Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Aile ve Yaşam
Evlilik Ve Aile Terapisi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="NuruAhsen" data-source="post: 31587" data-attributes="member: 857"><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">ÖNCE TEK TEK </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Evlilik problemi ile başvurulduğunda terapistin ilk yapması gereken hemen aile yapısına yönelmek değil, önce tek tek bireylerin kişilik problemlerini tesbit edip ele almak ve olabildiğince çözmektir. Zira kendi içinde problemli bireylerden oluşan bir ilişkinin dengeli olması tabiî ki çok zordur. Zaten evlilik problemleri için başvuranların çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ve genellikle erkeklerin (gurur yüzünden) terapi yardımına pek sıcak bakmadıkları da bir gerçektir. Bu yüzden biz terapilere sıklıkla sadece hanımlardan başlamak zorunda kalırız. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Burada ilginç bir gözlem olarak belirtmeliyim ki, bugüne dek evlilik problemi yüzünden depresyona girmiş pek az erkek hastam oldu. Ve bana depresyonda gelen bayan hastalarımın hemen hepsinin evliliklerinde sorun vardı ve depresyonun en önemli sebebi bu sorunlardı. Bunu, hanımların ikili ilişkilerden erkeklere kıyasla çok daha fazla etkilendikleri biçiminde de yorumlayabiliriz. Zaten Cemil Meriç kadını ‘merkezi kendi dışında olan bir dünya’ olarak tanımlamıştır. Yani kadınlar kendileri için ve kendi yollarında yürümek yerine, sevdiklerine (eşlerine, çocuklarına) endeksli biçimde yaşarlar çoğunlukla. Erkeğin ise çoğu kez ailede yolunda gitmeyen şeylere karşı biraz duyarsız olduğu ve kendisini iş, arkadaş ve hobiler gibi yollarla avuttuğu maalesef sık rastladığımız bir durumdur. Bu durumda nasıl ki “Yuvayı dişi kuş yapar;” öyle de, yardım için de genellikle bayanlar başvurur. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Aslında terapiye her iki tarafın da katılması (ki zaten ancak o zaman aile terapisinden bahsedilebilir) evlilik problemlerinin çözümünde sonuç almayı çok daha kolaylaştırır ve terapi süresini de kısaltır. Fakat yine de, ilişkide problem yaşayan bir bireyin tek başına göreceği terapi bile hem ilişki adına, hem de kendi adına çok fayda verebilir. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Nitekim, kişisel gözlemim olarak, bugüne dek evlilik problemleri için bana başvuranların yüzde 60-70 kadarı sadece bireysel görüşme ve terapilerden sonra bile aile hayatlarında ciddi bir düzelme gösterdiler ve çoğu kez eşleri beraber görmek (mümkün olamadığı gibi) çok gerekmedi bile. Eşlerden sadece birinin ‘değişmesi’ bile ilişkiyi bariz biçimde düzeltebilmektedir yani. Siz değişince karşınızdakinin tavırları da değişir çünkü ister istemez. Duyarsız bile olsa, ‘duvar’ değildir kimse. O yüzden her zaman için yapılacak ilk iş, ‘topu karşıya atmadan’ önce kendini değiştirmeye çalışmak olmalıdır. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Aslında dinen de önerilen tavır bu değil midir zaten? Önce kendine bakmak, kendi hatalarını aramak, başkasını suçlamadan önce kendini ıslah etmeye çalışmak değil midir övülen? </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Topu ‘karşıya atmak’ dışında, bir de ‘başkasına atmak’ yanlışı vardır. Özellikle toplumumuzda çok yaşanan gelin-kaynana problemleri bu yönden enteresan bir önem taşır. Çoklukla gördüğüm bir örnek: Aslında karı-koca arasında ciddi uyumsuzluklar vardır. Ama (genellikle bayan) bu problemleri kabullenmek istemez. Var olan aksaklığı da görmezden gelemeyince kendince bir savunma geliştirip (kaçamak) bir çözüm bulur: “Aslında biz eşimle çok uyumluyuz; ama kayınvalidem vs. eşimi olumsuz etkiliyor, o yüzden anlaşamıyoruz. Aramızdan çekilseler işler yoluna girer.” Gerçeği inkâr etmek ve bir günah keçisi bulmaktır bu aslında. Takip ettiğim birçok çift (çoğunlukla da bayanın isteği ile) aileden uzağa taşındıklarında evlilik problemleri maalesef aynen devam etti. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Bu konuyla ilgili önemli bir diğer gerçek de, aslında evlilik sorunlarının en önemli sebeplerinden birinin eşlerin kendi çocukluklarından, kendi anne-babalarının evliliğinden miras getirdikleri problemler olduğudur. Kendi çocukluğunda iyi bir evlilik ilişkisi, sağlıklı bir aile ortamı görmemiş kişilerin bir yandan bu yaşantılara bağlı olarak kişilik problemlerinin olması yüzünden, bir yandan da bilinç altında evliliğe dair yerleşmiş önyargılarının etkisini aşamamışlar ise sağlıklı bir evlilik kurmaları çok zordur maalesef. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Bir bayan hastam olmuştu. İlk başvurduğunda şikayeti uykusuzluk, sıkıntı, sinirlilik gibi şeylerdi. Görüşme esnasında eşiyle de ciddi problemleri olduğu açığa çıktı. Eşi alkol kullanıyor ve sık sık da kendisine dayak atıyordu. Üzücü bir durumdu açıkçası. Ama olayı biraz daha sorgulayınca anlaşıldı ki, bu, bayanın ikinci evliliğiydi ve ilk eşinden ayrılma sebebi de yine alkol ve dayaktı. İlginçliğe bakın ki, ilk eşinden alkol ve dayak sebebiyle ayrılan bayan ikinci eşini de aynı özelliklere sahip kişiler arasından seçmişti. Tesadüf mü dersiniz? Tabii ki değil. </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Sonra çocukluğunu sorgulayınca işin sırrı anlaşıldı. Bu bayanın babası da alkolik ve sinirliydi. Küçüklüğü babasının evde içki içip sebepli-sebepsiz dayak atması ile geçmişti. Bilinç altına şu fikir kazınmış oluyordu bu durumda: “Bütün erkekler içki içer ve dayak atar. Benim evleneceğim kişi de böyle olacak muhtemelen ve ben de annem gibi çile çekeceğim.” Ve bu ‘kendini doğrulayan kehanet’ sonunda iki evliliğinde de gerçek olmuştu. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred">Bu örnekte de olduğu gibi, evlilik problemlerinde kişilerin kendi anne-babalarından edindikleri önyargıları farkedip değiştirmeleri çok önemli bir yer tutar. Meselâ otoriter bir babayla yetişmiş ve ona hayranlığı süren bir bayan için eşinin yumuşak ve diyalog yanlısı bir karakterde olması bile problem oluşturabilmektedir. Veya annesi aktif, girişken olan ve onun bu özelliğini benimsemiş bir erkek, karısının sessiz ve pasif olmasını ilgisizlik, sevgisizlik şeklinde algılayabilir. Bu tür yanlış anlamaları farkedip açıklamak ve düzeltmek için uzman bir terapistin şart olduğunu takdir edersiniz.</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="NuruAhsen, post: 31587, member: 857"] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]ÖNCE TEK TEK [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Evlilik problemi ile başvurulduğunda terapistin ilk yapması gereken hemen aile yapısına yönelmek değil, önce tek tek bireylerin kişilik problemlerini tesbit edip ele almak ve olabildiğince çözmektir. Zira kendi içinde problemli bireylerden oluşan bir ilişkinin dengeli olması tabiî ki çok zordur. Zaten evlilik problemleri için başvuranların çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ve genellikle erkeklerin (gurur yüzünden) terapi yardımına pek sıcak bakmadıkları da bir gerçektir. Bu yüzden biz terapilere sıklıkla sadece hanımlardan başlamak zorunda kalırız. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Burada ilginç bir gözlem olarak belirtmeliyim ki, bugüne dek evlilik problemi yüzünden depresyona girmiş pek az erkek hastam oldu. Ve bana depresyonda gelen bayan hastalarımın hemen hepsinin evliliklerinde sorun vardı ve depresyonun en önemli sebebi bu sorunlardı. Bunu, hanımların ikili ilişkilerden erkeklere kıyasla çok daha fazla etkilendikleri biçiminde de yorumlayabiliriz. Zaten Cemil Meriç kadını ‘merkezi kendi dışında olan bir dünya’ olarak tanımlamıştır. Yani kadınlar kendileri için ve kendi yollarında yürümek yerine, sevdiklerine (eşlerine, çocuklarına) endeksli biçimde yaşarlar çoğunlukla. Erkeğin ise çoğu kez ailede yolunda gitmeyen şeylere karşı biraz duyarsız olduğu ve kendisini iş, arkadaş ve hobiler gibi yollarla avuttuğu maalesef sık rastladığımız bir durumdur. Bu durumda nasıl ki “Yuvayı dişi kuş yapar;” öyle de, yardım için de genellikle bayanlar başvurur. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Aslında terapiye her iki tarafın da katılması (ki zaten ancak o zaman aile terapisinden bahsedilebilir) evlilik problemlerinin çözümünde sonuç almayı çok daha kolaylaştırır ve terapi süresini de kısaltır. Fakat yine de, ilişkide problem yaşayan bir bireyin tek başına göreceği terapi bile hem ilişki adına, hem de kendi adına çok fayda verebilir. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Nitekim, kişisel gözlemim olarak, bugüne dek evlilik problemleri için bana başvuranların yüzde 60-70 kadarı sadece bireysel görüşme ve terapilerden sonra bile aile hayatlarında ciddi bir düzelme gösterdiler ve çoğu kez eşleri beraber görmek (mümkün olamadığı gibi) çok gerekmedi bile. Eşlerden sadece birinin ‘değişmesi’ bile ilişkiyi bariz biçimde düzeltebilmektedir yani. Siz değişince karşınızdakinin tavırları da değişir çünkü ister istemez. Duyarsız bile olsa, ‘duvar’ değildir kimse. O yüzden her zaman için yapılacak ilk iş, ‘topu karşıya atmadan’ önce kendini değiştirmeye çalışmak olmalıdır. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Aslında dinen de önerilen tavır bu değil midir zaten? Önce kendine bakmak, kendi hatalarını aramak, başkasını suçlamadan önce kendini ıslah etmeye çalışmak değil midir övülen? [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Topu ‘karşıya atmak’ dışında, bir de ‘başkasına atmak’ yanlışı vardır. Özellikle toplumumuzda çok yaşanan gelin-kaynana problemleri bu yönden enteresan bir önem taşır. Çoklukla gördüğüm bir örnek: Aslında karı-koca arasında ciddi uyumsuzluklar vardır. Ama (genellikle bayan) bu problemleri kabullenmek istemez. Var olan aksaklığı da görmezden gelemeyince kendince bir savunma geliştirip (kaçamak) bir çözüm bulur: “Aslında biz eşimle çok uyumluyuz; ama kayınvalidem vs. eşimi olumsuz etkiliyor, o yüzden anlaşamıyoruz. Aramızdan çekilseler işler yoluna girer.” Gerçeği inkâr etmek ve bir günah keçisi bulmaktır bu aslında. Takip ettiğim birçok çift (çoğunlukla da bayanın isteği ile) aileden uzağa taşındıklarında evlilik problemleri maalesef aynen devam etti. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Bu konuyla ilgili önemli bir diğer gerçek de, aslında evlilik sorunlarının en önemli sebeplerinden birinin eşlerin kendi çocukluklarından, kendi anne-babalarının evliliğinden miras getirdikleri problemler olduğudur. Kendi çocukluğunda iyi bir evlilik ilişkisi, sağlıklı bir aile ortamı görmemiş kişilerin bir yandan bu yaşantılara bağlı olarak kişilik problemlerinin olması yüzünden, bir yandan da bilinç altında evliliğe dair yerleşmiş önyargılarının etkisini aşamamışlar ise sağlıklı bir evlilik kurmaları çok zordur maalesef. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Bir bayan hastam olmuştu. İlk başvurduğunda şikayeti uykusuzluk, sıkıntı, sinirlilik gibi şeylerdi. Görüşme esnasında eşiyle de ciddi problemleri olduğu açığa çıktı. Eşi alkol kullanıyor ve sık sık da kendisine dayak atıyordu. Üzücü bir durumdu açıkçası. Ama olayı biraz daha sorgulayınca anlaşıldı ki, bu, bayanın ikinci evliliğiydi ve ilk eşinden ayrılma sebebi de yine alkol ve dayaktı. İlginçliğe bakın ki, ilk eşinden alkol ve dayak sebebiyle ayrılan bayan ikinci eşini de aynı özelliklere sahip kişiler arasından seçmişti. Tesadüf mü dersiniz? Tabii ki değil. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Sonra çocukluğunu sorgulayınca işin sırrı anlaşıldı. Bu bayanın babası da alkolik ve sinirliydi. Küçüklüğü babasının evde içki içip sebepli-sebepsiz dayak atması ile geçmişti. Bilinç altına şu fikir kazınmış oluyordu bu durumda: “Bütün erkekler içki içer ve dayak atar. Benim evleneceğim kişi de böyle olacak muhtemelen ve ben de annem gibi çile çekeceğim.” Ve bu ‘kendini doğrulayan kehanet’ sonunda iki evliliğinde de gerçek olmuştu. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=3][COLOR=darkred]Bu örnekte de olduğu gibi, evlilik problemlerinde kişilerin kendi anne-babalarından edindikleri önyargıları farkedip değiştirmeleri çok önemli bir yer tutar. Meselâ otoriter bir babayla yetişmiş ve ona hayranlığı süren bir bayan için eşinin yumuşak ve diyalog yanlısı bir karakterde olması bile problem oluşturabilmektedir. Veya annesi aktif, girişken olan ve onun bu özelliğini benimsemiş bir erkek, karısının sessiz ve pasif olmasını ilgisizlik, sevgisizlik şeklinde algılayabilir. Bu tür yanlış anlamaları farkedip açıklamak ve düzeltmek için uzman bir terapistin şart olduğunu takdir edersiniz.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Aile ve Yaşam
Evlilik Ve Aile Terapisi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst