Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Şiirler
Doğunun yedinci Oğullarına...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="molla_zehra" data-source="post: 53050" data-attributes="member: 30"><p>MASAL</p><p></p><p>Doğuda bir baba vardi </p><p>Batı gelmeden önce </p><p>Onun oğullari batıya vardı </p><p></p><p></p><p>Birinci oğul batı kapılarında </p><p>Büyük törenlerle karşılandı </p><p>Sonra onuruna büyük şölen verdiler </p><p>Söylevler söylediler babanın onuruna </p><p>Gece olup kuştüyü yastıklar arasında </p><p>Oğul masmavi şafağin rüyasında </p><p>Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri </p><p>Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere </p><p>Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı </p><p>Öcünü alsın diye kardeşini yolladı </p><p></p><p>İkinci oğul Batı ülkesinde </p><p>Gezerken bir ırmak kıyısında </p><p>Bir kıza rastladı dağların tazeliginde </p><p>Bal arılarının taşıdığı tozlardan </p><p>Ayna hamurundan ay yankısından </p><p>Samanyolu aydınlığından inci korkusundan </p><p>Gül tütününden doğmuş sanki </p><p>Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu </p><p>Saçlarını güneş destelemiş </p><p>Yıllarca peşinden koştu onun </p><p>Kavuşamadı ama ona </p><p>Batı bir uçurum gibi girdi aralarına </p><p>Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr </p><p>Alıp götürdü onu </p><p>Ve ikinci oğulu </p><p>Sivri uçurumların ucunda </p><p>Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda </p><p>Baba yağmurlardan anladı bunu </p><p>Yağmur suları aci ve buruktu </p><p>İşin künhüne varsın diye </p><p>Yolladı üçüncü oğlunu </p><p></p><p></p><p>Üçüncü oğul Batıda </p><p>Çok aç kaldı ezildi yıkıldı </p><p>Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada </p><p>Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı </p><p>Fakat batinin büyüsü ağır bastı </p><p>İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı </p><p>Sonra büsbütün unuttu onları </p><p>Şef oldu buyruğunda birçok kişi </p><p>Kravat bağlamasını öğrendi geceleri </p><p>Gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler </p><p>Patron oldu ama hala uşaktı </p><p>Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü </p><p>Bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda </p><p>Ondan hesap sordu o da </p><p>Sırf utançtan babasına </p><p>Bir çek gönderdi onunla </p><p>Baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi </p><p>Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı </p><p>Bu yüklü çeki </p><p>İyice yaşlanmıştı ama </p><p>Vazgeçmedi koyduğundan kafasına </p><p>Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya </p><p></p><p>Dördüncü oğul okudu bilgin oldu </p><p>Kendi oymak ve ülkesini </p><p>Kendi görenek ve ülküsünü </p><p>Günü geçmiş bir uygarlığa yordu </p><p>Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı </p><p>Batı bilginleri bunu kutladı </p><p>O da silindi gitti binlercesi gibi </p><p>Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle </p><p>Kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan </p><p></p><p>Beşinci oğul bir şairdi </p><p>Babanın git demesine gerek kalmadan </p><p>Geldi ve batının ruhunu sezdi </p><p>Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır </p><p>Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair </p><p>Topladı tomarlarını geri dönmek istedi </p><p>Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini </p><p>Kum gibi eridi gitti yollarda </p><p></p><p>Sıra altıncı oğulda </p><p>O da daha batı kapılarında görünür görünmez </p><p>Alıştırdılar tatlı zehirli sulara </p><p>Içkiler içti </p><p>Kaldırım taşlarını saymaya kalktı </p><p>Ev sokak ayırmadi </p><p>Geceyi gündüzle karıştırdı </p><p>Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara </p><p></p><p>Baba ölmüştü acısından bu ara </p><p></p><p>Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara </p><p>Baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda </p><p>Bir alinyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda </p><p>Bir de o talihini denemek istedi </p><p>Bir şafak vakti Batıya erdi </p><p>En büyük Batı kentinin en büyük meydanında </p><p>Durdu ve tanrıya yakardı önce </p><p>Kendisini değistiremesinler diye </p><p>Sonra ansızın ona bir ilham geldi </p><p>Ve başladı oymaya olduğu yeri </p><p>Başına toplandı ve baktılar Batılılar </p><p>O aldırmadı bakışlara </p><p>Kazdı durmadan kazdı </p><p>Sonra yarı beline kadar girdi çukura </p><p>Kalabalık büyümüş çok büyümüştü </p><p>O zaman dönüp konuştu : </p><p>Batılılar ! </p><p>Bilmeden </p><p>Altı oğlunu yuttuğunuz </p><p>Bir babanın yedinci oğluyum ben </p><p>Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden </p><p>Babam öldü acılarından kardeşlerimin </p><p>Ruhunu üzmek istemem babamın </p><p>Gömün beni değiştirmeden </p><p>Doğulu olarak ölmek istiyorum ben </p><p>Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var : </p><p>Karşınızdakini değistirmek </p><p>Beni öldürseniz de çıkmam buradan </p><p>Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki </p><p>Fakat değişmeyecek ruhum </p><p>Onu kandırmak için boşuna dil döktüler </p><p>Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler </p><p>O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı </p><p>Bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı </p><p>O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı </p><p>Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı </p><p>Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar </p><p>En onulmaz yarası olanlar </p><p>Ta kalblerinden vurulmuş olanlar </p><p>Yüreğinde insanlıktan bir iz tasıyanlar </p><p> </p><p>Sezai Karakoç</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="molla_zehra, post: 53050, member: 30"] MASAL Doğuda bir baba vardi Batı gelmeden önce Onun oğullari batıya vardı Birinci oğul batı kapılarında Büyük törenlerle karşılandı Sonra onuruna büyük şölen verdiler Söylevler söylediler babanın onuruna Gece olup kuştüyü yastıklar arasında Oğul masmavi şafağin rüyasında Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı Öcünü alsın diye kardeşini yolladı İkinci oğul Batı ülkesinde Gezerken bir ırmak kıyısında Bir kıza rastladı dağların tazeliginde Bal arılarının taşıdığı tozlardan Ayna hamurundan ay yankısından Samanyolu aydınlığından inci korkusundan Gül tütününden doğmuş sanki Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu Saçlarını güneş destelemiş Yıllarca peşinden koştu onun Kavuşamadı ama ona Batı bir uçurum gibi girdi aralarına Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr Alıp götürdü onu Ve ikinci oğulu Sivri uçurumların ucunda Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda Baba yağmurlardan anladı bunu Yağmur suları aci ve buruktu İşin künhüne varsın diye Yolladı üçüncü oğlunu Üçüncü oğul Batıda Çok aç kaldı ezildi yıkıldı Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı Fakat batinin büyüsü ağır bastı İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı Sonra büsbütün unuttu onları Şef oldu buyruğunda birçok kişi Kravat bağlamasını öğrendi geceleri Gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler Patron oldu ama hala uşaktı Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü Bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda Ondan hesap sordu o da Sırf utançtan babasına Bir çek gönderdi onunla Baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı Bu yüklü çeki İyice yaşlanmıştı ama Vazgeçmedi koyduğundan kafasına Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya Dördüncü oğul okudu bilgin oldu Kendi oymak ve ülkesini Kendi görenek ve ülküsünü Günü geçmiş bir uygarlığa yordu Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı Batı bilginleri bunu kutladı O da silindi gitti binlercesi gibi Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle Kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan Beşinci oğul bir şairdi Babanın git demesine gerek kalmadan Geldi ve batının ruhunu sezdi Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair Topladı tomarlarını geri dönmek istedi Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini Kum gibi eridi gitti yollarda Sıra altıncı oğulda O da daha batı kapılarında görünür görünmez Alıştırdılar tatlı zehirli sulara Içkiler içti Kaldırım taşlarını saymaya kalktı Ev sokak ayırmadi Geceyi gündüzle karıştırdı Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara Baba ölmüştü acısından bu ara Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara Baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda Bir alinyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda Bir de o talihini denemek istedi Bir şafak vakti Batıya erdi En büyük Batı kentinin en büyük meydanında Durdu ve tanrıya yakardı önce Kendisini değistiremesinler diye Sonra ansızın ona bir ilham geldi Ve başladı oymaya olduğu yeri Başına toplandı ve baktılar Batılılar O aldırmadı bakışlara Kazdı durmadan kazdı Sonra yarı beline kadar girdi çukura Kalabalık büyümüş çok büyümüştü O zaman dönüp konuştu : Batılılar ! Bilmeden Altı oğlunu yuttuğunuz Bir babanın yedinci oğluyum ben Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden Babam öldü acılarından kardeşlerimin Ruhunu üzmek istemem babamın Gömün beni değiştirmeden Doğulu olarak ölmek istiyorum ben Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var : Karşınızdakini değistirmek Beni öldürseniz de çıkmam buradan Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki Fakat değişmeyecek ruhum Onu kandırmak için boşuna dil döktüler Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı Bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar En onulmaz yarası olanlar Ta kalblerinden vurulmuş olanlar Yüreğinde insanlıktan bir iz tasıyanlar Sezai Karakoç [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Şiirler
Doğunun yedinci Oğullarına...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst