Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Zübeyir Gündüzalp
Çelik gibi bir irade ZÜBEYR GÜNDÜZALP
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="topraktoprak" data-source="post: 306154" data-attributes="member: 11795"><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">NUR'LARI TANIMADAN ÖNCEKİ HAYATI</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>MERHUM ZÜBEYİR GÜNDÜZALP, Ermenek doğumludur. Ermenek isminin anlamını, tarihçesini, sosyal ve kültürel konumunu araştırırken özellikle isminin anlamı üzerinde ilginç ve garip bir hususiyetle karşılaşmıştım. Şöyleki: “Bazılarına göre Ermenek ismi (İREM-NAK: Bağ-ı irem) anlamına gelmektedir.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>İkinci bir izah tarzı da “Ermenek” kelimesinin aslı tamamen Türkçe olup “Kahraman” anlamına gelen (ER) ile “İnsan” anlamına gelen (MEN) ve Uygurca “karşı yamaç” anlamına gelen (EK) kelimelerinden mürekkeb olarak (Kahraman insan yeri) veya (Kahraman insanların bulunduğu yamaç) olarak değerlendirilmektedir.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine, fedakarane ve kahramanane bir surette yıllarca hizmet eden Zübeyir Gündüzalp’in, Risale-i Nur’un kutsi hizmeti içinde büyük bir Rükün teşkil ettiğini görmekteyiz.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Bu yüzden de, Zübeyir Gündüzalp, Hazret-i Üstad’ın “Kahraman Zübeyir” senâsına mazhar olmuştur.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Düşünüyoruz...</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Garip bir tecelli olsa gerek ki, “Kahraman insanların bulunduğu yamaç” olarak değerlendirilen Ermenek, “Kahraman Zübeyir’i” bağrından çıkarmıştır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>İşte, Zübeyir Gündüzalp, güzel ülkemizin “kahraman insan yeri” olan bir beldede dünyaya gelmiş ve hakikat kahramanı Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine talebe olma mazhariyetine ermiştir.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Doğumu</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>1920’de Konya’nın Ermenek Kazasında dünyaya geldi. Babasının ismi Mehmed, annesinin Seyyide Hanım’dır. Kafkasya kökenli bir ailenin çocuğudur. Ermenek’te, sülâleri “Zeyvergil” diye tanınır. Bu sülale zararsız, temiz ve dürüst hususiyetleriyle öne çıkmıştır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Ailesi Zübeyir Gündüzalp’e ismini “Zeyver” diye koymuş, fakat daha sonraları Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu ismi değiştirerek “Büyük sahabilerden Zübeyir b. Avvam Hazretlerinin mübarek ismiyle değiştirerek Zübeyir koymuştu.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>İkisi erkek, ikisi kız dört kardeş olan Zübeyir Gündüzalp’in babası 1968’de, annesi ise 1975 yılında Rahmet-i Rahmana kavuşmuşlardır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Çocukluğu</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Çatık kaşlı, hırslı, cesur fakat sevimli bir çocukluk yapısına sahipti. İlkokulu Ermenek’te bitirdi. Zübeyir Gündüzalp’in annesinin ifadesine göre, “Küçükken çabuk sinirlenir, kardeşlerini ve komşu çocuklarını döver, yaramaz, ele avuca sığmaz ve çok cesurdu.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Çocukluğundaki bu hususiyetleri büyüyünce Zübeyir’de tam tersine dönmüş, her hususiyetiyle müsbet, yapıcı ve harika hallere dönüşmüştür.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Gençliği</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Ortaokulu Silifke’de okudu. Küçüklüğünde fıtratındaki mevcut hususiyetler, gençlik yıllarına sirayet etti. Sert, ama güzel ahlaklı ve merhamet telkin eden bir ruh hali vardı. Genç yaşıtlarının aksine çok kararlıydı.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Adeta, bir “Büyük genç”ti. Açık alınlı, ciddi ve vakar dolu bir sima, tığ gibi yapıya sahipti. Güzel ahlaklı, sevimli ve saygılıydı.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Memuriyet Hayatı</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Memuriyet hayatına ilk defa Ermenek Postanesine atanarak başladı. Burada birkaç sene PTT memurluğu yaptı. “Bu sırada teftişe gelen bir müfettiş çok genç olan Zübeyir’in mors alfabesiyle telgraf alışını çok beğenmiş, kendisine biraz daha tahsil yapmasını, ileride tahsili olmayanların meslekte yükselemeyeceklerini hatırlatmış, bunun üzerine Ermenek’te ortaokul olmadığından, ortaokul tahsili için Zübeyir, Silifke’ye gitmiş ortaokulu da mezkur kazada 1939 yılında bitirmiş.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Akabinde Konya’da açılan PTT memurluğu sınavına tekrar girerek imtihanı kazandı, yine Ermenek’te PTT memuru olarak memuriyete devam etti. Bir müddet daha burada çalıştıktan sonra askere alındı.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Askerlik Hayatı</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Zübeyir Gündüzalp, Balıkesir’in Susurluk kazasında vatani vazifesini yaptı. Askerlik hayatının akabinde Konya’da PTT muhabere memurluğu görevine devam etti. </em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">VALİDESİ SEYYİDE GÜNDÜZALP'TEN ZÜBEYİR ABİNİN ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ HAKKINDA</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Akrabamızdan bir adamcağız içki içerek, sarhoş sarhoş bağırır çağırırdı. Kötü kötü sözler söylerdi. Bu arada annesi ve babası çok üzülürdü. O zamanlar yavrum Ziver[1] çok küçüktü. Ziver benim bu hadiseden üzülüp ağladığımı görünce:</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Anneciğim, sen hiç üzülme, ben onun gibi hiç sarhoş olmayacağım. Ben onlar gibi olmayacağım.’ diyerek beni teselli ediyor, ağlamamı istemiyordu.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Küçük Ziver beni hiç üzmedi ve yormadı. Ben Ziver’imi tâ küçük yaşta Hakka ve Nur yoluna adamıştım.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>İslâmiyetin bahadırı Zübeyir Abi, bir defasında sıla-i rahim için memleketi Ermenek’e gelmişti. Sılasını yapıp, anasını babasını ziyaret edip dualarını aldıktan sonra, iki gün geçince hizmetine dönmeye karar vermişti. O gün vasıta bulunmadığından kalmasını söylemişlerdi. Bunlara, “Biz buraya keyfetmeye gelmedik. Ben yayan giderim.” diye cevap veriyordu.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Nurları Tanıdıktan Sonraki Hayatı</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Risale-i Nur’ları, Konya’da PTT memuru iken tanıdı. Bu zaman, tarih olarak 1945’lere tekabül eder. Bu yıllarda, Konya’nın meşhur tüccarlarından ve Bediüzzaman Hazretlerinin mühim talebelerinden biri olan, Konyalı Sabri Halıcı vasıtasıyla Nur’larla şereflendi.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Hatta, Zübeyir Gündüzalp’ın küçük kardeşi Haydar Bey, 1945 senesinde Konya’ya gittiği zaman ağabeyi Zübeyir’in Muhsin Alev’le bir evde kaldıklarını söylüyordu. Zübeyir Gündüzalp’ın kendisine Nur’lardan bahsettiğini, Üstad’ının büyük islam alimi olduğunu anlattığını ifade etmişti.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Üsdat’ın Hizmetine Girişi</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Zübeyir Gündüzalp, Bediüzzaman Hazretlerini ilk defa 1946 yılında Emirdağ’da ziyaret etti.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“İlk ziyaretinde heyecandan tir tir titriyor ve mütemadiyen gözyaşlarını tutamayarak ağlıyormuş. Üstad “Keçeli neden ağlıyorsun?” diye onu bağrına basıp dua etmiş.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Üstadının ikazı üzerine dışarı çıkıp yüzünü gözünü yıkıyarak tekrar üstadın huzuruna kabul edilmiş. Ayrılık zamanı gelince Zübeyir Gündüzalp, Üstadına “Memuriyetten ayrılarak yanınızda hizmet etmek istiyorum” demiş. Bediüzzaman bu fedakarlığa çok memnun olmuş. Cevaben “Vazifene devam et. Konya’da daha çok hizmet edersin. İnşaallah ileride alırım seni yanıma” demiş.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Üstad’ı ziyaretinin akabinde “Üstad hasreti” yüreğinde kor olan Zübeyir Gündüzalp artık Üstad’ı için yaşadığını kabullenmişti.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Zübeyir Gündüzalp’ın Afyon hapsindeki ilk mahkumiyeti de böyle başladı. Onsekiz gün hapiste kaldı. Ardından takipsizlik sonucu tahliye oldu. Afyon hapsinden tahliye olan Zübeyir, Afyon’dan ayrılmadı, adeta oraya post serdi. Bu arada, “Üstadının dışarıdaki lüzumlu işlerini, kitap gönderme getirme işini ve evrak ve avukatlarla görüşme vesaire işleri, aynı zamanda o sıra Üstad’ın aleyhinde gizli tahriklerle yazı yazmaya başlayan Mahalli ve Umumi gazetelere karşı cevap yazma gibi işleri de yürüttü.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Dışarıda sıkıldığını söyleyen Zübeyir, “Mahkeme esnasında Ceylan’a sormuştu. “Ben böyle dışarıda sizlerden ayrı sıkılıyorum. Nasıl yapayım da bende içeri gireyim?” Ceylan “Sert bir müdafaa yap” demişti. O zamanlar zübeyir, gayr-ı mefkuf mahkeme altındaydı. Neticede oda içeriye alındı.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Afyon mahkemesinin 1949 yılındaki bir kararı üzerine Zübeyir Gündüzalp tekrar bazı Nur talebeleriyle birlikte Afyon hapsine atıldı. Burada beş ay kadar Üstad’la birlikte hapiste kaldı. 1949 yılı 20 Eylül tarihinde Afyon hapsinden tahliye olan Bediüzzaman ve arkadaşlarının içinde Zübeyir Gündüzalp’te vardı.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>23 Temmuz 1950’de çıkan umumi af kanunu üzerine kendisine iade edilen eski memuriyetine Üstad’ın emriyle yeniden 1950’nin son aylarında başlar ve bu defa tayini İslahiye kazasına çıkar.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Zübeyir Ağabeyin bu ikinci memuriyet hayatı böylece İslahiye’de 1951 yılı başlarında başlamıştır. Zübeyir Gündüzalp bu yeni memuriyetinde altı yedi aylık iken 1951 yılı içinde Zübeyir Ağabey’e tayinini Urfa’ya yaptırması için haber gönderir. Zübeyir Ağabey de buna muvaffak olur. Urfa’ya gelir. Ve Urfa’da birbuçuk sene kalır. 1953 başlarında Urfa’da tevkif edilerek kırk gün yatar. Kırk gün sonunda kelepçelenerek Isparta’ya götürülür. Isparta’da iki ay kadar hapis kaldıktan sonra tahliye edilir. Zübeyir Gündüzalp’in Üstad’ın hizmetindeki günleri—bir buçuk sene kadar olanı hariç—1948 başlarından 1960 Mart sonuna kadar onbirbuçuk senelik bir zamandır.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><em><span style="color: #8b4513">Vasıflar</span></em></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine kendini adayan Zübeyir Gündüzalp’ın temayüz etmiş bir çok güzel vasıfları bulunmaktaydı.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>En önemli hususiyetlerinden başta geleni, Üstadına son derece sadakat içinde bağlılığıydı. Bir ifadesinde der ki:</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Kardeşlerim bir gün hizmete zarar verirsem sizlere vasiyetim olsun, bana bir iğne vurun hayatıma son verin. Size hakkımı helal ediyorum.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Yine bir başka ifadesinde ise, “Üstad’ım Bediüzzaman için hançerlerle parçalanırsam etrafa sıçrayacak kanlarımın Risale-i Nur ... Risale-i Nur yazmasını Rabbimden niyaz ediyorum” der.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>1951 yılında postanede memurluk yaparken Zübeyir Gündüzalp’ın mesai arkadaşı olan Turgutlu doğumlu Cafer Çim, Zübeyir Gündüzalp’ın ahlakı konusunda 31 Mart 2002 tarihli Yeni Asya Gazetesinde şunları anlatmıştı.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Zübeyir Gündüzalp’ın ahlakı beni çok etkiledi. Kendisi daima Risale-i Nur’la meşgul olurdu. Postanede dahi Risale yazıyordu. Ve Bediüzzaman Hazretlerinin en sadık ve fedakar talebesiydi.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Temayüz etmiş bir çok güzel hususiyetleri içinde kahramanlığı, alperenliği, fedakârlığı ve feragatı öne çıkmakla birlikte bir diğer hususiyeti de davaya hizmette istikameti daima muhafaza ettiği gibi, muhafazada ettirmiş olmasıyla Üstad’ı ve Risale-i Nur’ları ondan öğrenenler hiç yanılmadı ve yanıltmadı.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Önemli güzel hususiyetleri Risale-i Nur ve Üstad Hazretlerinden aldığı ali hakikatlerle temayüz ettiği bir hakikattır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Zübeyir Gündüzalp’teki güzel vasıfların mevcudiyeti, şüphesiz Üstad’ının tarif edilemiyecek ali derecedeki vasıflarından kaynaklanmaktadır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Zübeyir Gündüzalp’ın vasıflarına şahit olan daha binler şahit mevcuttur. Bu husus apayrı bir çalışmayı gerektirecek bir kapasitededir.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Emirdağlı Çalışkanlar Hanedanının nurlu simalarından, Kamil Çalışkan, Zübeyir Gündüzalp’in bir hususiyetini anlatırken şunları der.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Verilen işi çok iyi takip ederdi. Bize bazen Postaya verilmek üzere mektup verirdi. Mektubu atıp geldikten sonra tam tekmil verirdik.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Zübeyir Gündüzalp’ın meziyetlerine şahit olup anlatanlardan biri de Isparta Nur talebelerinden Vahşi Şaban Ağabey’dir. Bir hususiyetini şöyle anlatır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Bir gün sadece, Zübeyir Ağabey ve Üstad vardı. Üstad bana sordu “Kardeşim sen Zübeyir’i iyi bilir misin? “Biliyorum Üstadım.” Değneği aldı. Zübeyir Abiye vuruyor. “Bu taş, bak kaya, hiç de konuşmaz bak. Camid bu. Kardaşım Şaban hem bu öyle ahmak ki, otuz lirayı bıraktı otuz kuruşa burada çalışıyor. O da hiç ciddiyetini bozmadan kuzu gibi duruyor öyle. Hiçbirşey anlamadım durumdan. Neyse aradan epey bir ara geçtikten sonra, yine birgün gittim kapıyı açtım. Üstad sordu “Sen benim Zübeyir’imi tanır mısın?” “Tanırım Üstadım” dedim. “Ben Zübeyirimi kâinata değişmem” dedi. Gerçekten Zübeyir Abideki, feraset, sadakat ve bağlılığı hiçbir ağabeyde görmedim. Cenab-ı Hak bütün güzel meziyetlerin hepsini toplamıştı onda.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: #8b4513"><em>Üstad’a Hizmet Yılları</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Merhum Zübeyir Gündüzalp’ın, Üstad Hazretlerine ilk hizmet yılları 1948 yılında başladı. Bunun birbuçuk sene olanı hariç Üstad Hazretlerinin vefatına kadar devam eder.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Toplam onbirbuçuk sene Hazret-i Üstad’a hizmet etti. Üstad Bediüzzaman Hazretlerine uzun sayılabilecek hizmet yılları içinde hizmeti, daima büyük bir fedakarlık ve feragat içinde oldu adeta.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>O dönemi, “Anam babam sana feda olsun ya Resulallah” diyen sahabilerin bu zamanda fedakar bir varisi, onlar gibi herşeyini iman hakikatlerinin neşrine, ilanına ve Üstadının yoluna feda eden bir kahramanlık içinde geçti.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Ayrıca, Zübeyir Gündüzalp “Gençliğinin baharını, hayatını, sıhhatini, servetini hülasa herşeyini muazzez ve misilsiz bir Üstad’a feda eden bir büyük ruh’tu...</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Nur’un satır aralarında mevcut bir mektupta Hazret-i Üstad “Zübeyir Bana Abdurrahman yerine verilmiş diye manevi ihtar aldım” der. Merhum Abdurrahman ise, Üstad Hazretlerinin biraderzadesidir. Üstad Hazretleri onun için de “Bir deha-i nurani sahibi olacağı muhtemel olan Biraderzadem Abdurrahman.” diye tasvir buyurur. Şu nezih ifadelerden, Zübeyir Gündüzalp’ın Hazret-i Üstad’ın hayatında ne denli büyük bir rükün olduğu izahtan varestedir. Üstad Hazretlerine hizmet yılları içinde merhum Zübeyir Gündüzalp, bir hatırada şöyle değerlendirilir.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Zübeyir Gündüzalp Üstad’ın hizmetine girince, Üstad, Ceylan Çalışkan’ı çağırarak ona, “Şimdiye kadar ehl-i dalalet beni mağlup edebilirdi, fakat artık, Zübeyir’i buldum beni hiç kimse mağlup edemez” der.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Bir başka hatırada yine, Zübeyir Gündüzalp’ın Üstad’a hizmetteki feragatı şöyle anlatılır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>“Üstad’ın talebe ve hizmetkarları toplanıp karar alıyorlar. Üstad’ı korumak için. Hüsnü Abi, arabayı sürecek, Ceylan ile Zübeyir Abi, pencere taraflarında mukabele edeceklerdir. Yol ortasında, arabasız olursa Zübeyir Gündüzalp Üstad’a “Üstadım” diye sarılacak ve gelen kurşunlara kendisini hedef edecek...”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Hazret-i Üstad’a son derece büyük bir sadakat içinde bağlı olarak hizmetinde bulunan Zübeyir Gündüzalp, sadece onun şahs-ı alileriyle alakalı hizmetlerde bulunmakla yetinmemiştir. Üstad’ın hayatı, Risale-i Nur’un neşri ve ilanı hususunda son derece sadakat ve ihlas içinde, sağlam bir itikat ve istikamette kalarak hizmete devam etti.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Bunların yanında, neşriyat hizmetleri, İslamî hizmetlerin çoğunu Risale-i Nur’u çok iyi anlayan ve her meselesini bir bütün olarak telakki eden, Zübeyir Gündüzalp, Risale-i Nur’a bu anlayış içinde hizmet etti.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Hatta Hazret-i Üstad’a hizmetin tılsımını “Aklını karıştırmayacaksın, Üstadımız ne emrettiyse onu tereddütsüz yapacaksın” şeklinde anlar ve izah eder.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Öylesine bir sadakat timsali ki, merhum Zübeyir ağabey, kendisini ziyarete gelen ruh doktoru Macit Bey’e şöyle der. “Ben fikr-i sabit hastası olmuşum. Ne dersiniz? Çünkü devamlı Üstad, Risale-i Nur ve Bediüzzaman lafları çıkıyor.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em>Hülâsa olarak, Üstad Hazretlerine hizmet yılları boyunca hakikat kahramanından ne beklendiyse, Zübeyir Gündüzalp’te, o mevcut oldu.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><em></em></strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="topraktoprak, post: 306154, member: 11795"] [SIZE=4] [I][COLOR=#8b4513]NUR'LARI TANIMADAN ÖNCEKİ HAYATI[/COLOR][/I] [B][I]MERHUM ZÜBEYİR GÜNDÜZALP, Ermenek doğumludur. Ermenek isminin anlamını, tarihçesini, sosyal ve kültürel konumunu araştırırken özellikle isminin anlamı üzerinde ilginç ve garip bir hususiyetle karşılaşmıştım. Şöyleki: “Bazılarına göre Ermenek ismi (İREM-NAK: Bağ-ı irem) anlamına gelmektedir. İkinci bir izah tarzı da “Ermenek” kelimesinin aslı tamamen Türkçe olup “Kahraman” anlamına gelen (ER) ile “İnsan” anlamına gelen (MEN) ve Uygurca “karşı yamaç” anlamına gelen (EK) kelimelerinden mürekkeb olarak (Kahraman insan yeri) veya (Kahraman insanların bulunduğu yamaç) olarak değerlendirilmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine, fedakarane ve kahramanane bir surette yıllarca hizmet eden Zübeyir Gündüzalp’in, Risale-i Nur’un kutsi hizmeti içinde büyük bir Rükün teşkil ettiğini görmekteyiz. Bu yüzden de, Zübeyir Gündüzalp, Hazret-i Üstad’ın “Kahraman Zübeyir” senâsına mazhar olmuştur. Düşünüyoruz... Garip bir tecelli olsa gerek ki, “Kahraman insanların bulunduğu yamaç” olarak değerlendirilen Ermenek, “Kahraman Zübeyir’i” bağrından çıkarmıştır. İşte, Zübeyir Gündüzalp, güzel ülkemizin “kahraman insan yeri” olan bir beldede dünyaya gelmiş ve hakikat kahramanı Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine talebe olma mazhariyetine ermiştir.[/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Doğumu[/COLOR][/I] [B][I] 1920’de Konya’nın Ermenek Kazasında dünyaya geldi. Babasının ismi Mehmed, annesinin Seyyide Hanım’dır. Kafkasya kökenli bir ailenin çocuğudur. Ermenek’te, sülâleri “Zeyvergil” diye tanınır. Bu sülale zararsız, temiz ve dürüst hususiyetleriyle öne çıkmıştır. Ailesi Zübeyir Gündüzalp’e ismini “Zeyver” diye koymuş, fakat daha sonraları Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu ismi değiştirerek “Büyük sahabilerden Zübeyir b. Avvam Hazretlerinin mübarek ismiyle değiştirerek Zübeyir koymuştu.” İkisi erkek, ikisi kız dört kardeş olan Zübeyir Gündüzalp’in babası 1968’de, annesi ise 1975 yılında Rahmet-i Rahmana kavuşmuşlardır.[/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Çocukluğu[/COLOR][/I] [B][I] Çatık kaşlı, hırslı, cesur fakat sevimli bir çocukluk yapısına sahipti. İlkokulu Ermenek’te bitirdi. Zübeyir Gündüzalp’in annesinin ifadesine göre, “Küçükken çabuk sinirlenir, kardeşlerini ve komşu çocuklarını döver, yaramaz, ele avuca sığmaz ve çok cesurdu.” Çocukluğundaki bu hususiyetleri büyüyünce Zübeyir’de tam tersine dönmüş, her hususiyetiyle müsbet, yapıcı ve harika hallere dönüşmüştür. [/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Gençliği[/COLOR][/I] [B][I]Ortaokulu Silifke’de okudu. Küçüklüğünde fıtratındaki mevcut hususiyetler, gençlik yıllarına sirayet etti. Sert, ama güzel ahlaklı ve merhamet telkin eden bir ruh hali vardı. Genç yaşıtlarının aksine çok kararlıydı. Adeta, bir “Büyük genç”ti. Açık alınlı, ciddi ve vakar dolu bir sima, tığ gibi yapıya sahipti. Güzel ahlaklı, sevimli ve saygılıydı.[/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Memuriyet Hayatı[/COLOR][/I] [B][I]Memuriyet hayatına ilk defa Ermenek Postanesine atanarak başladı. Burada birkaç sene PTT memurluğu yaptı. “Bu sırada teftişe gelen bir müfettiş çok genç olan Zübeyir’in mors alfabesiyle telgraf alışını çok beğenmiş, kendisine biraz daha tahsil yapmasını, ileride tahsili olmayanların meslekte yükselemeyeceklerini hatırlatmış, bunun üzerine Ermenek’te ortaokul olmadığından, ortaokul tahsili için Zübeyir, Silifke’ye gitmiş ortaokulu da mezkur kazada 1939 yılında bitirmiş.” Akabinde Konya’da açılan PTT memurluğu sınavına tekrar girerek imtihanı kazandı, yine Ermenek’te PTT memuru olarak memuriyete devam etti. Bir müddet daha burada çalıştıktan sonra askere alındı.[/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Askerlik Hayatı[/COLOR][/I] [B][I]Zübeyir Gündüzalp, Balıkesir’in Susurluk kazasında vatani vazifesini yaptı. Askerlik hayatının akabinde Konya’da PTT muhabere memurluğu görevine devam etti. [/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]VALİDESİ SEYYİDE GÜNDÜZALP'TEN ZÜBEYİR ABİNİN ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ HAKKINDA[/COLOR][/I] [B][I]Akrabamızdan bir adamcağız içki içerek, sarhoş sarhoş bağırır çağırırdı. Kötü kötü sözler söylerdi. Bu arada annesi ve babası çok üzülürdü. O zamanlar yavrum Ziver[1] çok küçüktü. Ziver benim bu hadiseden üzülüp ağladığımı görünce: “Anneciğim, sen hiç üzülme, ben onun gibi hiç sarhoş olmayacağım. Ben onlar gibi olmayacağım.’ diyerek beni teselli ediyor, ağlamamı istemiyordu. “Küçük Ziver beni hiç üzmedi ve yormadı. Ben Ziver’imi tâ küçük yaşta Hakka ve Nur yoluna adamıştım.” İslâmiyetin bahadırı Zübeyir Abi, bir defasında sıla-i rahim için memleketi Ermenek’e gelmişti. Sılasını yapıp, anasını babasını ziyaret edip dualarını aldıktan sonra, iki gün geçince hizmetine dönmeye karar vermişti. O gün vasıta bulunmadığından kalmasını söylemişlerdi. Bunlara, “Biz buraya keyfetmeye gelmedik. Ben yayan giderim.” diye cevap veriyordu.[/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Nurları Tanıdıktan Sonraki Hayatı[/COLOR][/I] [B][I]Risale-i Nur’ları, Konya’da PTT memuru iken tanıdı. Bu zaman, tarih olarak 1945’lere tekabül eder. Bu yıllarda, Konya’nın meşhur tüccarlarından ve Bediüzzaman Hazretlerinin mühim talebelerinden biri olan, Konyalı Sabri Halıcı vasıtasıyla Nur’larla şereflendi. Hatta, Zübeyir Gündüzalp’ın küçük kardeşi Haydar Bey, 1945 senesinde Konya’ya gittiği zaman ağabeyi Zübeyir’in Muhsin Alev’le bir evde kaldıklarını söylüyordu. Zübeyir Gündüzalp’ın kendisine Nur’lardan bahsettiğini, Üstad’ının büyük islam alimi olduğunu anlattığını ifade etmişti.”[/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Üsdat’ın Hizmetine Girişi[/COLOR][/I] [B][I]Zübeyir Gündüzalp, Bediüzzaman Hazretlerini ilk defa 1946 yılında Emirdağ’da ziyaret etti. “İlk ziyaretinde heyecandan tir tir titriyor ve mütemadiyen gözyaşlarını tutamayarak ağlıyormuş. Üstad “Keçeli neden ağlıyorsun?” diye onu bağrına basıp dua etmiş. Üstadının ikazı üzerine dışarı çıkıp yüzünü gözünü yıkıyarak tekrar üstadın huzuruna kabul edilmiş. Ayrılık zamanı gelince Zübeyir Gündüzalp, Üstadına “Memuriyetten ayrılarak yanınızda hizmet etmek istiyorum” demiş. Bediüzzaman bu fedakarlığa çok memnun olmuş. Cevaben “Vazifene devam et. Konya’da daha çok hizmet edersin. İnşaallah ileride alırım seni yanıma” demiş. Üstad’ı ziyaretinin akabinde “Üstad hasreti” yüreğinde kor olan Zübeyir Gündüzalp artık Üstad’ı için yaşadığını kabullenmişti. Zübeyir Gündüzalp’ın Afyon hapsindeki ilk mahkumiyeti de böyle başladı. Onsekiz gün hapiste kaldı. Ardından takipsizlik sonucu tahliye oldu. Afyon hapsinden tahliye olan Zübeyir, Afyon’dan ayrılmadı, adeta oraya post serdi. Bu arada, “Üstadının dışarıdaki lüzumlu işlerini, kitap gönderme getirme işini ve evrak ve avukatlarla görüşme vesaire işleri, aynı zamanda o sıra Üstad’ın aleyhinde gizli tahriklerle yazı yazmaya başlayan Mahalli ve Umumi gazetelere karşı cevap yazma gibi işleri de yürüttü.” Dışarıda sıkıldığını söyleyen Zübeyir, “Mahkeme esnasında Ceylan’a sormuştu. “Ben böyle dışarıda sizlerden ayrı sıkılıyorum. Nasıl yapayım da bende içeri gireyim?” Ceylan “Sert bir müdafaa yap” demişti. O zamanlar zübeyir, gayr-ı mefkuf mahkeme altındaydı. Neticede oda içeriye alındı.” Afyon mahkemesinin 1949 yılındaki bir kararı üzerine Zübeyir Gündüzalp tekrar bazı Nur talebeleriyle birlikte Afyon hapsine atıldı. Burada beş ay kadar Üstad’la birlikte hapiste kaldı. 1949 yılı 20 Eylül tarihinde Afyon hapsinden tahliye olan Bediüzzaman ve arkadaşlarının içinde Zübeyir Gündüzalp’te vardı. 23 Temmuz 1950’de çıkan umumi af kanunu üzerine kendisine iade edilen eski memuriyetine Üstad’ın emriyle yeniden 1950’nin son aylarında başlar ve bu defa tayini İslahiye kazasına çıkar. Zübeyir Ağabeyin bu ikinci memuriyet hayatı böylece İslahiye’de 1951 yılı başlarında başlamıştır. Zübeyir Gündüzalp bu yeni memuriyetinde altı yedi aylık iken 1951 yılı içinde Zübeyir Ağabey’e tayinini Urfa’ya yaptırması için haber gönderir. Zübeyir Ağabey de buna muvaffak olur. Urfa’ya gelir. Ve Urfa’da birbuçuk sene kalır. 1953 başlarında Urfa’da tevkif edilerek kırk gün yatar. Kırk gün sonunda kelepçelenerek Isparta’ya götürülür. Isparta’da iki ay kadar hapis kaldıktan sonra tahliye edilir. Zübeyir Gündüzalp’in Üstad’ın hizmetindeki günleri—bir buçuk sene kadar olanı hariç—1948 başlarından 1960 Mart sonuna kadar onbirbuçuk senelik bir zamandır.” [/I][/B] [I][COLOR=#8b4513]Vasıflar[/COLOR][/I] [B][I]Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine kendini adayan Zübeyir Gündüzalp’ın temayüz etmiş bir çok güzel vasıfları bulunmaktaydı. En önemli hususiyetlerinden başta geleni, Üstadına son derece sadakat içinde bağlılığıydı. Bir ifadesinde der ki: “Kardeşlerim bir gün hizmete zarar verirsem sizlere vasiyetim olsun, bana bir iğne vurun hayatıma son verin. Size hakkımı helal ediyorum.” Yine bir başka ifadesinde ise, “Üstad’ım Bediüzzaman için hançerlerle parçalanırsam etrafa sıçrayacak kanlarımın Risale-i Nur ... Risale-i Nur yazmasını Rabbimden niyaz ediyorum” der. 1951 yılında postanede memurluk yaparken Zübeyir Gündüzalp’ın mesai arkadaşı olan Turgutlu doğumlu Cafer Çim, Zübeyir Gündüzalp’ın ahlakı konusunda 31 Mart 2002 tarihli Yeni Asya Gazetesinde şunları anlatmıştı. “Zübeyir Gündüzalp’ın ahlakı beni çok etkiledi. Kendisi daima Risale-i Nur’la meşgul olurdu. Postanede dahi Risale yazıyordu. Ve Bediüzzaman Hazretlerinin en sadık ve fedakar talebesiydi.” Temayüz etmiş bir çok güzel hususiyetleri içinde kahramanlığı, alperenliği, fedakârlığı ve feragatı öne çıkmakla birlikte bir diğer hususiyeti de davaya hizmette istikameti daima muhafaza ettiği gibi, muhafazada ettirmiş olmasıyla Üstad’ı ve Risale-i Nur’ları ondan öğrenenler hiç yanılmadı ve yanıltmadı.” Önemli güzel hususiyetleri Risale-i Nur ve Üstad Hazretlerinden aldığı ali hakikatlerle temayüz ettiği bir hakikattır. Zübeyir Gündüzalp’teki güzel vasıfların mevcudiyeti, şüphesiz Üstad’ının tarif edilemiyecek ali derecedeki vasıflarından kaynaklanmaktadır. Zübeyir Gündüzalp’ın vasıflarına şahit olan daha binler şahit mevcuttur. Bu husus apayrı bir çalışmayı gerektirecek bir kapasitededir. Emirdağlı Çalışkanlar Hanedanının nurlu simalarından, Kamil Çalışkan, Zübeyir Gündüzalp’in bir hususiyetini anlatırken şunları der. “Verilen işi çok iyi takip ederdi. Bize bazen Postaya verilmek üzere mektup verirdi. Mektubu atıp geldikten sonra tam tekmil verirdik.” Zübeyir Gündüzalp’ın meziyetlerine şahit olup anlatanlardan biri de Isparta Nur talebelerinden Vahşi Şaban Ağabey’dir. Bir hususiyetini şöyle anlatır. “Bir gün sadece, Zübeyir Ağabey ve Üstad vardı. Üstad bana sordu “Kardeşim sen Zübeyir’i iyi bilir misin? “Biliyorum Üstadım.” Değneği aldı. Zübeyir Abiye vuruyor. “Bu taş, bak kaya, hiç de konuşmaz bak. Camid bu. Kardaşım Şaban hem bu öyle ahmak ki, otuz lirayı bıraktı otuz kuruşa burada çalışıyor. O da hiç ciddiyetini bozmadan kuzu gibi duruyor öyle. Hiçbirşey anlamadım durumdan. Neyse aradan epey bir ara geçtikten sonra, yine birgün gittim kapıyı açtım. Üstad sordu “Sen benim Zübeyir’imi tanır mısın?” “Tanırım Üstadım” dedim. “Ben Zübeyirimi kâinata değişmem” dedi. Gerçekten Zübeyir Abideki, feraset, sadakat ve bağlılığı hiçbir ağabeyde görmedim. Cenab-ı Hak bütün güzel meziyetlerin hepsini toplamıştı onda.” [/I][/B] [COLOR=#8b4513][I]Üstad’a Hizmet Yılları[/I][/COLOR] [B][I]Merhum Zübeyir Gündüzalp’ın, Üstad Hazretlerine ilk hizmet yılları 1948 yılında başladı. Bunun birbuçuk sene olanı hariç Üstad Hazretlerinin vefatına kadar devam eder. Toplam onbirbuçuk sene Hazret-i Üstad’a hizmet etti. Üstad Bediüzzaman Hazretlerine uzun sayılabilecek hizmet yılları içinde hizmeti, daima büyük bir fedakarlık ve feragat içinde oldu adeta. O dönemi, “Anam babam sana feda olsun ya Resulallah” diyen sahabilerin bu zamanda fedakar bir varisi, onlar gibi herşeyini iman hakikatlerinin neşrine, ilanına ve Üstadının yoluna feda eden bir kahramanlık içinde geçti.” Ayrıca, Zübeyir Gündüzalp “Gençliğinin baharını, hayatını, sıhhatini, servetini hülasa herşeyini muazzez ve misilsiz bir Üstad’a feda eden bir büyük ruh’tu... Nur’un satır aralarında mevcut bir mektupta Hazret-i Üstad “Zübeyir Bana Abdurrahman yerine verilmiş diye manevi ihtar aldım” der. Merhum Abdurrahman ise, Üstad Hazretlerinin biraderzadesidir. Üstad Hazretleri onun için de “Bir deha-i nurani sahibi olacağı muhtemel olan Biraderzadem Abdurrahman.” diye tasvir buyurur. Şu nezih ifadelerden, Zübeyir Gündüzalp’ın Hazret-i Üstad’ın hayatında ne denli büyük bir rükün olduğu izahtan varestedir. Üstad Hazretlerine hizmet yılları içinde merhum Zübeyir Gündüzalp, bir hatırada şöyle değerlendirilir. “Zübeyir Gündüzalp Üstad’ın hizmetine girince, Üstad, Ceylan Çalışkan’ı çağırarak ona, “Şimdiye kadar ehl-i dalalet beni mağlup edebilirdi, fakat artık, Zübeyir’i buldum beni hiç kimse mağlup edemez” der. Bir başka hatırada yine, Zübeyir Gündüzalp’ın Üstad’a hizmetteki feragatı şöyle anlatılır. “Üstad’ın talebe ve hizmetkarları toplanıp karar alıyorlar. Üstad’ı korumak için. Hüsnü Abi, arabayı sürecek, Ceylan ile Zübeyir Abi, pencere taraflarında mukabele edeceklerdir. Yol ortasında, arabasız olursa Zübeyir Gündüzalp Üstad’a “Üstadım” diye sarılacak ve gelen kurşunlara kendisini hedef edecek...” Hazret-i Üstad’a son derece büyük bir sadakat içinde bağlı olarak hizmetinde bulunan Zübeyir Gündüzalp, sadece onun şahs-ı alileriyle alakalı hizmetlerde bulunmakla yetinmemiştir. Üstad’ın hayatı, Risale-i Nur’un neşri ve ilanı hususunda son derece sadakat ve ihlas içinde, sağlam bir itikat ve istikamette kalarak hizmete devam etti. Bunların yanında, neşriyat hizmetleri, İslamî hizmetlerin çoğunu Risale-i Nur’u çok iyi anlayan ve her meselesini bir bütün olarak telakki eden, Zübeyir Gündüzalp, Risale-i Nur’a bu anlayış içinde hizmet etti. Hatta Hazret-i Üstad’a hizmetin tılsımını “Aklını karıştırmayacaksın, Üstadımız ne emrettiyse onu tereddütsüz yapacaksın” şeklinde anlar ve izah eder. Öylesine bir sadakat timsali ki, merhum Zübeyir ağabey, kendisini ziyarete gelen ruh doktoru Macit Bey’e şöyle der. “Ben fikr-i sabit hastası olmuşum. Ne dersiniz? Çünkü devamlı Üstad, Risale-i Nur ve Bediüzzaman lafları çıkıyor.” Hülâsa olarak, Üstad Hazretlerine hizmet yılları boyunca hakikat kahramanından ne beklendiyse, Zübeyir Gündüzalp’te, o mevcut oldu. [/I][/B][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Zübeyir Gündüzalp
Çelik gibi bir irade ZÜBEYR GÜNDÜZALP
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst