Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Lahika Analizi 31: Kastamonu Lahikasi 13.Mektup
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 335163" data-attributes="member: 1004566"><p><strong><span style="color: #800000">"İkinci yol, iman-ı bilgayb cihetinde, sırr-ı vahyin feyziyle, burhanî ve Kur’ânî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla, hakkalyakîn derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedâhet derecesine gelen bir ilmelyakînle hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir. Bu ikinci yol, Risale-i Nur’un esası, mayası, temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyorlar..." Açıklar mısınız? </span></strong></p><p>[NOT]<p style="margin-left: 20px"><strong>"İkinci yol, iman-ı bilgayb cihetinde, sırr-ı vahyin feyziyle, burhanî ve Kur'ânî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla, hakkalyakîn derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedâhet derecesine gelen bir ilmelyakînle hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir."</strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong>"Bu ikinci yol, Risaletü'n-Nur'un esası, mayası, temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyorlar. Başkalar dahi insafla baksa, Risaletü'n-Nur hakaik-i imaniyeye muhalif olan yolları gayr-ı mümkin ve muhal ve mümteni derecesinde gösterdiğini görecekler."</strong>(1)</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p>[/NOT] Risale-i Nurların vasıfları olan her bir terim ve tabir üstünde teker teker duralım.</p><p><strong>İman-ı bilgayb: </strong>Veraseti nübüvvet mesleği içinde <strong>hakkalyakin, aynelyakin, ilmelyakin</strong> bir tarz ile, imanın en yüksek ve kuvvetli bir mertebesidir. Bu şuhudi mertebede vahiyden gelen bir hususiyet ile iman gayet derecede ihatalı ve safidir; yanlış ve yanılma yoktur. İman edilen şey, ihata ile idrak olunur. Ama tasavvuf süluku ile elde edilen şuhudda ise ihata ve safilik tam manası ile olmadığından, yanlış tabir ve teviller olabilir. Onun için tasavvufta çok büyük evliyalar veraseti nübüvvette giden küçük evliyalara yetişemiyor.</p><p> Bu nübüvvet mesleğinde de iman edilen şeylerin görülmesi ve şuhudu vardır ama, tasavvuf ehlinin dar ve ihatasız şuhudu gibi değildir. Yoksa şuhudu iki şubeye ayırmadan, genel olarak gayba iman, şuhuttan efdaldir dersek, o zaman Hazreti Peygamber (asv)'in de Miraç'ta şuhudun şahikasına çıkan iman mertbesinin gaybe iman mertebesinden daha aşağıda dememiz icab eder ki, butlanı zahirdir.</p><p><em><strong>Burada gaybe iman demek</strong></em>, aynelyakin ve hakkelyakin meratibinin dışında ilmelyakine mahsus bir mertebe demek değildir. Kıyaslanan tasavvuf mesleği ile veraseti nübüvvet mesleğindeki mertebelerdir. Veraset-i nübüvvetin ilmelyakin mertebesi, tasavvufun şuhudundan daha üstündür demektir.</p><p><strong>Şuhud</strong><strong>-u İmani:</strong> Tarikat berzahına girerek, kalp ayağı ile seyrü süluk neticesinde elde edilen şuhudi iman mertebesidir. Bu mertebeyi Üstat şu şekil tarif ediyor:</p><p>[NOT]<p style="margin-left: 20px"><strong>"HÂTİME:</strong> <strong>Şu meseleden anlaşılıyor ki, derece-i şuhud, derece-i iman-ı bilgaybdan çok aşağıdır. Yani, yalnız şuhuduna istinad eden bir kısım ehl-i velâyetin ihatasız keşfiyatı, veraset-i nübüvvet ehli olan asfiya ve muhakkikînin, şuhuda değil, Kur'ân'a ve vahye, gaybî fakat daha sâfi, ihatalı, doğru hakaik-i imaniyelerine dair ahkâmlarına yetişmez. Demek, bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşahedatın mizanı, Kitap ve Sünnettir. Ve mihenkleri, Kitap ve Sünnetin desâtir-i kudsiyeleri ve asfiya-i muhakkikînin kavânin-i hadsiyeleridir.</strong><strong>"</strong>(2)</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p>[/NOT]<strong>"Sırr</strong><strong>-ı vahyin feyziyle, burhanî ve Kur'ânî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla:.." </strong></p><p><strong>Risale-i Nur mesleği,</strong> tasavvuf mesleği gibi sadece kalbi veya kelam ilminde olduğu gibi sadece aklı esas almıyor. Akıl ve kalbin birlikte hareket etmesi ile bütün manevi latife ve cihazların işletilmesini esas alıyor. İnsan mahiyetinin bütün madenlerini tam kapasite işlettiriyor. Sadece bir iki cevher üstünde gitmiyor. Ayrıca bu işletme ve istihdam metotlarını Kur’an'dan alıp onun delil ve tarzlarını kullanıyor.</p><p> Mesela tevhidi ispat noktasında kelam ilminin tam itminan vermeyen devir ve teselsül yolunu kullanmak yerine, herkesin istifade edeceği ve Kur’anî bir yol olan inayet ve ihtira delillerini istimal ediyor. Yani Risale-i Nur mesleği sahabe mesleği olduğu için, akıl ve kalp uyumu içinde bütün maddi ve manevi cihazlar tam işlettirilip istihdam etmekle bin cihetle kulluk edilme yoludur. Sadece kalp ve akıl yolu değildir.</p><p><strong>"Hakkalyakîn</strong><strong> derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedâhet derecesine gelen bir ilmelyakînle hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir..."</strong></p><p> Üstad Hazretleri bahsin başında bu hakikati şu şekilde izah ediyor:</p><p>[NOT]<p style="margin-left: 20px"><strong>"Birinci emare: İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selb edilmeyeceğine ehl-i keşif ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: "Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir." Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letâife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor. Öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor."</strong>(3)</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p>[/NOT] Risale-i Nurların bütün eczaları inşallah böyle bir imanı verdiği için, hakkelyakin mertebesinde ve sağlamlığında bir imanı Nur talebelerine bahşediyor. İşte Risale-i Nur'un en büyük esası ve temeli böyle sarsılmaz bir marifet ve imanı bu asrın insanlarına kazandırmak ve bu suretle ahireti kurtarmaktır.</p><p> Ve ikinci olarak da insanın binlerce cihaz ve duygularını iman ve marifet terbiyesi ile inkişaf ve inbisat ettirmektir. Zaten Kur’an’ın bütün gaye ve maksadı da bu minval üzeredir. Yani Kur’an insandan sağlam bir marifet ve iman ve neticesinde sağlam bir ibadet istiyor. Sair kanun ve düzenlemeler bu maksadın besleyicileri ve destekçileri mesabesindedir.</p><p>Yazar: Sorularla Risale</p><p><strong>Dipnotlar:</strong></p><p><strong></strong></p><p> (1) bk. <strong>Kastamonu Lâhikası, (13. Mektup)</strong></p><p> (2) bk. Mektubat, On Sekizinci Mektup.</p><p> (3) bk. Kastamonıu Lâhikası, (13. Mektup).</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 335163, member: 1004566"] [B][COLOR=#800000]"İkinci yol, iman-ı bilgayb cihetinde, sırr-ı vahyin feyziyle, burhanî ve Kur’ânî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla, hakkalyakîn derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedâhet derecesine gelen bir ilmelyakînle hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir. Bu ikinci yol, Risale-i Nur’un esası, mayası, temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyorlar..." Açıklar mısınız? [/COLOR][/B] [NOT][INDENT][B]"İkinci yol, iman-ı bilgayb cihetinde, sırr-ı vahyin feyziyle, burhanî ve Kur'ânî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla, hakkalyakîn derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedâhet derecesine gelen bir ilmelyakînle hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir."[/B] [B]"Bu ikinci yol, Risaletü'n-Nur'un esası, mayası, temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyorlar. Başkalar dahi insafla baksa, Risaletü'n-Nur hakaik-i imaniyeye muhalif olan yolları gayr-ı mümkin ve muhal ve mümteni derecesinde gösterdiğini görecekler."[/B](1) [/INDENT] [/NOT] Risale-i Nurların vasıfları olan her bir terim ve tabir üstünde teker teker duralım. [B]İman-ı bilgayb: [/B]Veraseti nübüvvet mesleği içinde [B]hakkalyakin, aynelyakin, ilmelyakin[/B] bir tarz ile, imanın en yüksek ve kuvvetli bir mertebesidir. Bu şuhudi mertebede vahiyden gelen bir hususiyet ile iman gayet derecede ihatalı ve safidir; yanlış ve yanılma yoktur. İman edilen şey, ihata ile idrak olunur. Ama tasavvuf süluku ile elde edilen şuhudda ise ihata ve safilik tam manası ile olmadığından, yanlış tabir ve teviller olabilir. Onun için tasavvufta çok büyük evliyalar veraseti nübüvvette giden küçük evliyalara yetişemiyor. Bu nübüvvet mesleğinde de iman edilen şeylerin görülmesi ve şuhudu vardır ama, tasavvuf ehlinin dar ve ihatasız şuhudu gibi değildir. Yoksa şuhudu iki şubeye ayırmadan, genel olarak gayba iman, şuhuttan efdaldir dersek, o zaman Hazreti Peygamber (asv)'in de Miraç'ta şuhudun şahikasına çıkan iman mertbesinin gaybe iman mertebesinden daha aşağıda dememiz icab eder ki, butlanı zahirdir. [I][B]Burada gaybe iman demek[/B][/I], aynelyakin ve hakkelyakin meratibinin dışında ilmelyakine mahsus bir mertebe demek değildir. Kıyaslanan tasavvuf mesleği ile veraseti nübüvvet mesleğindeki mertebelerdir. Veraset-i nübüvvetin ilmelyakin mertebesi, tasavvufun şuhudundan daha üstündür demektir. [B]Şuhud[/B][B]-u İmani:[/B] Tarikat berzahına girerek, kalp ayağı ile seyrü süluk neticesinde elde edilen şuhudi iman mertebesidir. Bu mertebeyi Üstat şu şekil tarif ediyor: [NOT][INDENT][B]"HÂTİME:[/B] [B]Şu meseleden anlaşılıyor ki, derece-i şuhud, derece-i iman-ı bilgaybdan çok aşağıdır. Yani, yalnız şuhuduna istinad eden bir kısım ehl-i velâyetin ihatasız keşfiyatı, veraset-i nübüvvet ehli olan asfiya ve muhakkikînin, şuhuda değil, Kur'ân'a ve vahye, gaybî fakat daha sâfi, ihatalı, doğru hakaik-i imaniyelerine dair ahkâmlarına yetişmez. Demek, bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşahedatın mizanı, Kitap ve Sünnettir. Ve mihenkleri, Kitap ve Sünnetin desâtir-i kudsiyeleri ve asfiya-i muhakkikînin kavânin-i hadsiyeleridir.[/B][B]"[/B](2) [/INDENT] [/NOT][B]"Sırr[/B][B]-ı vahyin feyziyle, burhanî ve Kur'ânî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla:.." [/B] [B]Risale-i Nur mesleği,[/B] tasavvuf mesleği gibi sadece kalbi veya kelam ilminde olduğu gibi sadece aklı esas almıyor. Akıl ve kalbin birlikte hareket etmesi ile bütün manevi latife ve cihazların işletilmesini esas alıyor. İnsan mahiyetinin bütün madenlerini tam kapasite işlettiriyor. Sadece bir iki cevher üstünde gitmiyor. Ayrıca bu işletme ve istihdam metotlarını Kur’an'dan alıp onun delil ve tarzlarını kullanıyor. Mesela tevhidi ispat noktasında kelam ilminin tam itminan vermeyen devir ve teselsül yolunu kullanmak yerine, herkesin istifade edeceği ve Kur’anî bir yol olan inayet ve ihtira delillerini istimal ediyor. Yani Risale-i Nur mesleği sahabe mesleği olduğu için, akıl ve kalp uyumu içinde bütün maddi ve manevi cihazlar tam işlettirilip istihdam etmekle bin cihetle kulluk edilme yoludur. Sadece kalp ve akıl yolu değildir. [B]"Hakkalyakîn[/B][B] derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedâhet derecesine gelen bir ilmelyakînle hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir..."[/B] Üstad Hazretleri bahsin başında bu hakikati şu şekilde izah ediyor: [NOT][INDENT][B]"Birinci emare: İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selb edilmeyeceğine ehl-i keşif ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: "Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir." Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letâife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor. Öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor."[/B](3) [/INDENT] [/NOT] Risale-i Nurların bütün eczaları inşallah böyle bir imanı verdiği için, hakkelyakin mertebesinde ve sağlamlığında bir imanı Nur talebelerine bahşediyor. İşte Risale-i Nur'un en büyük esası ve temeli böyle sarsılmaz bir marifet ve imanı bu asrın insanlarına kazandırmak ve bu suretle ahireti kurtarmaktır. Ve ikinci olarak da insanın binlerce cihaz ve duygularını iman ve marifet terbiyesi ile inkişaf ve inbisat ettirmektir. Zaten Kur’an’ın bütün gaye ve maksadı da bu minval üzeredir. Yani Kur’an insandan sağlam bir marifet ve iman ve neticesinde sağlam bir ibadet istiyor. Sair kanun ve düzenlemeler bu maksadın besleyicileri ve destekçileri mesabesindedir. Yazar: Sorularla Risale [B]Dipnotlar: [/B] (1) bk. [B]Kastamonu Lâhikası, (13. Mektup)[/B] (2) bk. Mektubat, On Sekizinci Mektup. (3) bk. Kastamonıu Lâhikası, (13. Mektup). [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Lahika Analizi 31: Kastamonu Lahikasi 13.Mektup
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst