Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nurdan Makaleler
RİSÂLE-İ NUR HER ŞEYE KÂFİ MİDİR? - Bir Makale
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="genc_kalem" data-source="post: 359379" data-attributes="member: 15919"><p>[h=2]<span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâsını daha sonra kendi kendinize öğrenirsiniz” diyerek onları aldattılar. Bu sebeble bir çok medresede yalnızca ulûm-i Arabîyye, yâni âlet ilimleri okutulmakta, Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâları ders verilmemektedir. Böylece o gizli komite, medreseleri de ulûm-i âliyye olan Kur’ân, Hadîs, Akáid ve Fıkıh’dan tecerrüd ettirdiler.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Hem yine o gizli komite, yaklaşık 40-50 seneden berî ba’zı Risâle-i Nûr okuyucularına yanaşarak, “Risâle-i Nûr size kâfîdir. Başka kitâb okumanıza ihtiyâc yoktur. Fıkıh, zâten teferruât mes’elelerinden bahseder. Mühim olan fıkh-ı ekber tesmiye edilen îmân hakíkatleridir. Kur’ân ise yüzünden okuyacağınız mübârek bir kitâbdır. Kur’ân’ın ma’nâsını Risâle-i Nûr beyân etmiştir. Hadîs ise Risâle-i Nûr’da ihtiyâc kadar mevcûddur. </span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Hem Kur’ân ve Hadîsi okusanız da anlamazsınız. Belki kafanız karışır. Onun için siz, sâdece Risâle-i Nûr’u okuyun!” deyip, bu fikri Risâle-i Nûr okuyucuları arasında yerleştirdiler. Hem bu ma’nâda Üstâd Bedîüzzamân (ra)’ın ba’zı mücmel cümlelerini alıp, onları mevzû’ ve makámından kaydırarak, başka yerlerdeki mufassal ifâdelerine bakmadan ve edille-i şer’ıyyeyi de mihenk yapmadan te’vîlât-ı fâside ile ma’nâ ederek da’vâlarına delîl yaptılar. Maalesef pek çok kimseleri de bu desîseleriyle aldattılar. Böylece Risâle-i Nûr dershânelerini de Kur’ân, Hadîs, Fıkıh ve diğer ulûm-i dîniyyeden tecerrüd ettirdiler.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">O gizli ecnebî komite, bu mezkûr üç tâife gibi bir kısım ilâhiyâtçıları da aldatarak, “Eski ulemâ, Kur’ân’ı ve Hadîs’i anlamamışlar, sizler ise araştırma ehlisiniz ve ünvân sâhibisiniz. Kur’ân ve Ehâdis-i Nebeviyyeyi asra göre yeniden yorumlamalısınız ve bu sizin vazîfenizdir” diyerek onların ilmî enâniyyetlerini okşadılar ve onları cumhûr-i ulemâ ve müfessirîn-i izâmın îzâhlarına muhâlif fâsid te’vîllerle Kur’ân âyetlerini ve Hadîs-i şerîfleri te’vîl etmeye sevk ettiler. Böylece “dînde reform” adı altında Kur’ân ve Hadîs’i maksûd ma’nâlarından saptırmak sûretiyle âlem-i İslâm içinde pek çok resmî kuruluş ve tedrîsât mahallerinde bu sinsi planı yerleştirdiler ve dîne muhâlif bir çığır açtılar.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Halbuki, en âmî bir mü’mine bile “Dîn nedir?” diye sorulsa, “Kur’ân ve Hadîsdir” diyecektir. Fakat, insân, başkasının te’sîri altında kaldığı ve mes’eleye bir tek zâviyeden baktığı zamân en zâhir olan bir hakíkati bile görmesi müşkîlleşmekte ve bizi böyle bedîhî mes’eleleri îzâh etmeye mecbûr etmektedir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>İHTÂR:</strong> O gizli zındıka komitesi, tekyelerden, medreselerden, Risâle-i Nûr dershânelerinden ve ilâhiyâtlardan Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâsını ders verecek bir tedrîsât usûlünü ortadan kaldırmak planını, devletin ba’zı resmî erkânını elde etmek sûretiyle gerçekleştirdiler.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci Mes’ele:</strong> Ma’lûm olduğu üzere; şu dîn-i mübîn-i İslâmın temeli ve menbaı Kur’ân-ı Azîmüşşân ve Rasûl-i Ekrem (asm)’ın Hadîs-i şerîfleridir. Bütün İslâmî kitâblar ise, Kur’ân ve Hadîs’in âyine ve dellâllarıdır; vekîl ve gölgeleri değildir. Bu sebeble İslâmî kitâblara ma’nâ-yı ismiyle, yâni müstakil birer eser nazarıyla bakmak hatâdır. Belki o kitâblara, ma’nâ-yı harfiyle, yâni Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâsını beyân eden birer âyine ve dellâl nazarıyla bakmalı ve o kitâbların müelliflerinin, o ma’nâları hangi âyet ve hadîslerden çıkardıklarına nazar etmeli; böylece me’hazdeki kudsiyyeti anlamalıdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Risâle-i Nûr eserleri de bu káidenin dışında kalamaz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Risâle-i Nûr, hakáik-ı îmâniyye ve İslâmiyye cihetinde Kur’ân ve Hadîs’in âyinesi ve dellâlıdır. Ona müstakil bir eser nazarıyla bakmak hatâdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Üstâd Bedîüzzamân (ra) Hazretleri “Sünûhât” isimli eserinde, “Kur’ân’ın Hâkimiyyet-i Mutlakası” başlığı altında bu husûsta şöyle buyurmaktadır:</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">“Ümmet-i İslâmiyyenin ahkâm-ı dîniyyede gösterdiği teseyyüp ve ihmâlin bence en mühim sebebi şudur: Erkân ve ahkâm-ı zarûriye --ki yüzde doksandır-- bizzât Kurânın ve Kurânın tefsîri mâhiyyetinde olan Sünnetin malıdır. İctihâdî olan mesâil-i hılâfiyye ise, yüzde on nisbetindedir. Kıymetçe mesâil-i hılâfiyye ile erkân ve ahkâm-ı zarûriyye arasında azîm tefâvüt vardır. Mes’ele-i ictihâdiyye altın ise, öteki birer elmas sütundur. Acabâ doksan elmas sütunu on altının himâyesine vermek, mezc edip tâbi’ kılmak câiz midir?</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">“Cumhûru, bürhândan ziyâde, me’hazdeki kudsiyyet imtisâle sevk eder. Müctehidînin kitâbları vesîle gibi, cam gibi Kurânı göstermeli; yoksa vekîl, gölge olmamalı.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">“Mantıkça mukarrerdir ki, zihin, melzûmdan tebeî olarak lâzıma intikál eder ve lâzımın lâzımına tabiî olarak etmez. Etse de, ikinci bir teveccüh ve kasıtla eder. Bu ise gayr-ı tabiîdir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">“Meselâ, hükmün mehazı olan şerîat kitâbları melzûm gibidir. Delîli olan Kurân ise, lâzımdır. Muharrik-i vicdân olan kudsiyyet, lâzımın lâzımıdır. Cumhûrun nazarı kitâblara temerküz ettiğinden, yalnız hayâl meyal lâzımı tahattur eder. Lâzımın lâzımını nâdiren tasavvur eder. Bu cihetle, vicdân lâkaytlığa alışır, cümûdet peydâ eder.</span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">“Eğer zarûriyyât-ı dîniyyede doğrudan doğruya Kurân gösterilseydi, zihin tabiî olarak müşevvik-ı imtisâl ve mûkız-ı vicdân ve lâzım-ı zâtî olan kudsiyyete intikál ederdi. Ve bu sûretle kalbe meleke-i hassâsiyyet gelerek, îmânın ihtârâtına karşı asamm kalmazdı.</span></span>[/h]</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="genc_kalem, post: 359379, member: 15919"] [h=2][FONT=book antiqua][SIZE=3]Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâsını daha sonra kendi kendinize öğrenirsiniz” diyerek onları aldattılar. Bu sebeble bir çok medresede yalnızca ulûm-i Arabîyye, yâni âlet ilimleri okutulmakta, Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâları ders verilmemektedir. Böylece o gizli komite, medreseleri de ulûm-i âliyye olan Kur’ân, Hadîs, Akáid ve Fıkıh’dan tecerrüd ettirdiler. Hem yine o gizli komite, yaklaşık 40-50 seneden berî ba’zı Risâle-i Nûr okuyucularına yanaşarak, “Risâle-i Nûr size kâfîdir. Başka kitâb okumanıza ihtiyâc yoktur. Fıkıh, zâten teferruât mes’elelerinden bahseder. Mühim olan fıkh-ı ekber tesmiye edilen îmân hakíkatleridir. Kur’ân ise yüzünden okuyacağınız mübârek bir kitâbdır. Kur’ân’ın ma’nâsını Risâle-i Nûr beyân etmiştir. Hadîs ise Risâle-i Nûr’da ihtiyâc kadar mevcûddur. Hem Kur’ân ve Hadîsi okusanız da anlamazsınız. Belki kafanız karışır. Onun için siz, sâdece Risâle-i Nûr’u okuyun!” deyip, bu fikri Risâle-i Nûr okuyucuları arasında yerleştirdiler. Hem bu ma’nâda Üstâd Bedîüzzamân (ra)’ın ba’zı mücmel cümlelerini alıp, onları mevzû’ ve makámından kaydırarak, başka yerlerdeki mufassal ifâdelerine bakmadan ve edille-i şer’ıyyeyi de mihenk yapmadan te’vîlât-ı fâside ile ma’nâ ederek da’vâlarına delîl yaptılar. Maalesef pek çok kimseleri de bu desîseleriyle aldattılar. Böylece Risâle-i Nûr dershânelerini de Kur’ân, Hadîs, Fıkıh ve diğer ulûm-i dîniyyeden tecerrüd ettirdiler. O gizli ecnebî komite, bu mezkûr üç tâife gibi bir kısım ilâhiyâtçıları da aldatarak, “Eski ulemâ, Kur’ân’ı ve Hadîs’i anlamamışlar, sizler ise araştırma ehlisiniz ve ünvân sâhibisiniz. Kur’ân ve Ehâdis-i Nebeviyyeyi asra göre yeniden yorumlamalısınız ve bu sizin vazîfenizdir” diyerek onların ilmî enâniyyetlerini okşadılar ve onları cumhûr-i ulemâ ve müfessirîn-i izâmın îzâhlarına muhâlif fâsid te’vîllerle Kur’ân âyetlerini ve Hadîs-i şerîfleri te’vîl etmeye sevk ettiler. Böylece “dînde reform” adı altında Kur’ân ve Hadîs’i maksûd ma’nâlarından saptırmak sûretiyle âlem-i İslâm içinde pek çok resmî kuruluş ve tedrîsât mahallerinde bu sinsi planı yerleştirdiler ve dîne muhâlif bir çığır açtılar. Halbuki, en âmî bir mü’mine bile “Dîn nedir?” diye sorulsa, “Kur’ân ve Hadîsdir” diyecektir. Fakat, insân, başkasının te’sîri altında kaldığı ve mes’eleye bir tek zâviyeden baktığı zamân en zâhir olan bir hakíkati bile görmesi müşkîlleşmekte ve bizi böyle bedîhî mes’eleleri îzâh etmeye mecbûr etmektedir. [B]İHTÂR:[/B] O gizli zındıka komitesi, tekyelerden, medreselerden, Risâle-i Nûr dershânelerinden ve ilâhiyâtlardan Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâsını ders verecek bir tedrîsât usûlünü ortadan kaldırmak planını, devletin ba’zı resmî erkânını elde etmek sûretiyle gerçekleştirdiler. [B]İkinci Mes’ele:[/B] Ma’lûm olduğu üzere; şu dîn-i mübîn-i İslâmın temeli ve menbaı Kur’ân-ı Azîmüşşân ve Rasûl-i Ekrem (asm)’ın Hadîs-i şerîfleridir. Bütün İslâmî kitâblar ise, Kur’ân ve Hadîs’in âyine ve dellâllarıdır; vekîl ve gölgeleri değildir. Bu sebeble İslâmî kitâblara ma’nâ-yı ismiyle, yâni müstakil birer eser nazarıyla bakmak hatâdır. Belki o kitâblara, ma’nâ-yı harfiyle, yâni Kur’ân ve Hadîs’in ma’nâsını beyân eden birer âyine ve dellâl nazarıyla bakmalı ve o kitâbların müelliflerinin, o ma’nâları hangi âyet ve hadîslerden çıkardıklarına nazar etmeli; böylece me’hazdeki kudsiyyeti anlamalıdır. Risâle-i Nûr eserleri de bu káidenin dışında kalamaz. Risâle-i Nûr, hakáik-ı îmâniyye ve İslâmiyye cihetinde Kur’ân ve Hadîs’in âyinesi ve dellâlıdır. Ona müstakil bir eser nazarıyla bakmak hatâdır. Üstâd Bedîüzzamân (ra) Hazretleri “Sünûhât” isimli eserinde, “Kur’ân’ın Hâkimiyyet-i Mutlakası” başlığı altında bu husûsta şöyle buyurmaktadır: “Ümmet-i İslâmiyyenin ahkâm-ı dîniyyede gösterdiği teseyyüp ve ihmâlin bence en mühim sebebi şudur: Erkân ve ahkâm-ı zarûriye --ki yüzde doksandır-- bizzât Kurânın ve Kurânın tefsîri mâhiyyetinde olan Sünnetin malıdır. İctihâdî olan mesâil-i hılâfiyye ise, yüzde on nisbetindedir. Kıymetçe mesâil-i hılâfiyye ile erkân ve ahkâm-ı zarûriyye arasında azîm tefâvüt vardır. Mes’ele-i ictihâdiyye altın ise, öteki birer elmas sütundur. Acabâ doksan elmas sütunu on altının himâyesine vermek, mezc edip tâbi’ kılmak câiz midir? “Cumhûru, bürhândan ziyâde, me’hazdeki kudsiyyet imtisâle sevk eder. Müctehidînin kitâbları vesîle gibi, cam gibi Kurânı göstermeli; yoksa vekîl, gölge olmamalı. “Mantıkça mukarrerdir ki, zihin, melzûmdan tebeî olarak lâzıma intikál eder ve lâzımın lâzımına tabiî olarak etmez. Etse de, ikinci bir teveccüh ve kasıtla eder. Bu ise gayr-ı tabiîdir. “Meselâ, hükmün mehazı olan şerîat kitâbları melzûm gibidir. Delîli olan Kurân ise, lâzımdır. Muharrik-i vicdân olan kudsiyyet, lâzımın lâzımıdır. Cumhûrun nazarı kitâblara temerküz ettiğinden, yalnız hayâl meyal lâzımı tahattur eder. Lâzımın lâzımını nâdiren tasavvur eder. Bu cihetle, vicdân lâkaytlığa alışır, cümûdet peydâ eder. “Eğer zarûriyyât-ı dîniyyede doğrudan doğruya Kurân gösterilseydi, zihin tabiî olarak müşevvik-ı imtisâl ve mûkız-ı vicdân ve lâzım-ı zâtî olan kudsiyyete intikál ederdi. Ve bu sûretle kalbe meleke-i hassâsiyyet gelerek, îmânın ihtârâtına karşı asamm kalmazdı.[/SIZE][/FONT][/h] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nurdan Makaleler
RİSÂLE-İ NUR HER ŞEYE KÂFİ MİDİR? - Bir Makale
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst