz. Buhârî, et-Tarihu’l-kebir, VII, 304-305</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[38]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> İbn Hacer, İsabe, III, 484 Ahmet-el Askalâni</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[39]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Ducevi, Makâlât Fit’tevessül Kitâbu Beğiyyetil Vâcid’in sonunda.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[40]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Buhârî, Şurût: 15, no: 2581, 2/976, Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 18950, 6/498, Abdurrezzak, Musannef, no: 9720, 5/336, Beyhakî, Sünen-i Kübra, Cizye: 40, No: 18807, 9/366.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: #0000ff">[41]</span></span><span style="font-family: 'Garamond'"> Müslim, Birr: 10, No: 34, 4/1987. KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mucahid_tr, post: 122419, member: 12305"] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Vahhabiler ile benzer düşüncelerde olan kendilerine Selefîler diyenlerin görüşlerinin kaynağı İbn Teymiyye’dir. Talebesi [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]bn[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Kesîr [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.774/1372): [/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]“[/FONT][B]İ[/B][B][FONT=Souvenir Lt BT]bn[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT] Teymiyye’nin devlet ve ulemânın huzurunda tevessülün haram olduğu görüşünden kendi isteğiyle vazgeçip, mübah olduğunu kabul ettiğini[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT], [B]fakat istigâse’nin haram olduğu görüşü üzere devam ettiği sözünü bizlere”[/B] nakletmiştir.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][1][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Teymiyye [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.728/1328)’[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]yi görüşlerinin kaynağı olarak kabul edenler, İbn Teymiyye’nin bu sözü korkusundan dolayı söylemiş olabilir derlerse; biz de deriz ki: Siz insanların sözlerinin zâhirine göre hüküm vermiyor muydunuz? Ayrıca İbn Teymiyye korksaydı [/FONT]i[FONT=Souvenir Lt BT]stiğase’nin haram olduğunu söylemez ve görüşünde [/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]srar etmezdi.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Vahhâbîlere, vahhâbî denilmesi görüşlerinin kaynaklarından biri olan Muhammed bin Abdulvahhâb [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.1201/1787) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]olmasından ötürüdür.[/FONT][/SIZE][/FONT] [B][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Muhammed bin Abdulvahhâb’ın tevessüle dair görüşleri:[/SIZE][/FONT][/FONT][/B] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Muhammed bin Abdulvahhâb’a, bazı âlimlerin yağmur duâsı hakkında açıklama yaparken “Salih kullarla tevessül etmekte bir sakınca yoktur” sözlerinden ne kastettiklerini, “bir mahlûktan yardım (istiğase) dilenemez” hükmüne rağmen, nasıl olup da [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Ahmed’in:[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]“Peygamber [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ile tevessül etmekte bir beis yoktur” diyebildiğini sorarlar. O, cevabında şu açıklamayı yapar:[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]“Aradaki fark açıktır. Bazılarını Salih kullarla tevessüle izin vermeleri, bazılarının sadece Peygamber [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ile tevessüle izin vermeleri, âlimlerin çoğunluğunun da tevessülü yasaklayıp kerih görmüş olmaları, fıkha taalluk ettiği için mevzumuzun dışında bir konudur. Her ne kadar bize göre doğru olan cumhurun bunu mekruh görmesi olsa da, içtihadî meselelerden birisinin muteber olmadığını ileri sürmek muteber değildir. Bu yüzden tevessül edenleri de reddedemeyiz. Bizim inkâr ettiğimiz şey, bir mahlûka hem de Allah’a edildiğinden daha fazla duâ ediliyor olması, şeyh Abdulkadîr ya da bir başkasının kabrine yönelip sıkıntıların giderilmesi ve isteklerinin verilmesi için saygı ile ondan istekte bulunulmasıdır. Burada nerededir sırf Allah’a duâ etmek? Nerededir Allah’la beraber hiç kimseye duâ etmemek? Ama birisi çıkar duâ ederken[B] “Allah’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir.[/B][/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][2][/COLOR][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman] diyor. [/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT][SIZE=3]Muhammed bin Abdulvahhâb’ın bu sözleri, tevessülün ona göre de câiz olduğunu göstermektedir. Ona göre tevessül, cumhur ulemânın mekruh gördüğü bir şeydir. Ama mekruh, haram bile değildir. Nerede kaldı ki bazılarının dediği gibi bid’at ya da şirk olsun.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettikleri büyük âlimlerden [B]Ebû’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin[/B][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (ö.597/1200)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]soyu Ebû Bekir Sıddık’a dayanır. İbn Cevzî ismiyle meşhur olmuştur. (İbn Cevzî, İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim el Cevziyye’den bir asır önce yaşamıştır.)[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [B][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin Tevessülü Kabulü [/SIZE][/FONT][/FONT][/B] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][B][FONT=Souvenir Lt BT]Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî:[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT] Nefsimi terbiye edemedim [B]bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim.[/B] [/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][3][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Teymiyye, [B]İzzuddîn b. Abdusselâm’ın[/B] [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.660/1262) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]sadece Peygamber ile tevessülü kabul ettiğini söylüyor. [/FONT][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][4][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][B][FONT=Souvenir Lt BT]Şevkânî:[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](ö.1250/1834) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ü Tealaya fazilet ve ilim sahibi zatlarla tevessül etmek, hakikatte onların salih amelleri, faziletleri ve meziyetleriyle tevessül etmek demektir. Zira fâzıl zat ancak yaptığı amellerle faziletli olur.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][5][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]Ebû Hanîfe[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT] (ö.150/767)[/FONT][B][FONT=Souvenir Lt BT]:[/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Tevessülü kabul etmeyenler Ebû Hanîfe’nin tevessülü kabul etmediğini söylüyorlar. Doğru olan ise El Feteva’yı Hindiye [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]c:5, s: 318[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Ebû Hanîfe “Hakkı için” yapılan duâyı kerih görür. Doğrudur. Ebû Hanîfe bu sözünü kişinin yaptığı iyi bir işten dolayı Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](celle celâluhu)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] o kişiye sevap vermeye mecburdur, düşüncesinde olan Mutezile’nin önünü kesmek için sedd-i zerîa kabilinden söylemiştir. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Ama [B]“[/B][B]hürmetine veya hatırına”[/B] şeklindeki tevessülü inkar ettiğine dair, mezhebinden hiçbir kimse İ[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Azam’dan böyle bir haber nakletmemiştir. Hanefî âlimlerinden ve muhaddislerinden İmam Aliyyü’l Kârî, bu mekruhluğun hakk sözüne [B]vaciplik[/B] (mecbûriyet) mânâsı yüklendiği takdirde olacağını, zira vaciplik veya mecburiyet mânâsında kimsenin, Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](celle celâluhu)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] üzerinde hakkı olmadığını, ancak hürmek ve tazîm mânâsında kullanıldığı zaman bunun tevessül babından olacağını, Allah’ın (c.c.) “[B]O’na varmaya vesile arayın[/B]” buyurduğunu ve bunu el-Hısnu’l-Hasîn’de de yazdığına göre duânın âdaplarından kabul edildiğini ve bu hususta yukarıdaki hadisin geldiğini söylüyor. [FONT=Souvenir Lt BT][COLOR=#0000ff][6][/COLOR][/FONT] [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][SIZE=3][FONT=Times New Roman]Yine Hanefî âlimlerinden İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr’ında bunu ondan kabullenerek naklediyor. [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][7][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][SIZE=3][FONT=Times New Roman]Bunlardan da önce, “[B]Falancanın hakkı için”[/B] ifâdesinin hürmetine demek olduğunu, vâciplik demek olmadığını ve bunun hadislerle sâbit olduğunu, bu ifâdeyi câiz görmeyenlerin [B]vâcibliğe[/B] mecbûriyet mânâsı yüklediğini, ama burada mânânın bu olmadığını daha önceleri İmâm Sübkî de söylemiştir. [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][8][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]Ebû Yûsuf [/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT][B](ö.183/798)[/B][/FONT][B][FONT=Souvenir Lt BT]:[/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]“Falan kişinin enbiyânın veya Kâbe’nin hakkı için” denilerek yapılan duâyı Ebû Yûsuf câiz görmüştür.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][9][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][B][FONT=Souvenir Lt BT]Âlûsî:[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](ö.1270/1853) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]Peygamber Efendimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] zatı ve makamı ile tevessülü kabul ediyor. Diğer insanlarla olanı kabul etmiyor.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][10][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Âlûsi’nin bu husustaki görüşleri karışık. Aynı kaynakta Allah’ın katında üstün bir yeri olduğu kesin bilinenle de tevessül edilebileceğini söylüyor. (yani “dostlarının hatırına” denilebilir) Ancak dostun Ahmed Efendi hatırına denmez; diyor. Çünkü onun Allah katında rutbesi var mı yok mu? Bilinmiyor. Bu yüzden onunla tevessül Allah’a karşı bir cür’ettir, diyor Alûsi.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Biz de deriz ki; burada hüsnü zan asıldır. Mü’min’in cenaze namazı ve mü’minliğine şahitlik gibi. En fazla olsa olsa kişi yanılmış olur, endişe yersizdir.[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Âlûsi: “Allah’ın [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Peygamber’e [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] olan sevgisi sebebiyle” tevessül edilmektedir. Tevessülün hikmeti burada saklı olsa gerek.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][11][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [B][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Hanbelî:[/SIZE][/FONT][/FONT][/B] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî, bazılar[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT] da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezheb imâmlarından [B]Ahmed b. Hanbelî [/B][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.241/855) [/FONT][B][FONT=Souvenir Lt BT]tevessülü kabul ediyor; [/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT]mezhebinin görüşü de bu yöndedir. Mensek adlı eserinde de yazılıdır. Ayrıca Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62. sayfasında Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiğini yazıyor.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B]İ[/B][B][FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT] Şâfî’:[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT] (ö.204/819)[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Hacer Savâiku’l-Muhrika li Ehli’d-Dalâli ve’z-Zendeka adlı eserinde [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Şafî, ehl-i beyt ile tevessülde bulunurdu der.[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][B]İ[/B][B][FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT] Şâfî’ şöyle anlatıyor: [/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT]Bir ihtiyacım olduğunda iki rekat namaz kılar, Ebû Hanîfe’nin mezarına gider ve orada duâ ederdim. O’nun bereketiyle ihtiyacım derhal karşılanırdı.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][12][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Hacer,[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (ö.852/1448)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] el-Hayrâtül-Hisân fî Menâkibi’l-İmâm Hanîfeti’n-Numân adlı kitabın 25. faslında [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Şafî, Bağdat’ta Ebû Hanîfe’nin kabrine gelip onun ile Allah’a [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] tevessülde bulunurdu diyor.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][13][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Kevserî [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.1371/1952) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]sahih bir isnadla olduğunu söylemiştir. Kaldı ki; [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Şâfî’ tevessül ile ilgili değişik haberleri mevcuttur. Ayrıca [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Şâfî’ ileride gelecek olan Teberrük bahsinde açıklandığı gibi Ahmed b. Hanbel’in gömleğiyle tevessülde bulunmuştur.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][14][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]İmâm Mâlik: [/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](ö.179/795) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Humeyd’in bildirdiğine göre Abbâsi halifesi Ebû Câfer hacca gittiği zaman Hz. Peygamber’in mezarını ziyarete vardığında orada bulunan İ[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Mâlik’e: “Yâ Ebâ Abdillah! Yönümü Kıbleye dönüpte mi duâ edeyim?” dediğinde, İmâm Mâlik “Niçin yönünü ondan çevireceksin? Halbuki o senin baban Âdem’in (a.s) vesilesidir. Bilakis Rasulüllah’a yönünü dön. Onun ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]efaât[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ini iste, seni affeder.” dedikten sonra [B]“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasûl de onlar için istiğfar etseydi, Allah’ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.” [/B][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][B]([/B][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]Nisa 4/64) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]âyetini okudu yani İ[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Mâlik, Hz. Âdem’in [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Aleyhisselâm)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Peygamberle [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] yaptığı tevessülü kabul edip bir fıkhî meselede delil getirmiştir.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Âdem Peygamber hata işlediği zaman dedi ki: “Ey Rabbim! Muhammed’in hakkı için senden af diliyorum”[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Mâlik’in bu olayı Subkî,[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (ö.771/1369)[/FONT]Ş[FONT=Souvenir Lt BT]ifâ[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ü’s-Sikâm’ında Es’Seyyid Semhûdî, Vefâ’ul Vefâ’s[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]nda, El-Kastallânî[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (ö.923/1330)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] El-Mevâhibü’l-ledünniyye’sinde, zikretmişlerdir.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Bu olayın sağlamlığı ve râvîlerinin tahric ve değerlendirmeleri, ileride Âdem [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Aleyhisselâm)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] hadisesinde daha geniş bir şekilde açıklanacaktır.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B]İ[/B][B][FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT] Subkî:[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT] Tevessülün müstehab olduğuna dair dört mezhebin nasslarını Şıfâü’s-Sikam fî Ziyâreti Hayrıl-Enâm adlı kitabında geniş olarak açıklayıp, câiz görmüştür.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Zat ile tevessülü kabul etmeyen Vahhâbî ve Selefîler, tevessülü kabul edenleri, Allah’a [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ortak koşmakla suçluyorlar.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Biz de deriz ki: İtibar ettiğiniz Şevkânî, hem Peygamber Efendimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ile hem de salihler ile tevessülü kabul ediyor. İtibar ettiğiniz diğer bir âlim olan İbn Cevzî kabirlere gidip, ölmüş salih insanlarla Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’a tevessül ettiğini söylüyor. İbn Teymiyye Peygamberimizle [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] tevessül ile ilgili görüşünü değiştirip, mübah görüyor. Mezhep [/FONT]i[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT] Ahmed b. Hanbel ve İzzuddîn b. Abdüsselâm Peygamberimizle [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] tevessülü kabul ediyor. [/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Muhammed b. Abdulvehhâb’ın şu sözü: “[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]Fakat birisi ç[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ı[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]kar duâ ederken “Allah’[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ı[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]m! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullar[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ı[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]n[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ı[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]n vesilesi ile [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]unu [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]unu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yan[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ı[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]nda duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddetti[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ğ[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]imiz bir [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ey de[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ğ[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ildir.” [/FONT][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][15][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman] demesi de ayriyeten aleyhinize olan bir delildir.[/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Hal böyle olunca savunduğunuz birçok fikirlerin kaynağı olarak gösterdiğiniz yukar[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]da adı geçen âlimleriniz, sizin şirk olarak kabul edip bunu yapana kâfir dediğiniz bir ameli yapıyorlar. Ne diyeceksiniz?[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]Onlar da bir insandı, hata yaptılar[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT], [B]derseniz[/B]! Biz de deriz ki [B]“Sen kabirdekilerine işittirici değilsin” [/B][/FONT][B][FONT=Souvenir Lt BT]([/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT]Rûm, 52)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ve [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Fâtır, 22.)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] âyetlerinin zâhirlerine göre ölünün işitmediğini söylüyorsunuz. Demek ki; size göre okuma yazma bilen bu zâhir manayı anlaması gerekir. Fakat görüşlerinizin kaynağı olan İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim ölülerin işittiğini iddia etmekte devam etmişlerdir. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ayrıca itibar ettiğiniz diğer âlimler, size göre okuma yazma bilen bir insanın anlayacağı “[B]İyyâke na’büdü ve iyyâke nesteîn”[/B] âyet-i kerimesinin manasını anlayamadıkları için mi zatlarla tevessülü kabul ettiler? Anlaşılması bu kadar âşikâr ve basit olan mevzularda bu âlimlerinizin hata ettiklerini söylerseniz, birçok konuda da hata edebileceklerini imâ etmiş olursunuz. Böylece onların görüşlerini savunduğunuz için siz de hata içinde olduğunuzu başka konularda da hata edebileceğinizi istemeden de olsa itiraf etmiş olursunuz. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Zât ile tevessülü kabul etmeyen Selefîler diyorlar ki, Allah’ın [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] güç yetirebileceği bir şeyde kalben ya da dille başkalarına seslenip duâ edenin veya O’ndan başkasından yardım dileyenin “Lâ ilâhe illallâh Muhammedun Rasulullâh” dese yahut namaz kılıp oruç tutsa ve hacca gitse bile müşrik olur, diyorsunuz. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Hz. Süleyman [/FONT][I][FONT=Souvenir Lt BT](Aleyhisselâm)[/FONT][/I][FONT=Souvenir Lt BT] aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını, huzurundaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa hitaben “[I]bana kim getirir[/I]” diye istiyor. Âyette [B]“Belkıs’ın tahtını hanginiz getirir.[/B] [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Neml/38)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (cin) [B]İfrit: Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm hem de güvenim var dedi.[/B] [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Neml/39)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] [B]Yanında, kitaptan bir ilim bulunan zat ise “Ben onu sana gözünü kırpmadan önce getiririm.” dedi. Derken onu yanında durur görünce “Bu Rabbimin bir lutfudur.” dedi.[/B][/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Üç aylık mesafede sarayın içindeki tahtı göz açıp kapayana kadar duvarlardan geçirip getirmeye Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] gücü yeter hiçbir insan bunu yapamaz. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Süleyman [/FONT][I][FONT=Souvenir Lt BT](Aleyhisselâm)[/FONT][/I][FONT=Souvenir Lt BT]bunu Allah’tan değil cin ve insanlardan istiyor. Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] buna kızmıyor, bir de Kur’ân’a yazıyor. Sizin mantığınıza göre Süleyman (a.s) şirk mi işledi. Ne kadar yanlış düşünüyorsunuz. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Süleyman [/FONT][I][FONT=Souvenir Lt BT](Aleyhisselâm)[/FONT][/I][FONT=Souvenir Lt BT]’ın yanındaki [B]cin diyor ki bunu yapmaya gücüm ve güvenim var diyor,[/B] Cin’e, Hızır aleyhi’s-selâm’a bu gücü veren Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü),[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] bir Allah dostuna neden vermesin. Vermeyeceğine dair elinizde bir delil var mı yok ama vereceğine dair bizim elimizde çok deliller var. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Zât ile tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden [B]İbn Teymiyye[/B] şunları anlatır: [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Esvedül-Ansî, peygamberlik iddiasında bulunduğu zaman Ebû Müslim’i çağırtmış ve ona “benim peygamberliğimi tasdik ediyor musun?” diye sormuş. “Hayır tasdik etmiyorum” diye cevaplamış. Bunun üzerine Esved “Peki Muhammed’in Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’ın Rasulü olduğunu kabul ediyor musun?” Elbette kabul ediyorum cevabını alan Esved gazaba gelmiş, bir ateş yakılmasını ve Müslimin ateşin içine atılarak yakılmasını emretmiş adamlarına. Bu emri yerine getiren adamları, Müslimi ateşin içinde namaz kılarken gördüler, hiçbir şey olmuyormuş gibi Ebû Müslim, Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Rasulunun vefatından sonra Medine’ye gelmişti. Hz. Ömer [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Radıyallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] onu kendisiyle Hz. Ebû Bekir arasına oturtmuştu. [/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Hz. Ebû Bekir [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.13/634)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] hazır bulunanlara “Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’a hamd olsun ömrüm sona ermeden Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’ın Rasulu Muhammedin ümmetinde İbrahim Halilullah gibi ateşe atılıp da kurtulan birini görmeyi bana nasip etti.”[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][16][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Ebû Hureyre [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Radıyallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] anlatıyor: Rasulüllah Alâ bin Hadramı Bahreyne gönderdiği zaman bende onunlaydım, ilginç üç kerâmetini gördüm.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]1- Deniz kenarına gelince besmele çekip yürüyün dedi ve yürüdük, su develerin ayaklarının alt kısmını bile ıslatmadı. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]2- Çölden geçerken suyumuz bitti. Durumu bildirdik. İki rek’at namaz kıldı sonra duâ etti, birdenbire yağmur yağdı.[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]3- Vefat edince mezarı kayboldu.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][17][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ölü ya da diri herhangi birine seslenip yardıma çağıran kimse, yardım istenilen kişinin Allah’tan ayrı, tek başına zarar ve fayda vermeye güç yetirebildiğine inanıyorsa, Allah’a şirk koşmuş demektir. Ancak, Allah insanların birbirine yardım etmesine izin vermiş, ihtiyacı için yardım isteyen kişiye icabet edip yardım etmeyi emretmiştir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Sıkıntıda olanın sıkıntısının giderilmesi, muhtaç ve zorda olana yardım edilmesi gerektiği ile alakalı birçok hadisi şerif varit olmuştur. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Sahâbeyi kiram, Peygamberimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]den [/FONT]ş[FONT=Souvenir Lt BT]efaât[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] diler, hastalık, belâ, borç gibi, aciz oldukları her hangi bir durumda ona hallerini anlatır, sıkıntılar için ona müracaat eder, ondan yardım isterlerdi. Böyle yaparken şunu gâyet iyi biliyorlardı ki; Peygamberimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] menfaate nail olmak ve zarardan emin olabilmek için bir vasıta ve sebep olup hakikatta her şeyi yapan Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’dür.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Ebû Hureyre [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] unutkanlığını Peygamberimiz’e [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]şikâyet ediyor:[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Buhârî ve diğer kaynaklarda zikredilen bir rivâyete göre; Hz. Ebû Hureyre [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Rad[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ıyallahu [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Peygamber Efendimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’e duyduğu hadisi şerifleri unuttuğuna dair şikâyette bulunarak, Peygamberimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’e şöyle der: “Ya Rasulallah! Ben senden birçok hadis duyuyor ve unutuyorum. Duyduklarımı unutmak istemiyorum.” Peygamberimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] bunun üzerine Ebû Hureyre’ye:[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]“Ridânı yere ser” buyurdular. Ebû Hureyre ridasını yere serince mübarek eliyle havada bir şeyi avuçlar gibi yaparak ridasını atar gibi yapmış. Sonra: “Ridânı giy” buyurmuşlardı.[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]Ebû Hureyre diyor ki: “Ondan sonra hiçbir şey unutmadım.”[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][18][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Katâde [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT], iyileşmek için Peygamberimizden yardım istiyor:[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Rivâyet olunmuştur ki; Katâde bin Numan harpte gözünden isabet almış ve gözü akmıştı. Yanındakiler gözünü çıkarıp almayı önerdiler ama O: “Allah Rasulünden izin isteyeceğim” diyerek bunu reddetmişti. Kendisinden bunun için izin istenince Peygamberimiz [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] “Hayır öyle yapmayın” buyurarak elini gözünün üstüne koymuş, biraz sıvazladıktan sonra gözünün eskisinden daha iyi bir hale geldiği görülmüştü. [/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][19][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [B][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]İbn Teymiyye’nin Kerâmetler ile İlgili Görüşleri[/SIZE][/FONT][/FONT][/B] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların âlimlerinden [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]bn[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Teymiyye şöyle diyor:[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler. Mesela: [/FONT]İş[FONT=Souvenir Lt BT]âret[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]le bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması, bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan [B]kendisini yardıma çağıranın yardımına, bulunduğu yerden yardım etmesi,[/B] çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi harikulade şeyler.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz. Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir. [B]Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez.[/B][/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Fakat bu fevkalâdelikleri göstermenin yanında Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir. [B]Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür. [/B](Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına uzaktanda olsa yetişmesi gibi.)[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel. Zira veliler, imânlarının nuruyla bât[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]nî gerçeklerin yüze vurmasıyla, [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]slâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][20][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Allahu Teâla şöyle buyuruyor:[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]“Onlar, O’nun velileri değildir. Onun velileri sadece müttakilerdir. Çokları bilmezler.”[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](Enfal 8/34)[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]İbn Teymiyye aynı eseri sayfa 96’da şöyle diyor: Kitap ve sünnet ehlinin büyükleri ayân beyân ortadadır. Ve onları hiç kimse inkar edemez. Onlardan bir kısmı şunlardır:[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Fudayl bin İyad, [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.189/804) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]İbrahim bin Ethem [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.161/777)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT], Ebû Süleyman Dârânî, Marufu El-Kerhi, Cüneyd bin Muhammed Bağdâdî [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.297/909)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT], Sehl bin Abdullah El-Tüsteri [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.273/886)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ve benzeri büyükler. Yüce Allah bunların hepsinden razı olsun. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Allah’ın [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] nebi ve rasüllerinde mucizeler vardır. Velinin kerâmeti zaten Allah’ın [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Resülüne tabi olmaktan geçer. Böyle olduğu için de velinin gösterdiği kerâmetler Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Resülünün mucizelerine dahil olur.[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman]İ[FONT=Souvenir Lt BT]bn[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Teymiyye dedi ki: Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][21][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][B][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Teymiyye;[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT] Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen [B]mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir.”[/B][/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][22][/COLOR][/FONT][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]demi[/FONT]ştir.[/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3]İ[FONT=Souvenir Lt BT]bn[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Teymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin Allah’ın [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir. Şeytandandır, demiyor, Ölünün kerâmetindendir, diyor. [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]bn[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Teymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlar.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Kudsî hadiste Rasulüllah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] şöyle buyurmuştur ki: Allah Teala şöyle buyurmaktadır:[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Traditional Arabic][FONT=Times New Roman][SIZE=3]عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من عادى لى وليا فقد آذنته بالحرب وما تقرب الىّ عبدى بشئ احب الىّ مما افترضته عليه، وما يزال عبدى يتقرب الىّ بالنوافل حتى احبه فاذا احببته كنت سمعه الذى يسمع به، وبصره الذى يبصر به، ويده التى يبطش بها، وجله التى يمشى بها، وان سألنى لاعطينه ولئن استعاذنى لاعيذنه" [/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]“Her kim benim kullarımdan birine düşmanlık ederse muhakkak ben ona harp açarım. Bir kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır. Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yakalaşır, nihâyet onu severim. Kulumu sevince de onun gören gözü, işten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa kendisini korur himayeme alırım.”[/FONT][/FONT][/B][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][23][/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT][B]Tevessülü ve meded’i kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden İbn Kayyım el-Cevziyye bu hadisi [/B][/FONT][B]şöyle[/B][FONT=Souvenir Lt BT][B] açıklamaktad[/B][/FONT][B]ır:[/B][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][24][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Rasulüllah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] buyuruyor[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ki:[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Traditional Arabic][FONT=Times New Roman][SIZE=3]عن ابى سعيد الخدرى رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اتقوا فراسة المؤمن فانه ينظر بنور الله [/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]“Müminin firâsetinden sakının, o Allah [/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] nuru ile bakar.” [FONT=Souvenir Lt BT][COLOR=#0000ff][25][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bu firâset, Allah’a yakınlıktan kaynaklanmıştır. Kul Allah’a yaklaşınca hakkı bilmesine, anlamasına engel olan kötü engeller ortadan kalkar. Allah’a yakınlığı ölçüsünde Allah’a yakın bir fener ışığı kula ulaşır. Yakınlığına göre bu ışık onu aydınlatır. Bu nurla, Allah’tan uzak kimsenin göremediği şeyleri görür. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Daha sonra İbn Kayyım yukarıdaki hadisi zikrettikten sonra hadisi şöyle açıklıyor:[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Yüce Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] bu kudsi hadiste, kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir. Allah kulunu sevince kulağına, gözüne eline ve ayağına yaklaşır. Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile duyar, onunla tutar, onunla yürür kalbi eşyaların gerçeklerinin belirdiği saf ayna gibi olur. Firâsetinde oldukça az yanılır. Çünkü kul Allah ile varlığa bakınca onu olduğu gibi görür. Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ile işitince onu olduğu gibi işitir. Ancak bu gayb bilgisinden sayılmaz. Yüce Allah’ın hakikatlerin sûretlerini görmeye mani olan vesvese, hayal ve batıl izlerden uzak, nurla kaplı, kendine yakın kulunun kalbine attığı hak ile hakikatlerin sûretlerini görür bilir.[FONT=Souvenir Lt BT][COLOR=#0000ff][26][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Demek ki Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] insanların yapamayacağı, Allah’[/FONT]ın[FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] yapabileceği ilimleri istediğine verebilir. Hızır [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](aleyhisselâm)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’a, peygamberlere, cinlere, şeytanlara verdiği gibi insanlara da verebilir. Kimse Allah’a [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celâlühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ne yapıp yapmayacağı konusunda bir sınırlandırma getiremez. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi, Allah’[/FONT]ın[FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder. Çünkü kudsî hadiste böyle buyuruldu[/FONT]ğunu[FONT=Souvenir Lt BT] kendi âlimleri de söylemektedirler. Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez. Ama Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim diyor. [/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Nitekim Hz. Ömer[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (Radı[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta etmiştir.[/FONT][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][27][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT] Alâ b. Hadram’ın sahâbeye “besmele çekip atlarınızla denizde yürüyün” deyip atlarıyla denizin üstünden gitmeleri gibi. Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören, okuyan bir Müslüman niyetinde de “ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakîkî fâili kastetmediği gibi Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](celle celâluhu)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’ın izni ile harikulade işleri yapan Allah dostlarından, insanların normalde yapamayacağı bir şeyi isteyebilir. (Bu konu ileride, istiğâse bölümünde daha geniş bir şekilde anlatılacaktır.)[/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ancak bu ilmi Allah’ın verdiğine inanıp o insanı, Allah’a ortak koşmadan niyeti sağlam olmak kaydıyla istenebilinir. Niyet önemli.[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3] [/SIZE] [B][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Zat ile tevessülü kabul etmeyenlerin âlimlerinden Şevkânî’nin konu hakkındaki görüşleri:[/SIZE][/FONT][/FONT][/B] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]“Biz onlara (putlara) ancak iyiden iyiye Tanrıya yaklaştırsın diye kulluk ediyoruz, (diyorlar)”[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](Zümer, 3)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] mealindeki âyette müşriklerin putlara Allah’a yaklaştırmaları için ibadet ettiklerine açıkça delalet etmektedir. Halbuki âlim kişiye tevessül eden kimse, ona ibadet etmez, ilmi sayesinde Allah katında gerçek bir meziyeti olduğu için tevessül eder. “Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’tan başkasından dilek dilemeyin” âyeti de (meâlen) buna delalet eder. Çünkü müşriklerin dilediklerini yerine getirmeyenler, putlardır. Müşrikler, dilediklerini kabul edip yerine getirecek olan Rablerinden dilemediler.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Âlimin ameline tevessül eden kimse Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’tan başkasına dilekte bulunmamış ve dileğinde hiçbir kimseyi O’na ortak etmemiştir. Sen bunu anladıktan sonra artık tevessülü men edenlerin konu hâricî deliller getirdiklerini anlamış olursun. Çünkü bu, Ey Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT], Ey Falan adam!” diyerek yalvarmasından, başkasını Allah’a ortak etmekten bir nehiydir. Halbuki âlim bir zata tevessül eden bir kimse, yalnız Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’tan dilemiş, ondan başka veya onunla birlikte başkasından dilekte bulunmamıştır. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]evkânî[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.1250/1834) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]devam ederek der ki: Peygamberlerden veya âlimlerden birisine tevessül eden, onun aziz ve yüce Allah’a [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ortak olduğunu itikad eden kimse, şüphesiz açık bir yanılgı içindedir. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Yine tevessülün men’ine [B]“Benim kendime bile Allah [/B][/FONT][B][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT]’ın dilediğinden başka, ne zarar ne fayda vermek gücü elimde değildir.”[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](Yunus, 49)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] buyurduğu bu âyetle istidlal edilmesinin durumu da böyledir. Zira bu âyeti celile Resülullahın bile kendisine bir fayda veya zarar vermeye mâlik olmadığına açıkca delalet etmektedir. Bu âyeti celile Resûlullaha, diğer Peygamberlere, velilere, âlimlerden birisine tevessül yasağına delâlet etmez. Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT], Resûlüne [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Makam-ı Mahmud (Büyük ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]efaât[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] makamı) vermiş olup, O’ndan ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]efaât[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] talep edildiğinde: “Dile, istediğin verilecek ve ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]efaât[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] et, ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]efaât[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]in kabul olunacaktır.” diye bir hadis-i kudsî’de müjde vermiştir. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Traditional Arabic][FONT=Times New Roman][SIZE=3]فَلاَ تَدْعُوا مَعَ اللهِ اَحَدًا[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]“Allah ile beraber hiç kimseye duâ etmeyin” [/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT](Cin sûresi, 18’den)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] kavl-i şerifi “Ya Allah! Ya Fülân!” gibi sözler sarfederek Allah ile birlikte başkasına duâ edilmesini yasaklamaktadır. [/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bir âlim veya veliyle tevessül eden kişi ise sadece Allah’a duâ etmekte, ancak bazı Salih kulların işlediği iyi ameller hürmetine duasının kabulünü istemektedir.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Nitekim üzerlerine kaya düşüp mağarada mahsur kalan üç kişi, salih amelleriyle tevessülde bulunarak kurtulmuşlardır. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُمْ بِشَيْئٍ[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]“O’ndan başkasına duâ edenler, (var ya, o duâ ettikleri) onlara hiçbir şeyle icabet edemezler.” [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Ra’d sûresi, 14’den)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] kavl-i şerifine gelince bu, duâlarını kabul eden Rablerini bırakıp, kabul etmekten aciz olan varlıklara duâ edenlerden bahsetmektedir.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Allah dostlarıyla tevessül eden kimse ise gerçekte ancak Allah’a duâ etmiş olup, ne O’nu bırakıp, ne de O’nunla birlikte başkasına duâda bulunmamıştır.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]İşte bunu anladığında tevessüle mani olanların ortaya attıkları delillerin, nizâ mahallinden haric (münakaşa konusunun dışında) oldukları sana gizli kalmaz.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Şevkânî [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](rahimehullâh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] konuyu sonunda şöyle bağlamıştır: Enbiyâ’dan herhangi bir nebi veya ulema’dan herhangi bir âlim ya da evliya’dan herhangi bir veli ile tevessül eden kişi, o araya koyduğu zâtın, hiçbir işte Allah ile ortaklığı bulunduğuna inanmaz, zira böyle bir itikada sahip olan kişi açık bir sapıklıktadır. [FONT=Souvenir Lt BT][COLOR=#0000ff][28][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Yine Ş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]evkânî[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] sözüne devamla dedi ki: Allah’u Teala Kur’ân-ı Kerîm’inde[B] “Yakın akrabanı korkut”[/B] [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Şuarâ, 214)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] buyurduğu âyet-i celilesi nazil olunca, Peygamber [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] [I]“Ey falan oğlu falan! Senin için Allah [/I][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][I](Celle Celalühü)[/I][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][I]’ın dileyip yarattığından başka bir şey yapmaya mâlik değilim. Ey filan kızı filan! senin için Allah’ın dilediğinden başka bir şey yapmaya mâlik değilim” diye buyurduğu hadis-i şerif de Allah [/I][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][I](Celle Celalühü)[/I][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][I]’tan başkasına tevessül et[/I][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]menin yasak olduğuna dair delil olamaz. İşte bu hadis-i şerif de Rasülullahın Allah’ın zarar dilediği bir kimseye fayda veremeyeceğine, Allah bir kimseye fayda vermeyi dilerse ona hiç kimsenin zarar vermeyeceğini sarahaten bildirmektedir. Bu her Müslüman’a malum olan bir şeydir. Ve bundan ona tevessül ederek Allah’tan hacet dilemek manasından başka bir mana anlaşılmamaktadır. Zira tevessül, işi iş sahibinden dilemek, demektir. İhtiyacını talep eden kimse talebi esnasında hacetini temin etmek veya etmemekte münferit olan zata önceden bir sebep vesile arar ki, işte bu sebep de tevessüldür.[/FONT][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][29][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Zât ile tevessülü kabul etmeyenler, bir başkasından bizim için Allah’a duâ etmesini isteyip onun da bizim için Allah’a duâ etmesini kabul ediyorlar. Buna göre; bizim için Allah’a duâ eden kişiyi aracı kılmış oluyoruz. Zât ile tevessülü kabul edenlerin duâ şeklinde ise direkt Allah’tan isteyip, Yarabbi o kişiye olan sevgin hürmetine ve hat[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]rına bize yardım et, denilirken doğrudan Allah’tan isteniliyor. İki duâ şeklinde de o kişi aracı kılınmış oluyor.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Garamond][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][B]Bir yanda[/B][/FONT][B][FONT=Souvenir Lt BT] “Biz putlara sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.”[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT] (Zümer, 3) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]diyen kâfirler…[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]Diğer yanda ise şu âyet, şu hadis ile beraber şu tecrübeye de dayanarak [B]“Allah’a varmaya vesile arayınız”[/B] âyeti şümulünde görüyoruz diyen Müslümanlar, size göre… İkisi birbirine benziyor öyle mi? Böyle bir kıyas olmaz. Çünkü kıyasında bir ölçüsü vardır. Sizin kıyasınızdaki Menât[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][30][/COLOR][/FONT][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT] vesile olmak ise, “vesilenin Farz, Vacip, Sünnet, Müstehap, Mendup, Mübah, Mekruhve haram olanları da vardı. O zaman art niyetli değilseniz eğer, menâtınız puta ibadet ise, böyle bir şeyi söyleyen ve eden yok. Halbuki müşrikler; hem ibadet ediyorlar hem de ettiklerini söylüyorlar. Bu puta ibadet etmek şu batıl kıyâs sahibince menât değil, netice olabilir. Yok eğer kıyasa bile dayanmayan içtihadınızla, muhatabınızın fiilini puta tapma fiiline dâhil ettiyseniz, bunu b[/FONT]ırakın. İ[FONT=Souvenir Lt BT]lmi müzakere ve münakaşası ayrı ayrı şeylerdir. Eğer; tamam, her vesile ve vasıta şirk değil, kabul ettim, ama “vesile arayınız” âyetindeki vesile şudur diyorsanız, âyet veya hadisin ma’kul ve kesin delaleti bulunmadan tahsis ve sınırlama yetkisini nereden aldınız? [/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]“Onların, Allah’tan başka çağırdıklarına sövmeyin.”[/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](En’âm/108)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] âyet-i kerîmesi Mekke putperestlerinin tapındığı taşların kusur ve eksikliklerini dillendirmeyi yasaklayarak haram etmiştir. Zira Müslümanların, putların kusurlarını ortaya koyan sözleri, putların menfaat ve zarar verebileceğine gerçekten inanan putperestlerin; putlara besledikleri bağlılık duygularını tahrik etmekteydi. Sinirlenen putperestler Müslümanlara ayn[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT] ile mukâbele edip her noksanlıktan münezzeh olan âlemlerin Rabbine noksanlık izâfe ederek sövmekteydiler.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Şimdi eğer bunlar gerçekten Allah’a [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] yakınlık için ibadet ettikleri iddiasında tutarlı olsaydılar, intikam almak için kendi ilahları olduğunu söyledikleri Allah’a [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] sövmezlerdi. Bu yaptıkları göstermektedir ki; Allah’ın [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]onlar nezdindeki değeri, kesinlikle putlarından daha azdır.[FONT=Souvenir Lt BT][COLOR=#0000ff][31][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Eğer tevessülü kabul etmeyenlere göre itibar ve itimat lafızların zâhirine göre ise: El-Usul-ül-erbe’a fi-terdid-il-vehhâbiyye kitabında diyor ki; Vahhâbîler “Mecâz” ve “İsti’âne” ne demek olduğunu anlayamıyorlar. Bir kimsenin bir iş yapdığını söylemeğe, bu söz mecaz olarak söylenmiş olsa bile, hemen şirk ve küfr diyorlar.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Halbuki Allahü Teala, Kur’ânı Kerîm’in birçok yerinde, bir işin hakiki yapıcısının kendisi olduğunu, mecazi yapıcısının da kullar olduğunu bildirmektedir. En’am sûresinin elliyedinci âyetinde ve Yusuf sûresinde, bir âyetde mealen[B], (Hüküm, ancak Allah’ındır)[/B], yani hakim yalnız Allahü Tealadır, buyuruldu. Başka bir âyetin mealinde ise, [B](Aralarındaki anlaşmazlıklarda, seni hakim yapmadıkça, imân etmiş olmazlar)[/B] buyurulmuşdur. Birinci âyet-i kerîme, hakiki hakimin yalnız Allahü Teâla olduğunu bildiriyor. İkinci âyet-i kerîme ise insana da, mecâz olarak hakim denileceğini bildiriyor.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Her müslüman, diriltenin ve öldürenin, yalnız Allahü Teala olduğunu bilmektedir. Zümer sûresinin kırkikinci âyetinde mealen [B](Ölüm zamanında insanı, Allahü Teala öldürüyor)[/B] buyuruldu. Secde sûresinin onbirinci âyet-i kerîmesinde ise, mealen, mecaz olarak[B] (Öldürmek için vekil yapılmış olan melek sizi öldürüyor)[/B] buyuruldu.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Hastalara şifa veren yalnız Allahü Teala’dır. Çünki, Şu’ara sûresinin sekseninci âyetinde mealen[B] (Hasta olduğum zaman, bana ancak O şifa verir)[/B] buyuruldu. Al-i İmran sûresinin kırkdokuzuncu âyetinde ise mealen, İsa aleyhi’s-selâm’ın, [B](Âmâ’nın gözünü açarım ve Abras illetini iyi ederim ve Allahü tealanın izni ile, ölüleri diriltirim)[/B] dediğini bildirmektedir.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Cebrail Aleyhisselâmın ise, mecaz olarak [B](Sana, temiz bir oğul veririm)[/B] dediğini, Meryem sûresinin onsekizinci âyeti bildirmektedir.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]İnsanın hakiki sahibi Allahü Teala’dır. Bakara sûresinin ikiyüzelliyedinci âyetinin meali şerifi [B](Allahü Teala, imân edenlerin velisidir.)[/B] bunu açıkca bildiriyor. Maide sûresinin ellialtıncı âyetinde mealen[B], (Sizin veliniz, Allahdır ve O’nun Rasulüdür)[/B] ve Ahzab sûresinin altıncı âyetinde mealen, [B](Peygamber, mü’minlere, kendilerinden daha çok sahibdir!)[/B] buyurarak, kulun da mecaz olarak veli olduğu bildirilmektedir. Bunlar gibi hakiki yardımcı Allahü Teala’dır. Kullarına da mecaz olarak mu’in demiştir.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]İnsanların hakiki Rabbi Allahü Teala’dır. Fakat, mecaz olarak, başkasına da rab denilir. Yusuf sûresinin kırkikinci âyetinde mealen, [B](Rabbinin yanında beni an!)[/B] buyruldu.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bir müslümanın Kur’ânı anlaması ne demektir? Mesela bir âyet okuyoruz ve hemen o âyetle hüküm veriyoruz. Niyetimiz iyi olsa bile yaptığımız doğru mudur? Mesela Yüce Allah buyuruyor ki [B]“Müminler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer…”[/B] Tek başına ele alındığı zaman, zâhiren bu âyete göre Allah anıldığı zaman imânı artmayan ve kalbi titremeyen kişiler müslüman değil mi? Ve bunun gibi yüzlerce âyet ve hadis.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Garamond][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Sahih-i Buhârî’de ifâde edildiği gibi Abdullah İbn Ömer’in “[B]Hüküm ancak Allah’ındır.”[/B] [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Yusuf 40)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] âyetini delil getirerek Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Âiş[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]e[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT], Hz. Abbas’ın (Radıyallahu Anhüm) öldürülmelerini, mallarının ganimet olarak alınmasını hükmeden Hâricîler için şöyle diyor: “Gerçekte onlar müşrikler hakkında nâzil olan âyetleri müslümanlar için kullanıyorlar.”[FONT=Souvenir Lt BT][COLOR=#0000ff][32][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]Peygamber Efendimiz Hâricîler hakkında buyurmuş olduğu, [B]“Onlar imân edenleri öldürür, küfredenleri ve puta tapanları bırakırlar.”[/B][/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][33][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Günümüzde de Hâricîler mevcuttur. İsimlerini değiştirmişlerdir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Tevessüle ve tasavvufa karşı olanları, bunlarla bir tutmuyoruz. Fakat bize karşı tutumları delilleri getirirken tuttukları yol; Hâricî metodudur.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Allah'u Teala “[B]Biz hiç Müslümanları Allah'a teslim olmuş kulları mücrimler (günahkarlarla)gibi tutarmıyız. Size ne oluyor. Ne biçim hüküm veriyorsunuz.” [/B][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Kalem 35-36)[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Eğer karşı taraf, Allah’a [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ortak koşmadan, niyet sağlam olup falancanın hürmetine, diye yapılan tevessül bid’attir, derlerse, Zat ile yapılan tevessülü hem Peygamberimiz hem de sahâbe tatbik etmiştir, deriz. Peygamber ve sahâbelerin yaptıklarına dair getirdiğimiz delilleri karşı taraf yorum ve zanlarla çürütmeye çalışmış ve zat ile tevessül yapıldığına dair bize bir delil ulaşmamıştır, demişlerdir. Şimdi size bunların hadisi çürütüp, zayıflatma yöntemlerini ve tutarsızlığını ispatlamak için, ileride geniş olarak tahric ve değerlendirilmesi yapılacak olan beşinci hadise kısaca bir bakalım:[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Mâlik ed-Dâr anlatıyor: Hz. Ömer [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]zamanında halk kuraklık çekerken bir adam Peygamber’in [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’in kabrine gelerek Ya Rasulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldu. Hadis böyle devam ediyor ileride daha geniş anlatılacak (5. Hadiste). [FONT=Souvenir Lt BT][COLOR=#0000ff][34][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Şimdi Vahhâbîlerin hadis âlimlerinden Aslen Arnavutlu olan Elbânî bakın hadisi nasıl zayıflatıyor. [/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman]Elbânî hem metin hem de isnad bakımından rivâyetin sahih olmadığını söylemektedir. Râvî Mâlik ed-Dâr’ın “zabt ve adaleti maruf değildir. O mechul bir râvîdir.”[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][35][/COLOR][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman] diyor, bakalım öyle mi?[/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bahse konu olan rivâyetin, delil olarak kullanılmasına musamaha göstermeyen Elbânî’nin en önemli gerekçesinin, Mâlik ed-Dâr’ın meçhul bir râvî olduğu görülmektedir. Ancak biz, Elbânî’nin iddia ettiği gibi Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaleti maruf olmayan (meçhul) bir şahıs değil, aksine onun maruf bir râvî olduğunu tesbit etmiş, durumdayız.[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Sa’d[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (ö.230/844)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT], onu şöyle tanıtmaktadır: “Mâlik ed-Dâr, Ömer b. el-Hattab[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’ın azatlısıdır. Hımyer kabilesinden ve Cüblanlıdır. Ebû Bekir ve Ömer’den hadis rivâyet etmiştir. Kendisinden de Ebû Salih es-Semman rivâyette bulunmuştur. O maruf idi”.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][36][/COLOR][/FONT][FONT=Times New Roman]İ[FONT=Souvenir Lt BT]mâm[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] Buhârî, Tarihi Kebir’inde onu zikrettiği halde, aleyhine bir şey dememiştir.[/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Hibban [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.354/965)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]onu es-Sikat’ında zikretmekte ve hakkında menfi bir söz söylememektedir.[/FONT][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]İbn Hacer [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.852/1448) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ise bunlara ilaveten şu bilgileri vermektedir: “Mâlik ed-Dâr diye bilinen zat, Mâlik b. Iyad’dır ve (asr-ı saadet’e) yetişmiştir. Muaz ve Ebû Ubeyde’den rivâyetleri vardır. Kendisinden iki oğlu; Avn ve Abdullah rivâyette bulunmuştur. Buhârî, Tarih’inde[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][37][/COLOR][/FONT][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT] Ebû Salih Zekvan tarikiyle Mâlik ed-Dâr’dan, Hz. Ömer[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]n kıtlık senesindeki sözünü, (muhtasar olarak) rivâyet etmiştir. Aynı rivâyeti tafsilatlı olarak İbn Ebî Hayseme de tahric etmiştir… İbn Sa’d onu Medineli tabiilerin ilk tabakası içinde zikretmiştir. Hz. Ömer [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ve Hz. Osman[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] (Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] onu mali işlerde görevlendirmiş ve bu yüzden de ona Mâlik ed-Dâr adı verilmiştir. Ali İbnu’l-Medini’den rivâyet edildiğine göre O, Hz. Ömer’in haznedarı idi”.[/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][38][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Ebû Ya’la el-Halili el-Kazvînî [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](ö.446/1054)’ [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]de, Mâlik ed-Dâr’ın sika oluşunda ittifak edilen kadim bir tabii olduğunu ve tabiinin ondan övgüyle bahsettiklerini, ifâde etmektedir.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Hatırlanacağı üzere Elbânî, bahse konu olan rivâyet hakkında ibn Hacer’in “Ebû Salih es-Semman’ın Mâlik ed-Dâr’dan sahih bir isnad ile…” diyerek kullandığı ifâdeden onun, râvî Mâlik ed-Dâr’ın meçhul olduğuna i[/FONT]ş[FONT=Souvenir Lt BT]âret[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ettiği şeklinde yorumlamıştı. Halbuki İbn Hacer’in Mâlik ed-Dâr’ı tanıtıcı mahiyette verdiği bilgiler, böyle bir yoruma mahal bırakmayacak kadar açıktır. Şüphesiz İbn Hacer’in söz konusu açıklaması, Elbânî’nin yaptığı yorumu anlamsız kılmaktadır.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Hz. Ömer [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Rad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]yallahu Anh)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]gibi, rivâyet konusunda tesebbüt ve ihtiyat sahibi bir zatın, resmi veya özel mali işlerde onu istihdam etmesi, râvî Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaletinin bir göstergesi sayılmalıdır. Bu tesbit bizi Elbânî’nin, Mâlik ed-Dâr hakkında İbn Hacer’in verdiği biyografik bilgiyi görmediği veya görmezlikten geldiği kanatine götürmektedir. Bu detaylı bilgiden sonra, Elbânî’nin Mâlik ed-Dâr hakkında Münzirî ile Heysemî’den naklettiği, “onu tanımıyorum” sözünün artık bir kıymet ifâde etmediği de anlaşılmaktadır.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Elbânî hadisi zayıflatırken, “Mâlik ed-Dâr zabt ve adâleti maruf değildir. Meçhul bir râvîdir”, demişti. Öyle olmadığı anlaşıldıktan sonra, Elbânî’nin diğer hadislerdeki tarafsızlığına ne kadar itibar edilir? Yorumu size bırakıyoruz. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ayrıca tevessülü kabul etmeyenler “Caiz olan, kendisinde icma edilen, cumhur âlimlerce kabul edilen tevessül üçtür”, diyorlar bunlar:[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]1- [/FONT]İ[FONT=Souvenir Lt BT]nsanın kendi amelleriyle,[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]2- Allah’ın [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] isimleriyle,[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]3- Başka bir insanın duâsıyla tevessül câizdir.[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT]Bizde deriz ki; hangi âlimlerce icmâ olundu. Kabul edilen dört mezheb imâmı vardır. Müslümanlar onlara itibar ederler. Hem dört mezheb imâmı hem de tevessülü kabul etmeyenlerin kendi âlimleri zat ile tevessülü kabul ediyorlar. Cumhur dedikleri âlimlerin nedense, bir türlü kimler olduklarını söylemiyorlar. Ayrıca [/FONT]Ş[FONT=Souvenir Lt BT]evkânî[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] tevessülün üç çeşit olduğu hakkında sahâbeyi kiram arasında icma’ olmamıştır der.[/FONT][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][39][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman] Buna göre câiz olan tevessül, dörttür.[/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]4- Salih amel işleyen bir insanın zatıyla tevessüldür.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Selefîler ve Vahhâbîler, muhabbette (sevgi) şirkini açıklarken şöyle demişlerdi: Allah ile birlikte O’ndan başkasını Allah’ı sevdiği gibi ya da daha ileri derecede sevgi ile sevip itaat etmektir. Doğru söylemektedirler. Fakat daha sonra Müslümanların âlimlerine karşı yapmış oldukları sevgi, ta’zim ve hürmete müşriklerin putlarına yaptıkları ibadeti, sevgiyi, ta’zim ve hürmeti eş tutup, kâfirlerle Müslümanları aynı kefeye koymaları büyük haksızlıktır.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Ta’zim etmek, ibadet etmek demek de[/FONT]ğ[FONT=Souvenir Lt BT]ildir. [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]Sayg[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT] göstermek ile ibadet etmenin anlamlar[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT] bilinme[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]di[/FONT]ğ[FONT=Souvenir Lt BT]i için, bu iki kavram sürekli birbirine kar[/FONT]ış[FONT=Souvenir Lt BT]t[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]r[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]lmak[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]tad[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]r. Bu yanl[/FONT]ış[FONT=Souvenir Lt BT]a dü[/FONT]ş[FONT=Souvenir Lt BT]enler her türlü ta’zim ve sayg[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]y[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT], ta’zim edilene yap[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]lan bir ibadet ola[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]rak görürler.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]“Ve babas[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT]ı ile anasını yüksek bir taht üzerine kaldırdı ve onun (Yusuf) için, hepsi secdeye kapandı[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT].” [/FONT][/B][FONT=Souvenir Lt BT](Yusuf/100)[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][FONT=Souvenir Lt BT]Efendimiz [/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][/B][B][FONT=Souvenir Lt BT]’in mübarek tükürüğünü ve abdest suyu gibi eserlerine sahâbe-i kiramın saygısı:[/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Traditional Arabic][FONT=Times New Roman][SIZE=3]ثم ان عروة جعل يرمق اصحاب النبى صلى الله عليه وسلم بعينيه، قال: فوالله ما تنخم رسول الله صلى الله عليه وسلم نخامة الا وقعت فى كف رجل منهم فدلك بها وجهه وجلده واذا امرهم ابتدروا امره، واذا توضأ كادوا يقتتلون على وضوئه واذا تكلم خفضوا اصواتهم عنده وما يحدون اليه النظر تعظيما له، فرجع عروة الى اصحابه فقال: اى قوم، والله لقد وفدت على الملوك، ووفدت على قيصر وكسرى والنجاشى والله ان رأيت ملكا قط يعظمه اصحابه ما يعظم اصحاب محمد صلى الله عليه وسلم محمدا والله ان تنخم نخامة الا وقعت فى كف رجل منهم فدلك بها وجهه وجلده واذا امرهم ابتدروا امره واذا توضأ كادوا يقتتلون على وضوئه واذا تكلم خفضوا اصواتهم عنده وما يحدون اليه النظر تعظيما له.[/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman](Hudeybiye günü müşrikler tarafından Resûlüllah [/FONT][/FONT][FONT=Times New Roman][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem) [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]ile barış antlaşması imzalamaya gönderilen) Urve, Resûlüllah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’in sahâbelerini gözleriyle iyice tetkike başlayarak (arkadaşlarına):[/FONT][/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]“(Bu ne ta’zimdir?) Vallahi Resûlüllah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] ağzından bir şey atarsa, muhakkak bu sahâbesinden birinin avucuna düşüyor ve o kişi bunu yüzüne ve vücuduna sürüp ovalıyor. Onlara bir şey emredince, hemen O’nun emrini yerine getirmeye koşuyorlar.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Abdest aldığı zaman da abdest suyunun artanını almak için, birbirleriyle neredeyse savaşıyorlar. O bir şey konuştuğu zaman huzurunda seslerini alçaltıyorlar (O’na alçak sesle cevap veriyorlar): O’na karş[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT] olan saygılarından ötürü, yüzüne dikkatle bakamıyorlar.” dedi.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Sonra Urve, Kureyş’in yanına dönerek gördüklerini şöyle bildirdi:[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]“Ey Kavmim! Vallahi ben vaktiyle bir çok meliklerin huzuruna sefir olarak çıktım. (Rum Meliki) Kayser’in, (Acem hükümdarı) Kisrâ’nın ve (Habeş kralı) Necâşî’nin divanlarına elçilikle girdim. Vallahi bunlardan hiçbir hükümdarın adamlarının, Muhammed [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’in Ashâbının, Muhammed [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]’e yaptıkları ta’zim kadar kendi krallarına ta’zim ettiklerini görmedim.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]O bir kere tükürecek olsa mutlaka onlardan birinin eline düşüyor ve onunla yüzünü ve derisini ovalıyor. O bir şey emredince, derhal emrini yerine getirmeye koşuşuyorlar.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][SIZE=3][FONT=Times New Roman]O abdest aldığı zaman abdest suyunun fazlasını birbirlerinin üzerine yığılarak paylaşıyorlar. O konuştuğu zaman O’nun yanında seslerini kısıyorlar ve O’na karşı olan saygılarından, yüzüne dikkatle bakamıyorlar.” [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][40][/COLOR][/FONT][/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Şimdi Ashab-ı Kirâm’ın Peygamberimize yaptıkları bu sevgi, ta’zim ve hürmete ne diyeceksiniz? Sahâbe daha da aşırıya gitmiş, Peygamberimizin kanını, idrarını, terini içmiştir. Zaten bunların hepsi teker teker ileride [B][I]teberrük[/I][/B] bölümünde kaynaklarıyla birlikte açıklanacaktır.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Selefîler ve Vahhâbîler, kâfirler için inen âyetlerin zâhirini delil alarak, Allah (c.c.)’ın kastetmediği bir sonuç çıkarıyorlar. Yani kendilerince âyetleri yorumlayıp Müslümanlarla kâfirleri bir tutup, zanda bulunuyorlar. Böyle yaparak Allah’a iftira atmak tehlikesine düşmekten korkmuyorlar m[/FONT]ı[FONT=Souvenir Lt BT]? [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Allahü Teala Hazretleri: [B]“Biz hiç Müslümanları, (Allah‘a teslim olmuş kulları) mücrimler (günahkarlar) gibi tutar mıyız? Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz?”[/B][/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Kalem 35,36)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]buyuruyor. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Tevessülü kabul edenler, Allah’a yapılması gereken ibadet ve ta’zimin tevessül edilen kişiye yapılmasını kabul etmiyorlar. O kişiden Allah'tan korkar gibi korkmuyorlar, Allah'ı sever gibi sevmiyorlar. Ondan istemiyorlar. Allah’tan istiyorlar. Tevessül edilen zatı yaratma, icad etme ve birşey üzerine tesir etme gibi Allah’a ait vasıflarla vasıflandırmıyorlar. [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT]Tesirin Allah’tan olduğuna inanıyorlar.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Tevessül edilen kişinin Allah’ın Haram dediğini “Helal” demesini, Allah [/FONT][FONT=Souvenir Lt BT](Celle Celalühü)[/FONT][FONT=Souvenir Lt BT] nün Helal dediğinide “Haram” demesini kabul etmiyorlar.[/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Tevessül edilen kişiyi hiçbir şekilde Allah’a ortak koşmuyorlar. Her türlü tağut düzenini ve tağutu kabul etmiyorlar. En cahillerimize bile sorsanız, hepsi yukarıdaki söylediklerimizi söylerler. Tevessülü kabul etmeyenler Şeriat zâhire hükmeder diyorlar? ki öyledir. Öyleyse yorum ve zân yapmadan tevessülü kabul edenlerin bu görüşlerini ve niyetlerinin böyle olduğunu, kabul etmeleri gerekir.[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Hayır! Niyet önemli derlerse?[/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Traditional Arabic][FONT=Times New Roman][SIZE=3]عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "ان الله لا ينظر الى صوركم واموالكم ولكن ينظر الى قلوبكم واعمالكم" [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][FONT=Souvenir Lt BT]Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “[B]Şüphesiz ki Allahu Teâlâ, sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz; lâkin kalplerinize ve amellerinize bakar[/B].”[/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][41][/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Tevessülü kabul edenler, niyetlerinin de anlattıkları gibi olduğunu söylüyorlar. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Souvenir Lt BT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Zât ile tevessülü kabul edenler, yaptıkları amellerde muhakkak bir âyet ya da hadis’e dayanırlar. [/SIZE][/FONT][/FONT] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][1][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] el-Bidâye ve’n-Nihaye c: 14/47, Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. Beyrut/1987[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][2][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım, s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][3][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] “Saydul-Hatır müminlere öğüt, Ebul Ferec El-Cevzî (İbn Cevzî), Tevhid yayınları, s.99-100, Baskı, 1998.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][4][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Teymiyye Külliyatı, c.1 s.179, Tevhid Yayınları ,1998. [/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][5][/COLOR][/FONT][/FONT][FONT=Garamond] Şevkanî, ed-Dürru’n-Nedide, s. 5-6, Ducvi Makâlât fit-Tevessül Kitabu Buğye[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][6][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Aliyyü’l-Kârî, Fethu Bâbi’l-İnâye, 3/30.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][7][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 5/540.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][8][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İmâm Sübkî, Şifâu’s-Sikâm, 138.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][9][/COLOR][/FONT][/FONT][FONT=Garamond] Reşid Rıza Tefsirul-Menai XI 372-373[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][10][/COLOR][/FONT][/FONT][FONT=Garamond] Âlûsi Ruhul-Meani VI-128[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][11][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Âlûsi Ruhu’l-Maâni, VI/128[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][12][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] El Heytemî, el-Hayratü’l-Hisan, s.94[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][13][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Hatibu’l-Bağdadi, Tarih-i Bağdad[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][14][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbnül Cevzî Menakıbu’l İmâm Ahmed b. Hanbel, s.609-610[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][15][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Muhammed bin Abdulvahhâb tüm eserleri 3.kısım S:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhâb haftasında neşrolunmuştur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][16][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Teymiyye, El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. Allah (c.c.)’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki fark / Pınar Yayınları. 162, -2003 [/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][17][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Ebû Nuyam Heysemî 9/376 Delalil Sayfa 208- Buhârî tarihi Bidaye 6/155[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][18][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Buhari ilim kitabı, ilmi muhafaza etme babı[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][19][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Begavi Ebû Ya’lâ, Darukutni, ibn şahin rivâyet nakletmiştir. Beyhakî 'Delâil' de Hafız ibn Hacer. İsabe 3/225 de Hafız Heytem 'Mecmau'z Zevâid' 4/297 de Suyûtî, Hasaisu'l-Kübrâ’da zikretmiştir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][20][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s. 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. İbn Teymiyye, Allah (c.c.)’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark. S: 73. Pınar Yayınları, 2003. [/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][21][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn[FONT=Souvenir Lt BT] Teymiyye [/FONT]Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493, bsk 2004.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][22][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn[FONT=Souvenir Lt BT] Teymiyye, [/FONT]Sırât-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][23][/COLOR][/FONT][/FONT][FONT=Garamond] Buhârî, Rikak 38: İbnu Mace, fiten 16[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][24][/COLOR][/FONT][/FONT][FONT=Garamond] İbn Kayım Ruh kitabı sayfa 304-305. Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, no: 1529, 7/354. Tirmizî, Tefsir, 16, No: 3127, 5/298.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][25][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, no:1529, 7/354; Tirmizî, Tefsîr, 16, no: 3127, 5/298.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][26][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Kayyim, Kitâbu’r-Rûh, s: 305.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][27][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidaye c.7 s. 131[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][28][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Mekâlâtü’l-Allâme ed-Dücevî, fir-Reddi ale’t-Teymiyyîn, sh: 11-12.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][29][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Ed-Dur en-Nedid, Ebû Hamit bin Merzuk (ehli sünnetin mudafası) Bedir Yayınevi sayfa 599-600, Ayrıca Ducevi, Makalat Fit-tevessül (Kitabu’l-Buğye sonunda )11[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][30][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Hükmün bağlandığı illet/temel sebep. Kıyas olunanın hükmünün benzerinin kıyas edilende de var olduğuna hükmetmememizi icap ettirecek.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][31][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Guraba Dergisi.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][32][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Buhârî, İstitâbe, 6.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][33][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Buhârî, Tevhid 23: Müslim, Zekât, 143: Ebû Dâvûd, 28[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][34][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 482,483; İbn Abdilberr, İstiâb, II, 464.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][35][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Elbânî, Tevessül, Arapça, s. 131.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][36][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Sa’d, Tabakat, V, 12[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][37][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Bkz. Buhârî, et-Tarihu’l-kebir, VII, 304-305[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][38][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] İbn Hacer, İsabe, III, 484 Ahmet-el Askalâni[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][39][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Ducevi, Makâlât Fit’tevessül Kitâbu Beğiyyetil Vâcid’in sonunda.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][40][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Buhârî, Şurût: 15, no: 2581, 2/976, Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 18950, 6/498, Abdurrezzak, Musannef, no: 9720, 5/336, Beyhakî, Sünen-i Kübra, Cizye: 40, No: 18807, 9/366.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3] [/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=#0000ff][41][/COLOR][/FONT][FONT=Garamond] Müslim, Birr: 10, No: 34, 4/1987. KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ[/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Selefiler ve tasavvufçularin görüşleri, tevessül
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst