Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
İslami Kütüphane
İhyau Ulumid-din -- GAZALİ--
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="genc_kalem" data-source="post: 175614" data-attributes="member: 15919"><p><strong><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: red">Gazâli'ye Yapılan İtirazlar ve Cevapları</span></span></span></strong></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>İbn Asâkir şöyle der: Bir kisim âlimler, Gazâli'nin ifadelerinde nahvi hatalarin bulunduğunu iddia etmişler, nitekim kendisine bu hususta müracaat edildiği zaman, gramer ilmine pek fazla dalmadiğini ve bu hususta kusurlu olabileceğini cekinmeden itiraf ettiği gibi, gramerden ancak ihtiyaci kadari ile yetindiğini söylediğini de sözlerine ilave etmişlerdir. Bununla birlikte hutbeler okuyup, kitaplara, en fasih edibleri bile hayrete ve acze düşürecek derecede güzel ifadelerle dolu şerhler yazardi. Kitaplarini inceleÂyip, ifadelerinde yanlişlik bulanlara kendisini mâzûr görmelerini ve ibarelerini tashih etmeye izinli olduklarini söylerdi. Çünkü onun gayesi kelimeleri değil, mânâlari deşmek ve ortaya dökmekti.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli'nin bu hususta aldiği tenkidler daha cok Kimyâ-yi Saâdet ismiyle Farsca yazmiş olduğu eser sebebiyledir. Bu da Farsca'nin sevimsiz kelimelerinden kaynaklanmiştir. Ayni eserde veya daha başka eserlerinde şeriatin merasimlerine ve İslâm kaÂidelerinin zahirlerine uygun düşmeyen birtakim ilimleri zikreder. Birtakim suret meselelerinin izahina girişir. İşte bu sebeple tenÂkide uğramiştir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Söylenilmesi en uygun şey hakkin kendisidir. Bu nedenle Gazâli Kimyâ-yi Saâdet gibi telifleri ve bu teliflerde acikladiği birtakim meseleleri terketseydi, cok daha iyi yapmiş olurdu. Çünkü halk tabakasi coğu zaman -akaid esaslarini delilleriyle bilmedikleri icin- bu şekilde telif edilmiş eserleri okuduklari zaman sapikliğa düşebilirler. Bu gibi şeyleri dinledikleri zaman akide ve inanclarina zarar veren şeyleri, selef-i sâlihinin mezhebi ve meşrebi zannederler. Buna rağmen zeki ye insaf sahibi bir kimse Gazâli'nin teliflerinde aklina ve vicdanina müracaat eder ve zekâsini bu kitaplarin ne demek istediğini anlamaya yöneltirse görür ki, onun ifade etmek istediği esaslarin hepsi şeriat ilminin esaslarina işaret etmektedir. Fakat şu kadar var ki, onlari aciklamaktan ve avama mâletmekten sakindirmiş tir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Ayrica Gazâli'nin kitaplarinda zikrettiği hakikatlerin benzerini, hakikat sahiplerinin kitaplarinda da bulabiliriz. Onlarin kimi zimnen, kimi de acikca ifade etmektedir. Kimi derli toplu ve irtibatlı kimi de ayri ayri yerlerde ve dağinik bir şekilde zikretmektedir. Gazâli'nin bu gibi sözlerini itham edenlerin iddialarina göre, mânâsi mechul olduğu gibi, sünnet ve cemaat ehline uygun düşecek teVil ve ihtimalleri de vardir. Öyleyse bir sözü hakka yormak mümkün iken, başka mânâlara yormak haksizlik olur. Fakat bütün bunlara rağmen, şüpheye düşürücü ve menfi düşüncelere götürücü sözleri terketmek daha iyi, onlari aciklamamak ise, Allah'in rizasina daha uygun düşer. En doğrusunu Allah bilir!</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Meşhur âlim İbn Salâh, Gazâli'nin el-Mustasfa adli eserinin giriş bölümündeki 'Bu, bütün ilimlerin başidir. Onun icin bütün ilimlere vâ&ii olmayanlarin malûmatina guveniiemez' sözlerine hücum etmektedir. Yine ayni şekilde İbn Kayyim da Miftahu Dâr'is-Saâde adli eserinde, Gazâli'yi yukaridaki sözünden dolayi şiddetle kinamaktadir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Takiyyüddin Subki ise, bu iki âlime karşi Gazâli'yi savunmuş ve onlara ceşitli cevaplar vermiştir. (Bkz. Subki, Tabakât'us Şâfiiyye)</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli'nin İhyâ adli eserine yapilan saldirilara ve verilen ceÂvaplara gelince, bu hususu biraz ileride uzun uzun tartişip okuyucularimizin bilgilerine arzedeceğiz.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri, Gazâli'ye yaptiği tenkidler cercevesinde şunlari söylemiştir:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Bahsedilen kişinin kitabini henüz okumadim. Fakat onun talebelerini ve sadik arkadaşlarini görüp konuştum. Bana her biri onun hâlinden ve yolundan birşeyler nakletti. Bana söylenen bu hikâyelerle onun siretini ve mezhebini iyice kavramiş olduğuma inaniyorum. Adeta kendisini gözümle görmüş gibi tanimaktayim. Bu bakimdan, onun kitabinin durumunu tevhidciler, felsefeciler, sûfiler ve işaret sahiplerinin mezheblerinden alman birkac cümle ile kisaca zikredeyim. Çünkü Gazâli'nin kitabi bu gruplar arasinda kivranip durmakta ve bütün bu gruplarin iddialarinin dişina cikamamaktadir. Kasaca bunu zikrettikten sonra; bir mezheb sahibinin diğer mezheblere nasil hücum ettiğini, aldanmanin yollarini beyan edip, bâtil olan düşüncelerin bütün yanlarini göstereceğim ki, hicbir müslüman bu bâtil avcilarinin tuzağina düşmesin...</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri bunlari söyledikten sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli usûl-i fikih'dan cok, fikhi bilen bir kişidir. Dinin usÂûlü olan Kelâm'da da eser yazmiş ise de, o ilimde hic de derin değildir. Derin olmadiğini şu şekilde anladim: O Usûlüd-Din ilminde derinleşmeden önce, felsefe ona mânâlara saldirma cür'etini kazandirmiş ve böylece hakikatlara saldirmasi kendisi icin kolaylaşmiştir. Çünkü felsefeciler fikirleriyle birlikte yürümekte, yayilmasini istedikleri bir şeriat hükmü de kendileri icin herhangi bir hedef teşkil etÂmemektedir. Üstelik Gazâli bağli olduğu imamlara muhaleÂfetten de cekinmemektedir. Gazâli'nin arkadaşlarindan bazilari Gazâli'nin İhvân'us-Safâ risalelerini cokca okuduğunu söylemişlerdir. Ellibir risaleden ibaret olan bu kitaplarin filozoflar tarafindan yazilmiş olduklari bir gercektir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli bu arada şeriat ve nakil ilimlerine dalmiş, iki ilmi birbirine kariştirmiş; felsefeden nakiller yapmiş ve şeriatcilarin kalbine felsefeden naklettiği meseleleri kendine göre birtakim ayet ve hadislerle yerleştirmeye calişmiştir. Daha sonra son zamanlarda zuhur eden İbn Sinâ adli filoÂzof, dünyayi felsefenin tesiri altina sokmuş ve kendisi bu saÂhada büyük önderlerden birisi olmuştur. Felsefedeki kuvveti, İslâm inanclarinin esaslarini felsefi tâbirlere ve o ilmin kisÂvesine bürümüş ve insanlara böylece takdim ederek kabul etÂtirebilmiştir. Böylece hic kimseye nasip olmayan bir makam elde etmiştir. Ben İbn Sina'nin kitaplarindan bir kismini gördüm ve anladim ki Gazâli felsefeyi tamamen İbn Sina'dan almiştir. Almiş olduğu bu ilme de kitaplarinda işaret etmiştir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri sözlerine şöyle devam eder: 'Gazâli'nin sûfilerin mezhebinde kime güvenip dayandiğini da bilmiyorum'.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Bunu söyledikten sonra, Ebû Hayyan et~Tevhidi'ye dayandiğini zannettiğini söyleyerek, ihyâ adli eserinde kullandiği hadislerin coğunun asilsiz olduğunu ileri sürer. Kendisi daha sonra sözleÂrine şunlari ilâve etmiştir: 'Ehl-i takvanin âdeti, kendilerince maÂlûm olmayan meselelere dokunmamaktadir. Nerede kaldi 'Hz. Peygamber şunu söyledi5 şeklinde Allah Râsûlü'ne hüküm isnâd etmek?'</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Bu hükmü zikrettikten sonra Gazâli'nin, asilsiz ve hicbir şekilde hakikata dayanmayan iddialarini hak ve doğru olarak göstermeye teşebbüs ettiğini iddia etmiş ve misâl olarak da şunu delil göstermiştir:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Tirnaklarin kesilmesine şehâdet parmağindan başlamalidir. Çünkü o tesbih ve şehâdet parmaği olduğu icin diğer parmaklardan daha üstündür.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri der ki: 'Gazâli bunu söylemekle kalmiyor, bu iddiasini bir de hadis getirerek pekiştirmeye calişiyor'.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Erginlik cağindan sonra bir kimse, Allah'in ezeli olduğunu bilmeden öldüğü takdirde, ulemanin icmâl ile mü'miii olaÂrak ölmüştür.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri der ki: 'Bu meselede Gazâli'ye göre âlimlerin icmâl vardir. Oysa, durum bunun tani aksinedir. Bu bakimdan Gazâli'nin hicbir nakline itimad etmemek gerekir'.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Benim bu kitaplarimda, yazilmasi caiz olmayan ilimlerden de bahsedilmiştir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri der ki: Gazâli'nin bu iddiasinin doğru olup olmadiğini keşke bilseydim. Eğer yanliş ise mesele yoktur. Fakat Gazâli'nin iddiasi doğru ise, ki doğru olduğunu iddia etmektedir. Öyle ise neÂden bu ilimler kitaplara yazilmasin? Çok derin ve ince meseleler olduklarindan dolayi mi? Eğer Gazâli 'Evet, derin ve ince meseleÂlerdir' diyecek olursa, ona deriz ki: 'Bütün ince meseleleri sadece sen mi biliyorsun; başkalari bilmiyor mu?'</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri'den önce onun bu itirazlarina yakin itirazlari Mâliki mezhebine bağli Ebû Velid et-Tertuşi de yapmiştir. Tertuşi, İbn Muzaffer'e yazmiş olduğu bir mektupta şöyle demektedir:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli hakkindaki sözlerine gelince, ben Gazâli'yi bizzat gördüm ve konuştum. Onu ilim ehli olarak tamdim. O faziÂletlerin kalesi idi. Onda akil ve anlayiş bir araya gelmişti. Bütün ömrünce ceşitli ilimlere vâkif olmak icin calişmişti. Çok uzun bir müddet ilimlerle meşgul olmuştu. Bütün bu calişmalardan sonra o ulemanin yollarindan ayrilmiş, sûfi-lerin karanlik ve bulanik dünyalarina kaymiştir. Daha sonra kendisini tamamen tasavvufa vererek âlimlerin yoÂlunu büsbütün terketmiştir. Tamamen şeytanin vesveseleririe ve kal erbabinin batara tina dalmiştir. Daha sonra büÂtün bunlari felsefecilerin görüşleri ve Hallac'in hâlleriyle kariştirdi. Fakihlere ve kelâmcilara şiddetle hücum etti. Az kalsin dinden cikacakti. İhyâ adli eserini yazdiği zaman, sahasi olmayan sûfi remizlerinden ve hâl ilimlerinden bahÂsetmeye koyuldu. Bunlari da iyice bilmediği icin tepetaklak düştü. İhyâ adli eserini ise uydurma hadislerle doldurdu.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Bu iki itirazcinin yapmiş olduklari tenkidlere İbn Subki şöyle cevap vermiştir:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Ben bu iki itirazciyla birlikte, daha nice itirazcilara cevap vermeden önce, herkese hakki ve insafi elden birakmayacağimi ilan etmek isterim. Ne Gazâli ve ne de ona saldiranlar benim cağdaşim değildir. Onlarin asirlarina yakin bir asirda da yaşamiş değilim. Aramizdaki alâka ve bağ ancak ilim ve halki Allah'a dâvet etmekten ibarettir. Bu nedenle önce Mâzuri'nin itirazlarina cevap vermeye calişacağiz:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri'nin Mağrib âlimlerinin en büyüklerinden olduğu su götürmez bir gercektir. Zekâ ve ilimde cok ileri bir kişi idi. Zekâsi sayesinde İmam-i Harameyn'in el-Burhan adli kiÂtabini şerhetmiştir. Bu eserin yanina ancak mânâ denizleÂrini aşmiş cok zeki kimseler yanaşabilmiştir. Mâzuri ilim sahasinda büyük bir otoritedir; zirâ öyle olmasaydi, el-Burhan'i şerhetmesi mümkün olamazdi.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri ayni zamanda Ebû Hasan ei-Eş'ari'nin mezhebine simsiki sarilmiş, onun fikirlerini bütünüyle benimsemiş ve ondan bir adim ayrilmamiştir. Ondan ayrilanlara ise şiddetle hücum etmiştir. Bununla beraber Mâliki mezhebine bağlidir ve bağli olduğu bu mezhebi her yerde müdafaa etmiştir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gerek Gazâli ve gerekse hocasi İmam-i Harameyn tahkikte ve ilimde öyle bir dereceye varmişlardir ki; her insaf sahibi onlardan sonra gelenlerin onlarin mertebesine ulaşamadiğini kabul etmek zorunda kalir. Onlar bircok huÂsuslarda Eş'ari'nin kelâm ve görüşlerinden ayrilmakÂtadirlar. Onlarin bu durumu, özellikle Mağrib âlimleri taÂrafindan hazmedilemernektedir. Mağribliler -Mâzuri de onlara dahildir- Eş'ari'nin en kücük bir fikrine karşi muhalefeti bile büyük bir reaksiyonla karşilamaktadirlar. Hatta o kadar ki, Eş'ari ekolü uğruna, mensubu olduklari Mâliki mezhebini bile zayif sayabiliyorlardi. Meselâ mesâlih-i mürseled.e Ebû Hasan el-Eş'ariye muhalif olduğu icin, Mâlikilerden ayriliyorlardi. Mezhepler arasindaki tercih meselesinde de böyledirler. İşte bu iki durumdan dolayi Mâzuri, İmam-i </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Harameyn ve İmam Gazâlfden hoşlanmamaktadir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Çeşitli yollara bağlanmiş kişiler hemen hemen daima böyledirler. Kendi yolundan gayri yollari kötü görmeyen insana hemen hemen hic rastlanmaz. Bu büyük felâketten ancak mârifet ve temkin sahibi olanlar kurtulmaktadir ki, bunlarin sayıları da bir hayli azdir. Ben bu durumu, tarikat büyüklerinde bile müşahede etmişimdir. Hic kimseden gizli olmayan husus, Gazâli'nin meşrebi tasavvufi hakikatlere dalmak ve mutasavviflarin hâllerini sevmektir. Mâzuri'nin meşrebi ise, zâhir ibarelere önem vererek onlardan kil payi ayrilmamaktir. Allah'a şükürler olsun ki, ikisinin durumu da haktir, doğrudur, güzeldir. Ancak başka meşrebler ve yollari ifade etmektedir. İki kalbin arasindaki farki acikca ilân etmektedir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Mâzuri ile Gazâli arasinda bir mizac farki bulunduğu kadar, mezheb ayriliklari da vardir. Mâzuri, Gazâli'nin Eş'ari'den ayrildiğini ve hatta ayrilmakla kalmayip ayni zamanda hücum ettiğini vehmederek ona saldirmiştir. Hatta Burhanim şerhinde İmam-i Harameyn'e 'Musannifin zikrettiği bu kaide muteber değildir. Ebû Hasan Eş'ari'yi yanlişlikla itham eden kişi yanilmaktadir' dediği bile yazilidir. İsteyen oraya müracaat edebilir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Burhan adli eserin başlangicinda İmam-i Harameyn akim mahiyetinden bahsederek "Eş'ari'den aklin, ilmin bizâtihi kendisi olduğu rivayet edilmekte ise de, akim en doğru tarifi Hâris el~Muhasibi'nin 'Akil insanda yaratilmiş bir tabiattir' şeklindeki tarifidir" demesini hazmedemeyerek, 'İmam-i Harameyn, Muhasibi'nin tarifine hayatinin sonunda, yani felsefecilerin kapisini caldiktan sonra itibar etmiştir' diyeÂrek onu itham etmiştir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Keşke Mâzurfyi İmam Harameyn'e saldirtan delilin ne olduğunu bilseydim. Oysa bizzat Mâzuri bahsi gecen kiÂtabinin sonunda İmam Harameyn'in felsefecilerin yolunda olmadiğini itiraf etmekte, onun cok kuvvetli bir âlim olduğunu kaydetmektedir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>İşte Mâzuri bu şekilde bazen fevri saldirilar yapan bir kişidir. Oysa âlimler bu gibi durumlardan uzak kalmali ve itidal yolunu birakmamalidirlar. Mâzuri gibi bir âlim bu yola tevessül etmemeliydi.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Demek ki Mâzuri'nin iddialari cok acik bir delille aciğa kavuştur olduğu zaman, ilim ehli bu iddialari kaale alabilir. Böyle söylediğimize bakanlar, bizim Mâzuri'nin büyük ilmini inkâr ettiğimiz zehabina kapilmasinlar. Onun hakkini inkâr ettiğimizi hicbir şekilde düşünmesinler. Allah'a yemin ederim ki; bunlari söylemekte hakki ifade etmek gayreÂtinden başka hicbir gayem yoktur! Boyle olduğu icin de Mâzuri'nin hükümlerinde, mâzûr olduğunu söylemekten geri durmadik. Zira insan, başka bir insan hakkinda su-i zanna kapildiği zaman, artik onun eserlerini objektif bir gözle incelemeye tâbi tutamaz. En basit bir hatayi büyütür, o hatadan dolayi eser sahibini yerden yere vurur. Bu hâlden ancak Allah Teâlâ'nm lûtfuna mazhar olarak hüsn-ü zanla donanmiş ve dinlediği her kelimeyi ince ince düşünerek hükmünü veren büyük insanlar kurtulmuştur. Ne yapalim ki Mâzuri bu iki imama karşi insafli değildir. Onun mesâil-i mürsele meselesinde İmam Harameyn'e nasil saldirdiğini, İmam Harameyn'in ibarelerine nasil herkesten başka türlü mânâlar verdiğini, hatta ters mânâlar cikardiğini ben bizzat müşahede ettim. Bu mesele böylece anlaşildiktan sonra, sira Mâzuri'nin Gazâlfye yaptiği itirazlara cevap vermeye geldi:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>1. Gazalinin mezhebini gözüyle görmüş gibi bildiğini söylemektedir. Bu iddia cok acaip ve yersizdir. Çünkü biz değil Gazâli'nin, hicbir kimsenin inanci hakkinda bu hükmü veÂremeyiz. Zira insanin icindeki inanca ancak Allah (ce) vâkif olabilir. Karine, nakil ve haberlerle bir insanin inanclarinin ne olduğunu kestirmek mümkün değildir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Biz Gazâli'nin eserlerinin hemen hemen hepsini okuduk. Onun sohbetinde bulunan ve ondan hükümler nakleden talebelerinin kitaplarini da inceledik. O talebeler, Gazâli'yi Mâzuri'den daha iyi tanidiklari halde, Mâzuri'yi hakli cikaracak hicbir şey nakletmemektedirler. Kitaplari inceleÂdikten sonra Gazâli hakkinda edindiğimiz intiba şudur; '</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli akide bakimindan Eş'ari'ye bağlidir; ancak tasavvufa dalmiş bir kimsedir'.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>2, Mâzuri'nin 'Gazâli muvahhidlerin, felsefecilerin, mutaÂsavviflarin ve işarilerin mezheplerinden pasajlar zik-retmiştir' şeklindeki iddiasina gelince, eğer muvahhidler-den, Allah'i bir olarak bilenler kastediliyorsa; bu gruba yalniz Gazâli değil, müslüman olan herkes dahildir. Sûfileri müslümanlardan ayirip, onlara başka mezhep saliiple-riymiş gibi bakmasi ve hatta öyle göstermesi, maazallah bütün ehloi tasavviifun müslüman olmadiği zannim uyandiriyor. Şâyet muvahhidlerden Allah 'a tevekkül eden kişiler kastediliyorsa, o zaman bu kişiler halk arasinda en hayirli ve sûliler arasinda en ileri kişiler sayilir. Demek ki ikinci bir kere sûfileri rnuvahhidler üzerine atfetmenin hicÂbir mânâsi yoktur. </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Eğer-muvahhidlerden. vahdet-i vücuda ve mutlak tevhide meyledenler kasi ediliyorsa -ki bunlardan bircoğu ittihâd ve hulûl sahipleridir- bundan Allah'a siğiniriz. Çünkü bunlar kâfirlerin ta kendileridir, Gazâli'de ise böyle bir hâl asla yoktur, Tani aksine Gazâli eserlerinde bu küfür ehlini acikca tenkide tâbi tutmaktadir. Gazâli'nin İ hy â'smda bunlarin inanclarina dair az veya cok hicbir baÂhis yoktur... Aksini iddia edenler var- ise buyursun meydana ciksin!,.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>3, Mâzuri'nin 'Gazâli Kelâm İlminde tam salâhiyet sahibi değildir' şeklindeki iddiasina gelince, ben de kendisiyle ayin kanaati paylaşiyorum. Ne var ki şunu da ilave etmeliyim ki Gazâli Kelâm ilminde rüsûh kesbetmiş bir kimseydi. Fakat bu ilme dair bilgisi diğer ilimlere nisbetle zayifti, Zanni m ve kanaatim budur.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>4, Mâzuri'nin 'Gazâli usûl ilimlerinde derinleşmeden önce felsefe ile iştigal etmiştir' iddiasi ise, tamamen yanliştir. Çünkü Gazâli usûl ilimlerinde derinleştikten sonra felsefeye el atmiştir. İsterseniz Gazâli'nin kaleminden hep birlikte bu hususu izleyelim: O, el-Munkizu min'ed-Dalâl adli eserinde 'Ben felsefeye el atmadan önce kelâm ilmine el atmiştim' diyor. Bu hususta daha fazla bilgi almak isteyenler adi gecen esere müracaat edebilirler.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>5. Mâzuri'nin 'Gazâli usûl ilmini güzelce okumadan, felsefe ilmini okudu' şeklindeki iddiasi ile 'usûlde derin bilgi sahibi değildi' iddiasi arasinda celişki vardir. Bir yerde felsefe okuÂduktan sonra Kelâm ilminde derinleştiğini söylüyor; bir başka yerde ise, Kelâm ilminde derin olmadiğini iddia ediÂyor.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>6. Mâzuri'nin 'Gazâli mânâlara, cür'etli bir şekilde saldirirdi' şeklindeki iddiasina gelince, Gazâli ancak şeriatin vermiş olduğu cesarete sahipti. Bunun aksini iddia eden, onu tanimamakta ve kimin hakkinda konuştuğunu bile bilmemektedir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>7. Mâzuri'nin 'Gazâli, Ebû Hayyan et-Tevhidi'nin kitapÂlarina itimat etti' şeklinde ileri sürdüğü iddiasi asilsizdir. Çünkü Gazâli'nin İhyâ'dahi ilim ve marifetinden sonra, ancak Ebû Tâlib el-Mekki'nin Kut'ul-Kulûb adli eseriyle, Üstad Ebû Kasim Kuşeyri'nin meşhur Risale-i Kuşeyri adli eseÂrine itimat etmiştir, Bu iki zatin fazileti ve ilmi büyüklükleri herkesin malûmudur.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>8. Gazâli'nin İbn Sina'dan etkilenmesi meselesine gelince, Gazâli eserlerinde acik bir dille İbni Sina'yi tekfir etmekteÂdir. Nasil oluyor da acik bir dille tekfir ettiği insanin tesirinde olur, onun fikirlerine uyar? Ayrica Gazâli el-Munkizu min'ed-Dalâl isimli eserinde, felsefe ilminde üstadinin buÂlunmadiğini ve Bağdad'da ders ve irşad vazifesiyle meşgul bulunduğu halde, cok kisa zamanda felsefi kitaplari da inceleyip bu ilme dair bilgi edindiğini yaziyor.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>9. Mâzuri'nin 'Gazâli'nin Tasavvufta kime itimat ettiğini bilmiyorum' şeklindeki beyani hakkinda da şöyle deriz: Gazâli tasavvuf konusunda Kut'ul-Kulûb ve Risale-i Kuşeyri ve şeyhi Ebû Ali el-Farmedi ve benzeri zatlardan; Peygamber in sözlerinden cikardiği mânâlara itimat etmiştir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Benim zannima göre, İhya Adi bu gibi fikirler büyük bir yekûn tutmaktadir. Felsefecilerin herhangi bir fikri İhya da. yoktur. Çünkü Gazâli felsefecilerin iddialarini cürüttükten ve onlarin kitaplarini incelemenin haram olduğunu söyleÂdikten sonra İhyayi telif etmiştir. Nitekim bizzat Gazâli bunu İhya da. ve el-Munkiz'&e yazmaktadir. Gazâli, bütün dünya felsefecilerinin küfürde olduğunu ilan eden bir kimÂsedir. Felsefecilerin ağizlarim hakikatlerle tikayan kişidir. Kalpleri ceken sözlerle islâm'in hariminden felsefecilerin kirli ellerini uzaklaştiran bir kimsedir. Allah aşkina söyleÂyiniz ey müslümanlar! Bu sifatlara sahip olan bir kimse nasil olur da kitabini felsefecilere dayanarak yazmiş olabiÂlir? Din büyüklerine leke sürmeye götürecek aşiriliklardan Allah'a siğiniriz.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>10. Mâzuri'nin 'İhyâ baştan sona kadar zayif hadislerle doludur' iddiasina gelince, onu böyle itham etmeye ne lüzum var? Bunu bizzat Gazâli kendisi söylemektedir. Hadis hususunda büyük bir derinliğe sahip olmadiğini ve İhyadaki hadislerin hemen hemen tamamini sûfilerin ve fakihlerin kitaplarindan derlediğini ve bir tek hadisi bile rivayet etÂmediğini, cekinmeden ve ilim ehline yakişan bir tavir icinde ilan eder. Bununla beraber Şâfii ulemasindan bazilari //2,3/d'daki hadisleri tedkik etmişler ve cok azinin şazz olduğuna hükmetmişlerdir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>11. Tirnaklar hususunda ileri sürdüğü iddianin asilsiz olduğu fikrine gelince, bunun hakkindaki rivayet Hz. Ali'ye isnâd edilmiş, fakat sabit olmamiştir. Ama Gazâli'nin buÂrada yanilmiş olmasi pek önemli birşey değildir. Ayrica tirnaklar, hakkinda öyle hüküm vermesi, herhangi bir şer'i hükümle de catişmamaktadir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>12. Mâzuri'nin "Ehl-i takvanin âdeti, kendilerince kesin bir şekilde sabit olmayan birşeyi 'Mâlik şunu dedi, Şâfii bunu söyledi' diyerek pekiştirmeye calişmazlar" şeklindeki idÂdiasina gelince, Gazâli hemen hemen hic denecek kadar az bir yerde 'Allah'in Râsûlü şöyle dedi' şeklinde kesinlik bildiÂren ifadeler kullanmiştir. Dikkat edildiği zaman Gazâli'nin coğunlukla ^Allah'in Rasûlü'nden şöyle rivayet edilir' dediği görülür. Kesinlik ifade eder şekilde zikrettiği hadis, onun kanaatine göre mutlaka hadistir ve onun icin kesinlikle ifade etmiştir. Eğer onun kanaatine göre bir hadis kesinlik taşimasaydi, asla o hadisi kesinlik ifadesi icinde zikret-mezdi. Gazâli bu konuda tenkide tâbi tutulursa ancak şöyle denilebilir: 'Emir ve hükümler zan temeli üzerine bina edilemez'.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>13. Allah'in kadim sifatini bilmeyerek ölen kimsenin meseÂlesine gelince, burada bir incelik vardir. Kadim'i bilmemekle, kadim olduğuna inanmamak arasinda bir fark vardir. İnsani, kadini e inanmamasi küfre sokar. Öyleyse bir kimsenin aklina kadim sifati gelir de ona inanmazsa, 'Allah'in böyle bir sifati olmaz!' derse veya böyle bir sifatin yok olduğunu zannederse veya bu hususta şüpheye düşerse böyle bir kimse kâfir olur. Allah'in varliğina inanan, fakat cehaletinden dolayi onun kadim olduğunu bilmeyen bir kimse böyle değildir. İşte Gazâli böyle bir kimsenin icmâlen mü'min olduğuna ve icmâli iman bakimindan kurÂtulduğuna hükmetmiştir. Kanaatime göre, Gazâli'nin nakilÂlerine itimâd edilemez demek en büyük belâlardan biridir. Bu belâya düşmüş bir kimsenin hangi yüzle Allah'in huzuÂruna gideceğini doğrusu bilemiyorum.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>14. Mâzuri'nin; Gazâli'nin, kitaplarinda yasaktir dediği ilimleri taksim edip, o ilim ya bâtildir veya haktir şeklindeki yorumuna gelince, ben de Gazâli'nin böyle birşey söylememesini isterdim. Söylemeseydi Mâzuri de böyle bir şüpheye düşmemiş olurdu. Fakat ne yazik ki, Gazâli bunu söylemiş ve Mâzuri de şüpheye düşmüş bulunmaktadir. Mâzuri zeki bir insan olduğu icin bu konularda şüpheye düşeceğine ihÂtimal vermezdim. Halk tabakasi şüpheye düşmesin diye âlimler icin yasak bölge ilân edilen ilimlerin inceliklerinin olduğunu bilmemesine de ihtimal vermem. Fakat Mâzuri'de zannimm tam aksi tecelli etmiştir. Acaba Mâzuri'den şöyle bir sual sorsak ne cevap verecektir?</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Ancak ehl-i zevk tarafindan bilinen ve bunlari tatmayanlara ibarelerle bir türlü anlatilamayan zevklerin varliğina inanmaz misin?</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Bu soruyâ karşi ne cevap verecektir? Bal yemeyen bir kimseye balin tadi ibarelerle aniatilabilir mi? Bir de Mâzuri, İmam Buhâri'nin sahih olarak Tufeyli'den ve Hz. Aliden rivayet ettiği şu hadise ne diyebilir? Halkin anlayabileceği şeyleri söyleyiniz. Halkin anlayiş seviyesinden yüksek söz söylemek suretiyle halki Allah'i ve Râsûlü'nü yalanlamaya zorlamayi ister misiniz?' Nice meseleler vardir ki, halk onÂlari anlamayacaklari icin âlimler onlari yasak etmişlerdir. Çoğu zaman dinleyenler şüpheye düşmesinler diye bazi ilmi meseleler sükûtla geciştirilmiştir. Buna sayilamayacak kaÂdar misâl getirmek mümkündür.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Tartuşi'nin .(1059-1126) tenkidlerine gelince, delilsiz iddiÂalardan başka hicbir değeri yoktur. Yalniz anlamadiğim şey, Tartuşi gibi müslüman bir âlimin, Gazâli gibi büyük bir âlim icin nasil 'Şeytanin vesveselerine kapildi' diye-bildiğidir!</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Yine aklimin ermediği bir husus da Tartuşi'nin 'Gazâli'nin fikirleri felsefecilerin fikirleriyle ve Hallacin hâlleriyle karişmiştir' sözleridir. Bu hükmü nasil cikarmaktadir bir türlü anlayamadim! Ben İhyayi başindan sonuna kadar inceledim. Orada ârif kişilerin tasvip ettiği sufi işaretlerinden başka, ne Hallac-i Mansûr1 a ve ne de felsefecilere ait hicbir işarete rastlamadim.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Tartuşi'nin 'Gazâli safilerin ilmiyle yakinlik kuramamişti' sözüne gelince, bu konuşma hicbir mânâsi olmayan soğuk bir iddiadir. Zira her düşünen kişi bilmektedir ki, Gazâli tasavvufta rüsûh sahibi bir insandir. Keşke Gazalinin bilmediği tasavvufu kimin bildiğini bir bilsem!..</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Tartuşi'nin 'Gazâli tepetaklak düştü' sözüne gelince, bu söz delilsiz ve mesnedsiz bir tarzda âlimlere saldirmaktan başka bir değer taşimamaktadir. Çünkü Gazâli'nin neden tepetaklak düştüğünü ispatlayan bir delil yoktur. Allah bizi ve Tartuşfyi taassubun felâketlerinden korusun.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Tartuşi'nin 'Gazalinin kitaplari uydurma hadislerle doludur* sözü de bana garip görünmektedir. Keşke bu hadislerin sahibinin Tartuşi mi, yoksa Hz. Peygamber mi olduğunu bir bilseydim. Çünkü bu hadislerin Hz. Peygambere ait olÂmadiğini İddia edebilmek herkesin haddi değildir. Dolayisiyla Gazâli'ye bu konuda saldirmak ne kadar yersiz cür. Taassup ve kuru iddialardan öte bir kiymet ifade etmemektedir. Onun icin ilim sahibi hicbir kimse böyle iddialari dikkate almaz.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli'nin aleyhinde bulunanlarin isimlerini şöylece siraliya biliriz: İbn Salâh, Yusuf ed-Dimeşki, Mâzuri, Tartuşi, İbn Teymiye, İbn Kayyim İbn'ul-Cevzi, torunu Ebû Muzaffer ve Kadi Iyaz...</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Kadi Iyaz meşhur rüyasindan sonra Gazâli hakkinda konuşmaktan vazgecmiştir. İbn Teymiye ve İbn'ul-Cevzi ise, eserlerinde Gazâli'nin hadis ilminde zayif olduğunu ileri sürmüşler ve onu bu hususta tenkide tâbi tutmuşlardir. Gazâli'ye hücum eden İbn Salâh fikih, hadis ve sair din ilimlerinde emsali az bulunan otoritelerden biri idi ve niyeti de hâlistir. Fakat her işin erbabi ayridir. Gazâli'nin sahasinda söz söyleyemezdi. Mâzuri'nin yüksek derecesi ve ilmi inkâr edilemez. Fakat o hâller, ancak o zevke varanlar tarafindan bilinir.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Eğer İhyâ'da tenkid edilecek bazi şeyler var ise de, başka eserlerde bulunmayan değerli meselelerini ve güzelliğini hic kimse inkâr edemez. (İbn Sübki, Tabakât'uş-Şafiiye)</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli'ye iki noktadan saldirilir:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>1. Kendi sözlerinden dolayi</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>2. Başkasindan nakledip, sükût etmek suretiyle tasdik ettiği nakillerinden dolayi</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gazâli'ye ceşitli mezhep ve gruplara bağli bircok insan methiyeler düzdüğü kadar, ona itiraz edenler de bir hayli yekûn tutmakÂtadir. Kendisini tenkid eden Mağribilerin başinda İbn Arabi, Mâzuri, Tartuşi, Kadi İyaz ve İbn Münir gelmektedir. Şarklilardan ise, İbn Salâh, Yusuf ed-Dimeşki, </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Zerkeşi ve Burhan el-Bukai onu tenkid etmişlerdir.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Bunlarin itirazlarina tatmin edici cevaplar verilmiştir. Tafsilâti uzun süreceği icin, burada kisa kestik. Allah hepsinin kusurunu affetsin, Gazâli'nin de makamini cennet eylesin... Âmin!</strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="genc_kalem, post: 175614, member: 15919"] [B][FONT=Century Gothic][SIZE=5][COLOR=red]Gazâli'ye Yapılan İtirazlar ve Cevapları[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]İbn Asâkir şöyle der: Bir kisim âlimler, Gazâli'nin ifadelerinde nahvi hatalarin bulunduğunu iddia etmişler, nitekim kendisine bu hususta müracaat edildiği zaman, gramer ilmine pek fazla dalmadiğini ve bu hususta kusurlu olabileceğini cekinmeden itiraf ettiği gibi, gramerden ancak ihtiyaci kadari ile yetindiğini söylediğini de sözlerine ilave etmişlerdir. Bununla birlikte hutbeler okuyup, kitaplara, en fasih edibleri bile hayrete ve acze düşürecek derecede güzel ifadelerle dolu şerhler yazardi. Kitaplarini inceleÂyip, ifadelerinde yanlişlik bulanlara kendisini mâzûr görmelerini ve ibarelerini tashih etmeye izinli olduklarini söylerdi. Çünkü onun gayesi kelimeleri değil, mânâlari deşmek ve ortaya dökmekti.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli'nin bu hususta aldiği tenkidler daha cok Kimyâ-yi Saâdet ismiyle Farsca yazmiş olduğu eser sebebiyledir. Bu da Farsca'nin sevimsiz kelimelerinden kaynaklanmiştir. Ayni eserde veya daha başka eserlerinde şeriatin merasimlerine ve İslâm kaÂidelerinin zahirlerine uygun düşmeyen birtakim ilimleri zikreder. Birtakim suret meselelerinin izahina girişir. İşte bu sebeple tenÂkide uğramiştir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Söylenilmesi en uygun şey hakkin kendisidir. Bu nedenle Gazâli Kimyâ-yi Saâdet gibi telifleri ve bu teliflerde acikladiği birtakim meseleleri terketseydi, cok daha iyi yapmiş olurdu. Çünkü halk tabakasi coğu zaman -akaid esaslarini delilleriyle bilmedikleri icin- bu şekilde telif edilmiş eserleri okuduklari zaman sapikliğa düşebilirler. Bu gibi şeyleri dinledikleri zaman akide ve inanclarina zarar veren şeyleri, selef-i sâlihinin mezhebi ve meşrebi zannederler. Buna rağmen zeki ye insaf sahibi bir kimse Gazâli'nin teliflerinde aklina ve vicdanina müracaat eder ve zekâsini bu kitaplarin ne demek istediğini anlamaya yöneltirse görür ki, onun ifade etmek istediği esaslarin hepsi şeriat ilminin esaslarina işaret etmektedir. Fakat şu kadar var ki, onlari aciklamaktan ve avama mâletmekten sakindirmiş tir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Ayrica Gazâli'nin kitaplarinda zikrettiği hakikatlerin benzerini, hakikat sahiplerinin kitaplarinda da bulabiliriz. Onlarin kimi zimnen, kimi de acikca ifade etmektedir. Kimi derli toplu ve irtibatlı kimi de ayri ayri yerlerde ve dağinik bir şekilde zikretmektedir. Gazâli'nin bu gibi sözlerini itham edenlerin iddialarina göre, mânâsi mechul olduğu gibi, sünnet ve cemaat ehline uygun düşecek teVil ve ihtimalleri de vardir. Öyleyse bir sözü hakka yormak mümkün iken, başka mânâlara yormak haksizlik olur. Fakat bütün bunlara rağmen, şüpheye düşürücü ve menfi düşüncelere götürücü sözleri terketmek daha iyi, onlari aciklamamak ise, Allah'in rizasina daha uygun düşer. En doğrusunu Allah bilir![/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Meşhur âlim İbn Salâh, Gazâli'nin el-Mustasfa adli eserinin giriş bölümündeki 'Bu, bütün ilimlerin başidir. Onun icin bütün ilimlere vâ&ii olmayanlarin malûmatina guveniiemez' sözlerine hücum etmektedir. Yine ayni şekilde İbn Kayyim da Miftahu Dâr'is-Saâde adli eserinde, Gazâli'yi yukaridaki sözünden dolayi şiddetle kinamaktadir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Takiyyüddin Subki ise, bu iki âlime karşi Gazâli'yi savunmuş ve onlara ceşitli cevaplar vermiştir. (Bkz. Subki, Tabakât'us Şâfiiyye)[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli'nin İhyâ adli eserine yapilan saldirilara ve verilen ceÂvaplara gelince, bu hususu biraz ileride uzun uzun tartişip okuyucularimizin bilgilerine arzedeceğiz.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri, Gazâli'ye yaptiği tenkidler cercevesinde şunlari söylemiştir:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Bahsedilen kişinin kitabini henüz okumadim. Fakat onun talebelerini ve sadik arkadaşlarini görüp konuştum. Bana her biri onun hâlinden ve yolundan birşeyler nakletti. Bana söylenen bu hikâyelerle onun siretini ve mezhebini iyice kavramiş olduğuma inaniyorum. Adeta kendisini gözümle görmüş gibi tanimaktayim. Bu bakimdan, onun kitabinin durumunu tevhidciler, felsefeciler, sûfiler ve işaret sahiplerinin mezheblerinden alman birkac cümle ile kisaca zikredeyim. Çünkü Gazâli'nin kitabi bu gruplar arasinda kivranip durmakta ve bütün bu gruplarin iddialarinin dişina cikamamaktadir. Kasaca bunu zikrettikten sonra; bir mezheb sahibinin diğer mezheblere nasil hücum ettiğini, aldanmanin yollarini beyan edip, bâtil olan düşüncelerin bütün yanlarini göstereceğim ki, hicbir müslüman bu bâtil avcilarinin tuzağina düşmesin...[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri bunlari söyledikten sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli usûl-i fikih'dan cok, fikhi bilen bir kişidir. Dinin usÂûlü olan Kelâm'da da eser yazmiş ise de, o ilimde hic de derin değildir. Derin olmadiğini şu şekilde anladim: O Usûlüd-Din ilminde derinleşmeden önce, felsefe ona mânâlara saldirma cür'etini kazandirmiş ve böylece hakikatlara saldirmasi kendisi icin kolaylaşmiştir. Çünkü felsefeciler fikirleriyle birlikte yürümekte, yayilmasini istedikleri bir şeriat hükmü de kendileri icin herhangi bir hedef teşkil etÂmemektedir. Üstelik Gazâli bağli olduğu imamlara muhaleÂfetten de cekinmemektedir. Gazâli'nin arkadaşlarindan bazilari Gazâli'nin İhvân'us-Safâ risalelerini cokca okuduğunu söylemişlerdir. Ellibir risaleden ibaret olan bu kitaplarin filozoflar tarafindan yazilmiş olduklari bir gercektir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli bu arada şeriat ve nakil ilimlerine dalmiş, iki ilmi birbirine kariştirmiş; felsefeden nakiller yapmiş ve şeriatcilarin kalbine felsefeden naklettiği meseleleri kendine göre birtakim ayet ve hadislerle yerleştirmeye calişmiştir. Daha sonra son zamanlarda zuhur eden İbn Sinâ adli filoÂzof, dünyayi felsefenin tesiri altina sokmuş ve kendisi bu saÂhada büyük önderlerden birisi olmuştur. Felsefedeki kuvveti, İslâm inanclarinin esaslarini felsefi tâbirlere ve o ilmin kisÂvesine bürümüş ve insanlara böylece takdim ederek kabul etÂtirebilmiştir. Böylece hic kimseye nasip olmayan bir makam elde etmiştir. Ben İbn Sina'nin kitaplarindan bir kismini gördüm ve anladim ki Gazâli felsefeyi tamamen İbn Sina'dan almiştir. Almiş olduğu bu ilme de kitaplarinda işaret etmiştir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri sözlerine şöyle devam eder: 'Gazâli'nin sûfilerin mezhebinde kime güvenip dayandiğini da bilmiyorum'.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Bunu söyledikten sonra, Ebû Hayyan et~Tevhidi'ye dayandiğini zannettiğini söyleyerek, ihyâ adli eserinde kullandiği hadislerin coğunun asilsiz olduğunu ileri sürer. Kendisi daha sonra sözleÂrine şunlari ilâve etmiştir: 'Ehl-i takvanin âdeti, kendilerince maÂlûm olmayan meselelere dokunmamaktadir. Nerede kaldi 'Hz. Peygamber şunu söyledi5 şeklinde Allah Râsûlü'ne hüküm isnâd etmek?'[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Bu hükmü zikrettikten sonra Gazâli'nin, asilsiz ve hicbir şekilde hakikata dayanmayan iddialarini hak ve doğru olarak göstermeye teşebbüs ettiğini iddia etmiş ve misâl olarak da şunu delil göstermiştir:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Tirnaklarin kesilmesine şehâdet parmağindan başlamalidir. Çünkü o tesbih ve şehâdet parmaği olduğu icin diğer parmaklardan daha üstündür.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri der ki: 'Gazâli bunu söylemekle kalmiyor, bu iddiasini bir de hadis getirerek pekiştirmeye calişiyor'.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Erginlik cağindan sonra bir kimse, Allah'in ezeli olduğunu bilmeden öldüğü takdirde, ulemanin icmâl ile mü'miii olaÂrak ölmüştür.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri der ki: 'Bu meselede Gazâli'ye göre âlimlerin icmâl vardir. Oysa, durum bunun tani aksinedir. Bu bakimdan Gazâli'nin hicbir nakline itimad etmemek gerekir'.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Benim bu kitaplarimda, yazilmasi caiz olmayan ilimlerden de bahsedilmiştir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri der ki: Gazâli'nin bu iddiasinin doğru olup olmadiğini keşke bilseydim. Eğer yanliş ise mesele yoktur. Fakat Gazâli'nin iddiasi doğru ise, ki doğru olduğunu iddia etmektedir. Öyle ise neÂden bu ilimler kitaplara yazilmasin? Çok derin ve ince meseleler olduklarindan dolayi mi? Eğer Gazâli 'Evet, derin ve ince meseleÂlerdir' diyecek olursa, ona deriz ki: 'Bütün ince meseleleri sadece sen mi biliyorsun; başkalari bilmiyor mu?'[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri'den önce onun bu itirazlarina yakin itirazlari Mâliki mezhebine bağli Ebû Velid et-Tertuşi de yapmiştir. Tertuşi, İbn Muzaffer'e yazmiş olduğu bir mektupta şöyle demektedir:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli hakkindaki sözlerine gelince, ben Gazâli'yi bizzat gördüm ve konuştum. Onu ilim ehli olarak tamdim. O faziÂletlerin kalesi idi. Onda akil ve anlayiş bir araya gelmişti. Bütün ömrünce ceşitli ilimlere vâkif olmak icin calişmişti. Çok uzun bir müddet ilimlerle meşgul olmuştu. Bütün bu calişmalardan sonra o ulemanin yollarindan ayrilmiş, sûfi-lerin karanlik ve bulanik dünyalarina kaymiştir. Daha sonra kendisini tamamen tasavvufa vererek âlimlerin yoÂlunu büsbütün terketmiştir. Tamamen şeytanin vesveseleririe ve kal erbabinin batara tina dalmiştir. Daha sonra büÂtün bunlari felsefecilerin görüşleri ve Hallac'in hâlleriyle kariştirdi. Fakihlere ve kelâmcilara şiddetle hücum etti. Az kalsin dinden cikacakti. İhyâ adli eserini yazdiği zaman, sahasi olmayan sûfi remizlerinden ve hâl ilimlerinden bahÂsetmeye koyuldu. Bunlari da iyice bilmediği icin tepetaklak düştü. İhyâ adli eserini ise uydurma hadislerle doldurdu.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Bu iki itirazcinin yapmiş olduklari tenkidlere İbn Subki şöyle cevap vermiştir:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Ben bu iki itirazciyla birlikte, daha nice itirazcilara cevap vermeden önce, herkese hakki ve insafi elden birakmayacağimi ilan etmek isterim. Ne Gazâli ve ne de ona saldiranlar benim cağdaşim değildir. Onlarin asirlarina yakin bir asirda da yaşamiş değilim. Aramizdaki alâka ve bağ ancak ilim ve halki Allah'a dâvet etmekten ibarettir. Bu nedenle önce Mâzuri'nin itirazlarina cevap vermeye calişacağiz:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri'nin Mağrib âlimlerinin en büyüklerinden olduğu su götürmez bir gercektir. Zekâ ve ilimde cok ileri bir kişi idi. Zekâsi sayesinde İmam-i Harameyn'in el-Burhan adli kiÂtabini şerhetmiştir. Bu eserin yanina ancak mânâ denizleÂrini aşmiş cok zeki kimseler yanaşabilmiştir. Mâzuri ilim sahasinda büyük bir otoritedir; zirâ öyle olmasaydi, el-Burhan'i şerhetmesi mümkün olamazdi.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri ayni zamanda Ebû Hasan ei-Eş'ari'nin mezhebine simsiki sarilmiş, onun fikirlerini bütünüyle benimsemiş ve ondan bir adim ayrilmamiştir. Ondan ayrilanlara ise şiddetle hücum etmiştir. Bununla beraber Mâliki mezhebine bağlidir ve bağli olduğu bu mezhebi her yerde müdafaa etmiştir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gerek Gazâli ve gerekse hocasi İmam-i Harameyn tahkikte ve ilimde öyle bir dereceye varmişlardir ki; her insaf sahibi onlardan sonra gelenlerin onlarin mertebesine ulaşamadiğini kabul etmek zorunda kalir. Onlar bircok huÂsuslarda Eş'ari'nin kelâm ve görüşlerinden ayrilmakÂtadirlar. Onlarin bu durumu, özellikle Mağrib âlimleri taÂrafindan hazmedilemernektedir. Mağribliler -Mâzuri de onlara dahildir- Eş'ari'nin en kücük bir fikrine karşi muhalefeti bile büyük bir reaksiyonla karşilamaktadirlar. Hatta o kadar ki, Eş'ari ekolü uğruna, mensubu olduklari Mâliki mezhebini bile zayif sayabiliyorlardi. Meselâ mesâlih-i mürseled.e Ebû Hasan el-Eş'ariye muhalif olduğu icin, Mâlikilerden ayriliyorlardi. Mezhepler arasindaki tercih meselesinde de böyledirler. İşte bu iki durumdan dolayi Mâzuri, İmam-i [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Harameyn ve İmam Gazâlfden hoşlanmamaktadir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Çeşitli yollara bağlanmiş kişiler hemen hemen daima böyledirler. Kendi yolundan gayri yollari kötü görmeyen insana hemen hemen hic rastlanmaz. Bu büyük felâketten ancak mârifet ve temkin sahibi olanlar kurtulmaktadir ki, bunlarin sayıları da bir hayli azdir. Ben bu durumu, tarikat büyüklerinde bile müşahede etmişimdir. Hic kimseden gizli olmayan husus, Gazâli'nin meşrebi tasavvufi hakikatlere dalmak ve mutasavviflarin hâllerini sevmektir. Mâzuri'nin meşrebi ise, zâhir ibarelere önem vererek onlardan kil payi ayrilmamaktir. Allah'a şükürler olsun ki, ikisinin durumu da haktir, doğrudur, güzeldir. Ancak başka meşrebler ve yollari ifade etmektedir. İki kalbin arasindaki farki acikca ilân etmektedir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Mâzuri ile Gazâli arasinda bir mizac farki bulunduğu kadar, mezheb ayriliklari da vardir. Mâzuri, Gazâli'nin Eş'ari'den ayrildiğini ve hatta ayrilmakla kalmayip ayni zamanda hücum ettiğini vehmederek ona saldirmiştir. Hatta Burhanim şerhinde İmam-i Harameyn'e 'Musannifin zikrettiği bu kaide muteber değildir. Ebû Hasan Eş'ari'yi yanlişlikla itham eden kişi yanilmaktadir' dediği bile yazilidir. İsteyen oraya müracaat edebilir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Burhan adli eserin başlangicinda İmam-i Harameyn akim mahiyetinden bahsederek "Eş'ari'den aklin, ilmin bizâtihi kendisi olduğu rivayet edilmekte ise de, akim en doğru tarifi Hâris el~Muhasibi'nin 'Akil insanda yaratilmiş bir tabiattir' şeklindeki tarifidir" demesini hazmedemeyerek, 'İmam-i Harameyn, Muhasibi'nin tarifine hayatinin sonunda, yani felsefecilerin kapisini caldiktan sonra itibar etmiştir' diyeÂrek onu itham etmiştir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Keşke Mâzurfyi İmam Harameyn'e saldirtan delilin ne olduğunu bilseydim. Oysa bizzat Mâzuri bahsi gecen kiÂtabinin sonunda İmam Harameyn'in felsefecilerin yolunda olmadiğini itiraf etmekte, onun cok kuvvetli bir âlim olduğunu kaydetmektedir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]İşte Mâzuri bu şekilde bazen fevri saldirilar yapan bir kişidir. Oysa âlimler bu gibi durumlardan uzak kalmali ve itidal yolunu birakmamalidirlar. Mâzuri gibi bir âlim bu yola tevessül etmemeliydi.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Demek ki Mâzuri'nin iddialari cok acik bir delille aciğa kavuştur olduğu zaman, ilim ehli bu iddialari kaale alabilir. Böyle söylediğimize bakanlar, bizim Mâzuri'nin büyük ilmini inkâr ettiğimiz zehabina kapilmasinlar. Onun hakkini inkâr ettiğimizi hicbir şekilde düşünmesinler. Allah'a yemin ederim ki; bunlari söylemekte hakki ifade etmek gayreÂtinden başka hicbir gayem yoktur! Boyle olduğu icin de Mâzuri'nin hükümlerinde, mâzûr olduğunu söylemekten geri durmadik. Zira insan, başka bir insan hakkinda su-i zanna kapildiği zaman, artik onun eserlerini objektif bir gözle incelemeye tâbi tutamaz. En basit bir hatayi büyütür, o hatadan dolayi eser sahibini yerden yere vurur. Bu hâlden ancak Allah Teâlâ'nm lûtfuna mazhar olarak hüsn-ü zanla donanmiş ve dinlediği her kelimeyi ince ince düşünerek hükmünü veren büyük insanlar kurtulmuştur. Ne yapalim ki Mâzuri bu iki imama karşi insafli değildir. Onun mesâil-i mürsele meselesinde İmam Harameyn'e nasil saldirdiğini, İmam Harameyn'in ibarelerine nasil herkesten başka türlü mânâlar verdiğini, hatta ters mânâlar cikardiğini ben bizzat müşahede ettim. Bu mesele böylece anlaşildiktan sonra, sira Mâzuri'nin Gazâlfye yaptiği itirazlara cevap vermeye geldi:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]1. Gazalinin mezhebini gözüyle görmüş gibi bildiğini söylemektedir. Bu iddia cok acaip ve yersizdir. Çünkü biz değil Gazâli'nin, hicbir kimsenin inanci hakkinda bu hükmü veÂremeyiz. Zira insanin icindeki inanca ancak Allah (ce) vâkif olabilir. Karine, nakil ve haberlerle bir insanin inanclarinin ne olduğunu kestirmek mümkün değildir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Biz Gazâli'nin eserlerinin hemen hemen hepsini okuduk. Onun sohbetinde bulunan ve ondan hükümler nakleden talebelerinin kitaplarini da inceledik. O talebeler, Gazâli'yi Mâzuri'den daha iyi tanidiklari halde, Mâzuri'yi hakli cikaracak hicbir şey nakletmemektedirler. Kitaplari inceleÂdikten sonra Gazâli hakkinda edindiğimiz intiba şudur; '[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli akide bakimindan Eş'ari'ye bağlidir; ancak tasavvufa dalmiş bir kimsedir'.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]2, Mâzuri'nin 'Gazâli muvahhidlerin, felsefecilerin, mutaÂsavviflarin ve işarilerin mezheplerinden pasajlar zik-retmiştir' şeklindeki iddiasina gelince, eğer muvahhidler-den, Allah'i bir olarak bilenler kastediliyorsa; bu gruba yalniz Gazâli değil, müslüman olan herkes dahildir. Sûfileri müslümanlardan ayirip, onlara başka mezhep saliiple-riymiş gibi bakmasi ve hatta öyle göstermesi, maazallah bütün ehloi tasavviifun müslüman olmadiği zannim uyandiriyor. Şâyet muvahhidlerden Allah 'a tevekkül eden kişiler kastediliyorsa, o zaman bu kişiler halk arasinda en hayirli ve sûliler arasinda en ileri kişiler sayilir. Demek ki ikinci bir kere sûfileri rnuvahhidler üzerine atfetmenin hicÂbir mânâsi yoktur. [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Eğer-muvahhidlerden. vahdet-i vücuda ve mutlak tevhide meyledenler kasi ediliyorsa -ki bunlardan bircoğu ittihâd ve hulûl sahipleridir- bundan Allah'a siğiniriz. Çünkü bunlar kâfirlerin ta kendileridir, Gazâli'de ise böyle bir hâl asla yoktur, Tani aksine Gazâli eserlerinde bu küfür ehlini acikca tenkide tâbi tutmaktadir. Gazâli'nin İ hy â'smda bunlarin inanclarina dair az veya cok hicbir baÂhis yoktur... Aksini iddia edenler var- ise buyursun meydana ciksin!,.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]3, Mâzuri'nin 'Gazâli Kelâm İlminde tam salâhiyet sahibi değildir' şeklindeki iddiasina gelince, ben de kendisiyle ayin kanaati paylaşiyorum. Ne var ki şunu da ilave etmeliyim ki Gazâli Kelâm ilminde rüsûh kesbetmiş bir kimseydi. Fakat bu ilme dair bilgisi diğer ilimlere nisbetle zayifti, Zanni m ve kanaatim budur.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]4, Mâzuri'nin 'Gazâli usûl ilimlerinde derinleşmeden önce felsefe ile iştigal etmiştir' iddiasi ise, tamamen yanliştir. Çünkü Gazâli usûl ilimlerinde derinleştikten sonra felsefeye el atmiştir. İsterseniz Gazâli'nin kaleminden hep birlikte bu hususu izleyelim: O, el-Munkizu min'ed-Dalâl adli eserinde 'Ben felsefeye el atmadan önce kelâm ilmine el atmiştim' diyor. Bu hususta daha fazla bilgi almak isteyenler adi gecen esere müracaat edebilirler.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]5. Mâzuri'nin 'Gazâli usûl ilmini güzelce okumadan, felsefe ilmini okudu' şeklindeki iddiasi ile 'usûlde derin bilgi sahibi değildi' iddiasi arasinda celişki vardir. Bir yerde felsefe okuÂduktan sonra Kelâm ilminde derinleştiğini söylüyor; bir başka yerde ise, Kelâm ilminde derin olmadiğini iddia ediÂyor.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]6. Mâzuri'nin 'Gazâli mânâlara, cür'etli bir şekilde saldirirdi' şeklindeki iddiasina gelince, Gazâli ancak şeriatin vermiş olduğu cesarete sahipti. Bunun aksini iddia eden, onu tanimamakta ve kimin hakkinda konuştuğunu bile bilmemektedir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]7. Mâzuri'nin 'Gazâli, Ebû Hayyan et-Tevhidi'nin kitapÂlarina itimat etti' şeklinde ileri sürdüğü iddiasi asilsizdir. Çünkü Gazâli'nin İhyâ'dahi ilim ve marifetinden sonra, ancak Ebû Tâlib el-Mekki'nin Kut'ul-Kulûb adli eseriyle, Üstad Ebû Kasim Kuşeyri'nin meşhur Risale-i Kuşeyri adli eseÂrine itimat etmiştir, Bu iki zatin fazileti ve ilmi büyüklükleri herkesin malûmudur.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]8. Gazâli'nin İbn Sina'dan etkilenmesi meselesine gelince, Gazâli eserlerinde acik bir dille İbni Sina'yi tekfir etmekteÂdir. Nasil oluyor da acik bir dille tekfir ettiği insanin tesirinde olur, onun fikirlerine uyar? Ayrica Gazâli el-Munkizu min'ed-Dalâl isimli eserinde, felsefe ilminde üstadinin buÂlunmadiğini ve Bağdad'da ders ve irşad vazifesiyle meşgul bulunduğu halde, cok kisa zamanda felsefi kitaplari da inceleyip bu ilme dair bilgi edindiğini yaziyor.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]9. Mâzuri'nin 'Gazâli'nin Tasavvufta kime itimat ettiğini bilmiyorum' şeklindeki beyani hakkinda da şöyle deriz: Gazâli tasavvuf konusunda Kut'ul-Kulûb ve Risale-i Kuşeyri ve şeyhi Ebû Ali el-Farmedi ve benzeri zatlardan; Peygamber in sözlerinden cikardiği mânâlara itimat etmiştir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Benim zannima göre, İhya Adi bu gibi fikirler büyük bir yekûn tutmaktadir. Felsefecilerin herhangi bir fikri İhya da. yoktur. Çünkü Gazâli felsefecilerin iddialarini cürüttükten ve onlarin kitaplarini incelemenin haram olduğunu söyleÂdikten sonra İhyayi telif etmiştir. Nitekim bizzat Gazâli bunu İhya da. ve el-Munkiz'&e yazmaktadir. Gazâli, bütün dünya felsefecilerinin küfürde olduğunu ilan eden bir kimÂsedir. Felsefecilerin ağizlarim hakikatlerle tikayan kişidir. Kalpleri ceken sözlerle islâm'in hariminden felsefecilerin kirli ellerini uzaklaştiran bir kimsedir. Allah aşkina söyleÂyiniz ey müslümanlar! Bu sifatlara sahip olan bir kimse nasil olur da kitabini felsefecilere dayanarak yazmiş olabiÂlir? Din büyüklerine leke sürmeye götürecek aşiriliklardan Allah'a siğiniriz.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]10. Mâzuri'nin 'İhyâ baştan sona kadar zayif hadislerle doludur' iddiasina gelince, onu böyle itham etmeye ne lüzum var? Bunu bizzat Gazâli kendisi söylemektedir. Hadis hususunda büyük bir derinliğe sahip olmadiğini ve İhyadaki hadislerin hemen hemen tamamini sûfilerin ve fakihlerin kitaplarindan derlediğini ve bir tek hadisi bile rivayet etÂmediğini, cekinmeden ve ilim ehline yakişan bir tavir icinde ilan eder. Bununla beraber Şâfii ulemasindan bazilari //2,3/d'daki hadisleri tedkik etmişler ve cok azinin şazz olduğuna hükmetmişlerdir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]11. Tirnaklar hususunda ileri sürdüğü iddianin asilsiz olduğu fikrine gelince, bunun hakkindaki rivayet Hz. Ali'ye isnâd edilmiş, fakat sabit olmamiştir. Ama Gazâli'nin buÂrada yanilmiş olmasi pek önemli birşey değildir. Ayrica tirnaklar, hakkinda öyle hüküm vermesi, herhangi bir şer'i hükümle de catişmamaktadir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]12. Mâzuri'nin "Ehl-i takvanin âdeti, kendilerince kesin bir şekilde sabit olmayan birşeyi 'Mâlik şunu dedi, Şâfii bunu söyledi' diyerek pekiştirmeye calişmazlar" şeklindeki idÂdiasina gelince, Gazâli hemen hemen hic denecek kadar az bir yerde 'Allah'in Râsûlü şöyle dedi' şeklinde kesinlik bildiÂren ifadeler kullanmiştir. Dikkat edildiği zaman Gazâli'nin coğunlukla ^Allah'in Rasûlü'nden şöyle rivayet edilir' dediği görülür. Kesinlik ifade eder şekilde zikrettiği hadis, onun kanaatine göre mutlaka hadistir ve onun icin kesinlikle ifade etmiştir. Eğer onun kanaatine göre bir hadis kesinlik taşimasaydi, asla o hadisi kesinlik ifadesi icinde zikret-mezdi. Gazâli bu konuda tenkide tâbi tutulursa ancak şöyle denilebilir: 'Emir ve hükümler zan temeli üzerine bina edilemez'.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]13. Allah'in kadim sifatini bilmeyerek ölen kimsenin meseÂlesine gelince, burada bir incelik vardir. Kadim'i bilmemekle, kadim olduğuna inanmamak arasinda bir fark vardir. İnsani, kadini e inanmamasi küfre sokar. Öyleyse bir kimsenin aklina kadim sifati gelir de ona inanmazsa, 'Allah'in böyle bir sifati olmaz!' derse veya böyle bir sifatin yok olduğunu zannederse veya bu hususta şüpheye düşerse böyle bir kimse kâfir olur. Allah'in varliğina inanan, fakat cehaletinden dolayi onun kadim olduğunu bilmeyen bir kimse böyle değildir. İşte Gazâli böyle bir kimsenin icmâlen mü'min olduğuna ve icmâli iman bakimindan kurÂtulduğuna hükmetmiştir. Kanaatime göre, Gazâli'nin nakilÂlerine itimâd edilemez demek en büyük belâlardan biridir. Bu belâya düşmüş bir kimsenin hangi yüzle Allah'in huzuÂruna gideceğini doğrusu bilemiyorum.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]14. Mâzuri'nin; Gazâli'nin, kitaplarinda yasaktir dediği ilimleri taksim edip, o ilim ya bâtildir veya haktir şeklindeki yorumuna gelince, ben de Gazâli'nin böyle birşey söylememesini isterdim. Söylemeseydi Mâzuri de böyle bir şüpheye düşmemiş olurdu. Fakat ne yazik ki, Gazâli bunu söylemiş ve Mâzuri de şüpheye düşmüş bulunmaktadir. Mâzuri zeki bir insan olduğu icin bu konularda şüpheye düşeceğine ihÂtimal vermezdim. Halk tabakasi şüpheye düşmesin diye âlimler icin yasak bölge ilân edilen ilimlerin inceliklerinin olduğunu bilmemesine de ihtimal vermem. Fakat Mâzuri'de zannimm tam aksi tecelli etmiştir. Acaba Mâzuri'den şöyle bir sual sorsak ne cevap verecektir?[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Ancak ehl-i zevk tarafindan bilinen ve bunlari tatmayanlara ibarelerle bir türlü anlatilamayan zevklerin varliğina inanmaz misin?[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Bu soruyâ karşi ne cevap verecektir? Bal yemeyen bir kimseye balin tadi ibarelerle aniatilabilir mi? Bir de Mâzuri, İmam Buhâri'nin sahih olarak Tufeyli'den ve Hz. Aliden rivayet ettiği şu hadise ne diyebilir? Halkin anlayabileceği şeyleri söyleyiniz. Halkin anlayiş seviyesinden yüksek söz söylemek suretiyle halki Allah'i ve Râsûlü'nü yalanlamaya zorlamayi ister misiniz?' Nice meseleler vardir ki, halk onÂlari anlamayacaklari icin âlimler onlari yasak etmişlerdir. Çoğu zaman dinleyenler şüpheye düşmesinler diye bazi ilmi meseleler sükûtla geciştirilmiştir. Buna sayilamayacak kaÂdar misâl getirmek mümkündür.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Tartuşi'nin .(1059-1126) tenkidlerine gelince, delilsiz iddiÂalardan başka hicbir değeri yoktur. Yalniz anlamadiğim şey, Tartuşi gibi müslüman bir âlimin, Gazâli gibi büyük bir âlim icin nasil 'Şeytanin vesveselerine kapildi' diye-bildiğidir![/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Yine aklimin ermediği bir husus da Tartuşi'nin 'Gazâli'nin fikirleri felsefecilerin fikirleriyle ve Hallacin hâlleriyle karişmiştir' sözleridir. Bu hükmü nasil cikarmaktadir bir türlü anlayamadim! Ben İhyayi başindan sonuna kadar inceledim. Orada ârif kişilerin tasvip ettiği sufi işaretlerinden başka, ne Hallac-i Mansûr1 a ve ne de felsefecilere ait hicbir işarete rastlamadim.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Tartuşi'nin 'Gazâli safilerin ilmiyle yakinlik kuramamişti' sözüne gelince, bu konuşma hicbir mânâsi olmayan soğuk bir iddiadir. Zira her düşünen kişi bilmektedir ki, Gazâli tasavvufta rüsûh sahibi bir insandir. Keşke Gazalinin bilmediği tasavvufu kimin bildiğini bir bilsem!..[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Tartuşi'nin 'Gazâli tepetaklak düştü' sözüne gelince, bu söz delilsiz ve mesnedsiz bir tarzda âlimlere saldirmaktan başka bir değer taşimamaktadir. Çünkü Gazâli'nin neden tepetaklak düştüğünü ispatlayan bir delil yoktur. Allah bizi ve Tartuşfyi taassubun felâketlerinden korusun.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Tartuşi'nin 'Gazalinin kitaplari uydurma hadislerle doludur* sözü de bana garip görünmektedir. Keşke bu hadislerin sahibinin Tartuşi mi, yoksa Hz. Peygamber mi olduğunu bir bilseydim. Çünkü bu hadislerin Hz. Peygambere ait olÂmadiğini İddia edebilmek herkesin haddi değildir. Dolayisiyla Gazâli'ye bu konuda saldirmak ne kadar yersiz cür. Taassup ve kuru iddialardan öte bir kiymet ifade etmemektedir. Onun icin ilim sahibi hicbir kimse böyle iddialari dikkate almaz.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli'nin aleyhinde bulunanlarin isimlerini şöylece siraliya biliriz: İbn Salâh, Yusuf ed-Dimeşki, Mâzuri, Tartuşi, İbn Teymiye, İbn Kayyim İbn'ul-Cevzi, torunu Ebû Muzaffer ve Kadi Iyaz...[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Kadi Iyaz meşhur rüyasindan sonra Gazâli hakkinda konuşmaktan vazgecmiştir. İbn Teymiye ve İbn'ul-Cevzi ise, eserlerinde Gazâli'nin hadis ilminde zayif olduğunu ileri sürmüşler ve onu bu hususta tenkide tâbi tutmuşlardir. Gazâli'ye hücum eden İbn Salâh fikih, hadis ve sair din ilimlerinde emsali az bulunan otoritelerden biri idi ve niyeti de hâlistir. Fakat her işin erbabi ayridir. Gazâli'nin sahasinda söz söyleyemezdi. Mâzuri'nin yüksek derecesi ve ilmi inkâr edilemez. Fakat o hâller, ancak o zevke varanlar tarafindan bilinir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Eğer İhyâ'da tenkid edilecek bazi şeyler var ise de, başka eserlerde bulunmayan değerli meselelerini ve güzelliğini hic kimse inkâr edemez. (İbn Sübki, Tabakât'uş-Şafiiye)[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli'ye iki noktadan saldirilir:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]1. Kendi sözlerinden dolayi[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]2. Başkasindan nakledip, sükût etmek suretiyle tasdik ettiği nakillerinden dolayi[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gazâli'ye ceşitli mezhep ve gruplara bağli bircok insan methiyeler düzdüğü kadar, ona itiraz edenler de bir hayli yekûn tutmakÂtadir. Kendisini tenkid eden Mağribilerin başinda İbn Arabi, Mâzuri, Tartuşi, Kadi İyaz ve İbn Münir gelmektedir. Şarklilardan ise, İbn Salâh, Yusuf ed-Dimeşki, [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Zerkeşi ve Burhan el-Bukai onu tenkid etmişlerdir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Bunlarin itirazlarina tatmin edici cevaplar verilmiştir. Tafsilâti uzun süreceği icin, burada kisa kestik. Allah hepsinin kusurunu affetsin, Gazâli'nin de makamini cennet eylesin... Âmin![/B][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
İslami Kütüphane
İhyau Ulumid-din -- GAZALİ--
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst