Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Şafii İlmihali
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="teblið" data-source="post: 251507" data-attributes="member: 1011058"><p style="text-align: left"><strong><span style="color: red">Şafii’de cuma namazı</span></strong></p><p></p><p style="text-align: left"><span style="color: black">Cuma namazının vücub şartlan şunlardır:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>1-</strong> Müslüman olmak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>2-</strong> Akıllı olmak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>3-</strong> Baliğ olmak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>4-</strong> Erkek olmak. Kadınlara farz değildir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>5-</strong> Hür olmak. Kölelere farz değil.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>6-</strong> Mukim olmak. Yolcuya ve göçebelere farz değildir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>7-</strong> Sağlıklı olmak. Cuma namazına, yürüyerek veya binekle gitmekte sıkıntı vve zorluk çeken hastaya, çok yaşlıya ve camiye götürecek birini bulamayan amaya farz değildir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black">Cuma namazının farzı iki rekâttır. Cemaatle kılınması farzdır.</span></p><p></p><p style="text-align: left"><strong><span style="color: black">Cuma namazının sıhhat şartları</span></strong></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black">Cuma namazının sıhhat yani geçerli olmasının şartlan, diğer namazların sıhhat şartları gibidir. Ayrıca aşağıdaki hususlara da riayet etmek gerekir:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>1-</strong> Cuma namazının şehir veya köyde, meskun saha içinde kılınması. Şu halde meskun saha dışında kalan arazi, çöl ve bahçe gibi yerlerde Cuma namazı kılınmaz. Devamlı çadırlarda yaşayanların, çadırları sahasında Cuma namazı kılınamaz.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>2-</strong> Cuma namazının; Müslüman, akıllı, baliğ, hür, erkek, mukim olan en az 40 kişi ile kılınması. Bu itibarla; bir köyde bu şartları taşıyan 40 erkek yoksa, onlara Cuma namazı farz değildir ve orada Cuma namazı kılınamaz. Bu şartlardan birini taşımayan mesela mukim, yani yerli olmayıp dışardan gelen yüzlerce yolcu orada toplansa bile, Cuma namazını kılamazlar.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>3-</strong> Cuma namazının öğle namazının vaktinde kılınması. Öğle vakti çıktıktan sonra, Cuma namazı kılınamaz. Öğle namazı kaza edilir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>4- </strong>Cuma namazına, geç kalıp, ancak ikinci rekâte yetişen kimse, Cuma namazına yetişmiş olur.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black">Fakat ikinci rekâtın rükuundan sonra mesela teşehhüdde, imama yetişen kimse, her iki rekâtı de kaçırmış olur. Böyle bir kimse, imam selam verince kalkıp; dört rekâtlık öğle namazını tamamlar.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>5-</strong> Birden fazla camide Cuma namazı kılınan yerde, Cuma namazından sonra, ayrıca öğle namazını kılmak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>6-</strong> Cuma namazından önce, hutbe okumak.</span></p><p></p><p style="text-align: left"><span style="color: black">Kendisine; Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma günü fecir doğduktan sonra, yani sabah namazının vakti girdikten sonra ve Cuma namazından önce; yolculuğa çıkması haramdır. Ancak yol üzerinde Cuma namazı kılınan bir yere yetişip orada kılması mümkün ise, Cuma namazından önce yola çıkabilir.</span></p><p></p><p style="text-align: left"><span style="color: black">Kendisine, Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma namazının iç ezanının başlamasıyla beraber, her çeşit dünyevi işlerle meşgul olması haramdır.</span></p><p></p><p style="text-align: left"><strong><span style="color: black">Hutbenin şartları</span></strong></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black">Hutbe, Cuma namazının şartlarındandır. Hutbenin sahih yani geçerli olmasının şartları şunlardır:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>1-</strong> Hutbenin iki tane olması ve öğle namazı vaktinde okunması.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>2-</strong> Hutbenin, bütün rükünlerinin Arapça olarak okunması.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>3-</strong> Hutbe rükünleri arasında, iki hutbe arasında ve hutbeler ile namaz arasında hafif iki rekât namaz kılınabilecek kadar ara verilmemesi. Ancak rükünler arasında yapılan vaaz, fasıla sayılmaz. Bununla beraber, vaazın kısa tutulması sünnettir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>4-</strong> Hutbenin ayakta okunması.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>5-</strong> Hutbenin bütün rükünlerinin, Cuma namazının sıhhati için aranan şartları taşıyan, en az kırk kişiye işittirecek kadar yüksek bir ses tonu ile okunması.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>6-</strong> Hatibin, iki hutbe arasında biraz oturması. Bu oturuşun, bir ihlas okunacak kadar sürmesi sünnettir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>7-</strong> Hatibin erkek olması.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>8-</strong> Hutbenin, Cuma namazından önce okunması.</span></p><p></p><p style="text-align: left"><strong><span style="color: black">Hutbenin rükünleri</span></strong></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>1-</strong> Her iki hutbede Allahü tealaya hamd etmek.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>2-</strong> Her iki hutbede Peygamber efendimize salat (salevat) getirmek. Salavatta O’nun ismini anmak; mesela <strong><a href="http://www.dinimizislam.com/ekart/dualar/064.jpg" target="_blank">“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed”</a> </strong>demek şarttır, zamir ile söylemek kafi değildir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>3-</strong> Her iki hutbede takva için tavsiyede bulunmak. Bu rükün; <strong>“Usiküm bi takvallah” </strong>(Size, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum) gibi cümlelerle ifade edilir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>4-</strong> Hutbelerin birisinde bir ayet okumak. Ayetin birinci hutbede okunması efdaldir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>5-</strong> İkinci hutbede müminlere, ahiret ile ilgili dua etmek.</span></p><p></p><p style="text-align: left"><strong><span style="color: black">Hutbenin sünnetleri</span></strong></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>1-</strong> Önce hamd, sonra salevat, sonra takva için vasiyet olmak üzere rükünleri sırasıyla okumak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>2-</strong> Hatibin sesini işitenlerin, hutbeyi dinlemeleri.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>3-</strong> Hatibin, minber gibi yüksek bir yerde hutbe okuması, minbere çıkınca cemaate dönüp selam vermesi, sonra oturması, bundan sonra müezzinin minberin önünde ve hatibin karşısında, ezan okuduktan sonra, hutbeye başlanması.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>4-</strong> Hutbenin anlaşılır, cümlelerinin düzgün ve kısa olması.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>5-</strong> Hatibin, hutbe okurken sağa sola dönmemesi. Sağ elini minberin kenarı üzerine koyması vve iki hutbe arasındaki oturuşta ihlas suresini okuması.</span></p><p></p><p style="text-align: left"><strong><span style="color: black">Cumanın sünnetleri</span></strong></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black">Cuma günü, yapılması sünnet olan işlerden bazıları:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>1-</strong> Cuma guslü niyetiyle gusledip, bedeni iyice temizlemek. Bunun vakti, sabah namazının vaktinin girmesiyle başlar.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>2-</strong> Uzamış olan el ve ayak tırnaklarını kesmek, fazla kılları gidermek, bıyığı kısaltmak, saç ve sakalı taramak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>3-</strong> En güzel elbiseyi giymek, güzel koku sürünmek.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>4-</strong> Cumaya erken gitmek.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>5-</strong> Cumaya giderken ağırbaşlı ve sükunetle yürümek, yolda gizlice zikir veya Kur’an-ı kerim okumak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>6-</strong> Camiye girince en önde olan boşluğu doldurmak, namaz kılanların önünden geçmemek.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>7-</strong> Camiye girince, oturmadan evvel, <strong>“tehıyyet-ül-mescid” </strong>niyetiyle iki rekât namaz kılmak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black">Hatip minbere çıktıktan sonra, camiye giren kimse, Cuma namazının; müekked olan iki rekâtlık ilk sünnetini hafifçe kılıp, hutbeyi dinlemeye başlar. Bu sünnet, <strong>“tahıyyet-ül-mescid” </strong>namazının yerine de geçer. Hatib, hutbeye başlamış olsa da, böyle yapılır.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>8-</strong> Cuma günü ve gecesi Kehf suresini okumak.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: black"><strong>9-</strong> Bol bol salevat-ı şerife getirmek, çok dua etmek, sadaka vermek.</span></p><p></p><p></p><p style="text-align: left"><strong><span style="color: red">Şafii’de zekât</span></strong></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Allahü teala, namaz kılmayı nasıl emretmişse, zekât vermeyi de aynı şekilde emretmiştir. Ayet-i kerimede mealen buyuruldu ki: <strong>“Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin!” </strong>Dolayısiyle zekât vermek, namaz kılmak gibi farzdır. Zekât vermek, İslamın rükünlerinden olup, farziyetini inkar eden -Allah saklasın- kafir olur.</p> <p style="text-align: left">Zekât, lügatte artma, çoğalma, büyüme manalarına gelir. Fıkıhta ise; senede bir kere belli mallardan belli şekilde çıkarılan ve belli kimselere verilen belli bir haktır.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Zekâta tabi olan mallar</strong></p> <p style="text-align: left">Zekâta tabi olan mallar şunlardır:</p> <p style="text-align: left"><strong>1-</strong> Altın, gümüş ve paralar.</p> <p style="text-align: left"><strong>2-</strong> Ticaret malları.</p> <p style="text-align: left"><strong>3-</strong> Davar. Yani koyun ve keçi.</p> <p style="text-align: left"><strong>4-</strong> Sığır, manda ve camus.</p> <p style="text-align: left"><strong>5-</strong> Deve.</p> <p style="text-align: left"><strong>6-</strong> Ekin. Ekinden maksat; gıda olması niyetiyle ihtiyari olarak ekilen şeylerdir. Buğday, arpa, pirinç mmercimek ve nohut gibi.</p> <p style="text-align: left"><strong>7-</strong> Meyva; yani hurma ve üzüm. Bu ikisinin haricindeki meyvaların hiçbiri zekâta tabi değildir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Zekâtın Farz Olması</strong></p> <p style="text-align: left">Kişiye, zekât vermenin farz olmasının şartlan şunlardır:</p> <p style="text-align: left"><strong>1-</strong> Müslüman olmak. Dolayısiyle kafir olanlara zekât vermek farz değildir.</p> <p style="text-align: left"><strong>2-</strong> Hür olmak. Köle; zekât vermekle mükellef değildir. Çünkü kölenin elindeki malların tamamı, efendisinindir.</p> <p style="text-align: left"><strong>3-</strong> Tam mülkiyete sahip olmak. Bunun için; “mükateb” olan köle, tayin edilen zaman içinde, kararlaştırılan miktardaki malı efendisine veremezse, azad olmaz ve elindeki malların tamamı efendisine geçer. İşte bu köle, tam mülkiyete sahip olmadığı için elindeki malların zekâtını vermekle mükellef değildir.</p> <p style="text-align: left"><strong>4- </strong>Nisaba malik olmak. Yani zekâta tabi olan malın, zekâtın farz olması için aranan çokluğa ulaşmış olması gerekir. Mesela; altının 20 miskal yani 69 gram olması gibi. Nisabdan aşağıda olan mala zekât düşmez.</p> <p style="text-align: left"><strong>5-</strong> Malikin muayyen olması. Bunun için henüz doğmamış ceninin malında zekât yoktur. Yine vakıf olan malın zekâtı yoktur. Çünkü bunun da sahibi belli değildir.</p> <p style="text-align: left"><strong>6-</strong> Bazı mallarda, havelan-ı havi. Yani zekâta tabi olan malın üzerinden bir senenin geçmesi. Bunun için nisab miktarı kadar olduğu halde üzerinden bir sene geçmemiş mala zekât düşmez. Bu anlattıklarımız zekâtın genel şartlarıdır. Bunların haricinde her malın kendisine mahsus şartlan da vardır.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Baliğ olmak, akıllı olmak, reşit olmak ve borcunu tahsil etmek zekâtın şartlarından değildir. Dolayısıyla; çocuğun, delinin ve sefihin malını da zekât düşer. Bunların zekâtlarını, velileri verir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Borçlu, hazır olup borcunu ödeyecek durumda ise, <strong>“hail” </strong>(yani tahsil zamanı gelmiş) olan nisab miktarı kadar olan veya eldeki malla birlikte nisab miktarı kadar olan alacakların, üzerinden bir sene geçtiği takdirde, zekâtlarının hemen verilmesi gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>“Hail” </strong>olduğu (yani tahsil zamanı geldiği) halde, borçlu; fakir olduğu veya inkar ettiği için tahsil edilemeyen alacağın, zekâtının hemen verilmesi gerekmez. Tahsil edildiği zaman zekâtı verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>“Müeccel” </strong>olan (yani tahsil zamanı henüz gelmemiş) olan alacağın zekâtı, tahsil edildikten sonra veya bilfiil tahsil edilmese bile, tahsil etmeye kadir olunduktan sonra verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Kaybolan, gasb edilen ve inkar edilen malın zekâtı da, tahsil edildikten sonra verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Zekât verirken; eldeki malın tamamını kaplayan borç dahi düşülmez. Yani kişinin; elindeki mal kadar, borcu olsa dahi, elindeki malların tamamının zekâtını vermesi gerekir. Çünkü borç, zimmetle alakalı iken, zekât malla ilgilidir. Dolayısiyle borç, zekâta mani olmaz.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Buna göre alacaklı da borçlu da zekât verir. Şöyle ki, borçlu elindeki bütün malların zekâtını vverir, alacaklı da alacağını tahsil ettikten sonra, onun zekâtını verir. </p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Altın ve gümüşün zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Altının “nisab”ı yani zekâtının verilmesi farz olan miktarı 20 miskaldir. 20 miskal, 69 gram altın eder. Dolayısiyle 69 gram saf altını veya 69 gram saf altın değerinde parası olan kimsenin, zekât vermesi gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Altının zekâtı 40’ta bir yani yüzde ikibuçuk (% 2.5) oranında verilir. Buna göre 69 gram altını veya bu değerde parası olan kimse, bunun yüzde ikibuçuk oranında zekâtını verir. Mesela yirmi miskal altını olan kimse, bunun yarım miskalini zekât olarak verir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Altının nisabı gümüşle tamamlanmaz. Şöyle ki, 10 miskal altını ve 100 dirhem gümüşü olan kimse, bunların zekâtını vermez. Çünkü altının nisabı 20 miskal, gümüşünkü 200 dirhemdir. 1 dirhem 2.42 gramdır. Buna göre 200 dirhem 484 gramdır. Bu ikisinin cinsleri farklı olduğu için, birbirini tamamlamazlar. Zekâtlarının verilmesi için ikisinin ayrı ayrı olarak, nisab miktarı olmaları gerekir. Yani altının en az 20 miskal, gümüşün de 200 dirhem olması gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Kadınların mübah olan altın ve gümüş takılarına (süs eşyalarına) zekât düşmez. Fakat kadının israfa kaçan süs eşyası gibi, mekruh olan süs eşyasına zekât düşer.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Erkeğin gümüş yüzükten başka, altın ve gümüş eşya gibi haram olan süs eşyasına da zekât düşer.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Hem kadın hem de erkek için; her türlü altın ve gümüş ev eşyası edinmek ve kullanmak haramdır. Bunların da zekâtının da verilmesi gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Kadının mekruh olan süs eşyaları ve erkeğin haram olan eşyalarının zekâtı verilirken kıymetleri esas alınır. Ev eşyalarında ise, ağırlıkları esas alınır.</p> <p style="text-align: left">Altın ve gümüş haricindeki mücevherat süsler, zekâta tabi değildir. Ancak bunların ticareti yapılıyorsa, ticaret malı olarak zekâtlarının verilmesi gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Ticaret malının zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Ticaret; kar etmek niyetiyle, para ile veya bir mal karşılığında alınan her çeşit taşınır ve taşınmaz mallardır. Ne olursa olsun bütün ticaret malları zekâta tabidir. Dolayısıyla ticareti yapılan her türlü; arazi, bina, araba, hayvan, yiyecek, ev eşyası ve diğerlerinin zekâtı verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Hibe, miras ve çalışılarak elde edilen şeyler; para veya mal karşılığında alınmadıkları için, ticaret eşyası değildirler. Binaenaleyh zekâtları verilmez. Ancak bu yollarla elde edilen şey, mal değil de para ise, altın hükmünde olduğu için, şayet nisab miktarında ise ve üzerinden bir sene geçerse, 40’ta bir yani yüzde iki buçuk oranında zekâtı verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Ticaret malının zekâtının farz olması için, gereken şartlar şunlardır:</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>1-</strong> Malın, para ile veya bir bedel karışlığında alınmış olması.</p> <p style="text-align: left"><strong>2-</strong> Malın ticaret niyetiyle alınmış olması.</p> <p style="text-align: left"><strong>3-</strong> Malın kullanmak niyetiyle alınmamış olması.</p> <p style="text-align: left"><strong>4-</strong> Üzerinden bir senenin geçmiş olması. Ticaret malında, sene malın alındığı günden itibarendir. Buna göre ticaret malı, alındığı zaman nisab miktarı olmasa bile, bir sene sonra eğer nisab miktarı olmuşsa zekâtı verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Fakat nisab miktarındaki parayla alınan ticaret eşyasının zekâtı, eşyanın alındığı günden itibaren değil, o nisab miktarındaki paraya sahip olunduğu günden itibarendir. Binaenaleyh 69 gram veya daha fazla altın değerindeki bir paraya sahip olan kimse, bu paraya sahip olduğu günden dört ay sonra, bu parayla ticaret yaparsa, sene, paraya sahip olduğu günden itibarendir. Yani sekiz ay sonra bu paranın zekâtını vermesi gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Yine 69 gram altın değerindeki paranın yarısıyla ticaret yapıp, diğer yarısı elinde kalırsa, sene sonunda hepsi nisaba ulaşıyorsa, zekâtları verilir ve senesi paraya sahip olduğu günden itibarendir. Ticarete başladığı günden itibaren değildir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>5-</strong> Ticaret malının kıymetinin nisab miktarında veya daha fazla olması. Dolayısıyla ticarete başlanan para, nisab olsun olmasın, senenin sonunda nisab miktarında değilse, zekâtı verilmez.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Ancak ticaret malının kıymeti, senenin sonunda nisab miktarında olmamakla beraber, adamın elinde nisabı dolduracak kadar nakit varsa tamamının zekâtını verir. Mesela 69 gram değerinde parası olan kimse, bu paranın yarısıyla ticaret yapıp, yarısını da nakit olarak bırakırsa, senenin sonunda ticaret yapılan kısmı nisab olmuyorsa, yanındaki nakit de buna ilave edilecek ve hepsinin zekâtı verilecek.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Ancak bu şekilde yine nisab olmuyorsa mesela zarar edip senenin sonunda ancak elli gram altın değerinde para kalırsa buna zekât düşmez. Çünkü elinde nakit olarak duran miktar, buna ilave edildiği halde nisabı dolduramamaktadır. Dolayısıyla zekâtı verilmez.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>6-</strong> Ticaret mallarının, nisab miktarından az olan paraya çevrilmemesi. Şayet ticaret malının tamamı paraya çevrilir ve bu para nisab miktarından az ise, sene kesilmiş olur. Şayet bu parayla yeniden ticaret yapılırsa, sene ikinci defa ticarete başlandığı günden başlar.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Bazı önemli bilgiler</strong></p> <p style="text-align: left">Ticaret malının zekâtı ile alakalı bazı önemli notları hatırlatmak istiyoruz, şöyle ki:</p> <p style="text-align: left"><strong>1- </strong>Zekât verilirken, sene içindeki karlar, sermayeye ilave edilir. Malların fiyatlarının artması da böyledir. Dolayısıyla sene sonunda eldeki bütün malların o günkü kıymetleri üzerinden zekât verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>2- </strong>Ticareti yapılan malın kendisi zekâta tabi ise, mesela koyun ticareti yapılıyorsa zekât şöyle verilir:</p> <p style="text-align: left"><strong>a)</strong> Şayet ticareti yapılan malın kıymeti değil de, kendisi nisab miktarında ise, zekât “ayn”ından yani kendisinden verilir. 69 gram değerinde olmayan kırk koyun gibi.</p> <p style="text-align: left"><strong>b) </strong>Ticareti yapılan malın kendisi değil de kıymeti nisab miktarında ise, zekâtı kıymeti üzerinden verilir. Mesela 39 koyun, 69 gram altın değerinde olduğu zaman, zekâtları kıymet üzerinden verilir. Çünkü 40’tan aşağı olan koyunlara, zekât düşmez.</p> <p style="text-align: left"><strong>c)</strong> Ticareti yapılan malın; hem kendisi hem de kıymeti nisab miktarında ise ve seneleri aynı günde doluyorsa, yine zekât “ayn”ından yani kendisinden çıkarılır. 69 gram altın değerindeki kırk koyun gibi.</p> <p style="text-align: left"><strong>d)</strong> Her ikisinin kıymeti nisab ise, ve ticaretin senesi önce doluyorsa, bu sene kıymetten, sonraki bütün senelerde ise, kenidisinden çıkarılır.</p> <p style="text-align: left"><strong>3-</strong> “Mudaraba” ve “kırad” aynı manaya gelen iki kelimedir. Emek sermaye ortaklığı, demektir. Sermaye sahibi, sermayesini çalıştırmak üzere bir kimseye verir. Bu ortaklıkta, karın bir kısmı, mesela yarısı emekçiye verilir. İşte bu ortaklığın ticaret zekâtı, sermaye sahibine düşer. Eğer zekâtı kendi hususi malından verirse, olur. Eğer ortaklıktan verirse, zekât onun kar payından düşülür. </p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Madenlerin zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Madenden çıkarılan altın hammaddesi, işlenip temizlendikten sonra, 69 gram saf altın ve gümüş hammaddesi de 484 gram saf gümüş ederse, bunların zekâtı, hemen kırkta bir yani yüzde ikibuçuk oranında çıkarılıp ödenir. Bir sene geçmesi beklenmez. Çünkü maden zekâtının iki şartı vardır. Bunlar:</p> <p style="text-align: left"><strong>1-</strong> Çıkarılan hammaddenin işlenip temizlendikten sonra nisab miktarında olması.</p> <p style="text-align: left"><strong>2-</strong> Çıkaran kimsenin, zekât mükelleflerinden olması yani Müslüman ve hür bir kimse olması.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Definelerin zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Define, cahiliyet devrinde yani İslamiyet’ten Önceki dönemde, toprağa gömülen altın veya gümüşlerdir. Böyle bir defineyi bulan kimse, eğer bulduğu altın veya gümüş nisab miktarında ise, zekâtını hemen beşte bir (5’te bir) olarak çıkarıp verir. Bunda da bir sene beklenmez.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Bulunan define; eğer bazı işaretlerden İslam dönemine ait olduğu anlaşılırsa, mesela üzerinde Kur’an-ı kerim ayetleri veya bir Müslüman hükümdarın ismi varsa, “lukata” (bulunan eşya) gibidir. Yani sahibi biliniyorsa; kendisine verilir, yoksa varislerine verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Zahire ve meyvenin zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Zahireden maksat; buğday, arpa, pirinç, nohut, darı, mısır, mercimek, fasulye gibi normal zamanda yani kıtlık olmadığı bir zamanda, ihtiyari olarak (isteyerek) gıda maddesi niyetiyle ekilen şeylerdir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Meyveden maksat ise; hurma ve üzümdür. Bu ikisinin haricindeki hiçbir meyveye zekât düşmez.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Zahire ve meyvenin nisabı 5 “vesk”tir. Bir vesk, altmış (60) “sa”dır. Bir sa, 1680 gramdır. Buna göre bir vesk, 100 kilo ve 8 gramdır. Buna göre beş vesk, 504 kilodur. Yani 504 kilodan az olan zahire ve meyveye zekât düşmez.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Şayet ekin veya meyve ağaçları; masrafsız sulanıyorsa, onda biri; motor ve benzeri aletlerle sulanıyorsa, yirmide biri zekât olarak verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Meyvaların; zekâtını vermeden veya tesbit etmeden Önce, yemek veya sadaka vermek caiz değildir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Hayvanların zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Zekâta tabi hayvanlar; davar, sığır ve devedir. Bu hayvanlara, zekât düşmesi için, üzerlerinden bir senenin geçmesi, yıl boyunca merada parasız olarak otlanmaları gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Ayrıca bu hayvanların, üreme veya sütleri için beslenmeleri de şarttır. Dolayısiyle iş için, beslenen hayvanlara zekât düşmez.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Davarların zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Davarın (yani koyun ve keçinin) nisabı <strong>40</strong>’tır. Koyun ve keçinin zekâtı şöyle verilir:</p> <p style="text-align: left"><strong>40</strong>’tan <strong>120</strong>’ye kadar, bir şat (yani 2 yaşına girmiş bir koyun veya 3 yaşına girmiş bir keçi) verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>121</strong>’den <strong>200’e </strong>kadar 2 şat verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>201</strong>’den <strong>300</strong>’e kadar 3 şat verilir.</p> <p style="text-align: left">Bundan sonra her yüz davar başına bir şat verilir. Bu sayıların arasındaki miktarlar, zekâttan muaftır. Koyunun zekâtı keçi olarak; keçinin zekâtı da, koyun olarak verilebilir. </p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Sığırların zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Sığırın nisabı 30’dur. Bu sayıdan aşağıda olan sığırlara zekât düşmez. Sığırların zekâtı şöyle verilir:</p> <p style="text-align: left"><strong>30</strong>’dan <strong>39</strong>’a kadar, 1 “Tebi” (iki yaşına girmiş bir buzağı) verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>40</strong>’tan <strong>59</strong>’a kadar 1 “Müsinne” (üç yaşına girmiş bbir buzağı) verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>60</strong>’tan <strong>69</strong>’a kadar, 2 Tebi,</p> <p style="text-align: left"><strong>70</strong>’ten <strong>79</strong>’a kadar 1 Müsinne vel Tebi verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>80</strong>’den <strong>89</strong>’a kadar 2 Müsinne verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>90</strong>’dan <strong>99</strong>’a kadar 3 Tebi verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>100</strong>’den <strong>109</strong>’a kadar, 1 Müsinne ve 2 Tebi,</p> <p style="text-align: left"><strong>110</strong>’dan <strong>119</strong>’a kadar, 2 Müsinne ve 1 Tebi verilir.</p> <p style="text-align: left">Bundan sonra, her 30’da, bir Tebi ve her 40’ta bir Müsinne verilir. Mesela sayı, <strong>120</strong>’ye ulaşınca 3 Müsinne veya 4 Tebi verilir<strong>.</strong>Şayet sadece Tebi veya Müsinne varsa, olan verilir. Eğer ikisi de varsa, müstehaklar için hangisi daha iyi ise, o verilir. İki sayı arasındaki miktara zekât düşmez. Mesela 30’dan 39’a kadar, sadece 1 Tebi verilir. </p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Develerin zekâtı</strong></p> <p style="text-align: left">Develerin nisabı, 5’tir. Beşten aşağı deveye zekât düşmez. Develerin zekâtı şöyle verilir:</p> <p style="text-align: left"><strong>5</strong>’ten <strong>9</strong>’a kadarki develer için bir şat verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>10</strong>’dan <strong>14</strong>’e kadar 2 şat verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>15</strong>’ten <strong>19</strong>’a kadar 3 şat verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>20</strong>’den <strong>24</strong>’den 4 şat verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>25</strong>’ten <strong>35</strong>’e kadar 1 Bintimehad verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>36</strong>’dan <strong>45</strong>’e kadar 1 Bintilebun verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>46</strong>’dan <strong>60’</strong>a kadar 1 Hıkka verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>61</strong>’den <strong>75</strong>’e kadar 1 Cezaa verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>76</strong>’dan <strong>90</strong>’a kadar 2 Bintilebun verilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>91</strong>’den <strong>120</strong>’ye kadar 2 Hıkka verilir.</p> <p style="text-align: left">Bundan sonra her 40 deve için 1 Bintilebun ve her 50 deve için 1 Hıkka verilir. Mesela deve sayısı 170 olup üzerinden bir sene geçince, 3 adet Bintilebun ve 1 adet Hıkka verilir. Çünkü 170 sayısında üç 40’lık ve bir 50’lik vardır.</p> <p style="text-align: left"><strong>“Şat”, </strong>2 yaşına girmiş koyun, veya 3 yaşına girmiş keçidir.</p> <p style="text-align: left"><strong>“Bintimehad”, </strong>2 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur. </p> <p style="text-align: left"><strong>“Bintilebun”, </strong>3 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur. </p> <p style="text-align: left"><strong>“Hıkka”, </strong>4 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur. </p> <p style="text-align: left"><strong>“Cezaa”, </strong>5 yaşına girmiş deve yavrusudur.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Sadaka-i fıtr</strong></p> <p style="text-align: left">Ramazan bayramı günü ve gecesi, bir günlük yiyeceği olanın hem kendisinin hem de bakmakla mükellef olduğu kimselerin fıtralarını vermesi farzdır.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Fıtra; pirinç, buğday gibi gıda maddelerinden ve hurma ile kuru üzümden bir sa’dır. Bir sa’, mutedil bir avuçla; 4 (dört) avuçtur. Bu da 1680 gramdır (Yani 1 kilo 680 gramdır.)</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Buğday vermek efdaldir. Fıtra; para veya un olarak verilemez.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Fıtranın, Ramazan ayının başında verilmesi caiz, bayram namazından önce verilmesi müstehab, bayram namazından sonraya bırakılması mekruh ve ondan sonraya mazeretsiz bırakılması haramdır.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Fıtra, zekât verilebilen sınıflara verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Zekât kimlere verilir?</strong></p> <p style="text-align: left">Zekât şu sınıflara verilir:</p> <p style="text-align: left"><strong>1- Fakir. </strong>Yeterli malı ve kazancı olmayan kimsedir. Mesela on dirheme ihtiyacı varken, ancak iki veya üç dirhem kazanır.</p> <p style="text-align: left"><strong>2- Miskin. </strong>Malı veya kazancı vardır. Fakat ihtiyaçlarına yetmemektedir. Mesela on dirheme ihtiyacı olduğu halde, elinde sadece sekiz dirhem vardır.</p> <p style="text-align: left"><strong>3- Amil. </strong>Zekât işinde çalışan vazifeli.</p> <p style="text-align: left"><strong>4- Müellefet-ül-kulub. </strong>Müslüman olmuş, fakat islamı zayıf kimseler veya islamı kuvvetlidir, fakat onlara zekât vermekle başkalarının Müslüman olması ümit edilir.</p> <p style="text-align: left"><strong>5- Rikab. </strong>Efendisiyle sahih “kitabet” (belli bir miktar mal karşılığında azad olma) akdi yapan köleler.</p> <p style="text-align: left"><strong>6- Garim. </strong>Kendisi için bir borca girmiş ve ödeme zamanı geldiği halde ödemeye gücü olmayan kimse.</p> <p style="text-align: left"><strong>7- Ehlu sebilillah. </strong>Allah yolunda cihad eden savaşçılar.</p> <p style="text-align: left"><strong>8- İbnüs-sebil. </strong>Mübah bir yolculukta bulunan yolcu.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Zekâtı, bu 8 sınıftan mevcut olanların tamamına vermek gerekir. [Bugün bu sekiz sınıf bulunmadığı için, Hanefi mezhebi taklit edilerek, bir sınıfa verilebilir.]</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Bulunduğu yerde müstehaklar varken, zekâtı başka yerlere nakletmek haramdır ve zekât verilmiş olmaz. Bir kavle göre ise, caizdir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Kâfir, çocuk, deli, zengin, ana-baba, hanım, evlatlar ve haram yolda harcayacağı bilinen kimseye zekât verilmez. Bunların zekât alması haram olduğu gibi, bunlara zekât vermek de haramdır.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left"><strong>Zekât nasıl verilir?</strong></p> <p style="text-align: left">Zekât ve fıtrayı, mevcut olan sınıfların tamamına vermek gerekir. Fakat İmam-ı Rafii’ye göre, fıtrayı sadece bir kişiye vermek de caizdir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Mal ve zekâtın verileceği kimseler mevcut ise, zekâtın hemen ödenmesi gerekir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Zekât veren kimse, alacağını, zekât yerine sayamaz. Ancak şartsız olarak borçluya zekât verir, borçlu da, aldığı zekâttan borcunu öder.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Kişi, zekâtını verme imkanına sahip olduğu halde vermeyip, elindeki mal telef olursa, zekâtını tazmin eder.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Zekâtta niyet etmek gerekir. Zekâtı, maldan ayırırken veya fakire verirken niyet edilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Zekât, ancak malın cinsinden ödenir. Sadece develerin sayısı 25’in altında ise, zekâtları koyun veya keçi olarak verilir.</p></p> <p style="text-align: left"></p><p style="text-align: left">Bir de ticaret malının zekâtı nakit olarak verilir.</p> <p style="text-align: left">Gümüş için, altın zekât verilemez, bunun aksi de olamaz.</p> <p style="text-align: left">Borçlu kimse, -borcu, ne kadar çok olursa olsun- nisab miktarında malı varsa, zekâtını verecektir</p></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="teblið, post: 251507, member: 1011058"] [LEFT][B][COLOR=red]Şafii’de cuma namazı[/COLOR][/B][/LEFT] [LEFT][COLOR=black]Cuma namazının vücub şartlan şunlardır:[/COLOR] [COLOR=black][B]1-[/B] Müslüman olmak.[/COLOR] [COLOR=black][B]2-[/B] Akıllı olmak.[/COLOR] [COLOR=black][B]3-[/B] Baliğ olmak.[/COLOR] [COLOR=black][B]4-[/B] Erkek olmak. Kadınlara farz değildir.[/COLOR] [COLOR=black][B]5-[/B] Hür olmak. Kölelere farz değil.[/COLOR] [COLOR=black][B]6-[/B] Mukim olmak. Yolcuya ve göçebelere farz değildir.[/COLOR] [COLOR=black][B]7-[/B] Sağlıklı olmak. Cuma namazına, yürüyerek veya binekle gitmekte sıkıntı vve zorluk çeken hastaya, çok yaşlıya ve camiye götürecek birini bulamayan amaya farz değildir.[/COLOR] [COLOR=black]Cuma namazının farzı iki rekâttır. Cemaatle kılınması farzdır.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][B][COLOR=black]Cuma namazının sıhhat şartları[/COLOR][/B] [COLOR=black]Cuma namazının sıhhat yani geçerli olmasının şartlan, diğer namazların sıhhat şartları gibidir. Ayrıca aşağıdaki hususlara da riayet etmek gerekir:[/COLOR] [COLOR=black][B]1-[/B] Cuma namazının şehir veya köyde, meskun saha içinde kılınması. Şu halde meskun saha dışında kalan arazi, çöl ve bahçe gibi yerlerde Cuma namazı kılınmaz. Devamlı çadırlarda yaşayanların, çadırları sahasında Cuma namazı kılınamaz.[/COLOR] [COLOR=black][B]2-[/B] Cuma namazının; Müslüman, akıllı, baliğ, hür, erkek, mukim olan en az 40 kişi ile kılınması. Bu itibarla; bir köyde bu şartları taşıyan 40 erkek yoksa, onlara Cuma namazı farz değildir ve orada Cuma namazı kılınamaz. Bu şartlardan birini taşımayan mesela mukim, yani yerli olmayıp dışardan gelen yüzlerce yolcu orada toplansa bile, Cuma namazını kılamazlar.[/COLOR] [COLOR=black][B]3-[/B] Cuma namazının öğle namazının vaktinde kılınması. Öğle vakti çıktıktan sonra, Cuma namazı kılınamaz. Öğle namazı kaza edilir.[/COLOR] [COLOR=black][B]4- [/B]Cuma namazına, geç kalıp, ancak ikinci rekâte yetişen kimse, Cuma namazına yetişmiş olur.[/COLOR] [COLOR=black]Fakat ikinci rekâtın rükuundan sonra mesela teşehhüdde, imama yetişen kimse, her iki rekâtı de kaçırmış olur. Böyle bir kimse, imam selam verince kalkıp; dört rekâtlık öğle namazını tamamlar.[/COLOR] [COLOR=black][B]5-[/B] Birden fazla camide Cuma namazı kılınan yerde, Cuma namazından sonra, ayrıca öğle namazını kılmak.[/COLOR] [COLOR=black][B]6-[/B] Cuma namazından önce, hutbe okumak.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][COLOR=black]Kendisine; Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma günü fecir doğduktan sonra, yani sabah namazının vakti girdikten sonra ve Cuma namazından önce; yolculuğa çıkması haramdır. Ancak yol üzerinde Cuma namazı kılınan bir yere yetişip orada kılması mümkün ise, Cuma namazından önce yola çıkabilir.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][COLOR=black]Kendisine, Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma namazının iç ezanının başlamasıyla beraber, her çeşit dünyevi işlerle meşgul olması haramdır.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][B][COLOR=black]Hutbenin şartları[/COLOR][/B] [COLOR=black]Hutbe, Cuma namazının şartlarındandır. Hutbenin sahih yani geçerli olmasının şartları şunlardır:[/COLOR] [COLOR=black][B]1-[/B] Hutbenin iki tane olması ve öğle namazı vaktinde okunması.[/COLOR] [COLOR=black][B]2-[/B] Hutbenin, bütün rükünlerinin Arapça olarak okunması.[/COLOR] [COLOR=black][B]3-[/B] Hutbe rükünleri arasında, iki hutbe arasında ve hutbeler ile namaz arasında hafif iki rekât namaz kılınabilecek kadar ara verilmemesi. Ancak rükünler arasında yapılan vaaz, fasıla sayılmaz. Bununla beraber, vaazın kısa tutulması sünnettir.[/COLOR] [COLOR=black][B]4-[/B] Hutbenin ayakta okunması.[/COLOR] [COLOR=black][B]5-[/B] Hutbenin bütün rükünlerinin, Cuma namazının sıhhati için aranan şartları taşıyan, en az kırk kişiye işittirecek kadar yüksek bir ses tonu ile okunması.[/COLOR] [COLOR=black][B]6-[/B] Hatibin, iki hutbe arasında biraz oturması. Bu oturuşun, bir ihlas okunacak kadar sürmesi sünnettir.[/COLOR] [COLOR=black][B]7-[/B] Hatibin erkek olması.[/COLOR] [COLOR=black][B]8-[/B] Hutbenin, Cuma namazından önce okunması.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][B][COLOR=black]Hutbenin rükünleri[/COLOR][/B] [COLOR=black][B]1-[/B] Her iki hutbede Allahü tealaya hamd etmek.[/COLOR] [COLOR=black][B]2-[/B] Her iki hutbede Peygamber efendimize salat (salevat) getirmek. Salavatta O’nun ismini anmak; mesela [B][URL="http://www.dinimizislam.com/ekart/dualar/064.jpg"]“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed”[/URL] [/B]demek şarttır, zamir ile söylemek kafi değildir.[/COLOR] [COLOR=black][B]3-[/B] Her iki hutbede takva için tavsiyede bulunmak. Bu rükün; [B]“Usiküm bi takvallah” [/B](Size, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum) gibi cümlelerle ifade edilir.[/COLOR] [COLOR=black][B]4-[/B] Hutbelerin birisinde bir ayet okumak. Ayetin birinci hutbede okunması efdaldir.[/COLOR] [COLOR=black][B]5-[/B] İkinci hutbede müminlere, ahiret ile ilgili dua etmek.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][B][COLOR=black]Hutbenin sünnetleri[/COLOR][/B] [COLOR=black][B]1-[/B] Önce hamd, sonra salevat, sonra takva için vasiyet olmak üzere rükünleri sırasıyla okumak.[/COLOR] [COLOR=black][B]2-[/B] Hatibin sesini işitenlerin, hutbeyi dinlemeleri.[/COLOR] [COLOR=black][B]3-[/B] Hatibin, minber gibi yüksek bir yerde hutbe okuması, minbere çıkınca cemaate dönüp selam vermesi, sonra oturması, bundan sonra müezzinin minberin önünde ve hatibin karşısında, ezan okuduktan sonra, hutbeye başlanması.[/COLOR] [COLOR=black][B]4-[/B] Hutbenin anlaşılır, cümlelerinin düzgün ve kısa olması.[/COLOR] [COLOR=black][B]5-[/B] Hatibin, hutbe okurken sağa sola dönmemesi. Sağ elini minberin kenarı üzerine koyması vve iki hutbe arasındaki oturuşta ihlas suresini okuması.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][B][COLOR=black]Cumanın sünnetleri[/COLOR][/B] [COLOR=black]Cuma günü, yapılması sünnet olan işlerden bazıları:[/COLOR] [COLOR=black][B]1-[/B] Cuma guslü niyetiyle gusledip, bedeni iyice temizlemek. Bunun vakti, sabah namazının vaktinin girmesiyle başlar.[/COLOR] [COLOR=black][B]2-[/B] Uzamış olan el ve ayak tırnaklarını kesmek, fazla kılları gidermek, bıyığı kısaltmak, saç ve sakalı taramak.[/COLOR] [COLOR=black][B]3-[/B] En güzel elbiseyi giymek, güzel koku sürünmek.[/COLOR] [COLOR=black][B]4-[/B] Cumaya erken gitmek.[/COLOR] [COLOR=black][B]5-[/B] Cumaya giderken ağırbaşlı ve sükunetle yürümek, yolda gizlice zikir veya Kur’an-ı kerim okumak.[/COLOR] [COLOR=black][B]6-[/B] Camiye girince en önde olan boşluğu doldurmak, namaz kılanların önünden geçmemek.[/COLOR] [COLOR=black][B]7-[/B] Camiye girince, oturmadan evvel, [B]“tehıyyet-ül-mescid” [/B]niyetiyle iki rekât namaz kılmak.[/COLOR] [COLOR=black]Hatip minbere çıktıktan sonra, camiye giren kimse, Cuma namazının; müekked olan iki rekâtlık ilk sünnetini hafifçe kılıp, hutbeyi dinlemeye başlar. Bu sünnet, [B]“tahıyyet-ül-mescid” [/B]namazının yerine de geçer. Hatib, hutbeye başlamış olsa da, böyle yapılır.[/COLOR] [COLOR=black][B]8-[/B] Cuma günü ve gecesi Kehf suresini okumak.[/COLOR] [COLOR=black][B]9-[/B] Bol bol salevat-ı şerife getirmek, çok dua etmek, sadaka vermek.[/COLOR][/LEFT] [COLOR=black] [/COLOR] [LEFT][B][COLOR=red]Şafii’de zekât[/COLOR][/B] [LEFT]Allahü teala, namaz kılmayı nasıl emretmişse, zekât vermeyi de aynı şekilde emretmiştir. Ayet-i kerimede mealen buyuruldu ki: [B]“Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin!” [/B]Dolayısiyle zekât vermek, namaz kılmak gibi farzdır. Zekât vermek, İslamın rükünlerinden olup, farziyetini inkar eden -Allah saklasın- kafir olur. Zekât, lügatte artma, çoğalma, büyüme manalarına gelir. Fıkıhta ise; senede bir kere belli mallardan belli şekilde çıkarılan ve belli kimselere verilen belli bir haktır.[/LEFT] [LEFT][B]Zekâta tabi olan mallar[/B] Zekâta tabi olan mallar şunlardır: [B]1-[/B] Altın, gümüş ve paralar. [B]2-[/B] Ticaret malları. [B]3-[/B] Davar. Yani koyun ve keçi. [B]4-[/B] Sığır, manda ve camus. [B]5-[/B] Deve. [B]6-[/B] Ekin. Ekinden maksat; gıda olması niyetiyle ihtiyari olarak ekilen şeylerdir. Buğday, arpa, pirinç mmercimek ve nohut gibi. [B]7-[/B] Meyva; yani hurma ve üzüm. Bu ikisinin haricindeki meyvaların hiçbiri zekâta tabi değildir.[/LEFT] [LEFT][B]Zekâtın Farz Olması[/B] Kişiye, zekât vermenin farz olmasının şartlan şunlardır: [B]1-[/B] Müslüman olmak. Dolayısiyle kafir olanlara zekât vermek farz değildir. [B]2-[/B] Hür olmak. Köle; zekât vermekle mükellef değildir. Çünkü kölenin elindeki malların tamamı, efendisinindir. [B]3-[/B] Tam mülkiyete sahip olmak. Bunun için; “mükateb” olan köle, tayin edilen zaman içinde, kararlaştırılan miktardaki malı efendisine veremezse, azad olmaz ve elindeki malların tamamı efendisine geçer. İşte bu köle, tam mülkiyete sahip olmadığı için elindeki malların zekâtını vermekle mükellef değildir. [B]4- [/B]Nisaba malik olmak. Yani zekâta tabi olan malın, zekâtın farz olması için aranan çokluğa ulaşmış olması gerekir. Mesela; altının 20 miskal yani 69 gram olması gibi. Nisabdan aşağıda olan mala zekât düşmez. [B]5-[/B] Malikin muayyen olması. Bunun için henüz doğmamış ceninin malında zekât yoktur. Yine vakıf olan malın zekâtı yoktur. Çünkü bunun da sahibi belli değildir. [B]6-[/B] Bazı mallarda, havelan-ı havi. Yani zekâta tabi olan malın üzerinden bir senenin geçmesi. Bunun için nisab miktarı kadar olduğu halde üzerinden bir sene geçmemiş mala zekât düşmez. Bu anlattıklarımız zekâtın genel şartlarıdır. Bunların haricinde her malın kendisine mahsus şartlan da vardır.[/LEFT] [LEFT]Baliğ olmak, akıllı olmak, reşit olmak ve borcunu tahsil etmek zekâtın şartlarından değildir. Dolayısıyla; çocuğun, delinin ve sefihin malını da zekât düşer. Bunların zekâtlarını, velileri verir.[/LEFT] [LEFT]Borçlu, hazır olup borcunu ödeyecek durumda ise, [B]“hail” [/B](yani tahsil zamanı gelmiş) olan nisab miktarı kadar olan veya eldeki malla birlikte nisab miktarı kadar olan alacakların, üzerinden bir sene geçtiği takdirde, zekâtlarının hemen verilmesi gerekir.[/LEFT] [LEFT][B]“Hail” [/B]olduğu (yani tahsil zamanı geldiği) halde, borçlu; fakir olduğu veya inkar ettiği için tahsil edilemeyen alacağın, zekâtının hemen verilmesi gerekmez. Tahsil edildiği zaman zekâtı verilir.[/LEFT] [LEFT][B]“Müeccel” [/B]olan (yani tahsil zamanı henüz gelmemiş) olan alacağın zekâtı, tahsil edildikten sonra veya bilfiil tahsil edilmese bile, tahsil etmeye kadir olunduktan sonra verilir.[/LEFT] [LEFT]Kaybolan, gasb edilen ve inkar edilen malın zekâtı da, tahsil edildikten sonra verilir.[/LEFT] [LEFT]Zekât verirken; eldeki malın tamamını kaplayan borç dahi düşülmez. Yani kişinin; elindeki mal kadar, borcu olsa dahi, elindeki malların tamamının zekâtını vermesi gerekir. Çünkü borç, zimmetle alakalı iken, zekât malla ilgilidir. Dolayısiyle borç, zekâta mani olmaz.[/LEFT] [LEFT]Buna göre alacaklı da borçlu da zekât verir. Şöyle ki, borçlu elindeki bütün malların zekâtını vverir, alacaklı da alacağını tahsil ettikten sonra, onun zekâtını verir. [/LEFT] [LEFT][B]Altın ve gümüşün zekâtı[/B] Altının “nisab”ı yani zekâtının verilmesi farz olan miktarı 20 miskaldir. 20 miskal, 69 gram altın eder. Dolayısiyle 69 gram saf altını veya 69 gram saf altın değerinde parası olan kimsenin, zekât vermesi gerekir.[/LEFT] [LEFT]Altının zekâtı 40’ta bir yani yüzde ikibuçuk (% 2.5) oranında verilir. Buna göre 69 gram altını veya bu değerde parası olan kimse, bunun yüzde ikibuçuk oranında zekâtını verir. Mesela yirmi miskal altını olan kimse, bunun yarım miskalini zekât olarak verir.[/LEFT] [LEFT]Altının nisabı gümüşle tamamlanmaz. Şöyle ki, 10 miskal altını ve 100 dirhem gümüşü olan kimse, bunların zekâtını vermez. Çünkü altının nisabı 20 miskal, gümüşünkü 200 dirhemdir. 1 dirhem 2.42 gramdır. Buna göre 200 dirhem 484 gramdır. Bu ikisinin cinsleri farklı olduğu için, birbirini tamamlamazlar. Zekâtlarının verilmesi için ikisinin ayrı ayrı olarak, nisab miktarı olmaları gerekir. Yani altının en az 20 miskal, gümüşün de 200 dirhem olması gerekir.[/LEFT] [LEFT]Kadınların mübah olan altın ve gümüş takılarına (süs eşyalarına) zekât düşmez. Fakat kadının israfa kaçan süs eşyası gibi, mekruh olan süs eşyasına zekât düşer.[/LEFT] [LEFT]Erkeğin gümüş yüzükten başka, altın ve gümüş eşya gibi haram olan süs eşyasına da zekât düşer.[/LEFT] [LEFT]Hem kadın hem de erkek için; her türlü altın ve gümüş ev eşyası edinmek ve kullanmak haramdır. Bunların da zekâtının da verilmesi gerekir.[/LEFT] [LEFT]Kadının mekruh olan süs eşyaları ve erkeğin haram olan eşyalarının zekâtı verilirken kıymetleri esas alınır. Ev eşyalarında ise, ağırlıkları esas alınır. Altın ve gümüş haricindeki mücevherat süsler, zekâta tabi değildir. Ancak bunların ticareti yapılıyorsa, ticaret malı olarak zekâtlarının verilmesi gerekir.[/LEFT] [LEFT][B]Ticaret malının zekâtı[/B] Ticaret; kar etmek niyetiyle, para ile veya bir mal karşılığında alınan her çeşit taşınır ve taşınmaz mallardır. Ne olursa olsun bütün ticaret malları zekâta tabidir. Dolayısıyla ticareti yapılan her türlü; arazi, bina, araba, hayvan, yiyecek, ev eşyası ve diğerlerinin zekâtı verilir.[/LEFT] [LEFT]Hibe, miras ve çalışılarak elde edilen şeyler; para veya mal karşılığında alınmadıkları için, ticaret eşyası değildirler. Binaenaleyh zekâtları verilmez. Ancak bu yollarla elde edilen şey, mal değil de para ise, altın hükmünde olduğu için, şayet nisab miktarında ise ve üzerinden bir sene geçerse, 40’ta bir yani yüzde iki buçuk oranında zekâtı verilir.[/LEFT] [LEFT]Ticaret malının zekâtının farz olması için, gereken şartlar şunlardır:[/LEFT] [LEFT][B]1-[/B] Malın, para ile veya bir bedel karışlığında alınmış olması. [B]2-[/B] Malın ticaret niyetiyle alınmış olması. [B]3-[/B] Malın kullanmak niyetiyle alınmamış olması. [B]4-[/B] Üzerinden bir senenin geçmiş olması. Ticaret malında, sene malın alındığı günden itibarendir. Buna göre ticaret malı, alındığı zaman nisab miktarı olmasa bile, bir sene sonra eğer nisab miktarı olmuşsa zekâtı verilir.[/LEFT] [LEFT]Fakat nisab miktarındaki parayla alınan ticaret eşyasının zekâtı, eşyanın alındığı günden itibaren değil, o nisab miktarındaki paraya sahip olunduğu günden itibarendir. Binaenaleyh 69 gram veya daha fazla altın değerindeki bir paraya sahip olan kimse, bu paraya sahip olduğu günden dört ay sonra, bu parayla ticaret yaparsa, sene, paraya sahip olduğu günden itibarendir. Yani sekiz ay sonra bu paranın zekâtını vermesi gerekir.[/LEFT] [LEFT]Yine 69 gram altın değerindeki paranın yarısıyla ticaret yapıp, diğer yarısı elinde kalırsa, sene sonunda hepsi nisaba ulaşıyorsa, zekâtları verilir ve senesi paraya sahip olduğu günden itibarendir. Ticarete başladığı günden itibaren değildir.[/LEFT] [LEFT][B]5-[/B] Ticaret malının kıymetinin nisab miktarında veya daha fazla olması. Dolayısıyla ticarete başlanan para, nisab olsun olmasın, senenin sonunda nisab miktarında değilse, zekâtı verilmez.[/LEFT] [LEFT]Ancak ticaret malının kıymeti, senenin sonunda nisab miktarında olmamakla beraber, adamın elinde nisabı dolduracak kadar nakit varsa tamamının zekâtını verir. Mesela 69 gram değerinde parası olan kimse, bu paranın yarısıyla ticaret yapıp, yarısını da nakit olarak bırakırsa, senenin sonunda ticaret yapılan kısmı nisab olmuyorsa, yanındaki nakit de buna ilave edilecek ve hepsinin zekâtı verilecek.[/LEFT] [LEFT]Ancak bu şekilde yine nisab olmuyorsa mesela zarar edip senenin sonunda ancak elli gram altın değerinde para kalırsa buna zekât düşmez. Çünkü elinde nakit olarak duran miktar, buna ilave edildiği halde nisabı dolduramamaktadır. Dolayısıyla zekâtı verilmez.[/LEFT] [LEFT][B]6-[/B] Ticaret mallarının, nisab miktarından az olan paraya çevrilmemesi. Şayet ticaret malının tamamı paraya çevrilir ve bu para nisab miktarından az ise, sene kesilmiş olur. Şayet bu parayla yeniden ticaret yapılırsa, sene ikinci defa ticarete başlandığı günden başlar.[/LEFT] [LEFT][B]Bazı önemli bilgiler[/B] Ticaret malının zekâtı ile alakalı bazı önemli notları hatırlatmak istiyoruz, şöyle ki: [B]1- [/B]Zekât verilirken, sene içindeki karlar, sermayeye ilave edilir. Malların fiyatlarının artması da böyledir. Dolayısıyla sene sonunda eldeki bütün malların o günkü kıymetleri üzerinden zekât verilir. [B]2- [/B]Ticareti yapılan malın kendisi zekâta tabi ise, mesela koyun ticareti yapılıyorsa zekât şöyle verilir: [B]a)[/B] Şayet ticareti yapılan malın kıymeti değil de, kendisi nisab miktarında ise, zekât “ayn”ından yani kendisinden verilir. 69 gram değerinde olmayan kırk koyun gibi. [B]b) [/B]Ticareti yapılan malın kendisi değil de kıymeti nisab miktarında ise, zekâtı kıymeti üzerinden verilir. Mesela 39 koyun, 69 gram altın değerinde olduğu zaman, zekâtları kıymet üzerinden verilir. Çünkü 40’tan aşağı olan koyunlara, zekât düşmez. [B]c)[/B] Ticareti yapılan malın; hem kendisi hem de kıymeti nisab miktarında ise ve seneleri aynı günde doluyorsa, yine zekât “ayn”ından yani kendisinden çıkarılır. 69 gram altın değerindeki kırk koyun gibi. [B]d)[/B] Her ikisinin kıymeti nisab ise, ve ticaretin senesi önce doluyorsa, bu sene kıymetten, sonraki bütün senelerde ise, kenidisinden çıkarılır. [B]3-[/B] “Mudaraba” ve “kırad” aynı manaya gelen iki kelimedir. Emek sermaye ortaklığı, demektir. Sermaye sahibi, sermayesini çalıştırmak üzere bir kimseye verir. Bu ortaklıkta, karın bir kısmı, mesela yarısı emekçiye verilir. İşte bu ortaklığın ticaret zekâtı, sermaye sahibine düşer. Eğer zekâtı kendi hususi malından verirse, olur. Eğer ortaklıktan verirse, zekât onun kar payından düşülür. [/LEFT] [LEFT][B]Madenlerin zekâtı[/B] Madenden çıkarılan altın hammaddesi, işlenip temizlendikten sonra, 69 gram saf altın ve gümüş hammaddesi de 484 gram saf gümüş ederse, bunların zekâtı, hemen kırkta bir yani yüzde ikibuçuk oranında çıkarılıp ödenir. Bir sene geçmesi beklenmez. Çünkü maden zekâtının iki şartı vardır. Bunlar: [B]1-[/B] Çıkarılan hammaddenin işlenip temizlendikten sonra nisab miktarında olması. [B]2-[/B] Çıkaran kimsenin, zekât mükelleflerinden olması yani Müslüman ve hür bir kimse olması.[/LEFT] [LEFT][B]Definelerin zekâtı[/B] Define, cahiliyet devrinde yani İslamiyet’ten Önceki dönemde, toprağa gömülen altın veya gümüşlerdir. Böyle bir defineyi bulan kimse, eğer bulduğu altın veya gümüş nisab miktarında ise, zekâtını hemen beşte bir (5’te bir) olarak çıkarıp verir. Bunda da bir sene beklenmez.[/LEFT] [LEFT]Bulunan define; eğer bazı işaretlerden İslam dönemine ait olduğu anlaşılırsa, mesela üzerinde Kur’an-ı kerim ayetleri veya bir Müslüman hükümdarın ismi varsa, “lukata” (bulunan eşya) gibidir. Yani sahibi biliniyorsa; kendisine verilir, yoksa varislerine verilir.[/LEFT] [LEFT][B]Zahire ve meyvenin zekâtı[/B] Zahireden maksat; buğday, arpa, pirinç, nohut, darı, mısır, mercimek, fasulye gibi normal zamanda yani kıtlık olmadığı bir zamanda, ihtiyari olarak (isteyerek) gıda maddesi niyetiyle ekilen şeylerdir.[/LEFT] [LEFT]Meyveden maksat ise; hurma ve üzümdür. Bu ikisinin haricindeki hiçbir meyveye zekât düşmez.[/LEFT] [LEFT]Zahire ve meyvenin nisabı 5 “vesk”tir. Bir vesk, altmış (60) “sa”dır. Bir sa, 1680 gramdır. Buna göre bir vesk, 100 kilo ve 8 gramdır. Buna göre beş vesk, 504 kilodur. Yani 504 kilodan az olan zahire ve meyveye zekât düşmez.[/LEFT] [LEFT]Şayet ekin veya meyve ağaçları; masrafsız sulanıyorsa, onda biri; motor ve benzeri aletlerle sulanıyorsa, yirmide biri zekât olarak verilir.[/LEFT] [LEFT]Meyvaların; zekâtını vermeden veya tesbit etmeden Önce, yemek veya sadaka vermek caiz değildir.[/LEFT] [LEFT][B]Hayvanların zekâtı[/B] Zekâta tabi hayvanlar; davar, sığır ve devedir. Bu hayvanlara, zekât düşmesi için, üzerlerinden bir senenin geçmesi, yıl boyunca merada parasız olarak otlanmaları gerekir.[/LEFT] [LEFT]Ayrıca bu hayvanların, üreme veya sütleri için beslenmeleri de şarttır. Dolayısiyle iş için, beslenen hayvanlara zekât düşmez.[/LEFT] [LEFT][B]Davarların zekâtı[/B] Davarın (yani koyun ve keçinin) nisabı [B]40[/B]’tır. Koyun ve keçinin zekâtı şöyle verilir: [B]40[/B]’tan [B]120[/B]’ye kadar, bir şat (yani 2 yaşına girmiş bir koyun veya 3 yaşına girmiş bir keçi) verilir. [B]121[/B]’den [B]200’e [/B]kadar 2 şat verilir. [B]201[/B]’den [B]300[/B]’e kadar 3 şat verilir. Bundan sonra her yüz davar başına bir şat verilir. Bu sayıların arasındaki miktarlar, zekâttan muaftır. Koyunun zekâtı keçi olarak; keçinin zekâtı da, koyun olarak verilebilir. [/LEFT] [LEFT][B]Sığırların zekâtı[/B] Sığırın nisabı 30’dur. Bu sayıdan aşağıda olan sığırlara zekât düşmez. Sığırların zekâtı şöyle verilir: [B]30[/B]’dan [B]39[/B]’a kadar, 1 “Tebi” (iki yaşına girmiş bir buzağı) verilir. [B]40[/B]’tan [B]59[/B]’a kadar 1 “Müsinne” (üç yaşına girmiş bbir buzağı) verilir. [B]60[/B]’tan [B]69[/B]’a kadar, 2 Tebi, [B]70[/B]’ten [B]79[/B]’a kadar 1 Müsinne vel Tebi verilir. [B]80[/B]’den [B]89[/B]’a kadar 2 Müsinne verilir. [B]90[/B]’dan [B]99[/B]’a kadar 3 Tebi verilir. [B]100[/B]’den [B]109[/B]’a kadar, 1 Müsinne ve 2 Tebi, [B]110[/B]’dan [B]119[/B]’a kadar, 2 Müsinne ve 1 Tebi verilir. Bundan sonra, her 30’da, bir Tebi ve her 40’ta bir Müsinne verilir. Mesela sayı, [B]120[/B]’ye ulaşınca 3 Müsinne veya 4 Tebi verilir[B].[/B]Şayet sadece Tebi veya Müsinne varsa, olan verilir. Eğer ikisi de varsa, müstehaklar için hangisi daha iyi ise, o verilir. İki sayı arasındaki miktara zekât düşmez. Mesela 30’dan 39’a kadar, sadece 1 Tebi verilir. [/LEFT] [LEFT][B]Develerin zekâtı[/B] Develerin nisabı, 5’tir. Beşten aşağı deveye zekât düşmez. Develerin zekâtı şöyle verilir: [B]5[/B]’ten [B]9[/B]’a kadarki develer için bir şat verilir. [B]10[/B]’dan [B]14[/B]’e kadar 2 şat verilir. [B]15[/B]’ten [B]19[/B]’a kadar 3 şat verilir. [B]20[/B]’den [B]24[/B]’den 4 şat verilir. [B]25[/B]’ten [B]35[/B]’e kadar 1 Bintimehad verilir. [B]36[/B]’dan [B]45[/B]’e kadar 1 Bintilebun verilir. [B]46[/B]’dan [B]60’[/B]a kadar 1 Hıkka verilir. [B]61[/B]’den [B]75[/B]’e kadar 1 Cezaa verilir. [B]76[/B]’dan [B]90[/B]’a kadar 2 Bintilebun verilir. [B]91[/B]’den [B]120[/B]’ye kadar 2 Hıkka verilir. Bundan sonra her 40 deve için 1 Bintilebun ve her 50 deve için 1 Hıkka verilir. Mesela deve sayısı 170 olup üzerinden bir sene geçince, 3 adet Bintilebun ve 1 adet Hıkka verilir. Çünkü 170 sayısında üç 40’lık ve bir 50’lik vardır. [B]“Şat”, [/B]2 yaşına girmiş koyun, veya 3 yaşına girmiş keçidir. [B]“Bintimehad”, [/B]2 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur. [B]“Bintilebun”, [/B]3 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur. [B]“Hıkka”, [/B]4 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur. [B]“Cezaa”, [/B]5 yaşına girmiş deve yavrusudur.[/LEFT] [LEFT][B]Sadaka-i fıtr[/B] Ramazan bayramı günü ve gecesi, bir günlük yiyeceği olanın hem kendisinin hem de bakmakla mükellef olduğu kimselerin fıtralarını vermesi farzdır.[/LEFT] [LEFT]Fıtra; pirinç, buğday gibi gıda maddelerinden ve hurma ile kuru üzümden bir sa’dır. Bir sa’, mutedil bir avuçla; 4 (dört) avuçtur. Bu da 1680 gramdır (Yani 1 kilo 680 gramdır.)[/LEFT] [LEFT]Buğday vermek efdaldir. Fıtra; para veya un olarak verilemez.[/LEFT] [LEFT]Fıtranın, Ramazan ayının başında verilmesi caiz, bayram namazından önce verilmesi müstehab, bayram namazından sonraya bırakılması mekruh ve ondan sonraya mazeretsiz bırakılması haramdır.[/LEFT] [LEFT]Fıtra, zekât verilebilen sınıflara verilir.[/LEFT] [LEFT][B]Zekât kimlere verilir?[/B] Zekât şu sınıflara verilir: [B]1- Fakir. [/B]Yeterli malı ve kazancı olmayan kimsedir. Mesela on dirheme ihtiyacı varken, ancak iki veya üç dirhem kazanır. [B]2- Miskin. [/B]Malı veya kazancı vardır. Fakat ihtiyaçlarına yetmemektedir. Mesela on dirheme ihtiyacı olduğu halde, elinde sadece sekiz dirhem vardır. [B]3- Amil. [/B]Zekât işinde çalışan vazifeli. [B]4- Müellefet-ül-kulub. [/B]Müslüman olmuş, fakat islamı zayıf kimseler veya islamı kuvvetlidir, fakat onlara zekât vermekle başkalarının Müslüman olması ümit edilir. [B]5- Rikab. [/B]Efendisiyle sahih “kitabet” (belli bir miktar mal karşılığında azad olma) akdi yapan köleler. [B]6- Garim. [/B]Kendisi için bir borca girmiş ve ödeme zamanı geldiği halde ödemeye gücü olmayan kimse. [B]7- Ehlu sebilillah. [/B]Allah yolunda cihad eden savaşçılar. [B]8- İbnüs-sebil. [/B]Mübah bir yolculukta bulunan yolcu.[/LEFT] [LEFT]Zekâtı, bu 8 sınıftan mevcut olanların tamamına vermek gerekir. [Bugün bu sekiz sınıf bulunmadığı için, Hanefi mezhebi taklit edilerek, bir sınıfa verilebilir.][/LEFT] [LEFT]Bulunduğu yerde müstehaklar varken, zekâtı başka yerlere nakletmek haramdır ve zekât verilmiş olmaz. Bir kavle göre ise, caizdir.[/LEFT] [LEFT]Kâfir, çocuk, deli, zengin, ana-baba, hanım, evlatlar ve haram yolda harcayacağı bilinen kimseye zekât verilmez. Bunların zekât alması haram olduğu gibi, bunlara zekât vermek de haramdır.[/LEFT] [LEFT][B]Zekât nasıl verilir?[/B] Zekât ve fıtrayı, mevcut olan sınıfların tamamına vermek gerekir. Fakat İmam-ı Rafii’ye göre, fıtrayı sadece bir kişiye vermek de caizdir.[/LEFT] [LEFT]Mal ve zekâtın verileceği kimseler mevcut ise, zekâtın hemen ödenmesi gerekir.[/LEFT] [LEFT]Zekât veren kimse, alacağını, zekât yerine sayamaz. Ancak şartsız olarak borçluya zekât verir, borçlu da, aldığı zekâttan borcunu öder.[/LEFT] [LEFT]Kişi, zekâtını verme imkanına sahip olduğu halde vermeyip, elindeki mal telef olursa, zekâtını tazmin eder.[/LEFT] [LEFT]Zekâtta niyet etmek gerekir. Zekâtı, maldan ayırırken veya fakire verirken niyet edilir.[/LEFT] [LEFT]Zekât, ancak malın cinsinden ödenir. Sadece develerin sayısı 25’in altında ise, zekâtları koyun veya keçi olarak verilir.[/LEFT] [LEFT]Bir de ticaret malının zekâtı nakit olarak verilir. Gümüş için, altın zekât verilemez, bunun aksi de olamaz. Borçlu kimse, -borcu, ne kadar çok olursa olsun- nisab miktarında malı varsa, zekâtını verecektir[/LEFT] [/LEFT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Şafii İlmihali
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst