Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Sufinin Dünyası
O diyarın sakinleri,
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 461549" data-attributes="member: 1004566"><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 22px"><span style="color: #000080"> İmza Attıkları Bu Din, Belalı Bir Dindi </span></span></strong></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>"Ben de, kesip yok edilen bir ağaç olmayı kuvvetle arzu ettim"</strong>. (Tirmizi: 2414)</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dağların yüklenmekten çekindikleri ilahî emaneti insanoğlu üzerine almıştı. Takdir edilen bir ömür, ilahî ölçüler istikametinde tüketilecek, yaşanan hayat bütün yönleri ve bölümleriyle tek yaratıcı olan Hz. Allah'a sunulacaktı.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Zerre miktarı şer ve hayırdan hesaba çekilecek olan müslüman insan, meseleyi enine boyuna düşünmüş, baskı altında olmaksızın ilahi yapı olan İslâm dinini yaşanacak hayat tarzı kabul etmişti.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İnandığı İslâm'ın şartlan sanki mukavele niteliğindeydi. Yaratan ve yaratılan arasında gerçekleşen bir mukavele... İslâm'ın yaşanması ile vazife bitmiyordu müslüman insan için... Bir başka ciddi vazifesi de yaşatma mücadelesi vermekti. Yani Allah'ın emrettiği bir hayatı ölüm paha.sına yaşamak ve yaşatmak...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dünyaya gelişi yaratılış sebebi buydu. Yani tek kelimeyle 0'na kul olmak. İmza attığı dinin tamamının yaşanması için mücadele vermek... Yasak savar kabilinden yaşanacak bir din değildi İslâm... Ve bir kısmı yaşanınca, diğer kısımlarının sakıt olunacağı bir din de değildi İslâm... Ya hep, ya hiç... imzayı atan bu inançla atmıştı imzasını... Önceden düşünmeliydi. İmzaladığı İslâm'ın belalı-kazalı bir din olduğunu bilerek imzalamalıydı... Heyecana kapılarak maddi menfaatlere kafayı takarak, her hangi bir rica ve tehdit zemini altında tutulmaksızın karar verilmesi icap eden bir din olduğunu bilmeliydi.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Mevzunun mücerretlikten kurtulması için, şimdi o diyarın sakinlerine bir göz atmamız gerekiyor. Dağların yüklenmekten kaçındığı bu ilahî emaneti yüklenenlerin taşıdığı ve taşıması gerekli olan mesuliyeti anlamamız için, o diyarın sakinlerinin yaşadığı hayata bir göz atmamız icap etmektedir.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong> îmanları uğruna her şeyi göze almışlardı. Onlar için önemli olan kendi varlıklarının kalınası veya ölmesi değildi. Önemli olan inandıkları îmanın, İslâm'ın varlığı-yokluğu mücadelesiydi. İslâm adına kurtulmak ve kurtarmak onların inancının özüydü. Tevhidin tebliğinde bu hususa önem verirlerdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>'nden bir genç tevhit uğruna girdiği savaşta esir alınmıştı yemesi ve içmesi dayak, yatması ve uyuması dayak olan bu genç tüm baskı ve işkencelere rağmen imanından dönmemişti. Neticede hıristiyan mahkemesi idamına karar vermişti. Halk, müslüman birinin idam edileceğini duyunca yollara dökülmüş, heyecanla gencin gelmesini bekliyordu. Hapishaneden çıkan ve elleri-ayakları bağlı genç idam edileceği meydana götürülüyordu. Çok sevinçliydi. Yürümekte zorlansa bile vakarlı adımlarla ilerlemesi, herkesi hayrete düşürmüştü. Kiliseden hadiseyi seyreden bir papaz koşa koşa gelmiş ve gencin kulaklarına eğilerek:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Anlıyorum, dirençli bir îman anlayışın var. Ama seni idam edecekler. Eğer hıristiyanlık dinine girersen, hemen mahkeme heyetine gidip infazı durduracağım. Sana beş dakika müsaade. İyi düşün ve kararını ver" demişti.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Müslüman genç, papazı dinledikten sonra:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Bana beş dakika müsaade verdiğin için sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Çünkü bu beş dakika içinde, hak din olan İslâm'ı sana öğretir ve müslüman olmana sebep olursam, ölsem dahi gam yemem."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>'nden zayıf ve fakir olan tevhit erlerinden bazılarını yakalıyorlar, bir kısmının boynuna ip takarak şehrin azgın gençlerine teslim ediyorlardı. O genç ve çocuklar, bu mazlum insanları cadde cadde, sokak sokak gezdiriyorlardı. Sokaklarda dolaştırılan bu insanların anne ve babaları hâdiseyi seyrediyor, içlerinden bir kısım anneler yerlerde sürünen çocuklarına hakaret ediyor, bazen tekmeliyorlar ve bazen da küfrediyorlardı. Hak davada ısrarlı olarak taviz vermiyorlar, kendilerine bu işkenceyi yapanların hidayetleri için dua ediyorlardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>'nden bazılarını bu hâliyle gören büyük rehber, mertebesine erişilemez olan büyük insan, faziletli Nebî, onlara sadece cenneti vadediyordu. Dünyalıklarına yönelik bir vaadde bulunmaksızın Allah davasına davet eden yüce İnsan, işkence altında onlara âhiret mükafaatını vaadediyordu. Ancak devlet olunca, belli bir kuvvete erişince, İslâınî kıyafetine müdahale edilen müslüman bir hanım için savaş îlan edecekti. Bu haşmetli, mütevazi, olgun ve dolgun Nebî, çok zaman mescidden evine geldiğinde sabah kahvaltısı için bir şeyler ister, ancak kendisine verilen cevap:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Bir şey bulup hazırlayamadık" denince, hiç kızmadan, darılmadan:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Ben de bu gün oruçluyum" buyururlardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>'nin rehberi, tüm Nebî ve Resûllerin çektiği sıkıntıyı, eziyeti fazlasıyla çekmişti. Tevhidi tebliğ ederken, azgın bir takım ayak takımı, o güzel insanın nurlu yüzüne tükürür, bir kısmı toprak atar, bazısı da küfrederdi. Kâbe'nin bir köşesine çekilerek Rabbine ibadet ederken, azgın bir kâfir gelmiş ve gömleğini O yüce Resûlün boynuna dolayarak sıkmıştı. Cennet ve cehennemin onun hürmetine yaratıldığı büyük insan, dayanamıyor ve diz üstü düşüyordu. Bu sefer de işkence sahipleri öldü zannederek Peygamberimizi bırakıyorlardı. Ayılan, kendisine gelen ve ayağa kalkacak gücü kendisinde bulan nurlu Nebi, tekrar müşriklerin yanına gidiyor, sıkılan boğazım gösteriyor ve kâinatı dolduracak sözü îlan ediyordu:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">"Allah'a yemin ederim ki, sizi hizaya getirecek bir din ile geldim..."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>'nden biri vardı. Ayağı topaldı. Yürürken aksak yürürdü. Tevhidin tebliğine vesile olan savaşlara katılmaya can atıyordu. Ne var ki evlatları babalarına müsaade etmiyordu. O da Peygamberimize gidiyor ve evlatlarını şikayet ediyor, savaş için izin istiyordu. Tek önder, büyük insan, meşru mazereti sebebiyle savaşa katılmamasını istiyordu. Cihad aşkı kalbine kıvılcım olarak düşen topal insan:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Ya Resûlallah, savaşır ve şehit düşersem cennete girerken bu topal bacağım düzeltilecek mi?" diye bir soru yöneltti. Kendisine "Evet" cevabı verilince savaş sevdalısı gidiyor ve şehit düşüyordu. Ufkun derinliklerine bakan yüce Resûl müjdeyi vermişti:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Kardeşinizi yürür halde cennete girerken gördüm..." Her zaman söyledik, yine diyoruz ki o diyarın sakinleri, İslâmî bir rehberimizdir. Her biri semayı donatmış birer yıldız gibidir. 20. asırda yaşayıp, içini çekerek:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Keşke O diyarın sakinlerinin zamanında yaşasaydı" diyenlere sadece şu kadarcık bir sual yöneltiyoruz:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Sizleri Allah'ın yaşatmadığı bir zamanda yaşamak istemeye sevk eden sebep nedir? O devirde yaşamış olsaydınız, Resûlullah'a karşı tavrınızın ne olacağını biliyor muydunuz? Halbuki, Resûlullah'ı gördüğü ve O'nun zamanında yaşadığı halde nice nice insanlar, yüzükoyun cehenneme atılmıştır."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>BU DİYARIN SAKİNLERİ</strong> başlarını aynı hedefe çevirdiği, aynı fikir ve harekette ittifak ettiği müddetçe, o diyarın sakinleriyle aynı asırda yaşamış gibi değer bulurlar. Ebû Zerr (r.a.)'in rivâyet ettiği bir hadis şöyledir:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Bir gün Peygamberimiz "Kardeşlerimi ne kadar görmek istiyorum" buyurdu. Ashab:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Biz senin kardeşlerin değil miyiz, Ya Resûlullah?" dediler. O da;</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- "Siz benim arkadaşlarımsınız, ashabımsınız, kardeşlerim, benden sonra gelip beni görmedikleri halde îman edenlerdir..."</span></span></p><p> <span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sonra kıbleye yöneldi ve "Allah'ım onların nuru ile gözümü aydınlat."... buyurdular.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu diyarm sakinlerinden, o diyarm sakinlerine selâm olsun...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><p style="text-align: right"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><u>Abdullah Büyük</u></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 461549, member: 1004566"] [CENTER][B][SIZE=6][COLOR=#000080] İmza Attıkları Bu Din, Belalı Bir Dindi [/COLOR][/SIZE][/B] [SIZE=3] [/SIZE][/CENTER] [SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][B]"Ben de, kesip yok edilen bir ağaç olmayı kuvvetle arzu ettim"[/B]. (Tirmizi: 2414) Dağların yüklenmekten çekindikleri ilahî emaneti insanoğlu üzerine almıştı. Takdir edilen bir ömür, ilahî ölçüler istikametinde tüketilecek, yaşanan hayat bütün yönleri ve bölümleriyle tek yaratıcı olan Hz. Allah'a sunulacaktı. [/FONT][FONT=Comic Sans MS]Zerre miktarı şer ve hayırdan hesaba çekilecek olan müslüman insan, meseleyi enine boyuna düşünmüş, baskı altında olmaksızın ilahi yapı olan İslâm dinini yaşanacak hayat tarzı kabul etmişti. [/FONT][FONT=Comic Sans MS]İnandığı İslâm'ın şartlan sanki mukavele niteliğindeydi. Yaratan ve yaratılan arasında gerçekleşen bir mukavele... İslâm'ın yaşanması ile vazife bitmiyordu müslüman insan için... Bir başka ciddi vazifesi de yaşatma mücadelesi vermekti. Yani Allah'ın emrettiği bir hayatı ölüm paha.sına yaşamak ve yaşatmak... [/FONT][FONT=Comic Sans MS]Dünyaya gelişi yaratılış sebebi buydu. Yani tek kelimeyle 0'na kul olmak. İmza attığı dinin tamamının yaşanması için mücadele vermek... Yasak savar kabilinden yaşanacak bir din değildi İslâm... Ve bir kısmı yaşanınca, diğer kısımlarının sakıt olunacağı bir din de değildi İslâm... Ya hep, ya hiç... imzayı atan bu inançla atmıştı imzasını... Önceden düşünmeliydi. İmzaladığı İslâm'ın belalı-kazalı bir din olduğunu bilerek imzalamalıydı... Heyecana kapılarak maddi menfaatlere kafayı takarak, her hangi bir rica ve tehdit zemini altında tutulmaksızın karar verilmesi icap eden bir din olduğunu bilmeliydi. [/FONT][FONT=Comic Sans MS]Mevzunun mücerretlikten kurtulması için, şimdi o diyarın sakinlerine bir göz atmamız gerekiyor. Dağların yüklenmekten kaçındığı bu ilahî emaneti yüklenenlerin taşıdığı ve taşıması gerekli olan mesuliyeti anlamamız için, o diyarın sakinlerinin yaşadığı hayata bir göz atmamız icap etmektedir. [/FONT][FONT=Comic Sans MS][B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B] îmanları uğruna her şeyi göze almışlardı. Onlar için önemli olan kendi varlıklarının kalınası veya ölmesi değildi. Önemli olan inandıkları îmanın, İslâm'ın varlığı-yokluğu mücadelesiydi. İslâm adına kurtulmak ve kurtarmak onların inancının özüydü. Tevhidin tebliğinde bu hususa önem verirlerdi. [/FONT][FONT=Comic Sans MS][B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B]'nden bir genç tevhit uğruna girdiği savaşta esir alınmıştı yemesi ve içmesi dayak, yatması ve uyuması dayak olan bu genç tüm baskı ve işkencelere rağmen imanından dönmemişti. Neticede hıristiyan mahkemesi idamına karar vermişti. Halk, müslüman birinin idam edileceğini duyunca yollara dökülmüş, heyecanla gencin gelmesini bekliyordu. Hapishaneden çıkan ve elleri-ayakları bağlı genç idam edileceği meydana götürülüyordu. Çok sevinçliydi. Yürümekte zorlansa bile vakarlı adımlarla ilerlemesi, herkesi hayrete düşürmüştü. Kiliseden hadiseyi seyreden bir papaz koşa koşa gelmiş ve gencin kulaklarına eğilerek: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Anlıyorum, dirençli bir îman anlayışın var. Ama seni idam edecekler. Eğer hıristiyanlık dinine girersen, hemen mahkeme heyetine gidip infazı durduracağım. Sana beş dakika müsaade. İyi düşün ve kararını ver" demişti. [/FONT][FONT=Comic Sans MS]Müslüman genç, papazı dinledikten sonra: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Bana beş dakika müsaade verdiğin için sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Çünkü bu beş dakika içinde, hak din olan İslâm'ı sana öğretir ve müslüman olmana sebep olursam, ölsem dahi gam yemem." [/FONT][FONT=Comic Sans MS][B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B]'nden zayıf ve fakir olan tevhit erlerinden bazılarını yakalıyorlar, bir kısmının boynuna ip takarak şehrin azgın gençlerine teslim ediyorlardı. O genç ve çocuklar, bu mazlum insanları cadde cadde, sokak sokak gezdiriyorlardı. Sokaklarda dolaştırılan bu insanların anne ve babaları hâdiseyi seyrediyor, içlerinden bir kısım anneler yerlerde sürünen çocuklarına hakaret ediyor, bazen tekmeliyorlar ve bazen da küfrediyorlardı. Hak davada ısrarlı olarak taviz vermiyorlar, kendilerine bu işkenceyi yapanların hidayetleri için dua ediyorlardı. [/FONT][FONT=Comic Sans MS][B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B]'nden bazılarını bu hâliyle gören büyük rehber, mertebesine erişilemez olan büyük insan, faziletli Nebî, onlara sadece cenneti vadediyordu. Dünyalıklarına yönelik bir vaadde bulunmaksızın Allah davasına davet eden yüce İnsan, işkence altında onlara âhiret mükafaatını vaadediyordu. Ancak devlet olunca, belli bir kuvvete erişince, İslâınî kıyafetine müdahale edilen müslüman bir hanım için savaş îlan edecekti. Bu haşmetli, mütevazi, olgun ve dolgun Nebî, çok zaman mescidden evine geldiğinde sabah kahvaltısı için bir şeyler ister, ancak kendisine verilen cevap: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Bir şey bulup hazırlayamadık" denince, hiç kızmadan, darılmadan: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Ben de bu gün oruçluyum" buyururlardı. [/FONT][FONT=Comic Sans MS][B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B]'nin rehberi, tüm Nebî ve Resûllerin çektiği sıkıntıyı, eziyeti fazlasıyla çekmişti. Tevhidi tebliğ ederken, azgın bir takım ayak takımı, o güzel insanın nurlu yüzüne tükürür, bir kısmı toprak atar, bazısı da küfrederdi. Kâbe'nin bir köşesine çekilerek Rabbine ibadet ederken, azgın bir kâfir gelmiş ve gömleğini O yüce Resûlün boynuna dolayarak sıkmıştı. Cennet ve cehennemin onun hürmetine yaratıldığı büyük insan, dayanamıyor ve diz üstü düşüyordu. Bu sefer de işkence sahipleri öldü zannederek Peygamberimizi bırakıyorlardı. Ayılan, kendisine gelen ve ayağa kalkacak gücü kendisinde bulan nurlu Nebi, tekrar müşriklerin yanına gidiyor, sıkılan boğazım gösteriyor ve kâinatı dolduracak sözü îlan ediyordu: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]"Allah'a yemin ederim ki, sizi hizaya getirecek bir din ile geldim..." [/FONT][FONT=Comic Sans MS][B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B]'nden biri vardı. Ayağı topaldı. Yürürken aksak yürürdü. Tevhidin tebliğine vesile olan savaşlara katılmaya can atıyordu. Ne var ki evlatları babalarına müsaade etmiyordu. O da Peygamberimize gidiyor ve evlatlarını şikayet ediyor, savaş için izin istiyordu. Tek önder, büyük insan, meşru mazereti sebebiyle savaşa katılmamasını istiyordu. Cihad aşkı kalbine kıvılcım olarak düşen topal insan: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Ya Resûlallah, savaşır ve şehit düşersem cennete girerken bu topal bacağım düzeltilecek mi?" diye bir soru yöneltti. Kendisine "Evet" cevabı verilince savaş sevdalısı gidiyor ve şehit düşüyordu. Ufkun derinliklerine bakan yüce Resûl müjdeyi vermişti: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Kardeşinizi yürür halde cennete girerken gördüm..." Her zaman söyledik, yine diyoruz ki o diyarın sakinleri, İslâmî bir rehberimizdir. Her biri semayı donatmış birer yıldız gibidir. 20. asırda yaşayıp, içini çekerek: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Keşke O diyarın sakinlerinin zamanında yaşasaydı" diyenlere sadece şu kadarcık bir sual yöneltiyoruz: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Sizleri Allah'ın yaşatmadığı bir zamanda yaşamak istemeye sevk eden sebep nedir? O devirde yaşamış olsaydınız, Resûlullah'a karşı tavrınızın ne olacağını biliyor muydunuz? Halbuki, Resûlullah'ı gördüğü ve O'nun zamanında yaşadığı halde nice nice insanlar, yüzükoyun cehenneme atılmıştır." [/FONT][FONT=Comic Sans MS][B]BU DİYARIN SAKİNLERİ[/B] başlarını aynı hedefe çevirdiği, aynı fikir ve harekette ittifak ettiği müddetçe, o diyarın sakinleriyle aynı asırda yaşamış gibi değer bulurlar. Ebû Zerr (r.a.)'in rivâyet ettiği bir hadis şöyledir: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- Bir gün Peygamberimiz "Kardeşlerimi ne kadar görmek istiyorum" buyurdu. Ashab: [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Biz senin kardeşlerin değil miyiz, Ya Resûlullah?" dediler. O da; [/FONT][FONT=Comic Sans MS]- "Siz benim arkadaşlarımsınız, ashabımsınız, kardeşlerim, benden sonra gelip beni görmedikleri halde îman edenlerdir..." Sonra kıbleye yöneldi ve "Allah'ım onların nuru ile gözümü aydınlat."... buyurdular. [/FONT][FONT=Comic Sans MS]Bu diyarm sakinlerinden, o diyarm sakinlerine selâm olsun...[/FONT] [/SIZE][RIGHT][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][U]Abdullah Büyük[/U][/FONT][/SIZE][/RIGHT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Sufinin Dünyası
O diyarın sakinleri,
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst