Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Muzaffer ARSLAN Agabey -1-
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Nevzatt" data-source="post: 60881" data-attributes="member: 1580"><p><strong>Muzaffer ARSLAN Agabey -3-</strong></p><p></p><p><strong>Besinci Sua</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>-Nurlari daha ilk tanidiginizdan beri gittiginiz yerlerde Besini Sua’yi çok okudugunuzu biliyoruz. Simdi bile sizi besinci sua uzmani olarak görüyor çok kimse. Bunun sebebi neydi?</strong></p><p><strong>-Üstad Hazretlerinin sahsi üzerinde çok durmusumdur Anadolu’da. Kitaplari nazara verdigimiz kadar; bilhassa Üstadin makami (mehdiligi) üzerinde ve Ahirzaman’daki eshas-i mühimme üzerinde duruyordum. Bu sebeble 5. Sua’yi çok okuyordum. Aslinda 5. Sua en evvel okunacak mesele degildir. Ama ben 1950-60 arasinda o zaman her gittigim yerde onu okuyordum. Zaten bas tarafinda da: “Akide-i avam-i mü’mininin imanlarini vikaye ve sübehattan muhafaza etsin diye…” yazilmis. Bu istikbal meseleleri hakkinda avam-i müminin ve bazi hocalarimiz da dahil, yanlis malumat sahibiydiler. Çünkü bu istikbale aid hadisleri okuyanlar muhkem gibi kabul edip, yanlisliga düsüyorlardi. Halbuki mütesabih hadisler tevil ister. Bunlari da ancak ilimde vukufu bulunanlar tevil edebilirler. Yoksa Riyaz-üs Sâlihin gibi kitaplara bakiyorum, oldugu gibi nakletmisler. Halbuki bunlar mütesabih hadislerdir. </strong></p><p><strong>Üstadin izahlarina baktigimiz zaman: Hadislerde geçen, “alninda yazili bir kisi” veya, “eli delik bir kisi”yi aramak degil de, ondan murat nedir? Onlari anlatiyor üstad. Peygamberimizin huzurunda isitilen bir gürültü duyuldugunda, Resulullah ne diyor: “Yetmis senedir yuvarlanan bir tas, Cehennemin dibine yuvarlandi.” Biraz sonra: “Yetmis yasindaki filan münafik öldü, Cehenneme gitti.” diye haber geliyor. Iste bunun gibi mütesabih, yani benzetmeli hadislerdir bunlar. Ben çocuklugumdan beri bu Mehdi-Deccal meselelerini, Muhammediye, Ahmediye kitaplarindan okumustum, bunlari bekliyordum. Âl-i Beyt’ten birisini bekliyordum ben. Sunu da bilin ki, onlari okudugumda daha üçüncü siniftaydim. </strong></p><p><strong>Ögretmenimiz kadindi, Bir gün bana 23 Nisan hakkinda bir siir verdi, “bunu okuyup ezberleyeceksin” dedi. Çocuklar içinde biraz görüntülüydüm ben. O siiri bir okudum, fakat ezberleyemedim onu. Çünkü, benim itikadima, inancima aykiri seyler vardi içinde. Bu sebeble okula gitmedim ve o siiri de okumadim.. Daha üçüncü siniftaydim, o yasta bizim inancimiz buydu. Bu halimle ve yasimla ben hep bu meseleleri bilirdim. Ahirzaman’da kim nedir anlardim, anlatirdim. Oysa ailemden böyle bir terbiye de almamistim. Çünkü daha alti yasimda babam, onalti yasimda da anam vefat ettiler. 1948-1950 arasi Davutpasa’da askerligimi yaptim. O zaman bölügün yarisina Kur’an ve ilmihal ögrettim. O zamanda bile ilgilenirdim bu meselelerle. Daha 5. Sua’yi da okumamisim henüz. Vakta ki 22 yasinda Izmir’e geldim…</strong></p><p><strong>-Duyduguma göre, 5. Sua gibi yerlerden çok okudugunuz için bazi agabeyler sizi üstada sikayet etmisler?</strong></p><p><strong>-Evet.. Zübeyir agabey anlatmisti.. Birileri üstada gelerek, “en son okunacak mahrem eserleri en evvel okuyor…” tarzinda üstada anlatmislar. Fakat Üstad da gülmüs, bir sey dememis… </strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>ÜSTAD HAZRETLERINE ZIYARETLERIM</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Ilk ziyaretim</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>-Üstad Hazretlerini ilk defa nerede ve nasil ziyaret ettiniz? Neler konustunuz?</strong></p><p><strong>-Agabeyler, “Üstad ziyaretçi kabul etmiyor, kitaplari okuyun diyor” dedikleri için benim ziyaretim biraz gecikti. Üstad 53’den sonra Isparta’ya geldi. Daha evvel malum Emirdag’inda ve kismen Eskisehir’de kaldi. Bir de 52’de Istanbul Gençlik Rehberi Mahkemesi vardir. </strong></p><p><strong>Izmir’de Mustafa Birlik’in kayni Mehmet Uslu ve onun kardesi Kadir vardi. “Üstadi bir ziyaret edelim” dediler. O zaman ben DDY’de çalisiyordum. Ramazan Bayrami yakindi. “Giderken Üstad’a bir kutu seker, iki kilo da bal alalim, gelen ziyaretçilere bayramda ikram ederler” dedim. “Üstad kabul etmiyor ama” dediler. “Siz alin da biz kabul ettiririz” dedim; kendimden gayet emin olarak. (Muzaffer Agabey bunun mümkün olmadigini sonradan gördügü için gülerek anlatti bu kismi) </strong></p><p><strong>Isparta’ya vardik, gece Nuri Benli Agabeyin otelinde kaldik. Sabahleyin Rüsdü Çakin Agabeyin Kitapçi dükkanina gittik. Dedi: “Kardesim, Üstad burada, ama bakalim ziyaretçi kabul edecek mi?” Dedim: “Yahu sen yerini bir tarif et yeter.” Yerini tarif etti, simdi müze olan ev. Kapiyi çaldik, Tâhirî Mutlu Agabey bizi içeri aldi, dedi: “Kardesim Üstad rahatsiz, ziyaretçi kabul eder mi bilmiyorum, buyurun çikalim” dedi. Fakat elimizdeki esyalari biraktirdilar, onlari içeri almadilar. Tâhirî Agabey: “Kardesim Üstad hediye almaz, simdi bunlari görürse bizi azarlar” deyince, mecburen hediyeleri öylece biraktik. O zaman Üstadin evinin kapisinin arkasinda ziyaretçilere dair bir mektup vardi. Gelen gidenlere okuturlardi. “Benim eserlerimin her biri bir Said’dir. Bunlari okumaniz benimle görüsmek gibidir…” diye. Orada Tâhirî Agabeyden baska, Zübeyr Agabey ve Ceylan Kardes vardi. Bayram Yüksel kardes o zaman Kore’de idi. Mahmut Çaliskan var miydi hatirlamiyorum. </strong></p><p><strong>Meger Üstad ziyaretçileri yatak kiyafetiyle karsilamiyor, evvela giyim kusamini düzeltip ondan sonra kabul ediyormus. Neyse Zübeyr Agabey haber verdi. Üstadin yanina girerken, Agabeyler bize üç talimat vermislerdi: 1.Yaninda fazla kalmayin 2.Sual sormayin 3.Yüzüne bakmayin. Girdik içeriye. Üstadin elini öptüm, sag tarafina diz çöktüm, oturdum. Üstad Hazretlerini ilk defa görüyordum. Hemen dikkatimi çekti: Üstadin belinde hiç bir egilme yoktu. O yasinda dimdik ve dinçti. Ahir hayatina kadar da hep öyle kaldi Üstad. Su Fatih Camiinde dua ederken bir fotografi var ya, aynen o tarzdaydi, zaten en vurucu resim de o geliyor bana.. </strong></p><p><strong>Neyse Zübeyr agabey bizi takdim etti. Erzurumlulara Üstad hemsehrim diyordu. “Masallah, masallah..” diye iltifatlar ettiler. Üstadin konusmalarini Zübeyr Agabey bize tekrar ediyordu. Izmir’den hususan Abdurrahman Cerrahoglu’nun selamlarini söyledim. Ege hizmetleri hakkinda bilgi verdim. Üstad konusmalarinda zorlanarak da olsa mücadelelerini bize anlatmaya çalisiyordu. Risale-i Nurlari okumanin öneminden ve bugünkü gençligin kurtulusunun, ancak Risale-i Nurlarin okunmasiyla mümkün olacagindan bahsedip, daima akla kapi açiyordu. </strong></p><p><strong>Üstad konusmayi kestigi zaman kalkin demekti. Dedim: “Üstadim, sizin yaninizda uzun zaman kalmak isteriz, fakat sizi rahatsiz etmemek için, hem mesguliyetiniz de olabilir, bize müsaade buyurun” dedim. Ayrilirken: “Üstadim! Bayramda agabeyler ve ziyarete gelecekler için misafir sekeri getirmistik, sizin için de iki kilo bal almistik.” Dedi: “Kardesim ben hediye kabul etmiyorum. Beni, kaidemi bozmaya zorlamayin.” “Anliyorum da bir sefer kabul etseniz Üstadim” dedim. Üstad tekrar etti. Biz israr edince: “Peki madem bizim için getirmissiniz, ben onlarin bedelini ödeyeyim” dedi. Ben, bedel deyince: “Üstadim önemi yok onun” dedim. “Söyle öyleyse kaça aldiniz?” dedi. “150 kurusa aldik” dedim. Üzerinde bugday kellesi olan 25 kurusluklar vardi o zamanlar; Üstad krem kutusundan alti tane çikardi verdi bana. “Burada kalan talebeler için bunu kabul ediyorum. Sizi de talebelige kabul ediyorum, sizi otuz kirk senelik eski talebeler gibi kabul ediyorum” dedi. Üstad iltifat ediyordu tabi. </strong></p><p><strong>Tekrar elini öptük. O da bizim basimizi oksadi. “Buralara kadar masraf edip benim için gelmissiniz, beni minnet altinda birakiyorsunuz, sizin yol masraflarinizi karsilamam lazim” diye de, Üstad bizi ikaz etti. Izmir’den Abdurrahman Cerrahoglu’na, Ahmed Feyzi’ye, “bana vekaleten selam söyleyin” dedi. </strong></p><p><strong>Sonra “Denizliye de ugrayacak misiniz? Orada Yakali Hâfiz Mustafa var, ona da selam söyleyin” deyince; “ugrayacagim üstadim” dedim. Halbuki biz direk trenle dönecektik, simdi bu bizim için bir emir olmustu. Denizli’ye daha önce hiç gitmemistim. </strong></p><p><strong>Üstad ziyaretçileri orada tutmak istemiyordu. “Kardesim simdi araba var, binin gidin” dedi. Emniyet eziyet veriyordu o zaman. Ama ben uzun yillar üstad’a gidip geldigim halde, hiç öyle bir sikintim olmamisti. “Peki üstadim” dedik ve çiktik. Trene bindik, ben Denizli’de indim, digerleri Izmir’e devam ettiler. Iste ilk ziyaretimiz bu tarzda olmustu. Daha sonralari birkaç defa Emirdag’inda, fakat daha ziyade Isparta’da iken çok ziyaretlerim olmustur.</strong></p><p><strong>Geçenlerde birisi; “Muzaffer Abi ne zamandan beri hizmettesin?” diye sormustu. “Seksen senedir” dedim. “Yahu agabey yasin kaç ki?” dediler. Dedim: “Yasim o kadar yok; belirli bir fiili hizmetimiz var. Ama otuz kirk sene de müktesep hakkimiz var” dedim. Hani üstad: “Sizi otuz kirk senelik eski talebeler gibi kabul ediyorum” demisti ya </strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Nevzatt, post: 60881, member: 1580"] [b]Muzaffer ARSLAN Agabey -3-[/b] [b]Besinci Sua -Nurlari daha ilk tanidiginizdan beri gittiginiz yerlerde Besini Sua’yi çok okudugunuzu biliyoruz. Simdi bile sizi besinci sua uzmani olarak görüyor çok kimse. Bunun sebebi neydi? -Üstad Hazretlerinin sahsi üzerinde çok durmusumdur Anadolu’da. Kitaplari nazara verdigimiz kadar; bilhassa Üstadin makami (mehdiligi) üzerinde ve Ahirzaman’daki eshas-i mühimme üzerinde duruyordum. Bu sebeble 5. Sua’yi çok okuyordum. Aslinda 5. Sua en evvel okunacak mesele degildir. Ama ben 1950-60 arasinda o zaman her gittigim yerde onu okuyordum. Zaten bas tarafinda da: “Akide-i avam-i mü’mininin imanlarini vikaye ve sübehattan muhafaza etsin diye…” yazilmis. Bu istikbal meseleleri hakkinda avam-i müminin ve bazi hocalarimiz da dahil, yanlis malumat sahibiydiler. Çünkü bu istikbale aid hadisleri okuyanlar muhkem gibi kabul edip, yanlisliga düsüyorlardi. Halbuki mütesabih hadisler tevil ister. Bunlari da ancak ilimde vukufu bulunanlar tevil edebilirler. Yoksa Riyaz-üs Sâlihin gibi kitaplara bakiyorum, oldugu gibi nakletmisler. Halbuki bunlar mütesabih hadislerdir. Üstadin izahlarina baktigimiz zaman: Hadislerde geçen, “alninda yazili bir kisi” veya, “eli delik bir kisi”yi aramak degil de, ondan murat nedir? Onlari anlatiyor üstad. Peygamberimizin huzurunda isitilen bir gürültü duyuldugunda, Resulullah ne diyor: “Yetmis senedir yuvarlanan bir tas, Cehennemin dibine yuvarlandi.” Biraz sonra: “Yetmis yasindaki filan münafik öldü, Cehenneme gitti.” diye haber geliyor. Iste bunun gibi mütesabih, yani benzetmeli hadislerdir bunlar. Ben çocuklugumdan beri bu Mehdi-Deccal meselelerini, Muhammediye, Ahmediye kitaplarindan okumustum, bunlari bekliyordum. Âl-i Beyt’ten birisini bekliyordum ben. Sunu da bilin ki, onlari okudugumda daha üçüncü siniftaydim. Ögretmenimiz kadindi, Bir gün bana 23 Nisan hakkinda bir siir verdi, “bunu okuyup ezberleyeceksin” dedi. Çocuklar içinde biraz görüntülüydüm ben. O siiri bir okudum, fakat ezberleyemedim onu. Çünkü, benim itikadima, inancima aykiri seyler vardi içinde. Bu sebeble okula gitmedim ve o siiri de okumadim.. Daha üçüncü siniftaydim, o yasta bizim inancimiz buydu. Bu halimle ve yasimla ben hep bu meseleleri bilirdim. Ahirzaman’da kim nedir anlardim, anlatirdim. Oysa ailemden böyle bir terbiye de almamistim. Çünkü daha alti yasimda babam, onalti yasimda da anam vefat ettiler. 1948-1950 arasi Davutpasa’da askerligimi yaptim. O zaman bölügün yarisina Kur’an ve ilmihal ögrettim. O zamanda bile ilgilenirdim bu meselelerle. Daha 5. Sua’yi da okumamisim henüz. Vakta ki 22 yasinda Izmir’e geldim… -Duyduguma göre, 5. Sua gibi yerlerden çok okudugunuz için bazi agabeyler sizi üstada sikayet etmisler? -Evet.. Zübeyir agabey anlatmisti.. Birileri üstada gelerek, “en son okunacak mahrem eserleri en evvel okuyor…” tarzinda üstada anlatmislar. Fakat Üstad da gülmüs, bir sey dememis… ÜSTAD HAZRETLERINE ZIYARETLERIM Ilk ziyaretim -Üstad Hazretlerini ilk defa nerede ve nasil ziyaret ettiniz? Neler konustunuz? -Agabeyler, “Üstad ziyaretçi kabul etmiyor, kitaplari okuyun diyor” dedikleri için benim ziyaretim biraz gecikti. Üstad 53’den sonra Isparta’ya geldi. Daha evvel malum Emirdag’inda ve kismen Eskisehir’de kaldi. Bir de 52’de Istanbul Gençlik Rehberi Mahkemesi vardir. Izmir’de Mustafa Birlik’in kayni Mehmet Uslu ve onun kardesi Kadir vardi. “Üstadi bir ziyaret edelim” dediler. O zaman ben DDY’de çalisiyordum. Ramazan Bayrami yakindi. “Giderken Üstad’a bir kutu seker, iki kilo da bal alalim, gelen ziyaretçilere bayramda ikram ederler” dedim. “Üstad kabul etmiyor ama” dediler. “Siz alin da biz kabul ettiririz” dedim; kendimden gayet emin olarak. (Muzaffer Agabey bunun mümkün olmadigini sonradan gördügü için gülerek anlatti bu kismi) Isparta’ya vardik, gece Nuri Benli Agabeyin otelinde kaldik. Sabahleyin Rüsdü Çakin Agabeyin Kitapçi dükkanina gittik. Dedi: “Kardesim, Üstad burada, ama bakalim ziyaretçi kabul edecek mi?” Dedim: “Yahu sen yerini bir tarif et yeter.” Yerini tarif etti, simdi müze olan ev. Kapiyi çaldik, Tâhirî Mutlu Agabey bizi içeri aldi, dedi: “Kardesim Üstad rahatsiz, ziyaretçi kabul eder mi bilmiyorum, buyurun çikalim” dedi. Fakat elimizdeki esyalari biraktirdilar, onlari içeri almadilar. Tâhirî Agabey: “Kardesim Üstad hediye almaz, simdi bunlari görürse bizi azarlar” deyince, mecburen hediyeleri öylece biraktik. O zaman Üstadin evinin kapisinin arkasinda ziyaretçilere dair bir mektup vardi. Gelen gidenlere okuturlardi. “Benim eserlerimin her biri bir Said’dir. Bunlari okumaniz benimle görüsmek gibidir…” diye. Orada Tâhirî Agabeyden baska, Zübeyr Agabey ve Ceylan Kardes vardi. Bayram Yüksel kardes o zaman Kore’de idi. Mahmut Çaliskan var miydi hatirlamiyorum. Meger Üstad ziyaretçileri yatak kiyafetiyle karsilamiyor, evvela giyim kusamini düzeltip ondan sonra kabul ediyormus. Neyse Zübeyr Agabey haber verdi. Üstadin yanina girerken, Agabeyler bize üç talimat vermislerdi: 1.Yaninda fazla kalmayin 2.Sual sormayin 3.Yüzüne bakmayin. Girdik içeriye. Üstadin elini öptüm, sag tarafina diz çöktüm, oturdum. Üstad Hazretlerini ilk defa görüyordum. Hemen dikkatimi çekti: Üstadin belinde hiç bir egilme yoktu. O yasinda dimdik ve dinçti. Ahir hayatina kadar da hep öyle kaldi Üstad. Su Fatih Camiinde dua ederken bir fotografi var ya, aynen o tarzdaydi, zaten en vurucu resim de o geliyor bana.. Neyse Zübeyr agabey bizi takdim etti. Erzurumlulara Üstad hemsehrim diyordu. “Masallah, masallah..” diye iltifatlar ettiler. Üstadin konusmalarini Zübeyr Agabey bize tekrar ediyordu. Izmir’den hususan Abdurrahman Cerrahoglu’nun selamlarini söyledim. Ege hizmetleri hakkinda bilgi verdim. Üstad konusmalarinda zorlanarak da olsa mücadelelerini bize anlatmaya çalisiyordu. Risale-i Nurlari okumanin öneminden ve bugünkü gençligin kurtulusunun, ancak Risale-i Nurlarin okunmasiyla mümkün olacagindan bahsedip, daima akla kapi açiyordu. Üstad konusmayi kestigi zaman kalkin demekti. Dedim: “Üstadim, sizin yaninizda uzun zaman kalmak isteriz, fakat sizi rahatsiz etmemek için, hem mesguliyetiniz de olabilir, bize müsaade buyurun” dedim. Ayrilirken: “Üstadim! Bayramda agabeyler ve ziyarete gelecekler için misafir sekeri getirmistik, sizin için de iki kilo bal almistik.” Dedi: “Kardesim ben hediye kabul etmiyorum. Beni, kaidemi bozmaya zorlamayin.” “Anliyorum da bir sefer kabul etseniz Üstadim” dedim. Üstad tekrar etti. Biz israr edince: “Peki madem bizim için getirmissiniz, ben onlarin bedelini ödeyeyim” dedi. Ben, bedel deyince: “Üstadim önemi yok onun” dedim. “Söyle öyleyse kaça aldiniz?” dedi. “150 kurusa aldik” dedim. Üzerinde bugday kellesi olan 25 kurusluklar vardi o zamanlar; Üstad krem kutusundan alti tane çikardi verdi bana. “Burada kalan talebeler için bunu kabul ediyorum. Sizi de talebelige kabul ediyorum, sizi otuz kirk senelik eski talebeler gibi kabul ediyorum” dedi. Üstad iltifat ediyordu tabi. Tekrar elini öptük. O da bizim basimizi oksadi. “Buralara kadar masraf edip benim için gelmissiniz, beni minnet altinda birakiyorsunuz, sizin yol masraflarinizi karsilamam lazim” diye de, Üstad bizi ikaz etti. Izmir’den Abdurrahman Cerrahoglu’na, Ahmed Feyzi’ye, “bana vekaleten selam söyleyin” dedi. Sonra “Denizliye de ugrayacak misiniz? Orada Yakali Hâfiz Mustafa var, ona da selam söyleyin” deyince; “ugrayacagim üstadim” dedim. Halbuki biz direk trenle dönecektik, simdi bu bizim için bir emir olmustu. Denizli’ye daha önce hiç gitmemistim. Üstad ziyaretçileri orada tutmak istemiyordu. “Kardesim simdi araba var, binin gidin” dedi. Emniyet eziyet veriyordu o zaman. Ama ben uzun yillar üstad’a gidip geldigim halde, hiç öyle bir sikintim olmamisti. “Peki üstadim” dedik ve çiktik. Trene bindik, ben Denizli’de indim, digerleri Izmir’e devam ettiler. Iste ilk ziyaretimiz bu tarzda olmustu. Daha sonralari birkaç defa Emirdag’inda, fakat daha ziyade Isparta’da iken çok ziyaretlerim olmustur. Geçenlerde birisi; “Muzaffer Abi ne zamandan beri hizmettesin?” diye sormustu. “Seksen senedir” dedim. “Yahu agabey yasin kaç ki?” dediler. Dedim: “Yasim o kadar yok; belirli bir fiili hizmetimiz var. Ama otuz kirk sene de müktesep hakkimiz var” dedim. Hani üstad: “Sizi otuz kirk senelik eski talebeler gibi kabul ediyorum” demisti ya [/b] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Muzaffer ARSLAN Agabey -1-
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst