Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Nefis Terbiyesi Nasil Yapilir??
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="topraktoprak" data-source="post: 182314" data-attributes="member: 11795"><p style="text-align: center"><span style="font-size: 15px"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="color: darkgreen">Ruhî gelişmenin kendisine göre bazı usul ve prensipleri vardır. </span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 15px"><em><strong><span style="color: darkgreen"><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="color: #000000">Bu prensiplere riayet eden herkeste, o şahsın istidat ve kabiliyeti ölçüsünde bazı mazhariyetler olur. Prensiplerdeki teferruatı bir tarafa bırakacak olursak, ister yogizm'de, ister fakirizmde ve isterse tasavvufta, ruhî melekeleri geliştirmeyi bir usule bağlamak mümkündür. Eskiler bunu şöyle ifade ederlerdi: </span></span></span></strong></em></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 15px"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="color: darkgreen">*Kılletü't-taam,</span></span></em></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">*kılletü'l-menam,</span></span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">*kılletü'l-kelam,</span></span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">*sükût-u müdâm, </span></span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">*uzlet ani'l-enâm,</span></span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">*zikr-ü müdâm, </span></span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">*teveccüh-ü tam.'</span></span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="color: darkgreen"><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">Evet, bu yolda az yiyeceksin. Özellikle proteini bol olan yağ, et, yumurta gibi gıdalardan kaçınacaksın. Az içecek, az uyuyacaksın. Zaten Allah Rasulü de bütün bu hususlara işaretle:</span> <span style="color: #ff0000">'Sizin adınıza en çok korktuğum, göbek bağlamanız, çok uyumanız, tembelliğiniz ve yakîninizin az olmasıdır.'</span> (1) buyurmuyor mu? Aslında, sırasıyla bunlar birbirini doğuran neticelerdir. Çok yiyen bir insan çok uyur, çok uyuyan bir insanın da yakîni çok az olur. Aksi neticeler de yine bunların aksinden doğar. Yani, az yiyen az uyur ve az uyuyanın da yakîni gün geçtikçe çoğalır. Öyle ise bu neticeye ulaşmak isteyenler, mutlaka az yemeli, az uyumalı, hayrete varmalı ve gözlerinin misal alemine açılmasını temin etmelidirler. </span></span></span></em></strong></span></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">Neticeye ulaştıran şartlardan biri de az konuşmaktır. Hz. Ömer'in (ra) dediği gibi 'Çok konuşanın sakatatı çok olur.' (2) Onun laflarının çoğu işe yaramaz ve bu tür insanlara gayb perdesi aralanmaz. </span></span></span></em></strong></span></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">'Sükût-u müdâm' devamlı sessizlik demektir. İnsan sesini kesip, gözünü, muttali olmak istediği aleme döndürmeli ki, yaramaz her şeyi unutarak ruhunu ulvi alemlerle irtibatlandırabilsin. </span></span></span></em></strong></span></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">'Uzlet ani'l-enâm' ise halktan uzak ve ayrı durmak manasına gelir. İnsan, göz ve kulak vasıtasıyla kalbinin, ruhunun kirlenmesine meydan vermemelidir. Halbuki çarşı-pazar ve insanlarla ihtilatta, bunların kirlenmesine sebep olacak faktörler sayılamayacak kadar çoktur. Bu faktörlerin menfi tesirinden kurtulabilmenin en sağlıklı yolu uzlet, yani insanlardan uzak kalmaktır. </span></span></span></em></strong></span></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkgreen">'Zikr-ü müdâm ve teveccüh-ü tam', neyi anmak gerekiyorsa onu anmaktır. Kimisi Mesih'i, kimisi de Buda'yı anar. Halbuki bizler Allah'ı anar ve O'nun yüce adını vird-i zeban ederiz. Böylece teveccüh-ü tam hasıl olur ve insanın ufkunda yeni menfezler açılır. Bir insanın gayb alemine muttali olmasının yolu, arzettiğimiz hususlar gibi şeylere riayetten geçer. Günde üç öğün yemek yiyen, karnını tıka basa doyuran ve kendini gevezeliğe salıp, bilip bilmediği herşeyi konuşan, zikre devam etmeyen ve cemiyet hayatında, çoğunlukla kendisini ilgilendirmeyen mâlâyâniyatla meşgul olan.. çok uyuyan ve gaflette boğulan bir insanın, bana niçin gayb perdesi açılmıyor, diye itiraza hakkı yoktur. Zira o, kendini neticeye ulaştıracak yolun erkanına riayet etmemektedir. Menzile varılmaması da gayet normaldir. </span></span></span></em></strong></span></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="color: #000000"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="color: darkgreen"><span style="font-size: 15px">Her şeyin bir usulü vardır. Bu usulle beraber, bu mevzu mürşid ve üstad ister. Ben kendi kendime yaptığım riyazat sebebiyle bazı rahatsızlıklara maruz kalmıştım. Bu esnada bana el uzatan bir hak dostu 'riyazat mürşid ister, müsaadesiz yapılamaz' demişti. Hakikaten daha sonra ben de aynı kanaate sahip oldum. Riyazat yapmak isteyenler, bunu mutlaka bir mürşidin nezâreti altında yapmalıdır. Aksi halde altından kalkılamayacak kadar ağır rizikolar söz konusu olabilir. Burada önemli bir konuya da işaret etmek istiyorum: Bu türlü şeylerle meşgul olan kimseler şayet, mânâ alemine gözleri açık değil ve ayağının basacağı yeri bilemiyorlarsa -Allah muhafaza buyursun- her zaman bir kısım habis ruhların saldırısına maruz kalmaları muhtemeldir. Bunlar cindir, şeytandır veya habis ruhtur ve bunlar çok mühim değildir. Mühim olan bunların kendilerini o şahsa kabul ettirme keyfiyetleridir. Bilhassa kişi bu işi usulünce yapamıyorsa ve başında kendisine ışık tutan bir rehberi, bir mürşidi de yoksa, bu habis ruhlar kendilerini kabul ettirir ve o şahsı oyuncak haline getirebilirler. Böyle birşey, bazen terğib, teşvik ve okşamakla, bazen de tehdit ve korkutmakla olur ve o kişiyi bütünüyle kendi hesaplarına göre konuşturur, kendi hesaplarına göre iş yaptırırlar. Günümüzdeki sapıkların çoğunda görüldüğü gibi, kimisine Mehdi, kimisine Mesih, kimisine (haşa) peygamber ve kimisine de (haşa) Allah olduklarını söylettirirler.</span> </span></span></em></strong></span></p> <p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Microsoft Sans Serif'"><span style="color: #006400">ALINTI...</span></span></em></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="topraktoprak, post: 182314, member: 11795"] [CENTER][SIZE=4][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][COLOR=darkgreen]Ruhî gelişmenin kendisine göre bazı usul ve prensipleri vardır. [/COLOR][/FONT][/I][/B][/SIZE] [SIZE=4][I][B][COLOR=darkgreen][FONT=Microsoft Sans Serif][COLOR=#000000]Bu prensiplere riayet eden herkeste, o şahsın istidat ve kabiliyeti ölçüsünde bazı mazhariyetler olur. Prensiplerdeki teferruatı bir tarafa bırakacak olursak, ister yogizm'de, ister fakirizmde ve isterse tasavvufta, ruhî melekeleri geliştirmeyi bir usule bağlamak mümkündür. Eskiler bunu şöyle ifade ederlerdi: [/COLOR][/FONT][/COLOR][/B][/I][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][COLOR=darkgreen]*Kılletü't-taam,[/COLOR][/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE] [COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]*kılletü'l-menam,[/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR] [COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]*kılletü'l-kelam,[/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR] [COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]*sükût-u müdâm, [/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR] [COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]*uzlet ani'l-enâm,[/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR] [COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]*zikr-ü müdâm, [/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR] [COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]*teveccüh-ü tam.'[/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR] [COLOR=#000000][B][I][COLOR=darkgreen][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]Evet, bu yolda az yiyeceksin. Özellikle proteini bol olan yağ, et, yumurta gibi gıdalardan kaçınacaksın. Az içecek, az uyuyacaksın. Zaten Allah Rasulü de bütün bu hususlara işaretle:[/COLOR] [COLOR=#ff0000]'Sizin adınıza en çok korktuğum, göbek bağlamanız, çok uyumanız, tembelliğiniz ve yakîninizin az olmasıdır.'[/COLOR] (1) buyurmuyor mu? Aslında, sırasıyla bunlar birbirini doğuran neticelerdir. Çok yiyen bir insan çok uyur, çok uyuyan bir insanın da yakîni çok az olur. Aksi neticeler de yine bunların aksinden doğar. Yani, az yiyen az uyur ve az uyuyanın da yakîni gün geçtikçe çoğalır. Öyle ise bu neticeye ulaşmak isteyenler, mutlaka az yemeli, az uyumalı, hayrete varmalı ve gözlerinin misal alemine açılmasını temin etmelidirler. [/SIZE][/FONT][/COLOR][/I][/B][/COLOR][/CENTER] [CENTER][COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]Neticeye ulaştıran şartlardan biri de az konuşmaktır. Hz. Ömer'in (ra) dediği gibi 'Çok konuşanın sakatatı çok olur.' (2) Onun laflarının çoğu işe yaramaz ve bu tür insanlara gayb perdesi aralanmaz. [/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR][/CENTER] [CENTER][COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]'Sükût-u müdâm' devamlı sessizlik demektir. İnsan sesini kesip, gözünü, muttali olmak istediği aleme döndürmeli ki, yaramaz her şeyi unutarak ruhunu ulvi alemlerle irtibatlandırabilsin. [/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR][/CENTER] [CENTER][COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]'Uzlet ani'l-enâm' ise halktan uzak ve ayrı durmak manasına gelir. İnsan, göz ve kulak vasıtasıyla kalbinin, ruhunun kirlenmesine meydan vermemelidir. Halbuki çarşı-pazar ve insanlarla ihtilatta, bunların kirlenmesine sebep olacak faktörler sayılamayacak kadar çoktur. Bu faktörlerin menfi tesirinden kurtulabilmenin en sağlıklı yolu uzlet, yani insanlardan uzak kalmaktır. [/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR][/CENTER] [CENTER][COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][SIZE=4][COLOR=darkgreen]'Zikr-ü müdâm ve teveccüh-ü tam', neyi anmak gerekiyorsa onu anmaktır. Kimisi Mesih'i, kimisi de Buda'yı anar. Halbuki bizler Allah'ı anar ve O'nun yüce adını vird-i zeban ederiz. Böylece teveccüh-ü tam hasıl olur ve insanın ufkunda yeni menfezler açılır. Bir insanın gayb alemine muttali olmasının yolu, arzettiğimiz hususlar gibi şeylere riayetten geçer. Günde üç öğün yemek yiyen, karnını tıka basa doyuran ve kendini gevezeliğe salıp, bilip bilmediği herşeyi konuşan, zikre devam etmeyen ve cemiyet hayatında, çoğunlukla kendisini ilgilendirmeyen mâlâyâniyatla meşgul olan.. çok uyuyan ve gaflette boğulan bir insanın, bana niçin gayb perdesi açılmıyor, diye itiraza hakkı yoktur. Zira o, kendini neticeye ulaştıracak yolun erkanına riayet etmemektedir. Menzile varılmaması da gayet normaldir. [/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR][/CENTER] [CENTER][COLOR=#000000][B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][COLOR=darkgreen][SIZE=4]Her şeyin bir usulü vardır. Bu usulle beraber, bu mevzu mürşid ve üstad ister. Ben kendi kendime yaptığım riyazat sebebiyle bazı rahatsızlıklara maruz kalmıştım. Bu esnada bana el uzatan bir hak dostu 'riyazat mürşid ister, müsaadesiz yapılamaz' demişti. Hakikaten daha sonra ben de aynı kanaate sahip oldum. Riyazat yapmak isteyenler, bunu mutlaka bir mürşidin nezâreti altında yapmalıdır. Aksi halde altından kalkılamayacak kadar ağır rizikolar söz konusu olabilir. Burada önemli bir konuya da işaret etmek istiyorum: Bu türlü şeylerle meşgul olan kimseler şayet, mânâ alemine gözleri açık değil ve ayağının basacağı yeri bilemiyorlarsa -Allah muhafaza buyursun- her zaman bir kısım habis ruhların saldırısına maruz kalmaları muhtemeldir. Bunlar cindir, şeytandır veya habis ruhtur ve bunlar çok mühim değildir. Mühim olan bunların kendilerini o şahsa kabul ettirme keyfiyetleridir. Bilhassa kişi bu işi usulünce yapamıyorsa ve başında kendisine ışık tutan bir rehberi, bir mürşidi de yoksa, bu habis ruhlar kendilerini kabul ettirir ve o şahsı oyuncak haline getirebilirler. Böyle birşey, bazen terğib, teşvik ve okşamakla, bazen de tehdit ve korkutmakla olur ve o kişiyi bütünüyle kendi hesaplarına göre konuşturur, kendi hesaplarına göre iş yaptırırlar. Günümüzdeki sapıkların çoğunda görüldüğü gibi, kimisine Mehdi, kimisine Mesih, kimisine (haşa) peygamber ve kimisine de (haşa) Allah olduklarını söylettirirler.[/SIZE] [/COLOR][/FONT][/I][/B][/COLOR] [B][I][FONT=Microsoft Sans Serif][COLOR=#006400]ALINTI...[/COLOR][/FONT][/I][/B][/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Nefis Terbiyesi Nasil Yapilir??
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst