Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nurdan Makaleler
RİSÂLE-İ NUR HER ŞEYE KÂFİ MİDİR? - Bir Makale
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="genc_kalem" data-source="post: 359397" data-attributes="member: 15919"><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Bedîüzzamân Hazretleri sünneti seniyyenin bütün düstûrlarını, hattâ en küçük âdâbını dahi müdâfaa ve muhâfaza etmiştir. Sünnetin amele taallûk eden düstûrlarına --hâşâ-- “Bunlar teferruâttır, ehemmiyyetli değildir” dememiştir. Çünkü, müellif (ra)’ın “esâsât-ı sünnet-i seniyye” şeklinde ta’bîr ettiği mücma aleyh sünnet-i seniyyelere teferruât denilmez. Teferruât denilen şey, mezhebler arasındaki ihtilâfdır ve Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri bu teferruât kısmıyla meşgúl olmamıştır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Hem esâsât-ı sünnet-i seniyyeyi ehl-i bid’aya karşı müdâfaa ettiği Yirmi Dokuzuncu Mektûb’un Altıncı Kısmı’nda, neden bu eseri yazdığını şu cümleleriyle beyân etmiştir:</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">“İstikbâlde gelecek nefret ve tahkírden sakınmak için, şu mahrem zeyil yazılmıştır. Yâni, ‘Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!’ denildiği zamân, yüzümüze tükürükleri gelmemek için veyâhut silmek için yazılmıştır.” </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">(Sevk-ı zarûretle, hâdisâtın fetvâlarıyla onlar terk edilmez.) Şu zamânda ba’zı ruhsat-ı şer’ıyyeyi bahâne ederek, “Zarûret vardır; hâdisât böyle gerektiriyor” veyâ “Zamân değişti; eski müctehidlerin fetvâlarıyla hareket edemeyiz” diyerek zamân-ı sahabeden beri gelen ve müctehidîn-i izâmın tesbît ettiği kavâid-i sünnet-i şerîatı tahrîb etmek isteyenlere karşı azîmet ve takvâyı ve cumhûr-i ulemânın caddesini iltizâm etmek; böylece hakíkat-ı İslâmiyyet içindeki esâs-ı velâyet olan velâyet-i Muhammediyye (asm)’ı muhâfaza etmek Risâle-i Nûr’un vazîfesidir. Yâni, Risâle-i Nûr, müctehidîn-i izâmın tesbît ettiği ittifâklı mes’eleleri müdâfaa ve muhâfaza edip onları esâs alıyor. Sevk-ı zarûretle, hâdisâtın fetvâlarıyla onlar terk edilmez. </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Çünkü, zarûret meşrû’ yoldan gelirse haramı helâl eder. Fakat, zarûret dedikleri şey, şu zamânda beşerin sû-i ihtiyârından ve gayr-ı meşrû’ yoldan gelmektedir. Hem zarûret, şerîatta ölüm, şiddetli darb veyâ bir uzvun kesilmesi gibi zarûretlerdir. Bu asırda ise, dünyâyı Âhirete tercîh etmek bir esâs hâline geldiğinden, bu zamânda yaşayan insânlar, zarûret bahânesiyle en küçük bir menfaat-ı dünyevîyyeyi dîninbüyük bir mes’elesine tercîh etmekte ve bunun için ba’zı ruhsat-ı şer’ıyyeleri sû-i isti’mâl etmektedirler. Onun için, Risâle-i Nûr’un hâs şâkirdleri, takvâ ve azîmeti esâs tutarak bid’at ve dalâlete karşı esâsât-ı sünnet-i seniyyeyi muhâfaza etmelidirler. </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Risâle-i Nûr’un hâs talebeleri Üstâdları gibi mücma aleyh olan mes’eleleri muhâfaza ederler; ihtilâflı mes’elelerde ise ruhsat tarafını değil, azîmet tarafını tutarlar. Yâni, cumhûrun re’yiyle amel ederler, zarûret olmadıkça fetvâlarla amel etmezler. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri ve onun sâdık şâkirdleri olan Hacı Hulusi Bey, Hoca Sabri, Hâfız Ali, Mehmet Feyzi gibi zevât-ı âliyye hep böyle yaşadılar, ruhsatla değil azîmetle amel ettiler. Meselâ; </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>a)</strong> Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri ve bu zevât-ı âliyye اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّهِ diyerek kimseden hediye almamışlar, </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>b)</strong> Siyâsete girmemişler, </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>c)</strong> İktisatla yaşamışlar, zarûret miktârı yemiş içmişler, </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>d)</strong> Gece namazını terk etmemişler, </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>e)</strong> Üstâd Hazretleri bugünkü tarzda elbise giymemiş, sarığını açmamış, </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>f)</strong> Bedîüzzamân Hazretleri vesîka almak için devlete mürâcaât etmemiş, Hurşit Paşa’ya boyun eğmemiş, Nikola Nikolaviç’e karşı ayağa kalkmamış, hiçbir siyâsiyye ta’vîz vermemiş, yazdığı bütün mektûblarda siyâsîleri şerîata da’vet etmiş, </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>g)</strong> Üstâd Hazretleri harama nazar etmemiş, yalnız haram-ı nazar bir defa vukú’ bulmuş, o da gece namazını kaçırmasına sebeb olmuş, </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>h)</strong> Üstâd Hazretleri paraya elini sürmemiş, Hacı Hulusi Bey de üzerinde para bulunduğu hâlde namaz kılmamıştır. </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Bunlar gibi mes’eleler, Üstâd Bedîüzzamân Said Nursî ve onun hâs talebelerinin ruhsatlarla değil, azîmetle amel ettiklerini göstermektedir. Hâşâ, bunlar, ehemmiyyetsiz görülecek mes’eleler değildir. </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Unutulmamalıdır ki; Risâle-i Nûr, Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin yaşadığıdır. Hulâsâ: Şerh ve îzâhını yaptığımız Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin bu mektûbu mutlak değil; pek çok kayıdlarla mukayyeddir:</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>1)</strong> Bu mektûbun muhâtabı, Risâle-i Nûr talebelerinin hâsları olan sâhib ve vârisleri ve hâslarının hâsları olan erkân ve esâslarıdır. Umûma hıtâb eden bir mektûb değildir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, Hacı Hulusi Bey, Hoca Sabri, Mehmet Feyzi gibi zâhirî ilim noktasında tekâmül eden saff-ı evvel talebelerine, ilm-i hakíkat noktasında tekâmül ederken ve tasfiye-i zihinde bulunurken muvakkat bir zamân için, yâni zâhirden hakíkate geçinceye kadar, “Risâletün-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">ihtiyâc bırakmıyor” buyurmuştur. Ancak, bu hâl muvakkat bir zamâna mahsûstur, devâmlı değildir. </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>2)</strong> Risâletü’n-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor. Yâni, altı erkân-ı îmâniyye ve beş esâsât-ı İslâmiyyeyi aklî delîllerle isbât etmek husûsunda Kur’ân ve Hadîs’ten sonra Risâle-i Nûr kâfîdir, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>3)</strong> Müellif (ra)’ın, “Risâletün-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” cümlesi, Üstâd Hazretlerinin, “Risâle-i Nûr, Kur’ân ve Hadîs’ten sonra en mühim bir hüccet-i îmâniyyedir” cümlesiyle mukayyeddir. Yâni, Risâle-i Nûr, kendi konusu olan hakáik-ı îmâniyye ve İslâmiyyenin isbâtı husûsunda Kur’ân ve Hadîs’ten sonra kâfîdir, demektir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>4)</strong> Îmânı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkíkí yapmak cihetinde Risâle-i Nûr, Tasavvuf ve Kelâm ilimlerine bedel kâfîdir. Yâni, Risâle-i Nûr, erkân-ı îmâniyyeyi aklî delîllerle isbât cihetinde kelâm ilmine; keşif cihetinde de tasavvufa ihtiyâc bırakmıyor. </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>5)</strong> Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri’nin, “Risâletün-Nûr hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” cümlesi, müfrit Vehhâbîlik ve müferrit Melâmîlik gibi ümmeti yanlış yola sevk eden ehl-i bid’a ve ehl-i felsefenin bid’a-âlûd eserlerini okumamak ile kayıtlıdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>Şahin Aktepe</strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="genc_kalem, post: 359397, member: 15919"] [FONT=book antiqua][SIZE=3]Bedîüzzamân Hazretleri sünneti seniyyenin bütün düstûrlarını, hattâ en küçük âdâbını dahi müdâfaa ve muhâfaza etmiştir. Sünnetin amele taallûk eden düstûrlarına --hâşâ-- “Bunlar teferruâttır, ehemmiyyetli değildir” dememiştir. Çünkü, müellif (ra)’ın “esâsât-ı sünnet-i seniyye” şeklinde ta’bîr ettiği mücma aleyh sünnet-i seniyyelere teferruât denilmez. Teferruât denilen şey, mezhebler arasındaki ihtilâfdır ve Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri bu teferruât kısmıyla meşgúl olmamıştır. Hem esâsât-ı sünnet-i seniyyeyi ehl-i bid’aya karşı müdâfaa ettiği Yirmi Dokuzuncu Mektûb’un Altıncı Kısmı’nda, neden bu eseri yazdığını şu cümleleriyle beyân etmiştir: “İstikbâlde gelecek nefret ve tahkírden sakınmak için, şu mahrem zeyil yazılmıştır. Yâni, ‘Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!’ denildiği zamân, yüzümüze tükürükleri gelmemek için veyâhut silmek için yazılmıştır.” (Sevk-ı zarûretle, hâdisâtın fetvâlarıyla onlar terk edilmez.) Şu zamânda ba’zı ruhsat-ı şer’ıyyeyi bahâne ederek, “Zarûret vardır; hâdisât böyle gerektiriyor” veyâ “Zamân değişti; eski müctehidlerin fetvâlarıyla hareket edemeyiz” diyerek zamân-ı sahabeden beri gelen ve müctehidîn-i izâmın tesbît ettiği kavâid-i sünnet-i şerîatı tahrîb etmek isteyenlere karşı azîmet ve takvâyı ve cumhûr-i ulemânın caddesini iltizâm etmek; böylece hakíkat-ı İslâmiyyet içindeki esâs-ı velâyet olan velâyet-i Muhammediyye (asm)’ı muhâfaza etmek Risâle-i Nûr’un vazîfesidir. Yâni, Risâle-i Nûr, müctehidîn-i izâmın tesbît ettiği ittifâklı mes’eleleri müdâfaa ve muhâfaza edip onları esâs alıyor. Sevk-ı zarûretle, hâdisâtın fetvâlarıyla onlar terk edilmez. Çünkü, zarûret meşrû’ yoldan gelirse haramı helâl eder. Fakat, zarûret dedikleri şey, şu zamânda beşerin sû-i ihtiyârından ve gayr-ı meşrû’ yoldan gelmektedir. Hem zarûret, şerîatta ölüm, şiddetli darb veyâ bir uzvun kesilmesi gibi zarûretlerdir. Bu asırda ise, dünyâyı Âhirete tercîh etmek bir esâs hâline geldiğinden, bu zamânda yaşayan insânlar, zarûret bahânesiyle en küçük bir menfaat-ı dünyevîyyeyi dîninbüyük bir mes’elesine tercîh etmekte ve bunun için ba’zı ruhsat-ı şer’ıyyeleri sû-i isti’mâl etmektedirler. Onun için, Risâle-i Nûr’un hâs şâkirdleri, takvâ ve azîmeti esâs tutarak bid’at ve dalâlete karşı esâsât-ı sünnet-i seniyyeyi muhâfaza etmelidirler. Risâle-i Nûr’un hâs talebeleri Üstâdları gibi mücma aleyh olan mes’eleleri muhâfaza ederler; ihtilâflı mes’elelerde ise ruhsat tarafını değil, azîmet tarafını tutarlar. Yâni, cumhûrun re’yiyle amel ederler, zarûret olmadıkça fetvâlarla amel etmezler. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri ve onun sâdık şâkirdleri olan Hacı Hulusi Bey, Hoca Sabri, Hâfız Ali, Mehmet Feyzi gibi zevât-ı âliyye hep böyle yaşadılar, ruhsatla değil azîmetle amel ettiler. Meselâ; [B]a)[/B] Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri ve bu zevât-ı âliyye اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّهِ diyerek kimseden hediye almamışlar, [B]b)[/B] Siyâsete girmemişler, [B]c)[/B] İktisatla yaşamışlar, zarûret miktârı yemiş içmişler, [B]d)[/B] Gece namazını terk etmemişler, [B]e)[/B] Üstâd Hazretleri bugünkü tarzda elbise giymemiş, sarığını açmamış, [B]f)[/B] Bedîüzzamân Hazretleri vesîka almak için devlete mürâcaât etmemiş, Hurşit Paşa’ya boyun eğmemiş, Nikola Nikolaviç’e karşı ayağa kalkmamış, hiçbir siyâsiyye ta’vîz vermemiş, yazdığı bütün mektûblarda siyâsîleri şerîata da’vet etmiş, [B]g)[/B] Üstâd Hazretleri harama nazar etmemiş, yalnız haram-ı nazar bir defa vukú’ bulmuş, o da gece namazını kaçırmasına sebeb olmuş, [B]h)[/B] Üstâd Hazretleri paraya elini sürmemiş, Hacı Hulusi Bey de üzerinde para bulunduğu hâlde namaz kılmamıştır. Bunlar gibi mes’eleler, Üstâd Bedîüzzamân Said Nursî ve onun hâs talebelerinin ruhsatlarla değil, azîmetle amel ettiklerini göstermektedir. Hâşâ, bunlar, ehemmiyyetsiz görülecek mes’eleler değildir. Unutulmamalıdır ki; Risâle-i Nûr, Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin yaşadığıdır. Hulâsâ: Şerh ve îzâhını yaptığımız Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin bu mektûbu mutlak değil; pek çok kayıdlarla mukayyeddir: [B]1)[/B] Bu mektûbun muhâtabı, Risâle-i Nûr talebelerinin hâsları olan sâhib ve vârisleri ve hâslarının hâsları olan erkân ve esâslarıdır. Umûma hıtâb eden bir mektûb değildir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, Hacı Hulusi Bey, Hoca Sabri, Mehmet Feyzi gibi zâhirî ilim noktasında tekâmül eden saff-ı evvel talebelerine, ilm-i hakíkat noktasında tekâmül ederken ve tasfiye-i zihinde bulunurken muvakkat bir zamân için, yâni zâhirden hakíkate geçinceye kadar, “Risâletün-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” buyurmuştur. Ancak, bu hâl muvakkat bir zamâna mahsûstur, devâmlı değildir. [B]2)[/B] Risâletü’n-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor. Yâni, altı erkân-ı îmâniyye ve beş esâsât-ı İslâmiyyeyi aklî delîllerle isbât etmek husûsunda Kur’ân ve Hadîs’ten sonra Risâle-i Nûr kâfîdir, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor. [B]3)[/B] Müellif (ra)’ın, “Risâletün-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” cümlesi, Üstâd Hazretlerinin, “Risâle-i Nûr, Kur’ân ve Hadîs’ten sonra en mühim bir hüccet-i îmâniyyedir” cümlesiyle mukayyeddir. Yâni, Risâle-i Nûr, kendi konusu olan hakáik-ı îmâniyye ve İslâmiyyenin isbâtı husûsunda Kur’ân ve Hadîs’ten sonra kâfîdir, demektir. [B]4)[/B] Îmânı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkíkí yapmak cihetinde Risâle-i Nûr, Tasavvuf ve Kelâm ilimlerine bedel kâfîdir. Yâni, Risâle-i Nûr, erkân-ı îmâniyyeyi aklî delîllerle isbât cihetinde kelâm ilmine; keşif cihetinde de tasavvufa ihtiyâc bırakmıyor. [B]5)[/B] Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri’nin, “Risâletün-Nûr hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” cümlesi, müfrit Vehhâbîlik ve müferrit Melâmîlik gibi ümmeti yanlış yola sevk eden ehl-i bid’a ve ehl-i felsefenin bid’a-âlûd eserlerini okumamak ile kayıtlıdır. [B]Şahin Aktepe[/B][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nurdan Makaleler
RİSÂLE-İ NUR HER ŞEYE KÂFİ MİDİR? - Bir Makale
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst