Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 81-Zalimin zulmü..
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 433582" data-attributes="member: 1004566"><p style="text-align: left"><span style="font-size: 12px"><strong>Zulmün Kar</strong><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong>şıtı Olarak Adâlet</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px">Zulüm, hakk<span style="font-family: 'Times New Roman'">ı yerli yerine koymamak, yer ve zaman, nitelik ve nicelik olarak yanlışlık yapmak ve sapkınlığa düşmek, az veya çok tecavüzde bulunmaktır. Bu anlamda zulmün karşıtı adalettir. Adalet: Bir işi yerli yerine (hakkı olan yere) koymak, her şeyi yerli yerinde yapmak hak sahibine hakkını vermek, hak ve hukuka uygunluk, doğru ve yerinde olmak anlamlarına gelir. İnsan-eşya ilişkilerini, insanların birbirleriyle olan münasebetlerini ve insanın devletle olan alâkasını, Allah’ın indirdiği hükümlere göre düzenlemeye adalet denir. Bu, bir anlamda Allah’ın emrini, emrettiği şekilde yerine getirmektir. Yine adâlet, zâlimlerin cezalandırılması, her ferdin lâyık olduğu mükâfatını veya cezasını almasıdır. Zulmün ve haddi aşmanın zıddıdır. Lügat olarak, ha</span>kkaniyet, do<span style="font-family: 'Times New Roman'">ğruluk ve müsâvat gibi anlamlara gelir. Kötülükten arınmış vicdanın ifrat ve tefritten uzak olarak itidal çizgisinde gördüğü her çeşit meşrû (şer’î) hareket manasına da kullanılır. Allah’ın indirdikleriyle hükm</span>edilen darü’l-<span style="font-family: 'Times New Roman'">İslam’a “darü’l-adl” de denilir. Çünkü İslâm dini, Allah’ın indirdiği ile hükmetmektir ki, esasen adalet budur. İmam Şâfii, er-Risale adlı kitabında “adalet, Allah’ın emrine uygun şekilde amelde bulu</span>nmakt<span style="font-family: 'Times New Roman'">ır.” diye adaleti tanımlar. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px">Düzgün ve usûlüne uygun olmayan <span style="font-family: 'Times New Roman'">şey zulüm iken, bunun tersi adâlet; şaşırtmak, bozmak, yoldan çıkarmak, karartmak zulüm iken; tersi adâlettir. Adâlet, dengedir, orta yoldur, itidalden ve orta yoldan ayrılmamaktır. Dosdoğru, düzgün ve tam yapmaktır.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px">Bir yönetim ilkesi olarak adâlet, iki ki<span style="font-family: 'Times New Roman'">şi ve bireyle toplum arasındaki ilişkilerde ilâhî yasalara uygun davranmak, haklıya hakkını tam olarak ödemek; suçluya cezasını vermede gevşeklik yapmamak demektir. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><em>“Allah adalete uyanlar<span style="font-family: 'Times New Roman'">ı sever.”</span></em> (60/Mümteh<span style="font-family: 'Times New Roman'">ıne, 8) </span><em>“Andolsun, biz elçilerimizi aç<span style="font-family: 'Times New Roman'">ık delillerle gönderdik ve onlarla beraber Kitab’ı ve adalet ölçüsünü indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.”</span></em> (57/Hadid, 25) <em>“De ki: ‘Rabbim bana adaleti emretti.”</em> (4/Nisâ, 105)</span></p><p><span style="font-size: 12px">Kur’an’da ta<span style="font-family: 'Times New Roman'">ğutun huzurunda muhakeme olmak ve tâğuttan adalet beklemek haram kılınmıştır (4/Nisâ, 60). Çünkü tağutlar, Allah’ın indirdiği hükümlerle değil; kendi hevâ ve heveslerinden kaynaklanan kanunlarla hükmederler. Bu ise adalet değil; zulümdür. İslâm topraklarında adalet mefhumu korkunç değişikliğe uğramıştır. Tağutî i</span>ktidarlar, kendi kanunlar<span style="font-family: 'Times New Roman'">ını, “adalet” kavramını kullanarak kitlelere kabul ettirmek gayretindedirler. Dolayısıyla zulüm, adalet olarak sunulmaktadır. Müslümanlar “adalet” ve “zulüm” kavramlarının mahiyetini kavradıkları ve bu istikamette görevlerini yerine getirdikleri zaman, gerçek bir inkılab ortaya çıkar. </span>(1) Nice insan, e<span style="font-family: 'Times New Roman'">şitlikle adaleti karıştırıyor, aynı zannediyor. Halbuki mutlak eşitlik, yani her şeyin her yönüyle birbirinin aynı olması, adalete zıttır. Eşit olmayan konularda insanlara eşit davranmak da adalet değil; zulümdür. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px">Allah (c.c.) kendi sözünün (Kitab’<span style="font-family: 'Times New Roman'">ının) doğruluk bakımından da adalet bakımından da tastamam olduğunu belirtiyor (6/En’âm, 115). Öyleyse adalet ve doğru olmak, O'nun sözüne (Kitab’ına) uymakla gerçekleşir. Kur'an'a göre gerçek adaletin ölçüsü hakka uymaktır (7/A'râf, 159). Hak neyi gerektiriyorsa onu yapmak, hak kime aitse onu sahibine vermek, hak ile hükmetmekten ayrılmamak, her konuda hakkı ölçü almak, herkesin ve her şeyin hakkını korumakla adalet yerine getirilir. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'">İslâm, hakların yerine ulaşması için adâleti emrederken ilâhî adâletin de âhirette herkese hakkını vereceğini, hiç kimseye haksızlık yapılmayacağını bildiriyor (21/Enbiyâ, 47; 10/Yûnus, 54). Mahkeme işlerindeki adâlet; hak ile, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek şeklinde anlaşılmıştır. Adâletle hükmedin diyen âyetler bunu emretmektedir (4/Nisâ, 58; 5/Mâide, 52). İman edenlerin her konuda Allah'ın indirdiği ile hükmetmeleri Rabbimizin emridir. Bunu yapmayanlar zâlim, fâsık veya kâfir olurlar (5/Mâide, 44, 45, 47). İ</span>nsanlar aras<span style="font-family: 'Times New Roman'">ında hükmederken, hakemlik yaparken, hak konusunda karar verirken, hatta çocukları eğitirken bile adaletli davranmak İslâm’ın getirdiği önemli bir prensiptir.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"> </span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px">Zulüm, varl<span style="font-family: 'Times New Roman'">ık düzeninde bozulmaya yol açan faaliyettir. Bu bozulmayı da insan yapmaktadır. Toplum ve kâinat dengesini, insan eliyle meydana getirilen zulüm bozmaktadır. Allah’ın emanetini yüklenen insan, bunun gereğini yerine getirmediği için zâlim ve cahildir (33/Ahzâb, 72). Halbuki o emanet, dengeleri kuran, insana doğru yolu gösteren, insanın uyması gereken ilâhî kurallardır. İnsan, o emaneti yerine getirmediği için, önünü aydınlatan nûr’u ve emin (güvenilir) olma özelliğini kaybeder. Böylece karanlığa yol açtığı ve hakkı yerine getirmediği için zâlim, emanetin gereğini ve kıymetini bilmediği için de cahil olur.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px">Küfür ve <span style="font-family: 'Times New Roman'">şirkin zulüm olduğu, hem de tüm zulüm çeşitlerini içinde barındırdığı nasslardan açıkça a</span>nla<span style="font-family: 'Times New Roman'">şılmaktadır. Farzları terk eden ve haramları işlemekten çekinmeyen kişi, önce kendi nefsine zulmetmekt</span>edir. Baz<span style="font-family: 'Times New Roman'">ı haramları işlerken; hem kendi nefsine ve hem de çevresinde bulunan insanlara zulmetmesi de söz konusudur. Mesela, faiz alıp vermek, tefecilik yapmak, gıybet ve iftira gibi günahları işlemek çift taraflı zulümdür. Yine zulüm, ferdî planda olabildiği gibi, siyasal iktidar ve toplum planında da olabilir. Allah’ın indirdiği hükümlerle hükme</span>tmeyen siyasî bir iktidar; bütün vatanda<span style="font-family: 'Times New Roman'">şlarına zulümle karşı karşıyadır.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'">İnsanlara zulmeden zorbalara boyun eğmek büyük bir zillettir. Nitekim Âd kavmi, zorbaların peşinden gittiği için lânetlenmiştir. </span><em>“<span style="font-family: 'Times New Roman'">İşte Âd kavmi! Onlar, Allah’ın âyetlerini bilerek inkâr ettiler. Peygamberlerine isyan ettiler. Böylece başları (liderleri) olan her zorbanın emrine uyup gittiler. Onlar bu dünyada da, kıyamet gününde de lânet cezasına tâbi tutuldular.”</span></em> (11/Hûd, 59-60). Lânetten kurtulmak için, hem zorbalara, hem de onlar<span style="font-family: 'Times New Roman'">ın zulümlerine karşı direnmek şarttır. Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurur: </span><em>“Zulmün iki temel unsuru vard<span style="font-family: 'Times New Roman'">ır. Birisi zâlim, diğeri de mazlum. Zâlim zulmettiği için, mazlum da zulme rızâ gösterdiği için h</span>esaba çekilir.”</em> Tâ<span style="font-family: 'Times New Roman'">ğûtî iktidarların; hem Allah’ın hukukuna, hem insanların haklarına tecavüz ettikleri, bir vâkıadır. Dolayısıyla tâğûtî iktidarlara karşı elleriyle, dilleriyle ve kalpleriyle mücadele vermeyen kimselere de zâlim demek mümkündür. Zâlimlere, zihnen ve kalben meyletmek dahi büyük</span> bir tehlikedir. <em>“Bir de zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ate<span style="font-family: 'Times New Roman'">ş dokunur. Zaten sizin Allah’tan başka yardımcınız yoktur. Sonra (zâlimlere meylettiğiniz için) Allah’tan da yardım göremezsiniz.”</span></em> (11/Hûd, 113) Zâlimlere kalben meyletmek ve zulümleri kar<span style="font-family: 'Times New Roman'">şısında sessiz kalmak, başlı başına bir fâciadır. Onlarla işbirliği yapmak ise, cinayet hükmün</span>dedir. (2)</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 433582, member: 1004566"] [LEFT][SIZE=3][B]Zulmün Kar[/B][FONT=Times New Roman][B]şıtı Olarak Adâlet[/B][/FONT][/SIZE][/LEFT][SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT][/SIZE][FONT=Times New Roman][SIZE=4][/SIZE][/FONT][SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT][/SIZE][SIZE=2][/SIZE][SIZE=3][/SIZE][SIZE=3]Zulüm, hakk[FONT=Times New Roman]ı yerli yerine koymamak, yer ve zaman, nitelik ve nicelik olarak yanlışlık yapmak ve sapkınlığa düşmek, az veya çok tecavüzde bulunmaktır. Bu anlamda zulmün karşıtı adalettir. Adalet: Bir işi yerli yerine (hakkı olan yere) koymak, her şeyi yerli yerinde yapmak hak sahibine hakkını vermek, hak ve hukuka uygunluk, doğru ve yerinde olmak anlamlarına gelir. İnsan-eşya ilişkilerini, insanların birbirleriyle olan münasebetlerini ve insanın devletle olan alâkasını, Allah’ın indirdiği hükümlere göre düzenlemeye adalet denir. Bu, bir anlamda Allah’ın emrini, emrettiği şekilde yerine getirmektir. Yine adâlet, zâlimlerin cezalandırılması, her ferdin lâyık olduğu mükâfatını veya cezasını almasıdır. Zulmün ve haddi aşmanın zıddıdır. Lügat olarak, ha[/FONT]kkaniyet, do[FONT=Times New Roman]ğruluk ve müsâvat gibi anlamlara gelir. Kötülükten arınmış vicdanın ifrat ve tefritten uzak olarak itidal çizgisinde gördüğü her çeşit meşrû (şer’î) hareket manasına da kullanılır. Allah’ın indirdikleriyle hükm[/FONT]edilen darü’l-[FONT=Times New Roman]İslam’a “darü’l-adl” de denilir. Çünkü İslâm dini, Allah’ın indirdiği ile hükmetmektir ki, esasen adalet budur. İmam Şâfii, er-Risale adlı kitabında “adalet, Allah’ın emrine uygun şekilde amelde bulu[/FONT]nmakt[FONT=Times New Roman]ır.” diye adaleti tanımlar. [/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT]Düzgün ve usûlüne uygun olmayan [FONT=Times New Roman]şey zulüm iken, bunun tersi adâlet; şaşırtmak, bozmak, yoldan çıkarmak, karartmak zulüm iken; tersi adâlettir. Adâlet, dengedir, orta yoldur, itidalden ve orta yoldan ayrılmamaktır. Dosdoğru, düzgün ve tam yapmaktır.[/FONT] [/SIZE][SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT]Bir yönetim ilkesi olarak adâlet, iki ki[FONT=Times New Roman]şi ve bireyle toplum arasındaki ilişkilerde ilâhî yasalara uygun davranmak, haklıya hakkını tam olarak ödemek; suçluya cezasını vermede gevşeklik yapmamak demektir. [/FONT] [/SIZE][SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT][/SIZE][SIZE=3][I]“Allah adalete uyanlar[FONT=Times New Roman]ı sever.”[/FONT][/I] (60/Mümteh[FONT=Times New Roman]ıne, 8) [/FONT][I]“Andolsun, biz elçilerimizi aç[FONT=Times New Roman]ık delillerle gönderdik ve onlarla beraber Kitab’ı ve adalet ölçüsünü indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.”[/FONT][/I] (57/Hadid, 25) [I]“De ki: ‘Rabbim bana adaleti emretti.”[/I] (4/Nisâ, 105)[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE][SIZE=3]Kur’an’da ta[FONT=Times New Roman]ğutun huzurunda muhakeme olmak ve tâğuttan adalet beklemek haram kılınmıştır (4/Nisâ, 60). Çünkü tağutlar, Allah’ın indirdiği hükümlerle değil; kendi hevâ ve heveslerinden kaynaklanan kanunlarla hükmederler. Bu ise adalet değil; zulümdür. İslâm topraklarında adalet mefhumu korkunç değişikliğe uğramıştır. Tağutî i[/FONT]ktidarlar, kendi kanunlar[FONT=Times New Roman]ını, “adalet” kavramını kullanarak kitlelere kabul ettirmek gayretindedirler. Dolayısıyla zulüm, adalet olarak sunulmaktadır. Müslümanlar “adalet” ve “zulüm” kavramlarının mahiyetini kavradıkları ve bu istikamette görevlerini yerine getirdikleri zaman, gerçek bir inkılab ortaya çıkar. [/FONT](1) Nice insan, e[FONT=Times New Roman]şitlikle adaleti karıştırıyor, aynı zannediyor. Halbuki mutlak eşitlik, yani her şeyin her yönüyle birbirinin aynı olması, adalete zıttır. Eşit olmayan konularda insanlara eşit davranmak da adalet değil; zulümdür. [/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT]Allah (c.c.) kendi sözünün (Kitab’[FONT=Times New Roman]ının) doğruluk bakımından da adalet bakımından da tastamam olduğunu belirtiyor (6/En’âm, 115). Öyleyse adalet ve doğru olmak, O'nun sözüne (Kitab’ına) uymakla gerçekleşir. Kur'an'a göre gerçek adaletin ölçüsü hakka uymaktır (7/A'râf, 159). Hak neyi gerektiriyorsa onu yapmak, hak kime aitse onu sahibine vermek, hak ile hükmetmekten ayrılmamak, her konuda hakkı ölçü almak, herkesin ve her şeyin hakkını korumakla adalet yerine getirilir. [/FONT] [/SIZE][SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT][FONT=Times New Roman]İslâm, hakların yerine ulaşması için adâleti emrederken ilâhî adâletin de âhirette herkese hakkını vereceğini, hiç kimseye haksızlık yapılmayacağını bildiriyor (21/Enbiyâ, 47; 10/Yûnus, 54). Mahkeme işlerindeki adâlet; hak ile, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek şeklinde anlaşılmıştır. Adâletle hükmedin diyen âyetler bunu emretmektedir (4/Nisâ, 58; 5/Mâide, 52). İman edenlerin her konuda Allah'ın indirdiği ile hükmetmeleri Rabbimizin emridir. Bunu yapmayanlar zâlim, fâsık veya kâfir olurlar (5/Mâide, 44, 45, 47). İ[/FONT]nsanlar aras[FONT=Times New Roman]ında hükmederken, hakemlik yaparken, hak konusunda karar verirken, hatta çocukları eğitirken bile adaletli davranmak İslâm’ın getirdiği önemli bir prensiptir.[/FONT] [/SIZE][SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT] [/SIZE][SIZE=3]Zulüm, varl[FONT=Times New Roman]ık düzeninde bozulmaya yol açan faaliyettir. Bu bozulmayı da insan yapmaktadır. Toplum ve kâinat dengesini, insan eliyle meydana getirilen zulüm bozmaktadır. Allah’ın emanetini yüklenen insan, bunun gereğini yerine getirmediği için zâlim ve cahildir (33/Ahzâb, 72). Halbuki o emanet, dengeleri kuran, insana doğru yolu gösteren, insanın uyması gereken ilâhî kurallardır. İnsan, o emaneti yerine getirmediği için, önünü aydınlatan nûr’u ve emin (güvenilir) olma özelliğini kaybeder. Böylece karanlığa yol açtığı ve hakkı yerine getirmediği için zâlim, emanetin gereğini ve kıymetini bilmediği için de cahil olur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT]Küfür ve [FONT=Times New Roman]şirkin zulüm olduğu, hem de tüm zulüm çeşitlerini içinde barındırdığı nasslardan açıkça a[/FONT]nla[FONT=Times New Roman]şılmaktadır. Farzları terk eden ve haramları işlemekten çekinmeyen kişi, önce kendi nefsine zulmetmekt[/FONT]edir. Baz[FONT=Times New Roman]ı haramları işlerken; hem kendi nefsine ve hem de çevresinde bulunan insanlara zulmetmesi de söz konusudur. Mesela, faiz alıp vermek, tefecilik yapmak, gıybet ve iftira gibi günahları işlemek çift taraflı zulümdür. Yine zulüm, ferdî planda olabildiği gibi, siyasal iktidar ve toplum planında da olabilir. Allah’ın indirdiği hükümlerle hükme[/FONT]tmeyen siyasî bir iktidar; bütün vatanda[FONT=Times New Roman]şlarına zulümle karşı karşıyadır.[/FONT] [/SIZE][SIZE=3][FONT=Times New Roman][/FONT][FONT=Times New Roman]İnsanlara zulmeden zorbalara boyun eğmek büyük bir zillettir. Nitekim Âd kavmi, zorbaların peşinden gittiği için lânetlenmiştir. [/FONT][I]“[FONT=Times New Roman]İşte Âd kavmi! Onlar, Allah’ın âyetlerini bilerek inkâr ettiler. Peygamberlerine isyan ettiler. Böylece başları (liderleri) olan her zorbanın emrine uyup gittiler. Onlar bu dünyada da, kıyamet gününde de lânet cezasına tâbi tutuldular.”[/FONT][/I] (11/Hûd, 59-60). Lânetten kurtulmak için, hem zorbalara, hem de onlar[FONT=Times New Roman]ın zulümlerine karşı direnmek şarttır. Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurur: [/FONT][I]“Zulmün iki temel unsuru vard[FONT=Times New Roman]ır. Birisi zâlim, diğeri de mazlum. Zâlim zulmettiği için, mazlum da zulme rızâ gösterdiği için h[/FONT]esaba çekilir.”[/I] Tâ[FONT=Times New Roman]ğûtî iktidarların; hem Allah’ın hukukuna, hem insanların haklarına tecavüz ettikleri, bir vâkıadır. Dolayısıyla tâğûtî iktidarlara karşı elleriyle, dilleriyle ve kalpleriyle mücadele vermeyen kimselere de zâlim demek mümkündür. Zâlimlere, zihnen ve kalben meyletmek dahi büyük[/FONT] bir tehlikedir. [I]“Bir de zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ate[FONT=Times New Roman]ş dokunur. Zaten sizin Allah’tan başka yardımcınız yoktur. Sonra (zâlimlere meylettiğiniz için) Allah’tan da yardım göremezsiniz.”[/FONT][/I] (11/Hûd, 113) Zâlimlere kalben meyletmek ve zulümleri kar[FONT=Times New Roman]şısında sessiz kalmak, başlı başına bir fâciadır. Onlarla işbirliği yapmak ise, cinayet hükmün[/FONT]dedir. (2) [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 81-Zalimin zulmü..
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst