“Nasıl insan olurum?, İnsaniyet mertebesine nasıl çıkabilirim?”

müdavim

Üye Sorumlusu
“Hiddetle, heyecanla konuşmanıza asla itimat etmeyiniz. Zira nefis ve şahsi hissiyat karışır. Yapacağım derken parçalarsınız. Hem de kendinizi parçalamış olursunuz. Çok defa kendisini tenkit etmek kamilliğine erişememiş, yakın akraba ve ya mesai arkadaşlarını tenkit etmeye alışanlarla bir yerde oturmayınız. Onu dinleye dinleye sizde münekkid ve yıkıcı ahlak sahibi olursunuz.”

Öfkelendiğimiz, kızdığımız, hiddete geldiğimiz anlarda konuşmak yerine susmayı tercih etmeliyiz. Çünkü böyle anlarda nefis ve şahsi duygular işin içine karışır, nefis bir işe karışmışsa “şeytan” o işe karışmış demektir. Böyle durumlarda susmamak, nefsine itimat edip konuşmak çok yıkıcı olayları netice verebilir.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
İnsanın özeleştiri yapabilmesi ondaki kemalatın göstergelerindendir.

Başkasını eleştirmek , başkalarının kusurlarını bulmak kolaydır, zor olan kendi kusurlarımızı görüp eleştirebilmektir. Nefsi, insanın kendisini eleştirmesini bir türlü kabullenemediği için ya kusurunu görmemeye çalışır yada başkalarında kusur bularak kendi kusurlarını gizleyeceğini düşünür. Başkalarını tenkit etmemekle beraber , devamlı başkalarını tenkit etmeyi huy haline getirmiş, yakınlarının ve mesai arkadaşlarının dedikodusunu yapanların yanında bulunmaktan da kaçınmalıyız. Çünkü dedikodu bulaşıcı bir hastalık gibidir. Böyle insanlarla vakit geçirmek, bizi de devamlı tenkit eden devamlı başkalarının dedikodusunu yapan biri haline getirebilir.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
“Adaletten ayrılmamak, hakikati itiraf ve tasdik etmektir. Zıddı zulümdür.”

Bizim için kötü sonuçlar doğuracak olsa da adaletten ayrılmamamız gerekir. Bazen insan nefsin aldatmasıyla , azar işitmemek için , işini itibarını yada malını kaybetmemek için adaletten ayrılabilir ve zahiren bir şeyler kazanmış gibi görünebilir fakat şunu unutmamalıyız ki “Beşer zulmeder, kader adalet eder.“ kaidesince er yada geç adaletten ayrılmanın cezasını çekeriz. Çoğu zamanda maksadımız tersiyle tokat yeriz. Hem o menfaat elimizden kaçar hem de o menfaat ölçüsünde bir cezaya da müstehak oluruz.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
“Nefsini daima itab eden, din ve dava arkadaşlarının iyiliklerine hasr-ı nazar eden, başkalarınca nefret edilmekten kurtulur.”

Nefsin en büyük aldatmalarından biride devamlı kendinin yapmadığı şeyleri yapmış gibi sunmak, taşımadığı özelliklerle kendini vasıflandırmak istemesidir. “ben şöyle mert adamım, şöyle akıllıyım, şöyle zekiyim, şöyle alçakgönüllüyüm, şunu yaptım, bunu yaptım “ diye diye kendisinden nefret ettirir. Bizim kendimizi nasıl gördüğümüz değil, insanların bizi nasıl tarif ettiği önemlidir. Kendini kusurlu bilip din ve dava arkadaşlarının kusurlarını bulmaya çalışmayan ve hatta bulsa da onu yaymaya değil örtmeye çalışan insan ( buradaki örtmek örtbas etmek değil, insanlara duyurmadan düzeltmek olmalıdır.) bunun mükafatını nefret edilmekten kurtularak alabilir.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
“Dedikodu ile, arkadan çekiştirmekle mesele halletmeye çalışmak, ya safdillik, ya şuur altı veya şuur üstü garaz ve muhalefet nişanıdır. Veya canı incitilmişin intikam kokusudur.”

Gerek iş hayatında gerekse dershane ve okul hayatında işlerimizi başkalarını kötüleyerek halletmeye çalışmamalıyız. Nefis, her ne kadar bir başkasını kötülersek, onu küçük gösterirsek bizim değerimiz artacakmış gibi hissettirse de, hakikatte insanın değeri başkalarına kıyasla değil yaptığı icraatlarla ölçülür. Eğer arkadaşlarımızla sorun yaşarsak, bunu üçüncü şahıslarla gıybetini yaparak çözmeye çalışmak yerine kendisiyle konuşup çözmeye çalışırsak hem büyük bir günahtan kurtulmuş oluruz, hem de gerçekten sorunu çözecek bir adım atmış oluruz.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
“Dışarıdan tenkit kolaydır. Aynı işin içine girdikten sonra, tenkitin zulümkarlığını anlamak o kimse için ne acı, ne felaketli, ne hasaretli ve ne derece manevi mesuliyetlere düşüren bir durumdur!..”

Nefsin bir başka aldatması da içinde olmadığı bir işi, bir çalışmayı, bir grubu devamlı tenkit ettirmeye çalışmaktır. Etraflıca düşünmeden, hareketi doğuran şartlar nelerdir bilmeden peşin hükümler veririz .” Şu neden şöyle yaptı? Bu neden böyle yapmadı? Şu cemaat çok yanlış yapıyor. Bu cemaat yoldan çıkmış.” gibi hiçbir dayanağı olmayan tenkitler yapıyoruz. Fakat aynı muameleye maruz kaldığımız zaman fark ediyoruz ki, bu şekilde tenkit edilmek müthiş derecede acı, üzücü ve sıkıntılı bir durummuş.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
“Nefsinden gelen sözün, samimiyet olduğuna inatla ısrar edenden korkulur. Bunlardan kendinizi koruyunuz. Kendiniz, aynı bilmemezliğe düşmemek için düşününüz. Nefsin desiselerini beyan eden eserleri sırf kendinize hitap ederek okuyunuz.”

Nefis bazen sanki samimi düşünce gibi hissettirip kendini aradan çıkarmaya çalışır, insan da “nefsimle ne alakası var çok samimane bir düşünce” der ve tuzağa düşer. Fikirlerimizi hareketlerimizi iyi ölçüp tartmalı, nefsin arzusu, aldatması olup olmadığını iyi tahlil etmeliyiz. Çok defa sonradan farkediyoruz ki, ısrarla savunduğumuz bir çok şey aslında bir bakıma nefsimizi savunmamızmış. Halbuki daha önceki düsturlarda da gördüğümüz gibi zararımıza dahi olacak olsa haktan, doğruluktan, adaletten ayrılmamamız gerekli. Nefsin bu desiselerinden korunmanın yolunun ise; Risale-i Nur’ları az da olsa her gün düzenli okuyup, haftada en az 1 defa bir NUR dersine iştirak etmekten geçtiğini bir çok ağabey ikaz ediyor
 

müdavim

Üye Sorumlusu
“Nefsine itimat ederek mesai arkadaşlarını yetersiz görenlerin sonu tehlikelidir. İstişare esnasında kendi fikrine saplanarak vereceği cevabı düşünen; arkadaşlarının fikirlerini küçümseyen hatalardan kurtulamaz.”

Nefsine itimat etmek çok büyük bir tehlikedir çünkü insanı tembelliğe sürükler. “ben iyiyim, ben biliyorum, her şeyi öğrendim” gibi aldatıcı düşünceler ve zanlar hem az bilmenin göstergesidir hem de insanın gelişimini durduracak bir vartadır. Hergeçen gün hızla ilerleyen bilgi birikimi ve bilgiye ulaşmanın kolaylığı karşısında insan ne zaman “tamam ben oldum” derse işte o nokta kaybetmeye başladığı nokta olur.
 
Üst