Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 85- Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 452159" data-attributes="member: 1004566"><p><strong><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>ALLAH YOLUNDA HİZMET</em></span></span></span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet, Mü’min’in aynasıdır.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet, imanın ve güzel Müslümanlığın ölçüsüdür.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet, Cenâb-ı Hakk’ın ahlâkının kulda yansımasıdır.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Kul, Rahmân ve Rahîm olan Rabbi’ni tanıdığı ölçüde O’nun kullarına merhametli, faydalı ve yakın olur. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in tarif buyurduğu gibi, gerçek Müslüman, insanların kendisinden bir zarar görmediği, herkesin ondan rahat ettiği, emin olduğu, fayda gördüğü bir kimsedir. Kendisine güvenilmeyen, insanları sevmeyen ve kimse tarafından da sevilmeyen kimse imanın tadını tadamaz.(Buhârî, İman 4,5)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Manevî terbiyenin sonu, halktan kaçmak, işten el etek çekmek değil, halkın arasına dönmek ve hizmet etmektir. Tasavvuf terbiyesinin en büyük hedefi insanı herkese rahmet olacak bir kıvama getirmektir. Öyle bir kimseden Cenâb-ı Hakk da razı olur, bütün yaratılmışlar da razı olur.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Allah dostları, âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz’in sünneti üzere hareket etmeyi en büyük gaye edinmişlerdir. Efendimiz (s.a.v.) hiçbir ayırım yapmadan bütün insanları muhatap almış ve hepsine rahmet olmuştur. Muhataplarına Allah Teâlâ’nın kulu gözüyle bakmıştır. Yaptığı iyilikleri kimsenin başına kakmamıştır, hiç kimseyi minnet altına sokmamıştır. Onun en büyük sünneti, başkasının yükünü çekmek, ihtiyaçlarını gidermek ve yüzünü güldürmektir.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Nakşibendî yolunun piri Şâh-ı Nakşibend, bu yolun usulünü şöyle tarif etmiştir: “<strong>Bizim usulümüz, halkın içinde Cenâb-ı Hakk ile beraber olmaktır. Yolumuz sohbet ve halka hizmet yoludur. Halktan kaçmakta şöhret, şöhrette afet vardır. Hayır, halkın içinde bulunup herkese Allah rızası için hizmet etmektedir</strong>.”(1)</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Allah rızası için bir hizmetin içinde bulunmak kadar kazançlı bir iş yoktur. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz hizmet ehlini şöyle övmektedir:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>“<strong>Bir topluluk içinde en büyük sevabı onlara hizmet eden alır</strong>.”(Saîd b. Mansur, Sünen, h.no: 2406) </em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>“<strong>İnsanların en hayırlısı, diğer insanlara en faydalı olandır</strong>.”(Ebû Dâvûd, Edeb 57) </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Mü’min’e yapılan hizmet, nafile ibadetten daha üstündür. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, bir Mü’min’in ihtiyacına koşmanın faziletini ve şerefini şöyle belirtiyor: </em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>“<strong>Bir Mü’min kardeşimin ihtiyacını görmek için yürümem bana, şu mescitte (Mescid-i Nebevî’de) oturup bir ay itikâfa girmekten daha sevimlidir</strong>.”(Taberânî, el-Kebîr, h.no:13646)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmetin en büyük kerameti, insanı Allah Teâlâ’nın sevgi ve yardımına mazhar etmesidir. Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “<strong>Bir kul, din kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da onun yardımında olur</strong>.”(Tirmizî, Hudûd 3)</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Ashâb’tan Abdullah b. Abbas (r.anhümâ), Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mescidinde itikâfa girmişti. Yanına bir adam geldi, selam verdi ve oturdu. İbn-i Abbas adamın yüzüne baktı, onu biraz kederli gördü:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Ey falanca! Seni kederli ve üzüntülü görüyorum, bir sıkıntın mı var?” diye sordu. Adam:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Evet, ey Allah Rasûlü’nün amcasının oğlu. Falancanın üzerimde vefa hakkı var, para karşılığında beni hürriyetime kavuşturdu. Fakat şu kabirde yatan Peygamber hakkı için söylüyorum, üstlendiğim borcu ödeyecek gücüm yok.” dedi. İbn-i Abbas:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Ona senin hakkında konuşsam olur mu?” diye sordu. Adam:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “İstersen bir konuş!” dedi. İbn-i Abbas hemen ayakkabılarını giydi, mescitten çıktı. Adam:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “İtikâfta olduğunuzu unuttunuz herhalde!” diye hatırlatmada bulundu. İbn-i Abbas (r.anhümâ):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Hayır unutmadım. Fakat ben şu kabirde yatan Hz. Peygamber (s.a.v.)’i işittim. O aramızdan ayrılalı çok geçmedi.” Bu arada İbn-i Abbas’ın gözlerinden yaşlar boşandı. Sözüne devam etti. “Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘Kim bir din kardeşinin ihtiyacını gidermek için yürür ve sıkıntısını giderirse, bu yaptığı onun için on senelik itikâftan daha hayırlıdır. Hâlbuki kim Allah Teâlâ’nın rızası için bir gün itikâfa girse Allah Teâlâ onunla Cehennem ateşi arasında üç hendek koyar. Her bir hendeğin arası doğu ile batı arası kadar uzaktır.”(Münzirî, et-Terğîb, II, 272)</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Ashâb’ın büyüklerinden Muaz b. Cebel (r.a.) demiştir ki: “Allah yolunda cihada giden arkadaşlarımın eşyalarını hazırlamam, yüklerini düzeltmem ve bineklerini çekip çevirmem bana on nafile hacdan daha sevimlidir.”(Ebû Dâvûd, Edeb 60)</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Ebû Kilâbe el-Basrî (r.a.) şu hadiseyi anlatmıştır: Rasûlullah (s.a.v.), yolculuk yaparken ashâbını gruplara ayırıyordu. Bir defasında grubun birisi Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna gelerek gruptaki bir şahsı şöyle övmeye başladılar:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz bunun gibisini görmedik. Bir yere indiğimizde hemen namaza koşar, durmadan namaz kılar. Hareket edince tek işi Kur’an okumaktır. Bir de devamlı oruç tutar.” dediler. Rasûlullah (s.a.v.):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Ona bunları yapma imkânını kim veriyor. O bunları yaparken ihtiyaçlarını kim görüyor?” diye sordu. Arkadaşları:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Bizler!” diye cevap verdiler. Rasûlullah (s.a.v.), aynı soruyu bir kere daha sordu. Onlar tekrar:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>“Bizler!” diye cevap verince, Efendimiz (s.a.v.):</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Bu durumda sizin hepiniz ondan daha hayırlısınız.” buyurdu.(İbn-i Mübârek, Kitâbu’l-Cihâd, II, 180)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Abdurrahman-ı Tâhî (k.s.) şöyle buyurur: “Nisbet (manevî feyiz ve yardım) hizmete göredir. Hizmetteki ilâhî rahmet hiçbir şeyde yoktur. Nakşibendî tarikatında rahmete sebep olacak her türlü amel ve hizmet vardır. İbadet için evine kapanıp halkın hizmetinden kaçan kimse, pek çok hayırdan mahrum kalır. Sadece zikirle yetinmek olmaz. Mal ve can ile Allah yolunda cihat ve gayret etmek gerekir.”(2)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmetin temeli ve ruhu ihlâstır. İnsanın Allah rızası için yaptığı bütün ameller, gayretler, harcamalar hizmetin içine girer. İhlâsla yapılan hiçbir işe küçük denmez. Allah rızası için mescitten atılan bir çöp bile hayırdır, hizmettir. İnsan bir hayır yaparken ne yaptığından çok, onu kim için yaptığına bakmalıdır.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmeti kullanıp içimizdeki nefsanî hisleri tatmin etmek, insanların rağbetini çekmek, özel çıkarlar sağlamak, baş olma hevesine kapılmak, hizmet edip hürmet beklemek doğru değildir. Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s.) der ki: “Ben bu yolun feyzini tasavvuf kitaplarından değil, halka hizmetten elde ettim. Herkesi bir yoldan götürürler. Bizi de hizmet yolundan götürdüler. Ben hizmette insan ayırımı yapmadım, hayır umduğum herkese hizmet ettim. Heri’deyken sabahları hamama gider ve Müslümanlara hamamda hizmet ederdim. Hizmette iyi veya kötü, beyaz veya siyah, kuvvetli veya zayıf ayırımı yapmadan herkese hizmet ederdim. Hizmetime karşılık olarak kimse bana bir ücret vermesin diye, işimi bitirir bitirmez hemen hamamdan uzaklaşırdım.”(3)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet ehli nefsini değil hizmeti düşünür. Hizmet ayağa kalksın diye gerekirse nefsini ayaklar altına serer. Bu yolda Allah için tevazu gösterip alçak gönüllü olan kimselerin başı Arş’a değer. O kimseyi Yüce Allah (c.c.) sever. Bu şeref de ona yeter.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet için yola çıkan kimsede şu niyet ve ahlâkların bulunması gerekmektedir:</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>1- Allah rızası için yola çıkmak.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>2- Başındaki imama ve başkana itaat etmek.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>3- Sevdiği malından Allah rızası için kardeşlerine infak ve ikram etmek.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>4- Beraber olduğu arkadaşlarıyla iyi geçinmek, onlara yumuşak davranmak.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>5- Fitne ve fesattan çekinmek.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hak yolu, kardeşini kusuruyla birlikte sevme yoludur. Bu yol, vermeyene verme, gelmeyene gitme yoludur. Bu yol, canla başla hizmet edip sonunda kendi kusuruna istiğfar etme yoludur.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmette iş ve yer seçilmez, verilen hizmet çeşidi ne olursa olsun onu ihlâs ve samimiyetle güç yettiği kadar yerine getirmelidir. Önemli olan Allah rızası için hayırlı bir işin içinde olmaktır. Hayırlı işlerde başkan olmak bir maharet olmadığı gibi, geri hizmetlerde koşan birisi olmak da utanılacak bir şey değildir.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Gönlü Allah’a bağlı olan kimsenin hizmette nasıl davranacağını Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle ifade buyurmuştur: “Müjde olsun o kula ki, bineğini alıp Allah yolunda cihada ve hizmete çıkar. Başı açık, ayakları toz toprak içinde var gücüyle bu yolda koşar. Kendisine ordunun önünde gözcülük verilse onu hakkıyla yapmaya çalışır. Eğer ordunun arkasında geri hizmetleri verilse onu hakkıyla yapmaya çalışır. İleride veya geride hangi iş verilse o işin gereğini yapmakla meşgul olur.”(Buhârî, Cihad) Bu hâl gerçek hizmet ehlinin ahlâkı olmalıdır. Bu gün amir olan yarın memur olabilir. Bir yerde müdürlük yaparken, öbür yerde tuvaletleri yıkamak, yolları temizlemek, sırtında çuval taşımak, soba yakmak, misafirlere hizmet etmek gerekebilir. Hizmet ehli, her iki işi de gönül hoşluğu ile yapar, kimseden utanmaz, yaptığı işi basit ve gereksiz görmez. Amir iken kibre düşmediği gibi, Mü’min kardeşlerine, fakirlere hizmet ederken de basit bir iş yaptığını düşünmez. Şu örnekleri bir düşünelim:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hz. Ebû Bekir (r.a.), önceleri ticaretle uğraşıyor, çarşıya inip alış veriş yapıyordu. Ayrıca koyun sürüsü vardı ve zaman zaman onlarla meşgul oluyordu. Bazen mahallesindeki yardıma muhtaç kimselerin koyunlarını sağıyordu. Halife olup kendisine biat edildiği zaman, daha önce koyunlarını sağdığı bir ailenin kızı:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Artık bundan sonra koyunlarımız sağılmaz!” diyerek hayıflandı. Kızın sesini işiten Hz. Ebû Bekir (r.a.):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Hayır, vallahi davarlarınızı sağmaya devam edeceğim. Üzerime aldığım bu işin daha önceki ahlâkımı değiştirmeyeceğini ümit ediyorum.” diye kızı teselli etti ve halife iken de mahallenin koyunlarını sağmaya devam etti. Hatta bazen koyunlarını sağdığı kimselere:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Nasıl istersiniz, sütü köpüklü mü sağayım, köpüksüz mü olsun?” diye sorar, onlar nasıl isterse öyle sağardı. Daha sonra bulunduğu mahalleden Medine’nin merkezine taşındı. Ticaret işiyle halifeliğin beraber yürümediğini görünce, ticareti bıraktı, bütün vaktini Müslümanların hizmet ve idaresine ayırdı. Devlet hazinesinden kendisine ve ailesine yetecek miktar maaş bağladı. Vefat edeceği sırada, elinde biriken bütün malını devlet hazinesine geri teslim etti. “Üzerimde Müslümanların mallarından hiçbir şey kalmasın.” dedi. Bu duruma şahit olan Hz. Ömer (r.a.):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Ebû Bekir, peşinden gelenlerin işini zorlaştırdı, onun gibi kim yapabilir?” dedi.(4)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Bedir harbinde Ashâb-ı Kirâm’ın yeterli bineği yoktu. Üç kişi bir deveye nöbetleşe binerek gidiyorlardı. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in de özel bineği olmadığı için, bir deveye Hz. Ali (k.v.) ve Hz. Ebû Lubâbe (r.a.) ile nöbetleşe biniyordu. Efendimiz (s.a.v.) kendi sırasında deveye bir müddet bindi, sıra diğerlerine geldi. Onlar:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Siz bininiz ey Allah’ın Rasûlü, biz yürüyelim.” dediler. Efendimiz (s.a.v.):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Ben Allah’ın vereceği sevaba sizden daha az muhtaç değilim; siz de yürümek için benden daha kuvvetli değilsiniz. Herkes sırasıyla binecek ve yürüyecek.” buyurdu.(Hâkim, Müstedrek, II, 91)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmette öncelik sırasına dikkat etmelidir. Farz bir ibadeti ihmal edip nafile ile uğraşmak hizmet değil hezimettir. Hizmetin hedefi Yüce Mevla’nın rızasına ulaşmaktır. Kulu Allah rızasına ulaştıracak en büyük sebep farz amelleri yapmaktır.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>İmam Rabbânî Hazretlerinin belirttiği gibi; bir farzı yerine getirmek bin sene nafile ibadetle meşgul olmaktan hayırlıdır. Bir farzın içindeki sünneti veya edebi yerine getirmek de farzın dışındaki nafile ibadetlerden hayırlıdır.(5)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet ehli, önce farz vazifeleri ve hizmetleri yerine getirmeye çalışmalıdır. Hayır ve hizmet yapmaya en yakınlardan başlamalıdır. İnsanlar içinde anne-baba hukuku en ön sırayı alır. Anne babayı aç bırakıp mahallenin muhtaçları ile uğraşmak doğru değildir. Cihadın en büyüğü Allah Teâlâ’ya kulluktan sonra anne-baba hukukunu korumaktır. Ancak anne veya baba bir haramı emreder veya bir farzı yapmaktan engellerse o durumda kendilerine itaat edilmez.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet ehli, ailesinin haklarını da dikkate almalıdır. İşini ve eşini ihmal ederek yapılan hizmet başarıya ulaşamaz. Ancak hizmetin gerektirdiği fedakârlıktan da kimse kaçmamalıdır.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Bir kadın kocasının hak yolundaki hizmetlerini destekler, yardımcı olur ve elinden geldiği kadar ona zemin hazırlarsa, onunla aynı sevabı alır.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Allah yolundaki hizmetlere katılan bir kadın, evli ise kocasının haklarını göz ardı edip nefsinin istediği gibi serbest hareket etmemelidir. Müslüman bir kadının koca ve çocuklarına karşı farz olan vazifelerini yapması zaten dinî bir hizmettir, en büyük hayırdır.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Allah yolunda çekilen çilelerin karşılığı Cennet ve ilâhî rızadır. Hizmet esnasında önümüze çıkan zorluklar, daha fazla sabır gösterip sevap kazanmamız içindir. Kolay elde edilen şeyler kalıcı olmaz. Hak yolunda koşan bir insanın en büyük hizmeti kendisinedir. Hizmetteki ilk fayda hizmet edene aittir. Bunun için Allah rızası için yola çıkan bir kimse, bu yolda bütün çileleri baştan kabul etmelidir.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, yeri Arş-ı A’la ve Cennet iken yeryüzündeki insanların arasında zahmet çekmeyi tercih etmiştir. Onun insanlar tarafından yerli yersiz rahatsız edildiğini gören amcası Abbas (r.a.) bir gün Efendimiz’in huzuruna gelip:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Yâ Rasûlallah! Görüyorum ki şu insanlar size çok eziyet veriyorlar, çıkardıkları tozlar zat-ı âlinizi rahatsız ediyor. Kendinize yüksekçe özel bir yer yaptırsanız da onlarla oradan konuşsanız!” diye üzüntüsünü dile getirdi. Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in cevabı şu oldu:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Hayır! Allah beni içlerinden alıp huzuruna kavuşturana kadar onların arasında duracağım. Varsın ökçelerime bassınlar, elbiselerimi çeksinler, bir şey olmaz.”(6)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Bütün hizmet ehli, şu âyetteki edeplere dikkat etmelidir: “Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”(Âl-i İmrân, 3/159)</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>İşte bir istişare örneği: Hendek Harbi’nin yapıldığı günlerde Müslümanlar ciddi sıkıntılar çekmeye başlamışlardı. Bu durumu gören Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, müşriklerle iş birliği yapan ve karşı cephede bulunan Gatafan Kabilesi’nin reisleri Uyeyne b. Hısn ile Hâris b. Avf el-Mürrî’ye haber göndererek kendileriyle bir anlaşma yapmak istedi. Savaştan vazgeçmelerine karşılık olarak kendilerine Medine’nin senelik hurmalarının üçte birisini vermeyi teklif etti. Onlar da bunu güzel buldular. İki taraf arasında durum konuşuldu ve anlaşma metni yazıldı. Henüz imzalanıp yürürlüğe girmeden önce Rasûlullah (s.a.v.), Sa’d b. Muâz ile Sa’d b. Ubâde’yi huzurlarına çağırıp durumu ve varılan anlaşmayı onlarla da istişare etti. Onlar da:</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Yâ Rasûlallah! Bu işi siz mi istiyorsunuz? Eğer böyle ise, biz sizin arzunuza uyarız. Yahut bu mutlaka uymamız gereken ilâhî bir emir mi? Yoksa sizin bizi düşünerek yaptığınız bir anlaşma mı?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.v.):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Hayır, bunu sizin için yapıyorum. Görüyorum ki bütün Araplar birleşerek tek vücut olmuşlar, her taraftan size saldırıyorlar. Bu şekilde bir dereceye kadar güçlerini kırmayı düşündüm.” buyurdu. Bunun üzerine Sa’d b. Muâz (r.a.):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Yâ Rasûlallah! Bizler bir zaman Allah’a şirk koşardık, putlara tapardık, Allah’a ibadet etmez ve O’nu tanımazdık. O günlerde bile, bunlar misafir olarak ikram ettiğimiz veya parasıyla sattığımızın dışında zorla bizden bir hurma tanesi yiyemezlerdi. Şimdi Allah bizi İslâm’la şereflendirmişken, sizinle ve İslâm’la bizi kuvvetlendirmişken, nasıl olur da onlara mallarımızı veririz? Onlarla böyle bir anlaşma yapmaya hiç ihtiyacımız yoktur. Allah onlarla bizim aramızda hüküm verinceye kadar onlara kılıçtan başka verecek bir şeyimiz yok.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.):</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>- “Evet, dediğin güzel!” buyurdu. O zaman Sa’d (r.a.) anlaşma metnini aldı, içindeki yazıyı sildi ve “Bize karşı ellerinden geleni yapsınlar!” dedi.(7)</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Bu hadisede hizmet ehli için önemli prensipler mevcuttur. Görüldüğü gibi Allah Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz bile kendi fikrini ashâbı ile istişare edip değerlendirmeye tabi tutmuştur. Bunu, âyetle sabit olmayıp, içtihada açık olan bir konuda yapmıştır. Ashâb-ı Kirâm Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) istedikten sonra değil bütün mallarını, canlarını bile vermeye hazır iken, işin aslını öğrenmek için soru sormaktan çekinmemişler, içtihada müsait konularda, Allah için bildikleri doğruyu söylemeyi dinî bir vazife saymışlardır.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Hizmet, Allah’ın biz kullarına emanetidir. Her Mü’min, Allah yolundaki hizmetlere bir şekilde katılmalıdır. Malı ve canı ile bizzat hizmetin içinde olamayan kimseler, hiç değilse kalbi, niyeti, duası, sevgisi ve rızası ile hizmetlere destek vermelidir.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Ârifler; “Hizmetteki edep hizmetten daha üstündür” demişlerdir. Bütün ilâhî emirler, ibadetler, hayır ve hizmetler bir yönüyle Mü’min’e edep öğretir. Her işi edep güzelleştirir. Bunun için hizmetteki edepleri bilmemiz ve korumamız gerekmektedir.</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Rabbim bizleri tembellikten muhafaza buyurarak, kendi katında razı olacağı hizmetleri yine razı olacağı edep ile yapabilmeyi nasip eylesin! Âmin!</em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>Kaynakça:</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>1. Ahmed Sıddîkî, Şâh-ı Nakşibend, 107.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>2. Abdurrahmân-ı Tâhî, İşaretler, 188.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>3. Sâfî, Raşâhat, Sadeleştiren: N. Fazıl Kısakürek, 263-264.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>4. Kandehlevî, a.g.e., II, 379-380.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>5. İmam Rabbânî, Mektûbât, 29. Mektup.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>6. Kandehlevî, a.g.e., III, 335.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>7. Kandehlevî, a.g.e., II, 281.</em></span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 452159, member: 1004566"] [B][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]ALLAH YOLUNDA HİZMET[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [/B][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet, Mü’min’in aynasıdır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet, imanın ve güzel Müslümanlığın ölçüsüdür.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet, Cenâb-ı Hakk’ın ahlâkının kulda yansımasıdır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Kul, Rahmân ve Rahîm olan Rabbi’ni tanıdığı ölçüde O’nun kullarına merhametli, faydalı ve yakın olur. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in tarif buyurduğu gibi, gerçek Müslüman, insanların kendisinden bir zarar görmediği, herkesin ondan rahat ettiği, emin olduğu, fayda gördüğü bir kimsedir. Kendisine güvenilmeyen, insanları sevmeyen ve kimse tarafından da sevilmeyen kimse imanın tadını tadamaz.(Buhârî, İman 4,5)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Manevî terbiyenin sonu, halktan kaçmak, işten el etek çekmek değil, halkın arasına dönmek ve hizmet etmektir. Tasavvuf terbiyesinin en büyük hedefi insanı herkese rahmet olacak bir kıvama getirmektir. Öyle bir kimseden Cenâb-ı Hakk da razı olur, bütün yaratılmışlar da razı olur.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Allah dostları, âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz’in sünneti üzere hareket etmeyi en büyük gaye edinmişlerdir. Efendimiz (s.a.v.) hiçbir ayırım yapmadan bütün insanları muhatap almış ve hepsine rahmet olmuştur. Muhataplarına Allah Teâlâ’nın kulu gözüyle bakmıştır. Yaptığı iyilikleri kimsenin başına kakmamıştır, hiç kimseyi minnet altına sokmamıştır. Onun en büyük sünneti, başkasının yükünü çekmek, ihtiyaçlarını gidermek ve yüzünü güldürmektir.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Nakşibendî yolunun piri Şâh-ı Nakşibend, bu yolun usulünü şöyle tarif etmiştir: “[B]Bizim usulümüz, halkın içinde Cenâb-ı Hakk ile beraber olmaktır. Yolumuz sohbet ve halka hizmet yoludur. Halktan kaçmakta şöhret, şöhrette afet vardır. Hayır, halkın içinde bulunup herkese Allah rızası için hizmet etmektedir[/B].”(1)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Allah rızası için bir hizmetin içinde bulunmak kadar kazançlı bir iş yoktur. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz hizmet ehlini şöyle övmektedir:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]“[B]Bir topluluk içinde en büyük sevabı onlara hizmet eden alır[/B].”(Saîd b. Mansur, Sünen, h.no: 2406) [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]“[B]İnsanların en hayırlısı, diğer insanlara en faydalı olandır[/B].”(Ebû Dâvûd, Edeb 57) [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Mü’min’e yapılan hizmet, nafile ibadetten daha üstündür. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, bir Mü’min’in ihtiyacına koşmanın faziletini ve şerefini şöyle belirtiyor: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]“[B]Bir Mü’min kardeşimin ihtiyacını görmek için yürümem bana, şu mescitte (Mescid-i Nebevî’de) oturup bir ay itikâfa girmekten daha sevimlidir[/B].”(Taberânî, el-Kebîr, h.no:13646)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmetin en büyük kerameti, insanı Allah Teâlâ’nın sevgi ve yardımına mazhar etmesidir. Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “[B]Bir kul, din kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da onun yardımında olur[/B].”(Tirmizî, Hudûd 3)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Ashâb’tan Abdullah b. Abbas (r.anhümâ), Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mescidinde itikâfa girmişti. Yanına bir adam geldi, selam verdi ve oturdu. İbn-i Abbas adamın yüzüne baktı, onu biraz kederli gördü:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Ey falanca! Seni kederli ve üzüntülü görüyorum, bir sıkıntın mı var?” diye sordu. Adam:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Evet, ey Allah Rasûlü’nün amcasının oğlu. Falancanın üzerimde vefa hakkı var, para karşılığında beni hürriyetime kavuşturdu. Fakat şu kabirde yatan Peygamber hakkı için söylüyorum, üstlendiğim borcu ödeyecek gücüm yok.” dedi. İbn-i Abbas:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Ona senin hakkında konuşsam olur mu?” diye sordu. Adam:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “İstersen bir konuş!” dedi. İbn-i Abbas hemen ayakkabılarını giydi, mescitten çıktı. Adam:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “İtikâfta olduğunuzu unuttunuz herhalde!” diye hatırlatmada bulundu. İbn-i Abbas (r.anhümâ):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Hayır unutmadım. Fakat ben şu kabirde yatan Hz. Peygamber (s.a.v.)’i işittim. O aramızdan ayrılalı çok geçmedi.” Bu arada İbn-i Abbas’ın gözlerinden yaşlar boşandı. Sözüne devam etti. “Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘Kim bir din kardeşinin ihtiyacını gidermek için yürür ve sıkıntısını giderirse, bu yaptığı onun için on senelik itikâftan daha hayırlıdır. Hâlbuki kim Allah Teâlâ’nın rızası için bir gün itikâfa girse Allah Teâlâ onunla Cehennem ateşi arasında üç hendek koyar. Her bir hendeğin arası doğu ile batı arası kadar uzaktır.”(Münzirî, et-Terğîb, II, 272)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Ashâb’ın büyüklerinden Muaz b. Cebel (r.a.) demiştir ki: “Allah yolunda cihada giden arkadaşlarımın eşyalarını hazırlamam, yüklerini düzeltmem ve bineklerini çekip çevirmem bana on nafile hacdan daha sevimlidir.”(Ebû Dâvûd, Edeb 60)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Ebû Kilâbe el-Basrî (r.a.) şu hadiseyi anlatmıştır: Rasûlullah (s.a.v.), yolculuk yaparken ashâbını gruplara ayırıyordu. Bir defasında grubun birisi Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna gelerek gruptaki bir şahsı şöyle övmeye başladılar:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz bunun gibisini görmedik. Bir yere indiğimizde hemen namaza koşar, durmadan namaz kılar. Hareket edince tek işi Kur’an okumaktır. Bir de devamlı oruç tutar.” dediler. Rasûlullah (s.a.v.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Ona bunları yapma imkânını kim veriyor. O bunları yaparken ihtiyaçlarını kim görüyor?” diye sordu. Arkadaşları:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Bizler!” diye cevap verdiler. Rasûlullah (s.a.v.), aynı soruyu bir kere daha sordu. Onlar tekrar:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]“Bizler!” diye cevap verince, Efendimiz (s.a.v.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Bu durumda sizin hepiniz ondan daha hayırlısınız.” buyurdu.(İbn-i Mübârek, Kitâbu’l-Cihâd, II, 180)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Abdurrahman-ı Tâhî (k.s.) şöyle buyurur: “Nisbet (manevî feyiz ve yardım) hizmete göredir. Hizmetteki ilâhî rahmet hiçbir şeyde yoktur. Nakşibendî tarikatında rahmete sebep olacak her türlü amel ve hizmet vardır. İbadet için evine kapanıp halkın hizmetinden kaçan kimse, pek çok hayırdan mahrum kalır. Sadece zikirle yetinmek olmaz. Mal ve can ile Allah yolunda cihat ve gayret etmek gerekir.”(2)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmetin temeli ve ruhu ihlâstır. İnsanın Allah rızası için yaptığı bütün ameller, gayretler, harcamalar hizmetin içine girer. İhlâsla yapılan hiçbir işe küçük denmez. Allah rızası için mescitten atılan bir çöp bile hayırdır, hizmettir. İnsan bir hayır yaparken ne yaptığından çok, onu kim için yaptığına bakmalıdır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmeti kullanıp içimizdeki nefsanî hisleri tatmin etmek, insanların rağbetini çekmek, özel çıkarlar sağlamak, baş olma hevesine kapılmak, hizmet edip hürmet beklemek doğru değildir. Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s.) der ki: “Ben bu yolun feyzini tasavvuf kitaplarından değil, halka hizmetten elde ettim. Herkesi bir yoldan götürürler. Bizi de hizmet yolundan götürdüler. Ben hizmette insan ayırımı yapmadım, hayır umduğum herkese hizmet ettim. Heri’deyken sabahları hamama gider ve Müslümanlara hamamda hizmet ederdim. Hizmette iyi veya kötü, beyaz veya siyah, kuvvetli veya zayıf ayırımı yapmadan herkese hizmet ederdim. Hizmetime karşılık olarak kimse bana bir ücret vermesin diye, işimi bitirir bitirmez hemen hamamdan uzaklaşırdım.”(3)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet ehli nefsini değil hizmeti düşünür. Hizmet ayağa kalksın diye gerekirse nefsini ayaklar altına serer. Bu yolda Allah için tevazu gösterip alçak gönüllü olan kimselerin başı Arş’a değer. O kimseyi Yüce Allah (c.c.) sever. Bu şeref de ona yeter.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet için yola çıkan kimsede şu niyet ve ahlâkların bulunması gerekmektedir:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]1- Allah rızası için yola çıkmak.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]2- Başındaki imama ve başkana itaat etmek.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]3- Sevdiği malından Allah rızası için kardeşlerine infak ve ikram etmek.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]4- Beraber olduğu arkadaşlarıyla iyi geçinmek, onlara yumuşak davranmak.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]5- Fitne ve fesattan çekinmek.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hak yolu, kardeşini kusuruyla birlikte sevme yoludur. Bu yol, vermeyene verme, gelmeyene gitme yoludur. Bu yol, canla başla hizmet edip sonunda kendi kusuruna istiğfar etme yoludur.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmette iş ve yer seçilmez, verilen hizmet çeşidi ne olursa olsun onu ihlâs ve samimiyetle güç yettiği kadar yerine getirmelidir. Önemli olan Allah rızası için hayırlı bir işin içinde olmaktır. Hayırlı işlerde başkan olmak bir maharet olmadığı gibi, geri hizmetlerde koşan birisi olmak da utanılacak bir şey değildir.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Gönlü Allah’a bağlı olan kimsenin hizmette nasıl davranacağını Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle ifade buyurmuştur: “Müjde olsun o kula ki, bineğini alıp Allah yolunda cihada ve hizmete çıkar. Başı açık, ayakları toz toprak içinde var gücüyle bu yolda koşar. Kendisine ordunun önünde gözcülük verilse onu hakkıyla yapmaya çalışır. Eğer ordunun arkasında geri hizmetleri verilse onu hakkıyla yapmaya çalışır. İleride veya geride hangi iş verilse o işin gereğini yapmakla meşgul olur.”(Buhârî, Cihad) Bu hâl gerçek hizmet ehlinin ahlâkı olmalıdır. Bu gün amir olan yarın memur olabilir. Bir yerde müdürlük yaparken, öbür yerde tuvaletleri yıkamak, yolları temizlemek, sırtında çuval taşımak, soba yakmak, misafirlere hizmet etmek gerekebilir. Hizmet ehli, her iki işi de gönül hoşluğu ile yapar, kimseden utanmaz, yaptığı işi basit ve gereksiz görmez. Amir iken kibre düşmediği gibi, Mü’min kardeşlerine, fakirlere hizmet ederken de basit bir iş yaptığını düşünmez. Şu örnekleri bir düşünelim:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hz. Ebû Bekir (r.a.), önceleri ticaretle uğraşıyor, çarşıya inip alış veriş yapıyordu. Ayrıca koyun sürüsü vardı ve zaman zaman onlarla meşgul oluyordu. Bazen mahallesindeki yardıma muhtaç kimselerin koyunlarını sağıyordu. Halife olup kendisine biat edildiği zaman, daha önce koyunlarını sağdığı bir ailenin kızı:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Artık bundan sonra koyunlarımız sağılmaz!” diyerek hayıflandı. Kızın sesini işiten Hz. Ebû Bekir (r.a.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Hayır, vallahi davarlarınızı sağmaya devam edeceğim. Üzerime aldığım bu işin daha önceki ahlâkımı değiştirmeyeceğini ümit ediyorum.” diye kızı teselli etti ve halife iken de mahallenin koyunlarını sağmaya devam etti. Hatta bazen koyunlarını sağdığı kimselere:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Nasıl istersiniz, sütü köpüklü mü sağayım, köpüksüz mü olsun?” diye sorar, onlar nasıl isterse öyle sağardı. Daha sonra bulunduğu mahalleden Medine’nin merkezine taşındı. Ticaret işiyle halifeliğin beraber yürümediğini görünce, ticareti bıraktı, bütün vaktini Müslümanların hizmet ve idaresine ayırdı. Devlet hazinesinden kendisine ve ailesine yetecek miktar maaş bağladı. Vefat edeceği sırada, elinde biriken bütün malını devlet hazinesine geri teslim etti. “Üzerimde Müslümanların mallarından hiçbir şey kalmasın.” dedi. Bu duruma şahit olan Hz. Ömer (r.a.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Ebû Bekir, peşinden gelenlerin işini zorlaştırdı, onun gibi kim yapabilir?” dedi.(4)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Bedir harbinde Ashâb-ı Kirâm’ın yeterli bineği yoktu. Üç kişi bir deveye nöbetleşe binerek gidiyorlardı. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in de özel bineği olmadığı için, bir deveye Hz. Ali (k.v.) ve Hz. Ebû Lubâbe (r.a.) ile nöbetleşe biniyordu. Efendimiz (s.a.v.) kendi sırasında deveye bir müddet bindi, sıra diğerlerine geldi. Onlar:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Siz bininiz ey Allah’ın Rasûlü, biz yürüyelim.” dediler. Efendimiz (s.a.v.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Ben Allah’ın vereceği sevaba sizden daha az muhtaç değilim; siz de yürümek için benden daha kuvvetli değilsiniz. Herkes sırasıyla binecek ve yürüyecek.” buyurdu.(Hâkim, Müstedrek, II, 91)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmette öncelik sırasına dikkat etmelidir. Farz bir ibadeti ihmal edip nafile ile uğraşmak hizmet değil hezimettir. Hizmetin hedefi Yüce Mevla’nın rızasına ulaşmaktır. Kulu Allah rızasına ulaştıracak en büyük sebep farz amelleri yapmaktır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]İmam Rabbânî Hazretlerinin belirttiği gibi; bir farzı yerine getirmek bin sene nafile ibadetle meşgul olmaktan hayırlıdır. Bir farzın içindeki sünneti veya edebi yerine getirmek de farzın dışındaki nafile ibadetlerden hayırlıdır.(5)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet ehli, önce farz vazifeleri ve hizmetleri yerine getirmeye çalışmalıdır. Hayır ve hizmet yapmaya en yakınlardan başlamalıdır. İnsanlar içinde anne-baba hukuku en ön sırayı alır. Anne babayı aç bırakıp mahallenin muhtaçları ile uğraşmak doğru değildir. Cihadın en büyüğü Allah Teâlâ’ya kulluktan sonra anne-baba hukukunu korumaktır. Ancak anne veya baba bir haramı emreder veya bir farzı yapmaktan engellerse o durumda kendilerine itaat edilmez.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet ehli, ailesinin haklarını da dikkate almalıdır. İşini ve eşini ihmal ederek yapılan hizmet başarıya ulaşamaz. Ancak hizmetin gerektirdiği fedakârlıktan da kimse kaçmamalıdır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Bir kadın kocasının hak yolundaki hizmetlerini destekler, yardımcı olur ve elinden geldiği kadar ona zemin hazırlarsa, onunla aynı sevabı alır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Allah yolundaki hizmetlere katılan bir kadın, evli ise kocasının haklarını göz ardı edip nefsinin istediği gibi serbest hareket etmemelidir. Müslüman bir kadının koca ve çocuklarına karşı farz olan vazifelerini yapması zaten dinî bir hizmettir, en büyük hayırdır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Allah yolunda çekilen çilelerin karşılığı Cennet ve ilâhî rızadır. Hizmet esnasında önümüze çıkan zorluklar, daha fazla sabır gösterip sevap kazanmamız içindir. Kolay elde edilen şeyler kalıcı olmaz. Hak yolunda koşan bir insanın en büyük hizmeti kendisinedir. Hizmetteki ilk fayda hizmet edene aittir. Bunun için Allah rızası için yola çıkan bir kimse, bu yolda bütün çileleri baştan kabul etmelidir.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, yeri Arş-ı A’la ve Cennet iken yeryüzündeki insanların arasında zahmet çekmeyi tercih etmiştir. Onun insanlar tarafından yerli yersiz rahatsız edildiğini gören amcası Abbas (r.a.) bir gün Efendimiz’in huzuruna gelip:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Yâ Rasûlallah! Görüyorum ki şu insanlar size çok eziyet veriyorlar, çıkardıkları tozlar zat-ı âlinizi rahatsız ediyor. Kendinize yüksekçe özel bir yer yaptırsanız da onlarla oradan konuşsanız!” diye üzüntüsünü dile getirdi. Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in cevabı şu oldu:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Hayır! Allah beni içlerinden alıp huzuruna kavuşturana kadar onların arasında duracağım. Varsın ökçelerime bassınlar, elbiselerimi çeksinler, bir şey olmaz.”(6)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Bütün hizmet ehli, şu âyetteki edeplere dikkat etmelidir: “Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”(Âl-i İmrân, 3/159)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]İşte bir istişare örneği: Hendek Harbi’nin yapıldığı günlerde Müslümanlar ciddi sıkıntılar çekmeye başlamışlardı. Bu durumu gören Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, müşriklerle iş birliği yapan ve karşı cephede bulunan Gatafan Kabilesi’nin reisleri Uyeyne b. Hısn ile Hâris b. Avf el-Mürrî’ye haber göndererek kendileriyle bir anlaşma yapmak istedi. Savaştan vazgeçmelerine karşılık olarak kendilerine Medine’nin senelik hurmalarının üçte birisini vermeyi teklif etti. Onlar da bunu güzel buldular. İki taraf arasında durum konuşuldu ve anlaşma metni yazıldı. Henüz imzalanıp yürürlüğe girmeden önce Rasûlullah (s.a.v.), Sa’d b. Muâz ile Sa’d b. Ubâde’yi huzurlarına çağırıp durumu ve varılan anlaşmayı onlarla da istişare etti. Onlar da:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Yâ Rasûlallah! Bu işi siz mi istiyorsunuz? Eğer böyle ise, biz sizin arzunuza uyarız. Yahut bu mutlaka uymamız gereken ilâhî bir emir mi? Yoksa sizin bizi düşünerek yaptığınız bir anlaşma mı?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.v.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Hayır, bunu sizin için yapıyorum. Görüyorum ki bütün Araplar birleşerek tek vücut olmuşlar, her taraftan size saldırıyorlar. Bu şekilde bir dereceye kadar güçlerini kırmayı düşündüm.” buyurdu. Bunun üzerine Sa’d b. Muâz (r.a.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Yâ Rasûlallah! Bizler bir zaman Allah’a şirk koşardık, putlara tapardık, Allah’a ibadet etmez ve O’nu tanımazdık. O günlerde bile, bunlar misafir olarak ikram ettiğimiz veya parasıyla sattığımızın dışında zorla bizden bir hurma tanesi yiyemezlerdi. Şimdi Allah bizi İslâm’la şereflendirmişken, sizinle ve İslâm’la bizi kuvvetlendirmişken, nasıl olur da onlara mallarımızı veririz? Onlarla böyle bir anlaşma yapmaya hiç ihtiyacımız yoktur. Allah onlarla bizim aramızda hüküm verinceye kadar onlara kılıçtan başka verecek bir şeyimiz yok.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.):[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]- “Evet, dediğin güzel!” buyurdu. O zaman Sa’d (r.a.) anlaşma metnini aldı, içindeki yazıyı sildi ve “Bize karşı ellerinden geleni yapsınlar!” dedi.(7)[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Bu hadisede hizmet ehli için önemli prensipler mevcuttur. Görüldüğü gibi Allah Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz bile kendi fikrini ashâbı ile istişare edip değerlendirmeye tabi tutmuştur. Bunu, âyetle sabit olmayıp, içtihada açık olan bir konuda yapmıştır. Ashâb-ı Kirâm Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) istedikten sonra değil bütün mallarını, canlarını bile vermeye hazır iken, işin aslını öğrenmek için soru sormaktan çekinmemişler, içtihada müsait konularda, Allah için bildikleri doğruyu söylemeyi dinî bir vazife saymışlardır.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Hizmet, Allah’ın biz kullarına emanetidir. Her Mü’min, Allah yolundaki hizmetlere bir şekilde katılmalıdır. Malı ve canı ile bizzat hizmetin içinde olamayan kimseler, hiç değilse kalbi, niyeti, duası, sevgisi ve rızası ile hizmetlere destek vermelidir.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Ârifler; “Hizmetteki edep hizmetten daha üstündür” demişlerdir. Bütün ilâhî emirler, ibadetler, hayır ve hizmetler bir yönüyle Mü’min’e edep öğretir. Her işi edep güzelleştirir. Bunun için hizmetteki edepleri bilmemiz ve korumamız gerekmektedir.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Rabbim bizleri tembellikten muhafaza buyurarak, kendi katında razı olacağı hizmetleri yine razı olacağı edep ile yapabilmeyi nasip eylesin! Âmin![/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]Kaynakça:[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]1. Ahmed Sıddîkî, Şâh-ı Nakşibend, 107.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]2. Abdurrahmân-ı Tâhî, İşaretler, 188.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]3. Sâfî, Raşâhat, Sadeleştiren: N. Fazıl Kısakürek, 263-264.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]4. Kandehlevî, a.g.e., II, 379-380.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]5. İmam Rabbânî, Mektûbât, 29. Mektup.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]6. Kandehlevî, a.g.e., III, 335.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][COLOR=black][I]7. Kandehlevî, a.g.e., II, 281.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 85- Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst