Güzel Gören

Muvahhid1

Well-known member
b_360_0_0_00___files_images_content_resized-4884-1310627667.jpg



“Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
Mutluluk anahtarı olan bu vecîze hayata bakışta nefis bir ölçü verir bize. Konuyla ilgili enteresan bir örnek de anlatılır Sekizinci Söz’de.

Yolculuğa çıkan iki kardeş bir bahçeye girerler. Birincisi murdar şeylere bakıp meşgul olur, midesini bulandırır, hiç istirahat etmeden çıkıp gider. İkincisi ise “Herşeyin iyisine bak” kaidesiyle amel edip, murdar şeylere hiç bakmaz. İyi şeylerden iyi istifade eder. Güzelce istifade ederek çıkıp gider.

Örnekteki bahçe, sosyal hayattır. İyi ve kötü, hayır ve şer, temiz ve pis şeyler hayatın içinde birlikte bulunurlar. Akıllı insan, “Güzel ve huzur veren şeyi al. Çirkin ve keder veren şeyi bırak” kaidesiyle hareket edip huzur-u kalbî bulur.

Hayatta en büyük maksat kalp huzuru değil midir? Bu huzuru bulamayan insan neyi elde ederse etsin, sıkıntılardan kurtulamaz.
Bu huzur, saadet ve selamet ise ancak imanla elde edilir. İmanın kazandırdığı bakış açısıyla kişi güzel görüp güzel düşünmeyi, herşeyin güzel tarafını görmeyi, çirkin ve korkunç hadiselerden dahi ders çıkarmasını bilir.

Bu bakış açısıyla insan hayatın güzelliklerine mest olur; hayranlık, sevgi ve şükürle karşılar. Hangi durum, konum ve makamda bulunursa bulunsun bu değişmez. Sevinç ve mutluluk duyacağı yüzlerce, binlerce olay karşısında hamd ve şükürden başka bir yol bulamaz. “Dünya hayatında kendinizden aşağıda, ahiret işlerinde ise kendinizden yukarıda olanlara bakınız. Bu, nimetin kadrini bilip yoldan çıkmamanıza en uygun olanıdır” hadis-i şerifinin ışığıyla hayat ve olaylara baktığı için huzuru yakalamaması mümkün değildir.

Evet, hayatın güzellikleri, sahip olduğu nimetler, onu mutlu etmeye yeter. Olumsuzluklar karşısında da yıkılıp kalmaz, daha kötülerini düşünüp haline şükreder. Her musîbetin daha büyüğü vardır.

Hastalık ve musibetlerde de nice hikmetler vardır. Herşeyden önce kudreti, ilmi, hikmeti, rahmeti sonsuz Rabb-i Zülcelâl’in emriyle olmaktadır hepsi de. Onun için hemen hikmetini arar. Bunlar ya hata ve günahlara keffaret olur; günahlarından arındırır Cenâb-ı Hak onu. Ya da dünyada ve ahirette makam ve mertebesini yükseltir. Onun için musibetleri de sabır, tahammül ve şükürle karşılar mü’min.

Musîbetlere dahi isyan ve şikâyet değil, sabır ve şükürle mukabele ettiren bir anlayış, bir bakış açısı insanı mutlu etmez mi? “Nârın da hoş, nurun da hoş” düşüncesi hayatı sevdirmez mi? Her halükârda Allah’ın rızasını arayan bir bakış açısı, hayatı, olayları güzel görmeye yetmez mi? Kötülüklerden dahi ders çıkarabilen bir görüş, elbette insanı mutlu etmeye yeter.


Şaban DÖĞEN
 
Üst