Hadis Sohbetleri 2 : İsraf ve Kibir

Huseyni

Müdavim
İsrafın kibire olan etkisi nedir sizce ?

Kibire sürükler mi israf insanı ?


İsraf her zaman kibire sürüklemeyebilir. Çünkü çoğu insan israfının bile farkında değil. Kibire sürükleyen israf genellikle bilinçli oluyor. Dağıttıkları, saçtıkları paralarla gururlananlar. Yaptıkları yardımı yere göre sığdıramayanlar. Hatta kibir israfa sürüklüyor bile denilebilir. Çünkü insan kibirlendiği şeyi göstermek için onu insanların gözüne sokmak adına har vurup saçabiliyor. İster mal olsun, ister ilim pek değişmez. Hepsinde de kibir ve israf paralel ilerleyebilir.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
İsraf her zaman kibire sürüklemeyebilir. Çünkü çoğu insan israfının bile farkında değil. Kibire sürükleyen israf genellikle bilinçli oluyor. Dağıttıkları, saçtıkları paralarla gururlananlar. Yaptıkları yardımı yere göre sığdıramayanlar. Hatta kibir israfa sürüklüyor bile denilebilir. Çünkü insan kibirlendiği şeyi göstermek için onu insanların gözüne sokmak adına har vurup saçabiliyor. İster mal olsun, ister ilim pek değişmez. Hepsinde de kibir ve israf paralel ilerleyebilir.

Allah Razı olsun Ağabeyim ...O halde kibirlenmek için mi israfa sürükleniyor çoğunlukla insan...Ve gaflet perdesi ardında kayboluyor.
 

faris

Well-known member


Bu konuyla ilgili 19. Lem'a daki kısmı paylaşmak istiyorum.

Ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyyeden olan ve belki kâinattaki nizâm-ı hikmet-i İlâhiyenin medârlarından olan iktisad ise, sefillik ve bahillik ve tama'kârlık ve hırsın bir halitası olan hısset ile hiç münasebeti yok. Yalnız, sureten bir benzeyiş var.

Bu hakikatı teyid eden bir vâkıa:

Sahabenin abâdile-i seb'a-yı meşhuresinden olan Abdullah İbn-i Ömer Hazretleri ki:

Halife-i Resûlullâh olan Fâruk-u Âzam Hazret-i Ömer'in (R.A.) en mühim ve büyük mahdumu ve sahabe âlimlerinin içinde en mümtazlarından olan o zat-ı mübârek çarşı içinde, alış-verişte, kırk paralık bir mes'eleden, iktisad için ve ticaretin medârı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir sahabe ona bakmış.

Rûy-i zemînin Halife-i Zîşanı olan Hazret-i Ömer'in mahdûmunun kırk para için münakaşasını âcib bir hısset tevehhüm ederek o imamın arkasına düşüp, ahvâlini anlamak ister.

Baktı ki Hazret-i Abdullah hâne-i mübarekine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi; ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi; ayrıldı, gitti. Uzaktan bakan o sahabe merak etti.

Gitti o fakirlere sordu:

"İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?"
Herbirisi dedi: "Bana bir altın verdi."

O sahabe dedi: "Fesübhânallah!

Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde ikiyüz kuruşu kimseye sezdirmeden kemâl-i rıza-yı nefisle versin!" diye düşündü, gitti, Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer'i gördü.

Dedi:

"Ya İmam! Bu müşkilimi hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de şöyle yapmışsın."

Ona cevapen dedi ki: "Çarşıdaki vaziyet iktisaddan ve kemâl-i akıldan ve alış-verişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadâkatin muhafazasından gelmiş bir hâlettir; hısset değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemâlinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hıssettir ve ne de bu israftır."
İmam-ı Azam, bu sırra işaret olarak لاَ اِسْرَافَ فِى الْخَيْرِ كَمَا لاَ خَيْرَ فِى اْلاِسْرَفِ demiş.

Yâni: "Hayırda ve ihsanda (fakat müstehak olanlara) israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur."

Peygamber Efendimiz bi gün Hz. Bilal'in evine gidiyor. Ve odanın köşesinde hurma birikintisi görüyor. Ve Hz. Bilal'e soruyor. ''Bu nedir?'' diye..

Hz. Bilal'de cevaben;''Hurmadır Ya Rasulullah, Senin misafirlerin için saklıyorum'' diyor...

Efendimiz'in cevabı çok düşündürücü :

İnfak et Bilal, infak et. Arşın Rabbi eksiltir diye korkma...

O sahabi kendi nefsi için onları saklamamışken, Efendimiz İnfak et buyuruyor...

Güzel bir hahatırlatma ve hadis;

Ama bu sefer benim aklıma şu soru takılır;

Elbetteki infak güzel bir amel;Yanlız;müslüman kendisi ve ailesinin nafakasının idamesini sağlamklada yükümlüdür..Başkalarına muhtaç olmayacak şekilde yaşamak ve tasaruflu olmakta dinimizin ayrı bir güzelliği;

Aslında yine denge konusuna geliyoruz bence;Ameldede hayırda dengeli olmak önemlidir;Elbetteki sahabe gibi olmamız mümkün değildir;

kişinin gücü nisbetinde sadaka ve zekat uygun görülmüştür..her amelde bir ölçü vardır diyorum..


Soruyu asıl sormamdaki maksad ise bu idi bir çoğumuz nafakasını düşündüğünden hayır ve ihsanda bulunmakta zorlanmaktayız. Malumunuz belirli bir ücret karşılığında belirli bir işi yapmaktayız. Bu ücrete karşılık geçimimizi sağlamaya çalışıyoruz. Onun için ki bazen bu aldığımız ücret geçimimize dahi yetmeyerek eş ve dosttan borç alabiliyoruz. Bu haldeyken nasıl hayırda ve ihsanda bulunabilirim diye nefsimiz bize sorabilmekte. Ayeti kerimede hayatımızı idame ettirebileceğimiz rızkımız Allahın taahütünde olduğunu bilmeli ihlas ile hayır ve ihsanda bulunmalıyız. Yoksa desinler için nefsimiz adına yaptığımız hayır ve ihsana değil gösterişe girebilecektir. Haliyle bu da başka meseleleri gündeme getirecektir.

Buradaki ölçü ve dengemiz ihlaslı olmaktır. Rehberimiz olan hadislerde de görüyoruz ki Hz Ebu Bekir r.a. bütün varlığını evinde hicbir yiyecek kalmayana kadar bu dava uğruna ihsanda bulunduğunu bu halde bile hiç muhtaç olunacak duruma gelmediğini hayatını lezzet ile idame ettirdiğini biliyoruz.

Resulu zişan a.s.v efendimiz asrı saadetten hz bilal r.a. vesile ederek bizlere sesleniyor işitmiyor muyuz? "infak et ey bilal arşın Rabbi eksiltir diye korkma!"
 

La-Tahzen

Well-known member
ve israf mı kötüdür Yoksa cimrilikmi?

en güzeli vasat olmak :)

Ayet-i kerimelerde buyrulduğu üzere;

(Harcarken, israf ve cimrilik etmezler; ikisi arasında bir yol tutarlar.) [Furkan 67]

(Sizi vasat bir ümmet kıldık.) [Bekara 143]


Allah Rasulü de vasat olmayı bizlere öğütlüyor..nitekim bunu çoğu hadislerinde de okuyoruz..

İfrat ve tefritten uzak durun. [Buhari]

(Aşırı giden helak olur.) [Müslim]

(Hayr-ül-ümûr evsâtuhâ = İşlerin en iyisi vasat olanıdır.) [Deylemi, Beyheki]

(Her işte ifrat ve tefritten uzak dur, vasatını tercih et. Çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır.) [Beyheki]

(Zenginlikte ve fakirlikte orta yolu güzel tutmayan, kullukta da orta yolu güzelce tutamaz.) [Bezzar]

(Doğru yolda olun, orta yolu tutun.) [Buhari]

(Her hususta orta yolu tutmak, peygamberliğin yirmi beşte bir parçasıdır.) [Tirmizi]

(Orta yolu tutun, istikâmetten ayrılmayın.) [Müslim]


İmam-ı Azamın ın sözüyle tamamlayacak olursak Ukba kardeşimin de belirttiği üzere ;

"Hayırda ve ihsanda (fakat müstehak olanlara) israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur."
 

kasif1

Well-known member
Cenab-ı Hak, biz insanlara israf etmeyi, saçıp savurmayı men etmiş, iktisatlı olmayı emretmiştir. Misâl verecek olursak, A’raf Sûresi 21. âyette şöyle buyurulmaktadır; “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Cenab-ı Hak biz insanlara hayatımızda, yaşayışımızda iktisadı emir etmiş, israftan da men etmiştir. Aynı şekilde, Allah eşyayı, mahlûkatı yaratırken de daima iktisat üzere yaratmaktadır. Dikkatli bir göz ile baktığımız zaman, israfın, abesiyetin, faidesizliğin yaratılışta olmadığını görürüz. Misâl olarak kuşları verebiliriz. Kuşların kanatları ve organları, her vakit tüylerini kolayca oynatmaları ve uçmak için kullanabilmeleri açısından en münasip bir şekilde yaratılmış olduğunu görürüz. Kuşların kemiklerinin içleri, hafif olması ve uçmalarını kolaylaştırmak açısından hava ile doludur.
Cenab-ı Hak eşyayı yaratırken, bu misâldeki gibi, en hafif sureti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faideli şekli ehemmiyetle takip etmiştir. Buna insan bedeninden bir örnek verelim. Bilineceği gibi insan bedenini zahirde ayakta tutan, akciğer, karaciğer gibi narin, hassas organları koruyan iskeletin büyük ekseriyeti, sertliği ile bildiğimiz kemik dokusudur. Kemik dokuları genel yapısı itibarı ile, bir tel, bir demir çubuk gibi içleri dolu değil, bir su borusu veya bir profil boru gibi içleri boştur. Daha doğrusu kemiklerin içleri, kemik iliği diye bildiğimiz, kan hücrelerinin yaratıldığı bir hafif doku ile doldurulmuştur.
Kemikler Niçin Profil Yapısındadır?
Şayet insanda kemiklerin içleri boş değil de, bakır tel veya demir çubuk gibi, yekpare kemik dokusu ile dolu olsa idi, acaba iskelet daha sağlam olmaz mı idi sorusu hatırımıza gelebilir. Şöyle bir araştırma yapılmış; Aynı miktar malzeme kullanarak, bir demir çubuktan, su boruları şeklinde profil yani içi boş boru yapılmış. Su borusu şeklindeki borunun, aynı miktar malzemeyi taşıyan içi dolu demir çubuğa göre beş misli daha sağlam olduğu görülmüştür. İşte bedenimizde, bilhassa uzun kemiklerde kemiklerin yaratılışında aynı metot tatbik edilmiştir. Bir anatomi kitabından bu mevzu ile alakalı pasajı aynen aktarıyorum; “İnsan kemiğinde az madde sarfiyatı ile kemiğin daha fazla dayanıklı olması mümkün olmuştur. Uyluk kemiğini (femur) misâl verecek olursak, bu kemik tamamen dolu, yekpare solid bir kemik dokusundan yapılmış olsa idi, içi boş olmasa idi, sağlamlık ve dayanıklık açısından fazla bir şey kazanmazdık. Fakat fazlaca madde sarfiyatı bakımından ve birde kemiğin ağırlığının artması yönünden, lüzumsuz yere kilolarca fazlalığı taşımak bakımından çok şey kaybetmiş olurduk.” (Odar I V : Anatomi Ders Kitabı. I.cilt, 12. baskı, Elif Matbaacılık, 1978, Ankara, sh.20.)
Sözü edilen iktisat prensibinin diğer bütün kemikler için de söz konusu olduğunu düşünelim. Ve aynı iktisat prensibinin, sadece insanlara mahsus değil, hayvanların yaratılışında da söz konusu olduğunu hatırlayalım. Ve bizi iktisat içerisinde yaratıp, yaşayışımızda da bizi iktisada davet eden Allah’a hadsiz şükredelim.
kemik1.jpg

Uyluk kemiğinin (femur) insan vücudundaki yeri. Rontgen filminde femur kemiğinin kenar bölgelerin sertliği, iç kısmın boşluğu açıkça görülüyor.
kemik2.jpg

Şayet bir demir çubuk, ayni miktar madde sarfı ile profil haline yani bir su borusu haline getirilirse, aynı miktar madde sarfı ile beş misli daha sağlam bir yapı ortaya çıkar. Bu prensip insanın ve hayvanın yaratılışında, kemiklerde tatbik edilmiştir. Kim düşünmüş, kim hesaplamış, kim tatbik etmiş?
 
Üst