Dikenler Arasında Güle Ulaşmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “

uður1

Well-known member
Dikenler Arasında Güle Ulaşmak
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 155)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Mü’minin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”(Müslim, Zühd 64)
Toplum olarak mutlu yaşamak, herkesi eksiği fazlasıyla olduğu gibi kabul etmekle mümkündür.
Kabul görme, hoş karşılanma herkesi mutlu eder. Herhangi bir sebepten dolayı, zihinsel, bedensel veya ruhsal eksiklik yaşayan özürlü birey ve ailesini en fazla üzen olay, içinde bulundukları yoksunluğun çevrelerinde kabul edilmemesi, bu nedenle yalnızlığa terk edilmeleridir. Bilhassa kabul görme özelliklerine sahip olmayan/olamayan bu kişi ve yakını ile iletişim kurarken çok dikkat etmek gerekir.
Kendi koyduğu standartlara uygun olmayan kişilere bakış çerçevesi insanın ahlak anlayışı ile doğru orantılıdır. Çok uzun boylu bir kişiye “sırık”, çok kısa boyluya “yerden bitme”, göremeyene “kör”, yürüyemeyene “topal” diyerek küçümsememek, hor görmemek güzel ahlakın yani Allah ın yarattığına saygının gereğidir. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmenin gereğidir.
Bu dünyaya imtihan için gelen insanın iyilik ve kötülükle karşılaşması, sağlıklı ve hastalıklı günlerinin bulunması, yaratılış gayesinin doğal bir sonucudur.
İnsanın hastalık, sakatlık, bedensel veya ruhsal bir sıkıntıya düşmesi kendisi için bir bağışlanma ve ahirette derece kazanma sebebidir. (Hatice Yıldız, Altınoluk Dergisi, 2006-Aralık)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Cebbâr: Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, mutlak iradesini her durumda yürüten, her güçlüğü kolaylaştıran, mahluklarının işlerini ıslâh eden; mahluklarının ihtiyaçlarını gideren, yaşama ve rızık sebeplerini sağlayan; kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, düzeni bozulan her şeyi tanzim eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Sabır, müslümanın öz sermâyesidir. Buna potansiyel güç de denebilir. Ama mü’min kendi aslî sabır gücü ile ayakta durabilirse, en büyük zorlukları aşacak, ulaşmak istediği hedeflere kavuşacaktır. Bu sebeple sabrın ziyâ olduğunu aslâ unutmamak, daima sabır ışığını önde tutmak gerekmektedir.
Lügatçe
gıpta: İmrenme, imrenti.

 

uður1

Well-known member
MESNEVİ-İ NURİYE DERSLERİ

4.14.REŞHALAR(DEVAMI)

ONİKİNCİ REŞHA(DEVAMI)

Ey gözleri sağlam ve kalbleri kör olmayan insanlar! Bakınız, insan âleminde iki daire ve iki levha vardır:

Birinci daire: Rububiyet dairesidir.
İkinci daire: Ubudiyet dairesidir.
Birinci levha: Hüsn-ü san’attır
İkinci levha ise: Tefekkür ve istihsandır.

Bu iki daire ile iki levha arasındaki münasebete bakınız ki, ubudiyet dairesi bütün kuvvetiyle rububiyet dairesi hesabına çalışıyor. Tefekkür, teşekkür, istihsan levhası da bütün işaretleriyle hüsn-ü san’at ve nimet levhasına bakıyor.

Bu hakikati gözünle gördükten sonra, rububiyet ve ubudiyet dairelerinin reisleri arasında en büyük bir münasebetin bulunmamasına aklınca imkân var mıdır? Ve Sâniin makasıdına kemâl-i ihlâsla hizmet eden ubudiyet reisinin Sâni ile azîm bir münasebeti ve kavî bir intisabı ve o intisapla her iki daire reisleri arasında bir muârefe ve mükâleme ve alışverişin olmamasına ihtimal var mıdır? Öyleyse, bilbedâhe tahakkuk etti ki, ubudiyet reisi, rububiyetin has mahbup ve makbulüdür.

Ey insan! Bu süslü masnuatı envâ-ı mehasinle tezyin eden ve bütün zîhayat olanların zevklerine, iştahlarına göre bu kadar nimetleri in’âm eden Sâni’in en kâmil, en cemîl ve ibadetine kemâl-i iştiyakla teveccüh eden ve Sâni’in mehasin-i san’atına takdir ve istihsanatıyla arş ve ferşi taraba, sevinmeye getiren ve Sâniin ihsanatına yaptığı teşekkürat ve tekbirat ile berr ve bahri cezbeye getiren şu güzel mahlûk ve masnuuna iltifat edip sözünü nazar-ı itibara almaması ve teşekküratına mukabele etmemesi ve teveccüh edip, kendisiyle konuşmaması ve iktidarına göre bütün mahlûkata bir imam ve mürşid yapmaması imkânı var mıdır?




Lügatler :

arş ve ferş : gök ve yer
azîm : büyük, yüce
berr ve bahr : denizler ve karalar
bilbedâhe : ap açık
cemîl : güzel
cezbe : Allah aşkıyla kendinden geçme
envâ-ı mehasin : çeşitli güzellikler
hakikat : gerçek
has : özel
hüsn-ü san’at : san’at güzelliği, güzel san’atlar
ihsanat : iyilikler, bağışlar
iktidar : güç, kudret
iltifat etmek : yönelmek, değer vermek
imam : önder, rehber
imkân : mümkün olma, olabilirlik
in’âm eden : nimetlendiren
intisab : bağlanma, mensup olma
istihsan : beğenme, güzel bulma
istihsanat : beğenmeler, güzel bulmalar
iştah : istek, arzu
kâmil : olgun, mükemmel
kavî : kuvvetli, sağlam
kemâl-i ihlâs : mükemmel ve kusursuz samimiyet
kemâl-i iştiyak : tam bir istek ve arzu
levha : görünen manzara; tablo
mahbup : sevgili
mahlûk : yaratılmış varlık, yaratık
mahlûkat : yaratılmışlar, yaratıklar
makasıd : gayeler, istenilen şeyler
makbul : kabul gören
masnu : san’at eseri
masnuat : san’at eseri varlıklar
mehasin-i san'at : san’at güzellikleri
muârefe : karşılıklı tanışma, bilişme; birbirini bilip tanıma
mukabele etmek : karşılık vermek
mükâleme : karşılıklı konuşma
münasebet : bağlantı, bağ
mürşid : doğru yolu gösteren
nazar-ı itibar : dikkate alma
nimet : iyilik, lütuf, ihsan
reis : başkan
rububiyet : Allah’ın her varlığa, yaratılış gayelerine ulaşmaları için zarar verici şeylerden koruyup, onları terbiye etmesi, tedbir, tasarruf ve egemenliği altında bulundurması
Sâni : her şeyi san’atla yaratan Allah
tahakkuk etmek : gerçekleşmek
takdir : övgü
taraba getiren : sevinç veren
tefekkür : Allah’ı tanımak için etraflıca ve derinlemesine düşünme
tekbirat : tekbirler
teşekkürat : teşekkürler
teveccüh etmek : yönelmek
tezyin eden : süsleyen
ubudiyet reisi : Allah'a hakiki kulluğu gösteren lider; Hz. Peygamber (a.s.m.)
ubudiyet : kulluk, ibadet
zîhayat : canlı, hayat sahibi
 
Üst