Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Said Nursi'nin 'nefis' eğitimi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Nurist" data-source="post: 155493" data-attributes="member: 11025"><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Levvame, mutminne ve Mecazi (Manevi) Nefis </strong></span> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Nefs-i levvame; yaptığı kötülüklerin sonunda zaman zaman pişmanlık duyan ve sahibini tövbeye sevk eden nefs-i emmarenin bir alt derecesidir. Bedizüzzaman’ın da belirttiği gibi adını <strong>“levvame olan nefse kasem ederim” (Yusuf 12/53)</strong> ayetinden almaktadır.</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Nefs-i emmare, levvame (kötüleme) ve mutmaineyye ınkılap edince silahlarını ve teçhizatlarını asab (sinir, damar) ve damarlara ve tabiata devreder. Mutmainne derecesindeki nefis vazifesini ömrünün sonuna kadar nefs-i emmare olduğu halde izleri yine görünür[22] Burada şu sonuç çıkarılmaktadır: Kişi dünyada var olduğu müddetçe manevi derecesi ne olursa olsun, nefsi devam edip kötü emellerini yerine getirmek için zaman ve zemin kollamaktadır.</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Nefs-i mutmainne derecesinde olan bir kısım asfiya ve evliya dahi nefsin tehlikelerinden şikâyet etmişlerdir. Nefs-i mutmainne derecesinde oldukları halde kalpleri gayet selim ve nurlanmış iken hastalıklarından feryad etmişlerdir. İşte bu zatlardaki nefs-i emmare değil belki asaba (sinirlere) ve damarlara devredilen nefs-i emmarenin vazifesidir. Hastalık kalbi değil belki hayalidir.[23]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Manevi nefs-i emmare gerçek nefs-i emmareden daha tehlikeli kötü ahlakı devam ettirir, söz dinlemez. Muhakkikin-i Evliyadan olan İmam-ı Rabbanî de bu nefisten haber veriyor.[24] Nefs-i emmare ölünce yerine manevi bir nefis geçer ve bu da kişinin nefsiyle yapılan mücadeledeki sevabı almak için ömrünün sonuna kadar devam eder.[25]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Mecazi nefis özellikle akıl ve kalbi dinlemiyor. “<strong>bu ikinci nefs-i emmarede şuursuz kör bir hissiyat bulunduğu için akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki onlarla ıslah olsun ve kusurunu anlasın”</strong>[26]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu makamdaki nefis insanı helal dairede masumane ve helal isteklerle kandırabilir. Bediüzzaman mecazi nefsin kendi kendisinden istediklerini şu cümlelerle dile getirir. “niçin istirahat-ı hayatına çalışmıyorsun belki reddediyorsun ve gayet zevkli ve masumane lezzetli bir hayat ve bir ömrü kendine nur dairesinde aramıyorsun ve ölmeye karar verip razı oluyorsun Risale-i Nur’un kudsî vazifesi benim ölümümle daha ziyade halisane olacak dedim ve ikinci nefs-i emmare böylece sustu.”[27] Nefis mutmaine derecesine varınca acımak gerekir.[28]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Nefisle Mücadele ve Terbiye Etmek</strong></span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bediüzzaman nefsini nasihata muhtaç görüp nefis ile mücadele etmenin önemi üzerinde çok durmaktadır. Nefis ve şeytanla uğraşmak cihaddır.[29] Nitekim Hâdis-i Şerif’te “Biz küçük cihaddan büyük cihada döndük” denilerek nefis ile cihad etmek ALLAH yolunda cihad etmekten zor olduğu”[30] belirtilmiştir. “Düşman istersen nefis yeter”[31] denilerek başka düşman aramaya gerek olmadığı vurgulamıştır.</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Bediüzzaman’a göre terbiye konusunda en evvel nefisten başlamak gerekir. “Zira nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.</strong>[32] Risale-i Nur en evvel tercumanın nefsini iknaya çalışır. Elbette nefs-i emmaresini (kötülüğü emreden nefsi) ikna eden ve vesvesesini tamamen ortadan kaldıran bir ders gayet kuvvetli ve halistir ki bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı manevi-i dalâlet karşısında tek başıyla üstün gelerek karşı koyabilir.”[33]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Nefis ile mücadele etmek için onu iyi tanımalıdır.” Nefsi daima insana tuzak kurar. Arzularını gerçekleştirmek için de yaptırmayacağı kötülük yoktur. Nefis kusurunu görmek istemez, görse bile lehine tevil eder. Avukat gibi kendini savunur, yaptığı kötülükleri görmeyince tövbe ve istiğfar etmek istemez. Nefsinin ayıbını gören istiğfar eder ALLAH’a sığınan şeytanın şerrinden kurtulur.”[34]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Yapısı gereği kendini hür ve serbest gören nefis, kendi haline bırakıldığında insanın başına getiremediği kötülük yoktur. Nefis her şeyi kendi hesabına göre değerlendirir. Hoşlandığı şeye kendisini tamamen verir. Kendini hatasız zanneder, hizmetten daima kaçar. Bu sebepten Risale-i Nur’da belirtildiği gibi tezkiye-i nefs ile insan ancak kötülüğü emreden nefsin tehlikelerinden kurtulabilir.[35] “Nefis, gafletle kusurunu, aczini, fakrını göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar musibetlere hedef olduğunu, çabuk bozulur, dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez adeta çelikten bir vücudu var gibi kendini ölümsüz olduğunu düşünür.”[36]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Nefsini her zaman isyankâr, âsi gören Bediüzzaman bir başka eserinde Tevâzu bakımından ise şöyle diyor: “Ben nefsim ile musalaha etmemişim, çünkü terbiye etmemişim”[37]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Velayet ehli nefsini öldürmede başarıl olur fakat yine sahabe derecesine varamazlar. Bu mesele Risale-i Nur’da şu şekilde izah edilmektedir: “Ehl-i velayet her ne kadar nefsin öldürmesine muvaffak olurlar yine sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden şükür ve hamd ve ubudiyete daha fazla mazhardırlar.[38]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Nefsine tabi olan kişi öldüğünde komşu ve akrabaları hatta kâinat sevinecek, Kur’an-ı Kerim’e tabi olanın ise ölümünde manevî derecesine göre üzüleceklerdir.[39]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Kısacası nefsi ıslah ve tertbiye etmenin yolları Risale-i Nur’da şöyle sıralanmaktadır:</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">1- Nefsi aç bırakmak: Mutasavvıflar nefsi öldürmenin yollarından biri onu aç bırakmakla olur derler. Bediüzzaman buna paralel olarak şöyle der: Ramazan-ı şerifteki oruç en gâfillere zaafını hissettiriyor, ne derece acınacak bir durumda olduğunu anlar.[40] Ayrıca bu konuda şu Hâdis-i Şerif’e yer verir: “Hâdisin rivayetinde vardır ki, Cenab-ı Hak nefse demiş ki “Ben neyim sen nesin?” nefsi demiş ki “Ben benim sen sensin” azap vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş, yine demiş “ene ene, ente ente” (ben benim, sen sensin) hangi nevi azabı vermiş, enaniyetten vazgeçmemiş sonra açlıkla azap vermiş, yani aç bırakmış yine sormuş: “Sen kimsin ben kimim?” nefis bu defa şöyle demiş: Ente Rabbi rahim ve ene abdulaziz (Sen benim Rabbi rahimimsin, ben senin aciz bir kulunum).[41]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">2- Nefsin arzularına zıt bir şekilde hareket etmek: “Nisyân-ı nefs içinde (nefsi unutmamak) yani huzuzat ve ihtirasatta unutmak mevtte ve hizmette düşünmektir.”</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">3- Dinî vecibeleri yerine getirmek ve İslamiyete dayanmak: Bu hususta Bediüzzaman Divan-ı Harb-i Örfî adlı eserinde şöyle demektedir: “Nefs-i emmarenin istibdad-ı rezilesinden (alçak zulmünden) selametimiz (kurtuluşumuz) İslamiyete istinad (dayanma) iledir” deyip şöyle devam eder.“İşte Kur’an’dan aldığım dersler ile nefis ve şeytanla yaptığım savaşta muzaffaren kurtuldum bütün ehli dalâletin vekili olan nefis ve şeytanla ilk çarpışmada “Subhanellah, ve’l hamdulillah ve la ilâhe illallah ve’l lahu ekber ve’la havle velâkuvete illabillah” kelimelerde vuku buldu, bu kelimelerin kalelerinde tahasun ederek o düşmanla münakaşalara giriştim.” “Nefis tembelliğinden dolayı ubudiyet vazifesini terk ettiğinden ALLAH’tan gizlenme ihtiyacını duyuyor. Yani onu görecek bir rakibin (gözeticinin) gözü altında bulunmak istemiyor. Bunun için bir Hâlik’in, bir Mâlik’in bulunmasını istemiyor. Sonra mulahaza eder, sonra tasavvur eder. Nihayet âdemini, yok olduğunu itikad etmekle dinden çıkar.[42] Kul bu vasıflara sahip bir nefsi kendi maddi ve manevî menfaati için İslamiyet suyu ile temizleyip şerrinden kurtulmaya çalışmalıdır.</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">4- Enaniyetten kurtulmak: Risale-i Nur’da nefisteki şer ve yıkıcılık hayra ınkılap edebileceği üzerinde de durulur. Nefs-i emmare eğer enaniyeti bırakırsa hayrı ve vucudu tevfik-i ilahiyeden istese şer ve tahripten ve nefse itimattan vazgeçse istiğfar ederek abd olsa o vakit ondaki sonsuz kabiliyet-i şer, sonsuz hayır kabiliyetine döner ahsen-i takvim (en güzel derece) kıymetini alır. Ala-yı illiyine çıkar.[43] </span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">5- Risâle-i Nuru okumak: “Risale-i Nur ve bilhassa ihlas risaleleri hakiki ve mecazi nefsin bütün desiselerini izale ve onların açtığı yaraları tedavi eder.[44] Nefsiniz sizi aldatmasın Risâle-i Nur terbiye etmiyor diye şüphelendirmesin.</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">6- Mecazi nefis, belalarla ve sıkıntılarla veya her hissini iman ve Kur’an davasına feda ederek: Mecazi nefis ancak tokat elem bela ve sıkıntılarla veya her hissini maksadına feda ederek ıslah olunabilir. Risale-i Nur’un bu zamanda erkanları gibi her şeyini enaniyetini bıraksın dehşetli bir aşılamak ve şırıngayla hem hakiki hem mecazi iki nefis ittifak edip kötülüklere ve günahlara sevk ediyor.[45]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">7- Mecazi nefsi ıslah etmenin bir yoluda Ayet-i Hasbiyeyi okuyarak: Bediüzzaman asaba gelen nefs-i emmarenin şerrinden ( “asaba ve damarlara gelen his beni ezdiği zamanda Hasbunalllahu ve nime’l-vekil nime’l-Mevlâ ve nime’l-nesir)” ayet-i hasbiye imdada yetişti, bu hastalığı izale etti.”[46] Diyor.</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">8- Ehl-i tarikatın seyr-i sülüka girmesi: Tasavvufta seyr-i sülükün (manevi yolculuk) sebebi nefs-i emmareden kurtulmaktır. Sülük tarikatın en önemli şartı en ehemmiyetli neticesi olan ihlâs vasıtasıyla gizli şirkten ve riya ve tasannu (yapmacık) gibi rezailden kurtulmak ve tarikatın mahiyet-i ameliyesi (önemli işi) olan tezkiye-i nefis vasıtasıyla nefs-i emmareden kurtulmaktır.[47]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Keramete sahip bir şahsın nefs-i emmaresi baki ise kendine güvenerek gurura düşmek cihetinde istidrac olabilir.[48]</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Sonuç</strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Kısacası nefis insan varlığının en alt derecesidir. Nefis deyince ilk akla gelen nefs-i emmaredir. Daima en büyük, en tehlikeli düşman olarak görülmektedir. Ondan kurtulmak için de Kur’an ve iman hakikatleri ve ibadetlerle terbiye etme yoluna gidilmelidir. Nefis terbiye edildiği zaman safiyet kazanır güzel sıfatların derecesine yükselebilir ve kişi dünyada ve ahirette mutlu ve huzurlu yaşar. Aksi takdirde insan esfel-i safiline düşer ahirette cehennem azabına müstehak olur. Dünyada da mutlu olması zorlaşır. İnsan dünyada var olduğu müddetçe manevi derecesi ne olursa olsun nefis yok olmuyor kul ölünceye kadar varlığını asab ve damarlara devr ederek devam ettirir. </span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px"></span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px"></span></em><em><span style="font-size: 10px">[1] Nefis konusunda geniş bilgi için bkz, Kuşeyri, er-Risaletu’l-Kuşeyriye, Daru’l-Hayr Mat., Beyrut, 1413, s.,83; Gazali, İhyau Ulumiddin, Daru’l-Kalem, Beyrut, ts., III, 5; Hucviri, Keşfu’l-Mahcub, Matbaa-i Emir Kebir, Tahran, ts., s., 245; Sühreverdi, Avarif, Dru’n-Nehr’n-Nil, ts., (İhya’nın V. Cildi ile beraber.) s., 217; Nesefi, Keşfu’l-Hakaik, Tahran, 1344, s., 84.</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[2]Nursi, Bediüzzaman Said, Risale-i Külliyatı, Nesil Basım- Yayın, İstanbul, 1996. I, 626, 13. Lema, 12 İşaret.</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[3]Nursi, Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 187; Hutbe-i Şamiye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994 s. 130</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[4] Nursi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, Mektubat, s. 73; Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994 s. 397,427; Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 262</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[5] Nursi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, Mesnevi-i Nuriye, s. 230</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[6] Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 94</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[7] Sühreverdî,a.g.e., s. 221-222</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[8] Meybudî, Keşfu’l Esrar ve Uddetu’l Ebrar, Emir Kebir Mat., Tahran, 1361,V, 92</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[9] Mehmet Ali Aynî, Tasavvuf Tarihi, İstanbul, 1341, s. 240</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[10]Nursi, Bediüzzaman Said, Risale-i Nur Külliyatı, Nesil Basım- Yayın, İstanbul II, 1660, 27 Mek. 3. mesele</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[11]Nursi, a.g.e., I, 137, 23. Söz I Nükte, II 1385.</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[12] Nursi, a.g.e., I, 89, 1. nokta</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[13] Nursi, a.g.e., I, 668, 2. Lema</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[14] Nursi, a.g.e., I, 1612, 27. Mek</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[15]Nursi, a.g.e., II, 1340, Zerre</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[16]Nursi, a.g.e., I, 205, 26. Söz, 1. mebhas</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[17]Nursi, a.g.e., I, 25, 10 söz, mukaddime, 1. İşaret</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[18]Nursi, a.g.e., I, 471, 22. Mek. 4. Vecih </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[19]Nursi, a.g.e., II, 1340, zerre</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[20] Nursi, a.g.e., II, 1327, habbe</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[21] Nursi, a.g.e., II, 1383, mesnevî</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[22]Nursi, a.g.e., I, 502, 26. Mektub </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[23] Nursi, a.g.e., I, 502, 26, I. 1016, Şualar, 13. Şua </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[24] Nursi, a.g.e., I, 1660 Kastamonu lahikası, 27. Mek. </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[25] Nursi, a.g.e., I, 1016, Şualar, 13. Şua</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[26] Nursi, a.g.e., II, 1660, 27. Mek. 3. Mesele</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[27]Nursi, a.g.e., I, 1763, 27. Mek. </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[28]Nursi, a.g.e., I, 957, 24. söz</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[29]Nursi, a.g.e., II, 1359, Mesnevî, 10. Risâle </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[30]Aclunî, Keşfu’l Hafa, Beyrut, 1301 I, 424</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[31] Nursi, a.g.e., I, 479, 23. Mektup</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[32]Nursi, a.g.e., I, 109, 21. Söz </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[33] Nursi, Sikke-i Tastik-i Gaybî, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 152 </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[34]Nursi, a.g.e., I, 627, 13. Lema, 13. İşaret </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[35] Nursi, a.g.e., I, 568, 29. Mektup, 9. Telvih </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[36] Nursi, a.g.e., I, 539, 29. Mektup. </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[37] Nursi, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 392, 421</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[38] Nursi, a.g.e., I, 219, 27. Söz, 3. Sebep </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[39] Nursi, a.g.e., I, 627, 13. Lema, 12. İşaret </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[40]Nursi, a.g.e., I, 539, 29. Mektub. </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[41] Nursi, a.g.e., I, 541, 29. Mektub. (Bu dipnota iki referans verilmiş)</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[42] Nursi, a.g.e., II, 1309, Katre’nin Zeyli, Remiz</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[43] Nursi, a.g.e., I, 137, 27. Söz, 1 nükte</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[44]Nursi, a.g.e., I, 1661, 27. Mektub. 3. mesele</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[45] Nursi, a.g.e., I, 1660, 27. Mektub 3. Mesele </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[46]Nursi, a.g.e., II, 1889, Emirdağ lahikası,a.g.e., II, 27. Mektub. </span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[47]Nursi, a.g.e., I, 568, 29. Mektub. 9. Telvih</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><em><span style="font-size: 10px">[48] Nursi, a.g.e., I, 359, 9. Mektub.</span></em></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Nurist, post: 155493, member: 11025"] [FONT=Tahoma][B]Levvame, mutminne ve Mecazi (Manevi) Nefis [/B][/FONT] [FONT=Tahoma] Nefs-i levvame; yaptığı kötülüklerin sonunda zaman zaman pişmanlık duyan ve sahibini tövbeye sevk eden nefs-i emmarenin bir alt derecesidir. Bedizüzzaman’ın da belirttiği gibi adını [B]“levvame olan nefse kasem ederim” (Yusuf 12/53)[/B] ayetinden almaktadır.[/FONT] [FONT=Tahoma] Nefs-i emmare, levvame (kötüleme) ve mutmaineyye ınkılap edince silahlarını ve teçhizatlarını asab (sinir, damar) ve damarlara ve tabiata devreder. Mutmainne derecesindeki nefis vazifesini ömrünün sonuna kadar nefs-i emmare olduğu halde izleri yine görünür[22] Burada şu sonuç çıkarılmaktadır: Kişi dünyada var olduğu müddetçe manevi derecesi ne olursa olsun, nefsi devam edip kötü emellerini yerine getirmek için zaman ve zemin kollamaktadır.[/FONT] [FONT=Tahoma] Nefs-i mutmainne derecesinde olan bir kısım asfiya ve evliya dahi nefsin tehlikelerinden şikâyet etmişlerdir. Nefs-i mutmainne derecesinde oldukları halde kalpleri gayet selim ve nurlanmış iken hastalıklarından feryad etmişlerdir. İşte bu zatlardaki nefs-i emmare değil belki asaba (sinirlere) ve damarlara devredilen nefs-i emmarenin vazifesidir. Hastalık kalbi değil belki hayalidir.[23][/FONT] [FONT=Tahoma] Manevi nefs-i emmare gerçek nefs-i emmareden daha tehlikeli kötü ahlakı devam ettirir, söz dinlemez. Muhakkikin-i Evliyadan olan İmam-ı Rabbanî de bu nefisten haber veriyor.[24] Nefs-i emmare ölünce yerine manevi bir nefis geçer ve bu da kişinin nefsiyle yapılan mücadeledeki sevabı almak için ömrünün sonuna kadar devam eder.[25][/FONT] [FONT=Tahoma] Mecazi nefis özellikle akıl ve kalbi dinlemiyor. “[B]bu ikinci nefs-i emmarede şuursuz kör bir hissiyat bulunduğu için akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki onlarla ıslah olsun ve kusurunu anlasın”[/B][26][/FONT] [FONT=Tahoma] Bu makamdaki nefis insanı helal dairede masumane ve helal isteklerle kandırabilir. Bediüzzaman mecazi nefsin kendi kendisinden istediklerini şu cümlelerle dile getirir. “niçin istirahat-ı hayatına çalışmıyorsun belki reddediyorsun ve gayet zevkli ve masumane lezzetli bir hayat ve bir ömrü kendine nur dairesinde aramıyorsun ve ölmeye karar verip razı oluyorsun Risale-i Nur’un kudsî vazifesi benim ölümümle daha ziyade halisane olacak dedim ve ikinci nefs-i emmare böylece sustu.”[27] Nefis mutmaine derecesine varınca acımak gerekir.[28] [B]Nefisle Mücadele ve Terbiye Etmek[/B][/FONT] [FONT=Tahoma] Bediüzzaman nefsini nasihata muhtaç görüp nefis ile mücadele etmenin önemi üzerinde çok durmaktadır. Nefis ve şeytanla uğraşmak cihaddır.[29] Nitekim Hâdis-i Şerif’te “Biz küçük cihaddan büyük cihada döndük” denilerek nefis ile cihad etmek ALLAH yolunda cihad etmekten zor olduğu”[30] belirtilmiştir. “Düşman istersen nefis yeter”[31] denilerek başka düşman aramaya gerek olmadığı vurgulamıştır.[/FONT] [FONT=Tahoma] [B]Bediüzzaman’a göre terbiye konusunda en evvel nefisten başlamak gerekir. “Zira nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.[/B][32] Risale-i Nur en evvel tercumanın nefsini iknaya çalışır. Elbette nefs-i emmaresini (kötülüğü emreden nefsi) ikna eden ve vesvesesini tamamen ortadan kaldıran bir ders gayet kuvvetli ve halistir ki bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı manevi-i dalâlet karşısında tek başıyla üstün gelerek karşı koyabilir.”[33][/FONT] [FONT=Tahoma] Nefis ile mücadele etmek için onu iyi tanımalıdır.” Nefsi daima insana tuzak kurar. Arzularını gerçekleştirmek için de yaptırmayacağı kötülük yoktur. Nefis kusurunu görmek istemez, görse bile lehine tevil eder. Avukat gibi kendini savunur, yaptığı kötülükleri görmeyince tövbe ve istiğfar etmek istemez. Nefsinin ayıbını gören istiğfar eder ALLAH’a sığınan şeytanın şerrinden kurtulur.”[34][/FONT] [FONT=Tahoma] Yapısı gereği kendini hür ve serbest gören nefis, kendi haline bırakıldığında insanın başına getiremediği kötülük yoktur. Nefis her şeyi kendi hesabına göre değerlendirir. Hoşlandığı şeye kendisini tamamen verir. Kendini hatasız zanneder, hizmetten daima kaçar. Bu sebepten Risale-i Nur’da belirtildiği gibi tezkiye-i nefs ile insan ancak kötülüğü emreden nefsin tehlikelerinden kurtulabilir.[35] “Nefis, gafletle kusurunu, aczini, fakrını göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar musibetlere hedef olduğunu, çabuk bozulur, dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez adeta çelikten bir vücudu var gibi kendini ölümsüz olduğunu düşünür.”[36][/FONT] [FONT=Tahoma] Nefsini her zaman isyankâr, âsi gören Bediüzzaman bir başka eserinde Tevâzu bakımından ise şöyle diyor: “Ben nefsim ile musalaha etmemişim, çünkü terbiye etmemişim”[37][/FONT] [FONT=Tahoma] Velayet ehli nefsini öldürmede başarıl olur fakat yine sahabe derecesine varamazlar. Bu mesele Risale-i Nur’da şu şekilde izah edilmektedir: “Ehl-i velayet her ne kadar nefsin öldürmesine muvaffak olurlar yine sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden şükür ve hamd ve ubudiyete daha fazla mazhardırlar.[38][/FONT] [FONT=Tahoma] Nefsine tabi olan kişi öldüğünde komşu ve akrabaları hatta kâinat sevinecek, Kur’an-ı Kerim’e tabi olanın ise ölümünde manevî derecesine göre üzüleceklerdir.[39][/FONT] [FONT=Tahoma] Kısacası nefsi ıslah ve tertbiye etmenin yolları Risale-i Nur’da şöyle sıralanmaktadır:[/FONT] [FONT=Tahoma] 1- Nefsi aç bırakmak: Mutasavvıflar nefsi öldürmenin yollarından biri onu aç bırakmakla olur derler. Bediüzzaman buna paralel olarak şöyle der: Ramazan-ı şerifteki oruç en gâfillere zaafını hissettiriyor, ne derece acınacak bir durumda olduğunu anlar.[40] Ayrıca bu konuda şu Hâdis-i Şerif’e yer verir: “Hâdisin rivayetinde vardır ki, Cenab-ı Hak nefse demiş ki “Ben neyim sen nesin?” nefsi demiş ki “Ben benim sen sensin” azap vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş, yine demiş “ene ene, ente ente” (ben benim, sen sensin) hangi nevi azabı vermiş, enaniyetten vazgeçmemiş sonra açlıkla azap vermiş, yani aç bırakmış yine sormuş: “Sen kimsin ben kimim?” nefis bu defa şöyle demiş: Ente Rabbi rahim ve ene abdulaziz (Sen benim Rabbi rahimimsin, ben senin aciz bir kulunum).[41][/FONT] [FONT=Tahoma] 2- Nefsin arzularına zıt bir şekilde hareket etmek: “Nisyân-ı nefs içinde (nefsi unutmamak) yani huzuzat ve ihtirasatta unutmak mevtte ve hizmette düşünmektir.”[/FONT] [FONT=Tahoma] 3- Dinî vecibeleri yerine getirmek ve İslamiyete dayanmak: Bu hususta Bediüzzaman Divan-ı Harb-i Örfî adlı eserinde şöyle demektedir: “Nefs-i emmarenin istibdad-ı rezilesinden (alçak zulmünden) selametimiz (kurtuluşumuz) İslamiyete istinad (dayanma) iledir” deyip şöyle devam eder.“İşte Kur’an’dan aldığım dersler ile nefis ve şeytanla yaptığım savaşta muzaffaren kurtuldum bütün ehli dalâletin vekili olan nefis ve şeytanla ilk çarpışmada “Subhanellah, ve’l hamdulillah ve la ilâhe illallah ve’l lahu ekber ve’la havle velâkuvete illabillah” kelimelerde vuku buldu, bu kelimelerin kalelerinde tahasun ederek o düşmanla münakaşalara giriştim.” “Nefis tembelliğinden dolayı ubudiyet vazifesini terk ettiğinden ALLAH’tan gizlenme ihtiyacını duyuyor. Yani onu görecek bir rakibin (gözeticinin) gözü altında bulunmak istemiyor. Bunun için bir Hâlik’in, bir Mâlik’in bulunmasını istemiyor. Sonra mulahaza eder, sonra tasavvur eder. Nihayet âdemini, yok olduğunu itikad etmekle dinden çıkar.[42] Kul bu vasıflara sahip bir nefsi kendi maddi ve manevî menfaati için İslamiyet suyu ile temizleyip şerrinden kurtulmaya çalışmalıdır.[/FONT] [FONT=Tahoma] 4- Enaniyetten kurtulmak: Risale-i Nur’da nefisteki şer ve yıkıcılık hayra ınkılap edebileceği üzerinde de durulur. Nefs-i emmare eğer enaniyeti bırakırsa hayrı ve vucudu tevfik-i ilahiyeden istese şer ve tahripten ve nefse itimattan vazgeçse istiğfar ederek abd olsa o vakit ondaki sonsuz kabiliyet-i şer, sonsuz hayır kabiliyetine döner ahsen-i takvim (en güzel derece) kıymetini alır. Ala-yı illiyine çıkar.[43] [/FONT] [FONT=Tahoma] 5- Risâle-i Nuru okumak: “Risale-i Nur ve bilhassa ihlas risaleleri hakiki ve mecazi nefsin bütün desiselerini izale ve onların açtığı yaraları tedavi eder.[44] Nefsiniz sizi aldatmasın Risâle-i Nur terbiye etmiyor diye şüphelendirmesin.[/FONT] [FONT=Tahoma] 6- Mecazi nefis, belalarla ve sıkıntılarla veya her hissini iman ve Kur’an davasına feda ederek: Mecazi nefis ancak tokat elem bela ve sıkıntılarla veya her hissini maksadına feda ederek ıslah olunabilir. Risale-i Nur’un bu zamanda erkanları gibi her şeyini enaniyetini bıraksın dehşetli bir aşılamak ve şırıngayla hem hakiki hem mecazi iki nefis ittifak edip kötülüklere ve günahlara sevk ediyor.[45][/FONT] [FONT=Tahoma] 7- Mecazi nefsi ıslah etmenin bir yoluda Ayet-i Hasbiyeyi okuyarak: Bediüzzaman asaba gelen nefs-i emmarenin şerrinden ( “asaba ve damarlara gelen his beni ezdiği zamanda Hasbunalllahu ve nime’l-vekil nime’l-Mevlâ ve nime’l-nesir)” ayet-i hasbiye imdada yetişti, bu hastalığı izale etti.”[46] Diyor.[/FONT] [FONT=Tahoma] 8- Ehl-i tarikatın seyr-i sülüka girmesi: Tasavvufta seyr-i sülükün (manevi yolculuk) sebebi nefs-i emmareden kurtulmaktır. Sülük tarikatın en önemli şartı en ehemmiyetli neticesi olan ihlâs vasıtasıyla gizli şirkten ve riya ve tasannu (yapmacık) gibi rezailden kurtulmak ve tarikatın mahiyet-i ameliyesi (önemli işi) olan tezkiye-i nefis vasıtasıyla nefs-i emmareden kurtulmaktır.[47][/FONT] [FONT=Tahoma] Keramete sahip bir şahsın nefs-i emmaresi baki ise kendine güvenerek gurura düşmek cihetinde istidrac olabilir.[48] [B]Sonuç[/B] Kısacası nefis insan varlığının en alt derecesidir. Nefis deyince ilk akla gelen nefs-i emmaredir. Daima en büyük, en tehlikeli düşman olarak görülmektedir. Ondan kurtulmak için de Kur’an ve iman hakikatleri ve ibadetlerle terbiye etme yoluna gidilmelidir. Nefis terbiye edildiği zaman safiyet kazanır güzel sıfatların derecesine yükselebilir ve kişi dünyada ve ahirette mutlu ve huzurlu yaşar. Aksi takdirde insan esfel-i safiline düşer ahirette cehennem azabına müstehak olur. Dünyada da mutlu olması zorlaşır. İnsan dünyada var olduğu müddetçe manevi derecesi ne olursa olsun nefis yok olmuyor kul ölünceye kadar varlığını asab ve damarlara devr ederek devam ettirir. [I][SIZE=2] [/SIZE][/I][I][SIZE=2][1] Nefis konusunda geniş bilgi için bkz, Kuşeyri, er-Risaletu’l-Kuşeyriye, Daru’l-Hayr Mat., Beyrut, 1413, s.,83; Gazali, İhyau Ulumiddin, Daru’l-Kalem, Beyrut, ts., III, 5; Hucviri, Keşfu’l-Mahcub, Matbaa-i Emir Kebir, Tahran, ts., s., 245; Sühreverdi, Avarif, Dru’n-Nehr’n-Nil, ts., (İhya’nın V. Cildi ile beraber.) s., 217; Nesefi, Keşfu’l-Hakaik, Tahran, 1344, s., 84. [2]Nursi, Bediüzzaman Said, Risale-i Külliyatı, Nesil Basım- Yayın, İstanbul, 1996. I, 626, 13. Lema, 12 İşaret. [3]Nursi, Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 187; Hutbe-i Şamiye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994 s. 130 [4] Nursi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, Mektubat, s. 73; Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994 s. 397,427; Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 262 [5] Nursi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, Mesnevi-i Nuriye, s. 230 [6] Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 94 [7] Sühreverdî,a.g.e., s. 221-222 [8] Meybudî, Keşfu’l Esrar ve Uddetu’l Ebrar, Emir Kebir Mat., Tahran, 1361,V, 92 [9] Mehmet Ali Aynî, Tasavvuf Tarihi, İstanbul, 1341, s. 240 [10]Nursi, Bediüzzaman Said, Risale-i Nur Külliyatı, Nesil Basım- Yayın, İstanbul II, 1660, 27 Mek. 3. mesele [11]Nursi, a.g.e., I, 137, 23. Söz I Nükte, II 1385. [12] Nursi, a.g.e., I, 89, 1. nokta [13] Nursi, a.g.e., I, 668, 2. Lema [14] Nursi, a.g.e., I, 1612, 27. Mek [15]Nursi, a.g.e., II, 1340, Zerre [16]Nursi, a.g.e., I, 205, 26. Söz, 1. mebhas [17]Nursi, a.g.e., I, 25, 10 söz, mukaddime, 1. İşaret [18]Nursi, a.g.e., I, 471, 22. Mek. 4. Vecih [19]Nursi, a.g.e., II, 1340, zerre [20] Nursi, a.g.e., II, 1327, habbe [21] Nursi, a.g.e., II, 1383, mesnevî [22]Nursi, a.g.e., I, 502, 26. Mektub [23] Nursi, a.g.e., I, 502, 26, I. 1016, Şualar, 13. Şua [24] Nursi, a.g.e., I, 1660 Kastamonu lahikası, 27. Mek. [25] Nursi, a.g.e., I, 1016, Şualar, 13. Şua [26] Nursi, a.g.e., II, 1660, 27. Mek. 3. Mesele [27]Nursi, a.g.e., I, 1763, 27. Mek. [28]Nursi, a.g.e., I, 957, 24. söz [29]Nursi, a.g.e., II, 1359, Mesnevî, 10. Risâle [30]Aclunî, Keşfu’l Hafa, Beyrut, 1301 I, 424 [31] Nursi, a.g.e., I, 479, 23. Mektup [32]Nursi, a.g.e., I, 109, 21. Söz [33] Nursi, Sikke-i Tastik-i Gaybî, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 152 [34]Nursi, a.g.e., I, 627, 13. Lema, 13. İşaret [35] Nursi, a.g.e., I, 568, 29. Mektup, 9. Telvih [36] Nursi, a.g.e., I, 539, 29. Mektup. [37] Nursi, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 392, 421 [38] Nursi, a.g.e., I, 219, 27. Söz, 3. Sebep [39] Nursi, a.g.e., I, 627, 13. Lema, 12. İşaret [40]Nursi, a.g.e., I, 539, 29. Mektub. [41] Nursi, a.g.e., I, 541, 29. Mektub. (Bu dipnota iki referans verilmiş) [42] Nursi, a.g.e., II, 1309, Katre’nin Zeyli, Remiz [43] Nursi, a.g.e., I, 137, 27. Söz, 1 nükte [44]Nursi, a.g.e., I, 1661, 27. Mektub. 3. mesele [45] Nursi, a.g.e., I, 1660, 27. Mektub 3. Mesele [46]Nursi, a.g.e., II, 1889, Emirdağ lahikası,a.g.e., II, 27. Mektub. [47]Nursi, a.g.e., I, 568, 29. Mektub. 9. Telvih [48] Nursi, a.g.e., I, 359, 9. Mektub.[/SIZE][/I][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Said Nursi'nin 'nefis' eğitimi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst