Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 24 : Dördüncü Lem'a (Dördüncü Bölüm)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="faris" data-source="post: 438635" data-attributes="member: 1006387"><p><span style="color: #FF0000"><strong>Soru 15: </strong></span>İfrat ve Tefrit nedir izah eder misiniz? İstikamet olan hadd-i vasat nedir?</p><p></p><p>İfrat aşırılık olduğu gibi tefrit ise tam zıttı olan normalin altıdır. İslamiyet ise Hadis-i Şerif ve Ayeti Kerime ile sabit olarak her daim ve her işte ölçü ve dengeyi, orta yolu esas tutmaktadır. </p><p></p><p>Kişi kendi nefsinin esiri olarak bu dustur ve ölçüler dışına çıkması her daim insana ve topluma zarar verdiği kazanç elde etmediği su götürmez bir gerçektir.</p><p></p><p>Mesela yine Risale-i Nurda izahı geçen bu meselede islamiyetin düsturlarından olan istikamet için yani hergün Fatiha Süresi ile her namazda ve her rekatta söylediğimiz sıratal müstakim sırrını Fatiha Süresinin tefsirinden bakarak öğrenelim : </p><p>[BILGI]</p><p><span style="font-size: 22px">الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ</span>: Sırat-ı müstakim; şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hasıl olan adl ü adalete işarettir. Şöyle ki:</p><p></p><p> Tegayyür, inkılab ve felâketlere maruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin birincisi: Menfaatleri celb ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye. İkincisi: Zararlı şeyleri def' için kuvve-i sebuiye-i gazabiye. Üçüncüsü: Nef' ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir.</p><p></p><p></p><p> Lâkin insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir hadd ve bir nihayet tayin edilmiş ise de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan bu kuvvetlerin herbirisi tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar. Meselâ: Kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki; ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur ki; namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise iffettir ki; helâline şehveti var, harama yoktur.</p><p> </p><p><strong>İhtar:</strong> Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuddur.</p><p></p><p></p><p> Ve keza kuvve-i gazabiyenin tefrit mertebesi cebanettir ki, korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne manevî hiç bir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattır ki; hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru' olmayan şeylere karışmaz.</p><p> </p><p><strong>İhtar:</strong> Bu kuvve-i gazabiyenin füruatında da şu üç mertebenin yeri vardır.</p><p></p><p></p><p> Ve keza kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi gabavettir ki, hiç bir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi cerbezedir ki; hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya mâlik olur. Vasat mertebesi ise hikmettir ki; hakkı hak bilir imtisal eder, bâtılı bâtıl bilir içtinab eder.</p><p><span style="font-size: 22px"></span></p><p><span style="font-size: 22px">وَ مَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثِيرًا</span></p><p> </p><p> </p><p><strong>İhtar:</strong> Bu kuvvetin şu üç mertebeye inkısamı gibi; füruatı da, o üç mertebeyi hâvidir. Meselâ: Halk-ı ef'al mes'elesinde Cebr Mezhebi ifrattır ki, bütün bütün insanı mahrum eder. İtizal Mezhebi de tefrittir ki, tesiri insana verir. Ehl-i Sünnet Mezhebi vasattır. Çünki bu mezheb beyne-beynedir ki; o fiillerin bidayetini irade-i cüz'iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor. Ve keza itikadda da ta'til ifrattır, teşbih tefrittir, tevhid vasattır.</p><p></p><p>İşarat-ül İ'caz ( 24 )</p><p></p><p>[/BILGI]</p><p></p><p></p><p>Yine şualar eserinde bu meselenin izahı şu şekilde geçmektedir :</p><p></p><p>[BILGI]Hem ahlâk-ı insaniyede en rahat, en faydalı, en kısa, en selâmetli yol ise sırat-ı müstakimde, istikamettedir. Meselâ: Kuvve-i akliye, </p><p>hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faydalı istikameti kaybetse, ifrat veya tefritle muzır bir cerbezeye ve belalı bir belâhete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker. Ve kuvve-i gazabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takib etmezse; ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet ve korkaklığa düşer.. istikameti kaybetmesinin, hatasının cezası olarak daimî, vicdanî bir azabı çeker. Ve insandaki kuvve-i şeheviye, selâmetli istikameti ve iffeti zayi' etse; ifratla musibetli, rezaletli fücura, fuhşa ve tefritle humuda, yani nimetlerdeki zevk ve lezzetten mahrum düşer ve o manevî hastalığın azabını çeker.</p><p></p><p>Şualar ( 616 )</p><p>[/BILGI]</p><p></p><p>Yani özetle diyebiliriz ki insanın ruhu için gereken ve temelinde üç özellik mevcuttur bunlar ise : Akıl, şeheviye ve gadabiyedir. İşte insandaki en önemli özelliklerinden bu üç tanesinde her daim sıratı müstakimde olması bir çok ayeti kerimede beyan edilmiştir. İnsanın bu hasletlerini ne aşırıda kullanabilir nede daha aşağısında kullanabilir ikiside zararlı sonuçlar doğurmaktadır. Hatta başka bir meselede bunları kullanmamazlık edilemeyeceğide ifade edilmekte..</p><p></p><p>İşte bu zararlı sonuçlarından bir tanesi ise günümüzde dahi bir çok kapanması zor sorunlara neden olmaktadır. O ise Alevilerin Hz. Ali r.a.'a olan muhabbetlerinde aşırıya kaçmaları ve bazı ehli sünneti tatbik etmeyenlere bakarak onların Hz. Ali r.a.'ı kabiliyetsiz diye insafsızca değerlendirmelerini kaale alarak, ehli sünnete öfke etmelerini bir yana bırakalım sünneti seniyyeyi dahi terk ediyorlar. </p><p></p><p>İşte akıl, şeheviye ve gadabiyenin nefsin elinde verilmesi neticesinde tarihde bakıyoruz bir çok savaşlar olmuş ehli iman olmalarına rağmen ve ayeti kerime ile kesin ve kesin olarak birbirlerini öldürmelerini yasaklanmasına rağmen o derece binler bağları terkedip bir kaç insafsızın ehli sünnet olmayanların ehli sünnet gibi görünmelerinin neticesi çok ağır olmuş. Bugün günümüzde Suriyede yaşananlar Şii ve Sunni çatışmasından başka bir şey değildir. </p><p></p><p>Şiiler Hz. Ali r.a.'a muhabbet ediyorlar peki sunniler dedikleri ehli sünnet vel cemaat etmiyor mu? Belki onlardan daha çok hatta hakkı ile hadd-i vasat ile ediyorlar. Dualarında hz. ali r.a. kaynaklarında yine O esadullah r.a. ve hiçbir ehli sünnet vel cemaat alimi yoktur ki Hz. Ali r.a.'ı tenkid ve tahkir etsin. Madem hal böyledir o zaman bu anlaşmazlık niye? Ehli zındıkanın bu islam aleminde bizleri kendileri değilde birbirimize kırdırdıklarını görmüyor muyuz?</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="faris, post: 438635, member: 1006387"] [COLOR=#FF0000][B]Soru 15: [/B][/COLOR]İfrat ve Tefrit nedir izah eder misiniz? İstikamet olan hadd-i vasat nedir? İfrat aşırılık olduğu gibi tefrit ise tam zıttı olan normalin altıdır. İslamiyet ise Hadis-i Şerif ve Ayeti Kerime ile sabit olarak her daim ve her işte ölçü ve dengeyi, orta yolu esas tutmaktadır. Kişi kendi nefsinin esiri olarak bu dustur ve ölçüler dışına çıkması her daim insana ve topluma zarar verdiği kazanç elde etmediği su götürmez bir gerçektir. Mesela yine Risale-i Nurda izahı geçen bu meselede islamiyetin düsturlarından olan istikamet için yani hergün Fatiha Süresi ile her namazda ve her rekatta söylediğimiz sıratal müstakim sırrını Fatiha Süresinin tefsirinden bakarak öğrenelim : [BILGI] [SIZE=6]الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ[/SIZE]: Sırat-ı müstakim; şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hasıl olan adl ü adalete işarettir. Şöyle ki: Tegayyür, inkılab ve felâketlere maruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin birincisi: Menfaatleri celb ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye. İkincisi: Zararlı şeyleri def' için kuvve-i sebuiye-i gazabiye. Üçüncüsü: Nef' ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir. Lâkin insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir hadd ve bir nihayet tayin edilmiş ise de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan bu kuvvetlerin herbirisi tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar. Meselâ: Kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki; ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur ki; namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise iffettir ki; helâline şehveti var, harama yoktur. [B]İhtar:[/B] Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuddur. Ve keza kuvve-i gazabiyenin tefrit mertebesi cebanettir ki, korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne manevî hiç bir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattır ki; hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru' olmayan şeylere karışmaz. [B]İhtar:[/B] Bu kuvve-i gazabiyenin füruatında da şu üç mertebenin yeri vardır. Ve keza kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi gabavettir ki, hiç bir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi cerbezedir ki; hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya mâlik olur. Vasat mertebesi ise hikmettir ki; hakkı hak bilir imtisal eder, bâtılı bâtıl bilir içtinab eder. [SIZE=6] وَ مَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثِيرًا[/SIZE] [B]İhtar:[/B] Bu kuvvetin şu üç mertebeye inkısamı gibi; füruatı da, o üç mertebeyi hâvidir. Meselâ: Halk-ı ef'al mes'elesinde Cebr Mezhebi ifrattır ki, bütün bütün insanı mahrum eder. İtizal Mezhebi de tefrittir ki, tesiri insana verir. Ehl-i Sünnet Mezhebi vasattır. Çünki bu mezheb beyne-beynedir ki; o fiillerin bidayetini irade-i cüz'iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor. Ve keza itikadda da ta'til ifrattır, teşbih tefrittir, tevhid vasattır. İşarat-ül İ'caz ( 24 ) [/BILGI] Yine şualar eserinde bu meselenin izahı şu şekilde geçmektedir : [BILGI]Hem ahlâk-ı insaniyede en rahat, en faydalı, en kısa, en selâmetli yol ise sırat-ı müstakimde, istikamettedir. Meselâ: Kuvve-i akliye, hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faydalı istikameti kaybetse, ifrat veya tefritle muzır bir cerbezeye ve belalı bir belâhete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker. Ve kuvve-i gazabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takib etmezse; ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet ve korkaklığa düşer.. istikameti kaybetmesinin, hatasının cezası olarak daimî, vicdanî bir azabı çeker. Ve insandaki kuvve-i şeheviye, selâmetli istikameti ve iffeti zayi' etse; ifratla musibetli, rezaletli fücura, fuhşa ve tefritle humuda, yani nimetlerdeki zevk ve lezzetten mahrum düşer ve o manevî hastalığın azabını çeker. Şualar ( 616 ) [/BILGI] Yani özetle diyebiliriz ki insanın ruhu için gereken ve temelinde üç özellik mevcuttur bunlar ise : Akıl, şeheviye ve gadabiyedir. İşte insandaki en önemli özelliklerinden bu üç tanesinde her daim sıratı müstakimde olması bir çok ayeti kerimede beyan edilmiştir. İnsanın bu hasletlerini ne aşırıda kullanabilir nede daha aşağısında kullanabilir ikiside zararlı sonuçlar doğurmaktadır. Hatta başka bir meselede bunları kullanmamazlık edilemeyeceğide ifade edilmekte.. İşte bu zararlı sonuçlarından bir tanesi ise günümüzde dahi bir çok kapanması zor sorunlara neden olmaktadır. O ise Alevilerin Hz. Ali r.a.'a olan muhabbetlerinde aşırıya kaçmaları ve bazı ehli sünneti tatbik etmeyenlere bakarak onların Hz. Ali r.a.'ı kabiliyetsiz diye insafsızca değerlendirmelerini kaale alarak, ehli sünnete öfke etmelerini bir yana bırakalım sünneti seniyyeyi dahi terk ediyorlar. İşte akıl, şeheviye ve gadabiyenin nefsin elinde verilmesi neticesinde tarihde bakıyoruz bir çok savaşlar olmuş ehli iman olmalarına rağmen ve ayeti kerime ile kesin ve kesin olarak birbirlerini öldürmelerini yasaklanmasına rağmen o derece binler bağları terkedip bir kaç insafsızın ehli sünnet olmayanların ehli sünnet gibi görünmelerinin neticesi çok ağır olmuş. Bugün günümüzde Suriyede yaşananlar Şii ve Sunni çatışmasından başka bir şey değildir. Şiiler Hz. Ali r.a.'a muhabbet ediyorlar peki sunniler dedikleri ehli sünnet vel cemaat etmiyor mu? Belki onlardan daha çok hatta hakkı ile hadd-i vasat ile ediyorlar. Dualarında hz. ali r.a. kaynaklarında yine O esadullah r.a. ve hiçbir ehli sünnet vel cemaat alimi yoktur ki Hz. Ali r.a.'ı tenkid ve tahkir etsin. Madem hal böyledir o zaman bu anlaşmazlık niye? Ehli zındıkanın bu islam aleminde bizleri kendileri değilde birbirimize kırdırdıklarını görmüyor muyuz? [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 24 : Dördüncü Lem'a (Dördüncü Bölüm)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst