Kazanmadan harcanan paralar...

durmuþ göktekin

Active member

KAZANMADAN HARCANAN PARALAR…

Kuyumcu dükkânında oturuyordum. İki kadın müşteri geldi, birisi; çeyrek altının fiyatını sordu. Dükkân sahibi fiyatını söyledi. Taksitle verip veremeyeceğini öğrendi. Kuyumcu, kredi kartınız nedir, dedi. Kadın; bonus kart dedi. Çeyrek altının peşin fiyatı 160 Tl. 10 taksitle, tanesini 178,50 Tl.’den veririm dedi, anlaştılar. 6 adet çeyrek altını 1071 Tl. Kredi kartından çektirerek alıp gitti kadın. Kadına peşin para lazımmış. Altınların tanesini 157 Tl. den geri verip parasını alacaktı, kuyumcu prensip gereği alamayacağını söyledi. Müşteri altınları aldı başka yerde bozdurmak üzere dükkândan ayrıldı.

Dikkat buyurun. Bu tür muameleler, insanların bir dilim ekmeğe muhtaç olduklarından yapılmıyor. Tamamen hesapsız yaşamanın sonucu, raydan çıkan yaşantıdan kaynaklanıyor. Kadına peşin para lazımmış. Altını Taksitle alıp, peşin paraya satıp, kendine göre işini görecek. Bazı insanlar yaptıkları işlemle kendi kendini katlediyor.

Bu anlayıştaki bir insan selamete çıkar mı? Bu anlayış değişmeden, insan nasıl düzelir? Düzelmeye niyetli olan evvela düşüncesini değiştirmelidir. Eğri düşünceden doğru sonuç çıkmaz! Eğri cetvelle doğru çizgi çizilemediği gibi. Düşünce icraatın tohumudur. Bazı kanunlar hazırlanırken psikologların, sosyologların görüş ve düşünceleri alınmalı. Bankalar; kimlik ibraz eden her insana kredi kartı veriyor. Bunun yanlış olduğu meydanda. Toplumdaki hadiseler teyit ediyor. Canlar gidiyor. Yuvalar yıkılıyor. Çoluk çocuk ortada kalıyor. Özgürlük iyi güzel de, ya kendi içinde özgür olmayanlara ne demeli?

Öyle bir hale geldik ki, hayatı sürekli ileride yaşamaya başladık. Taksitsiz, kredisiz, lüks ve saltanatsız bir işimiz yok. Devamlı üretmediklerimizi tüketiyoruz. Bu hal nereye kadar gider, bir bilen açıklasın millet de öğrensin. Adam kazanmadığı parayı harcıyor. Böyle akıl dışı davranışların yeri insan hayatının neresinde duruyor? Toplumu çürüten ne kadar sebep varsa bugün hepsi mevcut. Bunlara gerekli tedbirler alınmazsa çöküşümüz yakındır. Allah, bu bollukla bizi imtihan ediyor. Kaybetmek ve kazanmak noktasına gelmeden gerekli önlemler alınmalı. Bu önlem birey bazından, kurum ve kamu bazına kadar uzanmalı, öğretim ve eğitim yoluyla da takviye edilmelidir.

Yedi mahalle toplansa, insanın kendine verdiği zararı, dışarıdan kimse veremez.
Günahtan uzaklaşmayan, Allah’tan af dilemeyen rahat edemez. Doktorun verdiği ilacı kullanmayan şifa bulmaz. İmtihanda başarı isteyen öğrenci derse çalışmadan başarıya ulaşamaz. Maddi yönden zorda ve darda kalan bir insan iktisat yapmadan, israftan uzaklaşmadan sıkıntıdan kurtulamaz. Üretime kapısı kapalı, tüketime açık olanın derdi bitmez. Ölçülü yaşamayanın hayatı perişandır. Bazı günahlar tatlı bir andır. Günahtan dönmeyenin hali yamandır. Günahlar içine bal katılmış tatlılar gibidir. Tövbe edilip, Hakka dönülmezse sonu kuyunun dibidir.
24. 01. 2013
Durmuş Göktekin
 

Huseyni

Müdavim
Allah razı olsun, güzel ve güncel bir konu. Faiz konusunda maalesef ki çoğunluk bir kesim muzdarip.

Ve hep aynı hikayeler. Aynı savunmalar.

Hatta dini kabul edip "faiz bu zamanda haram mı olur, 1400 sene öncesiyle bugünün şartları bir mi" diyebilen nice bahtsız insan tanıyorum.

Ayeti hadisi gösterdiğinde de altta kalmamak adına diyorlar ki "o zaman bana bi 10 milyar borç ver borçlarımı kapatıyım, faiz de alma"

Sanki o hale gelene kadar geçimini benle ortak yürütmüş gibi.

Bir ayete muhalif davranabilirsin, elinden gelmez bataklığa düşebilirsin eyvallah, dua edersin, Allahta affeder belki.

Amma mazeretine binaen dersen ki "haram değildir" o zaman dinden nasibin kesilir Allah cc. muhafaza.

Bugün müslüman ya da müslüman olmayan hangi eve gidilirse gidilsin, israf gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

Kendini faize girmek mecburiyetinde zanneden ve o yüzden de "haram değildir" diyebilen insanların evlerinde de durum bundan farksız.

Televizyon çok gereksiz bir alet olmasına rağmen, evinde 2-3 tane tv olan insanlar var.

Komşusu aç yatarken akşama kadar 5 öğün yiyen insanlar var.

Her yere dolmuşla gidebilme imkanı olan bir yerde, 20 30 bin liralık arabayı kredi ile alanlar var.

Bir iki takım elbise, bir sene rahat yetebilecekken, kredi kartı denen illet var diye bunun en az 5,6 misli elbise giyen var.

Hadi elbise ihtiyaç diyelim, her giydiği elbiseye uygun çanta alan kadınlar var.

Yanlış anlaşılmasın, kredi-faiz batağına düşmüş ve buna rağmen böyle davranan, bildiğim kişiler olduğu için söylüyorum.

Elindeki cep telefonunu alalı daha 1 sene olmayan, yenisi çıktı diye değiştiren var.

Eskisinin değeri ise en az 100 de 80 katı. İkinci el olduğundan, ödediğinin belki bir taksiti fiyatına satabiliyor.

Yenisini de "3 ay sonra ödemeye başlıyacağım" diye seviniyor bide garip.

Yazık, günah. Önce israf etmemeyi öğrenelim.

Sonra bakalım faiz denen şey kalıyor mu ?

Gerekirse yediğinden, içtiğinden, giydiğinden, bindiğinden fedakarlık edicez ki,

böyle yaşayan insanlar hiçbir zaman böyle haram olan durumlara düşmez Allah'ın izniyle.

İhtiyaç olmayan şeyleri ihtiyaç haline getirmekle, en büyük kabahati kendimizde aramalıyız.

Faizle çalışan bankalar bile, bankalardan istifade edenler daha doğrusu edemeyenler kadar suçlu değil.

Müşterisiz bakkal çalışmaz neticede.

Velhasıl kelam, şaşaaya, gösterişe, "komşuda var ben de niye yok" zihniyetine, kibir gerek yok.

En güzeli mütevazi olmak.

Kanaatkar olmak. Zarardan acilen dönmek ve akan faiz kanını durdurmak.

Faiz evlerimizden çıkmadığı sürece, o evlerde tam anlamıyla bir huzurdan söz etmekte mümkün değil.

Koltuk alacak paran yoksa, yerde oturcaksın, araba alcak paran yoksa, dolmuşa bineceksin, tv alcak paran yoksa, ayaklı gazetelerden, sinemalardan istifade ediceksin, telefon alcak paran yoksa, bırak arıyacağın kişiler yanına kadar gelsin, halini hatırını sormaya.

Yani hayatın her şeklinde lezzet almak mümkündür.

Yeter ki ihtiyaç olmayan şeyleri iihtiyaçmış gibi şartlandırmayalım kendimizi.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Evet Hüseyni abi; reklamlar ile görsel ve yazılı medya ile o kadar hayatımızın içine sokuldu ki sütten çıkmış ak kaşık oldu. Ticaretimizde dahi bu mesele o kadar iç içe girmiş ki yapmasam olmayacak başka çare mi var denilebiliyor dedirttiler.

Bugün yolda gelirken radyonun birinde bir reklam enpara bilmem ne diye öyle bir reklam yapmışlar ki dinleyenin hemen gidip katılması gerekecek türden. Hatta tvde de buna benzer reklam var vs.. bu reklamlara kanmamak elde değil. Niye mi elde değil yıllarca çaktırmadan faizi yedirttiler şimdi açık açık yedirtme zamanı. Alıştığımız için açık açık olana ise tama ediyoruz.

Hatta öyle bir durum ki adamlar para satıp para kazanıyorlar buna vergi ödemiyorlar bu kadar mı insanlığımızı vicdanımızı yitirdik bu kadar mı düştük. İslamda belirli bir miktara kadar parayı saklamaya müsaade var iken biz nasıl oluyorda bütün islami kriterleri bir kenara bırakmayı göze alabiliyor kendimizi ateşe atıyoruz.

Buna benzer bir örnek daha vereyim. Zina içinde aynısını yapıyorlar. Tesettürümüzü kırıp bizleri açık saçıklığa vuruyorlar.

Bir zamanlar içki reklamları kol geziyordu.. şükür şimdi yasaklandı; bunlara bir iltizam gelmesi şart. Niye mi insanların köleleşmemesi hem maddi dünyası hemde manevi dünyalarımızın yıkılmaması için.

Eskiden şeytan kişi ile uğraşırdı şimdi şeytanın tellallığını yapan çok araçlar var bunları nötrize etmek gerekir..
 
Üst