Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Bilim ve Sanat
Kuantum Teorisi ve Felsefesi Üzerine ...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="guftepira" data-source="post: 146870" data-attributes="member: 9856"><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px">LAPLACE’IN BELLİ GELECEĞİ GÖREBİLEN CİNİ</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"></span></strong></p><p>Kopernik-Kepler-Galile ve Newton ile yaşanan süreçte insanlık ilk defa detaylı,</p><p>sistematik ve bilimsel bir kozmolojiye sahip oldu. Artık evren, matematiksel yasalarla tarif</p><p>ediliyordu ve bu yasalar evrenin tümünde geçerliydi. Aristo’nun, bin yıldan uzun bir dönemde</p><p>hüküm süren, evreni Ay-altı ve Ay-üstü alem diye bölerek, farklı alanlarda farklı yasaları</p><p>geçerli gören sistemi, Newton ile tamamen gözden düştü. Evren hakkında bütüncül ve</p><p>determinist bir görüş benimsendi. Fizikteki bu görüşün felsefe, teoloji ve diğer tüm bilimlerde</p><p>büyük etkisi oldu; filozoflar ve teologlar yaklaşımlarını fizikteki gelişmelerden etkilenerek</p><p>şekillendirdi, diğer bilim dalları ise Newton fiziğini örnek alarak kendilerini düzenlemeye</p><p>uğraştılar.</p><p></p><p></p><p>Newton yasalarının evreni tarif etmekteki başarısından etkilenen Laplace, sistemli bir</p><p>şekilde bilimsel determinizmi ilk dile getiren kişilerden biridir.1 Laplace’a göre, evrenin bütün</p><p>parçacıklarının belli bir andaki konum ve hızlarına dair bütün ayrıntıları bilen üstün bir zeka</p><p>(Laplace’ın cini: Laplace’s demon), evrenin geçmişine ve geleceğine dair bütün her şeyi</p><p>bilebilir. Evreni, kendi dışından müdahale almayan bir alan olarak kabul eden natüralist</p><p>felsefe ile madde dışında hiçbir cevher bulunmadığını savunan materyalist felsefe ve</p><p>Laplace’ın determinizmi birleştirilirse; geleceğin, daha Big Bang’in ilk anında belirlendiği</p><p>sonucuna giden materyalist kadercilik görüşü kaçınılmaz olacaktır. Natüralist felsefe, doğaya</p><p>dışardan müdahale edilemeyeceğini söyleyerek evrensel determinizmi Tanrı’ya karşı korur;</p><p>materyalizm ise ruhun ayrı bir cevher olamayacağını söyleyerek evren içindeki varlıklara</p><p>karşı da determinizmi korur. Descartes, hayvanların, insan ürünü makinelerden çok daha</p><p>üstün olsalar da birer otomat olduklarını2; yani madde dışında bir cevher taşımayan,</p><p>determinist yasalara bağlı varlıklar olduklarını savunmuştu. Descartes’tan etkilenen3, fakat</p><p>felsefesini Descartes’ın madde-ruh dualizmine karşı geliştiren La Mettrie gibi filozoflar ise</p><p>insan ruhunu da otomatların içine soktular. Maddeden farklı bir cevherin varlığı (Tanrı veya</p><p>canlı ruhu), Laplace’ın cininin tahminini, maddi evrendeki varlıkları ve süreci (determinizmi)</p><p>etkilemek suretiyle bozabilir.4</p><p></p><p></p><p>Burada asıl ilginç olan husus, ateist-materyalist Laplaceçı bir ontolojinin, geleceğe</p><p>dair tüm olayların en baştan belli olduğuna dair materyalist bir kaderciliğin içinde olduğudur.</p><p>Natüralist-determinist evren anlayışı içinde, evrende takip edilen süreçte alternatif bir yolun</p><p>gerçekleşmesinin ontolojik statüsü imkansızlığa eşittir; bu evren anlayışında, şu anda bu</p><p>makalenin bu sayfalarını tutarken parmaklarınızın tam olarak tutuş şeklinin de, şu saniyenin</p><p>içinde okumakta olduğunuz cümlenin de, farklı olmuş olması imkansızdır: Laplace’ın cini,</p><p>bundan bir milyar yıl önce hesap yapsa hem bu sayfayı tutuş şeklinizi çizebilirdi, hem bu</p><p>cümleyi okuyacağınız anı saniyesiyle size bildirilebilirdi. Sartre gibi filozofların, “insanın</p><p>kendini inşa ettiğine”5 dair iddiaları, determinist-materyalist ve natüralist bir felsefi inancın,</p><p>zaruri mantıki sonucu olan evren tasarımı açısından sadece yanılgıdır. Böylesi bir evrende,</p><p> Laplace’ın cininin tüm geleceği görebilecek olması da bu yanılgıyı gösterir. Teizm içinde de</p><p>kaderci görüşler olmuştur, İslam düşüncesindeki Cebriye mezhebi ve Hıristiyanlık’taki</p><p>Lutherci görüş bu yöndedir. Fakat teizmin ontolojisi geniş imkanlar sunmuştur; örneğin,</p><p>Tanrı’nın özgür olmasına vurgu yapılarak, dilerse Tanrı’nın kendisi gibi özgür kullar</p><p>yaratabileceği ve maddi bir cevher olmayan ruhun bu özgürlük alanı (determinizmden serbest</p><p>alan) olduğu söylenmiştir. Ayrıca ruh ayrı bir cevher olmasa da, maddenin insan beyni</p><p>şeklinde organize olunca, zuhur eden (emergent) bir özellik olarak özgür iradeye sahip</p><p>olunduğu bile söylenebilir.6 İslam düşünce tarihindeki Mutezile ve Hıristiyanlık’taki</p><p>Katoliklik gibi, insanın özgür iradeye sahip olduğunu savunmaları, teizmin ontolojisinin</p><p>sunduğu geniş imkanlardan kaynaklanır: çünkü Tanrı için her şey mümkündür.7 Teizmdeki</p><p>özgür irade iddiaları, yanlışlanamayan ve doğrulanamayan bir iddia olarak bilimsel değildir.</p><p>Fakat tersi gösterilemediği için (insan zihninin yapısı ve işleyişi hala gizemini korumaktadır;</p><p>bu da insanın ve iradesinin, ‘neliğinin’ inceleme konusu olmasını imkansız kılar), bu iddiayı</p><p>saçmalığa indirgemek (reductio ad absurdum) de mümkün değildir. Diğer yandan determinist</p><p>ve tek cevherin madde olduğunun iddia edildiği (materyalist bir ontolojinin kabul edildiği) bir</p><p>evrende, hep belli sebepler belirli sonuçları belirleyeceğinden, herhangi bir özgür sebebin</p><p>(özgür iradenin varlığı özgür sebepler anlamına gelir) varlığına dair iddia mantıksal açıdan</p><p>rahatlıkla saçmalığa indirgenebilir.</p><p></p><p></p><p>----------</p><p>1 Stephen Hawking, Ceviz Kabuğundaki Evren, çev: Kemal Çömlekçi, Alfa Yayınları, 2002, s. 104; Stephen</p><p>Hawking, A Brief History of Time, Bantam Books, 1990, s.53.</p><p>2 Rene Descartes, Metod Üzerine Konuşma, çev: K. Sahir Sel, Sosyal Yayınları, 1984, s. 46.</p><p>3 Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, The Belknap Press of Harvard University Press, 1982, s. 97-98.</p><p>4 Genelde, Laplaceçı determinizmin insana özgür irade bırakmayacağını savunanlar, bu görüşün, natüralizmi ve</p><p>materyalizmi bir ön kabul olarak alması gerektiğine dair hususu vurgulamadan bu iddiada bulunmuşlardır.</p><p>5 Jean Paul Sartre, Being and Nothingness, çev: Hazel E. Barnes, Washington Square Press, 1993.</p><p>6 Son 20 yılda indirgemeci yaklaşımlara karşı zuhur olma (emergence) başlığı ile oluşan literatürün din felsefesi</p><p>için büyük öneme sahip olduğu kanaatindeyiz. Bu konudaki çözülmesi gerekli temel husus soru olarak şu şekilde</p><p>ifade edilebilir: Parçalar birleşip daha kompleks bir yapı oluşturduğunda ortaya çıkan yepyeni özelliklerin</p><p>(hücrelerin birleşip beyni oluşturmasında olduğu gibi) artık parçalar ile açıklanmaması, bizim parçalarla</p><p>açıklanmayı beceremeyecek kadar bilgimizin sınırlı olmasından dolayı, bu durum epistemolojik zuhur olma</p><p>(epistemological emergence) mıdır; yoksa gerçekte de parçalarla bütünü açıklamak imkansız olduğu için, bu</p><p>durum ontolojik zuhur olma (ontological emergence) mıdır?</p><p>7 Teist birçok mezhep ve düşünür tarafından, Tanrı’nın geleceği bilmesi ile Tanrı’nın geleceği belirlemesi veya</p><p>cebretmesi birbirinden ayrı tutulmuştur. İslam düşüncesinde “İlim maluma tâbidir” diye ifadesini bulan bu</p><p>anlayışta Tanrı’nın önceden bilmesi ile özgür irade fikrinin birbirlerine zıt olmadıkları gösterilmeye çalışılmıştır.</p><p>Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: Hanifi Özcan, Bilgi-Obje İlişkisi Açısından İnsan Hürriyeti, Dokuz Eylül</p><p>Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 5, 1989; Ayrıca İslam’daki özgür irade üzerine farklı fikirler için bakınız:</p><p>Kasım Turhan, Kelam ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı</p><p>Yayınları, 2003, s. 29-133.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="guftepira, post: 146870, member: 9856"] [CENTER][B][SIZE=4]LAPLACE’IN BELLİ GELECEĞİ GÖREBİLEN CİNİ [/SIZE][/B][/CENTER] Kopernik-Kepler-Galile ve Newton ile yaşanan süreçte insanlık ilk defa detaylı, sistematik ve bilimsel bir kozmolojiye sahip oldu. Artık evren, matematiksel yasalarla tarif ediliyordu ve bu yasalar evrenin tümünde geçerliydi. Aristo’nun, bin yıldan uzun bir dönemde hüküm süren, evreni Ay-altı ve Ay-üstü alem diye bölerek, farklı alanlarda farklı yasaları geçerli gören sistemi, Newton ile tamamen gözden düştü. Evren hakkında bütüncül ve determinist bir görüş benimsendi. Fizikteki bu görüşün felsefe, teoloji ve diğer tüm bilimlerde büyük etkisi oldu; filozoflar ve teologlar yaklaşımlarını fizikteki gelişmelerden etkilenerek şekillendirdi, diğer bilim dalları ise Newton fiziğini örnek alarak kendilerini düzenlemeye uğraştılar. Newton yasalarının evreni tarif etmekteki başarısından etkilenen Laplace, sistemli bir şekilde bilimsel determinizmi ilk dile getiren kişilerden biridir.1 Laplace’a göre, evrenin bütün parçacıklarının belli bir andaki konum ve hızlarına dair bütün ayrıntıları bilen üstün bir zeka (Laplace’ın cini: Laplace’s demon), evrenin geçmişine ve geleceğine dair bütün her şeyi bilebilir. Evreni, kendi dışından müdahale almayan bir alan olarak kabul eden natüralist felsefe ile madde dışında hiçbir cevher bulunmadığını savunan materyalist felsefe ve Laplace’ın determinizmi birleştirilirse; geleceğin, daha Big Bang’in ilk anında belirlendiği sonucuna giden materyalist kadercilik görüşü kaçınılmaz olacaktır. Natüralist felsefe, doğaya dışardan müdahale edilemeyeceğini söyleyerek evrensel determinizmi Tanrı’ya karşı korur; materyalizm ise ruhun ayrı bir cevher olamayacağını söyleyerek evren içindeki varlıklara karşı da determinizmi korur. Descartes, hayvanların, insan ürünü makinelerden çok daha üstün olsalar da birer otomat olduklarını2; yani madde dışında bir cevher taşımayan, determinist yasalara bağlı varlıklar olduklarını savunmuştu. Descartes’tan etkilenen3, fakat felsefesini Descartes’ın madde-ruh dualizmine karşı geliştiren La Mettrie gibi filozoflar ise insan ruhunu da otomatların içine soktular. Maddeden farklı bir cevherin varlığı (Tanrı veya canlı ruhu), Laplace’ın cininin tahminini, maddi evrendeki varlıkları ve süreci (determinizmi) etkilemek suretiyle bozabilir.4 Burada asıl ilginç olan husus, ateist-materyalist Laplaceçı bir ontolojinin, geleceğe dair tüm olayların en baştan belli olduğuna dair materyalist bir kaderciliğin içinde olduğudur. Natüralist-determinist evren anlayışı içinde, evrende takip edilen süreçte alternatif bir yolun gerçekleşmesinin ontolojik statüsü imkansızlığa eşittir; bu evren anlayışında, şu anda bu makalenin bu sayfalarını tutarken parmaklarınızın tam olarak tutuş şeklinin de, şu saniyenin içinde okumakta olduğunuz cümlenin de, farklı olmuş olması imkansızdır: Laplace’ın cini, bundan bir milyar yıl önce hesap yapsa hem bu sayfayı tutuş şeklinizi çizebilirdi, hem bu cümleyi okuyacağınız anı saniyesiyle size bildirilebilirdi. Sartre gibi filozofların, “insanın kendini inşa ettiğine”5 dair iddiaları, determinist-materyalist ve natüralist bir felsefi inancın, zaruri mantıki sonucu olan evren tasarımı açısından sadece yanılgıdır. Böylesi bir evrende, Laplace’ın cininin tüm geleceği görebilecek olması da bu yanılgıyı gösterir. Teizm içinde de kaderci görüşler olmuştur, İslam düşüncesindeki Cebriye mezhebi ve Hıristiyanlık’taki Lutherci görüş bu yöndedir. Fakat teizmin ontolojisi geniş imkanlar sunmuştur; örneğin, Tanrı’nın özgür olmasına vurgu yapılarak, dilerse Tanrı’nın kendisi gibi özgür kullar yaratabileceği ve maddi bir cevher olmayan ruhun bu özgürlük alanı (determinizmden serbest alan) olduğu söylenmiştir. Ayrıca ruh ayrı bir cevher olmasa da, maddenin insan beyni şeklinde organize olunca, zuhur eden (emergent) bir özellik olarak özgür iradeye sahip olunduğu bile söylenebilir.6 İslam düşünce tarihindeki Mutezile ve Hıristiyanlık’taki Katoliklik gibi, insanın özgür iradeye sahip olduğunu savunmaları, teizmin ontolojisinin sunduğu geniş imkanlardan kaynaklanır: çünkü Tanrı için her şey mümkündür.7 Teizmdeki özgür irade iddiaları, yanlışlanamayan ve doğrulanamayan bir iddia olarak bilimsel değildir. Fakat tersi gösterilemediği için (insan zihninin yapısı ve işleyişi hala gizemini korumaktadır; bu da insanın ve iradesinin, ‘neliğinin’ inceleme konusu olmasını imkansız kılar), bu iddiayı saçmalığa indirgemek (reductio ad absurdum) de mümkün değildir. Diğer yandan determinist ve tek cevherin madde olduğunun iddia edildiği (materyalist bir ontolojinin kabul edildiği) bir evrende, hep belli sebepler belirli sonuçları belirleyeceğinden, herhangi bir özgür sebebin (özgür iradenin varlığı özgür sebepler anlamına gelir) varlığına dair iddia mantıksal açıdan rahatlıkla saçmalığa indirgenebilir. ---------- 1 Stephen Hawking, Ceviz Kabuğundaki Evren, çev: Kemal Çömlekçi, Alfa Yayınları, 2002, s. 104; Stephen Hawking, A Brief History of Time, Bantam Books, 1990, s.53. 2 Rene Descartes, Metod Üzerine Konuşma, çev: K. Sahir Sel, Sosyal Yayınları, 1984, s. 46. 3 Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, The Belknap Press of Harvard University Press, 1982, s. 97-98. 4 Genelde, Laplaceçı determinizmin insana özgür irade bırakmayacağını savunanlar, bu görüşün, natüralizmi ve materyalizmi bir ön kabul olarak alması gerektiğine dair hususu vurgulamadan bu iddiada bulunmuşlardır. 5 Jean Paul Sartre, Being and Nothingness, çev: Hazel E. Barnes, Washington Square Press, 1993. 6 Son 20 yılda indirgemeci yaklaşımlara karşı zuhur olma (emergence) başlığı ile oluşan literatürün din felsefesi için büyük öneme sahip olduğu kanaatindeyiz. Bu konudaki çözülmesi gerekli temel husus soru olarak şu şekilde ifade edilebilir: Parçalar birleşip daha kompleks bir yapı oluşturduğunda ortaya çıkan yepyeni özelliklerin (hücrelerin birleşip beyni oluşturmasında olduğu gibi) artık parçalar ile açıklanmaması, bizim parçalarla açıklanmayı beceremeyecek kadar bilgimizin sınırlı olmasından dolayı, bu durum epistemolojik zuhur olma (epistemological emergence) mıdır; yoksa gerçekte de parçalarla bütünü açıklamak imkansız olduğu için, bu durum ontolojik zuhur olma (ontological emergence) mıdır? 7 Teist birçok mezhep ve düşünür tarafından, Tanrı’nın geleceği bilmesi ile Tanrı’nın geleceği belirlemesi veya cebretmesi birbirinden ayrı tutulmuştur. İslam düşüncesinde “İlim maluma tâbidir” diye ifadesini bulan bu anlayışta Tanrı’nın önceden bilmesi ile özgür irade fikrinin birbirlerine zıt olmadıkları gösterilmeye çalışılmıştır. Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: Hanifi Özcan, Bilgi-Obje İlişkisi Açısından İnsan Hürriyeti, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 5, 1989; Ayrıca İslam’daki özgür irade üzerine farklı fikirler için bakınız: Kasım Turhan, Kelam ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2003, s. 29-133. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Bilim ve Sanat
Kuantum Teorisi ve Felsefesi Üzerine ...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst