Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Asa-yı Musa
Asa-yı Musa 5. Ders - En Büyük Vazifemiz..
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 390098" data-attributes="member: 27"><p>[NOT]Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.[/NOT]</p><p></p><p>Dersimize <strong>"lüzumlu işler pek çoktur"</strong> sözünün ve yukarıdaki, vazifelerimizle ilgili kısmın izahı ile devam ediyoruz inşaallah. </p><p></p><p>Az yada çok herkese verilen ömür sermayemizi değerlendirebileceğimiz ve mutlaka da değerlendirmemiz gereken daireler var. Vazifemizin en mühimi ve en büyüğü en küçük dairede, en önemsizi ve en küçüğü ise en büyük dairede yer alıyor. İnsanların büyük çoğunluğu bunun tersini yaptığındandır ki, hem dünya hem de ahiret hayatını perişan ediyor. Burada bahsedilen daireleri ve onlardaki vazifelerimizi kısaca anlamaya çalışalım. </p><p></p><p><strong>kalb ve mide dairesi:</strong> Vazifemizin en büyüğü en küçük dairede demiştik. Bu daire kalp ve mide dairesi. Bu ikisindeki vazifelerimizi aksatırsak, hem maddi hayat, hem manevi hayat söner. Kalp maddi cesedimizin de manevi cesedimizin de olmazsa olmazlarındandır. Üstad Hazretleri bir risalede kalp için <strong>"Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur."</strong>1 demiştir. Ve yine başka bir risalede <strong>"Allah kalbin bâtınını iman ve mârifet ve muhabbeti için yaratmıştır."</strong>2 demiştir. Ve Ra'd Suresi 28. ayette <strong>"Kalpler ancak Allahın zikriyle mutmain olur"</strong> diyor Rabbimiz. </p><p></p><p> Bu ifadeler bize kalbin sadece bir et parçası olmadığını anlatıyor. Et parçası olmaktan öte sevginin, aşkın mahallidir kalp. Batıl ve fani aşklar onu köreltirken, baki aşklar onu yüceltir. Kalbin gıdası imandır, ibadettir, marifettir, zikirdir ve muhabbettir. Onlarla huzur bulur, onlarla gıdalanır. Kalbin gıdalanmasında yapılan en ufak bir ihmal, insanın maddi manevi bütün hayatına etki eder. İbadetlerimize daha ,yi konsantre olamayışımızın sebeblerinden birisi ve belki de en önemlisi, kalbimize karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirmeyişimizdendir. Mesela namaz kılarken, dünyanın binbir türlü ahvalini düşünmek, onlarla aklen ve kalben meşgul olmak, kalbi dünyalık muhabbetlerle doldurmanın neticelerindendir. En büyük vazifeyi bu dairede icra etmek gerekiyor ki, maddeten ya da manen sekteye uğramayalım. </p><p></p><p>Ve mide de maddi cesedimizin devamı için olmazsa olmaz azalarımızdan biridir. Dolayısıyla kalpten sonra en mühim vazifemiz bu dairededir. Kalbimiz gibi mideninde ihtiyaç duyduğu gıdaları vermezsek diğer vazifelerde de aksamalar olacağından bu dairede son derece ehemmiyetlidir. Nasıl ki kalbimizi, maddi manevi cesedimizin ayakta kalması için ona mahsus gıdalarla gıdalandırmak zorundayız, midemizde maddi vücudumuzun devamı için aynı derecede önem arzediyor. Onu da kendine mahsus, helal olan rızıklardan istifade ederek, Allah'ın cc. yasak dediklerinden uzak durarak, hamd ve şükürle mukabelede bulunarak beslemek gerekiyor.</p><p></p><p> Mideye giren haram lokma hayatımızın her anına tesir etmektedir. Faizden kazanılan para ve helal-haram demeden sağlanan kazançların, bireylerde, ailelerde ve toplumda, huzursuzluk ve kötü neticelere yol açtığının çok delillerini göstermek mümkündür. Mesela günümüzde çok yaygınlaşan faiz ve bundan istifade niyet eden kişilere baktığımızda, genel olarak derd-i maişetten şekva ettiklerini görüyoruz. Çünkü kazancın bereketi yok. Helalden kazanılan 1 lira, faizle kazanılan 1000 liradan daha bereketli olduğunu, faziden beslenenin derd-i maişetinden, fakir fakat helalinden kazananın da, kanaatinden anlamak mümkündür. Bu yüzden nebiler (aleyhimüsselam ve aleyhissalatü vesselam) ve onların varisleri olan zatlar (r.a.) ve salih kimseler haram lokma yememeye azami dikkat göstermişlerdir.</p><p></p><p></p><p>1. Otuz İkinci Söz</p><p>2. Hutbe-i Şamiye</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 390098, member: 27"] [NOT]Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.[/NOT] Dersimize [B]"lüzumlu işler pek çoktur"[/B] sözünün ve yukarıdaki, vazifelerimizle ilgili kısmın izahı ile devam ediyoruz inşaallah. Az yada çok herkese verilen ömür sermayemizi değerlendirebileceğimiz ve mutlaka da değerlendirmemiz gereken daireler var. Vazifemizin en mühimi ve en büyüğü en küçük dairede, en önemsizi ve en küçüğü ise en büyük dairede yer alıyor. İnsanların büyük çoğunluğu bunun tersini yaptığındandır ki, hem dünya hem de ahiret hayatını perişan ediyor. Burada bahsedilen daireleri ve onlardaki vazifelerimizi kısaca anlamaya çalışalım. [B]kalb ve mide dairesi:[/B] Vazifemizin en büyüğü en küçük dairede demiştik. Bu daire kalp ve mide dairesi. Bu ikisindeki vazifelerimizi aksatırsak, hem maddi hayat, hem manevi hayat söner. Kalp maddi cesedimizin de manevi cesedimizin de olmazsa olmazlarındandır. Üstad Hazretleri bir risalede kalp için [B]"Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur."[/B]1 demiştir. Ve yine başka bir risalede [B]"Allah kalbin bâtınını iman ve mârifet ve muhabbeti için yaratmıştır."[/B]2 demiştir. Ve Ra'd Suresi 28. ayette [B]"Kalpler ancak Allahın zikriyle mutmain olur"[/B] diyor Rabbimiz. Bu ifadeler bize kalbin sadece bir et parçası olmadığını anlatıyor. Et parçası olmaktan öte sevginin, aşkın mahallidir kalp. Batıl ve fani aşklar onu köreltirken, baki aşklar onu yüceltir. Kalbin gıdası imandır, ibadettir, marifettir, zikirdir ve muhabbettir. Onlarla huzur bulur, onlarla gıdalanır. Kalbin gıdalanmasında yapılan en ufak bir ihmal, insanın maddi manevi bütün hayatına etki eder. İbadetlerimize daha ,yi konsantre olamayışımızın sebeblerinden birisi ve belki de en önemlisi, kalbimize karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirmeyişimizdendir. Mesela namaz kılarken, dünyanın binbir türlü ahvalini düşünmek, onlarla aklen ve kalben meşgul olmak, kalbi dünyalık muhabbetlerle doldurmanın neticelerindendir. En büyük vazifeyi bu dairede icra etmek gerekiyor ki, maddeten ya da manen sekteye uğramayalım. Ve mide de maddi cesedimizin devamı için olmazsa olmaz azalarımızdan biridir. Dolayısıyla kalpten sonra en mühim vazifemiz bu dairededir. Kalbimiz gibi mideninde ihtiyaç duyduğu gıdaları vermezsek diğer vazifelerde de aksamalar olacağından bu dairede son derece ehemmiyetlidir. Nasıl ki kalbimizi, maddi manevi cesedimizin ayakta kalması için ona mahsus gıdalarla gıdalandırmak zorundayız, midemizde maddi vücudumuzun devamı için aynı derecede önem arzediyor. Onu da kendine mahsus, helal olan rızıklardan istifade ederek, Allah'ın cc. yasak dediklerinden uzak durarak, hamd ve şükürle mukabelede bulunarak beslemek gerekiyor. Mideye giren haram lokma hayatımızın her anına tesir etmektedir. Faizden kazanılan para ve helal-haram demeden sağlanan kazançların, bireylerde, ailelerde ve toplumda, huzursuzluk ve kötü neticelere yol açtığının çok delillerini göstermek mümkündür. Mesela günümüzde çok yaygınlaşan faiz ve bundan istifade niyet eden kişilere baktığımızda, genel olarak derd-i maişetten şekva ettiklerini görüyoruz. Çünkü kazancın bereketi yok. Helalden kazanılan 1 lira, faizle kazanılan 1000 liradan daha bereketli olduğunu, faziden beslenenin derd-i maişetinden, fakir fakat helalinden kazananın da, kanaatinden anlamak mümkündür. Bu yüzden nebiler (aleyhimüsselam ve aleyhissalatü vesselam) ve onların varisleri olan zatlar (r.a.) ve salih kimseler haram lokma yememeye azami dikkat göstermişlerdir. 1. Otuz İkinci Söz 2. Hutbe-i Şamiye [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Asa-yı Musa
Asa-yı Musa 5. Ders - En Büyük Vazifemiz..
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst