kenz-i mahfi
Sorumlu
KEHRİBAR - (Farsça)
Fosilleşmiş reçineden meydana gelen ve yüne sürtününce elektriklenme özelliğine sahip sarı madde manasına gelmektedir.
Kelime olarak Farsça'da "saman" manasına gelen "keh" kelimesi ile "kapmak, çalmak, zorla almak" manalarına gelen "rubâ" kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Farsça olan bu iki kelimenin birleşmesiyle "samankapan" manasına gelen "kehribar" kelimesi meydana gelmektedir.
Kehribar bir taş olarak kabul edilir ve ağaçların korunma mekanizmaları arasında yer alan reçinelerin fosilleşmiş halidir. Kehribarın içerisinde fosilleşmiş canlılara rastlanmıştır. Kehribar taşı şifalı olarak kabul edilmektedir. Yapı itibariyle kehribar taşı aşırı derecede saydamdır. Sahip olduğu yumuşaklık ve hafiflik bu taşın özelliklerindendir. Kehribar sarı veya kırmızımsı bir sarı renge sahiptir. Kehribar etkileri nedeniyle şifalı olarak kabul edilmektedir. Troid bezi, boğaz enfeksiyonları, astım, bronşit, solunum yolu hastalıkları, alerji, romatizmal ağrılar için kehribardan faydalanılmaktadır. Bilhassa romatizma ağrılarında kehribarın sürüldüğü bölgede ağrılar azalmaktadır. Ruh hastalığı ve depresyon üzerinde olumlu etkileri vardır. Etraftaki negatif enerjiyi potizif enerjiye çevirme özelliğine sahip olarak yaratılmıştır. Süs eşyası olarak kullanılmakla beraber bedene sürüldüğünde sıcaklık meydana getirmektedir. Kehribar bir çeşit reçinedir fakat soyu tükenmiş bir çeşit çam ağacının reçinesinin fosilleşmiş halidir.
Kehribar taşı, yünle ovulduğu zaman tüy ve saman gibi maddeleri kendine çekebilmektedir. Uzun süre ovulduğunda ise insan vücuduna yaklaştırıldığında kıvılcımlar çıkarmaktadır. Elektrik kelimesinin kökeni de Eski Yunanca'da "kehribar" manasına gelen "electron" kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin karşılığı Latince'de "elektrum" kelimesidir. Günümüzde kullandığımız "elektrik" kelimesini kavram olarak ilk kullanan kişi 1600'lü yıllarda yaşayan William Gilbert'tir. Latince'de "electrica" kelimesi "kehribari güç" manasına gelmektedir. Bu kelimelerden esinlenilerek mahiyeti bilinmeyen bu güce "electricus" denilmiştir. Dilimize "elektrik" olarak geçen bu kelime zamanla tüm dünyaya yayılmış ve umumi bir geçerlik kazanmıştır. Osmanlıda "elektrik" kelimesi için "kehrübaiyye" kelimesi kullanılmıştır.
"Kehribar" kelimesi Risale-i Nur Külliyatı'nda 3 defa zikredilmiştir. Bunlardan 32.Sözün 2.Mevkıfında geçen şu cümle; "Sani-i Hakim, havada iki unsur halketmiştir. Biri azot, biri müvellid-ül humuza.Müvellid-ül humuza ise nefes içinde kana temas ettiği vakit, kanı telvis eden karbon unsur-u kesifini kehribar gibi kendine çeker. İkisi imtizac eder. Buharî hâmız-ı karbon denilen (semli havaî) bir maddeye inkılab ettirir." (Sözler, 593. sayfa) --- Aynı ibare Asa-yı Musa kitabında da geçmektedir.
Diğer cümle ise 25.Sözün 3.Şulesinin 3.ziyasında geçen; "Bir kısmının da kürevi bir yakut eline geçer; başkası, murabba bir kehribar bulur ve hakeza..." cümlesidir.
Fosilleşmiş reçineden meydana gelen ve yüne sürtününce elektriklenme özelliğine sahip sarı madde manasına gelmektedir.
Kelime olarak Farsça'da "saman" manasına gelen "keh" kelimesi ile "kapmak, çalmak, zorla almak" manalarına gelen "rubâ" kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Farsça olan bu iki kelimenin birleşmesiyle "samankapan" manasına gelen "kehribar" kelimesi meydana gelmektedir.
Kehribar bir taş olarak kabul edilir ve ağaçların korunma mekanizmaları arasında yer alan reçinelerin fosilleşmiş halidir. Kehribarın içerisinde fosilleşmiş canlılara rastlanmıştır. Kehribar taşı şifalı olarak kabul edilmektedir. Yapı itibariyle kehribar taşı aşırı derecede saydamdır. Sahip olduğu yumuşaklık ve hafiflik bu taşın özelliklerindendir. Kehribar sarı veya kırmızımsı bir sarı renge sahiptir. Kehribar etkileri nedeniyle şifalı olarak kabul edilmektedir. Troid bezi, boğaz enfeksiyonları, astım, bronşit, solunum yolu hastalıkları, alerji, romatizmal ağrılar için kehribardan faydalanılmaktadır. Bilhassa romatizma ağrılarında kehribarın sürüldüğü bölgede ağrılar azalmaktadır. Ruh hastalığı ve depresyon üzerinde olumlu etkileri vardır. Etraftaki negatif enerjiyi potizif enerjiye çevirme özelliğine sahip olarak yaratılmıştır. Süs eşyası olarak kullanılmakla beraber bedene sürüldüğünde sıcaklık meydana getirmektedir. Kehribar bir çeşit reçinedir fakat soyu tükenmiş bir çeşit çam ağacının reçinesinin fosilleşmiş halidir.
Kehribar taşı, yünle ovulduğu zaman tüy ve saman gibi maddeleri kendine çekebilmektedir. Uzun süre ovulduğunda ise insan vücuduna yaklaştırıldığında kıvılcımlar çıkarmaktadır. Elektrik kelimesinin kökeni de Eski Yunanca'da "kehribar" manasına gelen "electron" kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin karşılığı Latince'de "elektrum" kelimesidir. Günümüzde kullandığımız "elektrik" kelimesini kavram olarak ilk kullanan kişi 1600'lü yıllarda yaşayan William Gilbert'tir. Latince'de "electrica" kelimesi "kehribari güç" manasına gelmektedir. Bu kelimelerden esinlenilerek mahiyeti bilinmeyen bu güce "electricus" denilmiştir. Dilimize "elektrik" olarak geçen bu kelime zamanla tüm dünyaya yayılmış ve umumi bir geçerlik kazanmıştır. Osmanlıda "elektrik" kelimesi için "kehrübaiyye" kelimesi kullanılmıştır.
"Kehribar" kelimesi Risale-i Nur Külliyatı'nda 3 defa zikredilmiştir. Bunlardan 32.Sözün 2.Mevkıfında geçen şu cümle; "Sani-i Hakim, havada iki unsur halketmiştir. Biri azot, biri müvellid-ül humuza.Müvellid-ül humuza ise nefes içinde kana temas ettiği vakit, kanı telvis eden karbon unsur-u kesifini kehribar gibi kendine çeker. İkisi imtizac eder. Buharî hâmız-ı karbon denilen (semli havaî) bir maddeye inkılab ettirir." (Sözler, 593. sayfa) --- Aynı ibare Asa-yı Musa kitabında da geçmektedir.
Diğer cümle ise 25.Sözün 3.Şulesinin 3.ziyasında geçen; "Bir kısmının da kürevi bir yakut eline geçer; başkası, murabba bir kehribar bulur ve hakeza..." cümlesidir.
Son düzenleme: