Kur’an ve sünnet penceresinden tasavvufi hayat (iii

mihrimah

Well-known member
Gerek İslam mutasavvıfları, gerekse tasavvuf konusunda araştırma yapan ‘’Nichalson, Massignon ve Roger Goraudy gibi batılı düşünürler tasavvufun iki kaynağı olduğunu; bunların Kur’an ve Sünnet olduğunu belirtmişledir.

Tasavvuf müessesesinin Hz.Muhammed(Aleyhissalatu vesselam) döneminde bu adla


anılmaması bizi aldatmamalıdır.


Hz. Peygamber ve ashab tarafından bütün inceliği ile yaşanan tasavvufi hayat


daha sonraki mana ulularınca devam ettirilmiştir Bu faaliyeti başlatıp yürütenler


sufi denildiği için bunların tutum ve meşreplerine de tasavvuf denilmiştir.


Tasavvufun, İslam toplumunda 3 ana konuyu icra ettiğini görürüz:


1-Bidatlere karşı çıkış


2-Ruhi yükselişi temin


3-Tebliğ faaliyetlerinde bulunma


Bu üç ana konuyu icra ederlerken hiç şüphesiz, Kur’an ve Sünnet temel dayanak noktası


olmuştur. Ayrıca tasavvufi düşüncenin temelini oluşturan ‘’Güzel ahlak’’, ’’Tevbe’’,


’’Zühd’’,’’Sabır’’,’’Şükür’’,’’Muhabbetullah’’,’’Zikir’’,’’Tevekkül’’,’Teslimiyet’’,’İhlas’’ gibi ıstılah ve ameller Kur’an-ı Kerim’in ve sünnetin en fazla teşvik ettiği konulardır.


Konunun anlaşılması bakımından bazı mutasavvıfların tasavvuf ile ilgili sözlerini de burada nakletmek istiyorum.


Cüneyd el-Bağdadi:’’Tasavvuf ilmimiz, Kitap ve Sünnetle kayıtlanmıştır. Kur’an okumayan, Hadis okumayan, fıkıh öğrenmeyen kimseye uymak caiz değildir.’’


Suhreverdi:’’Güzel ahlakın elde edilmesi, çirkin şeylerden de el çekilmesi şeklinde olduğundan, amellerin en güzelidir.’’


El-Kattani: “Tasavvuf tamamıyla güzel ahlaktan ibarettir. Ahlakça senden güzel olan, tasavvuf yolunda da senden ileridir.’’


İmam-ı Rabbani:’’Tarikat ve hakikat; şeriatın üçüncü merhalesi olan ihlâsı elde etmede birer hizmetçidir.’’


Ebu Said el-Harraz: Zahir ilme ters düşen her batıni hal ve ilim batıldır.’’


Cüneyd el-Bağdadi:’’Bizim bu tasavvuf ilmimiz, Resulullah’ın hadisleri ile iç içe, tamamen onlara bağlı bir durumdadır.’’


Tasavvufi hayatın temelini, Hz. Peygamberin ruhi hayatı ve zahidane yaşantısı oluşturmaktadır.


Her sufinin kendinden önceki mürşidin terbiyesi altında manevi terbiyesini tamamlaması ve terbiye şeklinin bir silsile şeklinde Hz. Peygambere ulaşması esastır. Çünkü Allah Teâlâ kendi sevgisinin ispatını Resulüne uymaya bağlamış aksine gidenlerin değil veli, mümin bile olamayacağı uyarısında bulunmuştur.


Tasavvufun temel konularından biri de veli ve velayet konusudur. Bir Hadis-i Kudside Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: “Her kim benim veli kullarımdan birisine düşman olursa, şüphesiz ki bende ona harp açarım. Kulum bana nafile ibadetlerle devamlı yaklaşır; nihayet onu severim. Bir kere onu sevdim mi artık ben o kulun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden herhangi bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa muhakkak onu himaye ederim.’’(Buhari, Rikak)


Bir başka Hadis-i Kutside ise Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:’’Kim benim velilerimden birini hafife alırsa, bana düşman olarak karşıma çıkmış olur.’’(Taberani,el-Mücemül-Kebir)


Yunus suresi 62-63 ve 64. Ayetlerde ise Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:


‘’Haberiniz olsun ki Allah’ın velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzunda olacak değillerdir. Onlar, iman edip takvaya ulaşmış kimselerdir. Dünya hayatında da, ahiret hayatında da onlar için nice müjde ve kerametler vardır…’
Muhammed KOCAKAYA


 
Üst