Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Bilim ve Sanat
Kuantum Teorisi ve Felsefesi Üzerine ...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="guftepira" data-source="post: 146871" data-attributes="member: 9856"><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px">KANT’TAN SPİNOZA’YA DETERMİNİST EVREN</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"> ANLAYIŞININ YOL AÇTIĞI SORUNLAR</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"></span></strong></p><p>Kant, Laplace’tan önce, Newton’la kemaline ermiş determinist evren anlayışının insan</p><p>özgürlüğüne çıkaracağı sorunu görmüştü. Nitekim Kant’ın ünlü antinomilerinin üçüncüsünde,</p><p>determinizmin özgürlüğe yer bırakmayacağı işlenir.8 Kant, saf aklın özgürlüğü</p><p>ispatlayamayacağı kanaatindedir, ama ahlak teorisinin temelini oluşturacak ‘kategorik</p><p>buyruk’ için özgürlüğe muhtaçtır.9 Sonuçta özgürlüğün numen aleme ait olduğunu,</p><p>determinizmin fenomen aleme ait olduğunu söyleyerek, antinominin kendince çözümünü</p><p>yapar. Kant’ın sisteminde numen alemin rasyonel şekilde anlaşılamayacağını göz önünde</p><p>bulundurduğumuzda, onun sisteminde özgürlük sorununun rasyonel çözümünün olmadığını</p><p>görürüz. Fakat, Kant, pratik aklın saf akla üstün olduğunu söyler ve Tanrı, ahiret ile beraber</p><p>insan özgürlüğünü postula olarak ahlak yasası hatırına kabul eder.10 Böylece Kant yıktığı</p><p>metafiziğin yerine kendi metafiziğini inşa eder. Burada tespit edilmesi gerekli önemli nokta,</p><p>Kant’ın tüm sistemini inşa etmesinde Newtoncu determinizmin ne kadar önemli rol</p><p>oynadığıdır. O, saf aklın gerektirdiklerine inanırsa, determinizmi bütün sonuçlarıyla kabul</p><p>etmesi gerektiğini zannetmişti. Geleceğin, determinist yasalarla işleyen bir evren anlayışına</p><p>göre belli olduğunun farkındaydı, ama o ahlak teorisini oluşturmak için özgürlüğe gerek</p><p>duyuyordu; belki de sırf bu yüzden literatürde “Kant’ın cini” diye bir kavram oluşmadı. Fakat</p><p>eğer doğa, birazdan kuantum teorisinin en yaygın yorumunda göreceğimiz gibi “objektif</p><p>indeterminist” bir yapıda ise, acaba Kant’ın özgürlüğü temellendirmek için hem saf aklın</p><p>otoritesine saldırısı, hem de pratik aklı bütün felsefi geleneğin tersine saf aklın üzerine</p><p>çıkarma çabası boşuna olmuyor mu?</p><p></p><p></p><p>Bilimsel determinizmin getirdiği tartışmalar özgür irade ile sınırlı değildir. Determinist</p><p>bir evrende hiçbir boşluk yoktur, “A” hep “B”yi, “B” hep “C”yi belirler, “B” gerçekleştiği</p><p>zaman arkasından ne geleceği bellidir, aksi bir durum mümkün değildir. Bu tip bir evrende</p><p>Tanrı’nın evrene müdahalesinin nasıl gerçekleştiği ile ilgili sorun karşımıza çıkar. Monoteist</p><p>üç dinin bilime aykırı olduklarına dair yöneltilen eleştirinin kaynağı da bu sorundur. Evrenin</p><p>varlığı, yasalarının muhafazası ve Tanrı’nın evrensel yasaları araçsal sebep olarak kullanması</p><p>gibi Tanrısal müdahalelerin, determinist yasalar ihlal edilmeden de mümkün olduğu, birçok</p><p>teist filozof ve teolog tarafından savunulduğu için, en büyük sorun özellikle monoteist</p><p>dinlerin Tanrısal müdahalelerin bir kısmının “mucize” şeklinde gerçekleştiği ile ilgili</p><p>iddialarında ortaya çıkar. Teist düşünürler genelde “mucizeleri” doğa yasalarının ihlali veya</p><p>askıya alınması olarak anlamışlardır. Buna göre “B”nin “C”yi gerçekleştirmesi gerekirken</p><p>“C” gerçekleşmez ve “M” gerçekleşir. Bilimsel olarak “C”nin “B” etkisinin sonucu olması</p><p>gerekirken; bahsettiğimiz teologlar, “M”nin gerçekleştiğini söyledikleri için, materyalist-ateist</p><p>kimi düşünürler, dinin bilime aykırılığını özetlediğimiz bu hususa dayandırmışlardır. Teist</p><p>dinlere karşı yapılan bu itiraz sadece ateizmden değil, kimi zaman teolojik kökenli</p><p>yaklaşımlardan da gelmiştir. Spinoza, doğa yasalarının, Tanrı’nın doğasının ve</p><p>mükemmelliğinin bir sonucu olduğunu, Tanrı’nın bu yasalara aykırı hareket ettiğini iddia</p><p>edenlerin, Tanrı’nın kendi doğasına aykırı hareket ettiğini söylemek gibi bir saçmalığa</p><p>düşeceklerini söyler.11 Spinoza, doğa yasalarının, Tanrı’nın doğasından kaynaklandığını</p><p>söylerken Descartes’ın etkisindedir. Fakat, Descartes için, Tanrı ile evren farklı cevherlerdi ve</p><p>onun vurgusu, mekanistik bir bilim anlayışını kurmak içindi; mucizeleri inkar etmek için</p><p>böylesi bir yaklaşımı kullanmadı. Oysa Spinoza, monist idi, Tanrısal cevher ile doğayı</p><p>özdeşleştirmişti; bu yüzden, Tanrısal doğa ile doğa yasaları arasındaki geçişi doğrudandı ve</p><p>mucizeleri doğa yasalarına aykırı gördüğü gibi, Tanrısal doğaya da aykırı görüyordu.</p><p>Schleiermacher de, teolojik sebeplerle, doğa yasalarının ihlali anlamındaki mucize anlayışının</p><p>Hıristiyan teolojisinden çıkarılması gerektiğini savundu. O, nedenselliği mantıki bir</p><p>zorunluluk olarak kabul etmişti ve evrensel her olguyu Tanrı’nın eseri olarak görse de, bu</p><p>olguların doğa yasaları çerçevesinde, bu yasalar ihlal edilmeksizin gerçekleştiğini</p><p>savunmuştu.12</p><p></p><p></p><p>Görüldüğü gibi Kant’ın felsefesinden Laplace’ın cinine ve özgür irade sorununa,</p><p>Tanrısal müdahalenin doğa yasalarını ihlal etmesine natüralist felsefeye dayanan bilim</p><p>anlayışı adına veya Spinoza ile Schleiermacher’inki gibi teoloji adına itirazlara kadar, felsefe</p><p>açısından çok önemli birçok sorun, hep evrende “objektif determinist” yasaların var olduğuna</p><p>inançtan kaynaklanan yaklaşım çerçevesinde şekillenmiştir. Bu inanç Newton fiziğiyle doruğa</p><p>ulaşmış, Einstein ile daha da pekişmiştir. Fakat hiç umulmayan gelişme atom-altı dünyada</p><p>kuantum teorisinden gelmiştir.</p><p></p><p></p><p>----------</p><p>8 Immanuel Kant, The Critique of Pure Reason, çev: J.M.D. Meiklejohn, William Benton, 1971, s. 140-141.</p><p>9 Immanuel Kant, Fundamental Principles of the Metaphysics of Morals, çev: Thomas Kingsmill Abbott,</p><p>William Benton, 1971, s. 279-280</p><p>10 Immanuel Kant, The Critique of Practical Reason, çev: Thomas Kingsmill Abbott, William Benton, 1971, s.</p><p>343-348.</p><p>11 Benedictus de Spinoza, Tractatus Theologico-Politicus, çev: Samuel Shirley, Brill Academic Publishers, 1997.</p><p>12 Friedrich Schleiermacher, The Christian Faith, T. and T. Clark Publishers, 1999.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="guftepira, post: 146871, member: 9856"] [CENTER][B][SIZE=4]KANT’TAN SPİNOZA’YA DETERMİNİST EVREN[/SIZE] [SIZE=4] ANLAYIŞININ YOL AÇTIĞI SORUNLAR [/SIZE][/B][/CENTER] Kant, Laplace’tan önce, Newton’la kemaline ermiş determinist evren anlayışının insan özgürlüğüne çıkaracağı sorunu görmüştü. Nitekim Kant’ın ünlü antinomilerinin üçüncüsünde, determinizmin özgürlüğe yer bırakmayacağı işlenir.8 Kant, saf aklın özgürlüğü ispatlayamayacağı kanaatindedir, ama ahlak teorisinin temelini oluşturacak ‘kategorik buyruk’ için özgürlüğe muhtaçtır.9 Sonuçta özgürlüğün numen aleme ait olduğunu, determinizmin fenomen aleme ait olduğunu söyleyerek, antinominin kendince çözümünü yapar. Kant’ın sisteminde numen alemin rasyonel şekilde anlaşılamayacağını göz önünde bulundurduğumuzda, onun sisteminde özgürlük sorununun rasyonel çözümünün olmadığını görürüz. Fakat, Kant, pratik aklın saf akla üstün olduğunu söyler ve Tanrı, ahiret ile beraber insan özgürlüğünü postula olarak ahlak yasası hatırına kabul eder.10 Böylece Kant yıktığı metafiziğin yerine kendi metafiziğini inşa eder. Burada tespit edilmesi gerekli önemli nokta, Kant’ın tüm sistemini inşa etmesinde Newtoncu determinizmin ne kadar önemli rol oynadığıdır. O, saf aklın gerektirdiklerine inanırsa, determinizmi bütün sonuçlarıyla kabul etmesi gerektiğini zannetmişti. Geleceğin, determinist yasalarla işleyen bir evren anlayışına göre belli olduğunun farkındaydı, ama o ahlak teorisini oluşturmak için özgürlüğe gerek duyuyordu; belki de sırf bu yüzden literatürde “Kant’ın cini” diye bir kavram oluşmadı. Fakat eğer doğa, birazdan kuantum teorisinin en yaygın yorumunda göreceğimiz gibi “objektif indeterminist” bir yapıda ise, acaba Kant’ın özgürlüğü temellendirmek için hem saf aklın otoritesine saldırısı, hem de pratik aklı bütün felsefi geleneğin tersine saf aklın üzerine çıkarma çabası boşuna olmuyor mu? Bilimsel determinizmin getirdiği tartışmalar özgür irade ile sınırlı değildir. Determinist bir evrende hiçbir boşluk yoktur, “A” hep “B”yi, “B” hep “C”yi belirler, “B” gerçekleştiği zaman arkasından ne geleceği bellidir, aksi bir durum mümkün değildir. Bu tip bir evrende Tanrı’nın evrene müdahalesinin nasıl gerçekleştiği ile ilgili sorun karşımıza çıkar. Monoteist üç dinin bilime aykırı olduklarına dair yöneltilen eleştirinin kaynağı da bu sorundur. Evrenin varlığı, yasalarının muhafazası ve Tanrı’nın evrensel yasaları araçsal sebep olarak kullanması gibi Tanrısal müdahalelerin, determinist yasalar ihlal edilmeden de mümkün olduğu, birçok teist filozof ve teolog tarafından savunulduğu için, en büyük sorun özellikle monoteist dinlerin Tanrısal müdahalelerin bir kısmının “mucize” şeklinde gerçekleştiği ile ilgili iddialarında ortaya çıkar. Teist düşünürler genelde “mucizeleri” doğa yasalarının ihlali veya askıya alınması olarak anlamışlardır. Buna göre “B”nin “C”yi gerçekleştirmesi gerekirken “C” gerçekleşmez ve “M” gerçekleşir. Bilimsel olarak “C”nin “B” etkisinin sonucu olması gerekirken; bahsettiğimiz teologlar, “M”nin gerçekleştiğini söyledikleri için, materyalist-ateist kimi düşünürler, dinin bilime aykırılığını özetlediğimiz bu hususa dayandırmışlardır. Teist dinlere karşı yapılan bu itiraz sadece ateizmden değil, kimi zaman teolojik kökenli yaklaşımlardan da gelmiştir. Spinoza, doğa yasalarının, Tanrı’nın doğasının ve mükemmelliğinin bir sonucu olduğunu, Tanrı’nın bu yasalara aykırı hareket ettiğini iddia edenlerin, Tanrı’nın kendi doğasına aykırı hareket ettiğini söylemek gibi bir saçmalığa düşeceklerini söyler.11 Spinoza, doğa yasalarının, Tanrı’nın doğasından kaynaklandığını söylerken Descartes’ın etkisindedir. Fakat, Descartes için, Tanrı ile evren farklı cevherlerdi ve onun vurgusu, mekanistik bir bilim anlayışını kurmak içindi; mucizeleri inkar etmek için böylesi bir yaklaşımı kullanmadı. Oysa Spinoza, monist idi, Tanrısal cevher ile doğayı özdeşleştirmişti; bu yüzden, Tanrısal doğa ile doğa yasaları arasındaki geçişi doğrudandı ve mucizeleri doğa yasalarına aykırı gördüğü gibi, Tanrısal doğaya da aykırı görüyordu. Schleiermacher de, teolojik sebeplerle, doğa yasalarının ihlali anlamındaki mucize anlayışının Hıristiyan teolojisinden çıkarılması gerektiğini savundu. O, nedenselliği mantıki bir zorunluluk olarak kabul etmişti ve evrensel her olguyu Tanrı’nın eseri olarak görse de, bu olguların doğa yasaları çerçevesinde, bu yasalar ihlal edilmeksizin gerçekleştiğini savunmuştu.12 Görüldüğü gibi Kant’ın felsefesinden Laplace’ın cinine ve özgür irade sorununa, Tanrısal müdahalenin doğa yasalarını ihlal etmesine natüralist felsefeye dayanan bilim anlayışı adına veya Spinoza ile Schleiermacher’inki gibi teoloji adına itirazlara kadar, felsefe açısından çok önemli birçok sorun, hep evrende “objektif determinist” yasaların var olduğuna inançtan kaynaklanan yaklaşım çerçevesinde şekillenmiştir. Bu inanç Newton fiziğiyle doruğa ulaşmış, Einstein ile daha da pekişmiştir. Fakat hiç umulmayan gelişme atom-altı dünyada kuantum teorisinden gelmiştir. ---------- 8 Immanuel Kant, The Critique of Pure Reason, çev: J.M.D. Meiklejohn, William Benton, 1971, s. 140-141. 9 Immanuel Kant, Fundamental Principles of the Metaphysics of Morals, çev: Thomas Kingsmill Abbott, William Benton, 1971, s. 279-280 10 Immanuel Kant, The Critique of Practical Reason, çev: Thomas Kingsmill Abbott, William Benton, 1971, s. 343-348. 11 Benedictus de Spinoza, Tractatus Theologico-Politicus, çev: Samuel Shirley, Brill Academic Publishers, 1997. 12 Friedrich Schleiermacher, The Christian Faith, T. and T. Clark Publishers, 1999. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Bilim ve Sanat
Kuantum Teorisi ve Felsefesi Üzerine ...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst