Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Bediüzzaman'ın Hayatı
Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 468371" data-attributes="member: 1040028"><p><em><strong><span style="font-size: 12px">ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ</span></strong></em></p><p><em><strong><span style="font-size: 12px">ﻭَ ﺑِﻪِ ﻧَﺴْﺘَﻌِﻴﻦُ</span></strong></em></p><p><em><strong><span style="font-size: 12px">[Medine-i Münevvere'de bulunan mühim bir âlimin Bedîüzzaman Hazretlerinin Tarihçe-i Hayatı için yazdığı bir "Önsöz"dür.] </span></strong></em></p><p></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">Büyük İkbal'e ait olan "Önsöz"de demiştim ki: Büyüklerin tarih-i hayatları okunurken, ulvî menkıbeler söylenip, aziz hatıraları anılırken; insan, başka bir âleme girdiğini hissediyor. Gönlünü, tertemiz sevgi hislerinin ulvî ateşi yakıyor ve İlahî feyzi sarıyor. Tarih öyle büyük insanlar kaydeder ki; birçok büyükler, onlara nisbetle küçük kalır.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Tarihe şerefler veren erler anılırken</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Yükselmede ruh en geniş âlemlere yerden</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Bin rayihanın feyzi sarar ruhu derinden</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Geçmiş gibi Cennet'teki gül bahçelerinden...</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Bu derin hakikatı, "Önsöz"ü yazarken bütün azamet ve ihtişamıyla idrak etmiş bulunuyorum. Zira aziz ve muhterem okuyucularımıza en derin bir ihlas ve samimiyetle takdim ettiğimiz bu eser, hemen bir asra yaklaşan uzun ve bereketli ömrünün her safhası binlerle hârikaya sahne olan, gönüller fâtihi büyük Üstad Bedîüzzaman Said Nursî'ye, onun yüzotuz parçadan ibaret olan Risale-i Nur Külliyatı'na; ve ahlâk ve faziletleri, ihlas ve samimiyetleri, iman ve irfanları ile hayatın her safhasında sadece bir ülkeye değil, bütün insanlık âlemine tertemiz örnekler vermekte devam eden Nur Talebelerine aittir.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Bir kitabın "Mukaddeme"sini, o kitabın hülâsası diye tarif ederler. Halbuki her mevzuu müstakil bir esere sığmayacak kadar derin ve geniş olan bu muazzam kitabın muhteviyatını, böyle birkaç sahifelik mukaddemeye sığdırmak kabil midir?</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Bugüne kadar âcizane yazdığım manzum ve mensur yazılarımın hiçbirisinde bu kadar acz ve hayret içerisinde kalmamıştım. Binaenaleyh bu eseri derin bir zevk, İlahî bir neş'e ve coşkun bir heyecanla okuyacak olanlar, hayranlıkla görecekler ki; Bedîüzzaman, çocukluğundan beri müstesna bir şekilde yetişen ve bütün ömrü boyunca İlahî tecellilere mazhar olan bambaşka bir âlim ve mümtaz bir şahsiyettir.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Ben bu büyük zâtı, eserlerini ve talebelerini inceden inceye tedkik edip de o nur âleminde hissen, fikren ve ruhen yaşadıktan sonra; büyük ve eski bir Arab şâirinin bir beytiyle, çok derin bir hakikatı ifade ettiğini öğrendim: "Bütün âlemi bir şahsiyette toplamak, Cenab-ı Hakk'a zor gelmez..."</span></em></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">***</span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">Gayesinin ulviyetinden, davasının ihtişamından ve imanının azametinden feyz ü ilham alan bu kutbun cazibesine takılanların adedi günden güne çoğalmaktadır.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Akıllara hayret veren bu ulvî hâdise; münkirleri kahrettiği gibi, mü'minleri de şâd ve mesrur eylemekte devam edip gidiyor.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">İmanlı gönüllerde manevî bir rabıta halinde yaşayan bu İlahî hâdiseyi büyük bir mücahid, kalbleri vecd içinde bırakan bir üslûbla bakınız nasıl ifade ediyor:</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">"Ahlâksızlık çirkefinin bir tufan halinde her istikamete taşıp uzanarak her fazileti boğmaya koyulduğu kara günlerde, onun yani Bedîüzzaman'ın feyzini bir sır gibi kalbden kalbe, mukavemeti imkânsız bir hamle halinde intikal eder görmekle teselli buluyoruz... Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur."</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Evet bir sır gibi kalbden kalbe mukavemeti imkânsız bir halde yayılıp dağılan bu nurun, memleketin her köşesinde feyz ü tesirini görenler, hayret ve dehşetler içinde sormaya başladılar: "Şöhreti memleketimizin her tarafını kaplayan bu zât kimdir? Hayatı, eserleri, meslek ve meşrebi nedir? Tuttuğu yol bir tarîkat mı, bir cem'iyet mi, yoksa siyasî bir teşekkül müdür?"</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Bununla da kalmadı; derhal gerek idarî ve gerek adlî çok mühim takibler ve pek ciddî tedkikler, uzun ve müselsel mahkemeler cereyan etti... Neticede, bu İlahî tecellinin gönüller ülkesine kurulan bir "İman ve İrfan Müessesesi"nden başka birşey olmadığı tahakkuk edince, adaletin İlahî bir surette tecellisi şu şekilde zuhur etti: "Bedîüzzaman Said Nursî ve bütün Risale-i Nur eserlerinin beraeti" kararı resmen ilân edildi. Ve artık ruhun maddeye, hakkın bâtıla, nurun zulmete, imanın küfre her zaman galebe çalacağı, ezelden ebede değişmeyecek olan İlahî kanunların başında gelen bir hakikat olduğu, güneşler gibi belirdi.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Herhangi bir iklimde zuhur eden bir ıslahatçının mahiyet ve hakikatını, sadakat ve samimiyetini gösteren en gerçek miyar; davasını ilâna başladığı ilk günlerle, muzaffer olduğu son günler arasında ferdî ve içtimaî, uzvî ve ruhî hayatında vücuda gelen değişiklik farklarıdır, derler.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Meselâ: O adam ilk günlerde mütevazi, âlîcenab, feragat ve mahviyetkâr, hülâsa; bütün ahlâk ve fazilet bakımından cidden örnek olan gayet temiz ve son derecede mümtaz bir şahsiyetti. Bakalım, cihadında muzaffer olup hislerde, emellerde, gönüllerde yer tuttuktan sonra yine o eski temiz ve örnek halinde kalabilmiş mi? Yoksa, zafer neş'esiyle birçok büyük sanılan kimseler gibi, yere göğe sığmaz mı olmuş?</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">İşte büyük küçük herhangi bir dava ve gaye sahibinin mahiyet ve hakikatını, şahsiyet ve hüviyetini en hakikî çehresiyle aksettirecek olan en berrak âyine budur.</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Tarih boyunca, bu müdhiş imtihanı kazanmanın şaheser misalini, evvelâ Peygamberler ve bilhâssa Sultan-ül Enbiya Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz, sonra onun halife ve sahabeleri ve daha sonra onların nurlu yolunda yürüyen büyük zâtlar vermişlerdir.</span></em></p><p></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">***</span></p><p></p><p><em><strong><span style="font-size: 15px">Asa-yı Musa / (Tarihçe-i Hayatın Önsözün'den) ...</span></strong></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 468371, member: 1040028"] [I][B][SIZE=3]ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ ﻭَ ﺑِﻪِ ﻧَﺴْﺘَﻌِﻴﻦُ [Medine-i Münevvere'de bulunan mühim bir âlimin Bedîüzzaman Hazretlerinin Tarihçe-i Hayatı için yazdığı bir "Önsöz"dür.] [/SIZE][/B][/I] [I][SIZE=3]Büyük İkbal'e ait olan "Önsöz"de demiştim ki: Büyüklerin tarih-i hayatları okunurken, ulvî menkıbeler söylenip, aziz hatıraları anılırken; insan, başka bir âleme girdiğini hissediyor. Gönlünü, tertemiz sevgi hislerinin ulvî ateşi yakıyor ve İlahî feyzi sarıyor. Tarih öyle büyük insanlar kaydeder ki; birçok büyükler, onlara nisbetle küçük kalır. Tarihe şerefler veren erler anılırken Yükselmede ruh en geniş âlemlere yerden Bin rayihanın feyzi sarar ruhu derinden Geçmiş gibi Cennet'teki gül bahçelerinden... Bu derin hakikatı, "Önsöz"ü yazarken bütün azamet ve ihtişamıyla idrak etmiş bulunuyorum. Zira aziz ve muhterem okuyucularımıza en derin bir ihlas ve samimiyetle takdim ettiğimiz bu eser, hemen bir asra yaklaşan uzun ve bereketli ömrünün her safhası binlerle hârikaya sahne olan, gönüller fâtihi büyük Üstad Bedîüzzaman Said Nursî'ye, onun yüzotuz parçadan ibaret olan Risale-i Nur Külliyatı'na; ve ahlâk ve faziletleri, ihlas ve samimiyetleri, iman ve irfanları ile hayatın her safhasında sadece bir ülkeye değil, bütün insanlık âlemine tertemiz örnekler vermekte devam eden Nur Talebelerine aittir. Bir kitabın "Mukaddeme"sini, o kitabın hülâsası diye tarif ederler. Halbuki her mevzuu müstakil bir esere sığmayacak kadar derin ve geniş olan bu muazzam kitabın muhteviyatını, böyle birkaç sahifelik mukaddemeye sığdırmak kabil midir? Bugüne kadar âcizane yazdığım manzum ve mensur yazılarımın hiçbirisinde bu kadar acz ve hayret içerisinde kalmamıştım. Binaenaleyh bu eseri derin bir zevk, İlahî bir neş'e ve coşkun bir heyecanla okuyacak olanlar, hayranlıkla görecekler ki; Bedîüzzaman, çocukluğundan beri müstesna bir şekilde yetişen ve bütün ömrü boyunca İlahî tecellilere mazhar olan bambaşka bir âlim ve mümtaz bir şahsiyettir. Ben bu büyük zâtı, eserlerini ve talebelerini inceden inceye tedkik edip de o nur âleminde hissen, fikren ve ruhen yaşadıktan sonra; büyük ve eski bir Arab şâirinin bir beytiyle, çok derin bir hakikatı ifade ettiğini öğrendim: "Bütün âlemi bir şahsiyette toplamak, Cenab-ı Hakk'a zor gelmez..."[/SIZE][/I] [CENTER][SIZE=3]***[/SIZE][/CENTER] [I][SIZE=3]Gayesinin ulviyetinden, davasının ihtişamından ve imanının azametinden feyz ü ilham alan bu kutbun cazibesine takılanların adedi günden güne çoğalmaktadır. Akıllara hayret veren bu ulvî hâdise; münkirleri kahrettiği gibi, mü'minleri de şâd ve mesrur eylemekte devam edip gidiyor. İmanlı gönüllerde manevî bir rabıta halinde yaşayan bu İlahî hâdiseyi büyük bir mücahid, kalbleri vecd içinde bırakan bir üslûbla bakınız nasıl ifade ediyor: "Ahlâksızlık çirkefinin bir tufan halinde her istikamete taşıp uzanarak her fazileti boğmaya koyulduğu kara günlerde, onun yani Bedîüzzaman'ın feyzini bir sır gibi kalbden kalbe, mukavemeti imkânsız bir hamle halinde intikal eder görmekle teselli buluyoruz... Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur." Evet bir sır gibi kalbden kalbe mukavemeti imkânsız bir halde yayılıp dağılan bu nurun, memleketin her köşesinde feyz ü tesirini görenler, hayret ve dehşetler içinde sormaya başladılar: "Şöhreti memleketimizin her tarafını kaplayan bu zât kimdir? Hayatı, eserleri, meslek ve meşrebi nedir? Tuttuğu yol bir tarîkat mı, bir cem'iyet mi, yoksa siyasî bir teşekkül müdür?" Bununla da kalmadı; derhal gerek idarî ve gerek adlî çok mühim takibler ve pek ciddî tedkikler, uzun ve müselsel mahkemeler cereyan etti... Neticede, bu İlahî tecellinin gönüller ülkesine kurulan bir "İman ve İrfan Müessesesi"nden başka birşey olmadığı tahakkuk edince, adaletin İlahî bir surette tecellisi şu şekilde zuhur etti: "Bedîüzzaman Said Nursî ve bütün Risale-i Nur eserlerinin beraeti" kararı resmen ilân edildi. Ve artık ruhun maddeye, hakkın bâtıla, nurun zulmete, imanın küfre her zaman galebe çalacağı, ezelden ebede değişmeyecek olan İlahî kanunların başında gelen bir hakikat olduğu, güneşler gibi belirdi. Herhangi bir iklimde zuhur eden bir ıslahatçının mahiyet ve hakikatını, sadakat ve samimiyetini gösteren en gerçek miyar; davasını ilâna başladığı ilk günlerle, muzaffer olduğu son günler arasında ferdî ve içtimaî, uzvî ve ruhî hayatında vücuda gelen değişiklik farklarıdır, derler. Meselâ: O adam ilk günlerde mütevazi, âlîcenab, feragat ve mahviyetkâr, hülâsa; bütün ahlâk ve fazilet bakımından cidden örnek olan gayet temiz ve son derecede mümtaz bir şahsiyetti. Bakalım, cihadında muzaffer olup hislerde, emellerde, gönüllerde yer tuttuktan sonra yine o eski temiz ve örnek halinde kalabilmiş mi? Yoksa, zafer neş'esiyle birçok büyük sanılan kimseler gibi, yere göğe sığmaz mı olmuş? İşte büyük küçük herhangi bir dava ve gaye sahibinin mahiyet ve hakikatını, şahsiyet ve hüviyetini en hakikî çehresiyle aksettirecek olan en berrak âyine budur. Tarih boyunca, bu müdhiş imtihanı kazanmanın şaheser misalini, evvelâ Peygamberler ve bilhâssa Sultan-ül Enbiya Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz, sonra onun halife ve sahabeleri ve daha sonra onların nurlu yolunda yürüyen büyük zâtlar vermişlerdir.[/SIZE][/I] [CENTER][SIZE=3]***[/SIZE][/CENTER] [I][B][SIZE=4]Asa-yı Musa / (Tarihçe-i Hayatın Önsözün'den) ...[/SIZE][/B][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Bediüzzaman'ın Hayatı
Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst