Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 23 : Dördüncü Lem'a (Üçüncü Bölüm)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Livza" data-source="post: 393898" data-attributes="member: 8422"><p>Ehl-i Beyt’i neden sevmeliyiz?</p><p></p><p>Peygamber Efendimiz (sas), Ehl-i Beyt’inin ümmeti tarafından sevilmesini istiyor. Allah (cc) da Resûl’ünün bu isteğini Şûra Sûresi’nde kullarına bildiriyor. Acaba neden Ehl-i Beyt’i sevmemiz gerekiyor?</p><p></p><p>Allah Resûlü’ne sevgimizi gösterebilmenin pek çok yolu var. Bunlardan en önemlisi O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) dünya ve ukba saadeti için müminlere çizdiği yoldan gidebilmek. Salat ve selam getirmek de Peygamber’e sevgi ve tazimde bulunmanın bir yolu kabul ediliyor. Nitekim Mevlid-i şerifin yazılması, Nat-ı şeriflerin dile gelmesi, sakal ve hırka-i şeriflere gösterilen saygı ve ilgi hep bunun bir neticesi. Fakat, Hazreti Peygamber’e muhabbetimizi gösterebilmek adına ihmal etmememiz gereken bir yol daha var: Ehl-i Beyt sevgisi.</p><p></p><p>Allah Resûlü akrabalarına meveddet (sevgi) ile yaklaşmayı, Kendisine duyulan sevgiyi göstermek isteyenlere bir aracı olarak sunuyor. Kur’an-ı Kerim’de Şûra Sûresi’nin 23. ayetinde durum şöyle ifade ediliyor: “Bu, Allah’ın, inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesidir işte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun mükâfâtını arttırırız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, iyiliğe, mükâfatla karşılık verir...” Meveddet ayeti olarak isimlendirilen bu ilahî kelam, İslam âlimlerine göre açık ve net olarak müminlere Allah Resûlü’nün Ehl-i Beyt’ini sevmeyi, onlara hürmet etmeyi emrediyor. Hz. Peygamber’in ailesini ve soyundan gelenleri sevmek İmam-ı Şafiî’ye göre farz, İmam-ı Azam’a (İmam Ebu Hanife) göre ise vacip. Yani, mezhep imamlarına göre hükmü değişse de her halükarda ibadet kabul ediliyor.</p><p></p><p>Ancak, bu ibadet pek çoğumuz tarafından, namazlarda okunan salli barik dualarıyla sınırlı kalıyor sadece. Tahiyyatta okuduğumuz bu dualar aracılığıyla Efendimiz ve ailesine salât ve selamda bulunuyoruz. Sonrasında ise Ehl-i Beyt’e sevgimizi gösterme gayreti içine girmiyoruz. İsimlerini anmıyor, onlardan himmet almıyoruz mesela. Oysa genel olarak ihmal edilen bu ibadet, günümüzde sadece Alevî ve Şia geleneğindekilere aitmiş gibi algılansa da, âlimlerin yaptığı tefsirler Efendimiz’in akrabalarını ve soyundan gelenleri sevmenin tüm müminlerin üzerine borç olduğunu nazara veriyor. Nitekim Peygamber Efendimiz’in akrabalarının ve soyundan gelenlerin sevilmesini istediğini, Kur’an’ın yanı sıra hadis-i şeriflerde de okuyoruz. Örneğin bir hadisinde Resûlullah, “Size iki şey bırakıyorum. Onlara temessük etseniz, necat bulursunuz. Bunlar Kitabullah ve Ehl-i Beyt’im’dir.” buyuruyor. Başka bir hadis-i şerifte ise “Bana karabeti (yakınlığı) olanları, yani yakınlarımı sevmenizi isterim.” diyor. Aslına bakarsanız Efendimiz, bunu ümmetine emretmiyor, ümmetinden sadece bir ricada bulunuyor. Meselenin gönlündeki karşılığını anlatabilmek adına bazen Sahabe Efendilerimizi de bu yönde telkinlerle yakınlarını sevmeyi teşvik ediyor. Onlara kızı Fatıma, damadı Hz. Ali, torunları Hasan ve Hüseyin hakkındaki düşüncelerini sık sık dile getiriyor.</p><p></p><p>Ama zihinlerimiz, bugün Ehl-i Beyt’ten kastedilenin tam olarak ne olduğu ve neden Ehl-i Beyt’e de Resûlullah’a yönelik hislerimizle bağlanmamız gerektiği konusundaki bazı sorulara cevap vermekte aciz kalıyor. “Kimler Ehl-i Beyt’in içine giriyor? Efendimiz, ailesine karşı neden hürmet etmemizi istemiş olabilir?” Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Bilgen, meseleyi müminlere yol haritası olabilecek şekilde açıklıyor.</p><p></p><p>‘Ehl’ kelimesi, kişinin yakın akrabaları anlamına geliyor. Ehl-i Beyt-i Rasul ise Hz. Peygamber’in eşleri, kızları ve damatlarını kapsayan bir tabir olarak kullanılıyor. Osman Bilgen, Ehl-i Beyt’i kastetmek için kullanılan ‘Âl-i Beyt’ tabirine de değiniyor. Bu tabir, Efendimiz’in neseb (soy) bakımından yakınları için tercih ediliyor. Yani, Hz. Fatıma, Hz. Ali, torunları Hasan ile Hüseyin ve onların soyundan gelenler Âl-i Beyt olarak görülüyor. Bildiğimiz üzere Peygamberimiz, soyunun Hz. Ali ve Hz. Fatıma’dan devam edeceğini, “Her Peygamber’in nesli kendinden benimkisi ise Ali’den olacaktır. Ben kimin dostu isem Ali de onun dostudur. Sen dünyada da ahirette de benim kardeşimsin. Sen Hazreti Harun’un, Hazreti Musa yanında aldığı yeri benim yanımda almaktan razı değil misin? Şu farkla ki, benden sonra Peygamber yoktur!” şeklinde ümmetine bildirir. Bu zaviyeden bakıldığında Ehl-i Beyt Efendimiz’in yakınlarını anlatmak için kullanılan, Âl-i Beyt’i de kapsayan geniş bir ifade. Ehl-i Beyt’in içine Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) soyundan gelenlerin yanı sıra eşleri, amcaları ve diğer yakınları da giriyor. Yalnız Osman Bilgen, Efendimiz’in yakınlarından kastedilenin bazı alimlerce arkadaşları ve onu sevenler olarak görüldüğüne de şerh düşüyor. Hatta bu yüzden şirkten takvaya yönelmiş her muttaki kişi, Hz. Peygamberin ehli ve âlidir.” diye bir açıklama dahi yapılmış. Âlimlerin bu kanaatte olmasında Ehl-i Beyt’ten Ca’fer-i Sadık’ın (Hazreti Ali’nin 6. kuşaktan torunu) yorumu da etkili olmuştur kuşkusuz. Hazreti Ali’nin 6. kuşaktan torunu olan Cafer-i Sadık, “Ehl-i Beyt kimlere denir?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Hz. Peygamber’in dininin gereklerini yerine getiren tüm Müslümanlar, onun âlidir.”</p><p></p><p>Osman Bilgen’e göre, Ca’fer-i Sadık’ın bu ifadeleri aslında “Müminler Ehl-i Beyt’i neden sevmeli?” sorusunun da cevabı. Peygamber Efendimiz’in, müminlere örnek olabilecek dünyaya ve ukbaya bakan tüm davranışlarını onlardan öğreniyoruz çünkü. Nasıl bir koca, nasıl bir dede, nasıl bir dost, nasıl bir kayınpeder olduğu hep Ehl-i Beyt’i vasıtasıyla aktarıldı ümmete. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de, Efendimiz’in torunlarını çok sevmesini ve bizden onlara karşı sevgi beslememizi istemesini soyundan gelecek mübarek zatlara ve o zatların yapacakları kudsî hizmetlerine bağlıyor. Zira Gavs-ı Âzam olan Şah-ı Geylânî ve nübüvvet vazifesini şahs-ı manevilerinde yaşatan pek çok âlim hatta her yüzyılda bir gelen müceddîdler hep bu soydan geliyor. Osman Bilgen de Ehl-i Beyt’i bu sebeple, Hz. Peygamber’in getirmiş olduğu dinî hükümlere sahip çıkanlar olarak tanımlıyor. Yani burada Ehl-i Beyt’i sevmenin sırrı, Hz. Peygamber’in öğretilerine uyulup uyulmaması olarak görülüyor. Bilgen, bu doğrultuda Efendimiz’in Âli’nin sevilme ölçüsünü aktarıyor. Ona göre, Ehl-i Beyt, Peygamber Efendimiz’in söz, fiil ve takrirlerinden meydana gelen sünnetine ve Kutsal Kitab’a sahip çıkmaları ölçüsünde sevilmeli, bunlara muhalefet ettikleri durumda ise sevgiye layık olmadıkları bilinmeli.</p><p></p><p>s.senturk</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Livza, post: 393898, member: 8422"] Ehl-i Beyt’i neden sevmeliyiz? Peygamber Efendimiz (sas), Ehl-i Beyt’inin ümmeti tarafından sevilmesini istiyor. Allah (cc) da Resûl’ünün bu isteğini Şûra Sûresi’nde kullarına bildiriyor. Acaba neden Ehl-i Beyt’i sevmemiz gerekiyor? Allah Resûlü’ne sevgimizi gösterebilmenin pek çok yolu var. Bunlardan en önemlisi O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) dünya ve ukba saadeti için müminlere çizdiği yoldan gidebilmek. Salat ve selam getirmek de Peygamber’e sevgi ve tazimde bulunmanın bir yolu kabul ediliyor. Nitekim Mevlid-i şerifin yazılması, Nat-ı şeriflerin dile gelmesi, sakal ve hırka-i şeriflere gösterilen saygı ve ilgi hep bunun bir neticesi. Fakat, Hazreti Peygamber’e muhabbetimizi gösterebilmek adına ihmal etmememiz gereken bir yol daha var: Ehl-i Beyt sevgisi. Allah Resûlü akrabalarına meveddet (sevgi) ile yaklaşmayı, Kendisine duyulan sevgiyi göstermek isteyenlere bir aracı olarak sunuyor. Kur’an-ı Kerim’de Şûra Sûresi’nin 23. ayetinde durum şöyle ifade ediliyor: “Bu, Allah’ın, inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesidir işte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun mükâfâtını arttırırız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, iyiliğe, mükâfatla karşılık verir...” Meveddet ayeti olarak isimlendirilen bu ilahî kelam, İslam âlimlerine göre açık ve net olarak müminlere Allah Resûlü’nün Ehl-i Beyt’ini sevmeyi, onlara hürmet etmeyi emrediyor. Hz. Peygamber’in ailesini ve soyundan gelenleri sevmek İmam-ı Şafiî’ye göre farz, İmam-ı Azam’a (İmam Ebu Hanife) göre ise vacip. Yani, mezhep imamlarına göre hükmü değişse de her halükarda ibadet kabul ediliyor. Ancak, bu ibadet pek çoğumuz tarafından, namazlarda okunan salli barik dualarıyla sınırlı kalıyor sadece. Tahiyyatta okuduğumuz bu dualar aracılığıyla Efendimiz ve ailesine salât ve selamda bulunuyoruz. Sonrasında ise Ehl-i Beyt’e sevgimizi gösterme gayreti içine girmiyoruz. İsimlerini anmıyor, onlardan himmet almıyoruz mesela. Oysa genel olarak ihmal edilen bu ibadet, günümüzde sadece Alevî ve Şia geleneğindekilere aitmiş gibi algılansa da, âlimlerin yaptığı tefsirler Efendimiz’in akrabalarını ve soyundan gelenleri sevmenin tüm müminlerin üzerine borç olduğunu nazara veriyor. Nitekim Peygamber Efendimiz’in akrabalarının ve soyundan gelenlerin sevilmesini istediğini, Kur’an’ın yanı sıra hadis-i şeriflerde de okuyoruz. Örneğin bir hadisinde Resûlullah, “Size iki şey bırakıyorum. Onlara temessük etseniz, necat bulursunuz. Bunlar Kitabullah ve Ehl-i Beyt’im’dir.” buyuruyor. Başka bir hadis-i şerifte ise “Bana karabeti (yakınlığı) olanları, yani yakınlarımı sevmenizi isterim.” diyor. Aslına bakarsanız Efendimiz, bunu ümmetine emretmiyor, ümmetinden sadece bir ricada bulunuyor. Meselenin gönlündeki karşılığını anlatabilmek adına bazen Sahabe Efendilerimizi de bu yönde telkinlerle yakınlarını sevmeyi teşvik ediyor. Onlara kızı Fatıma, damadı Hz. Ali, torunları Hasan ve Hüseyin hakkındaki düşüncelerini sık sık dile getiriyor. Ama zihinlerimiz, bugün Ehl-i Beyt’ten kastedilenin tam olarak ne olduğu ve neden Ehl-i Beyt’e de Resûlullah’a yönelik hislerimizle bağlanmamız gerektiği konusundaki bazı sorulara cevap vermekte aciz kalıyor. “Kimler Ehl-i Beyt’in içine giriyor? Efendimiz, ailesine karşı neden hürmet etmemizi istemiş olabilir?” Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Bilgen, meseleyi müminlere yol haritası olabilecek şekilde açıklıyor. ‘Ehl’ kelimesi, kişinin yakın akrabaları anlamına geliyor. Ehl-i Beyt-i Rasul ise Hz. Peygamber’in eşleri, kızları ve damatlarını kapsayan bir tabir olarak kullanılıyor. Osman Bilgen, Ehl-i Beyt’i kastetmek için kullanılan ‘Âl-i Beyt’ tabirine de değiniyor. Bu tabir, Efendimiz’in neseb (soy) bakımından yakınları için tercih ediliyor. Yani, Hz. Fatıma, Hz. Ali, torunları Hasan ile Hüseyin ve onların soyundan gelenler Âl-i Beyt olarak görülüyor. Bildiğimiz üzere Peygamberimiz, soyunun Hz. Ali ve Hz. Fatıma’dan devam edeceğini, “Her Peygamber’in nesli kendinden benimkisi ise Ali’den olacaktır. Ben kimin dostu isem Ali de onun dostudur. Sen dünyada da ahirette de benim kardeşimsin. Sen Hazreti Harun’un, Hazreti Musa yanında aldığı yeri benim yanımda almaktan razı değil misin? Şu farkla ki, benden sonra Peygamber yoktur!” şeklinde ümmetine bildirir. Bu zaviyeden bakıldığında Ehl-i Beyt Efendimiz’in yakınlarını anlatmak için kullanılan, Âl-i Beyt’i de kapsayan geniş bir ifade. Ehl-i Beyt’in içine Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) soyundan gelenlerin yanı sıra eşleri, amcaları ve diğer yakınları da giriyor. Yalnız Osman Bilgen, Efendimiz’in yakınlarından kastedilenin bazı alimlerce arkadaşları ve onu sevenler olarak görüldüğüne de şerh düşüyor. Hatta bu yüzden şirkten takvaya yönelmiş her muttaki kişi, Hz. Peygamberin ehli ve âlidir.” diye bir açıklama dahi yapılmış. Âlimlerin bu kanaatte olmasında Ehl-i Beyt’ten Ca’fer-i Sadık’ın (Hazreti Ali’nin 6. kuşaktan torunu) yorumu da etkili olmuştur kuşkusuz. Hazreti Ali’nin 6. kuşaktan torunu olan Cafer-i Sadık, “Ehl-i Beyt kimlere denir?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Hz. Peygamber’in dininin gereklerini yerine getiren tüm Müslümanlar, onun âlidir.” Osman Bilgen’e göre, Ca’fer-i Sadık’ın bu ifadeleri aslında “Müminler Ehl-i Beyt’i neden sevmeli?” sorusunun da cevabı. Peygamber Efendimiz’in, müminlere örnek olabilecek dünyaya ve ukbaya bakan tüm davranışlarını onlardan öğreniyoruz çünkü. Nasıl bir koca, nasıl bir dede, nasıl bir dost, nasıl bir kayınpeder olduğu hep Ehl-i Beyt’i vasıtasıyla aktarıldı ümmete. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de, Efendimiz’in torunlarını çok sevmesini ve bizden onlara karşı sevgi beslememizi istemesini soyundan gelecek mübarek zatlara ve o zatların yapacakları kudsî hizmetlerine bağlıyor. Zira Gavs-ı Âzam olan Şah-ı Geylânî ve nübüvvet vazifesini şahs-ı manevilerinde yaşatan pek çok âlim hatta her yüzyılda bir gelen müceddîdler hep bu soydan geliyor. Osman Bilgen de Ehl-i Beyt’i bu sebeple, Hz. Peygamber’in getirmiş olduğu dinî hükümlere sahip çıkanlar olarak tanımlıyor. Yani burada Ehl-i Beyt’i sevmenin sırrı, Hz. Peygamber’in öğretilerine uyulup uyulmaması olarak görülüyor. Bilgen, bu doğrultuda Efendimiz’in Âli’nin sevilme ölçüsünü aktarıyor. Ona göre, Ehl-i Beyt, Peygamber Efendimiz’in söz, fiil ve takrirlerinden meydana gelen sünnetine ve Kutsal Kitab’a sahip çıkmaları ölçüsünde sevilmeli, bunlara muhalefet ettikleri durumda ise sevgiye layık olmadıkları bilinmeli. s.senturk [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 23 : Dördüncü Lem'a (Üçüncü Bölüm)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst