Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Bilim ve İnanç/İmân Üzerine Felsefi Bir İrdeleme
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 229387" data-attributes="member: 27"><p><span style="color: darkgreen"><strong>3: Pozitivist Felsefe'de Aksiyomatik / Apriorik Unsurlar</strong></span></p><p></p><p> Pozitivist düşüncenin bir felsefe sistemi halini almasından sonra, onun iki ayrı okul halinde geliştigini de belirtmek gerekecektir. Bunlardan birincisi, Klasik Pozitivizm olarak da nitelendirilebilecek olan Comte Pozitivizmi, ikincisi de Modern Pozitivizm olarak nitelendirilebilecek olan Viyana Çevresi Pozitivizmi'dir. Klasik Pozitivm'in John Stuart Mill, Herbert Spencer, Ernst Mach, Richard Avenarius gibi düşünürler üzerine tesirleriyle vücut bulan Modern Pozitivizm ülkemizde ciddî bir tesir alanı hasıl edememiş, esas tesir alanı, Klasik Pozitivizm tarafından yaratılmıştır. </p><p></p><p></p><p> <strong>Klasik Pozitivizm </strong> </p><p> <strong>Saint-Simon </strong></p><p><strong></strong></p><p> Batılı fikir tarihçilerince Pozitivizm'in ve Sosyolojinin kurucusu - veya kurucularından - biri olarak da kabul edilen Saint Simon62, ilk defa olarak toplumların kanuniyetleri üzerinde, fizik bilimleri titizligiyle durmuş olmasıyla tanınmış olan bir düşünürdür. Onun açtığı yolda Sosyoloji'ye ilk önceleri verilmiş olan "Sosyal Fizik" ismi dahi başlı-başına bunun bir kanıtıdır. O, başlangıçta Fransız Büyük İhtilâli'ne çok büyük ümitler bağlamış iken, beklediğini bulamamanın verdigi inkisarı hayalin tesiriyle, istikbalin devletinin ve toplumunun, Fransız İhtilâli'nin ortaya çıkardıgı devlet ve toplunı tipinden ziyade, Orta-Çağ devlet ve toplum düzenine benzeyecegi iddiasında bulunmuştur. Ona göre, Orta-Çağ düzeninde devlet ve ekonomik yapı organik bir bütünlük içinde iken, Fransız İhtilâli bu ahengi bozmuştur. O halde, yapılması gereken, Orta-Çag düzeninde hâkim olan degerlerin yeniden ihyasıdır. Ancak bu, bütün-bütüne Orta-Çag'a avdet etmek demek değildir. Zira, açıktır ki o zamandan beri insanlık önemli ilerlemeler kaydetmiş, ilimde ve tefekkürde büyük mesafeler kat edilmiştir. Ancak bunlar sadece ilim, fikir, teknoloji vb. hususlardaki gelişmeler ve ilerlemelerdir ve buna mukabil toplumlarda Orta-Çağ'a nisbetle ahlâkî hususlarda bir ilerlemeden söz edilemez. </p><p></p><p></p><p> Bu itibarla, insanlık öylesine bir tertip ve düzen ile teşkilâtlanmalıdır ki, bu ilmî veriler esas alınarak Orta-Çağ'ın ahlâkî değerlerine dönülmeli, toplumun devlet düzeni ile ekonomik düzeni arasındaki ikilik ve uyumsuzluk ortadan kaldırılmalı, işveren (patron) ve işçi (müellif, kafa ve kol emeği sarfedenleri, bir ayrım gözetmeksizin, birlikte "işçi" kategorisine dahil eder) birbirlerini degil de, müştereken tabiatı sömürmelidirler. Bu, Saint-Simon'un nevi şahsına münhasır bir sosyalizm tasavvurudur. Sosyalizm'i saglayacak olan şey ise, "Pozitif İlim"dir.</p><p></p><p></p><p> Saint-Simon'a göre, bütün "pozitif' bilimler, önce "gayri pozitif' olarak ortaya çıkmışlar, belirli bir gelişme devresinden sonra pozitiflik kimliğini kazanabilmişlerdir. Meselâ 'astronomi' bilimi ilk önceleri 'astroloji' olarak görülmektedir. Başlangıçta 'teolojik' karakterde olan ilimler bunun akabinde ileri bir merhale olan 'meta-fizik' karaktere dönüşmüştür. Ancak şimdi meta-fızik devri de kapanmış ve en ileri, en mütekâmil çag olarak "pozitif çağ", insanlığın önüne açılmıştır.</p><p></p><p></p><p> "Deney" ve "Gözlem" sonucunda elde edilen "müsbet" verilere dayanan; 'denenemeyen', 'gözlemlenemeyen' ile, yani 'ampiria'nın haricinde kalan şeylerle ilgilenmeyen bu felsefe, Saint-Simon'un ardılı olan Auguste Comte tarafından geliştirilmiş olup, materyalizm için de sağlam bir destek görevi görmüştür.</p><p></p><p></p><p><strong>Auguste Comte </strong></p><p><strong></strong></p><p> Auguste Comte, Pozitivist Felsefe'nin en büyük temsilcisidir. Hocası Saint Simon'dan devralmış oldugu pozitivizmi daha da geliştirmiş ve bu arada da ondan bazı konularda ayrılmıştır. </p><p></p><p></p><p> Comte Pozitivizmi hem Metafızik'in ve hem de Empirizm'in dışında ve karşısındadır. Empirizm, tek-tek tecrübelerden elde edilen ampirik bilgilere dayanarak "Bütün"ün, yani "Mutlak"ın küllî bilgisine varmayı amaçlıvordu. Bu itibarla, Empirizim, bir "Mutlak Varlık" ve Mutlak Bilgi" inancı - apriorisi - taşımaktadır. Comte Pozitivizmi bu "tecrübe" (deney, ampiria) zihniyeti noktai nazarından Empirizm'e yaklaşırsa da, tekil fenomenlerden elde edilen bilgilerin pozitif olmak hasebiyle sağlam bilgiler olduklarını; fakat doğrudan tecrübe alanına girmeyen konularda aynı şekilde 'poze edilmiş', saglıklı bilgiler edinilemeyecegini belirterek, yapılması gereken en dogru şeyin, tecrübe sahasına sokulamayan şeyleri aynı zamanda ilgi sahası dışında bırakmak oldugunu ileri sürmüştür ki bu hale göre, kendisi bir bilgi objesi olarak denenme, test edilebilme imkânını haiz olmayan "Mutlak", bir bilgi objesi olmaktan çıkarılmak durumunda kalmaktadır.</p><p></p><p></p><p> "Mutlak"ı felsefesinden söküp atan Comte'a göre, ilimler, sadece ve yalnız "olgular"a dayanmalı, olguların kendilerini, onların oluş mekanizmalarını incelemeli, fakat, onların arkasındaki 'sebepler'e nüfüz etmeye, illetlerini araştırmaya yönelmemelidir. Yani, ilimlerin konusu, 'nasıl'ların cevabıdır; pozitivizm anlayışında, 'niçin', veya 'neden' soruları ilimin konusuna dahil edilemez. Banun için, böyle şeylerle ugraşmak, beyhüdedir. İlimler, olaylar arasındaki kanunî münasebetleri araştırmalıdır, onların arkasındaki illetleri degil. Zira, "mutlak"ı zihin kavrayamaz. Mutlak, zihin için nüfuz edilemez bir alandır ve dolayısıyla, "Ontolojik Metafizik" imkânsızdır. Bütün ilimlerin üzerine kurulacagı temel, dış dünyanın elle tutulan, gözle görülen fiziksel fenomenleridir. Bu suretle, eger bir hipotez kanıtlanamıyorsa, reddedilir. Gerçi her bilim gibi pozitif bilimler de "temel çıkış noktaları" demek olan bazı "hipotez"lere dayanırlar; ama, bunlar sayıca az ve geçici, kanıtlanabilir, kesin, denenebilir olmalı ve derhal fenomenlere geçilebilinelidir.</p><p></p><p></p><p> Mutlak'ı (Külliyat'ı) bir "varlık alanı"olarak, yani ontolojik olarak felsefesinden çıkarıp atan, Mutlak konusunda agnostik olan Comte, Cüz'iyat konusunda da epistemolojik olarak mutlak bilgiler elde edilemeyecegini savunur. Ona göre, bütün bilgilerimiz bize göredir; yani insan bilgisi, mutlak olmayıp izafî (rölatif) bir bilgidir.63 Bunun içindir ki, Comte Pozitivizmi'nin apriorisinin de Mutlak'ı ve dolayısıyla da Metafizik'i, ontolojik ve epistemolojik olarak reddeden bir inanç üzerine temellendirilmiş oldugunu söyleyebiliriz.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 229387, member: 27"] [COLOR=darkgreen][B]3: Pozitivist Felsefe'de Aksiyomatik / Apriorik Unsurlar[/B][/COLOR] Pozitivist düşüncenin bir felsefe sistemi halini almasından sonra, onun iki ayrı okul halinde geliştigini de belirtmek gerekecektir. Bunlardan birincisi, Klasik Pozitivizm olarak da nitelendirilebilecek olan Comte Pozitivizmi, ikincisi de Modern Pozitivizm olarak nitelendirilebilecek olan Viyana Çevresi Pozitivizmi'dir. Klasik Pozitivm'in John Stuart Mill, Herbert Spencer, Ernst Mach, Richard Avenarius gibi düşünürler üzerine tesirleriyle vücut bulan Modern Pozitivizm ülkemizde ciddî bir tesir alanı hasıl edememiş, esas tesir alanı, Klasik Pozitivizm tarafından yaratılmıştır. [B]Klasik Pozitivizm [/B] [B]Saint-Simon [/B] Batılı fikir tarihçilerince Pozitivizm'in ve Sosyolojinin kurucusu - veya kurucularından - biri olarak da kabul edilen Saint Simon62, ilk defa olarak toplumların kanuniyetleri üzerinde, fizik bilimleri titizligiyle durmuş olmasıyla tanınmış olan bir düşünürdür. Onun açtığı yolda Sosyoloji'ye ilk önceleri verilmiş olan "Sosyal Fizik" ismi dahi başlı-başına bunun bir kanıtıdır. O, başlangıçta Fransız Büyük İhtilâli'ne çok büyük ümitler bağlamış iken, beklediğini bulamamanın verdigi inkisarı hayalin tesiriyle, istikbalin devletinin ve toplumunun, Fransız İhtilâli'nin ortaya çıkardıgı devlet ve toplunı tipinden ziyade, Orta-Çağ devlet ve toplum düzenine benzeyecegi iddiasında bulunmuştur. Ona göre, Orta-Çağ düzeninde devlet ve ekonomik yapı organik bir bütünlük içinde iken, Fransız İhtilâli bu ahengi bozmuştur. O halde, yapılması gereken, Orta-Çag düzeninde hâkim olan degerlerin yeniden ihyasıdır. Ancak bu, bütün-bütüne Orta-Çag'a avdet etmek demek değildir. Zira, açıktır ki o zamandan beri insanlık önemli ilerlemeler kaydetmiş, ilimde ve tefekkürde büyük mesafeler kat edilmiştir. Ancak bunlar sadece ilim, fikir, teknoloji vb. hususlardaki gelişmeler ve ilerlemelerdir ve buna mukabil toplumlarda Orta-Çağ'a nisbetle ahlâkî hususlarda bir ilerlemeden söz edilemez. Bu itibarla, insanlık öylesine bir tertip ve düzen ile teşkilâtlanmalıdır ki, bu ilmî veriler esas alınarak Orta-Çağ'ın ahlâkî değerlerine dönülmeli, toplumun devlet düzeni ile ekonomik düzeni arasındaki ikilik ve uyumsuzluk ortadan kaldırılmalı, işveren (patron) ve işçi (müellif, kafa ve kol emeği sarfedenleri, bir ayrım gözetmeksizin, birlikte "işçi" kategorisine dahil eder) birbirlerini degil de, müştereken tabiatı sömürmelidirler. Bu, Saint-Simon'un nevi şahsına münhasır bir sosyalizm tasavvurudur. Sosyalizm'i saglayacak olan şey ise, "Pozitif İlim"dir. Saint-Simon'a göre, bütün "pozitif' bilimler, önce "gayri pozitif' olarak ortaya çıkmışlar, belirli bir gelişme devresinden sonra pozitiflik kimliğini kazanabilmişlerdir. Meselâ 'astronomi' bilimi ilk önceleri 'astroloji' olarak görülmektedir. Başlangıçta 'teolojik' karakterde olan ilimler bunun akabinde ileri bir merhale olan 'meta-fizik' karaktere dönüşmüştür. Ancak şimdi meta-fızik devri de kapanmış ve en ileri, en mütekâmil çag olarak "pozitif çağ", insanlığın önüne açılmıştır. "Deney" ve "Gözlem" sonucunda elde edilen "müsbet" verilere dayanan; 'denenemeyen', 'gözlemlenemeyen' ile, yani 'ampiria'nın haricinde kalan şeylerle ilgilenmeyen bu felsefe, Saint-Simon'un ardılı olan Auguste Comte tarafından geliştirilmiş olup, materyalizm için de sağlam bir destek görevi görmüştür. [B]Auguste Comte [/B] Auguste Comte, Pozitivist Felsefe'nin en büyük temsilcisidir. Hocası Saint Simon'dan devralmış oldugu pozitivizmi daha da geliştirmiş ve bu arada da ondan bazı konularda ayrılmıştır. Comte Pozitivizmi hem Metafızik'in ve hem de Empirizm'in dışında ve karşısındadır. Empirizm, tek-tek tecrübelerden elde edilen ampirik bilgilere dayanarak "Bütün"ün, yani "Mutlak"ın küllî bilgisine varmayı amaçlıvordu. Bu itibarla, Empirizim, bir "Mutlak Varlık" ve Mutlak Bilgi" inancı - apriorisi - taşımaktadır. Comte Pozitivizmi bu "tecrübe" (deney, ampiria) zihniyeti noktai nazarından Empirizm'e yaklaşırsa da, tekil fenomenlerden elde edilen bilgilerin pozitif olmak hasebiyle sağlam bilgiler olduklarını; fakat doğrudan tecrübe alanına girmeyen konularda aynı şekilde 'poze edilmiş', saglıklı bilgiler edinilemeyecegini belirterek, yapılması gereken en dogru şeyin, tecrübe sahasına sokulamayan şeyleri aynı zamanda ilgi sahası dışında bırakmak oldugunu ileri sürmüştür ki bu hale göre, kendisi bir bilgi objesi olarak denenme, test edilebilme imkânını haiz olmayan "Mutlak", bir bilgi objesi olmaktan çıkarılmak durumunda kalmaktadır. "Mutlak"ı felsefesinden söküp atan Comte'a göre, ilimler, sadece ve yalnız "olgular"a dayanmalı, olguların kendilerini, onların oluş mekanizmalarını incelemeli, fakat, onların arkasındaki 'sebepler'e nüfüz etmeye, illetlerini araştırmaya yönelmemelidir. Yani, ilimlerin konusu, 'nasıl'ların cevabıdır; pozitivizm anlayışında, 'niçin', veya 'neden' soruları ilimin konusuna dahil edilemez. Banun için, böyle şeylerle ugraşmak, beyhüdedir. İlimler, olaylar arasındaki kanunî münasebetleri araştırmalıdır, onların arkasındaki illetleri degil. Zira, "mutlak"ı zihin kavrayamaz. Mutlak, zihin için nüfuz edilemez bir alandır ve dolayısıyla, "Ontolojik Metafizik" imkânsızdır. Bütün ilimlerin üzerine kurulacagı temel, dış dünyanın elle tutulan, gözle görülen fiziksel fenomenleridir. Bu suretle, eger bir hipotez kanıtlanamıyorsa, reddedilir. Gerçi her bilim gibi pozitif bilimler de "temel çıkış noktaları" demek olan bazı "hipotez"lere dayanırlar; ama, bunlar sayıca az ve geçici, kanıtlanabilir, kesin, denenebilir olmalı ve derhal fenomenlere geçilebilinelidir. Mutlak'ı (Külliyat'ı) bir "varlık alanı"olarak, yani ontolojik olarak felsefesinden çıkarıp atan, Mutlak konusunda agnostik olan Comte, Cüz'iyat konusunda da epistemolojik olarak mutlak bilgiler elde edilemeyecegini savunur. Ona göre, bütün bilgilerimiz bize göredir; yani insan bilgisi, mutlak olmayıp izafî (rölatif) bir bilgidir.63 Bunun içindir ki, Comte Pozitivizmi'nin apriorisinin de Mutlak'ı ve dolayısıyla da Metafizik'i, ontolojik ve epistemolojik olarak reddeden bir inanç üzerine temellendirilmiş oldugunu söyleyebiliriz. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Bilim ve İnanç/İmân Üzerine Felsefi Bir İrdeleme
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst