Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Sufinin Dünyası
Gafletten kurtuluş
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="hüdai" data-source="post: 202305" data-attributes="member: 1007085"><p>Âyet-i kerîme bu gerçeği şöyle beyân eder:</p><p> “<strong>Eğer Allâh, insanları işledikleri günahlar yüzünden </strong>(hemen) <strong>cezâlandıracak olsaydı, dünyada tek bir insan bile bırakmazdı; ama Allâh onların cezâsını belirlenmiş bir vâdeye kadar erteler. O vâdeleri geldiği vakit hükmünü yerine getirip onları cezâlandırır. Çünkü Allâh kullarını görmektedir.” </strong>(Fâtır, 45)</p><p>Böyle bir mânevî hastalığa tutulan tâlihsiz kimseler, günahlarının farkına varamamalarının yanısıra yaptıkları işlerin güzel ve iyi olduğunu ve âhirette hayırlı bir netîce ile karşılaşacaklarını zannedebilirler. Hâlbuki Cenâb-ı Hak, amellerini bu şekilde gafletle îfâ eden kimselerin fecî âkibetlerini şöyle haber vermektedir:</p><p>“<strong>De ki: Amelleri en çok boşa gidenleri size bildirelim mi? </strong>(Bunlar)<strong> iyi işler yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki gayretleri boşa giden kimselerdir.”</strong> (el-Kehf, 103-104)</p><p>Bu bakımdan mü’minler, yaptıkları amelleri ihlâsla îfâ etmeye dikkat etmekle birlikte onların boşa çıkmasından son derece korkarlar ve işledikleri en ufak hataları bile gözlerinde büyütürler. Gâfiller ise bunun aksine, irtikap ettikleri günahlar ne kadar büyük olursa olsun onu ehemmiyetsiz görürler.</p><p>Abdullâh bin Mes’ud -radıyallâhu anh- şöyle demiştir: </p><p>“–Mü’min günahını, altında oturduğu ve sanki üzerine her ân düşme tehlikesi olan bir dağ gibi görür. Bu koca dağ üzerime düşer mi, diye korkar durur. Fâcir ise, günâhını burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür.” </p><p>İbn-i Mes’ud -radıyallâhu anh- bunu söyledikten sonra eliyle, işte şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır. (Buhârî, Deavât, 4; Müslim, Tevbe, 3, 2744)</p><p>Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bir defâsında Âişe vâlidemize şöyle buyurmuşlardı:</p><p><em>“–Ey Âişe! Önemsenmeyen en küçük günahlardan dahî</em></p><p><em>sakın! Zîrâ Allâh katında onları gözetleyip kaydeden bir </em>(melek)<em> vardır.” </em>(İbn-i Mâce, Zühd, 29; Dârimî, Rikâk, 17)</p><p>Günümüzde, insanların farkında olmadan düştükleri mühim gafletlerden biri de ibâdullâhı tahkîr, yani Allâh’ın kullarını küçük görerek hafife almaktır. Bu hâlin bir netîcesi olan gıybet, gıybet edilen kimseyi alçaltıp, gıybet eden kimseye ucûb, yani kendini beğenme hâli verir. Böylece o insan, nefsinin kibir ve arzularına taviz vererek nefsâniyetini palazlandırır. Bu ise, cezası kıyâmete kalan bir kul hakkı meydana getirir. </p><p>Hâlbuki Cenâb-ı Hak, hiçbir kulunun tahkîr edilmesine râzı olmaz ve bunu büyük cürümler arasında zikrederek şöyle buyurur:</p><p><strong>“Arkadan çekiştirmeyi </strong>(yani gıybeti)<strong>, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay hâline!” </strong>(el-Hümeze, 1) </p><p>Daha sonraki âyetlerde ise bu bedbahtların, ateşi tâ yüreklerine nüfûz eden <strong>“Hutame”</strong>ye, yani cehenneme atılacakları tehdîdinde bulunur. </p><p>Gönülleri en çok meşgul eden, gaflete düşüren ve ibâdetlerin mânevî feyzinden mahrum eden şeylerden bir tanesi de dünya sevgisi ve mal kazanma hırsıdır. İnsanın bu yöndeki zaafını, Yüce Rabbimiz şöyle beyân buyurmaktadır:</p><p>“<strong>Rabbi, insanı denemek için ikram ve değer verip, nimetlere garkedince o: «Rabbim bana değer verdi.» der. Ama yine denemek için nasibini daraltınca o: «Rabbim beni zelil, perişan etti.» der. Hayır! Siz</strong> (Allâh’tan hep ikramı devam ettirmesini istersiniz ama,)<strong> yetime değer verip ikram etmezsiniz! Muhtaçları doyurmaya teşvikte bulunmazsınız. Mîrasları helâl-haram demeden ne gelse yersiniz. Zîrâ mal mülk sevgisi bütün benliğinizi kaplamıştır!” </strong>(el-Fecr, 15-20)</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="hüdai, post: 202305, member: 1007085"] Âyet-i kerîme bu gerçeği şöyle beyân eder: “[B]Eğer Allâh, insanları işledikleri günahlar yüzünden [/B](hemen) [B]cezâlandıracak olsaydı, dünyada tek bir insan bile bırakmazdı; ama Allâh onların cezâsını belirlenmiş bir vâdeye kadar erteler. O vâdeleri geldiği vakit hükmünü yerine getirip onları cezâlandırır. Çünkü Allâh kullarını görmektedir.” [/B](Fâtır, 45) Böyle bir mânevî hastalığa tutulan tâlihsiz kimseler, günahlarının farkına varamamalarının yanısıra yaptıkları işlerin güzel ve iyi olduğunu ve âhirette hayırlı bir netîce ile karşılaşacaklarını zannedebilirler. Hâlbuki Cenâb-ı Hak, amellerini bu şekilde gafletle îfâ eden kimselerin fecî âkibetlerini şöyle haber vermektedir: “[B]De ki: Amelleri en çok boşa gidenleri size bildirelim mi? [/B](Bunlar)[B] iyi işler yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki gayretleri boşa giden kimselerdir.”[/B] (el-Kehf, 103-104) Bu bakımdan mü’minler, yaptıkları amelleri ihlâsla îfâ etmeye dikkat etmekle birlikte onların boşa çıkmasından son derece korkarlar ve işledikleri en ufak hataları bile gözlerinde büyütürler. Gâfiller ise bunun aksine, irtikap ettikleri günahlar ne kadar büyük olursa olsun onu ehemmiyetsiz görürler. Abdullâh bin Mes’ud -radıyallâhu anh- şöyle demiştir: “–Mü’min günahını, altında oturduğu ve sanki üzerine her ân düşme tehlikesi olan bir dağ gibi görür. Bu koca dağ üzerime düşer mi, diye korkar durur. Fâcir ise, günâhını burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür.” İbn-i Mes’ud -radıyallâhu anh- bunu söyledikten sonra eliyle, işte şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır. (Buhârî, Deavât, 4; Müslim, Tevbe, 3, 2744) Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bir defâsında Âişe vâlidemize şöyle buyurmuşlardı: [I]“–Ey Âişe! Önemsenmeyen en küçük günahlardan dahî[/I] [I]sakın! Zîrâ Allâh katında onları gözetleyip kaydeden bir [/I](melek)[I] vardır.” [/I](İbn-i Mâce, Zühd, 29; Dârimî, Rikâk, 17) Günümüzde, insanların farkında olmadan düştükleri mühim gafletlerden biri de ibâdullâhı tahkîr, yani Allâh’ın kullarını küçük görerek hafife almaktır. Bu hâlin bir netîcesi olan gıybet, gıybet edilen kimseyi alçaltıp, gıybet eden kimseye ucûb, yani kendini beğenme hâli verir. Böylece o insan, nefsinin kibir ve arzularına taviz vererek nefsâniyetini palazlandırır. Bu ise, cezası kıyâmete kalan bir kul hakkı meydana getirir. Hâlbuki Cenâb-ı Hak, hiçbir kulunun tahkîr edilmesine râzı olmaz ve bunu büyük cürümler arasında zikrederek şöyle buyurur: [B]“Arkadan çekiştirmeyi [/B](yani gıybeti)[B], yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay hâline!” [/B](el-Hümeze, 1) Daha sonraki âyetlerde ise bu bedbahtların, ateşi tâ yüreklerine nüfûz eden [B]“Hutame”[/B]ye, yani cehenneme atılacakları tehdîdinde bulunur. Gönülleri en çok meşgul eden, gaflete düşüren ve ibâdetlerin mânevî feyzinden mahrum eden şeylerden bir tanesi de dünya sevgisi ve mal kazanma hırsıdır. İnsanın bu yöndeki zaafını, Yüce Rabbimiz şöyle beyân buyurmaktadır: “[B]Rabbi, insanı denemek için ikram ve değer verip, nimetlere garkedince o: «Rabbim bana değer verdi.» der. Ama yine denemek için nasibini daraltınca o: «Rabbim beni zelil, perişan etti.» der. Hayır! Siz[/B] (Allâh’tan hep ikramı devam ettirmesini istersiniz ama,)[B] yetime değer verip ikram etmezsiniz! Muhtaçları doyurmaya teşvikte bulunmazsınız. Mîrasları helâl-haram demeden ne gelse yersiniz. Zîrâ mal mülk sevgisi bütün benliğinizi kaplamıştır!” [/B](el-Fecr, 15-20) [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Sufinin Dünyası
Gafletten kurtuluş
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst