Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Edebiyat
Necip Fazıl'daki Bazı Unsurlar
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="molla_zehra" data-source="post: 82188" data-attributes="member: 30"><p><span style="font-family: 'Georgia'">Ondaki endişelerin, çırpınışların, kaçışların nedenini burada aramak gerekmektedir. Bu döneminde, o, “ben” merkezli, “kop dağı’nda aradığını bulan özgün sanatçı bir insandır. Özdeki değişimi, onu çileye götürecektir. Aslında bir dönüm noktası olan süreci O ve Ben ‘de belirleyen ve anlatan da kendisidir. “ Ben kendilerini tanımadan dik bir kaya üzerinde gururla dünyaya karşı dikilmiş uyuz bir keçiyken, [onu] tanıdıktan sonra; yere inen ve geçtiği yol boyunca süt koyuveren memeleri şiş olmuştum.” der. Bir insan kendisini ancak bu kadar tanımlayabilir. Tanışma öncesinde, geçmişte; taşkın, azgın, bulanık bir sel gibi iken; sonradan, ondan bir nehrin çağıltısına, bir volkanın patlayışına dönüşür. Birinde deli dolu, bulanık, diğerinde aşk ve vecd dolu, duru bir akıştır. O zamana değin, içindekileri ne olduğu belli olmayanları azar azar verirken; birden, bunlar bir süt duruluğu ve aklığına kavuşur, coşkun ve duru bir nehre dönüşür Necip Fazıl.</span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'">Sanatı sanat olarak algılayan ve onun “fildişi kulesine” tırmanıp orada kalmaya ve bunları yaşamaya meyyaldir. O sarp yamaçta, inatçı bir keçi gibidir. Bir el onu yolundan çevirir. Bu onun asıl dönüm noktası olur. Çevresini şaşkına çeviren de budur, ondan beklenmeyen bir durum. Çevresindeki herkes şaşkına döner.</span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'">Necip Fazıl’ın yukarıdaki benzetmesi, aslında doğurganlığı [velûdluğu] yönüyle değerlendirileceği gibi, o gerçekte de bunu hedeflediği halde, Allah onu bu yoldan çevirmiş, aşk yoluna koymuştur. O aşk ki, bütün saltanatları, bütün dünyalıkları, şöhreti, varlıklı olmayı bir yana bıraktırmıştır. Biz onun bu dönüm noktasını tarihin geçen yüzyılındaki en önemli kesitlerinden biri olarak kabul ediyoruz. Kendisi ve Türk edebiyatı ve düşüncesi adına somut bir kesit. Ondaki başkaları için gübre olma duygusu da budur.</span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'">Onun bu ilk döneminde, eşya daralır, genleşir, esner, adeta insanın üstüne gelir, insanın ruhunu kuşatır. Sesler somut bir varlığa, bir hayalete dönüşür. İçinde burgulanır. Çocukluktan ve dönemden gelme ve vehmin kumkumaları depreşir. Tahta merdivenlerin gıcırtıları insanın ruhuna işler. Karanlık kent, daracık sokaklar, soğuk evler insanı kuşatır. Bacalar birer cin gibi tepesine üşüşür. Bu vehim ve korku insanı kentte bir hayalet gibi dolaştırır, insan kendinden kaçar. Kendinden korkar. Kendi gölgesinden, sesinden… Bu kaçış onu kentin dışına, doğa ile yüzleştirecek ve belki de hiç kimsenin olmadığı bir yere bir mağaraya götürecek. Çünkü o, insan kalabalığında da yalnızdır. Cinnet Mustatili ’nde anlattığı hapishane yalnızlığı onu cinnet noktasına kadar götürecek.</span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'">O kendi mağarasında kendi gerçeğini, ışığını bulacak ve kendisiyle yüzleşecektir.</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="molla_zehra, post: 82188, member: 30"] [FONT=Georgia]Ondaki endişelerin, çırpınışların, kaçışların nedenini burada aramak gerekmektedir. Bu döneminde, o, “ben” merkezli, “kop dağı’nda aradığını bulan özgün sanatçı bir insandır. Özdeki değişimi, onu çileye götürecektir. Aslında bir dönüm noktası olan süreci O ve Ben ‘de belirleyen ve anlatan da kendisidir. “ Ben kendilerini tanımadan dik bir kaya üzerinde gururla dünyaya karşı dikilmiş uyuz bir keçiyken, [onu] tanıdıktan sonra; yere inen ve geçtiği yol boyunca süt koyuveren memeleri şiş olmuştum.” der. Bir insan kendisini ancak bu kadar tanımlayabilir. Tanışma öncesinde, geçmişte; taşkın, azgın, bulanık bir sel gibi iken; sonradan, ondan bir nehrin çağıltısına, bir volkanın patlayışına dönüşür. Birinde deli dolu, bulanık, diğerinde aşk ve vecd dolu, duru bir akıştır. O zamana değin, içindekileri ne olduğu belli olmayanları azar azar verirken; birden, bunlar bir süt duruluğu ve aklığına kavuşur, coşkun ve duru bir nehre dönüşür Necip Fazıl. Sanatı sanat olarak algılayan ve onun “fildişi kulesine” tırmanıp orada kalmaya ve bunları yaşamaya meyyaldir. O sarp yamaçta, inatçı bir keçi gibidir. Bir el onu yolundan çevirir. Bu onun asıl dönüm noktası olur. Çevresini şaşkına çeviren de budur, ondan beklenmeyen bir durum. Çevresindeki herkes şaşkına döner. Necip Fazıl’ın yukarıdaki benzetmesi, aslında doğurganlığı [velûdluğu] yönüyle değerlendirileceği gibi, o gerçekte de bunu hedeflediği halde, Allah onu bu yoldan çevirmiş, aşk yoluna koymuştur. O aşk ki, bütün saltanatları, bütün dünyalıkları, şöhreti, varlıklı olmayı bir yana bıraktırmıştır. Biz onun bu dönüm noktasını tarihin geçen yüzyılındaki en önemli kesitlerinden biri olarak kabul ediyoruz. Kendisi ve Türk edebiyatı ve düşüncesi adına somut bir kesit. Ondaki başkaları için gübre olma duygusu da budur. Onun bu ilk döneminde, eşya daralır, genleşir, esner, adeta insanın üstüne gelir, insanın ruhunu kuşatır. Sesler somut bir varlığa, bir hayalete dönüşür. İçinde burgulanır. Çocukluktan ve dönemden gelme ve vehmin kumkumaları depreşir. Tahta merdivenlerin gıcırtıları insanın ruhuna işler. Karanlık kent, daracık sokaklar, soğuk evler insanı kuşatır. Bacalar birer cin gibi tepesine üşüşür. Bu vehim ve korku insanı kentte bir hayalet gibi dolaştırır, insan kendinden kaçar. Kendinden korkar. Kendi gölgesinden, sesinden… Bu kaçış onu kentin dışına, doğa ile yüzleştirecek ve belki de hiç kimsenin olmadığı bir yere bir mağaraya götürecek. Çünkü o, insan kalabalığında da yalnızdır. Cinnet Mustatili ’nde anlattığı hapishane yalnızlığı onu cinnet noktasına kadar götürecek. O kendi mağarasında kendi gerçeğini, ışığını bulacak ve kendisiyle yüzleşecektir.[/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Edebiyat
Necip Fazıl'daki Bazı Unsurlar
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst