Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Sorularla Bediüzzaman
Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki o adamım
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Sergerdan" data-source="post: 84138" data-attributes="member: 2492"><p>Gülşerbeti sorunuza dogrudan kısa açık bir misal vermek isterdim ama sanırım dolaylı olacak bu mevzuda düşüncem.</p><p></p><p>Risale-i nurlarda ele alınan her meseleye bu açıdan bakabiliriz yani her bir imani mevzu ve bir ucu imana dayanan diger meseleler ulum-u imaniye cihetiyle fetvadırlar denebilir.</p><p></p><p>İslamın mirası olan diger tefsir hadis vesair kitapları bilen birisi farklılıgı ,ne derece ve hangi noktalarda farklı oldugunu daha güzel açıklardı.Yinede risale-i nurları risale-i nurlar içinde ögrenen biri olarak tahmin yürütebiliriz.</p><p></p><p>Risale-i nurlarda işlenen mevzulara önce geçmiş islami birikimle aynıymış gözüyle baksak bu cihetten dahi onun imani ilimlerdeki fetva makamına mani olmaz.Zaman-ı maziden bu yana enbiyaların,asfiyaların,salihlerin...yolunu cadde-i kübra ve onların tasdik ve ilan ettikleri hakikatleri bir bütün farzettigimizde risale-i nurların aynı hakikatin taze bir tekrarı oldugunu görürüz.Çekirdek ve tohumların birbirinin misli ve aynı olmaları,nesillerini devam ettirmeleri gibi ,risale-i nurlarda ulum-u imaniyede onların ne aynısıdır ne de gayrısıdır.İmanın altı erkanı ve sair meseleleri özünü bozmadan,zaman-ı mazide nuzul ettigi haliyle aynı ruhta ve bir nebze taze ve farklı ifadelerle sunmak da bir muvaffakiyettir,meziyettir.Bu bile ulum-u imaniyede fetva makamında olmak için yeterli olurdu diye düşünebiliriz.</p><p></p><p>İçtihad bahsinde geçen uyarılar cihetinden düşünmek gerek.Bu zamanın ve insanlarının nazarı arzidir,semavi degildir.Sahabe efendilerimiz zamanında ise en çok ragbet edilen Allah ın rızasının nelerde oldugunu bilmek ve ögrenmekti.Şu zamanda ise teslimiyet yok,merak yok,akıllar kuşkuya hapsolmuş,akıl ve kalp gözünü perdeleyen heva hakim..İmanı tekrardan anlatacak olan eserlerde ve şahısda bu arızaların olmaması ve olmadıgına kanaat gerekir.Risale-i nurlar ve üstadın bu noktada istidadı,kabiliyetleri kibrit gibi nurlanmaya hazır bir mahiyette oldugundan bir bütün olan imani hakikatleri, en güzel en hikmetli bir şekilde, kalbi ve aklı tatmin eder ve Kuran ın indigi zamanda dinler gibi bir lisan-ı hal ve kalle sunmuştur,izah etmiştir.</p><p></p><p>Özet olarak imani meselere bir nevi tekrar olarak baksak dünyevi işlerde birbirini takip edenlerin aynı ve ehil olmaları arandıgı gibi,bu zamanın iman vazifesindede risale-i nurlar görev kendisine devredilmiş eserler ve üstad hazretleri de o makamda fetva vazifesiyle mukellef zat olmuş olur.Risale-i nurlarda geçen her bahse de bu cihetle fetva misalleri olarak bakabiliriz.</p><p></p><p>Devamı sonra inş:032:</p><p></p><p><span style="color: DimGray">İçtihadda, yani istinbât-ı ahkâmda, <strong>yani Cenâb-ı Hakkın marziyâtını kelâmından anlamakta</strong> Sahabelere yetişilmez. Çünkü, o zamandaki o büyük <u>inkılâb-ı İlâhî,</u> marziyât-ı Rabbâniyeyi ve ahkâm-ı İlâhiyeyi anlamak üzere dönerdi; <u>bütün ezhân</u> istinbât-ı ahkâma müteveccih idi, <u>bütün kalbler </u>"Rabbimizin bizden istediği nedir?" diye merak ederdi. Ahvâl-i zaman, bu hali işmâm ve ihsâs edecek bir tarzda cereyan ediyordu; muhâverât bu mânâları tazammun ederek vuku' buluyordu.</span></p><p><span style="color: DimGray"></span></p><p><span style="color: DimGray"></span><span style="color: DimGray">İşte, bunun için her şey ve her hal ve muhâvereler ve sohbetler ve hikâyeler, bütün o mânâları bir derece ders verecek bir tarzda cereyan ettiğinden, Sahabenin istidadını tekmil ve fikirlerini tenvir ettiğinden, <u>içtihad ve istinbâtta istidadı kibrit derecesinde nurlanmaya hazır olduğundan</u>, bir günde veya bir ayda kazandığı mertebe-i istinbât ve içtihadı o Sahabenin derece-i zekâvetinde ve istidadında olan bir adam, şu zamanda on senede, belki yüz senede kazanmayacaktır.</span></p><p><span style="color: DimGray"></span></p><p><span style="color: DimGray"></span><span style="color: DimGray"><u>Çünkü, şimdi saadet-i ebediyeye bedel, saadet-i dünyeviye medâr-ı nazardır. Beşerin nazar-ı dikkati, başka maksadlara müteveccihtir. </u></span></p><p><span style="color: DimGray"></span></p><p><span style="color: DimGray">Tevekkülsüzlük içinde derd-i maîşet, <u>ruha sersemlik </u></span></p><p><span style="color: DimGray"></span></p><p><span style="color: DimGray">ve felsefe-i tabiiye ve maddiye <u>akla körlük verdiğinden,</u></span></p><p> <span style="color: DimGray"><u>beşerin muhît-i içtimâîsi o şahsın zihnine ve istidadına içtihad hususunda kuvvet vermediği gibi, </u>teşettüt veriyor, dağıtıyor.</span></p><p><span style="color: DimGray"></span></p><p><span style="color: DimGray"></span></p><p> <span style="color: DimGray"><strong>Yirmi Yedinci Sözün içtihad bahsinde, Süfyân ibn-i Uyeyne ile onun zekâveti derecesinde birinin muvâzenesinde ispat etmişiz ki, Süfyân'ın on senede kazandığını öteki yüz senede kazanamıyor. </strong></span></p><p><span style="color: DimGray"><strong></strong></span></p><p><span style="color: DimGray"><strong></strong></span></p><p><span style="color: DimGray"><strong></strong></span></p><p></p><p></p><p></p><p><span style="color: DimGray"></span></p><p><span style="color: DimGray"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Sergerdan, post: 84138, member: 2492"] Gülşerbeti sorunuza dogrudan kısa açık bir misal vermek isterdim ama sanırım dolaylı olacak bu mevzuda düşüncem. Risale-i nurlarda ele alınan her meseleye bu açıdan bakabiliriz yani her bir imani mevzu ve bir ucu imana dayanan diger meseleler ulum-u imaniye cihetiyle fetvadırlar denebilir. İslamın mirası olan diger tefsir hadis vesair kitapları bilen birisi farklılıgı ,ne derece ve hangi noktalarda farklı oldugunu daha güzel açıklardı.Yinede risale-i nurları risale-i nurlar içinde ögrenen biri olarak tahmin yürütebiliriz. Risale-i nurlarda işlenen mevzulara önce geçmiş islami birikimle aynıymış gözüyle baksak bu cihetten dahi onun imani ilimlerdeki fetva makamına mani olmaz.Zaman-ı maziden bu yana enbiyaların,asfiyaların,salihlerin...yolunu cadde-i kübra ve onların tasdik ve ilan ettikleri hakikatleri bir bütün farzettigimizde risale-i nurların aynı hakikatin taze bir tekrarı oldugunu görürüz.Çekirdek ve tohumların birbirinin misli ve aynı olmaları,nesillerini devam ettirmeleri gibi ,risale-i nurlarda ulum-u imaniyede onların ne aynısıdır ne de gayrısıdır.İmanın altı erkanı ve sair meseleleri özünü bozmadan,zaman-ı mazide nuzul ettigi haliyle aynı ruhta ve bir nebze taze ve farklı ifadelerle sunmak da bir muvaffakiyettir,meziyettir.Bu bile ulum-u imaniyede fetva makamında olmak için yeterli olurdu diye düşünebiliriz. İçtihad bahsinde geçen uyarılar cihetinden düşünmek gerek.Bu zamanın ve insanlarının nazarı arzidir,semavi degildir.Sahabe efendilerimiz zamanında ise en çok ragbet edilen Allah ın rızasının nelerde oldugunu bilmek ve ögrenmekti.Şu zamanda ise teslimiyet yok,merak yok,akıllar kuşkuya hapsolmuş,akıl ve kalp gözünü perdeleyen heva hakim..İmanı tekrardan anlatacak olan eserlerde ve şahısda bu arızaların olmaması ve olmadıgına kanaat gerekir.Risale-i nurlar ve üstadın bu noktada istidadı,kabiliyetleri kibrit gibi nurlanmaya hazır bir mahiyette oldugundan bir bütün olan imani hakikatleri, en güzel en hikmetli bir şekilde, kalbi ve aklı tatmin eder ve Kuran ın indigi zamanda dinler gibi bir lisan-ı hal ve kalle sunmuştur,izah etmiştir. Özet olarak imani meselere bir nevi tekrar olarak baksak dünyevi işlerde birbirini takip edenlerin aynı ve ehil olmaları arandıgı gibi,bu zamanın iman vazifesindede risale-i nurlar görev kendisine devredilmiş eserler ve üstad hazretleri de o makamda fetva vazifesiyle mukellef zat olmuş olur.Risale-i nurlarda geçen her bahse de bu cihetle fetva misalleri olarak bakabiliriz. Devamı sonra inş:032: [COLOR=DimGray]İçtihadda, yani istinbât-ı ahkâmda, [B]yani Cenâb-ı Hakkın marziyâtını kelâmından anlamakta[/B] Sahabelere yetişilmez. Çünkü, o zamandaki o büyük [U]inkılâb-ı İlâhî,[/U] marziyât-ı Rabbâniyeyi ve ahkâm-ı İlâhiyeyi anlamak üzere dönerdi; [U]bütün ezhân[/U] istinbât-ı ahkâma müteveccih idi, [U]bütün kalbler [/U]"Rabbimizin bizden istediği nedir?" diye merak ederdi. Ahvâl-i zaman, bu hali işmâm ve ihsâs edecek bir tarzda cereyan ediyordu; muhâverât bu mânâları tazammun ederek vuku' buluyordu. [/COLOR][COLOR=DimGray]İşte, bunun için her şey ve her hal ve muhâvereler ve sohbetler ve hikâyeler, bütün o mânâları bir derece ders verecek bir tarzda cereyan ettiğinden, Sahabenin istidadını tekmil ve fikirlerini tenvir ettiğinden, [U]içtihad ve istinbâtta istidadı kibrit derecesinde nurlanmaya hazır olduğundan[/U], bir günde veya bir ayda kazandığı mertebe-i istinbât ve içtihadı o Sahabenin derece-i zekâvetinde ve istidadında olan bir adam, şu zamanda on senede, belki yüz senede kazanmayacaktır.[/COLOR] [COLOR=DimGray] [/COLOR][COLOR=DimGray][U]Çünkü, şimdi saadet-i ebediyeye bedel, saadet-i dünyeviye medâr-ı nazardır. Beşerin nazar-ı dikkati, başka maksadlara müteveccihtir. [/U] [/COLOR] [COLOR=DimGray]Tevekkülsüzlük içinde derd-i maîşet, [U]ruha sersemlik [/U] [/COLOR] [COLOR=DimGray]ve felsefe-i tabiiye ve maddiye [U]akla körlük verdiğinden,[/U][/COLOR] [COLOR=DimGray][U]beşerin muhît-i içtimâîsi o şahsın zihnine ve istidadına içtihad hususunda kuvvet vermediği gibi, [/U]teşettüt veriyor, dağıtıyor.[/COLOR] [COLOR=DimGray] [/COLOR] [COLOR=DimGray][B]Yirmi Yedinci Sözün içtihad bahsinde, Süfyân ibn-i Uyeyne ile onun zekâveti derecesinde birinin muvâzenesinde ispat etmişiz ki, Süfyân'ın on senede kazandığını öteki yüz senede kazanamıyor. [/B][/COLOR] [COLOR=DimGray] [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Sorularla Bediüzzaman
Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki o adamım
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst