Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Lahika Analizi 15: Benlik, enâniyet, şân ü şeref perdesi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="faris" data-source="post: 294379" data-attributes="member: 1006387"><p><strong><span style="font-size: 12px">2) Terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlaka ne demektir?</span></strong></p><p></p><p>Yirmiüçüncü sözde enaniyet ve enaniyetten kurtulmanın gerekliliği bir çok örnek ile açıklanmıştır. Bununla beraber onyedinci sözde şu veciz ifade ile terki enaniyeti anlıyabiliriz.</p><p></p><p>İşte, şu cihan kadar ve milyarlar ile ancak istihsâl edilen hâcet nerede; ve bu beş paralık cüz-i ihtiyârî nerede? Bununla onların mübâyaasına gidilmez. Bununla onlar kazanılmaz. Öyle ise, başka bir çare aramak gerektir. O çare ise şudur ki: O cüz-i ihtiyârîden dahi vazgeçip, irâde-i İlâhiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberrî edip, Cenâb-ı Hakkın havl ve kuvvetine ilticâ ederek, hakikat-i tevekküle yapışmaktır. "Yâ Rab! Mâdem çare-i necât budur. Senin yolunda o cüz-i ihtiyârîden vazgeçiyorum, ve enâniyetimden teberrî ediyorum. </p><p></p><p>Bahçeyi istediği gibi bir cennetide isteyen bu insan nasıl olurda kendi enaniyetine güvense ve hadi diyelim bahçeyi yaptı peki cenneti nasıl icad edecek demek ki kendi enaniyeti ancak bir yere kadar onun işini görebilir daha fazlası için enaniyetini terk etmesi ve hakiki hacetleri giderene yönelmesi gerekmektedir..</p><p></p><p>Ve tevazu mutlak :</p><p></p><p></p><p><img src="http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sozl1/b424.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p> </p><p><img src="http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sozl1/b855.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />Yaptıkları kötülüklerle sevinen ve yapmadıkları hayırla övülmekten hoşlanan kimseleri, sakın azabdan kurtulurlar zannetme. Onlar için pek acı bir azab vardır. (Al-i İmrân Sûresi: 188.) </p><p></p><p> </p><p><strong>Nefs-i emmâreme bir sille-i te'dib </strong></p><p> Ey fahre meftun, şöhrete mübtelâ, methe düşkün, hodbînlikte bîhemtâ sersem nefsim! Eğer binler meyve veren incirin menşei olan küçücük bir çekirdeği ve yüz salkım ona takılan üzümün siyah kurucuk çubuğu bütün o meyveleri, o salkımları kendi hünerleri olduğu; ve onlardan istifade edenler o çubuğa, o çekirdeğe medih ve hürmet etmek lâzım olduğu, hak bir dâvâ ise, senin dahi sana yüklenen nimetler için fahre, gurura, belki bir hakkın var. Halbuki, sen dâim zemme müstehaksın. Zîrâ o çekirdek ve o çubuk gibi değilsin. Senin bir cüz-i ihtiyârın bulunmakla, o nimetlerin kıymetlerini fahrin ile tenkîs ediyorsun. Gururunla tahrip ediyorsun ve küfrânınla iptal ediyorsun ve temellükle gasb ediyorsun. Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil, tevâzudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır, nedâmettir. Senin kemâlin hodbînlik değil, hudâbînliktedir. </p><p></p><p>Tevazunun zıddı olan şan ve şöhret, kibir ve fahr nefse ait olan kötü arzulardandır. Ustadımız Bediüzzaman bu kötü arzulara örnek olarak meyve çekirdeğini ve üzüm sapını örnek vermekte. Ve insana ait olan bütün levazımatlarını ise onlara benzetmekte ve mukayese ile bizlere ders vermekte bize takılan onca kabiliyet ve istidat ve özellikler ve cihazatlar eğer nefse verilmesini inciri çekirdeğe, üzümü ise kuru sapına vermek ile yüzler kıymeti var iken bire indirmiş olarak basitleştirmiş olacağız. Hatta insanın kendi ayıp ve kusurlarını görüp bunları gidermeye çalışmasının onun vazifesi olduğunun bundan dolayı kendisine ait levazımatlar ile övünemeyeceğidir. Eğer övünse hem kusurlarını görmeyecek hem de kıymetini düşürecek. Zarar içinde zarar edecektir.</p><p></p><p>Hem terki enaniyet ve tevazu tasavvufun amaçları arasındadır.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="faris, post: 294379, member: 1006387"] [B][SIZE=3]2) Terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlaka ne demektir?[/SIZE][/B] Yirmiüçüncü sözde enaniyet ve enaniyetten kurtulmanın gerekliliği bir çok örnek ile açıklanmıştır. Bununla beraber onyedinci sözde şu veciz ifade ile terki enaniyeti anlıyabiliriz. İşte, şu cihan kadar ve milyarlar ile ancak istihsâl edilen hâcet nerede; ve bu beş paralık cüz-i ihtiyârî nerede? Bununla onların mübâyaasına gidilmez. Bununla onlar kazanılmaz. Öyle ise, başka bir çare aramak gerektir. O çare ise şudur ki: O cüz-i ihtiyârîden dahi vazgeçip, irâde-i İlâhiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberrî edip, Cenâb-ı Hakkın havl ve kuvvetine ilticâ ederek, hakikat-i tevekküle yapışmaktır. "Yâ Rab! Mâdem çare-i necât budur. Senin yolunda o cüz-i ihtiyârîden vazgeçiyorum, ve enâniyetimden teberrî ediyorum. Bahçeyi istediği gibi bir cennetide isteyen bu insan nasıl olurda kendi enaniyetine güvense ve hadi diyelim bahçeyi yaptı peki cenneti nasıl icad edecek demek ki kendi enaniyeti ancak bir yere kadar onun işini görebilir daha fazlası için enaniyetini terk etmesi ve hakiki hacetleri giderene yönelmesi gerekmektedir.. Ve tevazu mutlak : [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sozl1/b424.gif[/IMG] [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sozl1/b855.gif[/IMG]Yaptıkları kötülüklerle sevinen ve yapmadıkları hayırla övülmekten hoşlanan kimseleri, sakın azabdan kurtulurlar zannetme. Onlar için pek acı bir azab vardır. (Al-i İmrân Sûresi: 188.) [B]Nefs-i emmâreme bir sille-i te'dib [/B] Ey fahre meftun, şöhrete mübtelâ, methe düşkün, hodbînlikte bîhemtâ sersem nefsim! Eğer binler meyve veren incirin menşei olan küçücük bir çekirdeği ve yüz salkım ona takılan üzümün siyah kurucuk çubuğu bütün o meyveleri, o salkımları kendi hünerleri olduğu; ve onlardan istifade edenler o çubuğa, o çekirdeğe medih ve hürmet etmek lâzım olduğu, hak bir dâvâ ise, senin dahi sana yüklenen nimetler için fahre, gurura, belki bir hakkın var. Halbuki, sen dâim zemme müstehaksın. Zîrâ o çekirdek ve o çubuk gibi değilsin. Senin bir cüz-i ihtiyârın bulunmakla, o nimetlerin kıymetlerini fahrin ile tenkîs ediyorsun. Gururunla tahrip ediyorsun ve küfrânınla iptal ediyorsun ve temellükle gasb ediyorsun. Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil, tevâzudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır, nedâmettir. Senin kemâlin hodbînlik değil, hudâbînliktedir. Tevazunun zıddı olan şan ve şöhret, kibir ve fahr nefse ait olan kötü arzulardandır. Ustadımız Bediüzzaman bu kötü arzulara örnek olarak meyve çekirdeğini ve üzüm sapını örnek vermekte. Ve insana ait olan bütün levazımatlarını ise onlara benzetmekte ve mukayese ile bizlere ders vermekte bize takılan onca kabiliyet ve istidat ve özellikler ve cihazatlar eğer nefse verilmesini inciri çekirdeğe, üzümü ise kuru sapına vermek ile yüzler kıymeti var iken bire indirmiş olarak basitleştirmiş olacağız. Hatta insanın kendi ayıp ve kusurlarını görüp bunları gidermeye çalışmasının onun vazifesi olduğunun bundan dolayı kendisine ait levazımatlar ile övünemeyeceğidir. Eğer övünse hem kusurlarını görmeyecek hem de kıymetini düşürecek. Zarar içinde zarar edecektir. Hem terki enaniyet ve tevazu tasavvufun amaçları arasındadır. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Lahika Analizi 15: Benlik, enâniyet, şân ü şeref perdesi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst