Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Sadeleştirme Analizi
Risale-i Nur ile Sadeleştirilmiş arasındaki fark..
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 411491" data-attributes="member: 27"><p><strong>Cevap: Orjinal Risale-i Nur ile sadenin arasındaki fark..</strong></p><p></p><p><strong>Sadeleştirme değil, tahrib!</strong></p><p></p><p> </p><p></p><p>Risâle-i Nurlar’ın dilini muhâfazanın ehemmiyetine dâir kaç yazı yazdığımı, kaç yerde bağrına alevden bir mızrak saplanmış gibi, haykırış ve yalvarışlarla Nurlar’ın diline dokunmanın Nurlara dokunmak olduğunu anlatmaya çalıştığımı, hatırlamıyorum. Bu hayatî bahse, tekrardan ictinâb düşüncesi ile –hiç değilse şimdilik- dönmek istemiyorum. Bu uzunca tedkîkâtın maksadı, sadeleştirilerek neşredildiği müjdelenen Lem’alar’ın sebebiyet verdiği elîm neticeyi âmme efkârına ve târihin alnına sökülmesi imkânsız bir şekilde çakmaktır.</p><p> </p><p>Mühim ve büyük bir eser vermeye azmedenlerin bütün dikkat ve gayretlerini eserin mukaddemâtında teşhir ve sarfettikleri, bedihidir. İlerleyen safhalarda dikkat dağılır, şevk kaybolur, sabır zayıflar, bıkkınlık baş gösterir. Kısacası her san’atkâr eserine şevk, gayret ve dikkatle başlar; ama bunu çoğu zaman sonuna kadar korumaya muvaffak olamaz. Onun için eserin başlarındaki bedîîlik ileri safhalarda sönükleşir ve kaybolmaya yüz tutar.</p><p> </p><p>Bu hakikatten hareketle, sadeleştirilmiş Lem’alar’ın en mükemmel kısmı olması tabiî olan “<strong>Birinci Lem’a</strong>”sından başladık. Ama ondan da önce eserin ismine baktık. Sadeleştirilen eser “<strong>Lem’alar” </strong>diye neşredilmiş…</p><p> </p><p>Bu işi yapanlardan beklediğimiz asgarî dürüstlük ve samimiyet, sadeleştirilmeye dâir kitabın ön kapağına bir ibâre koymaları olurdu. “<strong>Risâle-i Nur Külliyatı’ndan –sadeleştirilmiş- Lem’alar</strong>” gibi küçücük bir dürüstlük alâmeti kâfi gelirdi. Ama daha da doğrusu, “<strong>anlamıyorlar</strong>” dedikleri gençler için soyundukları bu akîm ve abes teşebbüse kitabın ismini de dâhil etmeleri olurdu. Anlamıyor, dedikleri gençliğin “<strong><em>Risâle</em></strong>”, “<strong><em>külliyat</em></strong>” ve “<strong><em>lem’a</em></strong>” mefhumlarını anladıkları kabulü ile başlarsanız dâvâyı baştan kaybedersiniz. Ama zararı yok, belki basit bir dalgınlık eseridir deyip devam edelim.</p><p></p><p></p><p>Birinci Lem’a’nın besmele ile başlayan mukaddemesinin besmelesini kâfi görmeyip büyük bir eksiklik veya Bediüzzaman’ın gafleti olarak telâkki etmiş olmalılar ki, aslında olmayan bir besmele ilâvesi ile metne giriş yapmışlar. Yersiz ve haksız tartışmaların önünü kesmek için asıl metin ile tercüme metni cümle cümle iktibas ve tahlil ile devam edeceğiz. İşte Birinci Cümle:</p><p> </p><p><strong>Asıl: <span style="color: #008000">“Hazret-i Yunus İbn-i Metta Alâ Nebiyyina ve Aleyhissalâtü Vesselâm’ın münacatı, en azîm bir münacattır ve en mühim bir vesile-i icabe-i duadır.”</span></strong></p><p></p><p></p><p><strong>Sadeleştirilmiş: <span style="color: #ff0000">“Hazreti Yunus İbni Metta’nın (alâ Nebiyyinâ ve aleyhiselâtü vesselam) münücatı, çok büyük bir yakarış ve duaların kabulüne çok mühim bir vesiledir.”</span></strong></p><p></p><p> </p><p>Sadeleştirme sevdalısı kardeşlerimizin göz yaşartıcı iddiası, genç nesillerin Üstad’ın dilini anlamamalarının sebebiyet verdiği büyük kaybı telâfi etmektir. Dolayısı ile beklediğimiz ilk şey, şefkat ve merhamet kahramanı kardeşlerimizin aslî iddiaları istikametinde davranıp gençlerin anlamayacağı bütün kelimeleri bu günkü sefil ve murdar dile çevirmeleridir. Ama öyle yapmamışlar. Hadi genç nesillerin “<strong><em>Hazret</em></strong>” kelimesini bir şekilde anlayabileceklerine hükmedelim, ama “<strong>İbn-i Mettâ</strong>” da olduğu yerde duruyor. Yâni inkılâbların hışmına uğramış, dilleri kuş diline çevrilmiş bu gençlerin, “<strong><em>İbni Mettâ</em></strong>”nın ne olduğunu bildiklerine inanmamız mı gerekiyor? Sadeleştirme iddiasının samimiyeti en azından “<strong><em>ibn</em></strong>”in oğul, “<strong><em>Mettâ</em></strong>”ın da Hazreti Yunus’un annesinin ismi olduğu tasrihâtını gerektirirdi. Onu da geçtik, hiç değilse “<strong>Mettâ’ın oğlu</strong>” diye sadeleştirmeleri gerekmez miydi?..</p><p> </p><p>Cümledeki birinci “<strong>münacat</strong>”a dokunmayıp ikincisini “<strong><em>yakarış</em></strong>” diye sadeleştirmenin mantığını anlaşılan sormadan anlayamayacağız. Kardeşlerimizin bildiği mühim bir sır vardır deyip geçelim ama “<strong><em>en azîm</em></strong>”i, “<strong><em>çok büyük</em></strong>” diye sadeleştirmelerine ne diyeceğiz? Mâdem “<strong><em>ibn</em></strong>” gibi çok daha meçhulleri olması gereken bir kelimeyi bildiklerine hükmetiniz, bırakınız “<strong><em>azîm</em></strong>”i de bilsin veya öğrensinler. Yok, şefkat ve merhametiniz bu gençlerin ilim tahsilinde gayret sarfetmelerine râzı değilse “<strong><em>en azîm</em></strong>”in “<strong><em>çok büyük</em></strong>” değil, “<strong><em>en büyük</em></strong>” olduğunu bari söyleseydiniz. Yanlış öğretmekteki maksadınızı doğrusu anlayamadık.</p><p> </p><p>Sonra “<strong>vesile-i icabe-i dua</strong>” “<strong>duaların kabulüne çok mühim bir vesile” </strong>demek midir? “<strong><em>İcab</em></strong>” ile “<strong><em>kabul</em></strong>” arasındaki büyük farkı katleden bu fütursuzluğu hoş görebilir miyiz?..</p><p> </p><p></p><p></p><p></p><p>Hüseyin Yılmaz</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 411491, member: 27"] [b]Cevap: Orjinal Risale-i Nur ile sadenin arasındaki fark..[/b] [B]Sadeleştirme değil, tahrib![/B] Risâle-i Nurlar’ın dilini muhâfazanın ehemmiyetine dâir kaç yazı yazdığımı, kaç yerde bağrına alevden bir mızrak saplanmış gibi, haykırış ve yalvarışlarla Nurlar’ın diline dokunmanın Nurlara dokunmak olduğunu anlatmaya çalıştığımı, hatırlamıyorum. Bu hayatî bahse, tekrardan ictinâb düşüncesi ile –hiç değilse şimdilik- dönmek istemiyorum. Bu uzunca tedkîkâtın maksadı, sadeleştirilerek neşredildiği müjdelenen Lem’alar’ın sebebiyet verdiği elîm neticeyi âmme efkârına ve târihin alnına sökülmesi imkânsız bir şekilde çakmaktır. Mühim ve büyük bir eser vermeye azmedenlerin bütün dikkat ve gayretlerini eserin mukaddemâtında teşhir ve sarfettikleri, bedihidir. İlerleyen safhalarda dikkat dağılır, şevk kaybolur, sabır zayıflar, bıkkınlık baş gösterir. Kısacası her san’atkâr eserine şevk, gayret ve dikkatle başlar; ama bunu çoğu zaman sonuna kadar korumaya muvaffak olamaz. Onun için eserin başlarındaki bedîîlik ileri safhalarda sönükleşir ve kaybolmaya yüz tutar. Bu hakikatten hareketle, sadeleştirilmiş Lem’alar’ın en mükemmel kısmı olması tabiî olan “[B]Birinci Lem’a[/B]”sından başladık. Ama ondan da önce eserin ismine baktık. Sadeleştirilen eser “[B]Lem’alar” [/B]diye neşredilmiş… Bu işi yapanlardan beklediğimiz asgarî dürüstlük ve samimiyet, sadeleştirilmeye dâir kitabın ön kapağına bir ibâre koymaları olurdu. “[B]Risâle-i Nur Külliyatı’ndan –sadeleştirilmiş- Lem’alar[/B]” gibi küçücük bir dürüstlük alâmeti kâfi gelirdi. Ama daha da doğrusu, “[B]anlamıyorlar[/B]” dedikleri gençler için soyundukları bu akîm ve abes teşebbüse kitabın ismini de dâhil etmeleri olurdu. Anlamıyor, dedikleri gençliğin “[B][I]Risâle[/I][/B]”, “[B][I]külliyat[/I][/B]” ve “[B][I]lem’a[/I][/B]” mefhumlarını anladıkları kabulü ile başlarsanız dâvâyı baştan kaybedersiniz. Ama zararı yok, belki basit bir dalgınlık eseridir deyip devam edelim. Birinci Lem’a’nın besmele ile başlayan mukaddemesinin besmelesini kâfi görmeyip büyük bir eksiklik veya Bediüzzaman’ın gafleti olarak telâkki etmiş olmalılar ki, aslında olmayan bir besmele ilâvesi ile metne giriş yapmışlar. Yersiz ve haksız tartışmaların önünü kesmek için asıl metin ile tercüme metni cümle cümle iktibas ve tahlil ile devam edeceğiz. İşte Birinci Cümle: [B]Asıl: [COLOR=#008000]“Hazret-i Yunus İbn-i Metta Alâ Nebiyyina ve Aleyhissalâtü Vesselâm’ın münacatı, en azîm bir münacattır ve en mühim bir vesile-i icabe-i duadır.”[/COLOR][/B] [B]Sadeleştirilmiş: [COLOR=#ff0000]“Hazreti Yunus İbni Metta’nın (alâ Nebiyyinâ ve aleyhiselâtü vesselam) münücatı, çok büyük bir yakarış ve duaların kabulüne çok mühim bir vesiledir.”[/COLOR][/B] Sadeleştirme sevdalısı kardeşlerimizin göz yaşartıcı iddiası, genç nesillerin Üstad’ın dilini anlamamalarının sebebiyet verdiği büyük kaybı telâfi etmektir. Dolayısı ile beklediğimiz ilk şey, şefkat ve merhamet kahramanı kardeşlerimizin aslî iddiaları istikametinde davranıp gençlerin anlamayacağı bütün kelimeleri bu günkü sefil ve murdar dile çevirmeleridir. Ama öyle yapmamışlar. Hadi genç nesillerin “[B][I]Hazret[/I][/B]” kelimesini bir şekilde anlayabileceklerine hükmedelim, ama “[B]İbn-i Mettâ[/B]” da olduğu yerde duruyor. Yâni inkılâbların hışmına uğramış, dilleri kuş diline çevrilmiş bu gençlerin, “[B][I]İbni Mettâ[/I][/B]”nın ne olduğunu bildiklerine inanmamız mı gerekiyor? Sadeleştirme iddiasının samimiyeti en azından “[B][I]ibn[/I][/B]”in oğul, “[B][I]Mettâ[/I][/B]”ın da Hazreti Yunus’un annesinin ismi olduğu tasrihâtını gerektirirdi. Onu da geçtik, hiç değilse “[B]Mettâ’ın oğlu[/B]” diye sadeleştirmeleri gerekmez miydi?.. Cümledeki birinci “[B]münacat[/B]”a dokunmayıp ikincisini “[B][I]yakarış[/I][/B]” diye sadeleştirmenin mantığını anlaşılan sormadan anlayamayacağız. Kardeşlerimizin bildiği mühim bir sır vardır deyip geçelim ama “[B][I]en azîm[/I][/B]”i, “[B][I]çok büyük[/I][/B]” diye sadeleştirmelerine ne diyeceğiz? Mâdem “[B][I]ibn[/I][/B]” gibi çok daha meçhulleri olması gereken bir kelimeyi bildiklerine hükmetiniz, bırakınız “[B][I]azîm[/I][/B]”i de bilsin veya öğrensinler. Yok, şefkat ve merhametiniz bu gençlerin ilim tahsilinde gayret sarfetmelerine râzı değilse “[B][I]en azîm[/I][/B]”in “[B][I]çok büyük[/I][/B]” değil, “[B][I]en büyük[/I][/B]” olduğunu bari söyleseydiniz. Yanlış öğretmekteki maksadınızı doğrusu anlayamadık. Sonra “[B]vesile-i icabe-i dua[/B]” “[B]duaların kabulüne çok mühim bir vesile” [/B]demek midir? “[B][I]İcab[/I][/B]” ile “[B][I]kabul[/I][/B]” arasındaki büyük farkı katleden bu fütursuzluğu hoş görebilir miyiz?.. Hüseyin Yılmaz [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Sadeleştirme Analizi
Risale-i Nur ile Sadeleştirilmiş arasındaki fark..
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst