Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 93- Yalan söylemenin dinimizdeki yeri nedir?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 467199" data-attributes="member: 1004566"><p>YALAN YEMİN</p><p></p><p> </p><p></p><p>‘Yemin’, sağ taraf ve dolaylı olarak sağ eli ifade eder. Bu haliyle de güç ve iradenin göstergesi olarak kullanılır. Bir bakıma el almak, eline alınan makamın irade ve kudretini arkaya almak ve buna dayanmak anlamlarına gelmektedir. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Dinimizde yemin ancak Allah (c.c.) adına edilmiş olmakla geçerlilik kazanabilir. Kişi kendi sözüne inanılabilirlik katmak veya sözünün değerini yükseltmek için yemin ettiğinde; Yüce Yaratıcının irade ve kudretine gönderme yapmış olmakta, Allah (c.c.)’ın her şeyi görüyor olmasına vurgu yapılarak karşıdaki insan inandırılmak istenmektedir. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Yüce Allah (c.c.)’ın irade ve kudretine gönderme yapmak büyük sorumluluk, taşıması zor yük getirir. Bu, yüksek gerilim hattından elektrik almak gibidir. Bu süreçte küçük bir hata ortadan kaldırılması mümkün olmayacak hasarlara ve acı sonuçlara sebep olabilecektir. Riskin yüksekliği hata kaldırılabilirlik oranını düşürmüştür. Yemin de böyledir. İnsanların şahitliği düzleminin üstüne çıkılmış, hata ve yanlışın felaketler doğuracağı bir boyuta ulaşılmıştır. O mertebe doğruluk, dürüstlük adalet ve hak mertebesidir. O mertebede yalanla, haksızlık ve zulümle durulmaz. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Şayet bir fert o düzeyde yalan ve haksızlıkla hareket etmeye kalkarsa bunun sonuçları katlanılmak bakımından oldukça güç olur. Böyle yapan şahıs, kendi menfaatini, o mertebenin doğruluk, dürüstlük ve adalet mertebesi oluşunun üzerine çıkarmış olur. Bu soyut açıklamaların ardından bir toparlama yapmak gerekirse yeminin bir türü olan yalan yemin; gerçeğe aykırı olan bir şeyin doğruluğu konusunda yüce rabbimizi şahit tutmaktır. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Yalan yere yemin eden kişi, Allah (c.c.)’ı yeminine tanık göstererek insanları aldatmak istediği için O’nun kutsal ve yüce adını kötüye kullanmakta ve O’na iftira etmektedir. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a.v.), yalan yere yemin etmenin büyük günahlardan biri olduğunu buyurmuştur.</p><p></p><p> </p><p></p><p>Kur’an-ı Kerim’de, “Birbirinizi aldatmak için (yalan) yemin etmeyin, bu yüzden yere sağlam basan ayak sürçebilir ve Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azap tadarsınız. Bunun için size (ahirette de) büyük bir azap vardır.” [1] </p><p></p><p> </p><p></p><p>Buyrulmak sûretiyle, insanları aldatmak kastıyla yapılan yeminlerin acı sonucuna işaret edilmektedir. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Bir kimse geleceğe yönelik bir yemini bozduğunda, keffaretini ödeyerek yemin günahından kurtulabilir. Fakat yalan yemin öyle bir günahtır ki, onun cezasını keffaret bile düşüremeyeceği için, yalan yeminde keffaret olmaz. Böyle bir günah işleyen kişi, yalanına tanık olarak gösterdiği Allah (c.c.)’a tevbe etmeli, O’ndan af dilemeli ve bir daha böyle bir hata işlememelidir. O’nun günahını ancak Allah (c.c.) affedebilir. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Yalan yeminle başkalarının hakkı alınmışsa, ikinci bir günah daha işlenmiş olur. Haksız yere elde edilen varlıklar, gerçek sahibine verilmedikçe de tevbe ile kurtuluş olmaz. Örneğin bir kimse, ödemediği borcunu bile bile ‘ödedim’ diye yemin etse, karşı taraf da alacağını kanıtlayamasa ve hakim, yalan yemin edenin borçsuz olduğuna hükmetse, bu kişi iki büyük günahı birlikte işlemiş olur. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Ayrıca dikkatsizlik veya alışkanlık gibi nedenlerle yalan yere yemin etmek durumuna da düşülmektedir. Kuşkusuz bunun günahı yukarıda açıklanan gibi değildir. Fakat gelişigüzel, gereksiz yere Allah (c.c.)’ın adını anarak O’nu tanık göstermek de bir günahtır. Bu nedenle yemini alışkanlık haline getirmemelidir.</p><p></p><p>Ancak çok önemli durumlarda ve doğruluğunda kuşku bulunmayan konularda yemin etmelidir.</p><p></p><p> </p><p></p><p>Bir kısım konularda yapılan yeminlerde Allah (c.c.)’ın siper yapılmaya çalışılmasının yüce kitabımızda yasaklanışı şöyledir: “İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah'ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” [2] </p><p></p><p> </p><p></p><p>Yeminlerde sorumluluk meselesinin izahı şöyledir: “Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir)” [3] kimi yeminler vardır ki; günlük konuşma akışı içerisinde söylenilmesi alışkanlık haline gelmiştir, bu söylenirken gerçek anlamda yemin niyeti taşınmaz. Ayet-i kerime, bu tür yeminler sebebiyle sorumluluğun olmayacağını bildirmektedir. Fakat kimi yeminler de vardır ki; bilerek, isteyerek, şuurlu biçimde yapılır. Yeminin bu türü sorumluluk getirir. Eğer üzerine yemin edilen konuda kişi doğru sözlü ise sadece yemin ettiği için bir mesuliyet söz konusu olmayacaktır. </p><p></p><p> </p><p></p><p>“Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.” [4] </p><p></p><p> </p><p></p><p>Kişi geleceğe yönelik olarak yaptığı bir yemini bozduğunda ayette zikredilenlerden birini yerine getirmek sûretiyle keffaret ödemiş olmaktadır. </p><p></p><p> </p><p></p><p>Fakat bazı insanlar vardır ki; ulaşmayı düşündükleri bir menfaat veya başka bir çıkar için bilerek yalan yere yemin edebilmektedirler. Bu durumda yapılan yeminin keffareti dahi yoktur, öylesine acı bir hal söz konusudur ki, Allah (c.c.)’a dua edip bağışlanma dilemekten başka bir seçim hakkı bulunmamaktadır. </p><p></p><p>Vakıaya aykırı olan bir şeyin doğruluğuna yemin etmek taşınması zor yükler getirir. Yalan yere yemin eden kişi, Allah (c.c.)'ı yeminine şahit göstererek insanları kandırmak istediği için O'nun mukaddes adını istismar etmekte, O'na iftirada bulunmaktadır. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a.v.), büyük günahların en büyüklerinden birinin de yalan yemin olduğunu söylemiştir. [5] </p><p></p><p>Bir kimse geleceğe yönelik yaptığı bir yemini bozduğunda, kefaretini ödemek suretiyle yeminin günahından kurtulur. Fakat yalan yemin öyle büyük bir günahtır ki, onun cezasını keffaret dahi düşüremeyeceği için, yalan yeminde keffaret olmaz. Böyle bir günah işleyen kişi, yalanına şahit gösterdiği Allah (c.c.)'a tevbe etmeli, af dilemeli ve bir daha bu günahı işlememelidir. Onun günahını ancak Allah (c.c.) affedebilir. </p><p></p><p>Yalan yeminle başkalarının hakkı alınmışsa, velev ki bu kanun yoluyla olsun, ikinci bir günah daha işlenmiş olur. Haksız yere elde edilen bu hak, sahibine ödenmedikçe tövbe ile kurtuluş olmaz. Mesela bir kimse, ödemediği borcunu bile bile ödedim diye yemin etse, karşı taraf da alacağını ispat edemese ve hâkim, yalan yemin edenin borçsuz olduğuna hükmetse, bu kişi iki büyük günahı birden işlemiş olur. </p><p></p><p>Bir de dikkatsizlik, kötü alışkanlık, hata gibi sebeplerle yalan yere yemin etmek durumuna düşülür. Şüphesiz ki bunun günahı diğeri gibi değildir. Fakat gelişi güzel, lüzumsuz yere Allah (c.c.)'ın adını anmak da bir günahtır. Bu nedenle dile hakim olmalı, yemini alışkanlık haline getirmemeli, ancak çok önemli durumlarda yemin etmelidir. Yeminde niyet, yemin ettirenin maksadına göredir. Bu nedenle, yemin eden kişi kalbinden başka şeyleri geçirerek yemin ederse yine yalan yemin etmiş olur. Mesela, Ahmet'e olan borcu için yemin ettirilen kişi, Mehmet'e ödemiş olduğu borcu kastederek, borcumu ödedim diye yemin ederse, yalan yemin etmiş olur. [6] </p><p></p><p>Yalan yemin kalplerinde hastalık bulunan münafıkların özelliğidir. Onlar inanmadıkları, kalpleriyle tasdik etmedikleri halde, dilleriyle inandıklarını söyleyen ve bu durumu yeminle sağlamlaştırmaya çalışan insanlardır. “Münafıklar sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair en ağır bir şekilde Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. Sizden istenen güzelce itaat etmektir. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” [7] </p><p></p><p> Yalan Yemin Hastalığından Kurtuluş Yolu</p><p></p><p>Yalan yeminlerle yaptığı işlerdeki art niyetleri gizleme çalışmaları münafık, iki yüzlü insanların diğer bir özelliğidir. Öyle ki; Hz Peygamber (s.a.v.) döneminde, fitne hareketlerinde kullanabilecekleri bir mescit yaptırmışlar ve Dırar mescidi olarak anılan bu mekanda Peygamber Efendimiz’in namaz kılmasını istemişlerdi. Böylece Resûlullah (s.a.v.) namaz kıldığında o mescit de İslâm’ın mescitlerinden bir mescit olacak, meşrûiyet kazanacaktı. Münafıklar bu süreç içerisinde taşıdıkları kötü niyeti yeminle gizlemeye çalışıyorlardı. Ayette konunun anlatımı şöyledir: “Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, müminler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, ‘Bizim iyilikten başka hiçbir kastımız yok’ diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şahitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.” [8] </p><p></p><p> </p><p></p><p>Yalan yeminlerle elde edilen menfaatler insanı yakan ateş parçalarıdır. Böylesine çirkin bir davranış biçimi, sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bizlere gösterdiği ahlâk anlayışıyla kesinlikle bağdaşmaz, Müslüman karakteriyle hiçbir biçimde uygunluk arz etmez. Müslüman, sözüyle, özüyle yalandan uzak güvenilir insandır. Bunun için de asla yalan söylemediği gibi yalan yemin de asla onun ahlâkında yoktur.</p><p></p><p></p><p></p><p> </p><p></p><p>[1] Nahl sûresi, 16/94.</p><p></p><p></p><p>[2] Bakara sûresi, 2/224.</p><p></p><p></p><p>[3] Bakara sûresi, 2/225.</p><p></p><p></p><p>[4] Mâide sûresi, 5/89.</p><p></p><p></p><p>[5] Sahîh-i Buhârî, Edeb.</p><p></p><p></p><p>[6] Yalan Yemin, Akif Köten.</p><p></p><p></p><p>[7] Nûr sûresi, 24/53.</p><p></p><p></p><p>[8] Tevbe sûresi, 9/107.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 467199, member: 1004566"] YALAN YEMİN ‘Yemin’, sağ taraf ve dolaylı olarak sağ eli ifade eder. Bu haliyle de güç ve iradenin göstergesi olarak kullanılır. Bir bakıma el almak, eline alınan makamın irade ve kudretini arkaya almak ve buna dayanmak anlamlarına gelmektedir. Dinimizde yemin ancak Allah (c.c.) adına edilmiş olmakla geçerlilik kazanabilir. Kişi kendi sözüne inanılabilirlik katmak veya sözünün değerini yükseltmek için yemin ettiğinde; Yüce Yaratıcının irade ve kudretine gönderme yapmış olmakta, Allah (c.c.)’ın her şeyi görüyor olmasına vurgu yapılarak karşıdaki insan inandırılmak istenmektedir. Yüce Allah (c.c.)’ın irade ve kudretine gönderme yapmak büyük sorumluluk, taşıması zor yük getirir. Bu, yüksek gerilim hattından elektrik almak gibidir. Bu süreçte küçük bir hata ortadan kaldırılması mümkün olmayacak hasarlara ve acı sonuçlara sebep olabilecektir. Riskin yüksekliği hata kaldırılabilirlik oranını düşürmüştür. Yemin de böyledir. İnsanların şahitliği düzleminin üstüne çıkılmış, hata ve yanlışın felaketler doğuracağı bir boyuta ulaşılmıştır. O mertebe doğruluk, dürüstlük adalet ve hak mertebesidir. O mertebede yalanla, haksızlık ve zulümle durulmaz. Şayet bir fert o düzeyde yalan ve haksızlıkla hareket etmeye kalkarsa bunun sonuçları katlanılmak bakımından oldukça güç olur. Böyle yapan şahıs, kendi menfaatini, o mertebenin doğruluk, dürüstlük ve adalet mertebesi oluşunun üzerine çıkarmış olur. Bu soyut açıklamaların ardından bir toparlama yapmak gerekirse yeminin bir türü olan yalan yemin; gerçeğe aykırı olan bir şeyin doğruluğu konusunda yüce rabbimizi şahit tutmaktır. Yalan yere yemin eden kişi, Allah (c.c.)’ı yeminine tanık göstererek insanları aldatmak istediği için O’nun kutsal ve yüce adını kötüye kullanmakta ve O’na iftira etmektedir. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a.v.), yalan yere yemin etmenin büyük günahlardan biri olduğunu buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim’de, “Birbirinizi aldatmak için (yalan) yemin etmeyin, bu yüzden yere sağlam basan ayak sürçebilir ve Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azap tadarsınız. Bunun için size (ahirette de) büyük bir azap vardır.” [1] Buyrulmak sûretiyle, insanları aldatmak kastıyla yapılan yeminlerin acı sonucuna işaret edilmektedir. Bir kimse geleceğe yönelik bir yemini bozduğunda, keffaretini ödeyerek yemin günahından kurtulabilir. Fakat yalan yemin öyle bir günahtır ki, onun cezasını keffaret bile düşüremeyeceği için, yalan yeminde keffaret olmaz. Böyle bir günah işleyen kişi, yalanına tanık olarak gösterdiği Allah (c.c.)’a tevbe etmeli, O’ndan af dilemeli ve bir daha böyle bir hata işlememelidir. O’nun günahını ancak Allah (c.c.) affedebilir. Yalan yeminle başkalarının hakkı alınmışsa, ikinci bir günah daha işlenmiş olur. Haksız yere elde edilen varlıklar, gerçek sahibine verilmedikçe de tevbe ile kurtuluş olmaz. Örneğin bir kimse, ödemediği borcunu bile bile ‘ödedim’ diye yemin etse, karşı taraf da alacağını kanıtlayamasa ve hakim, yalan yemin edenin borçsuz olduğuna hükmetse, bu kişi iki büyük günahı birlikte işlemiş olur. Ayrıca dikkatsizlik veya alışkanlık gibi nedenlerle yalan yere yemin etmek durumuna da düşülmektedir. Kuşkusuz bunun günahı yukarıda açıklanan gibi değildir. Fakat gelişigüzel, gereksiz yere Allah (c.c.)’ın adını anarak O’nu tanık göstermek de bir günahtır. Bu nedenle yemini alışkanlık haline getirmemelidir. Ancak çok önemli durumlarda ve doğruluğunda kuşku bulunmayan konularda yemin etmelidir. Bir kısım konularda yapılan yeminlerde Allah (c.c.)’ın siper yapılmaya çalışılmasının yüce kitabımızda yasaklanışı şöyledir: “İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah'ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” [2] Yeminlerde sorumluluk meselesinin izahı şöyledir: “Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir)” [3] kimi yeminler vardır ki; günlük konuşma akışı içerisinde söylenilmesi alışkanlık haline gelmiştir, bu söylenirken gerçek anlamda yemin niyeti taşınmaz. Ayet-i kerime, bu tür yeminler sebebiyle sorumluluğun olmayacağını bildirmektedir. Fakat kimi yeminler de vardır ki; bilerek, isteyerek, şuurlu biçimde yapılır. Yeminin bu türü sorumluluk getirir. Eğer üzerine yemin edilen konuda kişi doğru sözlü ise sadece yemin ettiği için bir mesuliyet söz konusu olmayacaktır. “Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.” [4] Kişi geleceğe yönelik olarak yaptığı bir yemini bozduğunda ayette zikredilenlerden birini yerine getirmek sûretiyle keffaret ödemiş olmaktadır. Fakat bazı insanlar vardır ki; ulaşmayı düşündükleri bir menfaat veya başka bir çıkar için bilerek yalan yere yemin edebilmektedirler. Bu durumda yapılan yeminin keffareti dahi yoktur, öylesine acı bir hal söz konusudur ki, Allah (c.c.)’a dua edip bağışlanma dilemekten başka bir seçim hakkı bulunmamaktadır. Vakıaya aykırı olan bir şeyin doğruluğuna yemin etmek taşınması zor yükler getirir. Yalan yere yemin eden kişi, Allah (c.c.)'ı yeminine şahit göstererek insanları kandırmak istediği için O'nun mukaddes adını istismar etmekte, O'na iftirada bulunmaktadır. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a.v.), büyük günahların en büyüklerinden birinin de yalan yemin olduğunu söylemiştir. [5] Bir kimse geleceğe yönelik yaptığı bir yemini bozduğunda, kefaretini ödemek suretiyle yeminin günahından kurtulur. Fakat yalan yemin öyle büyük bir günahtır ki, onun cezasını keffaret dahi düşüremeyeceği için, yalan yeminde keffaret olmaz. Böyle bir günah işleyen kişi, yalanına şahit gösterdiği Allah (c.c.)'a tevbe etmeli, af dilemeli ve bir daha bu günahı işlememelidir. Onun günahını ancak Allah (c.c.) affedebilir. Yalan yeminle başkalarının hakkı alınmışsa, velev ki bu kanun yoluyla olsun, ikinci bir günah daha işlenmiş olur. Haksız yere elde edilen bu hak, sahibine ödenmedikçe tövbe ile kurtuluş olmaz. Mesela bir kimse, ödemediği borcunu bile bile ödedim diye yemin etse, karşı taraf da alacağını ispat edemese ve hâkim, yalan yemin edenin borçsuz olduğuna hükmetse, bu kişi iki büyük günahı birden işlemiş olur. Bir de dikkatsizlik, kötü alışkanlık, hata gibi sebeplerle yalan yere yemin etmek durumuna düşülür. Şüphesiz ki bunun günahı diğeri gibi değildir. Fakat gelişi güzel, lüzumsuz yere Allah (c.c.)'ın adını anmak da bir günahtır. Bu nedenle dile hakim olmalı, yemini alışkanlık haline getirmemeli, ancak çok önemli durumlarda yemin etmelidir. Yeminde niyet, yemin ettirenin maksadına göredir. Bu nedenle, yemin eden kişi kalbinden başka şeyleri geçirerek yemin ederse yine yalan yemin etmiş olur. Mesela, Ahmet'e olan borcu için yemin ettirilen kişi, Mehmet'e ödemiş olduğu borcu kastederek, borcumu ödedim diye yemin ederse, yalan yemin etmiş olur. [6] Yalan yemin kalplerinde hastalık bulunan münafıkların özelliğidir. Onlar inanmadıkları, kalpleriyle tasdik etmedikleri halde, dilleriyle inandıklarını söyleyen ve bu durumu yeminle sağlamlaştırmaya çalışan insanlardır. “Münafıklar sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair en ağır bir şekilde Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. Sizden istenen güzelce itaat etmektir. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” [7] Yalan Yemin Hastalığından Kurtuluş Yolu Yalan yeminlerle yaptığı işlerdeki art niyetleri gizleme çalışmaları münafık, iki yüzlü insanların diğer bir özelliğidir. Öyle ki; Hz Peygamber (s.a.v.) döneminde, fitne hareketlerinde kullanabilecekleri bir mescit yaptırmışlar ve Dırar mescidi olarak anılan bu mekanda Peygamber Efendimiz’in namaz kılmasını istemişlerdi. Böylece Resûlullah (s.a.v.) namaz kıldığında o mescit de İslâm’ın mescitlerinden bir mescit olacak, meşrûiyet kazanacaktı. Münafıklar bu süreç içerisinde taşıdıkları kötü niyeti yeminle gizlemeye çalışıyorlardı. Ayette konunun anlatımı şöyledir: “Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, müminler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, ‘Bizim iyilikten başka hiçbir kastımız yok’ diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şahitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.” [8] Yalan yeminlerle elde edilen menfaatler insanı yakan ateş parçalarıdır. Böylesine çirkin bir davranış biçimi, sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bizlere gösterdiği ahlâk anlayışıyla kesinlikle bağdaşmaz, Müslüman karakteriyle hiçbir biçimde uygunluk arz etmez. Müslüman, sözüyle, özüyle yalandan uzak güvenilir insandır. Bunun için de asla yalan söylemediği gibi yalan yemin de asla onun ahlâkında yoktur. [1] Nahl sûresi, 16/94. [2] Bakara sûresi, 2/224. [3] Bakara sûresi, 2/225. [4] Mâide sûresi, 5/89. [5] Sahîh-i Buhârî, Edeb. [6] Yalan Yemin, Akif Köten. [7] Nûr sûresi, 24/53. [8] Tevbe sûresi, 9/107. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 93- Yalan söylemenin dinimizdeki yeri nedir?
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst