Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Muzaffer ARSLAN Agabey -1-
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Nevzatt" data-source="post: 60963" data-attributes="member: 1580"><p><strong>Muzaffer ARSLAN Agabey -8-</strong></p><p></p><p><strong>Bir sadik rüya</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>-Bir rüya görülmüs, nasil olmustu o?</strong></p><p><strong>-Köyde bakkal dükkaninin önünde sorular sormuslardi, konusmustuk, hadise bu.</strong></p><p><strong>Beni tanimayan bir kadin -kocasi beni tanir- görüyor: Rüyasinda iki kisi geliyor. Birisi Eyyüp-el Ensari, digeri de Fatih Sultan Mehmed oldugunu söylüyorlar. Sonra üç kisi daha geliyor. Hz.Ali, Seyh-i Geylani, birisi de sakalsiz, ismini söylemiyor. “Muzaffer’in bugün mahkemesi var, biz onun için geldik, merak etmesin beraat edecek, su sureleri okusun.” diyorlar. Manisa’da Emin Hocanin oglu Ismail Hakki Zeyrek, geldi, bana hapishanede anlatti bu rüyayi. Ismail Hakki’ya: “Merak ettigim yok benim, Hapishanede 50-60 kisi cemaatimiz oldu. Disardan kitaplar getirttik millet okuyor” dedim. Rifat Canever vardi Üsküplü, onu avukat olarak tutmustuk. Bana demisti ki: “Muzaffer hoca savci senin cezalandirilmani istiyor, ama merak etme temyiz ederiz.” Yani O mutlak ceza alacagimizi bekliyordu. </strong></p><p><strong>Bir ayda bes mahkeme oldu. Ehl-i vukuf tayin ettiler. Nahiye müdürü, karakol çavusu da dahil “kasten halki toparlayip konustu mu?” diye sordular. Ehl-i vukuf: “Yok, kasden halki toplayip konusma yok. Bir münakasa konusu olmus” diye rapor verdi. Son olarak bir günde iki mahkeme oldu. Biri ögleden evvel, biri de ögleden sonra. Ögleden sonra beraat.. Avukatim: “Bu harikulade bir sey oldu, savci bunu temyiz eder” dedi. Temyiz etti, ama yukaridan tasdik geldi elhamdülillah. Üstad Diyor ya, “ihlasi kirsaniz onlarin tokadini yersiniz.” Demek, biz ihlasi kirmadik ki, onlarin himmeti gelmis oldu. </strong></p><p><strong>Ondan sonra avukatim bana nasihat etti: “Sen Manisa’da durma artik, git.” Ben çikar çikmaz, valizleri doldurdum, Hüseyin Çagdir’a dedim: “Bunlari da sen götür.” Kitaplari, Hüseyin Çagdir’in Izmir Mezarlikbasinda bir halici dükkani vardi, oraya birakirdik. Tireli bir berber vardi, Tilkilik’te biraz da ona birakirdik. Bizim Ismail Güzel’e de biraktik. Muazzam, Abisinin dükkaninda kaliyordu, ona da birakiyorduk. Yani bu gibi hadiselerle çok karsilasiyorduk. Ama hizmetin gelismesine, duyulmasina vesile oluyordu bunlar. </strong></p><p><strong>-Hapishaneye ilk girdiginizde mahpuslar nasil karsiliyorlar, bir sey sormuyorlar miydi?</strong></p><p><strong>-Evet, ilk girdigimizde mahpuslar sormustu: “Arkadas geçmis olsun, suçun ne?” Ben dedim: “Suçum yok!” “Yahu arkadas insani camiden getirmezler ya, suçun vardir mutlaka?” Dedim: “Beni camiden getirdiler.” Gülüstük o zaman. Hapiste namaz kilanlar vardi. Fakat birbirinin imamligini kabül etmiyorlardi, birbirlerini suçluyorlardi. Fakat biz camiden geldigimiz için, kabül ettiler. Zaman içinde de anlasmaya, namazda birbirlerine uymaya basladilar.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong> Izmir’de ilk dersane ve hapishane…</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Ihtilalde (1960) 10 temmuzda tevkif edildim. Bu söyle oldu: Basmane Altinpark’in üstündeki Selvili Mescid’de Izmir’in ilk dersanesini tutmustuk. Tuzcu Cahid Erdogan, Tire’li Kemal Hepsen… ile beraber. Üç talebe de Yüksel Ticaret Okulunda okuyordu, onlarla beraber kaliyorduk. Birisi Urfa’li Abdurrahman, digeri Antep’te Sümerbank müdürü olmustu. Ihtilal olunca onlar, “Muzaffer Abi yaz tatilinde biz nasil hizmet edebiliriz?” diye sordular. Ben de 100 parça küçük eserlerden verdim. “Bunlari arkadaslariniza okutursunuz, tavsiye edersiniz” dedim. </strong></p><p><strong>Nasil olduysa, Basmane’de talebelerin çantalari araninca, kitaplari karakola almislar. Ifade verirken sormuslar, “kimden aldiniz?” “Muzaffer Arslan’dan.” Tabi emniyet beni aramaya basliyor. Ben de Selvili Mescid’de dersanede idim. Sonra, “Sirinyer’e bir çikayim bakayim, ne var yok bir biradere ugrayayim” demistim. Birader Sirinyer’de oturuyordu. Megerse emniyet orayi, biraderin kaldigi yeri tespit etmis. Bir Çingene Ahmet vardi Bandirmali, bizleri takip eden siyasi subeden bir polis, namaz da kilardi kendisi. O, orayi nasil tespit etmisse… Gelmisler: “Ben Muzaffer Hocanin arkadasiyim, onunla görüsmek istiyorum” demis, girmisler eve. Evin her tarafini, ne kadar kitap varsa taramislar. Ben de o sirada eve varmis bulundum. Dediler: “Binin bakalim cip’e.” </strong></p><p><strong>Beni Alsancak’a, onlari da baska karakola biraktilar. Iki gece orada kaldim, sabahleyin bir sivil geldi. Megerse Nail Papatya Hocanin dayisiymis O, rahatladik. Dedim: “Ben aksamdan beri yemek yemedim, gel beraber yemek yiyelim.” “Ben yemek yedim” dedi. “Peki” dedim, ben yemegimi yedim. Getirdiler Kemeralti’na, siyasi subeye. Sevket Bey vardi Kemeraltinda tanidigim, baktim orada. O halde iken, “benim kefilim Sevket Beydir” dedim ve gidip cumayi kilip geldim. </strong></p><p><strong>Sonra bizi savciliga sevk ettiler. Talebe Abdurrahman’i biraktilar. Digerleri ile beni tevkif ettiler. Üç gün yattiktan sonra tevkife itiraz ettim: “Eger nurculuk propagandasi ise, bunun suçlusu benim, bunlar kimseye kitap vermemisler, sadece çantalarinda kitap bulunmus.” O zaman mahkemeye kadar üç ay tutabiliyorlardi. “Bu kadar uzun süre bunlarin magduriyetlerine sebep olacak” dedim. Böylece, Onlar da bir gün sonra çiktilar. Ben Eylül 15’e kadar Buca Cezaevinde kaldim. Cezaevinde güzel hizmetler oldu. Bir jandarma basçavusu ile anlastik. Mektubat, ilmihal falan istedik. Bizi en arkaya atmislardi. Jandarma bir sepetle geldi, kitaplari getirdi. Arkadan ip salip, arkadan aldik içeriye. Kapidan sokmuyorlar, kontrol ediyorlardi. Orada iyi hizmetler oldu. Çikinca geldim Sirinyer’e. Biraderler o zaman kirada oturuyordu. Valizlerimi aldim, gittim Manisa’dan kitap doldurdum, tekrar getirdim Izmir’e. </strong></p><p><strong>Biz, bu davaya böyle inanmistik, elhamdülillah. </strong></p><p><strong></strong></p><p><strong> Savcidan baska, Vali de dahil </strong></p><p><strong>herkes Üstadin cenazesine istirak etmisti.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>-Üstadin cenazesinde bulundunuz mu?</strong></p><p><strong>-Ben Adana’da kaliyordum o zaman. Iskenderun’a henüz pazartesi günü geçmistim,. Üstad da Sali günü Adana’dan Urfa’ya geçmis. Vefatini Iskenderun’da mahalli gazeteden okudum, oradan gittim. Çok izdiham, çok kalabalik vardi. Urfa halki bütün dükkanlarini kapatmisti. Sonradan anlattilar, devlet daireleri de kapanmis. Savcidan baska, Vali de dahil herkes Üstadin cenazesine istirak etmisti. </strong></p><p><strong>-Üstad’la son görüsmeniz nasil oldu, bir vedalasma oldu mu?</strong></p><p><strong>-Üstadla son görüsmemiz, ziyaret edip Erzurum’a geçmistim ben. Son görüsmemiz bu olmustu. Görüsmemizden 5-6 ay geçmis oldu. Ben yine Erzincan, Sivas, Kayseri, Mersin, Tarsus, Hatay, Antep, Maras… hizmetlere devam ettim. Güney’e geçince en fazla Adana’da kaliyordum, ikinci derecede Maras’ta. </strong></p><p><strong>-Üstad Hazretlerinin kabrinin yerini biliyor musunuz?</strong></p><p><strong>-Arastirmaya lüzum yok. Ben bir kere rahmetli Haci Bayram-i Veliye (Bayram Yüksel) sordum. “Bir istisna ile bana söyleseniz” diye. “Agabey kusura bakma, Sungur Agabeye bile söylemedim” dedi.</strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Nevzatt, post: 60963, member: 1580"] [b]Muzaffer ARSLAN Agabey -8-[/b] [b]Bir sadik rüya -Bir rüya görülmüs, nasil olmustu o? -Köyde bakkal dükkaninin önünde sorular sormuslardi, konusmustuk, hadise bu. Beni tanimayan bir kadin -kocasi beni tanir- görüyor: Rüyasinda iki kisi geliyor. Birisi Eyyüp-el Ensari, digeri de Fatih Sultan Mehmed oldugunu söylüyorlar. Sonra üç kisi daha geliyor. Hz.Ali, Seyh-i Geylani, birisi de sakalsiz, ismini söylemiyor. “Muzaffer’in bugün mahkemesi var, biz onun için geldik, merak etmesin beraat edecek, su sureleri okusun.” diyorlar. Manisa’da Emin Hocanin oglu Ismail Hakki Zeyrek, geldi, bana hapishanede anlatti bu rüyayi. Ismail Hakki’ya: “Merak ettigim yok benim, Hapishanede 50-60 kisi cemaatimiz oldu. Disardan kitaplar getirttik millet okuyor” dedim. Rifat Canever vardi Üsküplü, onu avukat olarak tutmustuk. Bana demisti ki: “Muzaffer hoca savci senin cezalandirilmani istiyor, ama merak etme temyiz ederiz.” Yani O mutlak ceza alacagimizi bekliyordu. Bir ayda bes mahkeme oldu. Ehl-i vukuf tayin ettiler. Nahiye müdürü, karakol çavusu da dahil “kasten halki toparlayip konustu mu?” diye sordular. Ehl-i vukuf: “Yok, kasden halki toplayip konusma yok. Bir münakasa konusu olmus” diye rapor verdi. Son olarak bir günde iki mahkeme oldu. Biri ögleden evvel, biri de ögleden sonra. Ögleden sonra beraat.. Avukatim: “Bu harikulade bir sey oldu, savci bunu temyiz eder” dedi. Temyiz etti, ama yukaridan tasdik geldi elhamdülillah. Üstad Diyor ya, “ihlasi kirsaniz onlarin tokadini yersiniz.” Demek, biz ihlasi kirmadik ki, onlarin himmeti gelmis oldu. Ondan sonra avukatim bana nasihat etti: “Sen Manisa’da durma artik, git.” Ben çikar çikmaz, valizleri doldurdum, Hüseyin Çagdir’a dedim: “Bunlari da sen götür.” Kitaplari, Hüseyin Çagdir’in Izmir Mezarlikbasinda bir halici dükkani vardi, oraya birakirdik. Tireli bir berber vardi, Tilkilik’te biraz da ona birakirdik. Bizim Ismail Güzel’e de biraktik. Muazzam, Abisinin dükkaninda kaliyordu, ona da birakiyorduk. Yani bu gibi hadiselerle çok karsilasiyorduk. Ama hizmetin gelismesine, duyulmasina vesile oluyordu bunlar. -Hapishaneye ilk girdiginizde mahpuslar nasil karsiliyorlar, bir sey sormuyorlar miydi? -Evet, ilk girdigimizde mahpuslar sormustu: “Arkadas geçmis olsun, suçun ne?” Ben dedim: “Suçum yok!” “Yahu arkadas insani camiden getirmezler ya, suçun vardir mutlaka?” Dedim: “Beni camiden getirdiler.” Gülüstük o zaman. Hapiste namaz kilanlar vardi. Fakat birbirinin imamligini kabül etmiyorlardi, birbirlerini suçluyorlardi. Fakat biz camiden geldigimiz için, kabül ettiler. Zaman içinde de anlasmaya, namazda birbirlerine uymaya basladilar. Izmir’de ilk dersane ve hapishane… Ihtilalde (1960) 10 temmuzda tevkif edildim. Bu söyle oldu: Basmane Altinpark’in üstündeki Selvili Mescid’de Izmir’in ilk dersanesini tutmustuk. Tuzcu Cahid Erdogan, Tire’li Kemal Hepsen… ile beraber. Üç talebe de Yüksel Ticaret Okulunda okuyordu, onlarla beraber kaliyorduk. Birisi Urfa’li Abdurrahman, digeri Antep’te Sümerbank müdürü olmustu. Ihtilal olunca onlar, “Muzaffer Abi yaz tatilinde biz nasil hizmet edebiliriz?” diye sordular. Ben de 100 parça küçük eserlerden verdim. “Bunlari arkadaslariniza okutursunuz, tavsiye edersiniz” dedim. Nasil olduysa, Basmane’de talebelerin çantalari araninca, kitaplari karakola almislar. Ifade verirken sormuslar, “kimden aldiniz?” “Muzaffer Arslan’dan.” Tabi emniyet beni aramaya basliyor. Ben de Selvili Mescid’de dersanede idim. Sonra, “Sirinyer’e bir çikayim bakayim, ne var yok bir biradere ugrayayim” demistim. Birader Sirinyer’de oturuyordu. Megerse emniyet orayi, biraderin kaldigi yeri tespit etmis. Bir Çingene Ahmet vardi Bandirmali, bizleri takip eden siyasi subeden bir polis, namaz da kilardi kendisi. O, orayi nasil tespit etmisse… Gelmisler: “Ben Muzaffer Hocanin arkadasiyim, onunla görüsmek istiyorum” demis, girmisler eve. Evin her tarafini, ne kadar kitap varsa taramislar. Ben de o sirada eve varmis bulundum. Dediler: “Binin bakalim cip’e.” Beni Alsancak’a, onlari da baska karakola biraktilar. Iki gece orada kaldim, sabahleyin bir sivil geldi. Megerse Nail Papatya Hocanin dayisiymis O, rahatladik. Dedim: “Ben aksamdan beri yemek yemedim, gel beraber yemek yiyelim.” “Ben yemek yedim” dedi. “Peki” dedim, ben yemegimi yedim. Getirdiler Kemeralti’na, siyasi subeye. Sevket Bey vardi Kemeraltinda tanidigim, baktim orada. O halde iken, “benim kefilim Sevket Beydir” dedim ve gidip cumayi kilip geldim. Sonra bizi savciliga sevk ettiler. Talebe Abdurrahman’i biraktilar. Digerleri ile beni tevkif ettiler. Üç gün yattiktan sonra tevkife itiraz ettim: “Eger nurculuk propagandasi ise, bunun suçlusu benim, bunlar kimseye kitap vermemisler, sadece çantalarinda kitap bulunmus.” O zaman mahkemeye kadar üç ay tutabiliyorlardi. “Bu kadar uzun süre bunlarin magduriyetlerine sebep olacak” dedim. Böylece, Onlar da bir gün sonra çiktilar. Ben Eylül 15’e kadar Buca Cezaevinde kaldim. Cezaevinde güzel hizmetler oldu. Bir jandarma basçavusu ile anlastik. Mektubat, ilmihal falan istedik. Bizi en arkaya atmislardi. Jandarma bir sepetle geldi, kitaplari getirdi. Arkadan ip salip, arkadan aldik içeriye. Kapidan sokmuyorlar, kontrol ediyorlardi. Orada iyi hizmetler oldu. Çikinca geldim Sirinyer’e. Biraderler o zaman kirada oturuyordu. Valizlerimi aldim, gittim Manisa’dan kitap doldurdum, tekrar getirdim Izmir’e. Biz, bu davaya böyle inanmistik, elhamdülillah. Savcidan baska, Vali de dahil herkes Üstadin cenazesine istirak etmisti. -Üstadin cenazesinde bulundunuz mu? -Ben Adana’da kaliyordum o zaman. Iskenderun’a henüz pazartesi günü geçmistim,. Üstad da Sali günü Adana’dan Urfa’ya geçmis. Vefatini Iskenderun’da mahalli gazeteden okudum, oradan gittim. Çok izdiham, çok kalabalik vardi. Urfa halki bütün dükkanlarini kapatmisti. Sonradan anlattilar, devlet daireleri de kapanmis. Savcidan baska, Vali de dahil herkes Üstadin cenazesine istirak etmisti. -Üstad’la son görüsmeniz nasil oldu, bir vedalasma oldu mu? -Üstadla son görüsmemiz, ziyaret edip Erzurum’a geçmistim ben. Son görüsmemiz bu olmustu. Görüsmemizden 5-6 ay geçmis oldu. Ben yine Erzincan, Sivas, Kayseri, Mersin, Tarsus, Hatay, Antep, Maras… hizmetlere devam ettim. Güney’e geçince en fazla Adana’da kaliyordum, ikinci derecede Maras’ta. -Üstad Hazretlerinin kabrinin yerini biliyor musunuz? -Arastirmaya lüzum yok. Ben bir kere rahmetli Haci Bayram-i Veliye (Bayram Yüksel) sordum. “Bir istisna ile bana söyleseniz” diye. “Agabey kusura bakma, Sungur Agabeye bile söylemedim” dedi.[/b] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Muzaffer ARSLAN Agabey -1-
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst