Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Kalbe Gelen Kötü Hatıralar
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="topraktoprak" data-source="post: 263511" data-attributes="member: 11795"><p><strong>Cevap: "Kalb"e Gelen Kötü Hatıralar (Açıklamalı Risale Dersleri 3)</strong></p><p></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Çünkü, eğer hatarat, seyyie ise, nasıl ki aynada temessül eden pislik, pis değil ve aynadaki yılan sureti ısırmaz ve ateşin timsali yakmaz. Öyle de, kalbin ve hayalin aynalarında rızasız, ihtiyarsız gelen pis ve çirkin ve küfrî hatıralar zarar vermezler. Çünkü ilm-i usulde tasavvur-u küfür, küfür değil ve tahayyül-ü şetm, şetm olmaz. Hasene ise nuranî olduğundan, tasavvur ve tahayyülü dahi hasenedir. Çünkü aynada nuranînin timsali ziya verir, hâsiyeti var; kesifin misali ölüdür, hayatsızdır, tesiri yoktur. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Burayi 21 Söz`den alinti yaparak anlamaya calisalim insallah :</em></span><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Bak, ey bîçare vesveseli adam! Telaş etme. Çünkü, senin hatırına gelen, şetm değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tahayyül-ü şetm dahi, şetm değildir. Zîrâ, mantıkça, tahayyül hüküm değildir. şetm ise hükümdür. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbin sözleri değil. Çünkü, senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki, kalbe yakın olan lümme-i şeytânîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır; yani onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü, hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü, ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zâten şeytanın da istediği odur.</span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Meselâ, sen namazda münâcâtta, Kâbe karşısında, huzûr-u ılâhîde iken, âyâtı tefekkürde olduğun bir halde, şu tedâi-yi efkâr, seni tutup en uzak mâlâyâniyât-ı rezîleye sevk eder. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Senin başın, böyle bir tedâi-yi efkâra mübtelâ ise, sakın telaş etme; belki, intibâha geldiği anda dön. "Aman ne kusur ettim," deyip, tetkikle meşgul olup durma; tâ o zayıf münâsebet, senin dikkatinle kuvvet peydâ etmesin. Zîrâ teessür gösterdikçe, ehemmiyet verdikçe, senin o zayıf tahatturun melekeye döner, bir maraz-ı hayalî olur. Korkma, maraz-ı kalbî değil. şu nevi tahattur ise, gâliben ihtiyârsızdır; hususan, hassas asabîlerde daha gâliptir. şeytan, şu nevi vesvesenin mâdenini çok işlettirir. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Nasıl ki, şeytan ile melek-i ilham, kalb taraflarında mücâveretleri var ve füccâr ve ebrârın karâbetleri ve bir meskende durmaları, zarar vermez; öyle de, tedâi-yi efkâr sâikasıyla, istemediğin pis hayalât gelip nezîh efkârın içine girse, zarar vermez. <em>Meğer, kasden olsa veya zarar zannıyla, onunla ziyâde meşgul olsa.</em></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tevehhüm-ü küfür dahi, küfür değildir. Tasavvur-u dalâlet, dalâlet olmadığı gibi, tefekkür-ü dalâlet dahi, dalâlet değildir. Çünkü, hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefekkür, tasdik-i aklîden ve iz'ân-ı kalbîden ayrıdırlar, başkadırlar. Onlar bir derece serbesttirler, cüz-i ihtiyâriyeyi pek dinlemiyorlar, teklif-i dinî altına çok giremiyorlar. Tasdik ve iz'an, öyle değiller; bir mîzana tâbidirler. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px">Hem, tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasıl ki tasdik ve iz'an değiller; öyle de, şüphe ve tereddüt sayılmazlar. Fakat, eğer lüzumsuz tekrar ede ede müstekar bir hale gelse, o vakit, hakiki bir nevi şüphe ondan tevellüd edebilir. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 12px"></span></strong><span style="font-size: 12px"><em>Anlasilan su ki tahayyülün ve tevehhümün hicbir zarari yoktur.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Fakat kasden olursa veya zarar zanniyla onunlu fazla mesgul </em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>olunursa, o zaman yerlesir ve daim olarak zarar verir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="topraktoprak, post: 263511, member: 11795"] [b]Cevap: "Kalb"e Gelen Kötü Hatıralar (Açıklamalı Risale Dersleri 3)[/b] [B][SIZE=3]Çünkü, eğer hatarat, seyyie ise, nasıl ki aynada temessül eden pislik, pis değil ve aynadaki yılan sureti ısırmaz ve ateşin timsali yakmaz. Öyle de, kalbin ve hayalin aynalarında rızasız, ihtiyarsız gelen pis ve çirkin ve küfrî hatıralar zarar vermezler. Çünkü ilm-i usulde tasavvur-u küfür, küfür değil ve tahayyül-ü şetm, şetm olmaz. Hasene ise nuranî olduğundan, tasavvur ve tahayyülü dahi hasenedir. Çünkü aynada nuranînin timsali ziya verir, hâsiyeti var; kesifin misali ölüdür, hayatsızdır, tesiri yoktur. [/SIZE][/B][SIZE=3] [I]Burayi 21 Söz`den alinti yaparak anlamaya calisalim insallah :[/I][/SIZE][B][SIZE=3] Bak, ey bîçare vesveseli adam! Telaş etme. Çünkü, senin hatırına gelen, şetm değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tahayyül-ü şetm dahi, şetm değildir. Zîrâ, mantıkça, tahayyül hüküm değildir. şetm ise hükümdür. Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbin sözleri değil. Çünkü, senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki, kalbe yakın olan lümme-i şeytânîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır; yani onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü, hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü, ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zâten şeytanın da istediği odur. Meselâ, sen namazda münâcâtta, Kâbe karşısında, huzûr-u ılâhîde iken, âyâtı tefekkürde olduğun bir halde, şu tedâi-yi efkâr, seni tutup en uzak mâlâyâniyât-ı rezîleye sevk eder. Senin başın, böyle bir tedâi-yi efkâra mübtelâ ise, sakın telaş etme; belki, intibâha geldiği anda dön. "Aman ne kusur ettim," deyip, tetkikle meşgul olup durma; tâ o zayıf münâsebet, senin dikkatinle kuvvet peydâ etmesin. Zîrâ teessür gösterdikçe, ehemmiyet verdikçe, senin o zayıf tahatturun melekeye döner, bir maraz-ı hayalî olur. Korkma, maraz-ı kalbî değil. şu nevi tahattur ise, gâliben ihtiyârsızdır; hususan, hassas asabîlerde daha gâliptir. şeytan, şu nevi vesvesenin mâdenini çok işlettirir. Nasıl ki, şeytan ile melek-i ilham, kalb taraflarında mücâveretleri var ve füccâr ve ebrârın karâbetleri ve bir meskende durmaları, zarar vermez; öyle de, tedâi-yi efkâr sâikasıyla, istemediğin pis hayalât gelip nezîh efkârın içine girse, zarar vermez. [I]Meğer, kasden olsa veya zarar zannıyla, onunla ziyâde meşgul olsa.[/I] Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tevehhüm-ü küfür dahi, küfür değildir. Tasavvur-u dalâlet, dalâlet olmadığı gibi, tefekkür-ü dalâlet dahi, dalâlet değildir. Çünkü, hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefekkür, tasdik-i aklîden ve iz'ân-ı kalbîden ayrıdırlar, başkadırlar. Onlar bir derece serbesttirler, cüz-i ihtiyâriyeyi pek dinlemiyorlar, teklif-i dinî altına çok giremiyorlar. Tasdik ve iz'an, öyle değiller; bir mîzana tâbidirler. Hem, tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasıl ki tasdik ve iz'an değiller; öyle de, şüphe ve tereddüt sayılmazlar. Fakat, eğer lüzumsuz tekrar ede ede müstekar bir hale gelse, o vakit, hakiki bir nevi şüphe ondan tevellüd edebilir. [/SIZE][/B][SIZE=3][I]Anlasilan su ki tahayyülün ve tevehhümün hicbir zarari yoktur. Fakat kasden olursa veya zarar zanniyla onunlu fazla mesgul olunursa, o zaman yerlesir ve daim olarak zarar verir.[/I] [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Kalbe Gelen Kötü Hatıralar
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst